Atasözleri ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atasözleri ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

N Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 N Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


 

Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz:  İş yapmak istemeyenin, ayrıntılarla da ilgisi olmaz.

Nalbandın eşeği nalsız geçer: Başkalarının işi ile uğraşan  kendi işine vakit bulamaz.

Nikahta keramet vardır: Evlenen kişiler yaşamı ortak olarak paylaşacakları için, birbirleri ile kolay anlaşırlar. Eşimizle anlaşmalı, aile huzurunu kaçıracak davranışlardan uzak durmalıyız.

Nasihat istersen, tembele iş buyur: Tembel çalışmak yerine ona buna akıl vermeye çalışır. Halbuki kendisi bir iş yapmaz. Tembellere güvenerek işimizi aksatmamalıyız.

Nisan yağarsa sap olur, mayıs yağar geç olur: Her şey zamanında olursa güzel olur.

Niyet hayır, akıbet hayır: İsteyerek ve iyi niyetle  girişilen işin sonucu da iyi olur. Her şeyin iyisini dilemeliyiz  ki sonu da iyi olsun.


Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek:  Nisan ayında yağan yağmurlar çok faydalıdır. Çiftçinin ürünlerinin bollaşmasına, iyi verim elde etmesini sağlar. Böyle olunca da çiftçiyi zengin eder.

Nefesin el verirse, borazancıbaşı ol: Borazan çalmak nefesi güçlü kimselerin işidir. Nefesine güvenmeyen borazan çalmaya kalkışmamalıdır. Gücümüzün yetmeyeceği, yapamayacağımız işlere girmemeliyiz.

Nisan yağmursuz, mayıs gülsüz olmaz: Nisan yağmurun bol olduğu, mayıs da güllerin açtığı aydır. Her şey gerektiği zaman ve alışıldığı biçimde yerine gelmelidir.

 

M Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 M Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Mal bulunur, can bulunmaz: Can maldan daha tatlıdır. Dünya malına değer vermemeli, canımızı düşünmeliyiz. Çünkü can tektir ve bir daha bulunmaz.

Mahkeme kadıya mülk olmaz (değildir): Kadı mesleğinin sonsuza kadar sahibi değildir. Makam kişilerin değildir ve sonsuza kadar bir kişi aynı makamda durmaz, başka kişiler de gelir. Yetkilerimizin sonsuza kadar süreceğini düşünerek çevremizi rahatsız edecek davranışlardan kaçınmalıyız.

Mal canın yongasıdır:  İnsanoğlu emeğiyle kazandığı malını canının bir parçası gibi görür.

Mal canı kazanmaz, can malı kazanır: Mal bulunur, can bulunmaz demektir.

Mal adama hem dost, hem düşmandır: Varlıklı kişi, çevresine yardımcı olup düşman kazanmamalıdır. Çok olan mal, sahibine rahat bir yaşam sağlar ama düşman da kazandırır.




Martta yağmaz nisanda dinmezse, sabahlar altın olur: Martta hava daha soğuk olduğu için yağmur yağması toprağa zarar verir. Zamanında yapılmayan işler fayda yerine zarar verir.

Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır: Zor durumda kalmamak için önceden önlemlerimizi almalıyız.

Malın bekçisi sadakadır: Yoksullara yardım ederek yoksulların malımıza düşman olmalarını engellemeliyiz.

Mart içeri, pire dışarı: Evde hayvan beslememeli, besliyorsak da sağlık ve temizliği ile ilgilenmek gerek.

Mart martladı, tavuk yumurtladı: Her şeyin belli bir zamanı ve oluşum evresi vardır.

önlemeliyiz.

Malını yemesini bilmeyen zengin, her zaman züğürttür: Cimrilik etmeden malımızı yemeli, kendimize bakmalı, insanca yaşamalıyız.

Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın: Eve yakın malın denetimi de kolay olur. İş yerinin eve yakın olması, bize hem güven hem de zaman kazandırır.

Mazlum eşeğe herkes biner: Sakin  eşeğe herkes binebilir. Kolay işlere girişmek yerine, zor olanları seçmeliyiz.

Mayasız yoğurt tutmaz: Her şey için gerekli temel etkenler olmadan o işte başarı sağlanamaz.

Mazlumun âhı yerde kalmaz:  Başkalarına zulmeden kişilerin yaptığı zulüm yanlarına kalmaz.

Meleyen inek süt vermez: Kendi canının derdine düşmüş kişilerden yararlanmayı düşünmemeliyiz., aksine onlara yardımcı olmalıyız.

Meramın elinden bir şey kurtulmaz: İstek ve kararlılık ile yapılamayacak iş yoktur.

Merdivene ayak ayak çıkılır: Her şey belirli aşamalardan sonra olur, sabırla da bu aşamaları gerçekleştirmek gerekir.

Merhametten maraz doğar: Acınmaması gereken kişilere acıyarak başımızı derde sokabiliriz.

Mendil ile değnek meddahlara görenek: Her meslek için  olması gerekli araç ve gereçler vardır, bunlar sağlanmadan işe başlanmamalıdır.

Mermerde kil bitmez: Mermer sert ve değerli bir taştır, onda kil bitmez. İyi insanlardan kötülük gelmez.

Mürüvvete endaze olmaz: İyilik ve yardımın ölçüsü olmaz. İyilik ve yardım güç oranında yapılır.

Mühür kimse ise Süleyman odur: Yetkili kişilerin  yönetsel ve akla uygun buyruklarına uymak gerekir.

Misk yerini belli eder: Üstün nitelikli kimse, nerede olursa olsun, kendini belli eder.

Misafirin akılsız ev sahibini ağırlar: Kendine güveni olmayan konuk, ev sahibini ağırlamaya kalkışır.

Mum yanmayınca pervane dönmez: Bilgili kişilerin çevresi bilgi almak isteyenlerle dolar.

 

 

L Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 L Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Laf söyledikçe, toprak kazdıkça çoğalır: Söz sözü açar, toprak da kazıldıkça verimli olur. Yerinde, zamanında ve gerektiği kadar konuşmalıyız.

Leyleğin ömrü laklaka geçer: Leylek, zamanının çoğunu gagasını şakırdatarak boş boş geçirir. İşi gücü olmayan kimseler de  ancak gevezelik yaparak vakitlerini doldururlar ve elde sıfır olur. Boş durmamalı, işimizle uğraşmalıyız.

Laf torbaya girmez. (sığmaz): Söz, torbaya konacak bir şey değildir. Söz söylendiğinde hemen duyulur. Kimsenin bilmemesi gereken sözleri söylememeliyiz.


Lezzetsiz çorbaya tuz kâr etmez: Çorbanın diğer malzemeleri bulunmuyorsa, tadı yoksa,  tuz tek başına çorbaya lezzet katmaz. Düzeltilmesi imkansız şeyler için de boş yere güç ve emek harcamamak gerekir.

Lafla pilav pişerse, deniz kadar yağı benden: Sözle hiç bir şey gerçekleşmez. Lafla pilav da pişmez. Yapamayacağımız işler ile boş boş havadan laflar atmamalıyız.

Latife latif gerek: Şakacı birini ancak kendisi gibi şakayı bilen anlar.

Lokma bile çiğnenmeden yutulmaz: Lokma çiğnenmeden yutulursa ya bizi boğar, ya da  midemizi rahatsız eder. Emeksiz iş olmaz. En küçük şeylerde bile emek gerekir.

Lütuf ve ihsanın gücü, terazisi olmaz: Bağışın küçüğü ya da büyüğü olmaz. Önemli olan  iyiliği yapmamızdır. Başkalarına yapılan yardımları şu kadar bu kadar diye nitelendirmemeliyiz.

 

K Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 K Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Kabahat samur kürk olsa, kimse üstüne almaz: Cezalandırılmamak için kimse suçu üstüne almaz.

Kadın erkeğin eşi, evin güneşidir: Kadın erkeğin eşi olmakla birlikte güzelliği ile evin güneşi gibidir.

Kabadayı tükürdüğünü yalamaz: Kabadayı kimse sözünde duran kimsedir.

Kaçan balık büyük olur: Yakalanamayan ve kaçan balık başkalarına abartılarak anlatılır. Her şeyi olduğu gibi anlatmalıyız, abartılarda bulunmamalıyız.

Kabahat öldürende değil, ölendedir: (Kabahat öldüren de mi, ölende mi?): Kimse durup dururken adam öldürmez. Öldüren kadar ölende de suç vardır.

Kader olmayınca kadir bilinmez: Şanssız, başı bir türlü dertten kurtulmayan kişiye kimse saygı göstermez.

Kalaylı bakır küflenmez: Önlemi alınan şeyler, zarara uğramazlar.

Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş: Kardeş kardeşe ne denli kızarsa kızsın, onun zarar görmesini istemez.

Kar kuytuda, para pintide eğleşir: Kar güneşin değmediği yerlerde olur, para da yemesini bilmeyenlerde durur.



Kâr zararın kardeşidir: Kazanmak için yaptığımız işte zara de edebiliriz. Kazanırken iyi oluruz kazanmadığımız zaman da hemen üzülmemeli, yıkılmamalıyız.

Kalın incelene kadar ince üzülür: Kalın bir cisim incelene dek cisim kırılır, denge sağlanamaz. Doğal bakımdan eşit olamayan şeyler, yapay yollarla eşit duruma getirilemez.

Kadının fendi erkeği yendi: Kadınlar işve naz ile erkeği kandırır ve erkeğe her istediğini bu sayede yaptırır.

Kara haber tez duyulur: Kötü haber herkes tarafından hemen duyulur

Kar ne kadar çok yağsa yaza, kalmaz: Doğada her şey karşıtını da içinde barındırır.

Kardeşin büyüğü peder, küçüğü evlat yerine geçer: Kardeşler arasındaki sevgi ve saygıyı karşılıklı anlayış doğurur.

Kardeşte karın yakın, kulaktan burun yakın: Eş ile tüm yaşam paylaşıldığı için , eşlerin kardeşten daha yakın olması doğaldır.

Karpuz sulandıkça büyür: İyi bir ürün elde edebilmek için , bakımını da iyi yapmak gerekir.

Kavak yaprağını tepeden dökerse kış çok olur: Halk tarafından denenmiş bir durumdur. Doğanın oluşturduğu denge, kimi olayların belirtilerini de  beraberinde getirir.

Karnı tok it gölgede yatar: Tembel kişiler, karınları tok olduğu sürece çalışmak istemezler ve tembelliğe devam ederler.

Karpuz kökünde büyür: İyi bir ailede yetişen çocuklar, daha başarılı olur.

Kavganın iyisi olmaz: Kavga her iki tarafa da zarar verir ve bir fayda sağlamaz.

Kaza, dur ben geliyorum demez: Kazanın ne zaman geleceği bilinmez.

Kaynayan kazan kapak tutmaz: Dirliğin olmadığı yerde kargaşa ve kaos vardır.

Kazanırsan dost kazan, düşmanını anan da doğurur: Bazen kardeşler de düşman olur. Önemli olan dost kazanmaktır. En yakınımız bile düşman çıkabilir. Herkesle iyi geçinmeye bakmalıyız.

Keçinin sevmediği ot burnunun dibinde biter: Her zaman umduğumuz şeylerle karşılaşmayabiliriz, her duruma hazırlık olmak gerek.

Kazanamayanın kazanı kaynamaz: Yoksul kişi yemek pişiremediği için kazanı da kaynamaz.

Keçinin uyuzu, çeşmenin gözesinden içer suyu: Kimi pis kişiler, durumlarına bakmaksızın en tiksindirici şeyleri yaparlar.

Kelin ayıbına takke örter: Erdemsiz bir çok kişi, zenginliği ile, varlığı ile erdemsizliklerini gizlemeye çalışır.

Kendi düşen ağlamaz: Suçlu kişi kendi düştüğü için ağlamaz.

Kelle sağ olsun da külah bulunur: Yaşayan her insan başını örtecek şapkayı bulur. Sağlıklı insan da kendi geçindirecek bir yol bulur.

Kel derman bulsa kendi başını onarır: Daha kendine bile faydası olmayanın başkalarına hiç bir faydası olmayacağını bilmeli ve böyle kimselerden yardım beklenilmemelidir.

Kedinin gideceği yer samanlığa kadardır: Suçlu kişiler isteseler de bildikleri çevreden fazla yere gidemezler, onları orada aramalıyız.

Kem söz, kem akçe sahibinindir: Kötü söz sahibine aittir. Karşılığı olmayan her şey sahibinindir. Kötü söze karşılık vermediğimiz zaman o söz sahibinin olmuş olur.

Kedi erişemediği ciğere mundar (pis) der: Beceriksiz kimseler, elde edemedikleri başarıları küçümser.

Kırkından sonra azanı teneşir paklar: (Azana çare bulunmaz):  Kırk yaşından sonra gençmiş gibi davranan kişi, bu hareketliliğine uzun zaman dayanamaz. Yaşımıza göre davranmalı, kendimizi gülünç duruma düşürmemeliyiz.

Kız evi naz evidir: Geleneklerimize göre, erkek tarafı kız evine gider ve kızı erkeğe istedikleri için kız tarafı naz eder.

Kırk yıl yağmur yağsa, mermere geçmez: Kararlı ve dayanıklı kimseleri hiçbir şey yolundan döndüremez.

Kısmetsiz köpek, sabaha karşı uyuyakalır: İnsanlar, kısmetinde olmayan şeyleri elde edemezler.

Kırk yıl tavuk olmaktansa bir gün horoz olmak yeğdir: Horoz yöneticidir ve kendini kimseye ezdirmez. Dünyadaki en değerli şey de özgürlüktür. İnsan özgürlüğünün kıymetini bilmelidir.

Kısmet gökten zembille inmez: İnsan kısmetini kendi çalışması ile alır. Kısmet durup dururken kimsenin ayağına gelmez.

Kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş: Koşullar ne olursa olsun insanın kaderinde ölüm yoksa ölemez. Salgın, ölümcül hastalık dahi eceli gelmeyen kişiyi öldürmez.

Kiminin parası (devesi), kiminin duası: Her iş para karşılığı yapılmaz.

Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye: Kimileri suyun bolluğundan , kimisi de suyun kıtlığından yakınır. Toplumda sosyal adalet sağlanmalıdır.

Kimse kimsenin çukurunu dolduramaz: Birinin yerine başkasının ölmesi doğanın kanuna ters düşer.

Kişi anasından üryan doğar: Doğarken herkes çıplak ve eşit durumdadır.

Kiraz güzelliğine mağrur olduğu için kurtlanmış: Kendini beğenen kişiler bir süre sonra yalnız kalırlar.

Komşu iti komşuya ürümez:  Komşu komşuyu tanıdığı için  birbirlerine kötü davranmazlar. Komşunun delisi, serserisi birbirini tanıdığı için birbirine kötü davranmaz.

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür: İnsanlar sahip olmadıkları şeylere özlem duydukları için  sahip olmadıkları şeyi abartırlar.

Kocamış tilki faka basmaz:  Yaşlı, tecrübeli ve  bilgili kimseler hemen tuzağa düşmez ve kurnazlığa inanmazlar, işlerini düzenli yaparlar.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır: En önemsiz şeylere bile yeri geldiğinde ihtiyacınız olacağını düşünerek komşularınız ile iyi geçinmek gerekir.

Korkunun ecele faydası yoktur: Korku ölümü engellemez.

Korkma martın kışından, kork aprilin beşinden: İlkbahardayız deyi açılıp saçılmamak gerekir. Çünkü bu mevsimde de hava yine soğuktur.

Komşunun kötüsü, insanı mal sahibi yapar:  Kötü komşu yardımsever olmadığı için  hiçbir şeyini vermez. Biz de araç ve gerecimizi kendimiz almak için daha çok çalışırız.

Korkulu rüya görmektense, uyanık durmak hayırlıdır: Korkulu rüya görmektense uyumamak daha yeğdir.

Korkak bezirgâna ne kâr eder ne zarar: Korkak iş adamı girişimci olmadığı için, olduğu yerde kalır.

Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler: Güzel olan bulunmazsa çirkinle de yetinilir.

Köpeksiz köy olmaz: Kötü durumlara karşı önlem almalıyız.

Köşe taşı köşede yakışır: Kişiliği yüksek olan kimseler, toplumda önemli bir yere yakışırlar.

Köpeksiz sürüye kurt girer: İyi yönetilemeyen toplumlar düşmanları tarafından yok edilir.

Köpek nerede ise kuyruğu oradadır:  Saldırgan ve kötü amaçlı kişilerin beslenmeleri de  yanlarından eksik olmazlar.

Kör görmez sezer, sağır duymaz uydurur: Sezgilerimiz bizi aldatabilir, yargılarımızda dikkatli olmak gerekir.

Kör Âşığa yoldaş olan it güder:  Becerikli ya da usta kişilerin yanında durmalı, onlardan bir şey öğrenmeliyiz.

Kurdun adı çıkmış, tilki dünyayı yıkmış: Kimilerinin adı kötüye çıkmış ama kimileri de sinsi olduğu için asıl gerçek kötü onlardır.

Kurdun oğlu kurt olur: Kötü bir ailede yetişen çocuğun  iyi olmasını beklememeliyiz.

Kul bunalmayınca Hızır yetişmez: En sıkıntılı zamanlarda bile bir çözüm yolu olur.  İnsan umudunu her ne pahasına olursa olsun yitirmemelidir.

Köyden köye köpek ürümez:  Bize kötülüğü dokunmayan kişilere sataşmamalıyız.

Kurdun davetine gidersen, köpeği beraber al: Düşman olan bir kişinin birden yumuşamasına asla inanmamalıyız, uyanık olmalıyız.

Kötü söyleme eşine, ağı katar aşına: Evde huzur iyi ilişkiler ile sağlanır.

Kurdun yanında kuş da geçinir: Güçlü olanların fazlasından güçsüzler de geçinir.

Kurt dumanlı havayı sever: Kötü niyetli kişiler, karışık ortamı sever ve yapacağını da o karmaşada yapar.

Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz: Birbirlerine zararlı olacak nesnelerin bir arada bulunmaması gerekir.

Kurt kocayınca köpeğin maskarası olurmuş: Büyük görevlerde bulunmuş kişiler eskiki güçlerini yitirince, önce saygısızlık yapmaya başlar , sonra selam bile vermezler.

Kurunun yanında yaş da yanar: Toplumsal olaylarda, haklıyla haksızı birbirinden ayrılmak zor olduğu için, sonuç herkesi etkiler.

Kuşa kafes lazım, boruya nefes: Bir şeyden yararlanmak için  kullanılacak olan araç o şeyin niteliğine uygun olmalıdır.

Kuş, kanadına kira istemez: Kendimize harcadığımız  emek için başkasından yardım isteyemeyiz.

Kuşa süt olsa, anasından olurdu: Gereken yardımı yakınlarımızdan alamazsak tanımadığımız kimselerden hiç alamayız.

Kürkçünün kürkü olmaz:  İnsanlar genelde yaptıkları şeyden para kazandığı için  yaptıkları şeyden yararlanmayı düşünmezler.

Küçük suda büyük balık olmaz: Küçük işlerden büyük kazançlar beklememeliyiz.

Külhancının beyliği hamamcılık, demişler:  Herkes görebildiği yüksekliği amaçlar. Külhancı da  hamamcı olmayı beylik zanneder.

Keyif çatmak: Tembellik edip eğlenmek.

Keyif sormak: Hâl hatır sormak.

Keyif  hâli:  Sarhoşluk durumu.

Kıl payı: Çok az bir fark.

Kılı kıpırdamamak:  Umursamamak.

Kırk tarakta bezi olmak: Birbirinden ayrı birçok işle uğraşır olmak.

Kılı kırk yarmak:  En ince ayrıntılara dek titizlikle incelemek.

Kılıçtan geçirmek:  Hepsini kılıçla öldürmek.

Kılık kıyafet, köpeklere ziyafet:  Üstü başı pis.

Kıran kırana:  Kıyasıya yarış, öldüresiye kavga.

Kırılıp bükülmek:  Kırıtarak konuşmak.

Kırıp sarmak: Çeşitli yerlerden bulduğu parayı bir araya getirmek.

Kılını bile kıpırdatmamak:  Bir iş karşısında  en küçük bir davranışta bile bulunmamak.

Kırk katır mı satır mı?: Ölümlerden ölüm beğen.

Kırk bir buçuk maşallah: Nazar değmesin.

Kırıp sarmak:  Çeşitli yerlerden bulduğu parayı bir araya getirmek.

Kıran girmek:  Öldürücü hastalığın yayılması. /  Daha önce bulunan bir nesne bulunmamak.

Kırk kargaya bir sapan: Birçok kişinin paylaşacağı küçük bir nesne.

Kırk öksüzle bir mağarada mı kaldı:   O denli çaresiz mi kaldı?

Kırıp geçirmek:  Kırdığı koz kırkı aşmak:  Yaptığı yanlış işlerin sayısı çok olmak.

Kılık kıyafet, köpeklere ziyafet:  Üstü başı pis.

Kılına hata gelmemek:  En küçük zarara bile uğramamak.

Kıtlıktan çıkmış gibi yemek: Doymaz bilmezcesine yemek.

Kıyamet gibi (kadar):  Pek çok.

Kıyameti koparmak:  Aşırı derecede bağırıp çağırmak.

Kıtlıkta elinde buğday bulunmak: Kimsede bulunmayan şeye sahip olmak

 


I ve İ Harfi İle Başlayan Tüm Atasözleri ve Anlamları

 I ve İ Harfi İle Başlayan Tüm Atasözleri ve Anlamları



 Isıran it dişini göstermez: Isırmayı düşünen köpek, ısıracağı kişiye sinsice yaklaşır. Gevezelik eden insanlardan, şunu yapacağım bunu yapacağım diye birilerine göz dağı veren insanlardan  kimseye zarar gelmez.

Ismarlama iş askıda kalır: Kendi işini başkalarına yaptıran kişi, o işten fayda sağlamaz.

Issız eve it buyruk:  Gireni çıkanı belli olmayan, sahipsiz evlerde köpeğin olmasının bir anlamı yoktur. İyi yönetilmeyen yerin korunması da  anlamsızdır.

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır: Bizi üzecek bir davranışı biz de başkasına yapmamalıyız. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi biz de başkasına yapmamalıyız.

İbadet de kabahat de kul içindir: İnançlı insanlar da hata yapabilir. İnsanların iyi yönleri olduğu gibi kötü yönleri  vardır ve bu doğaldır.

İki el bir baş içindir: Kimseye el açmamak için çalışmalıyız. Elimizi çalışmak ve geçimimizi sağlamak için kullanılmalıyız.

İbadet de gizli kabahat de: Hatalarımızı başkalarının duymasını istemediğimiz gibi inançlarımızı da gizli tutmalıyız. Çünkü ikisi de yalnızca bizi ilgilendirir.

İki elin vergisi, gönül sevgisi: Sevgili dolu kişi özverili ve gönlü bol olur.

İneğin sarısı, toprağın karası: Her şeyin denenmişi, verimlisi yararlıdır.

İnsana iyilik yarasa, sarı öküze bıçak olmazdı: İnsan , en çıkarcı canlıdır. İşi bitince öküzünü bile keser. İnsanoğlu çıkarcıdır. İşimiz bitine hemen vefasız kimse olmamalıyız.

İki vuran okçudur: Becerikli kişi işini aksatmadan yapar.

İki çıplak bir hamama yakışır: İki fakir kişinin  birbirine yardım etmesi olanaksızdır.

İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur: İnsan huyu kolay kolay değişmez.

İki tımar bir yem yerine geçer: Hayvanları karnını doyurmak kadar onları temizlemek de gerekir. Kendimizi ve çevremizi temiz tutmalıyız.

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur: Birbirini seven kişiler, her ortamda mutlu olurlar.

İnsan olan bir kere yanılır: İnsan bir kere aldanır, akıllı kişi iki kere aldanmaz. Hatalardan ders çıkarmak gerekir.

İki kişi dinden olursa, bir kişi candan olur: Eski yıllarda yargılama yaparken sanığa da tanığa da yakınına da yemin ettirilir yalan söyleyen ise asılırdı. Yalancı tanıklık etmemek gerekir, yoksa başka kişilerin yaşamlarının sona ermesine neden olan biri oluruz ve bu da büyük vebaldir.

 İşi olmayanın aşı olmaz: İşi olmayan kişi geçimini sağlayamaz ve aç kalır.

İşin yoksa yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol: Duruşmalar bizim ülkede uzun sürdüğü için , tanıklık yapacak kişinin de boş zamanının çok olması gerekir. Kefil olanın da borcunu ödemeyeceğini hesaba katması gerekir.

İş insanın aynasıdır: Yaptığı işe bakılarak  kişinin nitelikleri anlaşılabilir. İşimizi gerektiği şekilde yapmalı, kimsenin alay konusu olmamalıyız.

İnsanın soyu bir, huyu bindir: Aynı soydan kişiler  ayrı kişiliklere sahip olabilirler.

İş anlatılıncaya kadar baş elden gider: Karşı taraf anlayışsızsa, durum anlatılıncaya kadar olan olur, iş işten geçer.

İş düzelir ömür azalır, sac düzelir hamur azalır: İşi düzeltmek insanı yorar ve yıpratır. Sacın düzelmesi de  daha çok ekmek yapılmasına neden olur. Her şeyi yerinde, zamanında ve kıvamında yapmak iyi olur.

İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına:   Kişi kendini ve işini zor koşullara göre ayarlamalı, iyi koşullarda rahat etmelidir.

İt ürür, kervan yürür: Kararlı kişiler , tehditlere kulak asmaz ve işlerini yapmaya devam ederler.

İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir: Kötü insanlara bulaşmaktansa, öyle insanlardan uzak olmak daha akıllıca davranış olur.

İt sahibini tanır: Başkalarının emrinde çalışan kişiler patronunun sözünden çıkmazlar.

İşleyen demir ışıldar, İşleyen demir pas tutmaz:  Çalışan insan körelmez, bilgileri taze kalır, becerilerini unutmaz.

İt yattığı yeri eşer: Yatıp kalktığımız yeri temiz tutmak gerek.

İt itin ayağına basmaz: Kötü kişiler çıkarları birbirine ters düşmediği sürece çatışmazlar.

 

İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir: Olumlu sonuçlanacak işin sebebi kendiliğinden doğar.

İyilik iki baştan olur: Birbirleri ile ilişkileri bulunan iki kişinin iyi geçinmesi için yalnızca birinin iyi olması yetmez. Her iki taraf da anlayışlı olmalıdır ki iyilik olsun.

İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlik bilir: İyiliği karşımızdaki kişi anlamasa da Allah anlar. Karşılık beklemeden yapılan iyilik en güzelidir.

İyi nasihat verilir ama iyi ad verilemez: Başkalarına öğüt vermek kolaydır ama kötü kişiye ün verilemez. Olanakların, şartların elvermediği şeylerde değişiklik yapılamaz.

İtle yatan bitle kalkar:  Kötü, pis kişiler ile birlikte olan kendi de o pis kişi gibi olur. O tip kimselerle ilişki kurmamalıyız.

İyi gün doğuşundan bellidir: Gün nasıl başlarsa öyle devam eder.

İtin duası kabul olsaydı, gökten kemik yağardı: Yüce Allak kötü insanların dileğini yerine  getirmiş olsaydı, toplum altüst olurdu.

İtin canı azapta gerek: Kötü insanlara yardım ederek onların güçlenmesine kesinlikle yardım etmemeliyiz.

İyilik et kele, övünsün ele:  Sen iyilik yap da  senin iyiliğinle bir başkası övünsün.

İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı: İyiliğe iyiliği herkes yapar, asıl mesele kötülüğe karşı iyiliği yapmak, yiğit davranmak, asil olmaktır.

İti yol kocatır: Ahmak kimseler , başkalarının sözüne aldanıp her yere koşar ve onun için de tez yıpranırlar.

H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Hacı Hacı Olmaz Gitmekle Mekke’ye, Dede; Dede Olmaz Gitmekle Tekkeye: İş olsun diye yapılan şeyler kişiye bir fayda sağlamaz.

Hafif çalıyı yel alır; ağır çalı yerinde kalır: Ağırbaşlı olmayan kimseler zarar görür, ağırbaşlı olan kişiye ise kimse zarar veremez.

Hacı’ya “Tespih alır mısın?” demişler, “ Ya biz buraya niye geldik?” demiş:  Öyle şeyler vardır ki  sorguyu, araştırmayı gerekmeyen şeylerdir bunlar. Yani hemen gereğini yapmalıyız.

Hak denince akan sular durur: Adil davranış karşısında kimsenin söyleyeceği bir şeyi olmaz.

Hak yerde kalmaz: Gerçekler er geç ortaya çıkar ve hakkı yenenin hakkını aldığı gün mutlaka bir gün gelir.



Halının tozu tükenir, delinin sözü tükenmez: Bilinçsiz konuşan kimseler ile boş yere  tartışmaya girmemek akıllıca olur.

Hakkın kolu kuvvetlidir, bükülmez: Hak ve adalet her zaman güçlüdür, hiç kimse bunları yok edemez ve bunlara karşı gelemez. Hak ve adaletten yana ayrılmadığımız sürece kazanan biz oluruz.

Harman yakarım diyen orağa yetişmemiş: Harmanı yakacak kadar kötü niyetli olan kişinin ömrü, harmanı biçe zamanına yetişmeyebilir. Kötü niyetli kişilere kötü amaçlarını gerçekleştirecek fırsat verilmemelidir.

Hareket berekettir: Çalışan kişi kazanır. Boş durmamak iyidir.

Haramın temeli olmaz: Haram olarak kazanılmış servet kısa zamanda tükenir.

Harman sonu dervişlerindir: Derviş, sabırlı olduğu için her işin sonunda kazançlı çıkar.

Hasmını küçük gören, yenilmeye mahkumdur: Düşmanını önemsemeyen kişi ona yenilmekten kurtulamaz.

Hak kapıdan girince, batıl bacadan çıkar: Doğruluğun ve gerçeğin olduğu yerde hurafe yani batıl inanç yok olur. Gerçekçi ve doğru olmalıyız.

Hak verilmez, alınır: Hakkımızın verilmesini beklemeden , almanın yollarını aramalıyız.

Hakkı tanıya halka baş eğmez: Yönetici olan kimse  adil biriyse , halk içinde saygın olur, sevilir.

Hangi gün var akşam olmadık?: Doğa, yasası gereği aynı şeyleri yapmaya devam eder. Sabah biter akşam olur, akşam biter sabah olur. Yani her şey aynı kalmaz, değişir, gelişir ve yerini başka bir şey bırakır.

Hamama giren terler: Önemli bir  işe girişen kişi o işin getirdiği zorlukları da göze almalıdır.

Haklı söz haksızı Bağdat’tan çevirir: Doğru söz , yanlışın neresinde olursa olsun o yanlış yapanı doğru yola çevirir. Doğrudan yana olmalı, yanlış yolda olduğumuzu anladığımız zaman , yanlıştan hemen dönmeliyiz.

 

Hatasız kul olmaz: Her insanın hatası olur, kimse mükemmel olamaz.

Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir: İyi bir dost, iyi bir arkadaş kötü bir akrabadan daha yakın ve iyidir.

Hayal baldan tatlıdır: İnsan bazen hayal kurarak da mutlu olur.


Hilekârın gözü yaşlı olur: Düzenbaz  kimseler yaptığı kötülükten kendileri zarar gördüğü için gözlerinin yaşı da dinmez. İnsan üzülmek istemiyorsa kimseyi üzmemelidir.

Hizmetkârın hizmetkârı olmaz:  Başkasının hizmetinde olan kişinin hizmetçisi olmaz. Başkasına kulluk edenin beylik taslaması o kişiyi gülünç duruma düşürür.

Hilekârın, dokuz ocak yıkmayınca bir ocak yapamaz: Düzenbaz yaptığı iyilik ile bile bir başkasına zarar verir. Yani yaptığı iyiliği de düzenbazlıkla yapmaya çalışır.

Hile ile iş gören, mihnet ile can verir: Başkasını dolandıran kişi, yatağında ölmez.  Hileci ve kötü insan olmamalıyız.

 

Haydan gelen huya gider (Selden gelen suya gider, Davuldan gelen zurnaya gider):  Alın teri ile kazanılmayan para , kolay harcandığı için çabuk biter.

Hastaya bakmaktan, hasta olmak yeğdir: Hastaya bakan kişi çok yorulur ve hastadan daha hasta olur. Onun için hastaya bakmak hasta olmaktan daha zordur.

Hayır dike komşuna, hayır gelsin başına: Komşusu veya eşi hakkında iyi dileklerde bulunursan senin de hakkında iyi şeyler olur.

Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür: Her hastalık ölümcül değildir fakat kimi hastalıklardan kişinin son anda haberi olur ve ve o hastalıklar da kişiyi öldüren hastalıklardır.

Her ağaç kökünden çürür: Toplum temelinden bozulur.

Helal malın şeytan yarısını alır, haram malı sahibiyle götürür: Alnımızın teri ile kazandığımız şeylere kötü niyetli kişiler zarar veremezler.

Her ağaç altında yatılmaz: Her ağaca dayanılmaz atasözü ile aynı anlama gelir.

Hem hırsızlık hem mirasyedilik olmaz: Mirasyedinin mirası bitene kadar hırsızlık yapmasına gerek yoktur. İki zıt davranışın bir arada olması çelişki doğurur.

Hekim kendini kullanandır: Hastalığı yaşayıp geçirmiş olan, o hastalığı hekimden iyi bilir.

Hazıra dağlar dayanmaz: Hazır mal çabuk tükenir.

Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe: Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak anlaşırlar.

 

Her damardan kan alınmaz: Kolay bulunmayan damardan kan olmak olanaksızdır. Herkesten umulan yardım bazen gelmeyebilir.

Her çiçek koklanmaz: Güzel kokulu çiçekler olduğu gibi güzel kokulu olmayan çiçekler de vardır . Herkesten her istediğini alabileceğini sanan insanlar yanılabilir.

Her ağlamanın bir gülmesi olur: Dertler, sıkıntılar ömür boyu devam etmez. Umudu kaybetmemeli güzel günlerin de bir geleceğini düşünmeliyiz.

Her çok, azdan olur: Büyük servetler, küçük birikimlerle sağlanır.

Her başın bir derdi var, değirmencininki su: Herkesin bir sorunu olduğu gibi, değirmencinin de bir sorunu vardır.

Her atılan taşın arkasından bakmazlar: Taş vardır, hedefe varması için atılır, taş vardır ki korkutmak için atılır. Yaptığımız eylemin sonucunu almadan bırakmamalıyız.

Her ağacın meyvesi olmaz: Her ağaç meyve vermez. Her insan da faydalı ve çalışkan, üretken olamaz.

Her gönülde bir aslan yatar: Her insanın gönlünde yaşattığı bir duygusu, düşünce vardır.

Her kuşun kanadına göre olur kuyruğu: Kuşun gövdesine göre kanadı, kanadına göre de kuyruğu olur.

Her işin başı sağlık: Sağlığın olmadığı yerde dünya malının hiç bir önemi yoktur. Önce sağlık olsun gerisi her türlü olur.

Her gün baklava yense bıkılır: Her gün yediğimiz şey baklava kadar tatlı olsa bile bıktırır. Tekdüze bir yaşam insanı bir süre sonra sıkar. Yaşamımıza renk katacak değişiklikler yapmalıyız.

Her kuş, yuvasını kendi yapar: Her kuşun kendine özgü  yuvası olduğu gibi her insanın da kendine uygun evi olur. Herkes çalışmalı, kendi yuvasını kurmalı, kimseden bir şey beklememelidir.

Her kaşığın kısmeti bir olmaz: Kazançta hırslı olmamalıyız, çünkü kazancı koşullar belirler ve herkesin koşulları da farklıdır.

Her güzelin bir kusuru vardır: Kusursuz insan yoktur, insan hataları ile olan bir varlıktır.

 

Her ziyan bir öğüttür: Her zarar, yaşamdan ders almamızı sağlar.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır: Her insanın çalışma biçimi birbirinden farklıdır.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür: Dostluk uzun bir sürede oluşur ve güven gerektirir. Eski dostlar her zaman değerlidir ve unutulmamalıdır.

Her şey yerinde yakışır: Her şeyin birbirine uygunu güzeldir.

Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez: Koşullar her istediğimiz gibi gelişmez, işimizi şansa bırakmamalıyız.

Her şeyin vakti var, horoz bile vakitli öter: Her şey zamanında yapılırsa yararlı olur.

Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır: Kaba olmamalı, insanları kırmamalıyız.

Hırsız, hırsıza yoldaştır: Kötü kişiler, birbirine kötülük etmezler.

Hırsız evden olursa, bulunması müşkül olur: Sadece dışarıdaki insanlara değil, yakınımızdaki olumsuz kişilere karşı da uyanık olmalıyız.

Hesapsız kasap ya bıçak kırar ya masat: İşini bilmeyen kasap, ya bıçağını ya da masadını kırar.

Hırsız anahtar istemez:  Kötü niyetli kişi, bu  kötü niyetini çeşitli yollar ile gerçekleştirir.

Hırsız kedinin boynu kalındır:  Toplum içinde hırsızlığı sermaye edenler çabuk zengin olurlar.

Herkesin hamuru ekmeğine göredir: Herkesin hazırlığı, kendi gereksinimlerine göredir.

Hırsıza beyler de borçlu: Hırsızlara karşı herkes kendini korumalıdır.

 

 

F Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

F Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Fare çıktığı deliği bilir: Fare sezgileri yoluyla çıktığı deliği bilir ve geri oraya döner. Her insan da kendini güvende hissettiği yeri bilir ve oradan fazla uzaklaşmaz.

Fare kaçmayınca delik görünmez: Fare zor girilen, fazla bilinmeyen yerlerden çıktığı için  ancak onlar girip çıkarken fareleri onları görebiliriz. Kurnazca ve ustalıkla kötülük yapanları da  izleyerek onlara anında müdahale edebilir ve yapacağı kötülüğe engel olabiliriz.

Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp: Fakirlik ayıp olmaz, önemli olan tembel olmamak, çalışkan olmaktır. İnsan kaderine boyun eğip ben zaten fakirim deyip oturmamalı, çalışmaya devam etmelidir.




Fare geçer, yol bulur: Fareler diğer hayvanlara göre daha akıllı olduğu için  onların buldukları, girip çıktıkları yolu diğer hayvanlar da izler. İnsanlar da başka insanlara kötü örnek olacak davranışlardan kaçınmalıdır anlamı çıkar.

Fala inanma, falsız kalma: Eğlenmek amacı ile , rahatlama amacı ile  yaptırılan falı ciddiye almamalıyız. Gerçek dışı şeylerle kendimizi avutmamalı, onlara inanmamalıyız

Fazla aş ya karın ağrıtır, ya baş: Fazla yemek insanı rahatsız eder. Sağlığımızı bozacak kadar aşırı yemek yemeden uzak durmalıyız.

Fukaranın tavuğu, zenginin atı kıymetli olur: Az ve yetersiz olsa da kendimize ait olan şeylerin değerini bilmeliyiz ve onları korumalıyız.

Fazlası haram: Her şeyin gereğinden fazlası gereksiz ve ve yanlıştır. Fazla şey istememeli, başkalarının hakkına el uzatmamalıdır.

Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü: Toplumda saygın bir yeri olan kişiler, mevki kaybına uğradıklarında aykırı davranmaktan çekinmezler.

Felek kimine kavun yedirir, kimine kelek: Şans herkesin yüzüne eşit gülmez.

Fırsat her zaman ele geçmez: Başarılı olmak için her zaman uygun zaman ve uygun ortamı bulamayız ama bulduğumuz zaman da bu anları değerlendirip çalışmalıyız.

Faydasız baş  mezara yaraşır: Hayatta bir işe yaramayan, çalışmayan, üretmeyen insanın ölüden farkı yoktur. Kendimize ve içinde yaşadığımız topluma faydalı olmalıyız.


E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Ecel Geldi Cihana, Baş Ağrısı Bahane: Bir insanın eceli geldiyse ölür, ölüm sebebi ise bahane edilir. Her şeyin bir sebebi vardır ve sebepsiz bir şey olmaz.

Efendiyi efendi eden uşağıdır: Kölelik sisteminde asıl çalışan ve kazanan köleler olduğu halde  efendiliği kölenin sahibi sahiplenir.

Ecele çare bulunmaz: Doğmak varsa ölüm de yaradılış gereği var olacaktır. İnsanlar hayatları boyunca ölüm dışında her şeyin çaresini bulmuşlardır.

Eden bulur, inleyen ölür: Herkes yaptığının karşılığını günü gelince bulur. Ağır bir hastalığa yakalanan kişi de ölür.

Eceli gelen köpek, cami duvarına işer:  Cami Müslümanların kutsal yeridir, kötü bir şey yapılan kişi cezalandırılır. Toplumun hoş görmeyeceği suçlar işlememeliyiz.

Eken biçer, konan göçer: Ekip biçersen emeğinin karşılığını alırsın. Dünyaya gelen insan da vakti yetince ölür.

Ekmek, çiğnenmeyince yutulmaz: Ekmeği bile yutmak için çiğnemek gerekirken iş görmek için de çalışmak gerekir, yorulmak, emek etmek gerekir.

Eğrinin iki yakası bir araya gelmez: Dolandırıcı kimselerin işi rast gitmez ve bu kişiler toplum tarafından da sevilmezler.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek hasını:  İyi tohum ekilirse iyi de ürünü olur. Çocuklarımızı da iyi yetiştirirsek ahlaklı nesiller gelir, yetiştirmezsek acısını biz çekeriz.


Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü de yalnız kaldırır: Paylaşmasını bilmeyen kişi, sıkıntıya düştüğünde yalnız kalır. Onun için paylaşmayı bilmeli, yardıma muhtacı olanlara da yardım etmeliyiz.

Eğilmeyen başın ayağı öpülür: Onurlu kişilere saygı duyulur. Onun için her zaman onurlu olmalıyız.

El adamı kullanan sığır yüreği yutmalı: Başkasına güvenerek işini yaptırmaya çalışan kişiler kendi işlerini kendi yapmak zorunda kalırlar. Başkasına güvenerek işe girmemeli, ilk olarak kendimize güvenmeli ve kendi gücümüze inanmalıyız.

 

El el ile değirmen yel ile: İnsan insan muhtaçtır. Değirmen de yele muhtaçtır. Birbirleri ile yardımlaşan, dayanışma içinde olan toplumlar gelişir, güçlenir.

Eksiklikle büyüyenin yalımı alçak olur: Fakirlik içinde büyüyen kişiler zengin kimselere karşı öfkeli olurlar.  İnsanların yoksulluk içinde büyümemesi için herkes birbirine yardım etmelidir.

El benden, etek senden: “Vermek benden, alıp  sahiplenmek senden” anlamına gelir. Bize verilmek istenen olanaklardan  zamanında yararlanmasını bilmeliyiz.

Ekmeksiz ev, köpeksiz köy olmaz: İnsanlar, ihtiyaç duydukları zorunlu şeyi yanlarında mutlaka bulundururlar.

El için yanma nâra, yak çubuğunu keyfini ara: Başkaları için kendimizi büyük sıkıntılara sokmamalıyız.

El elin aynasıdır: Kişiler hakkındaki en doğru bilgiyi, o kişilerin çevresini gözlemleyerek öğrenebiliriz.

El için kuyu kazan, önce kendi düşer: Başkalarına tuzak hazırlayan, o tuzağa ilk olarak kendi düşer. Başkaları için kötü şeyler düşünmemeli, mert insanlar olmalıyız.

El ağzına bakan, karısını tez boşar: Başkasının sözlerine göre davrananlar  evliliklerini devam ettirmezler ve boşanırlar. Söylenilenlere değil, kendi mantığımıza ve gözlemlerimize göre davranmalıyız.

El elin eşeğini türkü çığırarak arar: Sorunlarımıza kendimizi çözüm  aramalı, başkasının çözüm bulmasını beklememeliyiz.

El için ağlayan gözden olur, yâr için dövünen dizden: Hak etmeyen kimseler için ağlamamak gerekir. İnsanlara hak ettiğinden çok değer vermemek gerekir.  Başkaları için boş yere kendimizi heba etmemeliyiz.

El gönlü dolaşık ibrişimdir, açılmaz: Herkesi mutlu etmek zordur. İşlerimizi, birini mutlu etmek uğruna yanlış yapmamalı, doğrusu neyse onu yapmalıyız.

El elin parasız gözcüsüdür: El elin aynasıdır atasözü ile aynı anlama gelir.

Elmasın irisi ufağı olmaz: Elmas çok değerli  bir maden olduğu için küçük bir parçası bile insana yeter.

Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz: El eltiyle geçinemez.

Elmanın dibi göl, armudun dibi yol olmalı:  Elma sulak yeri ,armut ise  sert toprağı sever. Her insan da mutlu olduğu ortamda yaşarsa başarılı olur.

Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar: Kardeş karıları birbirlerini sevmezler, kız kardeşler ise hiçbirini sevmezler.

Elin tuttuğu kuşun, kuyruğu kısa olur: İşimizi başkalarına yaptırırsak yarım yamalak bir iş ortaya çıkar.

Elin terazisi yoktur: El, ölçü aracı değildir, kantar gibi her şeyi gramı gramına tartamaz. Bencil davranarak, başkalarının hakkına el uzatmamalıyız.

Elin tavuğu ele kaz, fındığı koz görünür: Çoğu kez başkasının malını gözümüzde büyütür ve gereksiz takıntılara gireriz.

Elin kâşanesinde bizim viranemiz yeğdir: Eldeki şeyden elimizdeki olan şey daha değerlidir.

Er Dayıya, kız halaya çeker: Geleneksel yargılarımızdan biri de kızın halaya, erkeğin dayıya çektiğidir.

Emanet eşeğin yuları gevşek olur: Emanet eşeğe binen eşeği kendi malı gibi kullanmaz. Ödünç aldığımız şeylere iyi bakmalı, kendi malımız gibi değer vermeli ve iyi kullanmalıyız.

Emek olmazsa yemek olmaz: Çalışmadan bir şey kazanılmaz ve aç kalınır.

Emanete hıyanet olmaz: Emanete sahip çıkalım, insanların bize olan güvenini boşa çıkarmalıyız.

Er adıyla, deve avuduyla söylenir: Yiğit insan adı anılır, deve de hörgücünün büyüklüğü ile tanınır.

En hayırlı miras edeptir: Büyüklerin küçüklere öğreteceği en önemli ve değer değerli şey güzel ahlaktır, edeptir.

En kötü züğürtlük, akıl züğürtlüğüdür: Her yokluğa çare bulunur ama akıl züğürtlüğüne çare yoktur. Doğuştan akıl yokluğunun çözümü yoktur.

Erkek koyun , kasap dükkanına yakışır: Yavru dünyaya getirmeyen, süt vermeyen koyunun kaderi kesilmektir. Verimli  ve üretken olmayan kişi de toplum tarafından dışlanır.

Er sözü bir, eyer kökü üç: Er olan sözü bir defa söyler ve yapar. Eyerin kökü de üçtür, dörde çıkmaz. Sözümüzde durmalı, yapamayacağımız şeyler için söz vermemeliyiz.

Erkek aslan da dişi aslan değil mi?: Erkek de olsa dişi de olsa aslan aslandır ve  hepsi aynı özelliklere taşır. Cinsiyet ayrımı yapmamak gerekir.

Er ekmeği minnetsiz: Yiğit kimse cömerttir ve ekmeğini başkaları ile paylaşır ve paylaştığını kimsenin yüzüne vurmaz.

Er kocar, gönül kocamaz: Kişi yaşlanır ama gönül yaşlanmaz.

Er erden biter, tohum yerden: Yiğit kişinin çocuğu da yiğit olur.

Er ek, geç ek, tavında ek: Tohumu tavında ektikten sonra zamanı önemli değildir. İşleri en uygun zaman ve zeminde yapmak gerekir.

Eşeği dama çıkaran, yine kendi indirir: Üzücü bir olaya, duruma neden olanın, o olayı yine kendi çözmesi gerekir.

Esrik devenin çulu eğri gerek: Ne yaptığını bilmeyen kişinin  kılık kıyafeti de dağınık ve düzensiz olur.

Erteye kalan arkaya kalır: Zamanında işini yapmayan kişi, söz sahibi olamaz. Her işi zamanında yapmak iyidir.

Erkek sel, kadın göl: Erkek sel gibi kazanır, kadın da göl gibi biriktirir. Erkeğin kazandığını eşi de tutmalı ve israf etmemelidir.

Esirgenen göz çöp batar: Bir şeyin üzerine gereksiz ve çok titrememeliyiz. Yoksa olumsuz şeyler olabilir.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez: Dostluk yıllar alan bir süreçtir. Dostluklarımıza zarar verecek davranışlardan kaçınmalıyız.

Eşeğe binmek bir, inmek iki ayıp: Toplumda yadırganan şeyleri yapmamalı, yaptığımızda da kararlı olmalıyız.


 Eşek çamura bir kez çöker:  Yaşanan olaylardan en aptal kişi bile ders çıkarmasını bilir.

Eşeğin anırtısı kendine hoş gelir: Kaba ve geveze kimseler, kabalıklarının başkaları tarafından da beğenildiğini sanır ve bundan haz duyarlar.

Eşek at, ciğer et yemez: Her şey kendisidir, başkası olamaz.

Eşek büyüdü, semer küçüldü: Hazırlıklarımızı, birikimlerimizi, yatırımlarımızı geleceği de hesaba katarak yapmalıyız.

Eşeğin hesabı başka, eşekçinin başka: Çıkarlarımız için  başkalarına zahmet vermemeliyiz.

Eşeğin kuyruğu kalabalıkta kesilince kimi uzun der, kimi kısa: Uzmanı olmayan kişilere düşüncelerini sorarsa bizi yanıltırlar.

Eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz:  Göstermelik davranışla kimliğimizi gizleyemez.

Eşek yüklü olunca anırmaz: Ağır koşullarda çalışan kimseler eğlenemez, eğlenmeye vakit de bulamaz.

Eşek eşeği ödünç kaşır:  Her şey karşılıklıdır.

Eşek yine eşektir, atlastan çulu olsa:  İyi kıyafet ya da iyi bir makama gelme insanın kişiliğini değiştirmez, gizleyemez.

Eşek küle, bülbül güle âşıktır: Herkes rahat ve mutlu olduğu yeri sever.

Eşek eti diri iken tatlıdır: Kimsesiz, fakir kimseler sağlığında çalıştırılır, öldükten sonra kimse onun adını bile anmaz.

Eşek sürme ile yürür: İnsan, yapması gereken işi başkasının uyarısını ya da zorlamasını beklemeden yapmalıdır.

Eşek kocamakla tavla başı olmaz: Yöneticilik yaşlılara değil, akıllı kimselere verilir. Yaşa değil akla bakılır.

 Eşkıyanın düşkünü beyaz giyer kış günü: Eşkıya düşkün olunca kendine bakamaz ve düzensiz giyinir. Giyimimize, kuşamımıza dikkat etmeli, kendimizi gülünç duruma düşürmemeliyiz.

Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var: Kiracı istediği zaman ev değiştirebildiği için her ev sözde onun sayılır.

Et ne kadar arık olsa, ekmek üstünde yaraşır: Et, semiz olmasa ile ekmekle birlikte yenilir. En yeteneksiz, güçsüz kimseler bile  toplumsal yarar için  çalışmalı, yapacağını yapmalıdır.

Et giren yere dert girmez: Et, gücümüzü ve direncimizi artıran bir besin olduğu için  et yiyen kişi hemen hasta olmaz. Sağlığımız için et yemeliyiz

Ev sahibi, misafirin hizmetkârıdır: Misafirperver bir millet olduğumuz için konuğumuzu rahat ettirecek  şekilde davranırız ve onların mutlu ve rahat olması için elimizden geleni yaparız.

Ev sahibinin köpeği baş sedire geçer: Kimseye hak ettiğinden çok değer vermemeli, kimseyi şımartmamalıyız.

Evli evinde, köylü köyünde gerek: Başıboş olmamalı, işimizin başında olmalıyız.

Evine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını: Koşullar neyi yapmamızı gerektiriyorsa onu yapmalıyız, uyumsuz olmamalıyız.

Evi delikle baca, milleti hacı ile hoca yıkar: Eve bakılmazsa yıkılır. Hoca da bilgisiz ve tutucu birisi olursa insanları yanlış yönlendirir ve insanların zarar görmesine sebep olur. Evimizi, toplumumuzu yıkıcı etmenlerden korumalıyız.

Evdeki hesap çarşıya uymaz: Evde yaptığımız hesap, pazarın hareketliliği nedeniyle yanlış çıkabilir ve açık verebiliriz.  Önyargılı olmamalı, durumu görmeden karar vermemeliyiz.

Ev yıkanın evi olmaz: Başkalarına kötülük eden, kötülük bulur. Kimse için kötü şeyler düşünmemeli ve yapmamalıyız.

 

B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk: Babanın kızı için verdiği şeyler geçici, eşin verdikleri kalıcıdır.

Baba eder, oğul eder: Düşüncesiz, hesapsız babaların cezasını, çocukları çeker.

Babası köy kâhyası olunca, kendinin neden pervası olur?: Babası köy muhtarı olan çocuklar şımarıkça davranışlar sergiler ve kendilerini bir şey oldum sanırlar.

Baba borcu evlada düşer: Nasıl ki babanın mirası çocuğa kaldıysa babanın borçları da çocuklarına kalır.

Bağla atını, sonra ısmarla Hakk’a:  Önce işimizi yapmalı, tedbirimizi almalı geri kalanını da tevekkül ederek Allah’a bırakmalıyız.

Bağ dua değil, çaba ister: Bağ, oturup dua etmekle meyve vermez, emek ister.

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Bakımını yapmadığımız bağdan  üzüm yemeyi beklemek yüzsüzlük olur. Önce emek et ki sonra üzümünü ye. Hak etmediğin bir şeyi isteme.

Babasından mal kalan, merteği içinde bitmiş sanır:  Mirasyediler mirasın hiç bitmeyeceğini zanneder.

Bağlı aslana tavşan bile saldırır: Bağlı olan aslana ondan en çok korkan tavşan bile saldırır. Eli kolu bağlı kimseye karşı saldırganca davranmak insan olana yakışmaz.

Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Bal ve kaymak lezzetli bir ikilidir ama onlar da çok pahalı olduğu için onları da herkes yiyemez. Her zaman bütçemize hareket etmeliyiz.

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur: Bahçemize bakarsak verim alırız, bakmazsak da karşımızda dağ gibi bakımsız bir yer görürüz.

Bağ babadan, zeytin dededen kalır: Zeytin ağacı çok yetişip meyve veren bir ağaçtır ancak dededen kalır. Yatırımlarımızda sabırsız davranmamalı, kendimizden sonra gelen kuşakları da düşürerek hareket etmeliyiz.


Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına  bir çıngıl üzüm vermemiş:  Babalar çocuklarından bir şey esirgemezler. Çocuklar ileride kendileri baba oldukları zaman çocuklarına her şeyi feda ederler ama kendi babalarına bir salkım dahi üzüm vermezler. Çocuklarımızdan bir şey bekleyerek onları büyütmemeliyiz.

Bakan göze yasak olmaz: Göz herkesi görür. Onun için  kimsenin görmesini istemediğimiz şeyler yapmamalıyız.

Baht olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta: İnsanın şansı yaver gitmeyince her işi ters gider. Bir işin rast gitmesi için biraz da şans olması gerekir.

Bağlı koyun yerinde otlar: İnsanlar ancak imkanlarının verdiği ölçüde üretken olurlar.

Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Balın tadına ancak yiyerek varırız. Çalışmadan, boş konuşarak karnımızı doyuramayız.

Balık kılçığıdır, ne yenir ne yutulur: Başkasının olan şeylere sahip olmaya çalışırsak hak ettiğimiz cezayı da bir güzel çekeriz.

Balık balığı yiyince balıkçı ne yesin?:  Balığın balığı yemesi balıkçının kesesini zarara uğratır. İnsan da insana zarar vermemeli, kendi yaşamlarını  yok olma endişesi içinde geçirmemelidir.

Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer:  Güzel olan bir şeyi  onu isteyen kişi değil kısmeti olan kişi yer.

Bal olan yerde sinek de olur: Varlığın ,zenginliğin olduğu yerde asalak geçinenler de olur. Böyle kimseler mal sahibine yaranıp kendilerine pay çıkarmaya çalışırlar.

Balın âlâsı, oğulun tazesindendir:  Oğul arının ilk verdiği bal beyaz ve lezzetli olur. Genç insanlar da daha dinamik olduğu için daha üretken olurlar ve güzel işler yaparlar.

Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir:  Balık avlandıktan sonra başına geleni anlar ama iş işten geçmiş olur. Sıkıntıya düşmeden önce önlemek almak gerekir. Sonra pişman oluruz.



Baltada varsa, sapında da var:  İnsanlar durup dururken suç işlemezler. Onları suça sürükleyen sebepler vardır ve o sebepleri gözden geçirmek gerekir.

Balsız kovanda arı durmaz: Kovanda biraz bal bırakılmazsa arılar o kovanı terk eder. Çalışanın da hakkı verilmezse çalışan işi bırakıp gider.

Ballı pide yeniçeriyi yumuşatır: İnsanlar ne kadar öfkeli olursa olsun ikram karşısında yumuşar ve  öfkeyle verebilecekleri kararlardan vazgeçerler. Bu da ikram eden kişinin yararına olur.

Bana arkadaşını söyle , sana kim olduğunu söyleyeyim: İnsanların kişilikleri, arkadaşlık yaptığı kişilerden belli olur Kendini bilmez kimselerle arkadaşlık kurmamalıyız.

Balçığı duvara vur, tutarsa hoş tutmazsa yine hoş: Kimi şeyler vardır ki elde edildiğinde fayda sağlar, elde edilmediği zaman da bir kayıp gerçekleşmez ama olsa da iyi olur hani denilir.

Balık baştan kokar: Balığın ilk bozulan yeri başıdır.  Toplum da önce baştaki yöneticilerin bozulmaya başlaması ile olumsuz etkilenir ve toplum da bozulmaya başlar.

Balta girmedik orman olmaz: Başından üzücü olay geçmeyen insan yoktur.

Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa: İnsanlar yerli yersiz konuşmaları ile diline hakim olamaması yüzünden başlarına bela açarlar. Başımıza gelenleri sorumluluğunu ilk önce kendimizde aramalıyız, öz eleştiri yapmasını bilmeliyiz.

Baş dille tartılır: İnsan düşüncelerini sözde dışa vurduğu için , kişinin sözleri ile onu değerlendiririz.

Baş ağır gerek, kulak sağır: Ağır başlı olmalı, olur olmaz  her şeyi ciddiye almamalıyız.

Baş başa bağlı, baş da padişaha (yasaya, şeriata): Padişahlıkta toplumu yöneten  herkes padişaha bağlıydı. Padişah da toplumu şeriat yasalarına göre yönetirdi.

Baş ağrıyınca sivrisinek davul çalar:  Başı ağrıyan kişiye, sivrisineğin çıkardığı ses bile davul sesi gibi gelir, rahatsız eder.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın: Bana ne!” yaklaşımı ile söylenmiş bir sözdür. Sade bana dokunmayana karışmamalıyız demek istemiştir.

Baskıdaki altından, saksıdaki salkım yeğdir: Gizli altındansa, açık ve ulaşmamız kolay  olan üzüm salkımı daha yararlıdır.

 

Başa gelen mala gelsin: İnsan dert çekip canından olacağına, malını yitirsin.

Başüstüne deme, ayakaltına al da iş gör: Söz vermek, iş yapmak için yeterli değildir.

Başa gelen başta kalmaz: İnsanın başı derde girebilir ama bu sonsuza kadar sürmez.

Baş sağlığı dünya varlığıdır: Sağlık yerinde olmazsa servetin bir önemi olmaz. Önce sağlıktır önemli olan.

Baş ol da çeri başı ol: Sıradan kişi olmamalı, toplumsal görevlerimizi yerine getirmek gerekir.

 Baş kesilir fes içinde, kol kırılır yen içinde: Yalnızca bizi ve yakın çevremizi ilgilendiren  sıkıntılarımızı, eksikliklerimizi başkalarına söylememeliyiz.

Baykuşun kısmeti ayağına gelir: Baykuş yıkıntılar arasında  yaşadığı için, orada yaşayan küçük canlılar ile beslenir. Doğa bir denge içindedir ve her canlının  yaşayabileceği bir ortam vardır.

Başına gelen başmakçıdır: (ayakkabıcı): Başına iş gelen, ayakkabıcı gibi deneyim kazanıp ustalaşır.

Baykuş viraneyi gülistana değişmez: Herkes in  yaşadığı ve mutlu olduğu ortam kendince güzeldir.

Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmesin: Acemi birine iş yaptıran, sonucuna da razı olur: Sonradan pişman olmamak için  işimizi usta birine yaptırmalıyız.

Başı büyük olan bey olur, ayağı büyük olan çoban: Ancak zeki insanlar lider olur.

Başı ile giden gelmez, ayağı ile giden gelir: Bir konuda  mantıklı karar veren, kararlı olur.

Bela geliyorum demez: İnsan yaşamı rastlantılarla dolu olduğu için, iyi şeyler gibi kötülerle de karşılaşabiliriz.

Bekleyen derviş, muradına ermiş: Sabırlı kimseler, sonunda kazanalardır.

Bedava sirke baldan tatlıdır: Karşılığı ödenmemiş, en sıradan şey bile asalaklar için değerlidir.

Bekri’nin mekânı, akşam meyhane, sabah işkembeci dükkânı: Alkolik olan insanların evleri ile ilgileri olmaz.

Bekarlık gibi sultanlık olmaz: Bekar insan başına buyruk olduğu için  rahattır.

Bekarın parasını it yer, yakasını bit:  Bekarların yaşantıları genellikle düzensiz olduğu için , savurgan ve bakımsız olurlar.

Bekri Mustafa kadı olunca dünyanın ne olacağı anlaşılır: Bekri Mustafa devamlı alkol alan biridir. Kendine hayrı dokunmayan birinin  iş başına getirilmesi toplumsal düzeni de altüst eder.

Beşik arkası bile gurbet: Gurbetin yakını, uzağı olmaz. Hepsi insana aynı üzüntüyü, sıkıntıyı verir.

Besle kargayı, oysun gözünü: İnsana  en büyük kötülük acıdığı, yardım ettiği kişilerden ve en yakınlarından gelir.

Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: Hiçbir şey birden değişmez. Her değişim belli bir  evrimden sonra  gerçekleşir.

Beş parmağın hangisini kessen  acımaz: Bütün parmaklar kesildiğinde aynı acıyı verir. Her çocuğumuzun huyu farklıdır ama biz anne ve baların onlara duyduğu sevdi ise aynıdır.

Berber berbere benzer ama başın Allah’a emanet: Her elinde makas olan berber değildir. Birbirine benzeyen her şey ya da aynı meslekte olan  herkes usta değildir.

Bey aşı borç, düğün aşı ödünç: Hiçbir şey karşılıksız değildir.

Benlik şeytana yakışır: Şeytan, kendini beğenmiş ve bencil bir varlıktır.

Beygir iyi olunca topal ya topal olur ya da  kör: Edinmek istediğimiz şeyleri, başkasının sözlerine göre değerlendirmemeliyiz.

Beylerde zulüm olur, yalan olmaz: Beyler küçük çıkarlar peşinde olmaz ama baskıdan da geri durmazlar.

Beylik fırın has çıkarır: Kaliteli ve usta birinin ürettiği mal da nitelikli olur.

Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden: Alınacak eşyaların niteliğine, evlenecek kişinin de soyluluğuna önem verilmelidir.

Beyler büyüğü yoksula kan ağlatır: Herkes dünyayı kendine göre düşündüğü için, denge oluşturmak zordur.

Bey mi yaman, el mi yaman?:  Tanımadığımız kişiler , güçlü diye tanıdığımız kişilerden daha güçlü çıkabilir, ön yargılı olmamak gerekir.

Bıçak kendi kınını (sapını) kesmez: Kötüler çıkar sağladıkları kişilere kötülük etmekten çekinirler.

Bıçağı kestiren yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu: Sağlam ve kişiliği oturmuş kişiler çevreleri tarafından sevilip sayılan kimselerdir.

 

Bilmediğin ot karın ağrıtır: Ne olduğu bilinmeyen bitki yenirse, insanı hasta eder.

Bin ölçüp bir kesmeli: İyice düşünmeden iş yapmamalıyız.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez: Bıçak yarası geçer ama  kırdığımız kalbin yarası kolay kolay geçmez. Onun için kimseyi kırmamalıyız.

Bin tasa  bir borç ödemez: Ne kadar tasalanırsak tasalanalım sorunlarımızı çözemeyiz.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır: Bir şeyi bilmeyebiliriz ama öğrenmek ise elimizde olan bir şeydir. Bilmediğimiz şeyi sorup öğrenebiliriz.

Bin dost az, bir düşman çok: Düşman değil, dost kazanmalıyız.

Bir atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin: Her şeyi yerinde, zamanında yapmalı ve kullanmalıyız.

Bin tanıktan bir ikrar yeğdir:  Kişi kusurunu kabul ediyorsa, tanığa gerek yoktur.

Bir adama kırk gün deli desen deli, akıllı desen akıllı olur: Sürekli telkinler insanı olumlu ya da olumsuz yönde etkiler.

Bir baş nereye olsa sığar:  Kimi kimsesi olmayan kolay geçinir ve her yerde barınır.

Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır: Geleneklerimize göre kahve ikram edilmesi, gelen kişiye saygı göstergesidir. Saygı duyulan kişi de bunun değerini bilmelidir.

Bir avuç altının olmaktansa, bir avuç toprağın olsun: Altın kolayca elden çıkarılıp yitirilir ama toprak kalıcıdır. Elimizden kolayca çıkabilecek şeyler yerine, kalıcı kaynaklar edinmeliyiz.

Bir ağaçta gül de biter, diken de: Bir ailede iyi insanda olur, kötü insan da.

Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir yerde, bir yönetici olur. İki ya da daha çok kişinin olması karışıklığa neden olur.

Bir dirhem et bin ayıp örter: Zayıf ve çelimsiz olmayan  kişi alımlı göründüğü için kusurları dikkat çekmez. Sağlıklı olmak, beden güzelliğini korumak kişin faydasına olur.

Bir çiçek koparsa bir kişinin, kopmazsa bin kişinindir: Kişisel çıkarlarımız için  toplumsal çıkarları zedelememeliyiz.

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış: Düşüncesiz insanların yaptığı hatayı akıllı ve sorumluluk sahibi  insanlar düzeltmeye çalışarak yorulur, zorlanırlar. Yani düşüncesizlerin sorumsuzluğunun sıkıntısını akıllılar çeker.

Bir başa bir göz yeter: Gerektiğinde elimizdekiler ile yetinmesini bilmeliyiz.

Bir çıplağı, bin zırhlı soyamaz: Yoksullarla uğraşıp onları bulunduğu zor koşullardan daha da zoruna sokmamalıyız.

Bir elinin verdiğini, öbür elin duymasın: Yardımı karşılıksız ve reklam yapmadan yapmalıyız.

Bir elin nesi var, iki elin esi var: Tek başına insan çoğu şeyi yapamaz ancak bir araya gelindiğinde üstesinden gelinemeyecek iş yoktur.

Bir el eli yıkar, iki el yüzü yıkar: Dayanışma içinde olan kimseler, başka kişilere de yardım ederler.

Bir elin şamatası olmaz: Bir elin nesi var iki  sesi atasözü ile aynı anlama sahiptir.

Bir dönümün verdiği bir bey veremez: Herkes kendinin efendisi olmalıdır. Az da olsa kendi kazanmalı, özgür davranabilmelidir.

Bir dostun bir düşman kadar kahrı olur: Dostluk özveri ister, onu sürdürmek zordur. Dostlarımıza karşı özverili ve sabırlı olmalıyız.

Bir dost kırk yılda kazanılır: İnsanların birbirlerini tanıyıp güvenebilmeleri için, zamana ihtiyaçları vardır.

  

Bir iş başlanmayınca uçlanmaz: Başlanmayan iş bitirilmez.

Bir ev donanır, bir çıplak donanmaz: Kızlar ve kadınlar daha özenli giyindikleri için , onlara giysi beğendirmek zordur.

Bir günlük beylik de beyliktir: Geleceği düşünmeyen biri için, bir günlük mutluluk da yeterlidir.

Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez: Birbirine yakın olan kişilerden  biri acı çekerken, diğeri sevinemez, aynı acıyı yaşar.

Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez: Kötülüklerle ve kötü kişilerle uğraşmak zordur.

Bir musibet, bin nasihatten evladır: Yaşanabilecek olumsuz bir durum, bin öğütten daha çok ders verir.

Bir evde düzen olursa, düzenbaz olmaz: Düzenli evde herkes mutlu olduğu içi düzenbazlık yapmayı düşünen de olmaz. İnsanların davranışlarını belirleyen ortamdır.

Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir er, bir er bir vatan kurtarır: Bir işin sonuçlanmasında en küçüğünden en büyüğüne her şeyin rolünü iyi bilmeli ve onu inkar etmemeliyiz.

Bir kafaya iki göz gerek: Her şeyin olağanını arayıp bulmalıyız. Olağandan az olanla yetinmemeliyiz.

Bir kötü gidince, yerine daha iyisi gelmez: Genellikle kötü olarak tanıdığımız kişilerden sonra daha kötüleri görünce, onu ararız.

Bir korkak bir orduyu bozar: Topluca yapılan işlere birinin yanlışı, bütün toplumu etkiler.

Bir kapıda iki dilenci olmaz: Bir aile, normal koşullarda ancak bir yoksula yardım edebilir.

Bir koyundan iki post çıkmaz:  Bir şeyden ya da kişiden, ancak yeterince yararlanılabilir.

Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: İki işi aynı anda yapmak olanaksızdır.

Bugünden tezi yok: Hemen şimdi.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünkü günde: Bu zamanın şartlarında.

Bulanık suda balık avlamak: Karışık bir durumdan yararlanarak çıkar sağlamak.

Buldukça bunamak:  Durumu iyiye gittikçe daha da iyisini istemek.

Buldun bal alacak çiçeği: Yararlanacak şeyi ya da kişiyi yakaladın.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünden yarına: Az zaman içinde. Bir de şu anlamı vardır: Bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.

Burnu bile kanamamak:  Büyük bir kazadan yarasız beresiz kurtulmak.

Bugün peşin, yarın veresiye: Bugünkü durumum iyi ama yarınki satış konusunda umudum yok.

Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı mı?: Vazgeçilmez biri değil ya!

Bunda bir iş var: Olayın bizim görmediğimiz gizli bir yanı var.

Buna değdi, buna değmedi demek: Önce beğenmediği şeyleri sonradan almak zorunda kalmak.

Burcu burcu kokmak: Pek güzel kokmak.

Bundan böyle: Bundan sonra

Bununla birlikte: Bu böyle ama...

Bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim: Yarını düşünmeden günlük yaşarım.

Bugün dünden güzelsin dedik, yine yaranamadık: Hoşuna gidecek her şeyi söyledik ama yine de yaranamadık.

Bulup buluşturmak: Şuradan buradan bulmak.

Burnu düşmek: Burnun koklanmayacak derecede ağır bir kokuya maruz kalması.

Burnu Kafdağı’nda olmak: Çok kibirli insanlar için söylenilir.

Burnu sürtülmek: Başarısızlıklardan  ders almak.

Burnu yere düşse almaz: Kibirli.

Burun buruna gelmek: İki ayrı yönden gelirken birbirlerine çok yaklaşmak.

Burnunun yeli harman savuruyor: Çok böbürleniyor.

Burnunun ucunu görememek Ayak bastığı yeri görememek.

Burnunun direği sızlamak: Birine çok acımak.

Burnunun dibinde: Çok yakınında.

Burnunu kırmak: Kibirli birini büyüklenemez duruma sokmak.

Burnunu sıksan canı çıkar:  Çok üzüntülü.

Burnunu çekmek: Sümüğünü çekmek bir de şu anlama gelir: Umduğu şeyi elde edemediği için ağlamaklı olmak.

Burnundan solumak: Çok sinirlenmiş olmak.

Burnunu sokmak: Kendini ilgilendirmeyen işe karışmak.

Burnunun dikine gitmek: Kendi bildiğini yaparak kimseyi dinlememek.

Burnundan yakalamak: Birini kaçamayacak duruma sokmak.

Burnundan fitil fitil gelmek: Elde ettiği güzel şeylerin tadına varamadan üzüntülü durumlar yaşamak.

Burnunda tütmek: Çok özlemek.

Burnuna girmek: Birine pek yaklaşmak.

Buyur etmek: Konuğu içeri çağırmak.

Burun kıvırmak: Beğenmeyip küçümsemek

Buyurun cenaze namazına!: İstenmeyen bir sonuçla karşılaştık işte!

Buzlar çözülmek: Aradaki dargınlığın  kalkması

Buz üstüne yazı yazmak: Birine onu etkilemeyen bir söz söylemek.

Bütün bütüne: Tamamıyla.

Bir yiğit, nice kahraman olsa, sevdiğine yenilir:  İnsan sevdiği kişiye teslim olmuş demektir, o nedenle yenik sayılır.

Biri yer  biri bakar, kıyamet ondan kopar: Birinin varlıklı, diğerinin yoksul olduğu  bir yerde düzen bir dirlik olmaz.

Bitli baklanın kör alıcısı olur: Hiçbir şeyi küçümsememeliyiz. Her şeyin  ya da kişinin  bir beğeneni vardır.

Boğaz dokuz boğumdur: Konuşmadan önce düşünmeli, sonra konuşmalıyız.

Bir yokuşun bir inişi vardır: Her sıkıntının bir sonu, her zorluğun bir kolaylığı vardır. Umudu da asla kaybetmemek gerekir.

Bir selam bin hatır yapar: Selamı esirgemeyen kişi, kendisini herkese sevdirir. Güler yüzlü ve sıcakkanlı olmak gerekir.

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek: Borcu ödeyerek, çaresiz sıkıntılardan da ölerek kurtulabiliriz.

Borçlunun dili kısa gerek: Alacaklının karşısında borçlu her zaman eziktir. Gerekmedikçe borç yapmamalıyız.

Borç yiğidin kamçısıdır: Borçlu kimse dürüst biriyse, borcunu ödemek için daha çok çalışır.

Borç iyi güne kalmaz: Zamanında ödenmeyen borç artar ve zamanla ödenmesi güçleşir ve  bu da insana büyük sıkıntılar yaşatır.

Borç vermekle, yol yürümekle tükenir: Borç ödeyerek, yol yürüyerek biter. Her işe gereken değeri vermeliyiz.

Borcun çoksa kefil ol, vaktin çoksa şahit ol: Birine kefil olmak demek, sıkıntıya girmek demektir. Bunu da yapan kişiler her şeye boş vermiş kişilerdir. Güvenmediğimiz kişilere kefil olmamalıyız.

Borçlunun duacısı alacaklısıdır: Alacaklı, alacağını geri alabilmek için borçlunun sağlıklı yaşamasını ister.

 Boş lakırdı karın doyurmaz: Yersiz ve faydasız konuşmanın kimseye faydası olmaz.

Boş torbaya eşek bile gelmez: İnsanlara emeğinin karşılığını vermediğimiz zaman onları yanımızda ya da işimizde tutamayız.

Boş çuval ayakta durmaz: Bilinçsiz insan toplumda sıradanlıktan kurtulamaz.

Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir: Borçsuz olmak  beş kuruşu olmayan bey gibi unvana sahip olmaktan daha iyidir..

Borçla beylik olmaz. Kendimizin olmayan şeylerle övünmemeliyiz.

Borçlunun yalımı alçak olur: Borçlu, alacaklı karşısında her zaman ezik olur. Borçlanarak kimsenin gölgesinde kalmamalıyız.

Borçtan korkan, kapısını geniş açmaz: Borçtan korkan kişi gerekli olmadıkça borç yapmaz.

Boynuz kulağı geçer: Yeni yetişen kuşak eski kuşaktan daha ileride olur ve bu da son derece doğaldır.

Boşboğazı ateşe atmışlar  “odun ya” diye bağırmış: Boşboğaz kişiler, en büyük cezalarda bile dillerine hakim olamazlar ve gereksiz konuşmaya durmadan devam ederler.

Bugünkü tavuk, yarınki kazdan iyidir: Elimizdeki şey elde etmeyi umduğumuz ya da tasarladığımız şeyden daha değerlidir. Düşler uğruna elimizdekini kaybetmemeliyiz.

Bükemediğin bileği öp de başına koy: Yenilgiyi kabul etmeli, yenemediğimiz kişiye saygı duymalıyız. Yenilgiye tahammül edebilmeliyiz.

Buğday yanında acı ot da sulanır: Zorunlu durumlarda, zararlıyı da yararlıyı da birlikte kabullenmek zorunda kalırız.

Bugünün yarını, yarının bir başka günü var: Zaman bitmez, her doğan gün yeni bir güne hazırlıktır.

Buğdayım var deme, ambara girmeyince; oğlum var deme, yoksulluğa düşmeyince: Eline geçmeyen şeyi benimdir diye sahiplenme.

Bülbülün çektiği dili belasıdır: Sonu düşünülmeden söylenen söz  insanın başına olmadık dertler açabilir.

Büyük lokma ye, büyük söz söyleme: Sonunda  kınayacağımız, yerine getiremeyeceğimiz sözler söylememeliyiz.

Büyük başın büyük olur ağrısı: (Büyük başın derdi büyük olur:  Önemli işleri yürüten lider  kişilerin sıkıntıları, sıradan kişilere göre daha çok olur.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ ah vatan, ille vatan” demiş: İnsan için en değerli şey, kendi vatanında özgürce yaşamaktır.

Büyük balık, küçük balığı yutar: Güçlü olanlar güçsüz olanları ezer. Başkalarının bizi ezmesine izin vermemeliyiz.