Sevgi Temasını İşleyen Şiirlerden 5 Tanesini Derleyiniz.

 

Sevgi Temasını İşleyen Şiirlerden 5 Tanesini Derleyiniz.


Dünyayı kurtaracak olan şey sevgidir. Çünkü sevginin olduğu yerde savaşlar olmaz, barış ve kardeşlik olur. Bunun devam etmesi için insan insanın kurdu olmamalı, insan insanın derdi olmamalıdır. İnsan, insanın çaresi olmalı, yardımcı olmalıdır.

Sevgi ile ilgili derlemeler şunlardır:

 

1) Sevgi ve Dostluk:

Kavgayı,
bir yaprağın üzerine yazmak isterdim.
sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye...

Öfkeyi,
bir bulutun üzerine yazmak isterdim.
yağmur yağsın bulut yok olsun diye...

Nefreti,
karların üzerine yazmak isterdim.
güneş açsın karlar erisin diye...

...Ve dostluğu ve sevgiyi,
yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim.
onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye...

 Yılmaz Güney

 

2) Sevgi Duvarı:

 

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler Hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can Yücel


 

3) Sevgi İnsana Yakışır:

 

Gönül eliyle dikilen
Sevgi insana yakışır
Aşkın oduyla tutuşan
Sevgi insana yakışır

Seherde ağlayıp öten
Burcu burcu hasret tüten
Yusuf'u zindana atan
Sevgi insana yakışır

Sevgi haktan ibarettir
Gönüllerde işarettir
En büyük bir ibadettir
Sevgi insana yakışır

Akarsu'yum sevgi güzel
Dilde güzel telde güzel
Dosta giden yolda güzel
Sevgi insana yakışır

Muhlis Akarsu


4) Sevgi

 Derler ki, çakal da, köstebek de
aslanın susuzluğunu giderdiği
aynı ırmaktan su içer.

Ve kartal ve akbaba gagalarını
aynı leşe daldırırlar,
ölünün huzurunda
barış içinde, beraberce.

Tanrısal eliyle arzularımı dizginleyen,
ve onura ve gurura olan açlığımı
ve susuzluğumu arttıran sevgi...

İçimde güçlü ve değişmez olanın,
zayıf benliğimi baştan çıkaran
ekmeği yemesine,
şarabı içmesine
izin verme

Varsın aç kalayım,
ve yüreğim kavrulsun susuzluktan,
ve ölüp yok olayım;
yeter ki senin doldurmadığın bir bardağa
veya senin kutsamadığın bir kaseye uzanmasın elim.

Halil Cibran

 

5) Sevgi ve Sen

Sevgi ne demek bilen var mı,
Nerden bileceksiniz sevgiyi,
Sevgiden anlar mısın, benim gibi,
Sevgiyi sever misin, benim gibi,
Ama nerden bileceksin ki sen sevgiyi,
Benim kadar sevseydin sevgiyi,
Belki o zaman anlardın sevginin önemini....

Yılmaz Güney

Nasreddin Hoca Fıkralarından 5 Tane Örnek

 

Nasreddin Hoca Fıkralarından 5  Tane Örnek

Hazır cevap ve nüktedanlığı ile tanınmış olan Nasreddin Hoca bizim kültürümüzde önemli bir yere sahiptir.


1) Cenaze: Bir gün Nasreddin Hoca’ ya sormuşlar: “Hocam, cenaze töreninde bir tabutun neresinde gitmek gerekir.” Nasreddin Hoca da soruyu sorana şu cevabı vermiş: “İçinde gitme de, neresinde gidersen git.”

 

2) Oğlun Olayım: Nasreddin Hoca’ya bir gün yaşlı ve komik bir komşusu onu sinir etmek ve onunla dalga geçmek için için şunu söylemiş:  “Yazık, anan erken öldü. Ölmeseydi ananla evlenirdim ve sen benim oğlum olurdun” demiş. Nasreddin Hoca bu, kalır mı laf altında: “Gerçekten oğlun olmamı istiyorsan hâlâ geç değil. Kı­zını bana ver, gene oğlun olayım demiş.

3)  Ben uyuyorum: Nasreddin Hoca bir gün şehre gidip orada da hana varmış. Gece yarısını handa geçirecekmiş. Tam uyumaya başlayacakken bir  arkadaşı seslenmiş:

- Hocam uydunuz mu?

- Buyurun bir şey mi var demiş hoca

- Arkadaşı da biraz borç para isteyecektim hocam demiş.

- Hoca da  derhal horlamaya başlamış ve “ ben uyuyorum” demiş.


4) Ben de Birisini Tıraş Ediyorlar Sanmıştım: Nasreddin Hoca bir gün  berbere gider. Tıraş olmak için berber koltuğuna oturduğunda ustanın olmadığını fark eder ama, iş işten  geçmiştir. Çünkü berber çırağı çoktan Hoca’yı tıraş etmeye başlamıştır bile. Berber çırağının Beceriksizliği,  hakaretleri, konuşma tarzı hocanın hoşuna gitmemiş ve hocanın keyfi kaçmış. hareketleri. Tam bu sırada komşu dükkândan garip garip sesler gelmez mi? Sanki orda bir öküz böğürüyor. Hoca, berberi biraz oyalamak için;  “Bu ses nedir?” deyince berber çırağı;  “Önemli bir şey değil, komşumuz nalbanttır; herhâlde öküze nal çakıyor.” der.   Bu sözleri işiten Hoca rahatlar ve şu cevabı anında yapıştırır:   “Oh, çok şükür, ben de birisini tıraş ediyorlar sanmıştım.” der. 

 

5) Bugünlerde Ay Alıp Satmadım:  Nasreddin Hoca bir gün pazarda dolaşırken yanına bir adam yaklaşır ve;  “Hocam, bugün ayın kaçı?” der.  Hoca, adamın niyetini anlamış olmalı ki;  “Arkadaş, bugünlerde hiç ay alıp satmadım, bilmem.” cevabını verir. 

Atatürk’ün Yaşadığını Varsayarak Onunla Bir Röportaj Yapınız.

 

Atatürk’ün Yaşadığını Varsayarak Onunla Bir Röportaj Yapınız.


Öncelikle sizi büyük bir sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Mustafa Kemal Atatürk’üm. Çünkü siz hepimizin kalbinde yer edindiniz ve kalplerde kalmaya da sonsuza kadar devam edeceksiniz.  Sizi gördüğüm için hem heyecanlı hem de çok mutluyum.

Size sorularım var izniniz olursa sorabilir miyim?

Mustafa Kemal Atatürk: Şeref duyarım milletimin onurlu ve güzel çocuğu.

- Atam izin verirseniz size sarılabilir miyim?

- Mustafa Kemal Atatürk: Tabi güzel kızım gel bakalım, sarıl.

- Öğrenci: Mustafa Kemal Atatürk’üm bu millet neden sizi çok seviyor ve size olan sevgisi her geçen gün daha çok artıyor?

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletim vatansever olan insanları seven samimi bir millettir. Çünkü ben onlara onlar da bana çok bağlı ve biz kurtuluş mücadelesini milletimle kazandık. Her anımda onlar bana destek oldu, yeri geldi ben onlara yol gösterdim, yeri geldi onlar bana yol gösterdiler..

- Öğrenci: Neden tüm varlığını milletinize bağışladınız.

- Mustafa Kemal Atatürk: Mal ve mülk bana ağırlık verir,  onları asil sahibi olan milletime bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar?  Asıl zenginlik insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır.


- Öğrenci: Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşadığınız zorlukları biliyoruz. Her türlü zorluğa rağmen neden pes etmediniz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Zafer, Zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise, "Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım" diyebilenindir.

- Öğrenci: Niçin cumhuriyeti bu kadar çok seviyorsunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresi olduğu için.

- Öğrenci: Cumhuriyet konusunda bizlere neler önerirsiniz?

- Mustafa Kemal  Atatürk: İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.  Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalmalıdır.

- Öğrenci: Öğretmenlik mesleğine neden bu kadar çok önem veriyorsunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır."


- Öğrenci: Efendim sizin ve  en büyük mirasınız nedir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Akıl ve bilim.

Öğrenci: En büyük egemenlik kime ait olmalıdır?

Mustafa Kemal Atatürk: Milletime.

- Öğrenci: Büyük adam olmak için ne yapmak gerekir?

- Mustafa Kemal Atatürk:  Büyük adam olmak, kimseye yaltaklanmamak, kimsenin gözünü boyamamak, ancak ülke için gerçek zorunluluğun ne olduğunu görmek ve doğruca bu amaca yürümektir. Herkes kendi görüşüyle ortaya çıkacak, herkes seni yolundan döndürmek isteyecektir. Olsun, sen yine bildiğinden hiç şaşmayacak, tuttuğun yolda devam edeceksin. Attığın her adımda önüne engeller dikilecektir. Ama sen, kendinin büyük değil, aksine küçük ve güçsüz olduğunu kabul eder, hiçbir yerden yardım  ummaz, hiçbir destek beklemezsen, sonunda bütün engelleri aşarsın. O zaman biri çıkıp seni büyük adam olarak nitelendirirse, sana bunu diyenlerin yüzüne sadece gülüp geçeceksin.

- Öğrenci: Size göre nasıl bir ülke vatan değildir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir. "Eğer, vatan denilen şey, kupkuru dağlardan, taşlardan, ekilmemiş sahalardan, çıplak ovalardan, şehirlerden, köylerden ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı.

- Öğrenci: Cahil diye kastettiğiniz kişiler kimdir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören alimler çıkabilir."


- Öğrenci: Sizin için dünyadaki en büyük mükafâat nedir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Benim için dünyada en büyük mükâfaat, milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır.

- Öğrenci: Size göre en önemli makam nedir:

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.

- Öğrenci: Vatan evlatlarına nasıl bir öneride bulunursunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.

- Öğrenci: Biz çocuklar ile ilgili ne demek istersiniz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.


Öğrenci: Türk kadını hakkında neler söylersiniz:

- Mustafa Kemal Atatürk: Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim' diyemez.

-  Öğrenci: Sevgili Mustafa Kemal Paşam benimle bu konuşmayı yaptığınız için size minnettarım efendim. Sağlıklı ve uzun yıllarınız olsun. Her zaman milletimizin başında olunuz inşallah.

Mustafa Kemal Atatürk: Var olasın güzel kızım, sizler de yaşayın, mutlu olun ve cumhuriyete hep sahip çıkın.

Mırıldanan Çocuk Kitabında Geçen Sözler

 

Mırıldanan Çocuk Kitabında Geçen  Özlü Sözler


Bir ev kedisi ile özel bir çocuğun sıra dışı arkadaşlığını anlatan çok güzel bir kitaptır.  Kitapta; otizm, dostluk, dayanışma, aile ve komşuluk bağlarıyla ilgili kalbe dokunan bir hikâye anlatılır. Okurken hem duygulanacak, hem kendinizi iyi hissedeceksiniz. Otizmli bir çocuk ve meraklı bir ev kedisi olan Pepe’nin sıra dışı arkadaşlığı anlatılır.

Kitapta geçen anlamlı sözler şunlardır:


“Yine de insanların bir araya gelmeleri bazen hoşuma gider. Yani en azından fikir olarak. Birçok insanın toplanıp bir şeyleri kutlaması hoşuma gider çünkü bu, bir araya geldikleri o günün diğer günlerden daha önemli olduğunu söylemenin bir yoludur. İnsanların gözlerine, gülüşlerine, birbirlerine sarılmalarına bakınca aslında o günün doğum günü olmasının ya da birinin bin üç yüz otuz metre yükseklikteki bir yaz kampından dönmüş olmasının çok önemli olmadığını anlarım. Hayır, bunun bir önemi yoktur. İnsanlar, aslında bir arada olmayı kutlar. Ve bu çok güzel bir şey.”

“Biz kediler insanların hasta olduğunu hemen anlarız çünkü insanların hasta olduğu ortamdaki hava ağırlaşır.”

“Otizmli çocukların çok özel ihtiyaçları vardır.”

“Yani sonuçta tüm canlıların, insanların, hayvanların(evet, hatta köpeklerin bile) içinde biraz da olsa kedilik var.”

"Şu insanlar ne kadar da tuhaf varlıklar, konuşmaya başlıyorlar ama dinlemeyi hiç istemiyorlar."

"Haklı bir sebebiniz varsa işleri yoluna koymak için daha fazlasını yapmanız, hatta imkansızı başarmanız gerekir."


"Çünkü bütün varlıkların bazen özgür olmaya, güneşe ve kendine benzeyenlerle konuşmaya, dışarıdaki dünyayı görmeye ihtiyacı var. Yoksa delirirler ya da yavaş yavaş ölürler."

“Bu dünyada hiçbir şey belli olmuyor işte, bazen iyi şeyler yapmasını hiç beklemediğin kişiler seni şaşırtabiliyor.”

“Kitap okumak çok güzel. Hayırla bir kitabın içine girmek, kitap okurken onun sesini duymak, kelimeleri söylerken nefes alışverişini hissetmek çok güzel. Akıp giden hikâyenin bir müzik gibi seni de alıp götürmesi, biri seni kucaklamış gibi içini ısıtması çok güzel. Okumanın bu kadar güzel bir şey olduğunu bilmiyordum doğrusu.”

"İnsanlarla yaşamanın bazı güzel tarafları vardır... İnsanlarla yaşamanın kötü tarafı ise onların insan yani pek de zeki olmayan yaratıklar olmasıdır."

“Üzüntü hastalığı insanların yakalandığı bir hastalıktır. Bu hastalığa nasıl yakalandıklarını tam olarak bilmiyorum ama genellikle hayatta başlarına gelen şeyler yüzünden oluyor.”


“Çiçeklerin bile birilerine ihtiyacı vardır. Yoksa sararıp solarlar. Çiçeklerin başına bu geliyorsa çocukların başına neler geleceğini siz tahmin edin!”

"Aslında bütün mesele bu. Yani birine bir konuda, daha önce hiç sahip olmadığı bir fırsat vermek çok da zor değil. Bu dünyada yapacak başka neyimiz var ki?"

“İşte, diye düşündüm kendi kendime, aslında iletişim kurmak ne kadar da kolay. Anlaşmak için bir hareket, bir bakış, biraz çaba yeterli olur.”

“Biraz samimi olmak çok çaba gerektirmiyor.”

"Bir anneyseniz ve uzaklarda, bin üç yüz otuz metre yükseklikteki bir dağda bir çocuğunuz varsa bir hafta çok uzun bir zamandır."

“İnsanlara derdini anlatmanın ne kadar zor olduğunu düşünüyordum .Oysa biz hayvanlar birbirimizi ne kadar da kolay anlıyoruz. Köpek, kedi, inek, cırcır böceği, kurbağa olmamızın bir önemi yok. Havlamamız, miyavlamamız, melememiz, cıvıldamamız, vıraklamamız hiçbir şeyi değiştirmez. Biz hayvanlar çok kolay anlaşırız.”

Atatürk Konulu 10 Şiir Örneği

 

Atatürk Konulu 10 Şiir Örneği


Mustafa Kemal Atatürk bu milletin kalbinden hiçbir zaman silinmeyecek olan, adına kitaplar yazılan, şiirler yazılan büyük bir kahraman, büyük bir lider olmuş ve zamanı gelince de aramızdan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal hayatı boyunca vatanı için çalışmış, vatan sevgisi yüreğine işlemiş büyük bir komutandır, büyük bir dehadır. Onun ilke ve inkılaplarını elimizden geldiği kadar yaşatmaya devam etmeliyiz.


Mustafa Kemal Atatürk için yazılan şiir örneklerinden bazıları şunlardır:

1) ATATÜRK

Türk'ü ölümden
Odur kurtaran
Odur yeniden
Türklüğü kuran.

Yaptığı ordu
Düşmanı kovdu.
Ulusu, yurdu
Odur yaratan.

Türk'ün dileği
Onun ereği.
Yüce yüreği
Türklüğe vatan.

Bu memleketi,
Cumhuriyeti
Canıyle etti
Bize armağan.

Atamızsın sen,
Adımız senden.
Yürür izinden
Sana inanan.

Ülküm yürüsün,
Türklük büyüsün
Sen Atatürk'sün
Ey yüce Başkan!


Hasan Ali YÜCEL

 

2) AĞIT - DESTAN

Bir ağıt söyleyeyim, dağlar dilinden
Dumlu'dan Ağrı'ya ün gitsin gelsin!...
Destanlar duyulsun tarih yolundan,
O günden dünlere şan gitsin gelsin...

Çekin küheylanın atlasın binsin,
Al yelelerinde yankılar dönsün.
Afyon'dan İzmir'e ordular insin.
Süngü uçlarından can gitsin gelsin...

Neymiş yarım?! Sancak çekilsin uca,
Sılasın göklerde yüceden yüce
Sormak lüzum değil, halimiz nice?
Yanan yüreklerden kan gitsin gelsin...

Sen ey yayda bir ok gibi kurulu!
Bir ok değdi, düştün yere yaralı!
Dört yanında ak mermerler örülü,
Sars devir bunları, sin gitsin gelsin...

Gökyay'ım neylesin ıssız çağlarda!
Bir ağlar bir güler, durmaz kararda,
Bir başka dağ gibi sen dur dağlarda,
Akşamdan sabaha gün gitsin gelsin...

Orhan Şaik GÖKYAY

 

3) ATATÜRK

Atatürk dedim iptida
Önümü ilikledim.

Nasıl söylerim öldüğünü
Atatürk'üm karşımda,
Yatmış uyumuş karlar üstüne
Kalpağı başında.

Nasıl söylerim öldüğünü
Çenesine uzanmış eli
Atatürk'üm çıkar Kocatepe'ye
Dalgın, düşünceli.

Nasıl söylerim öldüğünü
Elinde beyaz tebeşir
Geçmiş tahta başına
Atatürk'üm ders verir.

Nasıl söylerim öldüğünü
Başında yeni şapkası
Yola çıkmış yürümüş
Kalabalık arkasında

Nasıl söylerim öldüğünü nasıl
Bir ışık vurmuş yüzüne
Atatürk'üm bakıyor besbelli
Çekidüzen verelim üstümüze.

İlhan DEMİRASLAN

 

4) 10 KASIM

Sabahlar, her zaman güzel değildir,
Her zaman ayrılık akşamla gelmez.
Al atlar sırtında hoyrattır fecir,
Hoyrattır, ne kalpler kırmıştır, bilmez.
Sabahlar her zaman güzel değildir.

Vakti, bir yerinden bölünce şafak
İri ve rüyalı gözlerle müphem;
Nur olmuş içimde sanırım ak pak
Ayrı bir mânada korktuğum adem,
Eski düşüncemde, rahat ve uzak.

Fethe çıkmış gibi duyarım birden
Eşsiz gururunu bir cihangirin.
Ufuklar üstünde yüzen tekbirden
Vatanca büyümüş asil ve derin
Bir matem tütmekte şimdi fecirden

Nefti yalnızlığı başlar zamanın
Mağfiret ürperir, dağılır, uçar.
Ölüm korkusuyla dolu bir anın
Müphem uzletinde ebedî ruhlar;
Nefti yalnızlığı başlar zamanın.

Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur,
Bir garip hali var Dolmabahçe'nin;
Hala içimizde yüzen gecenin
Aydınlık bilmeyen devamı durur,
Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur.

Ruh için, ölümsüz, derler cihanda,
Her mevsim onunla güzel her seher
Bütün esatiri parçalasan da
Atatürk önünde mağlupsun kader!
Ruh için, ölümsüz derler cihanda.

Vehbi KIZILGÜN 


 

5) ATATÜRK

Ey sanki alev saçlı zafer küheylaniyle
Kurtardığın vatanda en yüce şehsüvarsın,
Bir şimşek çağlayanı haliyle Türk kanıyla
Aldığı şâna lâyık bir tarihte bir Sen varsın.

Erişmez vasfına hiçbir rebabın sesi
Sen yükseksin ilhamın yıldızlı göklerinden,
Dehâdan kanatlanan kılıcının şulesi
Ebediyette olmuş bir murassa kasiden,

Kızıl gökte parlayan Ay-yıldızın nurusun.
Sen en büyük milletin, Türklüğün gururusun
Bu yurdun timsalisin bugün bütün cihanda
Gözler, gönüller senin, senin şeref de şan da!

Enis Behiç KORYÜREK

 

6) ATATÜRK İÇİN

Tuttun elimizden çıktık sefere,
Kurtardık vatanı, milleti Atam.
Serdik kör denilen talihi yere,
Zaferdir savaşın nimeti Atam.

Dağlar altımızda at oldu bizim.
Sen dedin:-Uyan Türk! Açıldı gözüm.
Sakarya suyundan yununca yüzüm,
Bilindi Türklüğün kıymeti Atam.

Duyarım, dalgalar sahili döğer,
Sen sade bir "Paşa" olaydın eğer
Yine kalbimizde alacaktın yer,
Sensin bu vatanın ziyneti Atam.

Bir eşin var mıydı civanmertlikte?
İyi ettik sana "Ata" dedik te;
Sevgin göğsümüzde, eller tetikte,
Sendin bize Tanrı himmeti Atam

Her Türk olan "Atam" der de tutuşur,
İşitir emrini derdi yatışır;
Kâfi bu teselli ona yetişir;
Sana lâyık olmak niyeti Atam.

Osman ATİLLA


 

7) ŞU SONSUZ KOŞU

Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.

Ata'nın rüyasına gelincikler sun,
Emek bahçelerinin güzel gülünü.
Biz sonsuz bir sabahtayız... o uyusun,
Sevincimiz coşturur onun gönlünü.

Nasıl çıkmış bir sabah Samsun'dan yola
Dağlardan dağlara o zafer türküsü,
Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,
Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.

Al bayrağım Ankara kalesinde hür,
Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,
Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür
Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.

19 Mayıs'ın hür başına çelenk,
Kiraz mevsimi, gençlik ayı, gül ayı.
Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,
Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.



Ceyhun Atuf KANSU

 

8) MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ

Tükenir elbet
Gökte yıldız denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez.

Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal'im var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez

Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez

Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatih'ler Kanuni'ler ölmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez

Halim YAĞCIOĞLU

 

9) ATATÜRK

Atatürk'üm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler

Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
Atatürk'üm ben ölecek adam değildim der.

Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister.

Cahit Sıtkı TARANCI

 

10) ATATÜRK'ÜN CENAZESİNİ ANKARA'DA KARŞILARKEN

Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,
Gene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.

Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.

Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.

Gene bir memleketin satveti bir tek emeli.
Koca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli.


Çürüyen göğsü için takızaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar.

Ona hicranla... hayır, sade taabbütle eğil;
Ölüdür; doğru, fakat öldüğü hiç belli değil.


Mithat Cemal KUNTAY

Toprak, Zeytin ve Bereket Kelimeleri İle Bir Hikaye Yazınız.

 

Toprak, Zeytin ve Bereket Kelimeleri İle Bir Hikaye Yazınız.


Kış mevsimi sona ermiş, ilkbahar çabuk geçmiş ve artık yaz mevsimi gelmişti. Bizim yaşadığımız şehir ülkemizin en güzel şehirlerinden biri olan Aydın’dı. Babam öğretmen olduğu için kardeşim ve ben küçükken n tayinini buraya aldırmış, buradan da bir tarla almış ve boş zamanlarında annemle birlikte bu güneşi bol olan, toprağı verimli olan tarlaya zeytin ağaçları getirmiş ve birçok zeytin ağaçlarımız olmuştu. Babam hem öğretmenlik yapıyor, öğretmenliğinden arta kalan günler ise zeytin ağaçları ile tek ilgileniyordu. Tarlamızın bir bölümüne incir ağacı, çok az bir kısmına ise çilek ekmiştik. Bunlar emek ve yoğun bir çalışma sonrası büyümüş, gelişmiş ve meyve vermeye başlamıştı. Topraklarımız çok verimli topraklar olduğu için, toprağımız kaliteli olduğu için zeytinimiz çok kaliteli oluyordu. Her türden zeytin ağaçlarımız vardı ve bunları büyütmek, zamanı gelince hasat etmek insana mutluluk veriyordu.

 

Babam bazı hafta sonları öğrencilerini buraya piknik yapmaya getiriyor ve çocuklara olgunlaşmış çilek ve incirlerden ikram ediyorduk. Zeytin ağacı mayıs ayında çiçek açıyor ve ekim ve kasım ayları gibi ise zeytinlerimizi hasat etmeye başlıyorduk. Zeytin bereket demekti. Ayrıca babam  ağaçları ile zamanında ilgileniyor ve onlara bakımını çok güzel bir şekilde yapıyor. Bir gün yine zeytin ağaçlarımızın yanına gitmiştik. Hasat zamanıydı. Babam zeytinleri ile tek tek ilgilenirken bahçemize doğru sıfır model süper bir cip yaklaştı. Bu gelen arabanın içinden zengin görünümlü bir adam çıktı ve babamla selamlaştı. Babam da selamını aldı ve konuşmaya başladılar. 


Babama  zeytin ağaçlarının ve zeytinlerinin çok kaliteli olduğunu söyledi ve tarlayı kendisine satmasını, ne kadar para isterse o kadar para vereceğini söyledi. Babam ise kesinlikle toprağını satmayacağını, onun bu işi sadece para kazanmak için yapmadığını ve bu işten büyük zevk aldığını söyledi. Adam bozuldu ama babam bunu umursamadı bile adam arkasına bile bakmadan arabasına binip gitti. Daha sonra babam ve annem aralarında konuşup toprak da satılır mıymış dedi. Biz ne emekler ettik de toprağı , bu ağaçları bugünlere getirene kadar deyip öfkelendiler. Daha sonra zeytinin hasat zamanı geldi.

 

Zeytinler toplandı ve fabrikaya götürüldü, orada zeytinyağlarımız yapıldı,  annem de zeytinlerimiz  kurdu.  Daha sonra babam kış geldiğinde ara tatilde Kayseri’deki akrabalarının,  arkadaşlarının, dostunun yanına gitti. Akrabalara, eşe, dosta giderken zeytin ve zeytinyağı götürdük. O kadar mutlu oldular ki. Çünkü zeytin ve zeytinyağı çok faydalı ve pahalı yiyeceklerdi ama biz sevdiklerimize her zaman ikramda bulunan bir aileydik. Sattığımız zeytinden  de yüklü bir miktarda para aldık ve o parayı da babam banka hesabına yatırarak bizim geleceğimiz için yatırım yaptığını söyledi ve çok mutlu olduk.

Mutlu Prens Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Küçük Prens Kitabında Geçen Özlü Sözler


 Kitapta; bir prensin altın heykeli ile bir küçük kırlangıcın, şehirlerinde yaşayan fakirlere ve ezilenlere yardım etme çabalarının romantik öyküsünü anlatır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Yaşayanlar her zaman altının kendilerine mutluluk getireceğine inanırlar.”

"Doğrusunu isterseniz, bence bu dünyada vefalı bir dost kadar soylu ve az bulunan bir şey yoktur."

“Yoksulluk kadar büyük bir sır yoktur.”

“Çünkü aşk felsefeden daha bilge, kuvvetten daha güçlüdür."


“Nereyi seversen, orası senin dünyandır.”

“Seyahat insanın zihnini geliştiriyor, bütün önyargılardan kurtarıyor.”

“Sevda ölümsüzdür. Ay gibidir, sonsuza dek yaşar.”

“Gerçek dostluk, bencillikten tamamen arınmış olmalıdır.”

“Yıllar geçti. Dev iyice ihtiyarlayıp elden ayaktan düştü. Artık oyun oynayamıyordu. Onun için büyük bir koltuğa oturup çocukların oyunlarını seyrediyor ve hayranlıkla bahçesine bakıyordu. "Çok güzel çiçeklerim var," diyordu, "ama en güzel çiçekler çocuklar."

“Kıskançlık feci bir şeydir, herkesin kişiliğini bozar.”


"Birçok insan güzel davranışta bulunur," diye cevap vermiş Değirmenci, " ama pek az insan güzel konuşur; bu da konuşmanın çok daha zor ve çok daha makbul olduğunu ispat eder.”

“Hayal gücü olmayan herkes sıradan bir zekaya sahiptir.”

"Hayaller ve gerçekler yarışır. Hayaller hep önde gider ama her zaman gerçekler kazanır.”

“Hoş sözleri herkes söyler, herkes pohpohlar, iltifat eder, ama gerçek dost daima acı konuşur ve dostunu üzmekten korkmaz.”


“Beni dinlemiyor diye susacak değilim. Kendi kendime konuşmayı severim. Hatta en büyük zevklerimden biridir. Sık sık kendimle uzun sohbetler ederim, hatta o kadar zekiyim ki bazen kendi dediklerimin tek kelimesini bile anlamam.”

“Ama düşündüğünü aynen söylemedikten sonra, dostluğun ne anlamı kalır? Hoş sözleri herkes söyler, herkes pohpohlar, iltifat eder ama gerçek dost daima acı konuşur.”

“Anne babaların, çocuklarına karşı çok sabırlı davranmaları gerekir.”

Hayatımızda Sıfatlar Olmasaydı Ne Gibi Değişiklikler Olurdu Konulu Kompozisyon

 

Hayatımızda Sıfatlar Olmasaydı Ne Gibi Değişiklikler Olurdu Konulu Kompozisyon


Hayatımızda sıfatlar ortadan kalksaydı insanların rütbeye değil, makama değil şahsiyete daha çok önem verirdi. Bir insanın karakterli olup olmaması, hoşgörülü olup olmaması, merhametli olup olmaması, empati kurma becerisine sahip olmadığına değer verilirdi. Hayatımızda insan ilişkilerinde ne yazık ki unvanlar, sıfatlar etkili olmaktadır. Mesele zerre kadar kişilik sahibi olmayan, dürüst olmayan, onurlu olmayan insanlar sırf zengin olduğu için toplumun bazı kesimleri tarafından önemsenmektedir.


 Çünkü böyle kimselerin  değer görmesinin nedeni özleri değil sadece paraları, sahip olduğu mal ve mülklerdir. Oysa sıfatlar kaldığı zaman geriye gerçekler karşımıza çıkar. Bu durumda da insanlar kula kulluk etmek zorunda kalmazlar. Dürüst ve güvenilir olan insanların peşinden gidilir. Daha adil bir dünya, daha huzur dolu bir dünya ile karşı karşıya kalırız. İnsana insan olduğu için değer verilir. Bu da insanlığı daha iyi yerlere götürür. 


Gösteriş ve şatafat ortadan kalkar. İnsanların cevizin kabuğuna değil cevizin içindeki özüne değer vermeye başlar. İnsanlar güce tapmaz. Herkes hakkını arayabilir ve kimse haksızlık karşısında susmaz. Çünkü  sıfatlar kalkınca herkes eşit olur ve biricik olur. Hayatımızda sıfatlar olmasaydı yukarıda saydığım gibi değişiklikler olurdu.

Doğan Cüceloğlu’nun Korku Kültürü Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu’nun Korku Kültürü Kitabında Geçen Özlü Sözler

Korku kültürü ile çocuk yetiştirilmemelidir. Korku ile, dayatma ile yetiştirilen çocuklarda ileride büyük sorunlar çıkar. Çocukları koşulsuz sevmeliyiz,  onlara güzel ahlaklı olmayı öğretmeliyiz. İyi insan olmalarını sağlamalıyız ve bu konuda onlara örnek olmalıyız. Adaletli, insan haklarına değer veren çocuklarımız olmalıdır. Bir şeyin alın teri ile çalışılarak elde edileceğini çocuklarımıza anlatmalıyız.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Uygarlıklar bilgi değil farkındalıklar üzerine kurulur.”

“Unutmayalım, niyet ne olursa olsun, elde edilen sonucu belirleyen, yapılan eylemdir.”

“Ben insanın özüne "can" diyorum. İşte, nasıl ki çiçeğin suya, güneşe, toprağa ihtiyacı var; insan ruhunun, 'can'ın da aynen öyle beslenmeye, doyurulmaya ihtiyacı var. 'Can'ın besini, diğer 'can'lardır.”


“Yaşam başarısı olmadan okulda başarılı olmak, diploma almak, meslek sahibi olmak, mesleğinde başarılı olmak, evlilik yapmış olmak, mış gibi bir hayatın olmasını önleyemez. Anlamsız, coşkusuz, güçsüz bir yaşam oluşur."

"En temel özgürlük, insanın yaşamında kendisi olarak var olabilmesi ve bütünlüğünü yaşayabilmesidir dürüst insan özgürdür "


"Senin planlamamanı, önceden düşünmemeni, ben kendi acil sorunum haline getirmeyeceğim."

“Gülmesini bilmeyenin, ağlamasının bir anlamı yoktur.”

“Türkiye'de insanları işe alırken, unvan verirken, kimliklerine göre işe alır ve unvan veririz. Hangi iş ve pozisyon için olursa olsun, insanları yeteneklerine, mesleğine ya da eğitimine göre liyakat temelinde işe almayız. Ayrıca işini iyi yapan ile işini iyi yapmayanı ayırt etmeyiz. Belediye başkanının hemşehrisi olarak işe başlamış birine bir şey söylenemiyor.”

“İnsan doğuştan insan olarak mı doğar, yoksa içinde yetiştiği topluma göre mi insan olma vasfını kazanır ? İnsan her yerde ve her zaman insan mıdır, yoksa içinde bulunduğu topluma, zamana ve mekana göre insan olma tanımı değişir mi ? Kadın ya da erkek olmanın insan olmakla ilişkisi nedir ?”

“Bir insanın yaşamında hakkaniyet anlamını kaybederse, zamanla her şey anlamını kaybeder.”

“Bir çocuk bir köpekle ilk karşılaştığı zaman yanındaki bir büyük, köpek ısırır ,ondan uzak dur derse korkmayı, ne tatlı şey gel sevelim derse sevmeyi öğrenir. Ve çocuğun sevmeyi ya da korkmayı öğrenmesi için bir tek deneyim yeter.”

“Bir sürü seminer verdim ve on binlerce baba katıldı ama Emre'nin babası edindiği bilgiden sorumluluk alıp gereğini yaptı. Çocuğun özüne değer verdi ödevlerine değil. Bu bilgiyi edinmemiş gibi davranmadı.”

"Sabırla beklersen, koruk, üzüm olur."

“Benim meslek ve girişim olanaklarım yaşamımın çok önemli parçalarıdır. Ben örnek bir girişimci olmak isterim, kendi geleceğini inşa eden bir insan örneği olmak isterim. Türkiye'deki kültür, "farklı olma"ya hoş bakmıyor, "farklı olan"a destek vermiyor.”

“Sohbet, hem zihinlerin hem de gönüllerin işin içinde olduğu bir danstır.”


“Keder, kılık değiştirmiş öfkedir. Keder güçsüzün, öfkesini ifade etme tarzıdır.”

“Gönlünün muradını keşfederek, kendi istediği alanda gelişerek bir şeyler yapma, istediği alanda başarılı adımlar atma, kendi yaşamında kendi olarak var olmak insan mutluluğunun temel bir koşuludur.”

“Bir gün seminere başlamadan önce biri geldi, elimi öpmek istedi. "Niye elimi öpmek istedin?" diye sorduğumda anlattı .Üç yıl önce benim bir seminerime gelmiş; o seminerin sonlarına doğru ben, "Bir insanın anavatanı çocukluğudur; çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması zordur. O nedenle, bir anne ve babanın en temel görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamalarına olanak yaratmaktır," demişim. "Hocam ,"dedi seminerden sonra çalıştığım şehre gece otobüsle dönerken hiç uyuyamadım. Yarama dokunmuştunuz. Çocukluğu boyunca oğluma bir gün bile, 'Oğlum, bugün doya doya oynadın mı?' diye sormadım. Sormak aklıma bile gelmemişti o sözü söyleyinceye kadar sormadığımın farkında bile değildim.”


“Evvelden nineler masal anlatırmış, şimdi masal anlatan yok ama kitap okuyan da yok. Çocuklar ne annelerini, ne babalarını, ne dedelerini, ne ninelerini, ne ağabeylerini, ne ablalarını, ne dayılarını, ne komşularını ve en acısı ne de öğretmenlerini kitap okurken görüyorlar. Hiç kimseyi okurken görmüyorlar.”

“İnsan kendine saygısı olan ben olmayı gerçekleştirmeden biz olmayı gerçekleştiremez.”

“Niyetin saflığına eren insanların keşkeleri  az olur.”

Momo Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Momo Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Momo, büyük bir kentin ortasında yer alan amfi tiyatro kalıntıları içinde, yıkık bir kulübede yaşayan kimsesiz bir kız çocuğudur. Bu küçük kızın nereden geldiğini ve ailesi hakkında hiçbir şeyi bilmeyiz. Momo hikaye kitabı boyunca, arkadaşları ile birlikte yaşadığı yerde, başına gelen olayları okuruz ve kitap bizi başka bir dünyaya götürür. Okunması gereken çok güzel bir kitaptır.

Momo kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri, sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürek ve algılanmayan zamanda öyle boşa gider, kaybolur. Ama ne yazık ki düzgün çarpmasını bildiği halde kör ve sağır olan nice yürekler vardır.”

“Momo'nun hiç kimsenin yapamayacağı şekilde başardığı şey dinlemekti. Belki şimdi pek çok kimse, bu da bir şey mi herkes dinlemesini bilir, diyecektir. Oysa hiç de öyle değil. Çok az insan gerçekten iyi bir dinleyicidir.”

“Yalnız geçirdiğin saatlerden sana ne kaldı? Seni ezen bir lanet, seni patlatan bir sıkıntı, seni boğan bir deniz, seni kahreden bir keder. Bütün insanlardan soyutlandın.”

“Zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.”


“Momo karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirtecek şekilde dinlerdi.”

"Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı."

"Çok az insan gerçekten iyi bir dinleyicidir."

“Dünyadaki bütün anlaşmazlıklar kasıtlı ya da kasıtsız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan yanlış sözlerden kaynaklanıyordu.”

"Çünkü zamanlarını nasıl kullanacaklarına insanlar kendileri karar verirler. Zamanlarını korumak da onlara düşer."

"Günün birinde insanın canı hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez ve kurur gider. Üstelik bu isteksizlik geçici değildir, hatta giderek de artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. İnsan kendinden hoşlanmaz, sanki içi bomboştur ve dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz ve hiçbir şey hissetmez olur."

 "Bazen öyle anlar olur ki hiçbir şeyin değeri kalmaz. Bu duyguyu herkes bilir."

"Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu."

“Bir insanın çok dostu olabilir ama insan, onların içinden bazılarını kendine daha yakın bulur ve onları daha çok sever.”

"Bir de bakarsın ki adım adım bütün yolu bitirmişsin. Nasıl olduğunu anlamadan ve yorulmadan."


“Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir, ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır, zamandır. Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı ve uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir. 

“Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı... Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti. İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe, zaman azalıyordu.”

"Dünyayı, artık kendileri gibilere yer kalmayacak hale yine kendileri getirdiler."