Hüzün Yanığı Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 Hüzün Yanığı Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1)İstanbul’da gecenin ayazında, fotoğraf makinesi ile fotoğrafını çekeceği ünlüyü bekleyen gazetecinin adı nedir?

A) Cem

B) Cemil

C) Cihat

D) Can

 

2)  Gazeteci olan kişi aşkam karanlığında ne görmüştür?

A) Çöpte küçük bir bebek

B) Saçları kısa kesilmiş bir kadın cesedi

C) Yaşlı bir teyze

D) Sarışın bir oğlan çocuğu

 

 

3) Gazeteci neden Nevşehir yolarına düşmüştür?

A) Üç gün üst üste aynı rüyayı gördüğü için

B) Sevdiği kız orda yaşadığı için

C) Tarihi yerlerde araştırma yapmak için

D) Uçan balonlara binmek için

 

4) Kitapta hikayesi anlatılan kadının adı nedir?

A) Menekşe

B) Lale

C) Turna

D) Zümrüt


 

5) Kadın kahramanın aşık olup evlendiği kişinin adı nedir?

A) Mehmet

B) Aydın

C) Görkem

D) Orhan

 

6) Kadın kahramanın eşinin mesleği nedir?

A) Öğretmen

B) Hekim

C) Savcı

D)Gazeteci

 

7) Kadın kahramanımızın eşi nasıl vefat etmiştir?

A) Trafik kazasında ölmüştür.

B) Hastalıktan ölmüştür.

C) Merdivenlerden düşerek ölmüştür.

D) Uykuda ölmüştür.

 

8) Eşi öldükten sonra kadın kahramanımız geri hangi şehire dönmek zorunda kalmıştır?

A) Nevşehir

B) İstanbul

C) İzmir

D) Ankara

 

9)Aşağıdakilerden hangisi kadın kahramanın özelliklerinden biri değildir?

A) Duygusal biridir.

B) Sevdiğine aşk ile bağlıdır.

C) Sevdiğini kıskanan biridir.

D) Hiçbir şeye aldırış etmeyen soğukkanlı biridir.

 

10) Hüzün Yanığı adlı kitabın yazarı kimdir?

A) Miyase Sertbarut

B) Tarık Uslu

C) Sinan Yağmur

D) Mustafa Kutlu


 Cevaplar:

1. a   2. b   3. a   4. c  5. d  6. a  7. a  8.b  9. d  10.d

Tess Gerrıtsen’in Hasat Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (Polisiye Roman)

 Tess Gerrıtsen’in Hasat Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (Polisiye Roman)


1)  Geleceği parlak ve başarılı bir hekim olan Abyy hangi hastanenin organ nakil ekibine kabul edilmiştir?

A) Boston Bayside Hastenesi

B) Johns Hopkins Hastanesi

C) Massachusetts General Hastanesi

D) Ronald Reagan Hastanesi

 

2) Olay kimler arasında geçmektedir?

A) Hemşireler

B) Cerrahlar

C) Aile hekimleri

D) Hastane hizmetlileri

 

3) Abyy kaç yaşındaki bİr çocuğa kalp nakli yapmıştır?

A) 8

B) 9

C) 12

D) 17

 

4) Abyy’in sevgilisi olan ve aynı zamanda cerrah olan kişinin adı nedir?

A) Alex

B) Mark

C) Austin

D) Albert

 

5) Kalp nakli yapılan hastalara kalp kimlerden alınıyordu?

A) Ölmek üzere olan insanlardan

B) Hiçbir rahatsızlığı olmayan çocuklardan

C) Hastabakıcılardan alınıyordu.

D) Hırsızlardan alınıyordu.


 

6) Abyy neden şüphelenip nakil ile ilgili araştırmalara başlamıştır?

A)Kalp nakli adaletli bir şekilde yapılmadığı için zengin insanlara öncelik verildiği için

B) Hastaneden para çalındığı için

C) Arabasında şüpheli bir mektup bulduğu için

D) Dolabında kendine ait olmayan bir kanlı kıyfaet bulduğu için

 

7) Abby’e en büyük ihaneti kimler yapmıştır?

A) Sevgilisi ve baba gibi gördüğü  başka bir cerrah

B) En yakın arkadaşı

C) Kardeşi

D) Dayısı

 

 

8) Abby’i kaçıranlar onu öldürmek ve organlarını almak üzereyken Abby nasıl kurtulmuşytur?

A) Yakov adındaki çocuğun onu kurtarması ile

B) Sevgilisinin onu kurtarması ile

C) En yakın arkadaşının polisi çağırması ile

D) Kardeşinin onu kurtarması ile

 

9) Çoğu kişi Abby’e inanmazken ona kim inanmaya başlamıştır?

A) Polis

B) Doktor

C) Hakim

D) Savcı

 

 

10) Abby neyin simgesidir?

A) Dürüstlüğün, adaletin ve insan olmanın

B) Yalanın

C) Onursuzluğun

D) Korkaklığın

 

 Cevaplar:

1. a  2. b   3. d  4. b  5. b  6. a  7. a  8. a  9.a  10. a

Esir Şehrin İnsanları Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 Esir Şehrin İnsanları Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Aşağıdakilerden hangisi Kamil Bey’in özelliklerinden biri değildir?

A) Sakin biridir.

B) Eşini ve çocuğunu çok sever.

C) Vatanseverdir.

D) Vatan hainidir.

 

2) Vatan için çalışan, hamile olmasına rağmen vatana olan aşkından vazgeçmeyen kadın kahraman kimdir?

A) Nedime Hanım

B) Hatice Hanım

C) Fatma Hanım

D) Nurgül Hanım

 

 

3) Kamil Bey’in kızının adı nedir?

A) Gül

B) Ayşe

C) Esin

D) Bahar

 

 

4) Kamil Bey vatan için gizlice çalıştığı için onu ihbar etmişlerdir. Kamil Bey tutuklanmıştır ama başlarda ona bir ceza vermemişlerdir. Bunun sebebi nedir?

A) Suçu olmadığı kanıtlanmıştır.

B) Tutuklandığı yerdeki emniyet amiri onun yakınıdır.

C) Babası paşa olduğu için ceza almamıştır.

D) Rüşvet verdiği için ceza almamıştır.

 

 

5) İstanbul Hükümetine işgal kuvvetlerinin ajanlığını yapan kişi kimdir?

A) Mehmet

B) Niyazi

C) Ali

D) Bünyamin

 

 

6) Kamil Bey tüm suçu üzerine alarak kime zarar gelmesini önlemiş ve fedakarlık yapmıştır?

A) Amcasına

B) Eşine

C) Nedime Hanıma

D) Ahmet’e

 

7) Kamil Bey Milli Mücadele için bir gazetede çalışmaya başlamıştır. Bu gazetenin adı nedir?

A) Vatan ve Millet Gazetesi

B) Karadayı

C) Hürriyet

D) Milliyet

 

8)Kamil Bey ve ailesi yaşadıkları ülkeden neden kendi ülkelerine dönmek istemişlerdir?

A) Memleketi özledikleri için

B) Hırsızlık yaptığı için sınır dışı edilmiştir.

C) Ekonomik sıkıntılar yaşadıkları için

D) Tatil yapmak için

 

9) Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen özlü sözlerden biri değildir?

A) “Hayvanı fazla sıkıştırdınız mı, ölür. İnsan kepaze oluyor.”

B) “Alçak insanlar yükseldikçe alçaklıkları da o ölçüde artıyor!”

C) “Hangi memlekette erkekler kadın yardımını küçük görmüşlerse, o memleket mahvolmuştur...”

D) Asil azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır.

 

 

10) Kamil Bey’in eşi Nermin Hanım nasıl biridir?

A) Eşinin başının derde girmesini isteyen biridir.

B) Vatan ve millet için eşine yardım eden, mücadeleci ruhlu, vatansever kadındır.

C) Rahatına düşkün, etliye, sütlüye karışmak istemeyen, kurtuluş savaşının bilincini henüz keşfedememiş biridir.

D)Kamil Bey’e destek olan ve bu kutsal davadan vazgeçmemesi gerektiğini her fırsatta söyleyen kimsedir.

 

 

11) Kamil Bey’e kaç yıl ceza verilmiştir?

A) 5

B) 7

C) 10

D) 15

 

 

12) Esir Şehrin İnsanları adlı kitabın yazarı kimdir?

A) Yaşar Kemal

B) Kemal Tahir

C) Kemallettin Tuğcu

D) Ahmet Hamdi Tanpınar

 

 

13) İnönü Savaşı’nın kazanılmasında etkin olan kişi kimdir?

A) Mustafa Kemal Atatürk

B) Ahmet Bey

C) Mehmet Bey

D) Sadık Bey

 

 

14) Kitapta geçen vapurun adı nedir?

A) Ararat

B) Hürriyet

C) İstiklal

D) Savaş

 

 

15) Kitapta geçen, Milli Mücadelelnin kadın kahmaranın eşinin adı nedir?

A) İsmail

B) İhsan

C) Kemal

D) Muharrem

 

Cevaplar:

1. d   2. a   3.b   4. c   5. b  6. c   7.b   8. c   9. d   10. c   11. b   12. b  13. a   14. a   15. b

Esir Şehrin İnsanları Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Esir Şehrin İnsanları Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kemal Tahir’in muhteşem eserlerinden biri olan Esir Şehrin İnsanları romanın kahramanı Kamil Bey’in gözünden Kurtuluş Savaşı yılları harika bir şekilde anlatılmaktadır. Okunması gereken harika bir eserdir.


Esir Şehrin İnsanları kitabında geçen anlamlı sözler şunlardır:


“Hiçbir şeyden şüphelenmeden nelerle yan yana yaşıyormuşuz.”

“Her vakıf, din perdesi altında garanti edilmiş bir servetten, güvene alınmış bir mirastan başka bir şey değil.”

“Cephaneleri kaybetmek tehlikesine karşı aslanlar gibi dayandı da kurtuluş müjdesini işitir işitmez çocuk gibi ağladı.”

“Mahşer meydanına koşacağız hepimiz, hesap günü, hesap vermeye… Terazi başına…”

“Bağışlanmaz suçumuzu sormuştum size geçenlerde. İşte suçumuz! Suçların en büyüğü, en bağışlanmazı: Utanmazlık!”

 

“En kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde başka bir insanla birlik kurmaya, duygularımızı birbiriyle hiç ayrıntısız eşleştirmeye çabalıyoruz.”

“Hani hastanelerde insan sıhhatli oluşundan hicap duyar. Mahpushanede de ziyaretçi hür olduğundan utanır...”

“Hayvanı fazla sıkıştırdınız mı, ölür. İnsan kepaze oluyor.”

"Umudunu yitiren her şeyi yitirmiş olur."

“Bir İngiliz atasözü okumuştum: "Bir suçsuz insan hapiste yatacağına 99 suçlu serbest gezsin!" diyordu.”

“Alçak insanlar yükseldikçe alçaklıkları da o ölçüde artıyor!”

“Uykunun da bir çeşit kurtuluş sayıldığı zamanlara lanet olsun!”

“Gazetecinin acemisi huysuz çocuğa benzer. Bir vakit laf dinlemez...”

“Hangi memlekette erkekler kadın yardımını küçük görmüşlerse, o memleket mahvolmuştur...”


 

“Aslında gerçekten rahatlamaz, avunur ademoğlu... Belki de avunmamız bile kendi sanımızdır. En iyi avuntu da dünyadan vazgeçtiğimizde, hırsları zincirlediğimize kendimizi inandırmak... Yalan da olsa inandırmak...”

“Şimdi biz İslam mıyız? Hâşa! Biz İslam’ın eli kiriyiz! Başımıza gelenler de hep bundan...”

“İyi ama, dünyada bu kadar taze umut varken... Umut bu kadar bolken... Umut doğup yeni umutlar doğurarak durmadan artarken bize umutsuzluk nereden geliyor?”

“Bir fikir kadınlar tarafından kolayca kabul edilirse o fikir er geç yüzde yüz yener ...”

“Devletler, tıpkı insanlara benziyorlar, yaşlandıkça acınası, titrek, gülünç oluyorlardı.”


 

“Bir devletin, devrini tamamladığı, adaletinin bu ha­linden belliydi. Burası, karmakarışık, yırtık pırtık, mahvolmuş bir adaletin süründüğü "antika" bir yerdi.”

“İnsan kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur...”

“Hürriyet sevgisinin adeta kadın aşkına benzediğini anlıyordu. İkisi de insanı yüceltir.”

“Yumrukları yiyip yere kapandığı halde garip bir düşmanla alay edebilmek... Bu kuvvet, yenilmezlikten, mutlaka öç alacağına inanmaktan gelir.”

“Yalan, dünyada en iğrendiği şeydi. En adi korkaklığın, en adi görünü­şü... Kadına da, erkeğe de yaraşmayan bir ruh sefaleti...”


 

“Ama insan çaresiz kalınca, korktuğu işleri, hem de dizleri birbirine vura vura pek güzel yapıyor.”

“İşte hayat… İşte ölüm… İştip neresi, Halep nere? Zavallı insanlarımız! Rüzgârın önünde kuru yaprak gibi savruldular.”

“Zengin adam, zengin adama hiçbir zaman fedakarlık edemez ki… Oysa bir insan, dünyada, diğer insanların fedakarlığına ne kadar muhtaçsa, öteki insanlara karşı fedakarlık etmek ihtiyacını da bazı aynı şiddetle duyar.”

“Seni zenginlik mahvetti. İnsan, biraz fakir olmasa hayatı olduğu gibi göremiyor..”


 

“Bizim millet ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da ona karşı gelmesini bilmiyor.”

“Çünkü aslında kendimizi acılara gene kendimiz sürüyoruz.”

“Bir yorgunum ki... Sevinci taşımak, acıyı taşımaktan daha zor...”

“Mücadeleli hayattan şu sırrı anladım ki ben Ölüm didinmelerin sükuna inkılabıdır.”

“Namluyu şakağıma dayadım. Ürperdi vücudum tepeden tırnağa… Bir fısıltı duyarak irkildim: Dünyada inanmam haki görsem de gözümle İmanı olan kimse gebermez bu ölümle Hızla indirdik silahı… Mehmet Âkif Bey’indir bu mısralar… Nereden geldi aklıma? Arkası nasıldı? Ey dipdiri meyyit iki el bir baş içindir Davransana eller de senin baş da senindir. His yok, hareket yok, acı yok leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin!”

“Bütün Batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiğ gerçekçiydiler, yoksa, bu kadar çiğ gerçekçi olduklarından mı bir yerde, ister istemez hain, kaba, bencildiler?”

“Bizim millet acıya alışmış. Biz hepimiz bahtsızlığa o kadar alışmışız ki, sevinç anormal geliyor. Bilmez misiniz, bizde yüksek sesle gülmek ayıpların başında sayılır. Hele çocuklar için... Sonra hocalar bize cennetin sevinçleri yerine durmadan cehenne­min işkencelerini belki de bu sebeple anlatırlar...”

“İstanbul, pencereden göründüğü kadarıyla, ağır yaralar ala­rak yere serilmiş bir erkek gövdesine benziyor, gezgin satıcıların, akşam alacasının derinliklerinde, yükselip alçalan anlaşılmaz sesleriyle, sanki inliyordu.”

“Eski adamlar, bütün davranışlarını dine uydurmaya uğraşmışlardı. Yürüyen ve değişen hayatı donmuş kalıplara uydurmaya çalışmaktan daha zavallı bir iş olur mu?”


“İnsanları bu kadar yakından tanımak iyi değil!”

“Zamanın hakim sosyal fikri (din) olduğu, herkes servetini, canını, şerefini ona bağladığı halde, onu kurtarıp yaşatalım derken nasıl da kolayca berbat etmişlerdi.”

“İnsana ihtiyacım vardı: Birisine... Benimle beraber ağlayacak birisine değil, tutunacak birisine...”

“Her milletin kendine göre davranışı olur. Bizim millet her zaman kuvvete tapmıştır….”

“Bizim Anadolu'da kadın, ortaçağın toprağa bağlı köylerinden besbeter... Hayvan gibi satılan, aile kurmakta bile fikri sorulmayan bir yaratığın sosyal hayatta, o toplumu çürümeye götürmekten başka ne etkisi olabilir?”

 


“Acaba bir gün gelip sadece düşündüğünden dolayı da insanları mahpusa atacaklar mı?”

"Her ölen insan, yaşayanların bir parçasını da beraber öldürmüş olur."

"... ilgilenmiyoruz çocuklarımızla yeterince.. Söylemiştim bir kere daha... Çocuklarımızı apansız yitirmek istemiyorsak, tetikte olacağız.. Hep tetikte..."

“Harp etmek eskiden erkekçe bir işmiş. Şimdi insanca bir iş... Kadınlar bizden daha iyi dövüşüyorlar.”

“Ne etiyle, ne de ruhuyla zerre kadar yorulmamıştı. Oysa insan, kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur.”

“Geçmiş olsun… Geçer ama, deler de geçer…”

“Yirmi lira... Bu kadar ucuzladı mi Türk can? Kaç çuval kömür alınır yirmi lirayla, kaç ekmek alınır? Geçende yirmi para zam edildi, 17 kuruş oldu ekmek... Yapiıan yardım 120 ekmek!.. Ailesi beş nüfusluysa... Günde birer ekmekten 24 günlük yavan ekmek parası.. Evet, şaşılacak kadar ucuzladık aziz komutanım. "ciğeri metelik etmez" derler ya, iste öyle olduk! Yuh bize!”

“Hiçbir memleket, aydınları tarafından bu kadar kancıkça terk edilmemiştir.”

Bunlar, Hazreti Ömer olmasa bilmem ki ne halt edecekler? Sanki Hazreti Ömer’in adalet çağı , bugüne imdat edebilirmiş gibi… Sen ne sandın mümin hoca? Bugün elinde Hazreti “Ömer gücü olanlar bu anlattığın hikayeleri bilmiyorlar mı? Senden beş fazlasını biliyorlar. Şeyhülislam efendi bugün fetvahaneyi gezmeye gelen İngiliz karılarını kaç kere eteklemiştir de, karnını bir güzel doyurduktan sonra dalkavuklarına senin gibi Hazreti Ömer kıssaları anlatmaya girişmiştir. Haberin olsun ki, lafla peynir gemisi yürümez.”

Ermiş Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Ermiş Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

“Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.”

“Sevinç ve keder birlikte gelir: Biri sofranızda sizinle otururken, unutmayın, diğeri yatağınızda uyumaktadır.”

“Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzde deyin ki: “Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğinin tomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak. Rahiyan benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.”

“Yokluk korkusu yokluğun bizzat kendisi değil midir? Kuyunuz suyla doluyken çekilen susuz kalma korkusu değil midir aslı giderilemez susuzluk?”

“Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla yürürken iyisinizdir. Ama bu yolda topalladınız diye kötü olmazsınız.”

Bir de aza sahip olup hepsini verenler vardır. Bunlar yaşama ve yaşamın cömertliğine inananlardır ki sandıkları hiç boş kalmaz.”

“İhtiyaçları değişir insanın, fakat sevgisi ve sevgisinin ihtiyaçlarının karşılandığını görme arzusu değişmez.”

“Sevinçle verenler vardır ve o sevinç onların ödülüdür. Acıyla verenler vardır ve o acı onları arındırır.”

“Hem siz kim oluyorsunuz ki çırılçıplak değerlerini ve utanmasız gururlarını görebilesiniz diye önünüzde göğüslerini bağırlarını yırtıp gururlarını sergilesin insanlar?”

Fakat bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. Bırakın dans etsin göklerin rüzgarları aranızda. Birbirinizi sevin ama pranga eylemeyin: Bırakın ruhlarınızın kıyıları arasında dalgalanan deniz olsun aşk.”

“Verenler; verme acısını bilmeden, sevinç aramadan, erdem kayısına düşmeden verenler vardır bir de; şu vadideki mersin ağacının kokusunu havaya saçması gibi verirler.”

“İstenince vermek iyidir, fakat istenmeden, ihtiyacı anlayıp da  vermek daha iyidir; eli açık olanlar için, alacak olanı aramak vermekten; daha büyük bir sevinçtir.”

“Eğer yüreklerinizi yaşamlarınızın gündelik mucizeleri karşısında hayretle dolu tutabilseydiniz, acınız da en az sevinciniz kadar harikulade görünürdü.”

“Veririm ama sadece hak edenlere ”dersiniz sık sık. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir; çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.”

“Çoğu zaman eğlendiğinizin farkına varmadan eğleniyorsunuz.”

“Sıkıntıya ve dara düşünce dua ediyorsunuz ; keşke sevinciniz doruklarda olduğunda ve bolluk günlerinizde de dua etseniz.”

“Kötülük yapan birinden, sizlerden biri değil de, size yabancı biriymiş, dünyanıza giren davetsiz bir misafirmiş gibi söz ettiğinizi sık-sık duydum. Fakat ben derim ki, evliyalar ve adil kişiler nasıl her birinizin içindeki en yüksekten daha yukarı çıkamazlarsa, kötüler ve zayıflar da, yine sizlerin içindeki o en alçak noktadan daha aşağıya inemezler.”

“Dostunuz fikrini söylerken geçen aklınızdan "hayır" dan korkmaz, "evet" i kendinize saklamazsınız.”

“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhları yarındadır, Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur. Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar. Okçunun önünde kıvançla eğilin Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.”

“Sevinçliyken yüreğinizin derinliklerine bakın göreceksiniz—sizi şimdi sevindiren, bir zamanlar üzenden başkası değildir. Kederli olduğunuz zaman yine yüreğinize bakın göreceksiniz—aslında, bir zamanlar neşe kaynağınız olan için ağlamaktasınız.”

 

Uçurtma Avcısı Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 Uçurtma Avcısı Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 

" Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır..." "Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun,"... "Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun..."

"Afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok." Dünya da öyle değil mi? İnsan çok ama insanlık yok...”

“Yeniden iyi biri olmak mümkündür.''

''Sonradan bulduğun bir şeyi yitirmek, her zaman daha zordur.''

 

“Çocuklar boyama kitapları değildir, onları istediğiniz renklere boyayamazsınız.”

"Uçurtmayı senin için yakalamamı ister misin?" Yutkunurken ademelması inip çıktı. Rüzgar saçlarını karıştırdı. Başını evet anlamında salladığını gördüm. "Senin için bin tane olsa yakalarım."

“Namus kavramı bizler için bacak arasından ibarettir! Oysa bir insanın hayatını mahvetmek de namussuzluğun en büyüğüdür. Bir insanın emeğini yok etmek de, insana hayatı zehir etmek de namussuzluğun en büyüğüydü. Ama bizler hep namusu kadına yükledik. İşte bu yüzden hep bizler kaybettik.”

''Yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir.''

“Mutlu son diye bir şey var mı? Her şey bir yana, yaşam bir Hint filmi değil. Afganların en sık yinelediği deyiştir: Zendagi migzara. Hayat devam ediyor. Başlangıcı, sonu, kemyah, nah-kam, bunalımları, sevinçleri önemsemeksizin, ağır, tozlu bir kervan gibi ilerliyor.”

 

 “Galiba bazı öykülerin anlatılması gerekmiyor.”

''Savaş onuru ortadan kaldırmaz. Tam tersine, barış zamanından çok daha fazla onur gerektirir.''

“Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.”

“Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur: Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar.”

“Yaptığın şey yanlıştı Emir Can, ama unutma o sırada sen de henüz bir çocuktun; sorunlu, endişeli bir çocuk. O zamanlar kendine karşı çok katıydın, hala da öylesin. Ama bunu aşacağını biliyorum. Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen kişi acı da çekmez."

“Babanın iyiliği, gerçek iyiliği, duyduğu pişmanlıktan kaynaklanıyordu. Bana öyle geliyor ki yaptığı her şey; sokaktaki yoksulları koruması, yetimhane yaptırması, her ihtiyacı olana para vermesi bunların hepsi suçunu bağışlatmak, yaptığı hatayı telafi etmek içindi. Emir Can bence borcunu ödemenin, gerçek kefaretin yolu da budur: Pişmanlığı iyiliğe dönüştürmek, şerden hayır çıkartmak."

“Kendimize acımaktan boğulacak gibi oluruz. Kaybetmeyi, acı çekmeyi yaşamın gerçeği sayar, hatta gerekli görürüz. Sonra da "zandagi migzara" deriz. Hayat devam ediyor. Ama benim şu an yaptığım kadere boyun eğmek değil. Yalnızca gerçekçi olmak.”

"Burası hiç de korunaklı değil yiyecek yok, giysi yok, içecek su yok. Buradaki en bol şey çocukluğunu yitirmiş çocuklar. İşin en acıklı yanı da bunlar şanslı olanlar..."

“Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun.”

"Ne biçim ülke bu? Kimse kimseye güvenmiyor."

“Bu dünyada hiçbir şey bedava değildir.”

Suç ve Ceza Kitabında Anlamlı Sözler

 Suç ve Ceza Kitabında Anlamlı Sözler

 

Suç ve Ceza kitabı Raskolnikov’un yaşamını anlatan, okudukça insanı düşündüren ve  bize çeşitli katkıları olacak olan muhteşem bir kitaptır. Herkesin mutlaka okuması gereken bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Hepimiz bir parça deliyizdir.”

“Benim için bir kişi iyiyse iyidir, var olan tek prensibim bu!”

"İnanacak şeyi bulursanız, mutlu olacaksınız."

“Düşlere dalıp gitmek bazen ne kadar iyi bir şeydir.”

“Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur.”

“Anlayabilmesi için önce kalbi olmalı insanın.”

“İnsanın ne çok ağrına gidiyor biliyor musun?


"Onların bir şeyleri uyduruyor olması değil, sonuçta yalanı her zaman bağışlamak mümkün, hatta bu insanı hakikate götüren hoş bir şeydir. Bu uydurdukları yalanlara kendilerinin inanıyor olması sıkıyor insanın canını.”

“Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır.”

“İnsan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşamaz mutsuz olur; aşar, bu kez belki daha mutsuz olur!..”

“Hem her şey insanın kendi elinde, hem de insan yalnızca kendi korkaklığı yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor.”

"Ayrıntılar mahveder her zaman her şeyi."

“İçten duygularla birleşmiş okumuşluğa her zaman saygı duymuşumdur...”

“Her insanın çalabileceği hiç değilse bir kapı olmalıdır.”

“Acı ve gözyaşı da bir hayattır!”

“Herkes kendisi hakkında kendisi karar verir ve kendini en iyi aldatabilen, herkesten daha neşeli yaşar.”

“Senin en büyük günahın kendini boş yere öldürmen, kendini harcamandır.”

“Namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?”


“İnsan herkesin kusurunu bulabilir. Aramaya görsün!”

“Bir kaç tavşanın peşinden koşan hiçbirini yakalayamaz.”

"Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştirmeyeceğini ve çabalamaya değmediğini ! Evet, böyledir!"

“Dünyada açık yüreklilikten zor ve övmeden kolay bir şey yoktur.”

“Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir.”

“Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.”

“Günah işledim.” dedi adam. “Nasıl?” “Hakkınızda kötü şeyler düşündüm.”

“İş zamanda değil, sizin kendinizdedir.”

“Dürüst ve duygulu adamlar hislerini anlatmaktan çekinmezler.”

“İnsanlığa fayda sağlayan her hareket onurludur.”

“Olağanüstü kişiler, bence, bu dünyadaki en mutsuz insanlar olmalılar.”

“Hiçbir zaman kilitlemedim ki; “Kilitleyecek hiçbir şeyi olmayanlar mutludurlar herhalde, öyle değil mi?..”

“Bir tutkudur onda edebiyat! Edebiyat ve sanat! İnsan soylu olmaya görsün, gerisi yetenekle, bilgiyle, akılla, dehayla kendiliğinden geliyor.”

“Yeni fikirleri olan, yeni bir şeyler söylemeye yetkin olan insanlar nadiren doğarlar.”

“Saçmalamak insanın bütün organizmalar karşısındaki tek ayrıcalığı. Saçmalıyorsan, doğruyu bulacaksın demektir!’’

“Kimi insanlar üzerinde yansız bir yargıda bulunabilmek için, her şeyden önce önyargılarımızdan ve bizi çevreleyen insanlara ve nesnelere karşı edindiğimiz gündelik alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerek.”


“Her şey insanın içinde yaşadığı ortama, koşullara bağlıdır: Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hiçtir…”

“Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!”

“Başkalarının aklıyla yetinmek hoşlarına gidiyor, alışmışlar bir kez!”

“Hiçbir eksiği bulunmasın diye bakacak olursak, dünyada kaç tane iyi insan kalır dersin?”

“Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır bir aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur.”

“Onu itip kalkmadan kazanmak lazım. İnsanları dışlarsan yola getiremezsin, hele çocukları asla. Küçüklere iki kat daha özenli davranmak lazım. Ama siz, ilerici aptallar hiçbir şey anlayamazsınız! İnsanlara saygı duymaz, kendinizle uğraşırsınız.”

“Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklarıdır.”

“Kişilikten yoksunluk! İstedikleri bu! Ve bundan büyük bir haz duyuyorlar. Yani, kendileri olmamak, olabildiğince kendilerine benzememek! En büyük ilerleme onlara göre bu! Sıraladıkları saçmalar bari kendi uydurmaları olsa...”

“İnsan utanıp geri dönmesini bilmeli!”

“Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde.."

“Sırf kalp kırmamak, kendime yakışanı yapmak için cevap veremediğim herkes kendini haklı zannetti…”

“Akıllıca davranışlarda bulunmak için yalnızca akıl yetmez.”

“Her şey insanın elindedir ve o her şeyi sırf korkaklıktan kaçırır elinden. Bu apaçık bir şey artık. Acaba insanlar en çok neden korkar? En çok yeni bir adım atmaktan, yeni bir söz söylemekten korkarlar.”

“Ben ölümlü bir insandan başka bir şey değilim. Duyguları olan, empati yapabilen, biraz bir şeyler bilen ve artık herhangi bir beklentisi olmayan biriyim..”

“Yüz tavşanın bir at etmemesi gibi yüz şüphe de bir gerçek etmiyor.”

“Bazı incinmeler vardır, ne kadar istenirse istensin unutulamaz efendim.”

Oblomov Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 

Oblomov Kitabında  Geçen  Özlü Sözler


Her türlü kötülüğe rağmen insan olarak kalabilmiş büyük bir insandır Oblomov. Kitabı okumanızı mutlaka öneririm. İnsan okudukça çok şey öğreniyor ve gelişiyor.


Kitapta geçen anlamlı sözler şunlardır:

“Hiçbir şeyden umudu kesmemeli. İnsan kendini bir bıraktı mı yandı!”

“Istırabına sabır ile katlanırdı, çünkü nedenini başkalarında değil, kendinde arardı.”

“İnsanlık ufak paralar haline gelmiş.”

“Ben mutlu insanları bilirim. Nasıl sevdiklerini gördüm. Ruhlarından hayat ve hareket taşar..”

“Hatıralar mutlu bir hayatın hatıraları olursa güzeldir; insana güç kapanmış yaraları hatırlatınca acı şeylerdir.”

"Herkes sevdikleri için iyi insan sayılırlar; oysa kimseyi sevmezler ve kötü olmadıkları için iyidirler."


“Başımdan öyle büyük felaketler, kasırgalar da geçmedi. Hiçbir şey kaybetmedim. Vicdanımda hiçbir leke yok, cam gibi tertemiz, gururumu kıracak hiçbir şey olmadı. Tanrı bilir niçin hayatım böyle harcandı gitti.”

“Mutluluğumuzu boş kuşkularla bulandırmayın, yoksa kaçar gider..”

“Dostluk, genç bir kadınla genç bir erkek arasında aşk olmadığı zaman ya da ihtiyarlar arasında bir aşk anısına dönüştüğü zaman iyi bir şeydir.”

“ Sanırım yaşamaya bile üşeniyorsun. - Öyleyim sanırım. - Peki özellikle sevmediğin şey ne? - Her şey. Bu aralıksız koşuşturma, sıradan tutkular, açgözlülükler, birbirinden üstün olma arzusu, dedikoduculuk, insanı baştan aşağı süzmeler...”

“Acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar?”


"İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak? "

“Halbuki sevgide de rahat yok. O da değişiyor, durmadan değişiyor.. Bütün hayat gibi.”

“Bir kadın için en önemli mesele, yaşamasını bilmek, kendisine hakim olmak, düşünce ile karar, kararla gerçekleştirme arasında bir denge kurmaktı.”

“Belki de uyku, miskin hayatın ebedi dinginliği, hareketsizlik, yıkıcı korkuların, maceraların ve tehlikelerin olmayışı, insanı, doğal dünyanın ortasında başka, olmayan bir dünya yaratmaya, aylak hayallerine orada bir cümbüş ve eğlence yahut sıradan şeylerin ve kendi varlığı dışında olan bitenlerin sebeplerini orada aramaya zorluyordu.”

“Kurnazlık, pek az şey alabileceğin değersiz bir bozuk paradan farksızdır. Ufak bir bozuklukla bir-iki saat yaşayabilirsin, kurnazlıkla da bir şeylerin üzerini örtebilir, kandırabilir, hile yapabilirsin ama uzak ufukları görmeye, büyük ve temel bir hadisenin başını ucunu bir araya getirmeye yetmez kurnazlık.”

“Birbirinin iyi yanlarından zevk alıp kötü yanlarına kızmamak için büyük bir yaşama deneyimi, akıl olgunluğu ve insan sevgisi gereklidir.”

“Dostların gözlerinde yalnız sevgi görürsün. Şakalarında kötülük yoktur... her şey saf ve temizdir."


"İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat”.

“Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir, sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen adama el uzatın, mahvolan bir adamın haline ağlayın, onunla alay etmeyin. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.”

Kırk Kere Söyledim Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 Kırk Kere Söyledim Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


Profesör Doktor Ziya Selçuk’un çocuklar ile ilgili yazdığı Kırk Kere Söyledim kitabı yetişkinlerin mutlaka okuması gereken bir kitaptır. Çocuklara sürekli emir vererek, onları  baş belası gibi görerek çocuk yetiştirilmez. Çocuk sevgi, ilgi ve  samimiyet ile büyür, gelişir ve çevresine de bunu yansıtır. Kitapta geçen anlamlı sözler şunlardır:

 “Çocuklarla konuşurken kullandığımız dil, biz daha farkına varmadan bir kişilik inşasını hayata geçirmektedir.”

“Biz "çocukla iletişim" deyince nedense çoğunlukla "Biz söyleyeceğiz, anlatacağız, çocuk dinleyecek; biz isteyeceğiz, çocuk yapacak" kabilinde bir iletişim şekli anlıyoruz.”

“Başkalarını dinleyebildiğimiz, hislerimizi, düşüncelerimizi onlarla paylaşabildiğimiz ve olup biteni anladığımız andan itibaren oluyoruz, insanlaşıyoruz.”

“Çocukların okulda ve evde daha çok soru çözecekleri değil, daha çok soru sorabilecekleri bir ortama ihtiyacı var.”

“Ailede iyilik, iyilik olsun diye yapılmaz; göz yummak gibi bir bilinçle değil, göz kırpmak gibi kendiliğinden yapılır.”

“Çocuğunuz eşyaları kırıp dökebilir; koşarken, oynarken, tırmanırken, arkadaşlarıyla iletişim kurarken hata yapabilir. Çünkü öğrenmek için bu deneyime, bir üst seviyeye çıkmak için bu hatayı yapmaya ihtiyacı vardır. Diğer yandan örneğin anne-baba, çocuğa kendisine zarar verir endişesiyle makas vermezse, elini keser endişesiyle portakal soymasını engellerse bu durumda çocuğun hata yapmasının önüne geçilir ancak beceri gelişimi zayıf kalır, ileriki yaşantısında zorluk çeker.”

“İhmal ettiğimiz her şey bir gün mutlaka intikamını alır.”

 

 

“Başkalarını dinleyebildiğimiz, hislerimizi, düşüncelerimizi onlarla paylaşabildiğimiz ve olup biteni anladığımız andan itibaren birey oluyoruz, insanlaşıyoruz.”

“Çevrenin kötü olması çocuğun kötülüğe davet edilmesini gerektirmez. Varoluşun amacı her şeye rağmen hakikate, iyiye, doğruya, güzele yönelmeyi gerektirir. İyilikle kötülüğün mücadelesinde umudun ve temiz kalmanın tarafında olmak bir ahlak testidir aynı zamanda.”

Çocukları “büyüklerden” yadigar “Büyüğünü say, küçüğünü sev,” klişesiyle eğitmeye kalkmadan önce sevgisiz kalmış büyükleri ve etraflarındaki yetişkinler tarafından “sayılmamış”, görmezden gelinmiş küçükleri hatırlamak gerek.”

“Çocuk fikirlerine, bakış açısına, seçimlerine saygı duyulduğunda; yetişkinse karşılıksız sevildiğini hissettiğinde daha güçlü bir şekilde ayakta durabilir.”

“Bugünün çamaşırları dünkü güneşte kurumaz.”

“Çocuk, tamdır. Yaşam bu tamlığı kusursuzluğa, kemale erdirme sürecidir. Çocuk gibi kalabilmek, çocuk gibi düşünebilmek, çocuk gibi yaşayabilmek, gülebilmek, hatta uyuyabilmek aslında hepimizin varmak istediği nokta, yani kamil insan olma çabamızın serüveni… Yapmamız gereken çocukların seviyesine inmek değil, o seviyede kalabilmek ve o seviyeyi koruyup geliştirme çabasını gösterebilmek. Şairin meramıyla çocuğu “göklerden gelen bir yadigar gibi” görerek ruhumuzu süslemek.”

Kırk kere uyarıldığı hâlde yine aynı şeyi yapmaya devam eden çocuk ne demek ister? "Bak anne, bak baba. Bir kere uyar“Bazı ebeveynler çocuğun kişisel, sosyal, kültürel özelliklerini ne olursa olsun, ergenliğe girdiği anda ilişkilerinin zaten bozulacağına baştan kendilerini şartlayarak yola çıkıyorlar. Böylece ebeveynler ergenlerin hormonlarının etkisiyle göstermeye başladıkları “isyanların” kendi şahıslarına, otoritelerine ve çocuk yetiştirme tarzlarına hakaret eder nitelikte olduğu yanılgısına kapılabiliyor. Ne de olsa “her zamanki kurallar” altında çocuk daha önce sorun çıkarmadı, öyle değil mi? Şimdi niye böyle? Esas isyanın kendilerine değil, bedenleri, zihinleri ve ruhlarındaki anlamlandıramadıkları değişime olduğunu bir türlü anlayamıyorlar. Daha önce hiç karşılaşılmayan eylem, duygu ve düşüncelerle ortaya çıktığında ve “ergen” denilerek sorunlu ilan edilen çocuk baskıyı da görünce farklı doyumlar, yeni onaylar aramaya başlıyor. Kolay değil.”dın ama yaptım. İkinci kez söyledin, yine yapmaya devam ettim. Üçüncü kez de aynı şey oldu. Peki, siz hangi akılla ilk üç denemede işe yaramayan bir şeyi otuz yedi kez daha söylüyorsunuz? Cümleyi değiştirin, üslubu değiştirin, tekniği değiştirin. Bir şeyleri değiştirin işte!"


 

“Unutmayalım , çocuk özümüzün özüdür. insanın özü , özüne hiç yük olur mu ?”

“Uydurmak hep olumsuz çağrışımlarla kullanılıyor, istenmiyor. Çocuklarımız uydurmasın istiyoruz. Oysa kelimenin kökü ve sözlük anlamı daha ziyade olumlu içerikler taşıyor. “Uygun kılmak, yakıştırmak, düzmek, icat etmek, olmayan bir şeyi yaratmak, uymasını ya da uymalarını sağlamak, düş gücünü kullanarak gerçekdışı bir şey söylemek…

 

 “Daha fazla aile bireyinin sohbetine maruz kalmak çocuğun kelime ve deneyim dağarcığını geliştirir. Bu tutum çocuğun toprağa daha fazla, daha sağlam kökle tutunan ağaçlar gibi güçlenmesine, özgüveninin artmasına vesile olur. Elbette geniş aile üyelerinin de bu bilinçte olması koşuluyla…”

“Toplumun beklentilerine göre davranan ailelerde çatışma kaçınılmazdır. Aile kendi içinde bir toplumdur, takımdır, ekiptir. Kararları kendi içinde alır.”

“Dile uzak, doğaya uzak, insana uzak, kültüre uzak, yaşadığı zaman uzak insanın kendi özüne yakın olmasını beklemek, çekirdeği toprakla buluşturmadan topraktan bize bir erik ağacı vermesini beklemek gibidir.”

“Oysa çocuğun yerde, toprakta, suda oynaması bedava sağlık hizmeti gibidir. Stresi azaltma, mikroorganizmalarla tanışarak bağışıklığı güçlendirme, alerji riskini azaltma gibi faydalar uzmanların ortak kanısı. Ruh sağlığı açısından da son derece olumlu katkıları olan bir hareket çocukların yerde, toprakta, suda, çamurla oynaması.”

“Çocuğun doğası kendi hamurunda, çamurunda var olana yönelmeyi ve o potansiyele hürmet etmeyi gerektirir. Bunu fark etmek için çocukların büyüyüp “Bu benim hayatım, saygı duy,” diye yüzümüze yüzümüze konuşmasına gerçekten gerek yok. Bu, çocuğun hayatı ve bu hayat yolculuğuna çekmeden, itmeden, engel olmadan eşlik etmek mümkün…Bizden beklenen; çocuğun ihtiyacı olan sınırları, hizaları sevgiyle, şefkatle yoğurup sessizce sergilemek.”

“Çocuğun büyük olmaya yönlendirilmesi, “Büyü artık!” denilerek büyümeye teşvik edilmesi ve hatta zorlanması, onların küçükken doğal olan davranışı ileriki yaşlarda olmadık ve istenmedik biçimde yaşamak zorunda kalmalarına sebep olabiliyor. Örneğin ergenlik çağında çocuk için son derece doğal olan davranışların ileriki yaşlarda patolojik biçimde gösterilmesinin ve kişinin ellili yaşlarda dahi ergenliğini üzerinden atamamasının kapılarını aralıyor. Çocuklardaki bu büyüme hissinin tetikleyicisi olan yetişkinler, davranışları ve sözleriyle bu durumu kamçılıyor. Çocuklarımızın haline bir baksanıza; her biri yetişkin olmak, bir an önce büyümek, çocukluktan kurtulmak için beyhude bir çaba içerisindeler. Küçücük çocukların giyim kuşamları, saçları ve -şaşırtıcı olmakla birlikte- makyajları tıpkı bir yetişkine benziyor; bazen sosyal medya üzerinde izlediğimiz videolarda bir çocuğun öfkesinin bir yetişkinin öfkesine ne kadar yakın olduğunu fark ediyoruz. Bunun sebebini çocuğun/çocukluğun doğasında değil, yetişkinin yönlendirmesinde aramak gerekiyor.”

“Ben sizin ödünç fikirleriniz ve kimliğinizle yaşamak istemiyorum. Kendi gökyüzümü inşa edeceğim.”

“Çocuklardaki büyüme hissinin tetikleyicisi olan yetişkinler, davranışları ve sözleriyle bu durumu kamçılıyor. Çocuklarımızın haline bir baksanıza; her biri yetişkin olmak, bir an önce büyümek, çocukluktan kurtulmak için beyhude bir çaba içerisindeler. Küçücük çocukların giyim kuşamları, saçları ve şaşırtıcı olmakla birlikte makyajları tıpkı bir yetişkine benziyor; bazen sosyal medya üzerine izlediğimiz videolarda bir çocuğun öfkesinin bir yetişkinin öfkesine ne kadar yakın olduğunu fark ediyoruz. Bunun sebebini çocuğun/çocukluğun doğasında değil yetişkinin yönlendirmesinde aramak gerekiyor.”

 “Patoloji psikoloji dersimizde bir hocamız "hastayı zamanından önce iyileştirmemek lazım, yoksa kendisine yeni bir hastalık bulur demişti."

İki Yeşil Su Samuru Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 İki Yeşil Su Samuru Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


“ Birinin iyi niyetini istismar etmek, o iyi niyetin başkalarına sunulmasını da yok eder.”

“Kıskançlıkla nazar arasında benzer bir kimya olduğunu anlatmıştı birisi. İkisi de negatif elektronlar saçar çevreye. Tek farkı, birincisi sahibine, ikincisi yöneltildiği kişiye zarar verir, demişti.”

'Kullanılmış hayat'ı olan bir insanla yeni bir yaşam kurmak zordur!

“Yaşamın kimi yerlerinde, bir iğne deliğinden geçiyor kişi. Geçebilirse ilerliyor, geçemezse yerinde kalıyor..”

“Kendini tanımadan, ne istediğini bilmeden ciddi ilişkilere girmek, bir insanın hem kendine hem de karşısındakine yapabileceği en büyük haksızlıktır.”

“İyi ama, kendini sevmeyen, kimi sevebilir ki?”


“Yaşamın kimi yerlerinde, bir iğne deliğinden geçiyor kişi. Geçebilirse ilerliyor, geçemezse yerinde kalıyor. Yerinde saymaksa, geri kalmak değil midir?”

“Düşünmeyi annem öğretti bana, dahası, düşünmenin de bir eylem olduğunu.”

“Fiziksel hastalığı olan Aspirin ya da Tylenol alır, ruhu ağrıyansa karar alır. Öyle yaptım.”

“Güvensizlik ve belirsizlik, bir çocuğun gelişimine vurulabilecek en öldürücü darbedir.”

“Bir birinin en yakın çocukluk şahidi, ancak kardeşlerdir.”


“İki yıl sonra öldüğünde ölüm raporuna, “yetmiş dokuz yaşında beyin kanaması” yazıldı. Bence ölüm nedeni yürek kanamasıydı çünkü insan mutsuzluktan ölebilirdi.”

“Kıskançlıkla nazar arasında benzer bir kimya olduğunu anlatmıştı birisi. İkisi de negatif elektronlar saçar çevreye. Tek farkı, birincisi sahibine, ikincisi yöneldiği kişiye zarar verir, demişti.”

“İnsanın en şiddetli hayal kırıklığı, kendi kendini uğrattığı değil midir?”

“Çok gençken herkesi, her şeyi, hatta dünyayı değiştirebileceğimizi sanırız. Nasılsa hiç yaşlanmayacak, hiç ölmeyecek ve sonsuza ulaşmayacağızdır. Oysa duvarda tek bir tuğla olduğumuzu ve ancak 'iyi bir tuğla' olmayı başarmakla yükümlü olduğumuzu görürüz bir gün.”

“Bir insana asla ulaşılamayacak anlar vardır. Kim olduğu, neyiniz olduğu, nasıl biri olduğu hiç önemli değildir. Gidilen bütün yolları, girilen bütün kapıları, görünen bütün perdeleri kapalıdır, kimse açamaz!”

“Adlar, yalnızca sembollerdir. Ve biz yaşantımız boyunca sembollerin ardından koşarız.”

“Teşhis koymaktaki güçlük, kabullenmeyi geciktirmeye yönelik umutsuzluktur!”

“Soyut düşünmek, analitik bir düşünce yapısını gerektirir.”

“Yaşantısının çocukluktan sonraki 'kendine ait' yıllarını yalnız yaşayarak geçirenler, daha sonra en uyumlu, en heyecanlı ve verimli beraber yaşamlarda bile, yalnızlıklarını özlerler. Bunun, birlikte olunan kadın/erkekle hiç ilgisi olmadığını tamamen kişisel bir gereksinme, alışkanlık ve durum olduğunu, ancak bilenler anlarlar.”

“Mutlaka meslek sahibi olmalısın Nergis! Bir kadının en kıymetli mesleği, 'anne' ve 'eş' olmadan önce sahip olacağıdır.”