Sözcüklerin Önemi Konulu Kompozisyon

 

Sözcüklerin  Önemi Konulu Kompozisyon

 

Sözcüklerin; insan hayatındaki rolü çok büyüktür. Sözcükler; sayesinde insan duygu ve düşüncelerini, fikirlerini, istek ve arzularını dile getirir. Sözcükler; bir toplumun iletişimi, sosyolojisi, psikolojisi, ilim, fen ve teknolojik gelişimi, kültürel ve medeni kalkınması için çok önemlidir. Duygu ve düşüncelerimizi en iyi şekilde ifade etmemizi  sağlayan unsurların başında sözcükler gelir. Ağzımızdan çıkan her sözcüğün anlamına uygun bir şekilde konuşulması, ifade edilmesi kişinin başka insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlar. Mutluğumuzu, öfkemizi, sitemlerimizi sözcükler ile belli  ederiz. Sözcükler, duygularımızı başkalarına aktarmamızı sağlar. Örneğin bir eşya hakkındaki görüşlerimizi bu eşya çok kaliteli, ya da bu eşya çok iyi değil derken bile bunu sözcükler aracılığı ile ifade ederiz. Yani bir şeyi nitelerken, niceliğini belli ederken sözcükleri kullanabiliriz.

 

 Sözcükler, bizi birbirimize bağlar. Sözcükler aracılığıyla birbirimizle iletişim kurarız. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi paylaşarak birbirimize yakınlaşırız. Sözcükler, bizi birbirimize bağlayan ve toplumumuzu oluşturan güçlü bir bağdır. Toplumun temelini oluşturan unsurların başında gelir sözcükler. Yasalar, genelgeler, yönetmelikler yazıyla yazılır ve ama sözcükler ile ifade edilir. 


Sözcüklerin  önemi ile ilgili şu söz çok önemlidir:  “Sözcükler, yaşamımızda karşılaşabileceğimiz tüm durum ve olayları yönlendirebilmemizin, en belli başlı araçlarıdır. Sözlerimize ne kadar egemen olabilirsek, yaşamımızı da isteklerimize o kadar uydurabiliriz.” Bergen Evans. Sözcükler; konuşmanın temelini oluşturduğu gibi, insanlar arasındaki sevgi, saygı, dostluk, aile ve toplumsal bağların sağlanması ve güçlenmesini sağladığı gibi bunların bozulmasına da neden olabilir. Onun için ağzımızdan çıkan sözcüklere çok dikkat etmek gerekir.

 

Sözcükler anlam karışıklarının olmamasını sağlar ve her şeyin daha net ifade edilmesini sağlar. İnsan olarak da ağzımızdan çıkan sözcüklere dikkat etmeliyiz. Kalp kırıcı sözcükleri kullanmamalıyız. Sevgi ve saygı ifade eden kelimeleri kullanmalıyız. Tane tane  konuşmalıyız ve ağzımızdan çıkan sözcüklerin karşı taraftan iyi anlaşılıp anlaşılmadığının da farkında olmalıyız.

Geçtiğin Köprüleri Yakma ve Gel Kara Ali, Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali Atasözlerini Açıklayınız.

 

Geçtiğin Köprüleri Yakma ve Gel Kara Ali, Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali Atasözlerini Açıklayınız.

 

 Geçtiğin köprüleri yakma:  Muhtaç durumdayken sana destek olan kişilerle arandaki ilişkiyi koparma. Sana ulaşmak isteyenlerle arana mesafe koyma. Gün gelir tekrar aynı kişilerden yardım almaya, onların senin yanında olmalarına ihtiyaç duyabilirsin. Yani sana iyilik eden insanlara karşı vefalı ol, nankör olma demek istemiştir. Kimi insanlar ne yazık ki vefasız ve nankördür. Yapılan iyiliği çok çabuk unuturlar. Oysa insan önce kendine yapılan iyiliği unutmamalı, o zor anlarında kimlerin elinden tuttuğunu bilmelidir. 


Bunun için de kendisine yardımı dokunan insanlar ile iletişim halinde kalmaya devam etmelidir. Kendisine yardıma ihtiyaç duyan insanlara yardım etmelidir. Bize iyilik edenleri unutmak bizim insan olmadığımızı da gösterir. İyi insan, erdemli insan vefalı insandır. Bunun için geçtiğimiz köprüleri yakmamalıyız.

 

Gel Kara Ali , Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali: Çeşitli işlerin yapılmasında ve sorunların çözülmesinde kendisinden faydalanılan birini, herhangi bir işin yapılmadığı veya güzel bir davetin verildiği yere çağırmazlar. Yani böyle iyi niyetli insanlar sadece çıkar amaçlı kullanılır. Onun için kendi değerimizi bilelim ve bizi hak etmeyen insanlar için fedakarlık yapmayalım.

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler


Oh Ne Âlâ Memleket, yetişkinlerin katı ve  can sıkıcı kurallarına karşı çıkarak, kendi hayal ettikleri gibi bir okul hayalini gerçekleştirmek için çabalayan dört kafadarın hikâyesini eğlenceli bir dille aktaran güzel bir Şermin Yaşar kitabıdır.

Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Korku böyle pis bir şey. Birinden bir kez korkuyorsan, gölgesini bile sevemiyorsun.”

“Meslek sahibi olmaktan daha önemli bir şey varsa o da bence şu: Meraklı olmak..”

“Ayrılıkları sevmiyorum işte. İçimden ağlamak geliyor. İçimden ağlamak gelince de huysuzlaşıyorum. Huysuzlaşınca yüzüm düşüyor, sinirleniyorum, bağırmak, terslemek, sorun çıkarmak istiyorum. O zaman bana huysuz, yaramaz, sinirli falan diyorlar. Hayır, sadece üzgünüm! Sadece üzgün olduğumu anlatamıyorum.”


“Suya ulaşmak için göçebe olarak yaşayan insan, "Suya nasıl ulaşabilirim?" sorusu yerine, "Suyu nasıl getirebilirim?" diye sorduğunda sudan uzak mesafelerde de yerleşik olarak yaşamaya başladı. Bir soru, bir çağın kapanmasına ve yeni bir çağın açılmasına sebep oldu.”

“Uzun süre ve dikkatli bakınca sıradan şeyler muhteşem görünebiliyor.”

“Gıcık Olduğum Şeyler Listesi’nde 11. madde bu: İnsanların sıraya girmeyi beceremeyip birbirini ezmesi.”

“Yetişkinleri anlamak çok zor. Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de kötü değil. Düşünsene, sabahın köründe seni uyandıran bir annen yok. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyor? Oh ne âlâ memleket”!

“Kafam karışıyor ama kafam karıştığı zaman çok mutlu oluyorum. Böylece kafam hep hareketli oluyor ve dibi tutmuyor.”

“ Pek kıymetli Ata’mız,  Her gün okula gidebiliyorsak, evlerimizde huzurla yaşayabiliyorsak, Türkçe konuşabiliyorsak; bunun sizin, silah arkadaşlarınızın ve Kurtuluş Savaşı'nda sizinle birlikte olan herkesin sayesinde olduğunu biliyoruz. Sizlere layık birer insan olmak için çalışıyoruz. Kötülükten uzak, iyi düşünen, üreten, çalışan, okuyan, araştıran; ülkesini, doğayı, insanları, hayvanları, tüm dünyayı seven çocuklar olursak sizi mutlu edeceğimizi düşünüyoruz.”


“Çok üzülüyordum çocukların haline. Yani aslında kendi halimize. Bütün gün sınıfta oturup ders dinliyorduk. Oturacağımız yerler önceden belliydi. Hadi bugün kalkayım da şuraya oturayım bile diyemiyorduk. Tuvalete gideceğimiz zaman gerçekten tuvaletimizin olduğuna inandırmak zorunda kalıyorduk öğretmenimizi. Konuşamıyorduk , gülemiyorduk. Çok kıpırdandığımız zaman suç oluyordu. Sürekli bir şeyler öğrenmek zorundaydık. Sonra birdenbire zil çalıyordu. Koyun gibi bahçeye koşuyor, temiz havada otluyorduk. Bahçede de istediğimiz gibi oynayamıyorduk. Futbol oynamayı falan da yasaklamışlardı son zamanlarda. Doğru düzgün oynayamadığımız oyuna doyamadan zil çalıyor, tekrar sınıflarımıza giriyorduk.”

“İyi ki çocuğuz ve bir çocuk bayramımız var. Bütün dünyada bir tek bize bayram. Oh ne âlâ memleket!”

"Her istediği oyuncağı alırsak bir süre sonra aldığımız oyuncaktan mutlu olmaz hale gelir." derdi babam. Ben de "her gün ödevimi yaparsam bir süre sonra ödevimi yaptım diye sevinemez hale gelirim" diye düşünerek ödevimi haftada bir yapıyorum. Öğretmenim aşırı mutlu oluyor. Allah'ım ne öğrendiysem yetişkinlerden öğrendim.”

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Gregor Samsa sabah kalktığında kendisinin hangi hayvana dönüştüğünü görmüştür?

A) Zürafa

B) Dev bir böcek

C) Kaplumbağa

D) Köpek

 

2)  Gregor Samsa’nın mesleği neydi?

A) Öğretmen

B) Mühendis

C) Pazarlamacı

D) Doktor

 

3) Samsa kimlerin borcunu ödemek için sabah erken kalkıp çalışmakz orunda kalıyordu?

A) Kardeşi ve abisi

B) Annesi ve babası

C) Kuzeni ve arkadaşı

D) Dayısı ve babası

 

4) Samsa iş yerine hangi ulaşım aracı ile gidiyordu?

A) Otobüs

B) Minibüs

C) Tren

D) Tramvay

 

5) Samsa iş yerine geç kaldığı için evine kim gelmiştir?

A) İş yerinden arkadaşları

B) İş yerinin müdürü

C) Sevdiği kız

D) Nefret ettiği arkadaşı


 

6) Samsa’nın odasına kim yiyecek bir şeyler bırakıyordu?

A) Babası

B) Kızkardeşi

C) Abisi

D) Kuzeni

 

7) Samsa’nın kız kardeşinin adı nedir?

A) Galvin

B) Gale

C) Grete

D) Gresea

 

8) Aşağıdakilerden hangisi kitaptan çıkarılacak bilgiler değildir?

A) Samsa’nın başına gelenlere herkes hayret etmiştir.

B) Ailesi  Samsa'nın başına gelen duruma çok üzülmüştür. 

C) Ona en çok yardım eden kız kardeşi olmuştur

D) Babası ona hep iyi davranmıştır.


 

9)  Kitabın sonu nasıl bitmiştir?

A) Gregor Samsa insan haline geri kavuşmuştur.

B) Yeni iş bulmuş ve borçları ödemiştir.

C) Gregor Samsa dönüştüğü hayvan şekli ile hayatını kaybetmiştir.

D) Gregor Samsa insan haline dönüştükten sonra Allah’a şükretmiştir.

 

10) Kitapta verilmek istenen mesaj nedir?

A) İyilik her zaman kazanır.

B) Yardımsever olmak gerekir.

C) Dik duruşlu olmak gerekir.

D) Kapitalist düzene ayak uydurmayıp sistemin istediği gibi olmayan insanlar, yakın çevresindekiler ve toplum tarafından dışlanıp otoritesini kaybeder mesajı verilir.

 Cevaplar:

1. b  2.c  3. b   4. c   5. b   6.b  7.c  8.d  9. c  10. d

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler

 

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin  Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler


Öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimin nasıl olması gerektiğini, burada öğretmene büyük sorumluluklar düştüğünü anlatan, Alişan Kapaklıkaya’nın harika kitabı olan Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı adlı kitabı bir solukta okunacak harika bir kitaptır. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Ben bir bahçıvanım. Benim bir bahçem var: Okulum. Benim çiçeklerim var: Öğrencilerim. Benim bir kovam var: Yüreğim. Benim suyum var: Sevgim. Benim bir çapam var: Tebeşirim. Benim bir makasım var: Silgim.”

“Kitap okumayan öğretmen köreliyor, Köreldikçe de köreltiyordu.”

“Halbuki çocuklar sadece sevecenlik ve biraz anlayış bekliyor, başka şey değil.”

“Öğretmen olduğumu bilmeden önce benimle çok rahat konuşan ve doğal davranan bu çocuk, öğretmen olduğumu öğrenince neden birdenbire değişmişti? Onun kafasındaki öğretmen imajı nasıldı acaba?”


“Ne sevgisiz bilgi ne bilgisiz sevgi ne de bu ikisi olmadan eğitim. Bunlar birbirini tamamlamalı, yan yana iç içe, olmalı. Önce sevgi ille de sevgi..”

“Her insan aynı duruma bakıp farklı şeyler algılar. Farklı algılamada sıkıntı yoktur. Asıl sorun insanın kendi algıladığı gerçeği karşıdakine tek gerçek oymuş gibi dayatmasıdır.”

“Biz çevremizdeki olayları çoğu zaman olduğu gibi algılayamayız göremeyiz. Başka bir deyişle onları içinde bulunduğumuz duygu ve düşüncelere göre algılar ve öyle görürüz.”

“İyi bir eğitim ortamı yaratmak için öğrencilere öğretmek değil, öğrencilerle öğrenmek; öğrenciler adına karar vermek değil, öğrencilerle birlikte karar vermek gerektiğini anlamıştım. Kısacası; Bir bahçıvanın kendi istediği gibi değil çiçeklerin gereksinim duyduğu şekilde sulama, ilaçlama ve bakım yapması gerekiyordu. “İnsanın değişmesi zor ama imkansız değildi.”

“Öğretmen, bahçesindeki her çiçeğin kendi renginde açması için onlara emek veren bahçıvan gibi olmalıdır.”

“Öğrencisini tanımadan, onu nasıl geliştireceği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadan onu eğitmeye kalkışan bir öğretmen, öğrencilerini, ancak bilgisiz bir bahçıvanın yetiştirdiği çiçek kadar yetiştirebilirdi.”

“Köyde sadece 2 yıl okula gitmiş, hayatında hiç kitap okumamış, kendi deyimiyle mektep- medrese görmemiş cahil(!) annemin öğütleri canlandı hayalimde: -Aman oğlum, kimsenin çocuğunu dövme. Yazıktır, günahtır. Bak baban sizi hiç dövmedi. Demek insan dayak yemeden de adam oluyor. Unutma evladım, karşına geleceklerin hepsi de ana kuzusudur. Çoğu gariptir, kimsesizdir. İçlerinde yetimler, öksüzler vardır. Talebelerini sev oğlum hem de çok sev. Eğer onları üzer döver ve korkutursan, Allah şahidim olsun, sana sütümü helal etmem. Kimsenin kalbini kırma, herkesle iyi geçin. Bak sen de orada gurbette olacaksın. Ben sana her zaman dua edeceğim oğlum.”


“Bazı öğrenciler, belki de evden çok kahvede oturan babalarından göremedikleri ilgiye biz öğretmenlerden bekleyeceklerdi. Benzi soluk, gözlerinin pırıltısı sönmüş bazı öğrenciler de, suya hasret çiçekler gibi bir umut arayacaklardı öğretmenlerinde.”

“Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğumu anlardır. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin, hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karıştırmayın, yoksa umutsuzluğa kapılırım.”

“Not tehdidiyle öğrenci çalıştırmak, gönül rızası olmadan birini zorla evlendirmeye çalışmak gibidir.”

"Öğretmen; dolu sürahi, öğrenci ise boş bardak, öğrenci öğretmenin sürahisinde ne varsa ancak onu alabilir."

“Bazıları, akşam evine gittiğimde annesinin hazırladığı sofrada ki nefis yemekleri yiyip beraberinde mutluluğu da yudumlarken, bazıları da olmayan annesinin şefkatli kucağının acısıyla yanacaktı.”

“İstediği, sevdiği ve kendisini geliştirmeyi düşündüğü bir eğitim yerine, seçmediği, istemediği ve benimsemediği bir dayatma ile karşılaşan öğrenci, okuldan, eğitimden ve öğretmenlerinden soğumuş ve onlara karşı ilgisiz kalmıştır.”

“Madem sevmeyi bilmiyor, peki dövmeyi ,kızmayı, cezalandırmayı nasıl biliyor ? Onları nereden öğrenmiş?”

Ölüm İle İlgili Özdeyişler

 

Ölüm İle İlgili Özdeyişler


Her insan bir gün mutlaka ölecektir Küçük ya da büyük olsun hiç fark etmiyor. İnsan yaşarken hayatın kıymetini bilmeli,  mutluluğunu zamana bırakmamalıdır. Anın tadını çıkarmalı ve ölümün bir bitiş değil başlangıç olduğu bilinci ile iyi insan olarak yaşamaya devam etmelidir.

”Zamanın silmediği hiçbir anı, ölümün sona erdiremediği hiçbir acı yoktur.” (Cervantes)

“Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.” (Hz. Muhammed)

“Hayattan önce, ölüme hazırlanmalıyız.” L. Annaeus Seneca

”Ölümü unutmak kalbin paslanmasıdır.” (Hz. Ali)

“Centilmen olarak doğmak bir tesadüftür; fakat bir centilmen olarak ölmek büyük bir başarıdır.” Bob Goddard.

“İnsan ne zaman ölür bilir misiniz; tembellikten, inançsızlıktan ve hayatı yaşamaya değer kılmayı becerememekten.”  Bernard Shaw


”Ey yaşam, senin bunca değerli oluşun ölüm sayesindedir.” (Senaca)

“Ölüm daima gözünün önünde olsun, o zaman asla adi endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin.”  Epictetos

“Oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya konur.” İtaIyan Atasözü

”Olgun bir meyve gibi öl, ölürken seni taşıyan ağaca teşekkür et.” (Epiktetos)

”Ölüm başka bir yaşamın kaynağıdır.” (Montaigne)

”Hepimiz ölümün nişanlısıyız.” (Cenap Şahabettin)

”Korkaklar sık sık ölür, cesurun ölümü bir defadır.” (Shakespeare)

“Ölmeden önce herkes, neden kaçtığını ve neye koştuğunu ve bunun nedenini, öğrenmeye çalışmalıdır.” James Thurber

”Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır.” (Nietzsche)


”Bir ölüm şerefli olursa en büyük mükafatı, almış demektir.” (Herakleitos)

“Ölümden kaçmak için attığımız her adım, bizi meğer ölüme götürülmüş anladım.” Demokritos

“”Ölüm, her şeyi eşit yapar.” (Claudianus)

“Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlıksa ölümün.”  Halil Cibran

“Dünyanın gerçek öncülerinin evi, mezarlardır.”  Ernest Jünger.

“Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” Necip Fazıl Kısakürek

“Ölüm bu ne hükümdar tanır ne soytarı, herkesi aynı iştahla yutar.” Victor Hugo.

“Ün, gençlik ve gurur. Mezar hepsini alır.” Victor Hugo.

“Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım, mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.”  Muhsin Yazıcıoğlu.

Ölüm İle İlgili Kompozisyon

 

Ölüm İle İlgili Kompozisyon

 

İnsanın en büyük korkularından biri de ölüm korkusudur. Çünkü yaşayan her canlı vakti geldiği zaman mutlaka ölecek ve bu dünyadan ayrılmak zorunda kalacaktır. Öleceğimizi bildiğimiz halde oturup ölümü beklemek de akıl işi değildir. Ölümü kabullenip işimize bakmalıyız. Bu dünyadan ayrılırken arkamızda güzel eserler bırakmalıyız. Bizi meşgul eden güzel bir işimiz olmalıdır, mutlu edeceğimiz ailemiz olmalıdır. İnsanlara tepeden bakmak yerine alçakgönüllü olunmalıdır.

 

Yeri geldiği zaman birlik ve beraberlik içinde olmayı, yeri geldiği zaman yardıma muhtaç olan insanlara yardım etmeyi ölmeden önce yapmalıyız. Sevdiklerimize sevdiğimizi söylemek için herhangi bir zamanı beklememeliyiz. Anı yaşamalı, anın tadını çıkarmaya bakmalıyız. Çünkü ölüm denen bir şey vardır. Ölüm hepimizi ayıracak, ayırdığı zaman geride  kırık kalpler bırakmayalım. Kimsenin ahını almayalım, kimseye iftira atmayalım ve kimsenin ekmeği ile oynamayalım. İşte o zaman ölsen bile arkandan kötü konuşmazlar ve Yüce Allah’ın huzuruna da iyi varırız. Yaşarken ibadetlerimizi yapalım, hayırlarımızı edelim ve örnek bir insan olalım. Hiç bir şey ölümden daha ciddi olamaz. Onun için  yaşamın problemlerini kafaya fazla takmamalıyız.

 

 Ölüm gibi büyük bir ayrılık varken kırmayalım kalpleri, affedelim kötüleri ve  iyi bir insan olmaya devam edelim yaşam boyunca Ölüm ile ilgili şu söz de çok güzeldir. ”Ey yaşam, senin bunca değerli oluşun ölüm sayesindedir.”  der.(Senaca). İşte bunun için yaşamı değerli kılan işler yapmalıyız ve öbür dünya için de şimdiden hazırlıklar yapmalıyız.

Bir Milleti Yok Etmek İsterseniz Askeri İstilaya Gerek Yoktur. Ona Tarihini Unutturmak, Dilini Bozmak, Dininden Soğutmak ve Dolayısı İle Manevi Değerlerini, Ahlakını Bozmak ve Soysuzlaştırmak Kâfidir.

 

Bir Milleti Yok Etmek İsterseniz Askeri İstilaya Gerek Yoktur. Ona Tarihini Unutturmak, Dilini Bozmak, Dininden Soğutmak ve Dolayısı İle Manevi Değerlerini, Ahlakını Bozmak ve Soysuzlaştırmak Kâfidir. (Peyami Safa)

 

Bir milletin yok olması için savaşın olması gerekmez. Bir milleti yok etmek için o milletin tarihini unutturmak gerekir. Geçmişini bilmeyen milletin fertleri geleceğe yönelik emin adımlarla yürüyemez ve geçmişinden de ders çıkaramadığı için bozulmaya ve parçalanmaya başlar. Bir milleti yok etmek için o milletin dili ile oynamak da savaştan farksızdır. Çünkü ana dilini yeteri kadar öğrenemeyen, kullanmayan ve ana dilin inceliklerini bilmeyen insanlar kendi öz benliğinden ve kültüründen uzaklaşmaya başlar.

 

Yabancı dildeki kelimeler günlük yaşantımızdaki konuşmalarımıza, iş yerlerimizin adlarına ve daha birçok şeye girdiyse o milletin yıkılması kaçınılmazdır.  İşte o zaman geçmiş olsun o milletin fertlerine diyebiliriz. Oktay  Sinanoğlu “Türkçe giderse Türkiye gider.” diye boşa dememiştir. Yine bir milleti bozmak isterseniz o milleti dininden uzaklaştırmak gerekir. Milli ve manevi değerlerini unutan kimseler başka milletlere özenmeye başlar ve kendine ait olan her şeyi yani özünü kaybeder. Dolayısıyla da savaşa gerek kalmadan milletler yerle bir olur, dağılır ve tarihten silinir. Peyami Safa bu sözleri ile bir milletin ilk olarak tarihine ve ana diline önem vermesi gerektiğini söyler.

 

Dinine sahip çıkan, dini inançlarını yaşayabilen ve milli ve manevi değerlerine sahip çıkan kişilerin olması gerekir der. Bunların yaşanmaması için tarihimizi iyi bilmeliyiz ve geçmişimize sahip çıkmalıyız. Yapılan hataların tekrarlanmaması için canla, başla çalışmalıyız. Ana dilimiz olan Türkçemizin kıymetini bilmeliyiz ve onun dünya dili olması için, bilim dili olması için çok çalışmalıyız. Manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız ve ahlaklı insanlar yetiştirmeliyiz, bilinçli ve eğitimli kimseler olmalıyız.

Bir Hayvan Olsaydın Hangi Hayvan Olurdun? Neden?

 

Bir Hayvan Olsaydın Hangi Hayvan Olurdun? Neden?


Her hayvanın kendine göre özellikleri vardır. Kuşlar, koyunlar, inekler, tavuklar, maymunlar vb. gibi. Ben hayvanları içinde uçanlardan olmak isterdim. Bunun için de yükseklerden uçan kartal olmak isterdim. Karta kimseye minnet eylemeyen, kendi gücünü kendinden alan bir hayvandır. Ben de kartal gibi olmak isterdim. Kartal; özgürlüğün sembolü olup çok iyi avcıdır. Kartallar  genel olarak diğer uçan yırtıcılardan daha iri ve daha güçlü  olduğu için bu hayvanı çok seviyorum. Bir kere korkak bir hayvan değildir.

 

Diğer yırtıcı kuşlar gibi eğri gagaları, kaslı bacakları ve güçlü pençeleri vardır. Eğri gaga yapısı avlarının etlerini söküp almaya yardımcı olurken, kaslı bacakları ve kilitlenebilen pençeleri sayesinde kendilerinden daha ağır avları bile uçarak taşıyabilirler. Bu da muhteşem bir diğer özelliğidir. Kartalların görme yetenekleri çok gelişmiştir. Yüksek yerlerde  süzülürken yeri tarayarak avlarını hissettirmeden tespit edebilirler. Gözbebeklerinin kafataslarına oranla çok büyük oluşu, gelişmiş görme yeteneklerinin anahtarıdır. Ayrıca kartallar diğer kuşlara göre çok daha yüksekten uçarlar. Bu gibi muhteşem güzel özelliklere sahip oldukları için bende kartal gibi olmak isterdim. Güçlü olduğum için kimse bana kolay kolay saldırmaya cesaret edemezdi.

 

Ayrıca gökyüzünün maviliği içinde uçmak, özgür olmak, istediğim yerlere gidebilmek çok eğlenceli ve çok güzel olurdu. Aynı zamanda, güçlü kanatlarım sayesinde hızlı ve çevik olurdum. Bu da beni, diğer hayvanlar arasında özel kılardı. Güçlü olmak, özgür olmak, diğer hayvanlara göz dağı vermek, kimsenin beni ezmesine izin vermemek güzel olurdu. Bunun için kartal gibi özgür ve güçlü bir insan olmak isterdim. Hayvan olarak da kartal gibi özgürce ülke ülke dolaşmak isterdim

En Sevdiğiniz Şarkıcı Hakkında Konuşun

 

En Sevdiğiniz Şarkıcı Hakkında Konuşun


En sevdiğim şarkıcı Barış Manço’dur.  Barış Manço hayatını kaybedeli yıllar olmuş ve ama yazdığı eserler yediden yetmişe herkesin dilinde olan eserlerdir. Çocukların dilinden çok iyi anlayan, çocuk sevgisi ile tanınan, yardımsever ve güzel yürekli bir adammış Barış Manço. Onun eserlerini okurken çok mutlu oluyorum ve iyi ki de böyle biri dünyadan gelip geçmiş diyorum. Arkadaşım Eşek, Bal Böceğim, Yaz Dostum ve daha çok sayıdaki şarkısını dinlerken  kendimi çok iyi hissediyorum. Çünkü yazdığı eserlerde insanlara güzel mesajlar da vermiştir. Çocuklar için çeşitli yarışmalar düzenlemiş ve onlara çok değer vermiştir. Ülke ülke gezen Barış Manço kültürlü bir insandır. Japonlar onun şarkısına hayran bir millettir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli dinleyiciler!

Çünkü o hoşgörülü, geniş bilgi birikimine sahip gerçek bir sanatçı olarak hayat sürmüştür. Barış Manço ülkemizin büyük bir gururdur. Onun hakkında bildiklerim ve araştırdıklarım  diğer bilgiler ise şunlardır: Mehmet Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde  İstanbul Üskürdardaki  Zeynep Kâmil Hastanesi'nde doğdu. Manço ikinci dünya savaşı yıllarında doğduğu için barışa olan hasretten dolayı adını Barış koymuşlardır. Türk sanatçı, televizyon programı yapımcısı ve sunucusu, aranjör, şarkıcı, besteci, söz yazarı ve kültür elçisidir. Yani çok yönlü bir sanatçıdır.

 

Türkiye’de rock müziğinin öncülerinden olan Barış Manço Anadolu  rock türünün kurucuları arasında yer alır. İki yüzün üstünde bestelediği seri vardır.  Bu başarılarından dolayı Barış  Manço’ya on iki altın ve bir platin albüm ve kaset ödülü  verilmiştir. Çünkü bunu kendi emeği ile hak etmiş, eşsiz bir sanatçıdır Manço. Şarkılarının bir bölümü daha  sonra Almanca, İngilizce, İspanyolca, Arapça, İbranice, Yunanca, Bulgarca ve Flekemenkçe olarak yorumlanmıştır. Televizyon programları sayesinde dünyanın farklı ülkelerine gitmiş ve bu nedenle kendisine “Barış Çelebi” denilmiştir. Hazırladığı televizyon programları sayesinde dünyanın pek çok ülkesine gitmiş, bu nedenle "Barış Çelebi" olarak adlandırılmıştır. 1991 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı verilmiştir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür etmeden önce Barış Manço'ya ait sözler ile konuşmamı noktalamak istiyorum:

“Ben ne çağdaş Türk ozanı ne çağdaş Dede Korkut ne de günümüzün Nasrettin Hoca’sıyım. Sadece 20. yüzyılda yaşamış ve o yüz yıla damgasını vurmaya çalışan bir Türk’üm. 20.yüzyılın Türk müziğini yapıyorum.”