Elveda Gülsarı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular Ve Cevapları

 

Elveda Gülsarı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular  Ve Cevapları


1) Elveda Gülsarı kitabının konusu nedir?

Cevap:  Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan, yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası anlatılır.

2) Tanabay nasıl bir insandır?

Cevap: Hareketli bir gençlik yaşamış, dediğim dedik aksi ama iyi yürekli, iyi niyetli bir insandır. Yeni düzene pek ayak uyduramamıştır, planlı ve programlı değildir, geçmişteki anıları ise ayakta durabilen bir kimsedir.


3) Gülsarı’nın tek özelliği nedir?

Cevap: Rahvan bir at olmasıdır. (Rahvan binicilik Rahvan atın 'tek ayak' koşma stiline verilen isimdir. Atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir. Atı rahvan yürütmekten amaç; üzerindeki binici ve teçhizat yükünü en uzun mesafeye, en kısa zamanda biniciyi yormadan ve en az enerji harcayarak yürütülmesini sağlamaktır.)

4) Gülsarı adlı atın özellikleri nelerdir?

Cevap: Tanabay gibi Gülsarı adlı at da geçmişiyle yaşamaktadır. Aşık olur, üzülür, geçmişte çektiği acılar aklındadır. Tay olduğu zamanlar özgür bir hayat sürmüş, zincire, boyunduruğa bir türlü alışamamıştır. At zaten çalışkan olduğunu düşünür ve böylece boyunduruk altında alınmasına gerek yoktur . Onu en güçlü zamanlarında kullanmışlar ama Gülsarı yaşlandığı zaman, elden ayaktan düştüğü zaman geri sahibi olan Tanabay’a vermişlerdir.

5) Gülsarı zincirlerinden nasıl kurtulabilmiştir?

Cevap: Öldüğü zaman zincirlerinden kurtulmuştur. Gülsarı adlı atın ölümü aslında Tanabay’ın neslinin de ölümüdür.


6) Kitapta sizi etkileyen sözlerden üç beşini yazınız.

Cevap: “Atla insan arasındaki tek fark, atın atı kıskanmamasıdır. Atlar kıskançlık nedir bilmezler. “

"Zaman dediğin nasıl da çabuk geçiyor?"


"Aydınlık ve gölge nasıl yan yana ise, insanın kaderi de öyle, mutluluk ve acıyı beraber getiriyordu: Bir yanda kıvanç, bir yanda kaygı. Hayat dediğin böyleydi işte..

7) Elveda Gülsarı adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

Atatürk’ü Anlamak ve Vatan Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız

 

Atatürk’ü Anlamak ve Vatan Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız


Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri, yol göstericisi olan büyük bir lider, büyük bir komutan, büyük bir eğitimcidir. O milletinin refaha kavuşması için hayatı boyunca milleti için çalışmış vatansever bir insan evladıdır. Atatürk’ü anlamak için onun yolundan gitmek gerekir. Küçük yaşlardan itibaren çok sayıda ve değişik türlerden kitap okumak, kendini geliştirmek ve kültürlü olmak gerekir. Bilim ve fen yolunda gitmek gerekir. Ülkesini seven bir birey bilim yolunda gider, aklını iyi kullanır ve vatanı için her türlü özveriyi gösterir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Vatan sevgisine sahip olan bir birey vatanını geliştirmek için ilk olarak üzerine düşen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirir. Bu okula giden bir öğrenci ise derslerine çok iyi çalışır ve kimse ona hadi çalış demek zorunda kalmaz. Çünkü gerçekten vatanını seven kişi çalışır, üretir, sorgular ve hayatı boyunca da çalışmaya ve üretmeye devam eder. Vatanı seven kişi bir öğretmense nitelikli bir öğretmen olur ve öğrencilerine önce insan sevgisini, sonra vatan sevgisini  öğretir. En sonunda akademik anlamda başarılı olmasını sağlar. Topluma aydın bireyler kazandırır. Bir asker, bir çiftçi, bir doktor ya da avukat görevini en doğru şekilde eyerine getirmek için çalışır. Adaletli olur, dürüst ve güvenilir olur, güzel ahlaklı olur ve sürekli çalışmaya devam eder. 


İşte  tüm bu yukarıda yazılanları yaptığımız zaman Mustafa Kemal’i anlamış oluruz ve vatanımızı da gerçek anlamda sevmiş oluruz. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Atilla İlhan’ı Tanıtan Kısa Bir Konuşma Hazırlayınız


Atilla İlhan’ı Tanıtan Kısa Bir Konuşma Hazırlayınız


Atilla İlhan “Maviciler” diye bilinen akımın sözcüsü olmuştur. Garip ve İkinci Yeni şiirine karşıdır. Hem bireysel hem de toplumsal şiirler yazarn Atilla İlhan bunları yazarken de hem divan edevbiyatından hemd e halk edebiyatından yararlanmıştır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Atilla İlhan aşk ve yalnızlık şairidir. Şiirlerie baktığımızda derin bir bir hayal gücü görebiliriz. Toplumsal şiire yeni boyular getirmiştir. Romanlarında yakın tarihi, çağdaşlaşma sürecindeki okumuş, aydın insnaları ve onların sonlarını işlemiştir. Attilâ İlhan, tam adıyla Attilâ Hamdi İlhan, Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.

 

Şiirleri; Sisler Bulvarı, Elde Var Hüzün, Korkunun Krallığı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Kimi Sevsem Sensin ..vb adlı şiirleri vardır.

Romanları; Kurtlar Sofrası, Sokaktaki Adam, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman ..vb adlı romanların yazarıdır.

Gezi; Batının Deli Gömleği, Abbas Yolcu.

Deneme ve Anı; Hangi Laiklik, Ulusal Kültürel Savaşı, Hangi Atatürk, Hangi Küreselleşme, Aydınlar Savaşı İkinci Yeni Savaşı…vb deneme ve anı kitapları vardır. Atilla İlhan ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz İçin teşekkür ediyorum.

İlk Öğretmenim Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

İlk Öğretmenim Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitap neyi konu edinir?

Cevap: Kırgızistan’da 1920li yıllarda idealist bir köy öğretmeninin ülkesinin aydınlanması için gösterdiği için özveri anlatılır. Kitap bunu konu edinir.

2)  Yapayalnız ve öksüz kalan Altınay kimin yanında oturmaya başlar?

Cevap: Amcasının yanında oturmaya başlar ama hayatı horlanmakla geçer. Kimse onu yanında tutmak istemez.

3) Altınay’ı kaçıran kötü niyetli kişiden kurtaran adamın adı nedir?

Cevap: Duyşen


4) Köye gelen öğretmen Altınay için neler yapar?

Cevap: Jandarmalarla birlikte Altınay’ı bulur, o kötü niyetli adam tutuklanır, Altınay kente gönderilir ve orada iyi bir eğitim alması sağlanır. Öğretmen sayesinde Altınay İşçi Üniversitesine ve Moskova Enstitüsüne gider. Karşılaştığı tüm engelleri yener ve okur. İyi bir felsefe doktoru olur.

5) Altınay’ın mektubuna Duyşen neden cevap yazmaz?

Çünkü onun okumasını ve kendi ayakları üzerinde durmasını ister ve duygusallığa yer vermez.

6) Köye açılan yeni okula kim onur konuğu olarak davet edilir?

Cevap felsefe doktoru olan Altınay.

7)  Altınay neden okuldan ertesi akşam ayrılır?

Cevap: Çünkü açılışın onur konuğu olarak Duyşen'in olması gerektiğini düşünür.


8) İlk Öğretmenim kitabının yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

9) Kitapta sizi etkileyen alıntılardan üç tanesini yazınız.

Cevap: “En yüksek dağın tepesinden seslensen de geri gelmeyecek gençlik çağı.”

“Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?”

“Mutsuz kadınlar mezarlarınızdan kalkın! İnsanlıktan çıkmış olmaktan, bir gölge gibi yaşamaktan kurtulun! İnsanca yaşamaktan alıkonulan kadınlar kenetlenin! Eski zamanların karanlıkları önümüzde titresin.”

“Oku, durmadan oku.”

10)  Duyşen yaşlılık yıllarında ne yapmaya başlamıştır?

Cevap: Postacılık

11)  Altınay neden ağlarmış?

Cevap: Yengesi onu hep dövermiş ve okula göndermek istemezmiş. Altınay da bunun için ağlarmış.

12) Altınay'a zorla sahip olan kötü niyetli adamın lakabı nedir?

Cevap: Kırmızı Surat

13) Altınay'a iftira atan kişi kimdir?

Cevap: Kendi yengesidir. Yengesi olacak kötü niyetli kadın Altınay'ın Düyşen aralarında ilişki var diye kızın adını çıkarmıştır.


14) Sınıfta kimin resmi varmış?

Cevap: Sovyet Rusya lideri Lenin'in resmi varmış.

15) Kendisi bile okuma yazmayı çok iyi bilmediği halde çocuklara elinden geldiği kadar okuma yazma öğreten kişi kimdir?

Cevap: Duyşen

16) Sınıftaki çocuklar anne, babayı yazmayı öğrenmeden ilk olarak kimin adını yazmayı öğrenmişlerdir.

Cevap: Lenin'in adını öğrenmişler ve yazmaya başlamışlardır.

17) Duyşen öğretmenin üzgün olmasının nedeni neymiş?

Cevap: Lenin adlı Sovyet liderinin ölmesidir.

18) Altınay'ı kötü adamın elinden kurtaran ve onun okumasına büyük katkı sağlayan kişi kimdir?

Cevap: Duyşen.

Cemile Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Cemile Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Cemile kitabının konusu nedir?

Cevap:  Romanda bir Kırgız köyünde, savaş zamanında yaşanan aşk anlatılır.

2) Çok güzel bir kız olan Cemile nasıl bir aileye gelin olarak gider?

Cevap: Soylu, zengin bir aileye gelin olarak gider Cemile.


3) Cemile ve eşi evlendikleri sırada ne başlar?

Cevap: 2. dünya Savaşı başlar. Bundan dolayı da  eşi  olan Sadık adlı kişi uzun yıllar savaştan  dönmemiştir.

4) 2. Dünya Savaşı'ndan sakat olarak dönen ve Cemile’ye gerçek anlamda aşık olan kişi kimdir?

Cevap: Danyar

5)  Danyar ile  Savaş alanına gönüllü olarak erzak götüren kişi kimdir?

Cevap: Cemile

6)  Cemile’nin eşi ailesine mektup gönderir ve mektubun sonunda Cemile’ye selam ederim yazar ama başka hiçbir şey yazmaz. Bunun üzerine Cemile ne yapar?

Cevap: Bunun üzerine Cemile kendisine aşık olan Danyar’ı gözlemler ve onun kendisini gerçekten çok sevdiğini anlar ve onunla kaçar gider. Cemile'nin eşi de savaştan döndüğünde bu duruma öfkelense de umursamaz ama tekrar evleneceğini düşünür.


7)  Cemile kitabında sizi etkileyen cümlelerden bir kaçını yazınız.

Cevap: "İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.."

“Onurunla yaşarsan mutlu olursun. Unutma bunu!”

“İlgisiz bir insan, aşık olmayan bir insan, sesi ne kadar güzel olursa olsun, böyle şarkı, böyle türkü söyleyemez.”

"Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!"

8)   Cemile adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

Hayatındaki Rol Modelin Kimdir? Niçin?

 

Hayatındaki Rol Modelin Kimdir? Niçin?


Hayatımdaki rol modelim babamdır. Çünkü babam gerçekten çok ama çok iyi baba, her şeyden önce çok ve temiz kalpli bir babadır. Bize karşı her zaman nazik olan, yaramazlık yaptığımız zaman bile bize asla vurmayan ama bizi güzelce uyaran ve yaptığımız yanlışı bir daha yapmamızı sağlayan, bize her davranışları ile örnek olan kişidir benim babam. Bunun için hayatımda model aldığım kişi ve en çok yüzünü gördüğüm ve görmekten de bıkmayacağım kişidir babam.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım.

Babamı model alıyorum, babamı seviyorum. Çünkü babam evimize geldiği zaman anneme hiç bağırmaz ve onunla saygılı konuşur ve ona karşı sesini hiç yükseltmez. Her zaman asil davranır. Bizde bunu gördüğümüz zaman bizde anneme karşı aynı oluruz ve aile içinde hiç şiddet, aşırı öfke ve nezaketsizlik olmaz. Tüm bunlar babamın sayesindedir. Babam eve geldiği zaman hiç kimsenin arkasından dedikodu etmez. Kimsenin arkasından kötü konuştuğunu duymadım.

 

İnsanları aşağılamaz, kötü olanların da içinde iyilik olabileceğini söyler ve bunun için onlara örnek olmamız, onları toplum dışına atmamamız gerektiğini söyler bize hep. Babam insanları çok seviyor ve her insanın içinde mutlaka iyilik vardır diyor. Bunun için de bizi öfkeli değil sakin yetiştiriyor. Kimseyi bize karşı kötülemiyor. Onun için benim hayattaki rol modelim babamdır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Vurun Kahpeye Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Vurun Kahpeye Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitapta ne anlatılır?

Cevap: Kitapta Kurtuluş Savaşı anlatılmaktadır. Kurtuluş Savaşı yıllarında idealist biri olan Aliye Öğretmen2in düşmanla işbirliği yapmış gibi görünerek Türk ordusuna yardım etmesi ve iş birliğini kasıtlı olarak çarpıtan kimi gerici yobazların, halkı kışkırtarak genç öğretmen olan Aliye Hanımı linç ettirmesi anlatılmaktadır.

2) Ali’ye köye öğretmenlik yapmak için geldiğinde kimin evine gelir?

Cevap: Aliye Öğretmen, Ömer Efendinin evinde kalır.


3) Ömer Efendi ve eşi Aliye Öğretmeni neden çok sever?

Cevap: Çünkü Aliye Öğretmen, Ömer Efendinin yıllar önce vefat etmiş olan kızının yaşı ile yeni gelen öğretmenin yaşının aynı olmasından dolayı.

4) Köyü işgale kimler girmiştir?

Cevap: Yunanlılar köye saldırmaya başlamıştır.

5) Köyde düşmanlara yardım eden kimlerdir?

Cevap: Zengin bazı kimseler ve köyün imamı düşmanlara yardım etmiştir.

6) Aliye Öğretmen’in sevdiği kişinin adı nedir?

Cevap: Tosun Bey

7) Köy imamı olan Fettah olan kimi Yunanlılara ispiyonluyordu?

Cevap: Tosun Bey ve  onun kuvvetlerini düşmana bildiriyordu.

8) Aliye kimi Yunanlıların elinden alır ve o kişinin serbest bırakılmasını sağlar?

Cevap: Ömer Efendi.

9) Aliye Öğretmene uygunsuz teklifte bulunan kişi kimdir?

Cevap: Yunan komutanıdır ama Aliye dürüst, namuslu, vatansever bir öğretmendir. Köy imamı ise ona iftira atar ve onu linç ettirir.

10) Vurun Kahpeye adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Halide Edip Adıvar


 11) Vurun Kahpeye adlı kitapta geçen alıntılardan sizi en çok etkileyenleri aşağıya yazınız.

Cevap: "İnsanların en etkili silahı, içtenlik ve zekadır."

“Namus kadının yüzünü açıp açmamasında değildir. Din de peçe demek değildir. Öyle kapalı kadınlar vardır ki kapı arasından her türlü rezaleti yaparlar.”

“Sizin toprağınız benim toprağım, sizin eviniz, benim evim, burası için, buranın çocukları için bir ışık, bir ana olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım, vallahi ve billahi, dedi.”

"Dünya, bütün memleketin yoksulluğuna, tutsaklığına, mutsuzluğuna rağmen çok güzeldi."

İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?

 

İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?


İleriki yaşamımda arkama baktığım zaman miras olarak bırakmak istediğim güzel bir kitap yazmak, iyi bir yazar olmak ve insanlar kitaplarımı okusun ve ondan faydalanasın isterin. Özellikle de kişisel gelişim kitabı ve çocuklar hakkında kitap yazmak isterim ki aileler daha bilinçli olsun, çocuk yetiştirme konusunda daha bilgili olsun isterim. Bırakmak istediğim şey değişik türden yazdığım kitaplarım olsun isterim.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Miras olarak bırakmak istediğim şeylerden biri de güzel ahlaklı çocuklarımın olmasıdır. İnsanlara merhametli davranan, empati kurma becerisine sahip, erdemli, barışçıl, içinde insan sevgisi, hayvan sevgisi taşıyan çocuklar bırakmak isterim. Ülkesine faydalı olan birer bilim insanları olsun, dürüst, samimi, güvenilir kimseler olsun ve başka insanlar da olumlu yönde etkilesin isterim. Çünkü hayırlı bir evlat, ahlaklı bir evlat topluma çok fayda sağlar diye düşünüyorum.

 

Hem kitaplarımı, hem çocuklarımı miras olarak bırakmak isterim. Ayrıca farklı türden ağaçlar dikmek ve o ağaçların yaşadığımız şehre faydası olsun isterim. Yeşil alan bırakmak isterim. Ağaçların gölgesinde insanlar gelsin dinlensin, otursun ve bana dua etsin isterim. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar

 


Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar


Şermin Yaşar bu kitabında insanların eskiye göre olumsuz yönde değiştiğini anlatır. Eskiden oluşan samimiyet kalmamıştır, insanlar daha bencil olmuştur. İnsan mutlu olmak için geleceğin değil anın kıymetini bilmelidir. Başkası bir adım atmıyorsa kendisi ilk adımı başlatmalıdır. Paylaşmak, yardımlaşmak ve dayanışma içinde olmak gerekir. Kendi ışığımıza güvenmeliyiz, kıskanç olmamalıyız, biz anlayışı ile hareket etmeliyiz. Gerçek anlamda insan , iyi ve erdemli bir insan olmalıyız. Gülmeyi bilmek gerekir. Tebessüm etmek gerekir. Mutlu olmaya çalışmak, sahip olduklarımızın kıymetini bilmek gerekir.

 

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

 

“İyi insan olmak için akıl gerekmez. Ve kötüler her daim akıllılardan çıkar. Bırak biz saf olarak kalalım." diyordu Fareler ve İnsanlar’da Steinbeck... Öyle kalalım. Çünkü iyi olmak başka bir sıfat.”

“Gördüğü güzellik karşısında sırf ne yapacağını bilmediği için çekip giden insanlarla dolu dünya.”

“Beklemeyelim. Gelmeyecek. Kimse gelip sihirli bir değnekle bizim omuzumuza dokunmayacak. Biz yapacağız. Kendimiz. Kendimizi tanıyıp, kendimize inanıp, kendimiz için özene bezene, itinayla, sabırla bir sihirli değnek yapacağız.”

“Birine yardım ettiğimizde, alenen anlatıyor, anlatıyor, gururla bahsediyoruz. Ama birinden yardım gördüğümüzde bunu bir zayıflık, eksiklik, beceriksizlik olarak görüp saklıyoruz. Birinin bize yardım ettiğini söylemek ağır geliyor nedense. İlişkilerimizde hesap tutmayı öğrendik çünkü. Borçlu çıkmak istemiyoruz. İyiliğin hesabı tutulmaz oysa.”

“Değerli bir vazonun kırılmasını mesele haline getirirken, insanın kırılmasını sıradan görür olduk.”

“Kalp meselesidir iyilik..”


“Ne oldu, neye gülüyorsun? diye soruyorlar bana. İlla bir şey olması mı lazım diyorum, buradayız işte, mutluyuz şu an, gülümsüyorum ....”

“Mutluluk dediğimiz şey belki de mutlu olduğumuzun farkına varmamaktır.”

“Sor kendine. Senin mutluluğun yolun sonunda mı, yoksa yolculukta mı? Her ikisi birden olamaz mı?”

"Denizyıldızları kopan bir uzvunu kendi kendine yeniden oluşturur ve yaşamaya devam eder. Doğa işini şansa bırakmıyor. Eğer hala hayattaysan, toparlan ve yoluna devam et. Kendi yaramızı sarmayı öğrenebildiğimizde, daha sıkı tutunacağız..."

“İşime gelmiyor” diyememenin kılıfı, mükemmelliyetçi olmak.”

“Dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen, güneş her sabah yeniden doğuyorsa, her sabah yeni bir güne açıyorsak gözlerimizi, bunun bize sunulan en büyük şans olduğuna inanıp “yeniden” diyeceğiz... Bir kez daha... Yeniden...”

"Oysa kabullenebilsek kendimizi, geçmişimizle, geldiğimiz yerle, bizi biz yapan insanlarla barışabilsek her şey daha kolay olacak. O zaman daha kolay çıkabileceğiz kendi yolculuğumuza."

“Güven... Sev... Ama temkinli ol.”

“Kendi özünden ödü kopuyor bazı insanların. Mensup oldukları milletten haz etmeyenler olduğu gibi, kendi memleketinden, özünden, ailesinden, doğduğu, büyüdüğü, çocukluğunu geçirdiği şehirden utananlar bile var.”

“Mutluluk denen şeyin bir ömür olduğunu, seni kavrayıp alıp götürdüğünü, sonsuza kadar sürdüğünü, çok büyük, çoook büyük olduğunu sanıyor insanlar. Bu yüzden bekliyorlar, çok bekliyorlar, bazen bir ömür bekliyorlar. Oysa mutluluk denen şey an meselesi. Kısacık anlar, küçük zamanlarda saklı.”

“Bir arkadaşımla sohbet ederken aramızda şu konuşma geçti. Dedi ki, “sen bildiğin iyi şeyleri, güzel şeyleri insanlarla paylaşmaktan çekinmiyorsun. Oysa kadınlar söylemez, kendine saklar. Bir kıyafeti nerden aldığını söylemez mesela, gidip o da alsın istemez. Bazı tarifleri kendine saklar, nasıl yaptığını anlatmaz. Genel olarak kadınlar birbirinin yükselmesini, iyi noktalara gelmesini de istemez. Senin böyle bir kıskançlığın da yok.” Cevaben dedim ki, °evet kadınlar birbirini çekemeyebilir, birbirini kıskanabilir, kadınlar paylaşmıyor olabilir ama insanlar paylaşır…”

“Kalbin sadece kan pompalamaya yaradığına inananlar bize şunu söyleyecekler: “Bu kadar çok sevme, üzülürsün. Sevdiğini belli etme, kullanılırsın. Çok sevmek zayıflıktır, sen güçlü ol” diyecekler. Bu güçlü ama yalnız olanların, sevgisini kendine saklamış ve “tek başına” kalmışların doğrusu. İnanma. Genişlet kalbini. Herkese yer aç. Sev ve sevdiğini söyle. Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer. Ne ki, zayıf diyeceklermiş... Varsın öyle olsun, sen kalbinin hakkını ver.”


“Yalnızlık... Edebiyatın yarısı bu kelime üzerine kurulu. Yüzyılın belası. Herkes yalnızlıktan şikayet ediyor, “o kadar yalnızım ki” diyorlar boyunlarını bükerek. İnsan düşünmeden edemiyor, herkes bu kadar yalnızsa neden birbirine yoldaş olmuyor insanlar?”

“Her daraldığında yüzünü soğuk suyla yıka, temiz havayı çek içine ve hemen gözlerini güzelliklere çevir. Sonra bu güzellikleri topla gözlerinde.”

“Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer.”

“Yüce kapital sistemin tüketim çılgınlığının eseri bu her şeye kolay ulaşılabiliyor ve hiç bir şeyden tat alamayan bir nesil oluşuyor. eskiden bir şeker bile sevinmeye yeterdi.”

“Tangara kuşu; eşsiz bir güzelliğe sahip, renkleri büyüleyici bir kuş. Fakat içler acısı bir sesi var. Çit kuşu; küçücük, çelimsiz, renksiz, bir kuş... Fakat dinlenmeye doyulmaz güzellikte bir sesi var. Bütün güzellikler sende olamaz. Dön bak kendine, boyum kısa ama sesim güzel; sesim kötü ama gözüm güzel dediğinde, kendi baharını bulacaksın...”

Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz.. Victor Hugo.

“İlk kim dedi "bayramlarda el öpmeyin, el öpmek geriliktir, tokalaşın" diye? Ve ilk kim inandı? İlk kim "aman hastalık bulaşıyor, dikkat çok sarılmayın bayramlarda" dedi ve ilk kim buna itibar etti? İlk kim "bayramlar tatildir, güneye inelim" dedi, ilk hangi araba yolunu memleketten sahile çevirdi? İlk hangi evde kalkılmadı bayram namazına, erkenden uyanmadı ev halkı, ilk hangi evde bayramlaşılmadı? Hangi hain bayramda kapısına gelen çocukları kaçırdı ilk kez? Annelerin gönlüne şüphe, korku tohumları ekti. Onun yüzünden kapılar kapandı ve çalınmaz oldu. Çocuklar bir film geri sarıyormuş gibi anlamsızca uzaklaştılar kapı önlerinden. Şekerler, mendiller, kolonyalar kapının arkasında kaldı. İlk kim kucak kucak kıyafet, ayakkabı taşıdı eve, bayramlık denen o güzelim heyecanın bir önemi kalmadı. İlk kim yatağımızın başından bayramlıklarımızı, kalbimizden bayram heyecanını alıp kaçtı?”

“Kar tanelerinin hepsi altı köşelidir ve hiçbiri birbirine benzemez. Başına düşen, kirpiğine değen, omzuna konan her kar tanesi sana özel, senin için, başka kimsede yok.”

“En büyük sorunlarımızdan biri de bu değil mi? “Kimseye Güvenme!”.. Güvenmeyelim ve sürekli tedirgin yaşayalım. İki değil, dört, altı, sekiz gözümüz olsun. Kesin arkamdan bir iş çeviriyor, kesin başka bir şeyler dönüyor diye düşünüp herkese şüphe ile bakalım ve uykularımızdan olalım. Zerre kadar huzurumuz kalmasın ama güvenmeyelim! Böyle mi koruyacağız kendimizi? Etrafımıza yalnızlıkla, kaygıyla, güvensizlikle ördüğümüz duvar mı koruyacak bizi? Daha makul bir önerim var. Güven... Sev... Ama temkinli ol. Kendi hesabıma şunu söyleyebilirim: Yaşayacağım en büyük hayal kırıklığını, korkarak yaşamaya tercih ederim...”

“Önce sen mutlu et kendini.”

 Böğürtlen lekesini en iyi böğürtlenin yaprağı çıkartır. Dert dermanın yanı başında...

“Hayatın adaletsizliği” diye bağırıyoruz. Yakalayıp incittiğimiz kelebekler sessizce şöyle diyor: “Doğa adil, adaletsiz olan insan.”

Şermin Yaşar’ın Biri Daha Var Kitabında Geçen Alıntılar


Şermin Yaşar’ın Biri Daha Var  Kitabında Geçen Alıntılar


 Şermin Yaşar Biri Daha Var adlı eserinde  masalların görünmeyen kahramanlarını anlatıyor; okuru söylenmeyeni merak etmeye, düşünülmeyeni düşünmeye ve dünyayı her yönüyle görmeye davet ediyor.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Ünlü olmanız, masal kahramanı olmanız, hatta zengin olmanız, iyi mevkilerde olmanız size istediğiniz gibi yaşama hakkı vermiyor.. Herkesin hakkına saygı duymalısınız. Ünlü olmanız sizi ayrıcalıklı yapmaz. Hepimiz eşitiz ve eşit haklara sahibiz.”

“İyiler kendini belli eder biliyor musunuz? İyi insanların yüzleri, bakışları, sakinlikleri, neşeleri, cümleleri, bir çocuğun yüzü, bakışı, hâli, sesi, neşesi gibidir. Ve bütün çocuklar iyidir.”

“Herkes zannediyor ki sadece çirkin olduğu düşünülenlere, dersleri kötü olanlara, bir yetenek gösteremeyenlere zorbalık yapılıyor. Gerçek şu ki zorbalar, kendilerinden farklı olan hiç kimseye tahammül edemezler.”

“Asıl kahramanlık birine zarar verebileceğin halde vermemeyi seçebilmekte. Birine kötülük yapabileceğin halde yapmamayı bilmek de kahramanlık.”


“Birini sevmek böyle bir şey değildir, her haliyle seversin… Karşındakinin dış görünüşüne göre insanın sevgisi değişir mi?”

“Doğuştan sakin ve yavaş olana kimsenin tahammülü yok ama yavaşlamak isteyene kamplar var.”

" Ben vardım, varım. Kimse görmek istemese de varım. Her masalda sizin görmediğiniz, bilmediğiniz, dinlemediğiniz birileri mutlaka vardır. "

“Ve biz, Çirkin Ördek Yavrusu'na üzülürken; güzel, başarılı ve çalışkan dediklerimizden de zorbalığa uğrayabileceğini hiç düşünmedik.”

“Kahramanlar konuşulur... Başarılılar, güzeller, yakışıklılar, göz önündekiler, hızlı ve dikkat çekici olanlar konuşulur. Oysa her hikâyede birileri daha vardır. Görmediğimiz, bilmediğimiz, konuşulmayan, anlatılmayan ama en az anlatılanlar kadar değerli olan birileri.”

“İnsanlar kötüler için genellikle dua etmezler, onlar için iyi dileklerde bulunmazlar. Kimse bize "Kötülere yardım edin," diye başvuruda bulunmaz. Bütün dilekler hep iyiler içindir. Oysa kötülerin iyi olmak, kötülüğü bırakmak için yardıma ihtiyacı vardır.”

“Babam hep, ”Eğer sen dürüst biriysen, sadece dürüstlüğü bilirsin. İnsanların yalan söyleyebileceklerine ihtimal vermezsin. Onlar da seni kandırdıklarını ve senin saf olduğunu düşünürler çünkü dürüstlüğün ne olduğunu bilmezler,” derdi.”


“Kızlara kaç kez, “Arkadaşım bak tesadüfen karşına çıkacak bir prens seni prenses yapmaz. Bırak kurbağa peşinde koşmayı, git oku, eğitimine odaklan, kendi sarayını kur. Bunu yapmak varken ne diye kurbağa peşinde koşuyorsun?” dedim. Ama kimseye dinletemedim.”

“Masaldaki kurabiyeleri ve yemek sepetini ben hazırlamıştım zaten. Ama masalın içinde çok küçük bir detay yemek sepeti. İçinde ne olduğunu kimse merak etmedi bugüne kadar. Acaba o gün her şey yolunda gitseydi, büyükannem hangi yemekleri yiyecekti, kimse sormadı. Dedim ya, insanlar ayrıntıları merak etmiyor.”

Başınızdan Geçen İlginç Bir Olayı Anlatınız

 

Başınızdan Geçen İlginç Bir Olayı Anlatınız

 

Her insanın başından geçen olaylar olur zaman zaman. Benim de başımdan geçen ve benim için ilginç olan olay  şuydu: İzmir’e ablamın yanına tatile gitmiştim küçük kardeşimle. Ablam hastanede çalıştığı için gece nöbete kalmış daha eve gelmemişti. Ben de erkenden kalkıp o eve gelmeden çöpleri dökeyim kahvaltıyı hazırlayım da o da rahat etsin diye düşündüm.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Yaz tatili olduğu için dışarısı hele hele İzmir’in o sıcağı çok bunaltıcıydı. Ben biraz panik insan olduğum için en ufak bir şeyde çok heyecanlanırım. Asansöre bindim aşağı indim ve  evden dışarıya çıkıp çöpü döktüm ve tekrardan asansöre bindim. Yukarı kata çıkacaktım.  Hava beni bunaltmıştı. Asansöre bindim ama o sırada  gideceğim katın numarasına basmadığım için asansörün içi karardı ve hiçbir ilerleme olmadı. Unutmuşum düğmeye basmayı. Bekliyorum bekliyorum ne ses geliyor ne de bir ilerleme. Bir anda paniğe kapıldım ve kalbim sıkışmaya başladı. Bir anda havasız kaldığımı ve burada öleceğimi düşündüm ve korkmaya ve ağlamaya başladım. Allah’a dua ediyor, yalvarıyor ve bana yardım etmesini diliyordum. “Allah’ım ne olur yaşayım, ne olur kurtar ben daha çok küçüğüm.” diye ağlıyordum ama kalbim bu arada yerinden fırlayacakmış gibi atıyor ve  yavaş yavaş öbür yere  gidiyor gibi oluyordum.

 

 Korku, kaygı, aşırı heyecan beni bayıltacak gibi oldu ve son anda aklıma asansörün düğmesine dokunmadığım geldi ve dokunur dokunmaz asansör çalıştı ve bir ohhhh çektim ve kapı açılıp ablamın evine vardım. Bu olay başımdan geçen ve benim için ilginç olan bir olaydı. O olaydan sonra uzun süre asansöre tek başıma binmedim ancak yeni yeni binmeye başladım. Şimdi biner binmez hemen  numaraya basıyorum ve çok şükür bir şey olmuyor.

Yazmayı Mı Yoksa Okumayı Mı Çok Seviyorsunuz? Neden?

 

Yazmayı Mı Yoksa Okumayı  Mı Çok Seviyorsunuz? Neden?

 

Yazmak da okumak da insan için, insan zihninin daha iyi gelişmesi, insanın kendi daha iyi ifade edebilmesi için oldukça faydalı etkinliklerdir. Ne kadar çok ve farklı türden kitaplar okursak kendimizi o derece daha iyi eğitmiş oluruz ve genel kültürümüz de daha iyi gelişir. Ben okumayı çok seviyorum. Çünkü insan okudukça farklı düşüncelere sahip olmayı başlar ve daha çok öğrenir. Bu öğrendiklerini de dilerse yazabilir fakat okumadan sadece yazmakla ilerlenmez. Çünkü okudukça daha çok öğrenir insan ve daha çok yazar.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Okumak bize evrenin kapılarını aralar ve daha bilmediğimiz çok şeyi öğrenmiş oluruz çünkü bilgi sonsuzdur ve bunlara ulaşmak için çok ama çok okumak gerekir. Ben de okumayı çok sevdiğim için hayatım boyunca bilginin peşinde koşmaya devam edeceğim. İnsan okuduğu zaman daha iyi empati kurar. Yazarın kitabını okurken sanki  yazarla iletişim halinde olunuyormuş gibi bir ruh hali içinde oluruz. Okuyarak daha duyarlı insan oluruz, daha şefkatli oluruz ve cahil kalmayız. Okuyarak farklı kültürleri öğrenmiş oluruz, hafızamız da daha iyi gelişir. 


İnsan okuyarak zihinsel antrenman yapmış olur. Hayal gücümüz daha iyi gelişir ve daha sayamayacağımız çok sayıda faydası vardır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Halide Edip Adıvar’ı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız

 

Halide Edip Adıvar’ı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı yıllarında büyük başarılara imza atan, Mustafa Kemal’in izinden giden güçlü bir kadın sembolü, eğitimli, kültürlü bir insandır. Halide Adıvar, Türk yazar, siyasetçi, akademisyen ve öğretmen. Halide Onbaşı olarak da tanınır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

İlk zamanlar İngiliz edebiyatının etkisinde yazılarını yazmıştır Halide Edip Adıvar. İlk romanlarında aşk konusunu işlemiş ve kadın psikolojisi üzerinde durmuştur. Türkçülük akımını benimsemiştir. Sultan Ahmet mitingi ile halkı coşturmuş, halkının yanında Kurtuluş Mücadelesi yürütmüş ve Mustafa Kemal’e olan desteğini her yerde dile getirmiştir. Milli Mücadelenin bizzat içerisinde yer almış tır. Eserlerinde gözlem, tasvir ve tahlillerinde başarılıdır. Yazarın romanlarının kahramanları genelde kadındır. Mustafa Kemal’in yanında sivil olarak görev almasına rağmen kendisine rütbe verilerek savaş kahramanı ilan edilmiştir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Birçok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır.1926 yılından itibaren yurt dışında yaşadığı 14 sene boyunca verdiği konferanslar ve İngilizce olarak kaleme aldığı eserler sayesinde zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur.

 

Sevgili öğretmenim

Yazarın eserleri şunlardır: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan, Seviye Talip, Kalp Ağrısı, Sinekli Bakkal, Zeyno'nun Oğlu, Tatarcık adlı romanları vardır. Dağa Çıkan Kurt ve Harap Mabetleri adlı hikayeleri vardır. Anı türünde ise Türk'ün Ateşle İmtihanı adlı anısı vardır. İngiliz Edebiyatı Tarihi adında ise inceleme türünde yazısı vardır. Halide Edip ile ilgili anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür eder, konuşmamı burada sonlandırırım.

Yaşar Kemal’i Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız

 


Yaşar Kemal’i Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Yaşar Kemal asıl adı Kemal Sadık Göğçeli roman, hikaye yazarıdır. Eserlerinde yerel kelimelere, atasözlerine ve deyimlere fazlasıyla yer vermiştir. Uluslararası bazı ödüller almıştır. Yapıtları kırk dilde yayımlanmıştır. Yaşar Kemal yazdığı eserlerinde Torosları, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, kan davasını anlatmıştır. Haksızlıklara susmamak gerektiğini, güçlüden yana değil doğrudan yana olunması gerektiği mesajını vermiştir. Doğa betimlemelerinde başarılı bir yazar olan Yaşar Kemal çok okunan nitelikli yazarlarımızdan biridir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Yaşar Kemal adlı yazarımız röportaj tekniğini bazı romanlarında uygulamıştır. Köy romanlarına özgü bir bakış acısı geliştirmiştir. İnce Memed adlı romanı ile haksızlığa karşı çıkan bir gencin hikayesini anlatır. Yazarın bilinen en önemli kitabı İnce Memed adlı eseridir. Eser dört ciltten oluşur ve dört ciltte de Memed’in eşkıyalık hayatı, köy ağalarına karşı gelişi, zulme isyan etmesi anlatılır. Bu eseri ile Yaşar Kemal uluslararası bir üne kavuşmuş, eser birçok dile çevrilmiştir. Yazarın romanların; İnce Memed, Çakırcalı Efe, Yılanı Öldürseler, Ağrı Dağı Efsanesi, Bir Ada Hikayesi, Ölmez Otu, Üç Anadolu Efsanesi, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf adlı eserleridir.


Hikayesi ise Sarı Sıcak adlı hikayedir. Peri Baları, Bu diyar Baştan Başa vb. gibi röportajları vardır. Çocuklar ile ilgili yazdığı kitapları da vardır. Bunlar Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı eseridir. Yazar ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Kitabının Özeti

 

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Kitabının Özeti

 

Buket Uzuner güzel bir kitabı olan Uzun Beyaz Bulut Gelibolu kitabı Birinci Dünya Savaşı yıllarını ve ve Çanakkale Cephesi’nde yaşanan o büyük savaşı ve askerlerin hüzünlü hikayelerini anlatan güzel bir kitaptır. Birinci Dünya Savaşı yılları devam etmektedir. Çanakkale Savaşı yaşanır ve o sırada Anadolu halkı büyük yoksulluk içindedir. Bir yandan yoksulluk bir yandan da yabancı devletlerin ülkemizi işgale başlaması Anadolu halkını daha da zor duruma sokmuştur. Cephede askerlerimiz açlıkla, susuzlukla, yoklukla imtihan olmuş ama kurtuluş umudu onları yıldırmamış ve Çanakkale Cephesi Çanakkale Geçilemez dedirtmiş ve askerlerimiz ve cephede başarılı olmuştur. O yıllarda Ali Osman adında hukuk okuyan genç bir adam Çanakkale Cephesi’nde görev alırken ağır yara alır ve ölmek üzereyken üzerindeki kıyafeti Yeni Zelandalı düşman askere verir ve onun bu kıyafetleri giymesini ve kendini kurtarmasını ister. O yabancı askeri öldürmez. Çünkü İngilizlerin Yeni Zelandalı gençleri kandırıp bizim ülkemize getirdiğini ve onların da kandırıldığını anlar  Türk askeri Ali Osman. Bu yabancı asker de her şeyi anlar ve artık bir kere Çanakkale’ye gelmişlerdir. 


Yabancı askeri gören Meryem adlı Türk kızı onu yerde yatarken görür ve onu alır evine götürür, ona aşık olur ve ona çok iyi bakar.  Yeni Zelendalı yabancı askerin adı artık Gazi Alican Çavuş olur. Gazi Alican Çavuş şehit olan Ali Osman'ın annesinin evine gider ve Semahat Hanım onu kendi oğlunun kıyafetleri ile görünce yabancı askeri de kendi evladı kabul eder ve onu çok sever. Gerçek adı ise  Alistair John Taylor’dur. Meryem bu yabancı adamı çok sever ve onu her şeyden kıskanır. Yeni Zelenda’ya Uzun, Beyaz, Bulut dendiği için Gazi Alican çavuş (Yani o yabancı Yeni Zelendalı genç) çocuklarının adlarını sıra ile Uzun, Beyaz, Bulut koyar. Oğullarını çok sever ama kızını daha çok sever Gazi Alican Çavuş. Meryem bile kendi kızını kıskanır. Çünkü Babası en çok Beyaz’ı sever. Meryem kızı Beyaz’ı okutmaz ve bu yüzden babası ve annesi arasında bir soğukluk başlar ve bu böyle devam eder. Daha sonra anne, baba ölür. Beyaz Hanım okuyamadığı için hiç evlenmez ve evinde kalır. Babası ona zamanında çok sayıda yabancı dil öğretir. Beyaz Hala zeki, inatçı, kendine güvenen, kültürlü biridir. O yıllarda Eceyayla köyüne Viki adında yabancı bir turist gelir. Bu turist kadın Gazi Alican Çavuş'un kendi büyük dedesi olduğunu iddia eder ve rehber Mehmet onu Beyaz Halanın evine götürür. Victoria ve Beyaz Hala evde günlerce konuşur. Mektuplar okunur ve gerçekten de Gazi Alican Çavuş Viki’nin büyük dedesi,Beyaz Halanın babasıdır. Yani kişi akraba çıkar. Beyaz Hala bu durumu kimseye anlatmaması gerektiğini söyler Viki’ye. Çünkü halk bunu duyarsa atalarımızın geçmişine saygısızlık edebilir ve onların mezarlarını rahatsız edebilir der ve Viki de bunu kimseye demez.


 Beyaz Halanın kardeşten olan torunu Ali Osman ve Viki de çok iyi arkadaş  olurla rama birbirlerini sevmeye de başlarlar. Kitabın sonunda şeyi öğrenen Viki, Beyaz Hala ve onun torunu olan Ali Osman sayesinde gerçeği açıklamak istemedi. Bu bir aile sırrıydı ve sadece dört kişi biliyordu. Viki büyük dedesinin hatırasına saygı duyarak mezarını ziyaret etti ve bütün sırlarını çözmüş olarak ülkesine geri döndü.

Seyahatname Kitabında Geçen Alıntılar

 

Seyahatname Kitabında Geçen Alıntılar


Tür kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Hz. Adem' in yeryüzüne inişinden sonra ilk defa tarihi olayları kaydeden İdris Aleyhisselamdır.”

“Erzurum şiddetli kış ülkesidir. "Arazisi geniş, fiyatları ucuz" dedikleri yer burasıdır. Toprağı bereketlidir.”

"Şefaat yâ Resûlallah" diyecek yerde "Seyahat yâ Resûl- allah" demişiz. Kutlu zât, yüzündeki örtülerini açtıktan sonra güzel yüzünü gösterip gülümseyerek; "Şefaatim, seyahatim ve ziyaretim. Allah'ım ona (bu yolda) sıhhat ve selâmet ver" diye Fatiha dediler. “Aldanma dünyasına Dünya benim diyenin Gittik dün yasına.”

“İşitmek görmek gibi değildir.”

“Sırrı öyle bir sakla ki vücudundaki canın duymasın. Yanlışlıkla ağzına alma ki dilin duymasın.”

“Bir dervişe: Nerden geliyorsun? demişler. Kar rahmetinden geliyorum, demiş. O ne diyardır? demişler. Soğuğu ere zulüm olan Erzurum'dur, demiş. Orada yaz olduğuna rast geldin mi? demişler. Vallahi, on bir ay, yirmi dokuz gün sâkin oldum. Halk hep yaz gelecek, dediler. Ben göremedim, demiş.”


“Nitekim büyüklerin dediği gibi “ Zeki insanlar aklını kullanan insanlardır ama daha zeki insanlar başkalarının aklını kullananlardır”.

“Saltanat merkezi olan büyük Konstantiniye şehri -Allah belalardan korusun - daha önce Ak Şemseddin Hazretlerinin Fatih'e bildirdiği gün ve saatte feth edildi ki, 20 Cemaziyelahir 857 Çarşamba (12 Temmuz) günü idi. İstanbul'un fetih günü için bir çok şairler tarihler düşürmüşlerdir. Fakat Kur'an'da bulunan "Beldetün tayyibetün" (En güzel belde) sözü en doğru tesadüftür.”

“Yunan Rum kavmi ilk defa Hz. Davut (as) zamanında Rum ülkesinde çoğalarak mal ve mülk sahibi olunca ilk olarak yaptıkları büyük şehir Makedonya şimdiki Felibe şehridir. Bundan sonra kurdukları şehir Bozanta'dır ki sonra ona Konstantiniye dediler, şimdi İstanbul denmektedir. Daha sonra Rum denizinin Rumeli tarafının kuzey batı tarafındaki körfez bitimine bu Atina şehrini kurdular.”

“Lagari, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek yaptı. Sarayburnu'nda hünkarın huzurunda fişeğe bindi. Fişeği ateşlediler. Lagari: 'Padişahım Allah'a ısmarladık! İsa Peygamber'le konuşmaya gidiyorum.' diyerek göğe yükseldi. Barutu bitince kartal kanatlarını açıp denize indi. Yüzerek padişahın huzuruna geldi ve: 'Padişahım İsa Peygamber size selam söyledi.' diye şakaya başladı.”

"Gün akşamlıdır devletlim; dün doğduk, bugün ölürüz!"

“Oğul! İnsan Yoksul olabilir , ancak asla besmelesiz yemek yeme.”

"Acaba baba, anne, üstat ve kardeş kahırlarından nasıl kurtulup dünyayı dolaşırım?" diye düşünür, her an Allah'tan dünyada vücut sağlığı ve büyük seyahat, son nefesimde de iman dileğinde bulunurdum.”

“Bu timsah denilen hayvan, mübarek Nil'in ejderhasıdır. Bütün yaratıklar ondan korkarlar. Nil içinde ondan hızlı giden, ondan sert hayvan yoktur. Ama karada gayet yavaştır. Zira elleri ve ayakları kısadır. Karnı yere sürtündüğü için çabuk hareket edemez ve çok gezemez.”

“Oğul! Dünya bakımından nasihatim odur ki her vakit hoş meşrep ol, beraber olduğun vezir ve devlet adamlarına varıp dünya için bir şey isteme ki senden nefret edip seni hor görmesinler. Rıza lokmasına kanaat et. Eline giren mali israf etme. Kanaatle geçin, kanaat, tükenmez bir hazinedir.”


“Lâlanın dünyası ne? Aldanma dünyasına, Dünya benim diyenin, Gittik dün o yasına.”

“Şeyh Sa'dî ne güzel demiş: “Denizde çok kazanç vardır ama kurtuluş istiyorsan kıyıdadır. ”

" Doğru yolu elden bırakma. Kinden, garezden uzak kal. Tuz, ekmek hakkını gözet. İyi dost ol. Kötülerle arkadaş olma. İyilerden iyilik öğren. "

 “Kayseri’nin pastırması ve sucuğu padişahlara hediye gider. Erciyes Dağı eteğinde olduğundan havası soğukçadır. Bütün halkı zinde ve yiğittir. Şehrin Zarifleri Farsça ve Arapça konuşurlar ama halkın dili Etrak (Türkçe) dilidir. Genellikle reayalarıyla Ermeni dilini konuşurlar ama Kürt ve Rum lisanını konuşmazlar."

Seyahatname Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Seyahatname Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1)  Evliya Çelebi’nin meşhur gezilerine başlamasının nedeni nedir?

Cevap: Evliya Çelebi, anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başlamıştır.

2) Evliya Çelebi gördüğü rüyada hangi camide bulunuyormuş?

Cevap: İstanbul’da Yemiş İskelesi civarında Ahi Çelebi Camiindedir.

3)  Evliya Çelebi rüyasında kimi görmüştür?

Cevap: Evliya Çelebi rüyasında Sevgili Peygamber Efendimiz  Hz Muhammed’i görmüştür. (sav) görmüştür. Hz Muhammed’in yanında olan dört sadık halifesi ve ashabını da görmüştür. Evliya Çelebi rüyasında gördüğü Hz Muhammed’den ne dilemek istemiştir?

Cevap: Şefaat dilemek istemiş ama bir türlü gidememiştir ama en sonunda cesaretlenip gitmiştir.


4)  Evliya Çelebi Hz Muhammed'e şefaat ya Resulallah diyeceğine ağzından yanlışlıkla ne çıkmıştır?

Cevap: Evliya Çelebi yanlışlıkla “Seyahat Ya Resulallah” demiştir.

5) Evliya Çelebi rüyasından yola çıkarak her tülü tehlike ve sıkıntıya rağmen seyahatine devam etmiştir. Evliya Çelebi kaç yaşına kadar seyahat etmiştir?

Cevap: 70 yaşına kadar.

6) Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eseri kaç ciltten oluşur?

Cevap: On ciltten oluşur.

7) Seyahatname adlı eser ilk olarak ne zaman ve nerede yayımlanmıştır?

Cevap: İlk olarak Kahire Bulak Matbasında Müntebahatı Evliya Çelebi adıyla yayımlanmıştır.

8) Seyahatname adlı eser ne zaman UNESCO Belleği Listesi’ne dahil edilmiştir?

Cevap: Haziran 2013 yılında dahil edilmiştir.


9) Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde neler anlatmıştır?

Cevap: 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyası, o dönem konuşulan Türkçe ve ağız özellikleri, Osmanlı halkının özellikleri, dini, dili, kıyafetleri, ekonomik ve kültürel durumu, Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki ilişkiler, sanatı, gündelik yaşamları, gelenek ve görenekleri, mimari yapıları, komşuluk bağlantıları, gezilen yörelerin evleri, camileri, çeşmeleri, mescidler ve daha çok sayıda şeyleri anlatır Evliya Çelebi. Bu eser Tür kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.

10) Seyahatname adlı eserin yazarı kimdir?

Cevap: Evliya Çelebi

Çocuklardan Aile İlgili Şiir Ve Kompozisyon Örnekleri

 

Çocuklardan Aile İlgili Şiir Ve Kompozisyon Örnekleri


1) Aile Sevgisi

Ailem benim en mutlu olduğum yer

İyi ki hep onlarlayım

Lale gibi açar mutlu olunca

En çok ailemizi sevmeliyiz

 

Sevgim aileme sonsuzdur

Eğer ailemi üzdüysem hemen özür dilerim

Ve hediyeler alırım

Gül, çiçek gibi mesela

Sevgili ailem

İnşallah hep böyle devam eder. 

 

2)  Ailenin Önemi

Beni bu yaşıma kadar getiren canım annem

Bizim için işe gidip çalışan canım babam

Benim ödevime yardım eden canım ablam

Sizin değerinizi anlamak çok kısa sürdü

 

Ailem ile birlikte gülüp eğleniriz

İyilik yaparız hepimiz birbirimize

Nane gibi acı değil bal gibi tatlıyız

İnsan kaybedince anlar ailenin önemini

 

Annemin yaptığı yemekler çok güzel kokar

Küçükken babamın sırtına binmek çok eğlenceliydi

Bağırıp çağırsak bile ablamla birbirimizi çok severiz

Ailemle birbirimizi çok severiz. 

 

3)  Aile

Bir yuvadır aile

Kuşların uçtuğu bir gök

Neler sığmaz ki içine

Gezegenleri toplasan yine sığmaz

 

Dünyayı kucaklayan bir yuva

İçinde sevinç, mutluluk, huzur

Heyecanla sarılır birbirine

Aile dediğin böyle olmalı

 

İçinde dört yana koşturan çocuklar

 Birbirlerine bağlılar

Sımsıkı sarılan insanlar

Aile dediğin mutlu olmalı

 

Bir arada olan aileler

Hep mutlu huzurlu olurlar

Asla birbirini bırakmayan

Yavru kuşlar gibiler 

 

4) Ailemin Önemi

Canım ailem

Canım ailem

Beni hep koruyan ailem

Benim yaralarım vardı önceden

Yaralarımı  saran ailem

 

Annem babam vardı hep

Tek beni korurlardı

Benim düşüncemi anlardı

Mutlu köşemiz vardı.

 

Hep beraber otururduk

Sohbete dalardık

Fotoğraflara bakar rüyalara dalardık

Canım ailem

 

Canım ailem

Ödevlere yardım eden

Yüksek olmamı sağlayan

Tek barınağım olan Canım ailem

Canım ailem 

 

5) Ailenin Önemi

Ecrin çok tembel ve ailesine karşı saygısızdı. Annesini çok üzüyordu. Bir sabah Ecrin2in annesi Nur Hanım Ecrin’i okula kaldıracaktı. Odasına gitti canım kızım hadi okul saatin geldi. Ecrin of anne sabah sabah okula gitmek nedir ya? Bugün gitmeyeceğim dedi. Annesi bu duruma çok üzüldü. Annesi saaat sabah onda kahvaltı hazırladı. Ecrin’i çağıracaktı. Ecrin anne beni rahatsız etme dedi. Annesinin kalbi çok kırılmıştı. Ertesi gün okula gitmek için kalktı. Annesine söyleyip çıktı evden. Ecrin okula gitmemişti. Sınıf öğretmeni Necati Bey aramıştı. Necati Bey hayırlı sabahlar Nur Hanım dedi. Nur Hanım da hayırlı sabahlar hocam dedi. Öğretmeni Ecrin bugün okula gelmedi dedi. Annesi telaşlandı ve öğretmene öğretmenim nasıl olur ben sabah okula bırakmıştım onu dedi. Hemen eşi Şükrü Bey2i aradı ve durumu ona da bildirdi Nur Hanım. Daha sonra Nur Hanım bayıldı. Şükrü Bey eve geldi, kapıyı çaldı ama kapıyı açan olmadı. Anahtar da yoktu. Daha sonra Şükrü Bey evin yedek anahtarı var dedi ve onunla kapıyı açtı. İçeri girdiğinde eşi yerde baygın bir şekilde yatıyordu. Hemen eşini alıp hastaneye götürdü. Daha sonra Ecrin eve geldi ve evde kimse yoktu. Bu duruma çok şaşırdı ve hemen babasını aradı. Bası ise ona hastanedeyiz dedi. Sen okula gitmeyince annen telaşlanmış ve üzüntüden bayılmış dedi. Bunu duyan Ecrin çok üzüldü ve yaptığı hatayı anladı. Hemen hastaneye gitti ve annesine sarıldı ve ondan ve babasından özür diledi. Bir daha böyle bir hata yapmayacağım, sizi üzmeyeceğim canım ailem dedi. Ailesi de onun hatasının farkına vardığını anlayınca onu affettiler ve yaşamlarına mutlu bir şekilde devam ettiler. 

 

6) Kuş Ailesinin Önemi

 Bir gün kuş sürüsü yemek ararken  ağacın üstünde yeni yumurtadan çıkmış bir yavru kuş görmüşler. Anne kuş o yavru kuşun yanına gidip sen burada ne yapıyorsun  tek başına demiş. Yavru kuş annem beni bırakıp gitti demiş. Daha sonra baba kuş anne kuşa dönüp bu yavru kuşa biz aile olalım, onu biz sahiplenelim demiş. Anne ve baba kuşun bir de kendi yavru kuşları varmış. Kendi kuşları sabah uyandığı zaman yeni gelen yavru kuşu görüp aaa bu da kuş da kim demiş, Anne kuş da senin kardeşin demiş. Bunun üzerine küçük kuş o zaman oyun oynayalım bu kardeş kuşla demiş. Anne kuş da önce yemeğinizi yiyin sonra oynarsınız demiş. Daha sonra kuş kardeşler yemeklerini yemişler ve dışarı çıkmışlar. Kardeş kuşlardan büyük olanı kardeş olan kuşa uçmayı öğretmeye başlamış ve bunu başarmış da . İlk denemde başarılı olmayan yavru kuş üçüncü denemde uçmayı başarmış ve yuppii demiş ve uçmuş. Böylece güzel ve tatlı bir aile olmuşlar.  Mutlu mesut yaşamışlar.

 

7) Ailenin Önemi

Aslı dersine çalışmayan, anne ve babasının sözünü dinlemeyen biriydi. Ama kardeşi Derin çok çalışkan, anne ve babasının sözünü dinleyen biriydi. Aslı ödevlerini yapmak yerine telefonla oynardı ama Derin öyle biri değildi. Ödevlerini yapar, yarım saat telefonla oynardı. Annesi ve babası Aslı ve Derin arasında ayrımcılık yapmazdı. Derin öğretmeni ve arkadaşları ile pikniğe gidecekti. Öğretmenleri izin belgesi dağıtmıştı. Derin eve geldiğinde annesine söyledi, annesi de izin verdi. Aslı bunu duyunca ben de gitmek istiyorum dedi ama Derin'in öğretmeni kendi sınıfında olan öğrencileri götürüyordu. Aslı çok üzülmüştü, anne ve  babası Aslı üzülmesin diye Aslı’yı da pikniğe götüreceklerdi. Aslı, anne ve babası ile pikniğe gitmiş, çok eğlenmiş, mutlu olmuşlardı. Derin de öğretmeni ve ailesi ile piknikte çok eğlenmişti. Harika bir gün geçmişti. Aslı da ailesinin önemini daha iyi anlamış ve onların kendisi için ne kadar değerli olduğunun bilincinde olmaya başlamıştı. 


8) Ailenin Önemi

Aile en önemlidir

İyilik yaparız hepimiz birbirimize

Lale gibi açar mutlu olunca

En çok ailemizi sevmeliyiz.


Öncelikle annemizi sevmeliyiz

Nane gibi acı değil bal gibi tatlıdır

En mutlu olmamız gereken ailedir

Mesela sürekli bağırırsak ailemiz üzülür

İnsan kaybedince anlıyor önemini



9) Aile

Ailede başlar eğitim, öğretim.

İnsanı insan yapan ailedir.

Sevinçlerinde, hüzünlerinde hep yanındalar

Annen, baban, kardeşin

Şimdi gelelim çocuklara

Renk katarlar aileye aslında

Aileler iyi korunmalıdır

Aileler çok kutsaldır.


10) Aile

Bir gün Mert okula gitmiş. Okulda öğretmenleri “Ailenin Önemi” adında bir film açmış. Filmde Eda adında bir kız varmış ve bu kız çok zengin bir ailede dünyaya gelmiş. Eda o kadar cimriymiş ki bütün hizmetçileri ondan nefret edermiş ve durum ilginç bir şekilde Eda’nın hoşuna gidermiş. Çünkü Eda, insanları kızdırmayı ve üzmeyi çok severmiş. Eda yine bir gün ışıltılı, pespembe odasında uyanmış ve nedense üzgünmüş. Çünkü içinde olumsuz bir duygu varmış. Sanki o gün başına kötü bir olay gelecekmiş gibi ama öyle olmamış aksine güzel bir olay yaşamış. Almanya’dan en sevdiği kuzeni gelmiş, ilk önce şaşırmış ama daha sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmış. Kuzeni hiç ama hiç mutlu olamamış çünkü Eda’nın ne kadar kötü kalpli olduğunu öğrenmiş. O gün Eda, kuzeninin kendine doğru koştuğunu zannederken kuzeni, Eda’nın annesi Fatma Hanım’a doğru koşmuştu. Bunu görünce Eda hem çok üzülmüş hem de çok sinirlenmişti. En sevdiği kuzenin kendine ihanet ettiğini düşünmüştü. Aslında bu Eda’ya yapılan bir şakaymış. Eda doğum günü pastasının mumlarını üflerken bunu öğrendiğinde her zaman ailesinin ve arkadaşlarının yanında olabilmeyi, onların değerini bilmeyi dilemiş.


11)

Aile; anne, baba ve çocuğun yaşadığı bir topluluktur. Anne bizim her türlü ihtiyacımızı karşılayabilen, beş dakikada duş alabilen, çoğu zaman da yemeğini en son yiyen kişidir.

Eğer anne babamız olmasaydı ne yapardık? Yemek, duş, temizlik ve çok daha fazlası. Her şeyi tek başımıza yapmak zorunda kalırdık.

Ailesiz bir çocuk olursa ve bu çocuğun bir de kardeşi olsa, büyük kardeş önce kardeşini korur. Çünkü kardeş için her şey yapılır. İşte bu yüzden anne ve babalarımızın değerini bilmeli, aile olarak beraber yaşamanın kıymetini fark etmeliyiz.