Gönül Bir Sırça Saraydır Kırılırsa Yapılmaz Atasözünden Ne Anlıyorsunuz?

 

Gönül Bir Sırça Saraydır Kırılırsa Yapılmaz Atasözünden Ne Anlıyorsunuz?


Gönül kırmak çok kolaydır. Ağzına gelen her şeyi bir anda söylersin ve insanların kalbinde onulamaz yaralar açarsın. İşte bu yaraları açmamak için gönül kırmak yerine gönül kazanmayı bilmek gerekir. Kolaylıkla onarılamayacağı için hiç kimsenin özellikle de  yakınlarımızın, dostlarımızın, gönüllerini kırmamaya özen göstermeliyiz. Çünkü kırılan kalp bir daha yerine gelmez. Sizi seven kişiler sizi affetse bile ona söylediğiniz kırıcı sözleri unutmazlar ve siz o kişiler için büyük bir hayal kırıklığı olursunuz.


 Bunun için de atalarımız “Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılamaz.” demiştir. Yıkılan bir evi, yıkılan bir sarayı yapabilirsiniz ama kırılan gönülse  onu geri yapamazsınız. Çünkü insan gönlü çok hassastır. Yapılan vefasızlıkları, dil  belasını asla unutmaz. Bundan dolayı dilimize hakim olmalıyız, hal ve hareketlerimize dikkat etmeliyiz. Dost kazanmalıyız, gönül almalıyız. 


Ne güzel demiş "Yunus Emre 

Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil."


İşte yukarıdaki dörtlükte her şeyden önce gönül almanın önemli bir erdem olduğuna değinilmiştir. Bunun için yine Yunus Emre’den devam edeceğim ve şunları söyleyeceğim:

Gelin danış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim Bu dünya kimseye kalmaz. İşte tüm bunlardan dolayı gönülleri yapalım, gönülleri yıkmayalım.

 

Kültürümüzde Misafirlere Ne Tür İkramlarda Bulunulmaktadır? Örnekler Veriniz

 

Kültürümüzde Misafirlere Ne Tür İkramlarda Bulunulmaktadır? Örnekler Veriniz


Kültürümüzde misafirlere ayrı bir önem verilir. Çünkü misafir evin bereketi, neşesi, sevinç kaynağıdır. Eve misafir geldiği zaman ev sahibi heyecanlı olur, evini tertemiz hale getirir ve misafire ne ikram edeceğini önceden ayarlar ve misafir eve geldiği zaman ikramlıklar misafirin önüne getirilmeye başlanır. Kültürümüzde misafire şu tür ikramlarda bulunulur: Öncelikle güzel bir ev yemekleri yapılır. Sac kavurma, pirinç pilavı ya da salçalı bol tereyağlı bulgur pilavı, çorbası, tatlısı yer alır. 


Daha sonra pastalar, poğaçalar, kuruyemişler, yoğurtlu ve sebzeli salatalar, çeşitli içecekler (ayran, şerbet, limonata, çay, kahve vb.) gibi ikramlarda bulunulur. Kimi yörelerde misafir eve geldiği zaman kolonya ve şeker tutulur. Kimi yörelerde ise misafir evden gideceği zaman kolonya ve şeker ikram edilir. Enfes yöresel yemekler, tatlılar, meşrubatlar misafire ikram edilir. Misafir en güzel şekild ağırlanmaya çalışılır ve misafirin kalbi asla kırılmaz. Ona en güzel ikramlıklar verilir fakat bu da he ailenin maddi durumuna göre değişir. Örneğin; Maddi durumu çok iyi olmayan bir aile kendi durumuna göre yemekler hazırlarken maddi durumu çok iyi olan da kendi durumuna göre ikramlıklar hazırlar.


 Eğer bir köye misafir gidecek olursanız ev sahibi hemen tavuğundan birini keser ve misafire ikram der, baklavalar yapılır, sarmalar dolmalar yapılır vb.  Misafirin evin en baş köşesine oturtulur, en temiz çarşaflar, yataklar, en temiz havlular onun için hazır hale getirilir. Ev sahibi misafire küçük hediyeler verir ve elinden geldiğince misafiri mutlu etmeye bakar. Daha birçok örneğini verebiliriz.

 

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile büyüklerimin anlattığına göre eskiden düğünlerde gelin at üzerinde getirilirmiş. Erkek evine düğünden birkaç gün önce bayrak dikilirmiş. Cuma namazı çıkışı bayrak dikildikten havaya birkaç el silah sıkılır, daha sonra düğün evine gelen yakınlara, komşulara akide şekerleri ve fıstık dağıtılırmış.  Cuma ve cumartesi akşamı erkek evinde  davul, zurna eşliğinde oyunlar başlarmış. Gelin evinde de kına gecesi olurmuş. Geç saate doğru damat ve yakınları gelinin eline kına yakar sonra giderlermiş. Kaynanası gelinin kınalı eline çeyrek altın koyarmış ve daha birçok şey olurmuş. Gelin eve girilirken testi kırdırılırmış vb.

 

Yaşadığım bölge İç Anadolu Bölgesi’dir. Yaşadığım şehir ise Sivas’tır. Yöremin düğün gelenekleri şunlardır:

Gelin evi erkek evine, erkek evi de gelin evine bohça hazırlar. Erkek evi  gelin evine kurbanlık koç ya da koyun getirir. Bu adet her ne kadar eskilerde kalmışsa da devam eden yerler az da olsa vardır. Geline damat evi tarafından çarşıya çıkarılır ve geline takılar, çeşitli ev eşyaları ve kıyafetler alınır. Türk düğün gelenekleri, ülkemizin  kültürel  açıdan en önem verdiği geleneklerden birisidir. Düğünde halaylar çekilir, Ankara havaları oynanır. Kına gecesinde geline kayınvalidesi tarafından altın verilir. Eline kına yakılan gelinin avuna altın konulur. Gelin ve damat düğünde ilk şarkıları ile dans eder ve daha sonra diğer konuklar da dansa eşlik eder. Düğünde çeşitli ikramlıklar verilir. Düğün sona erdiğinde damat ve gelin evine araba konvoyu eşliğinde bırakılır ve gelinin üzerinden bir tabak dolu para, kuru yemiş, şeker dökülür ve böylece gelinin eve bereket getireceğine dair inanış hakim olur.

 

Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde düğün gelenekleri değişiklik gösterse de genelde düğünlerde  türküler ve çiftin yörelerinin dansları yapılır. Bunun yanı sıra şarkı eşliğinde düğündeki çiftler dans eder. Düğün sahipleri düğün salonuna gelen misafirlere kuruyemiş, meyveler, ve içecekler ikram eder.  Düğün salonunda nikah kıyıldıktan sonra düğün pastası kesilir, takı töreni yapılır ve çeşitli eğlenceler yapıldıktan sonra da düğün sonlandırılır. Müslüman vatandaşlar düğünden sonra imam nikahı kıyarlar. İmam nikahı sırasında dinimize göre geline mehir hakkı verilir. İster altın, ister arsa  ya da başka değerli bir şey geline verilir. Bazı yörelerde tamamıyla dini kurallara uyularak düğünler yapılır. Bu düğünlerde, düğünün yapıldığı yer ikiye ayrılır ve bir alanda sadece kadınlar bulunurken diğer bölümde sadece erkekler bulunur. Dini düğünlerde Kuran’ı Kerim okunur ve oyunlara yer verilmez, bazı yerlerde de hem Kuran okunur, dualar edilir fakat daha sonra oyun havalarına geçilir ve düğün sona erdirilir. Türk düğünleri şehirlerde genellikle düğün salonlarında yapılırken köylerde genellikle açık alanda yapılmaktadır. Açık alanda gençler davul ve zurna eşliğinde eğlenir, halaylar çekilir ve düğün evine gelen misafirlere ev yemekleri ve tatlılar ve içecekler ikram edilir.

Misafir Kısmetiyle Gelir Sözünden Ne Anlıyorsunuz Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız

 

"Misafir Kısmetiyle Gelir." Sözünden Ne Anlıyorsunuz? Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Türk kültüründe misafir, adeta kutsal bir varlık olarak kabul edilir.  Ev sahibi için misafir, evin bereketini, neşesini ve sıcaklığını getirir. Türk kültüründe, misafirin varlığı bir evin bereketini artırır, bu nedenle “misafirin evi bereket kapısıdır” şeklinde bir inanış hâkimdir. Misafirlik, sadece kısa bir ziyaret ya da sohbet anı değil, aynı zamanda ev sahibiyle misafir arasında köklü bir bağın oluştuğu, karşılıklı sevgi ve saygının tezahür ettiği kutsal bir anı temsil eder. 


Bir misafirin ziyareti sırasında evde olan bolluk ya da kıtlık, misafirin kendi kısmetiyle geldiği düşünülür. Bu, misafirin getirdiği bereket ya da evdeki durumu değiştirmesi anlamına gelir. Misafirperverlik Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Çünkü eve gelecek olan misafirin bereket getireceğine olan inanış olduğu için Misafir kısmetiyle gelir sözü söylenmiştir. Çünkü eve gelen misafir yeme içme için değil ev sahiplerini görmek, sohbet etmek, güzel anılar biriktirmek için gelmiştir. Amaç birlik ve beraberlik içinde olmak, acı kahveyi yudumlarken eskilden yad etmektir.


 Misafir geldiği zaman ev sahibi en güzel yemekleri, en güzel meşrubatları hazırlar ve misafire en güzel bir şekilde sunmaya çalışır. Her şeyden bolca hazırlandığı için bir sürü yemek ve içecek artar. Bunun için misafir bereketlidir denilir. Çünkü misafir oraya karnını tıka basa doyurmaya gelmemiştir. Eğlenmeye, muhabbet etmeye, içten bir sohbete gelmiştir.

Kimlerin Düğününe Gittiniz? Gittiğiniz Düğünlere Dair İzlenimlerinizi Arkadaşlarınıza Anlatınız.

 

Kimlerin Düğününe Gittiniz? Gittiğiniz Düğünlere Dair İzlenimlerinizi Arkadaşlarınıza Anlatınız.


Düğüne gitmek beni çok mutlu ediyor çünkü düğünde çeşitli oyun havaları çalıyor, halaylar yapılıyor ve insan daha heyecanlı ve daha mutlu oluyor. Ailemden ablamın ve ağabeyimin düğününe gittim. Akrabalarımızın da düğününe gittim. Gittiğim düğünlerde müzik eşliğinde gelin ve damat ilk olarak ilk danslarını yapmaya başlıyor. Daha sonra damat gelin oyun havası eşliğinde oynanmaya başlıyor. 


Sonra ise oraya gelen yakın akrabalar, komşular oyuna katılıyor ve oyun yeri kalabalıklaşıyor. Halaylar çekiliyor ve halayın başında da bir halay başı oluyor. Sonra Ankara havalarında oynanıyor. Daha sonra düğün salonunun çalışanları tarafından daha önce konulmuş olan meyveler, kur yemişler, içecekler ve kuru pastalar yenmeye başlanıyor. Daha sonra yine oyunlar oynanıyor ve takı törenine geçiliyor. Takı töreninde gelinin ve damadın üzerine takılar takılıyor ve tekrardan oyuna geçiliyor. 


En sonunda ise gelin ve damat için yapılmış ve davetlilere ikram edilen yaş pasta geliyor ve her masada kaç kişi varsa ona göre pasta tabakları ikram ediliyor ve en sonunda da insanlar yorulup yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. Gelin ve damadın yakınları ise konvoya katılarak gelin ve damadı kalacağı yere bırakıyorlar ve böylece düğün sona eriyor.

Bayramlar, İnsanlar Arası İlişkileri Nasıl Güçlendirir? Örneklerle Açıklayınız.

 

Bayramlar, İnsanlar Arası İlişkileri Nasıl Güçlendirir? Örneklerle Açıklayınız.

 

Bayramlar insanları bir araya getiren, ortak sevinçlerin ve ortak sorunların paylaşıldığı özel ve güzel günlerdir. Bayramlar sayesinde insanlar arası etkileşim ve iletişim daha çok olur ve daha fazla sosyallik yaşanır. Bayramlar, birlik ve beraberliğin pekiştiği, kardeşlik, dostluk, sevgi ve saygı duygularının paylaşıldığı millet olma şuuruna ermenin temelidir. Bayramlar, toplumun manevî zenginlik kaynaklarıdır. 


Huzur ve barış ortamının değerini iyi bilmek, kötülüklerden uzaklaşmak, insanlara iyi davranmayı bir yaşam ilkesi olarak benimsemek için bayramlar birer fırsattır. Bayramlar insanlar arası ilişkileri güçlendirir ve uzun süreli görüşmeyen kişiler bir araya gelir ve hal ve hatırlar sorulur, çaylar, kahveler içilir, yöresel yemekler yenilir. Birlikte yenilir, içilir ve sevinç dolu kahkahalar atılır. Bayramlar insanları bir araya getirdiği için küs olanlar büyüklerin aracılığı ile barıştırılır ve küslükler sona erer. Küs olan büyükler ise bu defa devreye gençler girer ve büyükleri barıştırır ve böylece olumsuz duygular yerini barışa, sevgiye, birlikte olmaya bırakır. 


Örneğin; Uzun süre küs olan kardeşler bayramda aile büyüklerini ziyarete geldiği zaman aile büyükleri olaya el atar ve küs olmanın kimseye fayda sağlamadığını, boş yere iletişimsiz yılların geçtiğini kardeşlere anlatır ve kardeşler barışır, sarılır  ve eski günler yad edilmeye başlanır. Küs olan komşular, akrabalar barışır ve bayram sevinci başlar ve insanlar sevgi dolu ve saygı dolu bir şekilde bayram geçirmeye gayret gösterirler. 


Bayram namazı çıkışı komşular, eş ve dostlar birbirleri ile sarılarak bayram kutlanır ve böylece daha sıcak ve daha samimi bir ortam ortaya çıkar. Böylece toplumsal birlik, beraberlik ve dayanışma ortaya çıkar ve daha güçlü bir toplum ve daha güçlü bir millet olmaya devam ederiz. Bayramlar insanlar arası ilişkileri bu şekilde güçlendirir.

Bayram Geleneklerimiz Hakkında Araştırma Yapınız

 

Bayram Geleneklerimiz Hakkında Araştırma Yapınız


Ülkemizde bir milli bayramlar bir de dini bayramlar vardır. Milli bayramlar  İstiklal Marşı ile başlar ve daha sonra  şiirler, kompozisyonlar, çeşitli gösteriler ile sona erer. Bir dini bayramlarımız vardır. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramıdır. Bayram geleneklerimiz şunlardır: Bayram günü gelmeden önce evi tertemiz yapmak ve eve gelecek olan misafirler için çeşitli hazırlıklarda bulunmak, bayram sabahı erkenden kalkıp bayram namazına gitmek ve cami çıkışı sıra halinde olup herkesle bayramlaşmak, küs olanların barıştırılması, erkenden uyanıp bayramlıkların giyilmesi be bayrama hazır hale gelinmesidir. 


Bayramdan bir gün önce yani Arife günü ve bayramın birinci günü büyüklerimizle mezar ziyaretine gitmek ve ölmüş yakınlarımızı, eş dost ve akrabalarımız için mezarın başında kuran okumak, sureler okumak,  zengin yiyeceklerle dolu  güzel bir bayram kahvaltısı hazırlamak, bayram şekerlerini ve kolonyayı bir yerde hazır halde bulundurmak ve gelen her misafire ikram etmek,  çocukların şeker mahallesinde  şeker toplamaya çıkması,  aile bireylerinin birbiri ile sarılıp bayramlaşması, harçlık vermek, çocukların da harçlıkları biriktirmesi,  küsleri barıştırmak, komşu ve akraba ziyaretlerine çıkılması aklıma gelen bayram gelenekleri arasında yer almaktadır.


 Ramazan  Bayramında sarmalar, dolmalar ve çeşitli şerbetli tatlılar yapılır. Kurban Bayramında ise Allah için kurban kesilerek kurbanın etinin bir kısmı yoksullar için dağıtılır, bir kısmı eve gelen misafirlere ayrılır, bir kısmı ev halkı için saklanır. Bunlar bayram ile ilgili en güzel geleneklerimiz arasında yer alır.

 

"Tecahülüarif" Kelimesinin anlamını https://sozluk.gov.tr Genel Ağ Adresini Kullanarak Araştırınız.

 

"Tecahülüarif" Kelimesinin anlamını https://sozluk.gov.tr Genel Ağ Adresini Kullanarak Araştırınız.


Bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine tecâhül-i ârif denir. Bilip de bilmemezlikten gelmedir kısacası.

Örnekleri şunlardır:

Cahit Sıtkı Tarancı’nın otuz beş yaşında şiirinde geçen şu dizelerde tecahülarif  sanatını görebiliriz.


35 Yaş Şiiri

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? (tecehülarif)

Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

 

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

 

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış! (tecehülarif)

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

 

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.


Bir diğer örnekler ise şunlardır:

“Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?” Son dizede şair ölülerin üşümediklerini bildikleri halde, sorudan yaralanarak bu durumu bilmezlikten geliyor. Yani son dizede tecahülarif vardır.


Son bir örnek ise şunu verebiliriz:

“Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride
Va’diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi”

Şair, sevgilisinin kendisine buse mi vuslat sözü mü verdiğini unuttuğunu belirterek bildiği bir gerçeği bilmezlikten geliyor. Yani burada da tecahülarif sanatı vardır.

İki Arkadaşın Dostluğunun Devam Etmesinin Nedenleri Nelerdir? Siz Dostluğunuzu Devam Ettirmek İçin Neler Yapıyorsunuz?

 

İki Arkadaşın Dostluğunun Devam Etmesinin Nedenleri Nelerdir? Siz Dostluğunuzu Devam Ettirmek İçin Neler Yapıyorsunuz?


Dostluk kan bağı ile değil gönül bağı ile oluşan arkadaşlık, yoldaşlıktır. Dostlukta en önemli unsur ise samimiyet, karşılıklı güven, koşulsuz sevgi, hem iyi günde hem de kötü günde birlikte olmadır. İki arkadaşın dostluğunun devam etmesinin en önemli nedenleri şunlardır: Karşılıklı sevgi ve saygı, sadakat, güven, doğruluk ve dürüstlük, yeri geldiği zaman  yapılan yanlışlar konusunda dostların birbirini uyarması ve acı da olsa gerçeklerin söylenmesidir. 


Benim de çok sevdiğim bir dostum vardır. Dostumla dostluğumun devam etmesi için ona talan söylemiyorum. Ona karşı net bir insanımdır. Onun yanlışları olduğu zaman onu güzel bir şekilde uyarıyorum ama asla ona kötü sözler söyleyerek, yaptığı haytaları yüzüne vurarak onu üzmeye çalışmıyorum. Onun her anında yanımda olacağını dostum çok iyi biliyor. Çünkü ben vefalı bir dostum ve vefasızlıktan da her zaman kaçınmışımdır. Dostumun başarılı olduğu bir işte onu ilk arayan oluyorum ve onun başarısına çok mutlu oluyorum. Sanki onun başarılı olması benim başarılı olmam gibi duygulara sahip oluyorum. Dostumun zor ve acı günlerinde yanında oluyorum ve onu çok iyi dinliyorum, anlamaya çalışıyorum. Ona karşı gerçekçi oluyorum ve onun her fırsatta arkasında güvenebileceği bir insan olmaya çalışıyorum. 


Yaptığı hatalar karşısında ona karşı anlayışlı oluyorum ve onu hemen yargılamıyorum. Onu destekliyorum ve onun yanında samimi ve içimden geldiği gibi davranıyorum. Ne olursa olsun her zaman onun yanında olmaya çalışıyorum. Küçük hesaplar peşinde koşmuyorum. Yeri geldiği zaman yanlışlarını eleştirebiliyorum ve bunu da onun iyiliği için yapıyorum.

Kişinin Sakinleşme Yöntemlerini Bulması Neden Önemlidir? Söyleyiniz

 

Kişinin Sakinleşme Yöntemlerini Bulması Neden Önemlidir? Söyleyiniz

 

Kişi öfke anında öfkesine hakim olmazsa en büyük zararı kendisine vermiş olur. “Keskin sirke küpüne zarardır”.  diye bir atasözümüz vardır. Bu atasözünde  öfkenin en çok öfkelenen kişiye zarar verdiği anlatılır. Kişi öfke anında sakinleşme yöntemlerini bulursa daha sakin olur ve pişman olacak şeyler yapmamış olur. Kişinin sakinleşme yöntemlerini bulması onu olabilecek tehlikelerden korur ve kişinin kalitesini de ortaya koymuş olur.


 Örneğin; İyilik ettiğimiz, zamanımızı ayırdığımız kimi insanlardan vefasızlık görebiliriz ve onlara çok kırgın olabiliriz. O kişilerle bir ortamda karşı karşıya kaldığımızda herkesin içinde o kişi ya da kişilere hakaret edersek, yaptığımız iyilikleri onun yüzüne vurursak o kişiye hakaret etmiş oluruz ve yaptığımız iyiliğin de hiçbir anlamı kalmamış olur. Onun yerine vefasız insanları görmezden gelmek, onlara karşı herhangi bir duygu ( öfke, kırgınlık vb) hissetmemek en güzeli olur. Böylece kendimizi sakinleştirmiş oluruz  ve o kişiye eskisi kadar değer vermemiş oluruz. Ya da arkadaşlar arasında oyun oynanırken çeşitli tartışmalar yaşanabilir ve arkadaşlar bir anda kavgaya girişebilir. Kavga yerine sakin olmayı tercih etmek, belli bir süre o kişilerle görüşmemek ve öfkeye hakim olmak kişiyi daha güçlü kılar ve kişinin kendine olan saygısı ve güveni de artmış olur. Sakinleşme yöntemlerini bularak kendimizi olumsuz bir ortamdan kurtarmış oluruz ve canımız da sıkılmamış oluruz. 


Mesela müzik dinleyebiliriz, kendimize bir çay koyabiliriz, bir film izleyebiliriz, kitap okuyabiliriz, sinemaya gidebiliriz, yaşanan olayları sakin bir kafayla düşünmeye çalışırız. Böylece daha mutlu ve daha özgüvenli oluruz ve kendi kişisel gelişimimiz adına da büyük bir adım atmış  oluruz.