‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Konulu Kompozisyon

‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Metninden Hareketle Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.  

Bizi hayata bağlayan  ve  mutlu eden şey sevgidir. Çünkü sevgidir yürekleri birleştiren, sevgidir uzaklığı yakın eden. Bu doğa sevgisi olur, insanın insana sevgisi olur,  babanın evlada, annenin  evlada sevgisi olur vb.  Sevmek bu kadar güzelken , sevmek bu kadar hayatı yaşamaya değer kılıyorsa peki neden dilimizi sevmiyoruz ve dilimize  hak ettiği sevgiyi vermiyoruz. Oysa bizi biz yapan, kültürümüzü,  geleneklerimizi, göreneklerimizi yaşatan ve yaşattıran dilimiz, öz dilimiz Türkçe değil midir?

Elbette Türkçedir fakat ne yazık ki dilimiz  günümüzde kuşatma altındadır. Tutturmuşuz küreselleşme diye bir kavram ve dilimizin  ürettiği kelimeleri yok sayarak, yabancı adları dilimize sokarak kendi benliğimizi, özümüzü kaybediyoruz ve bunu da gayet bilinçli yapıyoruz. Çevremize şöyle bir baktığımızda, alışveriş merkezlerine gittiğimizde, tatil beldelerine gittiğimizde vb. her yerde  yabancı iş yeri adları, yabancı market adları vb. görüyoruz. Türkçesi varken neden  yabancı dil?  Yabancı adlar kullanmak bizi daha mı medeni yapacak ya da daha mı çağdaş bir ülke olacağız. Hayır tabi ki! Çağdaş ve medeni bir ülke olmanın yolunu diline sahip çıkmaktan ve ona gereken değeri vermekten geçer. Çok mu zor  kendi kelimelerimizi kullanmak ve o güzel Türkçe isimleri üretmek! Elbette zor değildir fakat her nedense  toplumumuzda  yabancı kelimeler kullanmak  bir özenti şeklinde devam ediyor. Örneğin;  Kendi dilimizde  hoşumuza giden bir şeye “vay be”  demek yerine   “why- b’’ diyerek yazmak,  büyük padişah Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği güzelim şehre  New İstanbul demek ya da  The İstanbul demek ne kadar doğru acaba? Yaşasaydı Fatih Sultan ne derdi acaba? Benim torunlarım ne hale gelmiş, yazık emeklerime mi derdi, yoksa ne güzel bak  torunlarım  medeni olmuş, çağdaş olmuş mu derdi?  

Sizde çok iyi biliyorsunuz ki  üzülürdü ve  insanlarının bu kadar özenti olduğuna ve  benliğini kaybetmesine şaşırırdı.  Dilimizi bu kuşatmanın altından bir önce  kurtarmalıyız ve unutulmaya yüz  tutmuş Türkçe kelimeleri gün ışığına çıkarmalıyız bir an önce. Yoksa  sonumuz kötü olacak ve gelecek nesil için bu hiç de iyi olmayacak. Televizyonlardaki yöresel konuşmalar, Türkçeyi herkesin kafasına göre kullanması  son derece yanıştır. Bir an önce bu yanlıştan  vazgeçmeli ve dilimizin değerini bilmeliyiz. Benliğimize sahip çıkmalıyız, dilimize gereken değeri vermeliyiz ve kendi elimizle kendi sonumuzu getirmemeliyiz. Yoksa çok kötü sonuçlar olur ve ilerde pişmanlığın zerre kadar faydası olmayabilir. Benden söylemesi!

Gümüş Kanat Kitabı İle İlgili Test Soruları


Gümüş Kanat Kitabı İle İlgili Test Soruları

1) Kemal’in annesinin adı nedir?
a) Gülşen
b) Süzen
c) Gülden
d) Yaren

2) Kemal’in babasının adı nedir?
a) Kamil
b)  Cemal
c) Celil
d)  Cemil

3)Kemal’in babasının mesleği nedir?
a) Mücellit ustası
b) İnşaat Mühendisi
c)  Öğretmen
d)  Ahşap ustası

4) Kemal’in çocuk yaşta okulu bırakıp çalışmak istemesinin nedeni nedir?
a) Annesini kaybetmesi
b) Babasının  iş yerinde  geçirdiği kaza sonucu dört parmağını kaybetmesi
c) Ailesinin büyük bir borç altında olması
d)  Babasının kötü alışkanlıklarının olması


5)  Kemal’in  ilerde  yapmak istediği meslek nedir?
a) Elektirik elektronik Mühendisi
b) Bilgisayar Mühendisi
c) Makine Mühendisi
d) İnşaat Mühendisi

6) Aşağıdakilerden hangisi Kemal’in babasının fiziksel özelliklerinden değildir?
a) Gür ve kumral kaşları vardı.
b) Geniş omuzluydu
c) Uzun boyluydu
d) Kamburu vardı.

7)  Kemal’in sevdiği meyvenin adı nedir?
a) Elma
b) Kiraz
c) Kayısı
d) Kivi

8)  Kemal’in babası neden  çalışmayı bırakmak zorunda kalmıştır?
a) Yaşlandığı için
b) Çalışmaktan sıkıldığı için
c) İş yerinde çalışan bir çocuğun  iki kolunu kurtardığı için
d)  Patronunun hak ettiği parayı vermediği için

9)  Kemal işe ilk başladığında haftalığı kaç liraydı?
a) Kırk lira
b) Elli lira
c) Altmış lira
d) Yetmiş lira

10) Kemal’in hayranlık duyduğu Osmanlı padişahı kimdir?
a) Kanuni Sultan Süleyman
b) Osman Gazi
c) Orhan Bey
d)  Fatih Sultan Mehmet

11) Kemal’in çok okumak  istediği kitabın  adı nedir?
a)  Çocukluk
b) Babalar ve Oğulları
c) Kamerde İlk İnsanlar
d)  Mutlu Prens

12) Kemal’e matbaanın altındaki Bizans tonozlarının yerini söyleyen kimdir?
a) Aysan Abla
b) Usta Barba
c) Babası
d) Ayhan

13) Kemal’e çok sevdiği kitabı okuyan kimdir?
a) Kitapçı
b) Annesi
c) Babası
d) Öğretmeni

14) Matbaanın altındaki gizli geçit aşağıdakilerden hangisine açılmaktadır?
a) Anadolu Hisarı
b) Ayasofya Müzesi
c)  Süleymaniye Camii
d)  Rumeli Hisarı
15)  Kemal ve annesi deniz kıyısındaki ağaçlıklı parkta kartopu oynadıktan sonra  eve döndüklerinde  evlerine kim gelmiştir?
a) Kitapçı
b)  Kemal’in iş yeri sahibi
c) Sultanahmet kazı yerindeki genç bilgin ve gazetecilerin Kemal’i ziyaret etmeleri
d) Kemal’in öğretmeni

16)  Kemal sokakta bulduğu kediye hangi adı vermiştir?
a) Zümrüt Göz
b) Beyaz Pamuk
c)  Zeytin Göz
d) Koca Kulak

17) Kemal sokakta bulduğu kedinin adını ne olarak değiştirmiştir?
a) Mavi göz
b) Naf
c) Tatlı şey
d)  Endamlı  minnoş

18) Kemal çalıştığı yerde günde kaç bin baskı yapıyordu?
a) 7bin
b) 6 bin
c) 5 bin
d) 4 bin

19) Kemal’in annesinn en büyük arzusu neydi?
a)  Araba sahibi olmak
b) Yat sahibi olmak
c) Arsa sahibi olmak
d) Ev sahibi olmak

20) Kemal’e  çok merak ettiği kitabı parasız veren kitapçının adı nedir?
a) Necati Bey
b) Nevzat Bey
c) Necmi Bey
d) Necmettin Bey

21) Kemal’in pulcusu Mikloş Efendi Türkiye’ye hangi ülkeden gelmiştir?
a) Yunanistan
b) Bulgaristan
c) Arnavutluk
d) Macaristan

22) Kemal’in rüyasında, hayallerinde, matbaanın altında gördüğü kuş ne renkliydi
a) Altın
b) Gümüş
c) Bakır
d) Demir


23) Kemal’in  iş bulduğu ve annesine yardım ettiği  kişinin adı nedir?
a) Ayhan
b) Bayhan
c) Orhan
d) Kenan

24)  Kemal’in okuduğu kitabın içindeki pul hangi devletten  kalmadır?
a) Büyük Selçuklu Devleti
b) Anadolu Selçuklu Devleti
c) Osmanlı Devleti
d)Karahanlı Devleti

25) Kitapçının Kemal’in annesine hediye ettiği  şey nedir?
a) Yeşil Taşlı Yüzük
b) Mavi Taşlı Yüzük
c) Siyah Taşlı Yüzük
d) Beyaz Taşlı Yüzük

26) Kemal’in kitabın içinde bulduğu pul ne kadara satılmıştır?
a) 70 bin
b) 120 bin
c) 90 bin
d) 170 bin

27) Kemal’in en sevdiği tatlının adı nedir?
a) Bülbül Yuvası
b) Baklava
c) Tulumba Tatlısı
d) Revani  Tatlısı

28) Bu kitabın sonunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmemiştir?
a) Kemal okuluna geri döndü.
b) Kemal’in babası iyileşti
c) Kemal kuşlara yem vermeye devam etti.
d) Kitapçı Amca iyileşti ve sağlığına kavuştu.

29) Gümüş Kanat adlı kitabın yazarı kimdir?
a) Halide Edip Adıvar
b) Ömer Seyfettin
c) Ayşe Kulin
d) Cahit Uçuk

30) Bu kitapta  ağırlık verilen anlatım biçimler nelerdir?
a) Açıklama ve  Tanımlama
b) Tanık  Gösterme ve Tartışmacı Anlatım
c) Öyküleme ve Betimleme
d) Açıklama ve Tanık Gösterme




Cevaplar:
1.  b   2.  c   3. a   4. b   5. c   6.  d   7. a   8. c  9. a   10. d   11. c   12. b   13. c   14. b    15. c   16. a   17. b    18. a   19. d   20. b   21. d   22. b    23. a    24. c   25. b    26. b    27.a   28.  d   29. d   30. c


Atatürk’ün Vatan İle İlgili Özlü Sözleri


 Atatürk’ün Vatan İle İlgili Özlü Sözleri

Vatan doğup , büyüdüğümüz, bize ait olan toprak parçasıdır. İnsan vatanı için her türlü zorluğa katlanır. Çünkü vatan topraklarımız kolay kazanılmamıştır ve çok sayıda vatan evladımız bu uğurda hayatını kaybetmiş ve şehitlik mertebesine erişmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk de vatansever bir komutan olduğu içn vatan ile ilgili şu sözleri söylemiştir:


* ‘’ Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz.”
* ‘’ Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri ve kurullan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla  doludur.’’
* ‘’ Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.’’
* ‘’ Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, hür düşünce ve hür yaşayış istiyor.’’
* ‘’ Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.’’


* ‘’ Gerektiği zaman vatan için bir tek birey gibi tek istek ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük bir geleceğe lâyık ve aday olan bir millettir.’’
* ‘’ Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.’’
* ‘’ Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır.’’


“Arıyorum” Şiirinin Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


“Arıyorum” Şiirinin  Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir  Konuşma  Yapınız.

Arıyorum Şiiri İle İlgili Konuşma
Kıymetli Arkadaşlar,
Dil bir  milletin aynasıdır.  Dil bir milletin kültürüdür. Milletler konuştuğu ve yazdığı ana diline sahip çıkmazsa kısa zamanda   dağılmaya ve bozulmaya başlar. Dil bir milletin kültürü, yaşayışı, gelenek ve görenekleridir. Onun için   ana dilimiz  olan Türkçenin kıymetini bilmeliyiz.  Karamanoğlu Mehmet öyle güzel bir uygulamaya geçmiştir ki ana  diline ne kadar önem verdiğini şiirden de anlayabiliriz.

Oysa günümüzde ana dile gereken önem fazla verilmemektedir. Çünkü kendi dilimizde olan isimlere  sırf müşteri çeksin diye, özentilik olsun diye yabancı adlar  verilmektedir. Çevreme çıkıp şöyle bir baktığımda yabancı iş yeri adları,  çay ocakları, kahve içilecek yerler ve daha bir sürü yerler  Türkçe isimler ile  adlandırılmamıştır. Bu son derece kokrunç bir durumdur. Bu durum böyle devam ederse yakın zamanda Türkçe olan kelimeler unutulmaya ve yok olmaya başlayacaktır. Bu da kendi elimizle kendimizi yok etmemiz anlamına gelir ki bunu tahmin dahi edemiyorum.
Sevgili öğretmenim ve sevgili arkadaşlarım!
Geleceğimize sahip çıkmak için, gelecek nesillerin ana dilimize sahip çıkması için dilimize gereken önem ve ilgiyi şimdiden vermemiz gerekir. Başka dillere özen göstereceğimize kendi dilimizin ne kadar zengin ve  anlamlı bir dil olduğunu bilmeliyiz . Bir milleti yok etmek sadece   sınır işgali ile olmaz. Bir milleti yok etmek isteyenler önce onun dili ile  oynar, dilini yozlaştırır  ve yok eder. Dili yok etmek, dili unutturmak da o milletin sonunu getirir ve başka ülkelerin dilinin egemenliği altına girer.

Bunun için lütfen bir an önce kendimize  gelelim ve Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ana dilimize sahip çıkalım ve ana dilimizden  iş yerlerimize, alışeriş merkezlerimize, okullarımıza vb. yerlerimize türkçe isimle verelim. Türk dilinin önemi ile ilgili  her türlü konfrenslara, sempozyumlara katılalım ve dilimizi dünya dilleri arasında yer almasını sağlayalım. SEVGİLİ Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dilimiz ile ilgili söylediği şu sözü de unutmayalım:
‘’ Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.’’

ARIYORUM
Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı;

'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,
meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye,

Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri oley oley,
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe shop levhasının altında,
Acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

Doğa Konulu Kompozisyon


Aşağıya  ‘’ Doğa’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız. Yazınızda Giriş, Gelişme Ve Sonuç Bölümlerine Dikkat Ediniz. Yazınızı Zenginleştirmek İçin   Atasözleri, Deyimler ve Özdeyişlerden  Yararlanınız.

Doğa  Yüce Allah’ın bize sunduğu büyük bir nimettir.  İçinde yaşadığımız doğanın bizlere çok büyük faydaları vardır. Hava, su, toprak biz canlılar için hayati derecede önemlidir fakat biz canlılar onlara  ne yazık ki büyük zararlar vermekteyiz. Havayı, suyu, toprağı kirletmekte ve doğayı yok etmek için el birliği ile  onca kötülüğü doğamıza etmekteyiz.  Nasıl ki biz insanlar sevgi ile, benimsenme ile mutlu olabiliyorsak doğa da ona gösterilen ilgi ve önem ile  güzelleşir ve daha güçlü olur. Doğayı güçlü kılan ve ayakta tutan en önemli unsur onu incitmemek, onu kendi özünden uzaklaştırmamak ve ona gereken değeri vermekten geçer.

 Doğayı incittiğimiz zaman  doğa bize  çok farklı dönüşler sağlayabilir ki bu da bizim sonumuz olabilir. Doğaya verdiğimiz zarar bugün bize küresel sınma olarak dönmektedir. Bunun sonucunda da iklimler değişmekte, normal olan olaylar  zamanında önce yaşanmaya başlamaktadır. Daha çok para kazanmak uğruna, daha çok mal hırsı yüzünden daha çok binalar yapılmakta ve tüm bunlar da doğanın göz göre göre yok olmasına neden olmaktadır. Her şeyden önce bilinçli bireyler olmalıyız ve bilinçli bireyler yetiştirmeliyiz. Doğayı seven, onu koruyan ve kollayan kimseler olmalıyız. Doğamızı hunharca yok etmemeliyiz. 

Tutumlu insanlar olmalıyız. Çevremizi kirletmemeliyiz, havayı, suyu, toprağı kirletmemeliyiz, onları doğal halinde bırakmalıyız. Ağaçları kesmemeliyiz. Atalarımızın da dediği gibi yaş kesen baş keser . Bunun için bu sözü de hatırlayarak ağaç kesmemeliyiz, doğal bitki örtüsünü tahribata uğratmamalıyız .Para için, daha çok mal sahibi olmak için, mülk sahibi olmak için doğaya  zarar vermemeliyiz. Bir Kızılderili atasözü şöyle der ve bu söz benim çok sevdiğim anlamlı sözlerden biridir:
 "Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, İşte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız.". Gerçekten de bu söz doğanın ne kadar önemli olduğunun ve doğaya verdiğimiz zararın ne denli zararlı sonuçlar doğuracağını anlatmak istemiştir. Doğanın önemi ile ilgili bir diğer güzel söz de şudur:
* " Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir." Richard  St Barbe Baker.

Yani para her şey değildir. Önemli olan doğa ve doğanın güzellikleridir. Bunun için doğaya sahip çıkalım, onun bizi koşulsuz sevdiği gibi biz de doğayı koşulsuz sevelim ve ona yaptığımız kötülüklerden bir an önce vazgeçmeliyiz. İyi insanlar, doğayı seven, doğa için fedakarlıklar yapan çocuklar yetiştirmeliyiz. Şunu asla unutmamalıyız: Doğa sadece biz insanların ortak yaşam alanı değildir. Onun içinde yaşayan tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Bundan dolayı doğaya zarar vermemeli, canlı türlerinin nesillerinin göz göre göre yok olmasına müsaade etmemeliyiz.


Atatürk’ün Tarih İle İlgili Sözleri


 Atatürk’ün Tarih İle İlgili  Sözleri

Bir millet geçmişini  iyi bilmek isterse işe tarihten başlamalıdır. Çünkü tarihini bilmeyen bir millet geleceğe yön veremez ve  benliğini  kısa zamanda kaybetmeye  mahkum olur. Tarihini bilen milletler ise  geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarır ve  aynı hataları yapmamaya çalışır. Atatürk de tarihe çok önem vermiş ve şunları söylemiştir:
‘’ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.’’

‘’ Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.’’

‘’ Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil ve fâil olanların hal, hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık gösterir.’’
* ‘’ Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir. Dörtyüz çadırlık bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi. Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz.’’
* ‘’ Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’’


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma  Hazırlayınız

Sevgili Arkadaşlar bugünkü konuşmamda  kültürümüzde çok önemli bir yere sahip olan ve hazır cevaplı olması ile ünlü olan  bir kişi hakkında size konuşma yapacağım. Beni dinleyeceğiniz için hepinize şimdiden teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz ki kültürümüzün en önemli kişilerinden biri de Nasreddin Hoca’dır. Akşehir’de dünyaya gelen Nasreddin Hoca  Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi’nde yaşamış efsanevi bir kişidir. Onun en önemli özelliği olaylara  mizahi şekilde yaklaşmasıdır.  Nasreddin Hoca fıkraları ise günümüzde bile çocuklarımızın şen kahkahaları ile güldüğü ve onarı düşündürdüğü güzel fıkralardır.









Çocukluğumuzda hemen hemen hepimiz onun fıkraları ile büyüdük. Onun fıkralarını dinledik, öğrendik ve biz de başkalarına anlattık.  Dinlediğimiz fıkralar bizi hem güldürdü hem de düşündürdü. Çünkü onun fıkralarında aslında hocanın nasıl bir ince zekaya sahip olduğunu da görebiliriz. İnce ince laf vurmalar, hazır cevaplar onun zeka seviyesinin de ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir. Onun için çocuklarımıza, genç nesle Nasreddin Hoca’yı anlatmalıyız, onun fıkralarını anlatmalıyız ve onu hiç unutmamalıyız.  Noel Baba adı  altında kültürümüze ait olmayan yabancı kimseleri çocuklarımıza  model göstereceğimize Nasreddin Hoca gibi kendi içimizden gelenleri çocuklarımıza anlatmalıyız.


Nasreddin Hoca’yı yaşatmalıyız ve onun  bizim kültürümüzün parçası olduğunun farkında olmalıyız. Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim , sevgiler, saygılar…

Nasrettin Hoca Fıkralarına Örnekler...

Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler


Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler

* Hindi
Nasreddin Hoca,   pazara gitmiş ve pazarda küçük bir papağanın  satıldığını görmüş. Küçük papağanın fiyatı ise üç altın ediyormuş. Bunu gören Nasreddin Hoca hemen eve koşmuş evindeki  koca hindiyi yakaladığı gibi pazara götürmüş. Bizimkisi başlamış bağırmaya: ‘’ Beş altına, beş altına.’’ diyormuş. Hoca’yı görenler ona şöyle demiş. Hocam senin hindi etse etse bir akçe eder demişler.  Nereden çıkardın şimdi beş altını. Hoca; hadi oradan demiş. Küçücük bir kuşa üç altın veren benimkine neden beş altın vermesin.  Aman Hoca demişler çevresindekiler. O kuş konuşuyordu demişler. Bunun üzerine Nasreddin  Hoca yapıştırmış hemen cevabı: İyi ya bu kuş da düşünür demiş.








* Düşüş
Nasreddin Hoca  bir gün  eşeğine binmiş ve kasıla kasıla gidiyormuş. Gören de küheylana binmiş sanırmış Hoca’yı. Eşekle giderken eşeği  dört nala kaldırmış bizimkisi.  Bir de görmüş ki ortalık toz duman olmuş ve Hoca kendini yerde bulmuş Çocuklar hemen Hoca’nın çevresini sarmış  ve Hoca’ya gülmüşler, Hoca ile alay etmişler, bir güzel eğlenmişler. Hoca şaşkın şaşkın olduğu yerden kalkmış ve üstünün  başının tozunu temizlemiş.  Oradakilere dönerek şunu demiş bizimkisi: ‘’ Gülmeyin köftehorlar. İnecektim zaten.’’

* Bostan

Yaz mevsimi  gelmiş ve tam da  kavun ve karpuzun olduğu zamanlarmış. Nasreddin Hoca hemen  dalmış ilk gördüğü bostana. Sulu karpuzları, kokulu kavunları bir güzel toplamış torbasına. Tam bu sırada çıkagelmiş bostanın sahibi:’’ Hayrola Hoca ne yaparsın burada demiş.’’ Hoca  neye uğradığını şaşırmış fakat renk vermeden şunu demiş: ‘’ Dün bir fırtına çıkmıştı, işte o fırtına attı beni buraya.’’ demiş. Bostan sahibi ise ‘’ Ya karpuz ve kavunları  kim kopardı.?’’ Hoca hemen  cevap vermiş: ‘’ Ben kopardım tabi onlara tutunup kurtulmak için demiş.  Adam bu kez peki kavun ve karpuzları kim doldurdu çuvala demiş. Hoca de şu cevabı vermiş: ‘’ Bak işte dostum ben de şimdi onu düşünüyordum.’’ demiş.

"Türkçesi Varken" Başlıklı Bir Kompozisyon


Aşağıdaki Resimde Tabelaları İnceleyiniz. Tabelalardaki  Sözcüklerin  Kullanımı Doğru Mudur? Sorusundan Hareketle ‘’ Türkçesi Varken’’ Başlıklı Bir yazı Yazınız.

Türkçesi Varken
 Kitapta incelediğim tabelalarda Game Center,  Ayakkabı Shop, Mehmet’s  Kuaför, Pet House gibi  iş yeri adları yazılmaktadır.Bu kavramların  dilimizde anlamları varken  bu yabancı adları kullanmak son derece yanlış bir davranış ve özentilikten başka bir şey değildir.

Kahve Zamanı yazmak varken, Kuaför Mehmet Bey demek varken, Ayakkabıcı Ali Bey demek varken  bunların yabancı adlarını kullanmak  cahillikten  başka bir şey değildir.  Kendi  benliğimizi yok etmemek için, kendi kültürümüze sahip çıkmak için  her şeyin Türkçesini kullanmalıyız ve  başka ülkeleri yüceltmek yerine kendi ülkemizi yüceltmeliyiz ve geliştirmeliyiz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi de böyle yanlış bir tutumun içine sokmamalıyız ve kendimiz olmalıyız. Kendi içimize yönelmeliyiz, kendi terimlerimizi üretmeliyiz ve kendi iş  yeri adlarımızı tabelalarımıza asmalıyız.

Türk Dili’nin önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: * “Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!’’ Oktay Sinanoğlu