Yalan İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Yalan İle İlgili Hikaye Yazınız.


Sonbahar mevsiminin gelmesi ile birlikte  çevredeki değişim de yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Çimenler sararmaya başlıyor, çam ağaçlarının arasına sarı renkler karışıyor ve yaza elveda diyordu bu mevsim. Havalar soğumaya başlamıştı. Sivas’ın soğuğunu bilen bilir. Bu aylarda hava gündüz sımsıcak olurken akşamları hava bir anda soğumaya başlar. Eeee boşa dememişler Sivas’ın soğuğu sert, insanı mert olur diye. Gerçekten de soğuk bir memlekettir bizim memleketimiz. Biz  Sivas’ta yaşayan beş kişilik bir aileyiz. 


Benim adım Merve. İki tane de kardeşim var. Sanem ve Aydın. Ben 13 yaşındayım. Sanem 8 Aydın ise 11 yaşında. Annem ev hanımı, babam ise kaynakçı. Emek insanı benim babam, yazın o aşırı sıcağında bile kaynak yapar. Bunu yapar ki çocuklarına ekmek parası götürsün. Biz zor durumda olmayalım. Çok merhametlidir benim babam. Kim ne derse hemen inanır. İçinde en ufak bir kötülük yok. Onun için mahallemizde yiğit adam diye bilinir. Babamın adı Abdullah, annemin adı ise Hüsne. Neyse böyle bir aileyiz işte. Anlatmak istediğim asıl konuya dönelim. Babam yine  işten çıktıktan sonra  akşam üzeri  eve geldi. İşten geldiğinde eli yüzü yaptığı işten dolayı tozlu ve hafif de kara görünüyordu. Bazen gözüne kaynak yaparken ateşin kıvılcımları giriyor. Onun için de bazı zamanlar gözü kıpkırmızı oluyor.


İşten gelip hemen üstünü çıkardı. Banyo yaptıktan sonra hep birlikte sofraya oturduk. Annem kuru fasulye, pirinç pilavı ve bir de bizim yörenin turşusu olan dal turşusu koymuştu sofraya. Ayranımız da eksik olmazdı elbette. Hep birlikte yemeğimizi yedik. Daha sonra babam annemle konuşmaya başladı. İşlerinde Hakan adında genç bir delikanlı işe başlamış. Yeni evli olduğunu, iki tane ikiz bebeğinin olduğunu ve maddi durumun çok kötü olduğunu söylemiş. Babamla konuştuktan sonra babamdan biraz borç para istemiş. Babam da ona çok üzüldüğünü ve bir hafta önce parayı verdiğini söyledi anneme.


Annem ne kadar verdiğini sorunca babam ise üç bin beş yüz lira verdim dedi. Adamın haline üzüldüğü için babam o adama hemen inanmıştı. Adam babama parasını iki gün içinde getireceğini söylemiş ama bir haftadır da işe geldiği yokmuş. Babam ve oradaki arkadaşları işe yeni başlayan bu delikanlının kim olduğunu araştırmışlar. Meğer ki o delikanlı evli falan değilmiş. İşe yeni girdim ayağından, maddi durumumum kötü ayağından ve değişik şeylerden herkesi kandırıyormuş. Yani yalancının, dolandırıcının biriymiş. Babamı kandırmış. Ah benim zavallı babam. Sen bir ay boyunca çalış, didin, alın teri dök ve bir aylık kazancını hiç tanımadığın bir adama gözü kapalı ver. Babam olanları anlattıktan sonra annem sessizce durdu. O da üzülmüştü anlaşılan. 







O para bizim okul ihtiyaçlarımız için alınacaktı. Haliyle bu ay da çok zorlanacaktık. Ama yine de annem babama asla kızmadı. Ona asla suratını falan da asmadı. Onunla güzelce konuşup bir daha herkese inanmaması gerektiğini anlattı. Günler yavaş yavaş akmaya devam ederken babam yine bir iş günü sevinçle evine döndü. O dolandırıcı genç,  çok kişiyi kandırıp yalan söylediği için polisler tarafından yakalanmıştı. Milletten  aldığı paraları bir odada saklamış. Polis alıp onu hapse atmış. Yalanlar ne de olsa er geç ortaya çıkardı bunu bilmiyordu bizim yalancı genç galiba. Babam da helal rızkı ile kazandığı   parasını kurtarmıştı. Bir daha asla her yalana inanmayacağım diye söz verdi o akşam. Eve gelirken bize gofret ve cips almıştı. Bir kilo da kıyma almıştı. Annem o kıymadan çok güzel bir Sivas köftesi yaptı. Yanına da ayran yaptı. Afiyetle bir güzel yedik ve o gün bizim için bayram günü olmuştu sanki.

“Damlaya Damlaya Göl Olur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Damlaya Damlaya Göl Olur.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

Musluktan akan bir damla su zamanla artmaya başlayınca su musluğun aktığı yerden taşar ve bir zaman sonra orası  bir göle dönüşür. Atasözünün gerçek anlamı budur. Bize vermek istediği mesaj ise şudur: İnsanlar kazandığı paralarını bir anda harcamak yerine , ihtiyaçlarından fazlasını az da olsa biriktirmeye başlarsa o az dediğimiz para bir zaman sonra çoğalmaya başlar.

 

Çoğalan para sonucunda da kişi maddi olarak iyi duruma gelir ve kendini kimseye muhtaç etmez. Benim maddi durumum çok iyi değil ben biriktiremem gibi düşüncelere de sahip olmamalıyız. Buradaki amaç hiçbir şey yeme içme, aç kal, çalıştığın paranın hepsini sakla demek değildir, kuruş da olsa bir kenara koy ki o kuruş zamanla altına dönüşsün.

 

 Bazen küçükmüş gibi görünen, önemsizmiş gibi görünen şeyleri gözden kaçırmamalıyız. Aslında adım adım olur her şey. Bu sadece para için geçerli bir durum değildir. Bu durum aynı zamanda bilgi için geçerlidir. Mesela kitap okumayan insan bir zaman sonra bildiği şeyleri de unutmaya başlar. Oysa her gün az da olsa kitap okusak ve kendimize bir kitap okuma saati düzenlesek o okuduğumuz bilgiler bir zaman sonra bizi kültürlü bir insana dönüştürür.





 

Yavaş yavaş gerçekleşen okuma eylemi bizi iyi konuşan, hafıza gücü iyi olan, insanlarla iyi iletişim kurabilen bir kimseye dönüştürür. Yani  yavaş yavaş da olsa bir şeyi devamlı yapmak kişinin her açıdan zengin olmasını sağlar. Zenginlik sadece maddi zenginlik olarak düşünülmemelidir. Aynı zamanda bilgi zenginliği, düşünce zenginliği de damlaya damlaya olur. Yeter ki durmadan biriktirelim ve her şeyin kıymetini bilip her şeyi önemseyelim.

“Coğrafya Kaderdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Coğrafya Kaderdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Sosyoloji ve ekonomi alanında çalışmalar yapmış ve bu bilim dallarının  öncülerinden olan ilim insanı İbn-i Haldun “Coğrafya kaderdir”.  diyerek doğduğumuz, yaşadığımız coğrafyanın insan yaşamını nasıl şekillendirdiğini ifade etmek istemiştir. Gerçekten de bu sözünde çok haklıdır İbn-i Haldun. İçinde yaşadığımız coğrafyanın iklim yapısı, o coğrafyada yer altı kaynaklarının olup olmaması, denizlerin , göllerin olup olmaması o coğrafya üzerinde kurulan devletleri de bir hayli etkilemiştir. 


Üzerinde yaşanılan topraklar ülkelerin durumunu da etkilemiştir. Savaşlar, siyasi olaylar, kültürel yapılar ve daha birçok sebepten ötürü  yaşanılan coğrafya  aslında o topraklar üzerinde kurulmuş olan devletlerin de  kaderi olmuştur. Mesela ülkemiz, Ortadoğu siyasi çatışmaların sıcak olarak yaşandığı bir bölge üzerindedir. Bununla kalmayıp  güçlü ve büyük devletlerin de aralarındaki gizil çatışmaların da yaşandığı bir yerdir. Yani ülkemiz jeopolitik açıdan önemli bir yerde kurulduğu için çok sayıda ülkenin de ilgi alanı olmuştur.


Ülkemiz küresel düzeyde ve bölgesel düzeyde çoğu devletin ilgi odağı olmuştur. Bundan dolayı da burada yaşanılan olaylar ülkemizin siyasetini, ekonomisini doğrudan etkilemektedir. Mesela hiçbir ülke ile kara ve deniz bağlantısı olmayan bir ülkede bu kadar fazla olaylar ve entrikalar olmaz. Çünkü o ülkenin kurulduğu coğrafi yapı bu olaylara izin vermez. Zengin ve verimli toprakları olan, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin olan, iklim koşulları uygun olan bir ülke , çoğu açıdan da gelişmeye müsait bir yerdir.  Sadece iklim koşulları değil yeraltı kaynakları da bir ülkenin kaderinin değişmesinde çok önemlidir. 


Örneğin; Suudi Arabistan gelişmiş bir ülke değildir. İlim yuvası olan bir yer de değildir ama yer altı kaynakları bakımından  zengin olduğu için, böyle bir coğrafyada kurulduğu için zengin bir ülkedir. Çünkü petrol satmaktadır dış ülkelere. Güçlü ülkelere petrolü kesiverse o ülkeler hiçbir iş yapamaz hale gelir. İşte bu da coğrafyanın o ülkeye katkısıdır, etkisidir diyebiliriz. İçinde yaşadığımız coğrafyada yan yana olduğumuz komşu ülkeler de vardır. Bunlarla bir kriz yaşanması, çeşitli problemeler olması da yine coğrafyadan dolayıdır. 





Sınıfta sunmak üzere " Vatanını Seven Bir Öğrencinin Sorumlulukları" Konulu Bir Konuşma Metni Yazınız.

  Sınıfta sunmak üzere " Vatanını Seven Bir Öğrencinin Sorumlulukları" Konulu Bir Konuşma Metni Yazınız.


İçinde yaşadığımız bu topraklar, uğruna nice kahramanların hayatını feda ettiği bu vatan toprakları biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için, milletine bağlı, topraklarına bağlı biz Anadolu insanı için çok kıymetlidir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

Beni dinleyeceğiniz için öncelikle hepinize şimdiden teşekkür ederim.

Vatanını seven bir öğrenciyim.

 

 Sevgili Öğretmenim ve arkadaşlarım!

 

Sizlerin de vatanımızı çok sevdiğinizden hiç şüphem yok.  Vatanıma karşı sorumluluklarım vardır. Öncelik olarak iyi bir vatan evladı olmaktır birinci sorumluluğum. Vatanına bağlı, vatani sorumluluklarını yerine getirmeye hazır bir bireyim. Öğrenci olduğum için ilk olarak derslerime çok iyi çalışmalıyım. Vatanı korumak ve bağımsızlığımızın elimizden gitmemesi için çok çalışmalıyım ki hiçbir ülke vatan topraklarımıza göz koymasın, bizi yok etmeye çalışmasın.

 

Okuduğum okul benim için çok kıymetlidir. Sınıfımın içinde oturduğum sırayı çizmemek, okul araç ve gereçlerine zarar vermemek, okul bahçesine çöp atmamak, okuldaki musluğu sonuna kadar açmamak, okulu temiz tutmak da benim vatanıma karşı sorumluluklarımdır. Çünkü devletimizin malını boş yere harcamak da vatana karşı duyarsızlıktır bence. Belki kimilerinize göre ne basit sorumluluklarmış gibi gelebilir ama bu küçük ve basit olarak görünen şeylerle başlar aslında vatana sevdalanmak ve onu güçlü kılmak.

 

Ödevlerini zamanında yapmak, kimse demeden çalışmak ve durmadan yoluna devam etmek. Okuyup iyi bir insan olmak, vatansever bir öğretmen olup , vatansever çocuklar yetiştirmek de benim  hayalimdir. Biliyorum vatanıma karşı sorumluluklarımdan bahsetmeye devam ediyorum ama araya hayallerimden de bir kaçını yazıyım  dedim. Beni anlayacağını ve bana hoşgörü ile yaklaşacağınızı biliyorum.

 

Değerli sınıf arkadaşlarım!

Sizlerin de bildiği gibi atalarımız bu toprakları kanı ile, dişi ve tırnağı ile kazandı. Bugün bizim beğenmediğimiz yemekleri onlar bulamuyordu bile. Bana göre bulduğun her yiyeceğe şükretmek, bulduğunla yetinmek ve israf etmemek de büyük vatanseverliktir. Vatan topraklarına sahip çıkmak, bunun için de gece gündüz demeden arı gibi çalışmak ve ülkemi kalkındırmak benim ve sizlerin de en büyük vazifesi olmalıdır. Havayı kirletmemek, suyu kirletmemek, toprağı kirletmemek de bu vatana karşı sorumluluklarımız olmalıdır. Ormanları yakmamak, yıkmamak, doğayı doğal halinde korumak da insana, insanlığa hele hele  vatansever bir insana yakışan en büyük erdemdir bence.





Vatanımın , toprağımın her bir şeyi çok önemlidir benim için. Bana çeşit çeşit meyveler veren o muhteşem ağaçlar, rengarenk çiçeklerle bezenmiş cennet vatanım, denizleri ile, gölleri ile , akarsuları ile,  her şeyi ile bizim olan bu vatan topraklarını korumayacağız da hangi vatanı koruyacağız. Bu vatan, bu toprak bizim değerli arkadaşlar. Başka ülkelerin manda ve himayesi altına girmemek için, dilimizi, kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi unutmamak  için ve tüm bunların yaşatılması için vatanıma karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz ve onu çok sevmeliyiz.

Bir Şeyleri Değiştirmek İsteyen İnsan Önce Kendinden Başlamalıdır Sözü İle İlgili Planlı Bir Yazı Yazınız.

 Bir Şeyleri Değiştirmek İsteyen İnsan Önce Kendinden Başlamalıdır Sözü İle İlgili Planlı Bir Yazı Yazınız.


 

İnsanoğlu kendine bakmadan hep başkalarını eleştirir. Başkalarının kusurlarını bulur, yanlışlarını durmadan dillendirir. Oysa kendinin de gizli kusurları vardır. Hayatta yaptığı hatalar vardır ama nedense bunların hiç birini söylemez. Ancak kendi yalanları ortaya çıkınca gerçeklerle yüz yüze gelir. İnsan olmak en başta kusurlu olmak demek değil midir zaten? Elbette kusurlarımız olacak, yaptığımız yanlışlar olacak. Önemli olan yapılan yanlışlardan geri dönerek hayata dürüstçe devam edebilmek, insanların güvenini tekrar kazanmak ve kendini geliştirmektir.

 

Çevremizde bir şeyler değiştirmek isteriz, dünyada bir şeylerin değişmesini bekleriz. Çoğu insan da hemen hemen aynı şeyi  yapmak ister. Konu uygulama noktasına geldiğinde ise ne yazık ki çoğumuzun karnesi de sıfır olur. En basit örneği şu şekilde vereyim: Yolda giderken elimizde yediğimiz bir yiyeceğin paketini dışarda biri varsa doğrudan çöpe atarız o paketi. Dıştan  güdülendiğimiz için, millet bizim için  ne kadar da  duyarlı desin diye yaparız. Henüz içten güdülenme davranışını kazanmamışızdır çünkü.  Dışarıda biri yok ise o çöpü  hemen yere atarız. Çünkü henüz çevre temizliği konusunda toplum bilincine sahip değiliz. Daha sonra da şundan yakınırız: İnsanlar neden doğayı kirletiyor, neden yerlerde çöp var, keşke insanlar daha duyarlı olsa. Oysa ilk olarak o duyarlılığı, o bilinci kendimiz uygulamalıyız ki sonra başkalarından medet umalım ya da duyarlılık bekleyelim. Yani önce kendimizi değiştirelim, kendimiz doğru olmaya çalışalım.

 

Ya da başka bir örnek verelim: Dışarda insanlara  ailenin önemi ile ilgili ahkam keseriz. Anne şöyle olmalıdır, baba şöyle olmalıdır vb. Oysa kendi ailemiz ile baş başa kaldığımızda onlara her türlü kabalığı yaparız bazen. Onları rencide ederiz, onların değişmesi gerektiğini sürekli söyleriz. Sonra da kendi yanlışımıza dönmez başkalarının davranışlarını eleştiririz. İnsanın kendisine öz saygısı olmalıdır her şeyden önce.




 

 Yani önce durup bir aynaya bakmalıyız. Benim hangi yönlerim zayıf, hangi yanlış davranışlarımı daha da düzeltebilirim ve iyi bir insan olmaya çalışabilirim diye kendimizi eleştirmeliyiz. Mesela dedikodu yapan birini eleştireceğimize önce kendimiz dedikodu yapmamayı öğrenmeliyiz. Başkalarının başarısızlığını ortaya çıkarmak yerine önce kendi başarısızlıklarımızın farkında olmalıyız ve başarılı olmak için neler yapabilirim düşüncesi ile hareket ederek daha çok çalışmalıyız.


 Kendimizi geliştirdikten sonra, iyi bir insan olduğumuz zaman dahi başkalarının kusurlarını açığa çıkarmaya çalışmak gibi bir zayıflığa asla düşmemeliyiz. Tam aksine kusur aramak yerine o kusuru kapatmaya çalışmalıyız. Değişim için de önce kendimizden başlamalıyız ve hayatımız boyunca da kendimizi iyi bir insan olarak geliştirmeli ve yaşamımızda da diğer insanlara güzel örnek olmalıyız.

Hayatta Ne İstediğinize Karar Verin, Kalkın Ve Başarana Kadar Asla Vazgeçmeyin Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Hayatta Ne İstediğinize Karar Verin, Kalkın Ve Başarana Kadar Asla Vazgeçmeyin Konulu Kompozisyon Yazınız.


 

Hayatta her zaman bir hedefimiz olmalıdır. İnsan,  hedefleri olduğu zaman hayata daha umutla ve daha coşku ile bağlanır. Hedefi olmayan insanın yaşama sevinci de olmaz. Öncelikle hedeflerimizin ne olduğunu belirlemeliyiz. Örneğin; hedefimiz iyi bir anne ya da baba olmaksa çocuklarımızla çok iyi iletişim halinde olmalıyız, onlara zaman ayırmalıyız, sevgiyi ve ilgiyi onlardan eksik etmemeliyiz. Onları topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırmak için sonuna kadar mücadele etmeliyiz, eğitimlerini tamamlamasını sağlamalıyız.


Diğer bir örnek olarak ise; hedefimiz öğretmen olmak ise öncelikle derslerimize çok çalışmalıyız. Sabırla ve azimle yolumuza devam etmeliyiz. Sınavlardan istediğimizi puanı almak için çok çalışmalıyız. İçimizde çocuk sevgisi olmalıdır, bilgiyi paylaşma sevgisi olmalıdır. Bunun için de çalışmalıyız ve amacımıza ulaşana kadar durmadan yolumuza devam etmeliyiz. Hayattaki hedeflere ulaşmak ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:

 

“Eğer siz bir konuda kararlı iseniz, işin yarısından çoğunu başarmışsınız demektir. Şunu daima aklınızda tutun; başarma konusunda kararlı olmanız her şeyden çok daha önemlidir.” Abraham Lincoln





 Boş duran, çalışmayı sevmeyen insanlar kısa zamanda içine kapanık ve sosyal yaşamdan da uzak durmaya başlarlar. Çünkü bir amacı yoktur, geleceğe dair hayalleri yoktur böyle kimselerin. Mutlu olamazlar, mutlu olamadıkları gibi çevresine de zararları dokunur. İnsan ben yapamama, başaramam gibi olumsuz düşüncelere sahip olmamalıdır. Yapacağım, başaracağım diye inançla yola koyulmalıyız. Bunun için de bir an önce silkelenip kendimize gelmeliyiz ve amaçlarımıza ulaşana kadar çıktığımız yoldan asla geri dönmemeliyiz.

“Bir Yanda Mutluluk Ve Refah İçindeki Çocuklar, Diğer Yanda İse Afrika Çocukları Vardı.” Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir Yanda Mutluluk Ve Refah  İçindeki Çocuklar, Diğer Yanda İse Afrika Çocukları Vardı.”  Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kıtlık, günümüz dünya sorunlarının en önemlilerinden biridir. Her ne kadar çoğumuz bunu yaşamıyor ve görmüyorsak da bunu yaşayan onca Afrika ülkesi, onca masum ve aç çocuklarımız vardır. Dünya nüfusunun bir  çoğu açlık sınırında bir çoğu da  ne acı ki açlıktan hayata veda ediyor. Afrika’da yeteri kadar iyi beslenemeyen annelerin çocukları da yetersiz bir kilo ile dünyaya gelmektedir. Daha ana karnında başlıyor açlık, yaşam mücadelesi ve sefalet. Orada evler sağlam değil, su kaynakları yok, bizim evlerimizdeki gibi çeşmeler yok, doğalgaz yok, tüp yok. 


İnsanoğlunun yaşam mücadelesi ile başlıyor orada her zorluk. Okul yok, çocuklar okula gitmek için kilometrelerce yol yürüyor, servis aracı falan da yok hani. Annelerin çocuklarına beslenme koyacak, yapacak hiçbir şeyi yok evde. Oynayacakları tek bir topları bile yok. Belki topun ne olduğunu bile bilmeyen, topun neye benzediğini bile bilmeyen çocuklar var orada. gözü yaşlı, günahsız çocuklar.

 

Beş yaşın altındaki çocukların  yarısı açlık sebebi ile ölmektedir dünya genelinde. Yeterli ve dengeli beslenmeden yoksun kalan bu çocuklarımızın bir kısmı vefat ederken,  bir kısmı da yarı aç yarı tok olduğu için çeşitli sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Gelişimsel bozukluklar, beyin gelişimlerinin eksik olması, vücut gelişimlerinin eksik olması ..vb gibi. Tüberküloz, sıtma, AIDS  nedeni ile ölen binlerce çocuk…. Dünya nüfusuna yetecek kadar gıda varken ne yazık ki israf yüzünden buradaki çocuklar, açlık ile mücadele ediyor. Bizler çocuklarımıza zorla yemek yedirirken oradaki masum yavrucaklar ise bir tek ekmek kırıntısını bile bulamıyorlar.

 

 Bizim karnımız çok yemekten şişerken, onların karnı ise açlıktan şişmektedir. Onların göz ardı edilmesi, israfın dünyaya egemen olması ne insanlığa sığar ne Müslümanlığa. Bir yanda rahat ve mutlu yaşayan çocuklar. Aileleri yanında , her türlü istekleri ve ihtiyaçları gideriliyor üstüne bir de her şeyi de beğenmiyor çocuklarımız. Buldukları ile yetinmeyip daha fazlasını istiyorlar. Ya öbür taraftaki çocuklar ne olacak. Onlar insan değil mi? Onların da hakkı değil mi insanca yaşamak? Onların da hakkı vardır elbette. 






Çocukça yaşamak, aç kalmadan;  eğitimini tamamlayabilmek geri kalmadan ve insanca yaşamak diğerlerinden farkı olmadan. Bunu sağlamak çok zor değildir bence. Geçen gün internetten izlediğim bir videoda gözlerim yaşardı. Biz  ne için yaşıyoruz diye sorguladım kendimi? Gönüllü, kahraman doktorlarımızdan biri Afrika’ya gıda götürmüş ve oradaki susuzluktan ölen bir çocuğa su içiriyordu videoda.

 

Çocuğun o masum gözlerini, o yalvarır bakışlarını görmeliydiniz arkadaşlar. Gözleri ile teşekkür ediyordu doktora, doktor dayanamayarak ağladı. O çocuk ise suyu kana kana içti. Su yok, ekmek yok oralarda. Biz ise yetinmeyi bilmeyen insanlara dönüştük. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diyen bir Peygamber’in ümmetiyiz ama ne yazık ki söz konusu israf olunca bu durumu hiç önemsemiyoruz. Gelin birlik olalım, kol kola verelim ve dünya çocuklarının ,çocukluğunu yaşaması için, aç kalmaması için israfa karşı gelelim ve oraya yardımlar gönderelim, insanlığa yakışır, insanca yaşamak olsun tek dileğimiz.

Size Uzaktan Gelen Bir Misafiri Nasıl Ağırlarsınız? Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız .

 Size Uzaktan Gelen Bir Misafiri Nasıl Ağırlarsınız?  Bu Konu Hakkında Kompozisyon Yazınız.


Her kültürün kendine has değerleri, özellikleri vardır. Türk kültürünün o kadar çok gelenek, görenekleri, kültürel özellikleri vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. Bunlardan biri de misafirperverliktir.  Atalarımız misafire, misafirliğe çok önem vermiş, yolda kalmış, yoluna zamanında ulaşamamış yoksul kimseler , darda düşmüş kimseler Tanrı misafiri olarak kabul edilmiştir. Atalarımız sırf misafir için  yolların kenarlarına kervansaraylar, hanlar inşa etmişlerdir. 



Misafir demek bereket demektir bizim kültürümüzde. Sıcaklık demek, samimiyet demek, bir parça ekmeği misafir ile paylaşmak demektir. Biz anlayışı vardır bizim kültürümüzde, bencillikten uzak insanlığa yakışır şekilde. Bizlere uzaktan gelen misafir , geleceğini haber verirse aile bireyleri ilk olarak ayrıntılı bir hazırlığa başlar. Önce evin odaları tertemiz olur. Gelen misafir temiz ve güzel bir yerde konaklasın diye. Daha sonra misafir için yapılmış yorganlar, yastıklar, çarşaflar dışarıya güneşe bırakılarak hava alması sağlanır.






 Çarşaflar, yastık yüzleri evimizdeki en iyi deterjan ve yumuşatıcı ile bir güzel yıkanır, kurutulur, ütülenir ve mis gibi kokusu ile misafire hazırlanır. Çok önemlidir misafir bizim için. Onun en ufak  üzülmesine, endişeye kapılmasına, size de yük oldum gibi şeyler söylemesine  izin verilmez kültürümüzde. Daha sonra anneler kızları ile birlikte geleneksel yemeklerini, geleneksel tatlılarını yaparlar. Börekler, sarmalar, dolmalar, baklavalar, kadayıflar hazırlanır.   Değişik çorba türleri, salatalar yapılır. Kuruyemişler alınır ve misafiri en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız. Gelen misafire karşı güler yüzlü ve samimi davranılır. 



Samimi olmayan davranış misafirin rahatsız olmasına neden olur ve gelen misafir suratı bir karış olan kimselerin evinde de bir saniye bile durmak istemez zaten. Misafir gelince hal hatır sorulur. Önce bir yorgunluk kahvesi ya da çay hazırlanır. Daha sonra ana yemeğe geçilir. Yemekler sofraya koyulur, içecekler konulur ve güzel bir şekilde yemekler yenilir. Misafire iş yaptırılmamaya çalışılır. Sen yoldan geldin, otur dinlen der aile bireyler misafire. Onun en iyi şekilde rahat etmesi sağlanır ve daha çok birçok hizmet yapılır.

Hayalimdeki Oyun Alanı Konulu Bir Yazı Yazınız.

 Hayalimdeki Oyun Alanı Konulu Bir Yazı Yazınız.



Oyun oynamak çocukların vazgeçilmezidir. Oyun oynayarak öğrenir çocuklar hayatı. Kendilerini her zaman daha iyi ifade etmek için çeşitli oyunlar oynayarak kendilerini geliştirirler. Benim hayalimdeki oyun alanı şudur: Yaşadığım eve yakın bir yerde kocaman bir oyun parkı istiyorum. Bu oyun parkına çocuklar dışında kimsenin girmemesini isterim. Çocukların anne ya da babaları oyun alanın dışında olan sandalyelerde oturmalı ve çocuklarını beklemelidir. Oyun parkının güvenli bir yerde olmasını isterim. Sürekli arabaların geçtiği yerde olmasını istemem. Oyun parkının çevresinin meyve ağaçları ile kaplı olmasını isterim.


 Şeftali, kiraz, elma ağaçları ile çevrili bir oyun parkı isterim. Oyun parkının ortasında ise kocaman bir oyun havuzu olmalıdır. Bu oyun havuzu çimenlerle kaplı olmalı ve buranın beli aralıklarla belediye çalışanları tarafından ilaçlanmasını isterim. Çünkü burada zararlı böceklerin olmasını istemem. Bu oyun alanın içinde çok sayıda oyuncak olmasını isterim. Oyuncak uçaklar, helikopterler, arabalar, trenler olmasını isterim. Kız çocukları için ise rengarenk oyuncak kız ve erkek bebekleri, çatal, kaşık, tencere gibi mutfakta kullanılan mutfak oyuncaklarının olmasını isterim. Oyun havuzunun biraz ötesinde çocuklar için yapılmış salıncakların olmasını isterim. 


Salıncakta oturağın yumuşak ve bizi rahatsız etmeyen özellikte olmasını isterim. Ayrıca salıncağın güvenliğinin de olmasını isterim. Çünkü çok hızlı sallandığımız zaman bir anda yere çakılmak istemem. Rengarenk tahterevalliler olmasını, kaydıraklar olmasını ve bize uygun spor aletlerinin olmasını isterim. Koca oyun alanının içinde basketbol sahası, voleybol sahası ve küçük bir futbol sahası olmasını isterim. Parkın kenar bölümlerinde ise gül, hatmi çiçekleri, papatyalar, menekşeler gibi rengarenk çiçekler olsa çok mutlu olurum. Çünkü o çiçeklere bakıp da oynamak bana ayrı bir mutluluk kaynağı olur. 





Tüm çocukların bu alanda kuşlar gibi özgürce oynamasını ve yorgunluktan eve gidip sağlıklı yemekler yemelerini isterim.

 

“Konusu Sevgide Özgür, Saygıda Mecbursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Konusu,  "Sevgide Özgür, Saygıda Mecbursun.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sevgi, saygı, hoşgörü, samimiyet, merhamet vb gibi kavramlar insanlar arası ilişkilerde önemli yer tutar. İnsan içinde yaşadığı toplumda kendine yakın, samimi olan kişileri sever ve onlar için elinden gelen her türlü fedakarlığı da yapar. Mesela insanın ailesi kadar önemli bir şey yoktur dünyada. Çünkü ailemiz, anne ve babamız en çok sevdiğimiz kişilerdir. Onları hem severiz, hem de onlara saygı gösteririz. 


Sevmediğimiz, sıcaklık duymadığımız kimseler de olabilir. Mesela en yakın komşumuzu ya da komşumuzun çocuğunu sevmek zorunda değiliz. Çünkü herkesi sevmeye mecbur değiliz ama komşumuzun ne yaptığına, nasıl konuştuğuna, hangi özelliklere sahip olup olmadığına karışamayız . Bunun için de ona saygı duymak zorundayız. Herkesi sevmeyebiliriz ama herkese saygı göstermek insanlık görevimizdir. Çünkü kimsenin başka birinin yaşamına müdahale etme hakkı yoktur. Ya da başka bir örnek verebiliriz. A kişisinin siyasi görüşü ve b kişisinin siyasi görüşü farklı olabilir. A kişisi tutup da b kişisine sen neden o partiye oy verdin diye karışamaz. Kendisinin sevmediği bir partiyi karşıdaki kişi de sevmeyecek diye yanlış bir tutuma sahip olamaz. Çünkü herkesin görüşü farklıdır ve buna saygı duymak da insana yakışan özelliktir.  





 İnsan ilişkilerinde çok dikkatli olmalıyız ve herkese saygılı olmak zorundayız. Yoksa ilişkiler bozulur  ve kötü bir iletişim kurulmuş olur. Böyle olunca insanlar bizden soğumaya başlar. Sevgide özgürüz. Kimi sevip sevmeyeceğimize kendi irademiz karar verir. Ama kime saygı gösterip göstermeyeceğimiz ise insana yakışan bir tutum değildir. Doğru olan herkese saygılı olmak ve hoşgörülü davranmaktır.