B Harfi İle
İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları
Baba vergisi görümlük, koca vergisi
doyumluk: Babanın kızı için verdiği şeyler geçici, eşin verdikleri kalıcıdır.
Baba eder, oğul eder: Düşüncesiz,
hesapsız babaların cezasını, çocukları çeker.
Babası köy kâhyası olunca, kendinin
neden pervası olur?: Babası köy muhtarı olan çocuklar şımarıkça davranışlar
sergiler ve kendilerini bir şey oldum sanırlar.
Baba borcu evlada düşer: Nasıl ki
babanın mirası çocuğa kaldıysa babanın borçları da çocuklarına kalır.
Bağla atını, sonra ısmarla Hakk’a: Önce işimizi yapmalı, tedbirimizi almalı geri
kalanını da tevekkül ederek Allah’a bırakmalıyız.
Bağ dua değil, çaba ister: Bağ,
oturup dua etmekle meyve vermez, emek ister.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün
olsun: Bakımını yapmadığımız bağdan üzüm
yemeyi beklemek yüzsüzlük olur. Önce emek et ki sonra üzümünü ye. Hak etmediğin
bir şeyi isteme.
Babasından mal kalan, merteği
içinde bitmiş sanır: Mirasyediler
mirasın hiç bitmeyeceğini zanneder.
Bağlı aslana tavşan bile saldırır:
Bağlı olan aslana ondan en çok korkan tavşan bile saldırır. Eli kolu bağlı
kimseye karşı saldırganca davranmak insan olana yakışmaz.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye
göre değil: Bal ve kaymak lezzetli bir ikilidir ama onlar da çok pahalı olduğu
için onları da herkes yiyemez. Her zaman bütçemize hareket etmeliyiz.
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur:
Bahçemize bakarsak verim alırız, bakmazsak da karşımızda dağ gibi bakımsız bir
yer görürüz.
Bağ babadan, zeytin dededen kalır:
Zeytin ağacı çok yetişip meyve veren bir ağaçtır ancak dededen kalır.
Yatırımlarımızda sabırsız davranmamalı, kendimizden sonra gelen kuşakları da
düşürerek hareket etmeliyiz.
Babası oğluna bir bağ bağışlamış,
oğlu babasına bir çıngıl üzüm
vermemiş: Babalar çocuklarından bir şey
esirgemezler. Çocuklar ileride kendileri baba oldukları zaman çocuklarına her
şeyi feda ederler ama kendi babalarına bir salkım dahi üzüm vermezler.
Çocuklarımızdan bir şey bekleyerek onları büyütmemeliyiz.
Bakan göze yasak olmaz: Göz herkesi
görür. Onun için kimsenin görmesini
istemediğimiz şeyler yapmamalıyız.
Baht olmayınca başta, ne kuruda
biter, ne yaşta: İnsanın şansı yaver gitmeyince her işi ters gider. Bir işin
rast gitmesi için biraz da şans olması gerekir.
Bağlı koyun yerinde otlar: İnsanlar
ancak imkanlarının verdiği ölçüde üretken olurlar.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz:
Balın tadına ancak yiyerek varırız. Çalışmadan, boş konuşarak karnımızı
doyuramayız.
Balık kılçığıdır, ne yenir ne
yutulur: Başkasının olan şeylere sahip olmaya çalışırsak hak ettiğimiz cezayı
da bir güzel çekeriz.
Balık balığı yiyince balıkçı ne
yesin?: Balığın balığı yemesi balıkçının
kesesini zarara uğratır. İnsan da insana zarar vermemeli, kendi
yaşamlarını yok olma endişesi içinde geçirmemelidir.
Balı parmağı uzun olan değil,
kısmeti olan yer: Güzel olan bir
şeyi onu isteyen kişi değil kısmeti olan
kişi yer.
Bal olan yerde sinek de olur:
Varlığın ,zenginliğin olduğu yerde asalak geçinenler de olur. Böyle kimseler
mal sahibine yaranıp kendilerine pay çıkarmaya çalışırlar.
Balın âlâsı, oğulun
tazesindendir: Oğul arının ilk verdiği
bal beyaz ve lezzetli olur. Genç insanlar da daha dinamik olduğu için daha
üretken olurlar ve güzel işler yaparlar.
Balık ağa girdikten sonra aklı
başına gelir: Balık avlandıktan sonra
başına geleni anlar ama iş işten geçmiş olur. Sıkıntıya düşmeden önce önlemek
almak gerekir. Sonra pişman oluruz.
Baltada varsa, sapında da var: İnsanlar durup dururken suç işlemezler. Onları
suça sürükleyen sebepler vardır ve o sebepleri gözden geçirmek gerekir.
Balsız kovanda arı durmaz: Kovanda
biraz bal bırakılmazsa arılar o kovanı terk eder. Çalışanın da hakkı verilmezse
çalışan işi bırakıp gider.
Ballı pide yeniçeriyi yumuşatır:
İnsanlar ne kadar öfkeli olursa olsun ikram karşısında yumuşar ve öfkeyle verebilecekleri kararlardan
vazgeçerler. Bu da ikram eden kişinin yararına olur.
Bana arkadaşını söyle , sana kim
olduğunu söyleyeyim: İnsanların kişilikleri, arkadaşlık yaptığı kişilerden belli
olur Kendini bilmez kimselerle arkadaşlık kurmamalıyız.
Balçığı duvara vur, tutarsa hoş tutmazsa
yine hoş: Kimi şeyler vardır ki elde edildiğinde fayda sağlar, elde edilmediği
zaman da bir kayıp gerçekleşmez ama olsa da iyi olur hani denilir.
Balık baştan kokar: Balığın ilk
bozulan yeri başıdır. Toplum da önce
baştaki yöneticilerin bozulmaya başlaması ile olumsuz etkilenir ve toplum da
bozulmaya başlar.
Balta girmedik orman olmaz:
Başından üzücü olay geçmeyen insan yoktur.
Bana benden olur her ne olursa,
başım rahat eder dilim durursa: İnsanlar yerli yersiz konuşmaları ile diline
hakim olamaması yüzünden başlarına bela açarlar. Başımıza gelenleri
sorumluluğunu ilk önce kendimizde aramalıyız, öz eleştiri yapmasını bilmeliyiz.
Baş dille tartılır: İnsan
düşüncelerini sözde dışa vurduğu için , kişinin sözleri ile onu
değerlendiririz.
Baş ağır gerek, kulak sağır: Ağır
başlı olmalı, olur olmaz her şeyi
ciddiye almamalıyız.
Baş başa bağlı, baş da padişaha
(yasaya, şeriata): Padişahlıkta toplumu yöneten
herkes padişaha bağlıydı. Padişah da toplumu şeriat yasalarına göre
yönetirdi.
Baş ağrıyınca sivrisinek davul
çalar: Başı ağrıyan kişiye, sivrisineğin
çıkardığı ses bile davul sesi gibi gelir, rahatsız eder.
Bana dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın: Bana ne!” yaklaşımı ile söylenmiş bir sözdür. Sade bana dokunmayana
karışmamalıyız demek istemiştir.
Baskıdaki altından, saksıdaki
salkım yeğdir: Gizli altındansa, açık ve ulaşmamız kolay olan üzüm salkımı daha yararlıdır.
Başa gelen mala gelsin: İnsan dert
çekip canından olacağına, malını yitirsin.
Başüstüne deme, ayakaltına al da iş
gör: Söz vermek, iş yapmak için yeterli değildir.
Başa gelen başta kalmaz: İnsanın
başı derde girebilir ama bu sonsuza kadar sürmez.
Baş sağlığı dünya varlığıdır:
Sağlık yerinde olmazsa servetin bir önemi olmaz. Önce sağlıktır önemli olan.
Baş ol da çeri başı ol: Sıradan
kişi olmamalı, toplumsal görevlerimizi yerine getirmek gerekir.
Baş kesilir fes içinde, kol kırılır yen
içinde: Yalnızca bizi ve yakın çevremizi ilgilendiren sıkıntılarımızı, eksikliklerimizi başkalarına
söylememeliyiz.
Baykuşun kısmeti ayağına gelir:
Baykuş yıkıntılar arasında yaşadığı
için, orada yaşayan küçük canlılar ile beslenir. Doğa bir denge içindedir ve
her canlının yaşayabileceği bir ortam
vardır.
Başına gelen başmakçıdır:
(ayakkabıcı): Başına iş gelen, ayakkabıcı gibi deneyim kazanıp ustalaşır.
Baykuş viraneyi gülistana değişmez:
Herkes in yaşadığı ve mutlu olduğu ortam
kendince güzeldir.
Başını acemi berbere teslim eden,
cebinden pamuğu eksik etmesin: Acemi birine iş yaptıran, sonucuna da razı olur:
Sonradan pişman olmamak için işimizi
usta birine yaptırmalıyız.
Başı büyük olan bey olur, ayağı
büyük olan çoban: Ancak zeki insanlar lider olur.
Başı ile giden gelmez, ayağı ile
giden gelir: Bir konuda mantıklı karar
veren, kararlı olur.
Bela geliyorum demez: İnsan yaşamı
rastlantılarla dolu olduğu için, iyi şeyler gibi kötülerle de karşılaşabiliriz.
Bekleyen derviş, muradına ermiş:
Sabırlı kimseler, sonunda kazanalardır.
Bedava sirke baldan tatlıdır:
Karşılığı ödenmemiş, en sıradan şey bile asalaklar için değerlidir.
Bekri’nin mekânı, akşam meyhane,
sabah işkembeci dükkânı: Alkolik olan insanların evleri ile ilgileri olmaz.
Bekarlık gibi sultanlık olmaz:
Bekar insan başına buyruk olduğu için
rahattır.
Bekarın parasını it yer, yakasını
bit: Bekarların yaşantıları genellikle
düzensiz olduğu için , savurgan ve bakımsız olurlar.
Bekri Mustafa kadı olunca dünyanın
ne olacağı anlaşılır: Bekri Mustafa devamlı alkol alan biridir. Kendine hayrı
dokunmayan birinin iş başına getirilmesi
toplumsal düzeni de altüst eder.
Beşik arkası bile gurbet: Gurbetin
yakını, uzağı olmaz. Hepsi insana aynı üzüntüyü, sıkıntıyı verir.
Besle kargayı, oysun gözünü:
İnsana en büyük kötülük acıdığı, yardım
ettiği kişilerden ve en yakınlarından gelir.
Benzeye benzeye yaz, benzeye
benzeye kış olur: Hiçbir şey birden değişmez. Her değişim belli bir evrimden sonra gerçekleşir.
Beş parmağın hangisini kessen acımaz: Bütün parmaklar kesildiğinde aynı
acıyı verir. Her çocuğumuzun huyu farklıdır ama biz anne ve baların onlara
duyduğu sevdi ise aynıdır.
Berber berbere benzer ama başın
Allah’a emanet: Her elinde makas olan berber değildir. Birbirine benzeyen her
şey ya da aynı meslekte olan herkes usta
değildir.
Bey aşı borç, düğün aşı ödünç:
Hiçbir şey karşılıksız değildir.
Benlik şeytana yakışır: Şeytan,
kendini beğenmiş ve bencil bir varlıktır.
Beygir iyi olunca topal ya topal
olur ya da kör: Edinmek istediğimiz
şeyleri, başkasının sözlerine göre değerlendirmemeliyiz.
Beylerde zulüm olur, yalan olmaz:
Beyler küçük çıkarlar peşinde olmaz ama baskıdan da geri durmazlar.
Beylik fırın has çıkarır: Kaliteli
ve usta birinin ürettiği mal da nitelikli olur.
Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan
asilden: Alınacak eşyaların niteliğine, evlenecek kişinin de soyluluğuna önem
verilmelidir.
Beyler büyüğü yoksula kan ağlatır:
Herkes dünyayı kendine göre düşündüğü için, denge oluşturmak zordur.
Bey mi yaman, el mi yaman?: Tanımadığımız kişiler , güçlü diye
tanıdığımız kişilerden daha güçlü çıkabilir, ön yargılı olmamak gerekir.
Bıçak kendi kınını (sapını) kesmez:
Kötüler çıkar sağladıkları kişilere kötülük etmekten çekinirler.
Bıçağı kestiren yüzü suyu, insanı
sevdiren kendi huyu: Sağlam ve kişiliği oturmuş kişiler çevreleri tarafından
sevilip sayılan kimselerdir.
Bilmediğin ot karın ağrıtır: Ne
olduğu bilinmeyen bitki yenirse, insanı hasta eder.
Bin ölçüp bir kesmeli: İyice
düşünmeden iş yapmamalıyız.
Bıçak yarası geçer, dil yarası
geçmez: Bıçak yarası geçer ama
kırdığımız kalbin yarası kolay kolay geçmez. Onun için kimseyi
kırmamalıyız.
Bin tasa bir borç ödemez: Ne kadar tasalanırsak
tasalanalım sorunlarımızı çözemeyiz.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek
ayıptır: Bir şeyi bilmeyebiliriz ama öğrenmek ise elimizde olan bir şeydir.
Bilmediğimiz şeyi sorup öğrenebiliriz.
Bin dost az, bir düşman çok: Düşman
değil, dost kazanmalıyız.
Bir atın varsa inişte in, bir atın
varsa yokuşta bin: Her şeyi yerinde, zamanında yapmalı ve kullanmalıyız.
Bin tanıktan bir ikrar yeğdir: Kişi kusurunu kabul ediyorsa, tanığa gerek
yoktur.
Bir adama kırk gün deli desen deli,
akıllı desen akıllı olur: Sürekli telkinler insanı olumlu ya da olumsuz yönde
etkiler.
Bir baş nereye olsa sığar: Kimi kimsesi olmayan kolay geçinir ve her
yerde barınır.
Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı
vardır: Geleneklerimize göre kahve ikram edilmesi, gelen kişiye saygı
göstergesidir. Saygı duyulan kişi de bunun değerini bilmelidir.
Bir avuç altının olmaktansa, bir
avuç toprağın olsun: Altın kolayca elden çıkarılıp yitirilir ama toprak
kalıcıdır. Elimizden kolayca çıkabilecek şeyler yerine, kalıcı kaynaklar
edinmeliyiz.
Bir ağaçta gül de biter, diken de:
Bir ailede iyi insanda olur, kötü insan da.
Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir
yerde, bir yönetici olur. İki ya da daha çok kişinin olması karışıklığa neden
olur.
Bir dirhem et bin ayıp örter: Zayıf
ve çelimsiz olmayan kişi alımlı
göründüğü için kusurları dikkat çekmez. Sağlıklı olmak, beden güzelliğini
korumak kişin faydasına olur.
Bir çiçek koparsa bir kişinin,
kopmazsa bin kişinindir: Kişisel çıkarlarımız için toplumsal çıkarları zedelememeliyiz.
Bir deli kuyuya taş atmış, kırk
akıllı çıkaramamış: Düşüncesiz insanların yaptığı hatayı akıllı ve sorumluluk
sahibi insanlar düzeltmeye çalışarak
yorulur, zorlanırlar. Yani düşüncesizlerin sorumsuzluğunun sıkıntısını
akıllılar çeker.
Bir başa bir göz yeter:
Gerektiğinde elimizdekiler ile yetinmesini bilmeliyiz.
Bir çıplağı, bin zırhlı soyamaz:
Yoksullarla uğraşıp onları bulunduğu zor koşullardan daha da zoruna
sokmamalıyız.
Bir elinin verdiğini, öbür elin
duymasın: Yardımı karşılıksız ve reklam yapmadan yapmalıyız.
Bir elin nesi var, iki elin esi
var: Tek başına insan çoğu şeyi yapamaz ancak bir araya gelindiğinde üstesinden
gelinemeyecek iş yoktur.
Bir el eli yıkar, iki el yüzü
yıkar: Dayanışma içinde olan kimseler, başka kişilere de yardım ederler.
Bir elin şamatası olmaz: Bir elin
nesi var iki sesi atasözü ile aynı
anlama sahiptir.
Bir dönümün verdiği bir bey
veremez: Herkes kendinin efendisi olmalıdır. Az da olsa kendi kazanmalı, özgür
davranabilmelidir.
Bir dostun bir düşman kadar kahrı
olur: Dostluk özveri ister, onu sürdürmek zordur. Dostlarımıza karşı özverili
ve sabırlı olmalıyız.
Bir dost kırk yılda kazanılır:
İnsanların birbirlerini tanıyıp güvenebilmeleri için, zamana ihtiyaçları
vardır.
Bir iş başlanmayınca uçlanmaz:
Başlanmayan iş bitirilmez.
Bir ev donanır, bir çıplak
donanmaz: Kızlar ve kadınlar daha özenli giyindikleri için , onlara giysi
beğendirmek zordur.
Bir günlük beylik de beyliktir:
Geleceği düşünmeyen biri için, bir günlük mutluluk da yeterlidir.
Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez:
Birbirine yakın olan kişilerden biri
acı çekerken, diğeri sevinemez, aynı acıyı yaşar.
Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi
bir fenayı düzeltemez: Kötülüklerle ve kötü kişilerle uğraşmak zordur.
Bir musibet, bin nasihatten evladır: Yaşanabilecek olumsuz bir durum, bin öğütten daha çok ders verir.
Bir evde düzen olursa, düzenbaz
olmaz: Düzenli evde herkes mutlu olduğu içi düzenbazlık yapmayı düşünen de
olmaz. İnsanların davranışlarını belirleyen ortamdır.
Bir mıh bir nal, bir nal bir at,
bir at bir er, bir er bir vatan kurtarır: Bir işin sonuçlanmasında en küçüğünden
en büyüğüne her şeyin rolünü iyi bilmeli ve onu inkar etmemeliyiz.
Bir kafaya iki göz gerek: Her şeyin
olağanını arayıp bulmalıyız. Olağandan az olanla yetinmemeliyiz.
Bir kötü gidince, yerine daha iyisi
gelmez: Genellikle kötü olarak tanıdığımız kişilerden sonra daha kötüleri
görünce, onu ararız.
Bir korkak bir orduyu bozar:
Topluca yapılan işlere birinin yanlışı, bütün toplumu etkiler.
Bir kapıda iki dilenci olmaz: Bir
aile, normal koşullarda ancak bir yoksula yardım edebilir.
Bir koyundan iki post çıkmaz: Bir şeyden ya da kişiden, ancak yeterince
yararlanılabilir.
Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: İki
işi aynı anda yapmak olanaksızdır.
Bugünden tezi yok: Hemen şimdi.
Buluttan nem kapmak: En küçük
şeylerden bile alınmak.
Bugünkü günde: Bu zamanın
şartlarında.
Bulanık suda balık avlamak: Karışık
bir durumdan yararlanarak çıkar sağlamak.
Buldukça bunamak: Durumu iyiye gittikçe daha da iyisini
istemek.
Buldun bal alacak çiçeği:
Yararlanacak şeyi ya da kişiyi yakaladın.
Buluttan nem kapmak: En küçük
şeylerden bile alınmak.
Bugünden yarına: Az zaman içinde.
Bir de şu anlamı vardır: Bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.
Burnu bile kanamamak: Büyük bir kazadan yarasız beresiz kurtulmak.
Bugün peşin, yarın veresiye:
Bugünkü durumum iyi ama yarınki satış konusunda umudum yok.
Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı mı?:
Vazgeçilmez biri değil ya!
Bunda bir iş var: Olayın bizim
görmediğimiz gizli bir yanı var.
Buna değdi, buna değmedi demek:
Önce beğenmediği şeyleri sonradan almak zorunda kalmak.
Burcu burcu kokmak: Pek güzel
kokmak.
Bundan böyle: Bundan sonra
Bununla birlikte: Bu böyle ama...
Bugün buldum bugün yerim, yarına
Allah kerim: Yarını düşünmeden günlük yaşarım.
Bugün dünden güzelsin dedik, yine
yaranamadık: Hoşuna gidecek her şeyi söyledik ama yine de yaranamadık.
Bulup buluşturmak: Şuradan buradan
bulmak.
Burnu düşmek: Burnun koklanmayacak
derecede ağır bir kokuya maruz kalması.
Burnu Kafdağı’nda olmak: Çok
kibirli insanlar için söylenilir.
Burnu sürtülmek: Başarısızlıklardan
ders almak.
Burnu yere düşse almaz: Kibirli.
Burun buruna gelmek: İki ayrı
yönden gelirken birbirlerine çok yaklaşmak.
Burnunun yeli harman savuruyor: Çok
böbürleniyor.
Burnunun ucunu görememek Ayak
bastığı yeri görememek.
Burnunun direği sızlamak: Birine
çok acımak.
Burnunun dibinde: Çok yakınında.
Burnunu kırmak: Kibirli birini
büyüklenemez duruma sokmak.
Burnunu sıksan canı çıkar: Çok üzüntülü.
Burnunu çekmek: Sümüğünü çekmek bir
de şu anlama gelir: Umduğu şeyi elde edemediği için ağlamaklı olmak.
Burnundan solumak: Çok sinirlenmiş
olmak.
Burnunu sokmak: Kendini
ilgilendirmeyen işe karışmak.
Burnunun dikine gitmek: Kendi
bildiğini yaparak kimseyi dinlememek.
Burnundan yakalamak: Birini
kaçamayacak duruma sokmak.
Burnundan fitil fitil gelmek: Elde
ettiği güzel şeylerin tadına varamadan üzüntülü durumlar yaşamak.
Burnunda tütmek: Çok özlemek.
Burnuna girmek: Birine pek
yaklaşmak.
Buyur etmek: Konuğu içeri çağırmak.
Burun kıvırmak: Beğenmeyip
küçümsemek
Buyurun cenaze namazına!:
İstenmeyen bir sonuçla karşılaştık işte!
Buzlar çözülmek: Aradaki
dargınlığın kalkması
Buz üstüne yazı yazmak: Birine onu
etkilemeyen bir söz söylemek.
Bütün bütüne: Tamamıyla.
Bir yiğit, nice kahraman olsa,
sevdiğine yenilir: İnsan sevdiği kişiye
teslim olmuş demektir, o nedenle yenik sayılır.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: Birinin
varlıklı, diğerinin yoksul olduğu bir
yerde düzen bir dirlik olmaz.
Bitli baklanın kör alıcısı olur:
Hiçbir şeyi küçümsememeliyiz. Her şeyin
ya da kişinin bir beğeneni
vardır.
Boğaz dokuz boğumdur: Konuşmadan
önce düşünmeli, sonra konuşmalıyız.
Bir yokuşun bir inişi vardır: Her
sıkıntının bir sonu, her zorluğun bir kolaylığı vardır. Umudu da asla
kaybetmemek gerekir.
Bir selam bin hatır yapar: Selamı
esirgemeyen kişi, kendisini herkese sevdirir. Güler yüzlü ve sıcakkanlı olmak
gerekir.
Borcun iyisi vermek, derdin iyisi
ölmek: Borcu ödeyerek, çaresiz sıkıntılardan da ölerek kurtulabiliriz.
Borçlunun dili kısa gerek:
Alacaklının karşısında borçlu her zaman eziktir. Gerekmedikçe borç
yapmamalıyız.
Borç yiğidin kamçısıdır: Borçlu
kimse dürüst biriyse, borcunu ödemek için daha çok çalışır.
Borç iyi güne kalmaz: Zamanında
ödenmeyen borç artar ve zamanla ödenmesi güçleşir ve bu da insana büyük sıkıntılar yaşatır.
Borç vermekle, yol yürümekle
tükenir: Borç ödeyerek, yol yürüyerek biter. Her işe gereken değeri vermeliyiz.
Borcun çoksa kefil ol, vaktin çoksa
şahit ol: Birine kefil olmak demek, sıkıntıya girmek demektir. Bunu da yapan
kişiler her şeye boş vermiş kişilerdir. Güvenmediğimiz kişilere kefil
olmamalıyız.
Borçlunun duacısı alacaklısıdır:
Alacaklı, alacağını geri alabilmek için borçlunun sağlıklı yaşamasını ister.
Boş lakırdı karın doyurmaz: Yersiz
ve faydasız konuşmanın kimseye faydası olmaz.
Boş torbaya eşek bile gelmez:
İnsanlara emeğinin karşılığını vermediğimiz zaman onları yanımızda ya da
işimizde tutamayız.
Boş çuval ayakta durmaz: Bilinçsiz
insan toplumda sıradanlıktan kurtulamaz.
Borçsuz çoban, yoksul beyden
yeğdir: Borçsuz olmak beş kuruşu olmayan bey gibi unvana sahip olmaktan daha iyidir..
Borçla beylik olmaz. Kendimizin
olmayan şeylerle övünmemeliyiz.
Borçlunun yalımı alçak olur:
Borçlu, alacaklı karşısında her zaman ezik olur. Borçlanarak kimsenin
gölgesinde kalmamalıyız.
Borçtan korkan, kapısını geniş
açmaz: Borçtan korkan kişi gerekli olmadıkça borç yapmaz.
Boynuz kulağı geçer: Yeni yetişen kuşak eski kuşaktan daha ileride olur ve bu da son derece doğaldır.
Boşboğazı ateşe atmışlar “odun ya” diye bağırmış: Boşboğaz kişiler, en
büyük cezalarda bile dillerine hakim olamazlar ve gereksiz konuşmaya durmadan
devam ederler.
Bugünkü tavuk, yarınki kazdan
iyidir: Elimizdeki şey elde etmeyi umduğumuz ya da tasarladığımız şeyden daha
değerlidir. Düşler uğruna elimizdekini kaybetmemeliyiz.
Bükemediğin bileği öp de başına
koy: Yenilgiyi kabul etmeli, yenemediğimiz kişiye saygı duymalıyız. Yenilgiye
tahammül edebilmeliyiz.
Buğday yanında acı ot da sulanır:
Zorunlu durumlarda, zararlıyı da yararlıyı da birlikte kabullenmek zorunda
kalırız.
Bugünün yarını, yarının bir başka
günü var: Zaman bitmez, her doğan gün yeni bir güne hazırlıktır.
Buğdayım var deme, ambara
girmeyince; oğlum var deme, yoksulluğa düşmeyince: Eline geçmeyen şeyi benimdir
diye sahiplenme.
Bülbülün çektiği dili belasıdır:
Sonu düşünülmeden söylenen söz insanın
başına olmadık dertler açabilir.
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme:
Sonunda kınayacağımız, yerine
getiremeyeceğimiz sözler söylememeliyiz.
Büyük başın büyük olur ağrısı:
(Büyük başın derdi büyük olur: Önemli
işleri yürüten lider kişilerin
sıkıntıları, sıradan kişilere göre daha çok olur.
Bülbülü altın kafese koymuşlar, “
ah vatan, ille vatan” demiş: İnsan için en değerli şey, kendi vatanında özgürce
yaşamaktır.
Büyük balık, küçük balığı yutar:
Güçlü olanlar güçsüz olanları ezer. Başkalarının bizi ezmesine izin
vermemeliyiz.