‘’ Kitap En İyi Dosttur.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Kitap En İyi Dosttur.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

Hayatımızın vazgeçilmez kaynaklarından biri de kitaplardır. Nasıl ki su içmek bir gereksinim ise, nasıl ki yemek yemek, uyumak, eğlencelere katılmak bir gereksinimse elbette kitap okumak da bizim için büyük hem de çok büyük gereksinimlerden biridir. Kitap insanı hayata bağlar, kitap insana umut aşılar, kitap insana vefasızlık yapmaz. İşte tüm bunlardan dolayı kitaplar bizlerin en yakın, en iyi , en vefalı dostlarıdır. Çünkü kitaplar bize kötülük yapmaz, aksine iyilik yapar.

Bize doğruları gösterir, bize  yanlışlarımızın neler olduğunu gösterir ve bizi hep ileriye, aydınlığa doğru götürür. Gitmediğimiz yerlere,  gezmediğimiz yerlere kitaplar sayesinde ulaşırız.  Aslında hayallerimizin  gerçekleştiği umutlarımızın can bulduğu  kaynaklardır kitaplar.  Kitap aynı zamanda kişinin güzel konuşmasına olumlu etki eder, güzel yazmasına  olanak sağlar. Kişinin   orijinal fikirler üretmesine katkı sağlar, kişinin empati kurma becerine katkı sağlar, hafızayı kuvvetlendirir, ruhu canlandırır, bizleri hayata bağlar. İşte tüm bu ve bunlardan dolayı kitap okumayı asla bırakmamalıyız. Mümkün olduğu kadar günde bir ya da iki saat kitap okumaya çalışmalıyız. Kitabı sadece boş zamanların ilacı olarak görmemeliyiz. Kitap her zaman ve her yerde ihtiyaç duyacağımız ilaçlarımız olmalıdır. Onun için kitapların değerini bilelim ve her türlü kitabı okumaya ve onlardan yararlanmaya çalışalım. Onların en yakın  dostumuz olduğunu  da aklımızdan hiçbir zaman çıkarmayalım.

Kitapların önemi  ile ilgili şu sözü unutmamalıyız:
‘’ Asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar.’’ Alfred de Vigny.
‘’ Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük krallıktır.
‘’ Yemek doymak içindir. Dostlar cemiyet için, seyahatler öğrenmek için, ev; çiçek, taş ve antika şeyler satın almak içindir, bunlar daha sonra insanı fazla ilgilendirmezler. Kitaplar; hem gençlik, hem ihtiyarlık, hem hastalık, hem açlık, hem yel, hem yağmur, hem de soğuk içindir.

‘’Tatlı Dil, Her Kapıyı Açan Sihirli Bir Anahtardır.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Tatlı  Dil, Her Kapıyı Açan  Sihirli Bir Anahtardır.’’ Sözünü Açıklayan  Bir Kompozisyon Yazınız.

İnsanlar arası iletişimde en etkili yollardan biri de güzel konuşmak ve tatlı bir dile sahip olabilmektir. Bunu başaran insanlar  da hem yakın çevreleri tarafından hem de toplum tarafından sevilen ve sayılan kimseler olur. Tatlı dilin olduğu yerde muhabbet vardır, içtenlik vardır, yalınlık vardır. Çünkü tatlı dilin olduğu yerde sevgi ortaya çıkar, saygı ortaya çıkar. İnsan tatlı dili sayesinde, güler yüzü sayesinde zor şeylerin bile üstesinden gelebilir.

Tatlı dilli olmak  kişinin kendisini de mutlu eder  ve kişinin ruh hali de iyi olur. Tatlı dile sahip olan kimseler  sert , huysuz kişileri bile yola getirebilirler. Çünkü böyle insanları  bazı konularda ikna etmek zor olduğu için bunu ancak ve ancak tatlı dilli insanlar başarabilir. Çocuklarımıza bile bir görev verirken onlara tatlı dilli davranmalıyız. Çocuğa emrederek sorumluluk vermek, onu tersleyerek  sorumluluk vermek onda itici bir etki yaratabilir. Oysa tatlı dille işlerini yaptırmak, başını okşayarak, onu severek  ona görev   vermek o çocuğun yumuşamasına ve sorumluluğunu  güzel bir şekilde yerine getirmesine olanak sağlayacaktır.

İşte tüm bunlardan dolayı her zaman tatlı dilli, güler yüzlü olmalıyız. Çünkü tatlı dilin olduğu yerde kapalı kapılar bile açık olur ve   karanlık yerler  güneş ışığı gibi aydınlanmaya başlar. Bunun için her zaman tatlı dille kalalım. Tatlı dilin  önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:
‘’ Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır.” Burada tatlı dilli olmanın ne denli önemli olduğu anlatılmıştır. Tatlı dil sizi insan yapar, tatlı dil sizi saygın yapar. Hem kendinizi daha değerli görürsünüz hem de toplum tarafından sevilirsiniz.
 Tatlı dil ile kalmak üzere yaşamınız güzel geçsin.

Okumanın Yararlarını Anlatan Kompozisyon

Aşağıdaki Plana  Dikkat Ederek Okumanın Yararlarını Anlatan  Bir Kompozisyon Yazınız.

a) Giriş Bölümünde, İnsanların Niçin Okumaya İhtiyaç Duyduğunu
b) Gelişme Bölümünde, Kitap Okuyanlarla Okumayanlar Arasındaki Farklılıkları  Örneklerler Açıklayınız.
c) Sonuç Bölümünde İse Kitap Okumanın  Yararları Konusunda Değerlendirme Yapınız.
d) Yazınıza Uygun  Bir Başlık Koyunuz.

Kitap Okumanın  Gücü
İnsanda merak duygusu doğduğu anda başlar. Çevrenize  şöyle dönüp baktığınızda  küçük bebeklerin sürekli her tarafı incelemeye çalıştıklarını, meraklı bakışlarla etrafa göz gezdirdiklerini görürsünüz. Merak ederler, çevreyi tanımaya çalışırlar, çünkü bu duygu ile gelmişlerdir dünyaya.  Çünkü merak duygusu,  insanın içinde olan  doğal bir güdüdür. O küçükler zaman içinde büyür ve kocaman kocaman çocuklar olurlar.  İçlerindeki  o merak duygusu ise hiç bitmemiş, hatta daha da çoğalmıştır.  Önceleri  çevresindeki her şeye bakan ve merak eden çocuklar daha sonra ellerine aldıkları oyuncaklar ile oynar ve deneme yanılma yolu ile meraklarını gidermiş olurlar. Daha sonra ise merak duygusu okul ortamında artar ve okuma ile, yazma ile bu merak artmaya başlar. Yani insanlar kitabı  kendilerini geliştirmek için, gündemdeki ve dünyadaki olaylardan haberdar olmak , kendilerini  mutlu etmek ve her gün yeni bir şeyler öğrenerek sıcak yatağa girmenin daha lezzetli olduğunun farkında oldukları için okurlar. İnsanlar aslında  okumak için  okurlar. Çünkü okumak insana zevk verir, çünkü okumak insana mutluluk verir ve kişiyi  olduğu yerden alır farklı diyarlara uçurur. Çünkü okumak bizi heyecanlandırır,  neşelendirir, kaygılandırır. Yani insan kitap okuyarak bu duyguları da hissetmek ister aslında. İnsan kitap okuyarak karmaşık dünyanın o sıkıcı  olaylarından  kurtulmak ister. Yalnız olmak ister bazen, kabuğuna çekilmek ister insanoğlu. İşte burada da yine ona kitaplar yardım eder. Çünkü okumak isteriz hem de zevkle okumak ve  hiç bitmek bilmeyen ihtirasla okumak isteriz.

Kitap okuyanlar  elbette okumayanlara nazaran daha bilgili ve genel kültürü daha gelişmiş kimseler olur. Kitap okuyanların  hafızaları  da  daha gelişmiştir.  Kolay kolay unutkan olmazlar. Kitap okuyanlar dünyaya sadece dar bir pencereden değil farklı pencerelerden bakmayı bilir. Okumak , öğrenmek kişiyi cahil olmaktan çıkarır ve aydınlığa doğru götürür. Okuyan insanlar her geçen   gün öğrendiği o muhteşem bilgiler sayesinde daha alçak gönüllü ve daha mütevazı kimselere dönüşür. Çünkü  okumak insanı yüceltir, çünkü okumak ve okuduklarını hayatta uygulamak insanı kamil insan yapar. Okuyan insan kalıp yargılara takılı kalmaz. Kitap okuyanlar dünyadaki olayları takip ettiği için daha çok bilgi ve kültür sahibi kimseler olur. Kitap okumayan insanlar kendilerini geliştiremezler. Genel kültüre sahip olamazlar.   Daha unutkan olurlar ve daha az bilgili olurlar.  Kendilerini geliştirmek için bir çaba içinde olmadıkları için de ne yazık ki mutlu olamazlar.  Örneğin; gelişmiş ülkelere baktığımızda orada bir yılda okunan kitapların sayısı bizim ülkemizdekinden fazladır. Ne yazık ki ülke olarak fazla kitap okumuyoruz.  Kitap okumak yerine zamanı kahvehanelerde geçirmeyi, boş oturmayı tercih ediyoruz. Bu da son derece tehlikeli bir durumdur aslında. Oysa bizler de gelişmiş ülkeler gibi yılda okuduğumuz kitap sayılarını ve oranlarını artırmalıyız ve daha  okuyan, daha uygar bir ülke haline dönüşmeliyiz.

İşte tüm bunlardan da çıkarılacağı gibi kitap okumayı hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Kitap okuma alışkanlığı edinmeliyiz.  Çocuklarımıza küçük yaşlarda kitap  okuma saatleri düzenlemeliyiz ve bu alışkanlıkların da hayat boyu devam etmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstermeliyiz. Kitap okumanın  yararlarını kısaca gözden geçirecek olursak  şunları söyleyebiliriz:

Kitap okumak bizi daha fazla bilgi sahibi yapar, daha farklı kültürler öğreniriz, daha farklı ülkeleri gezmiş, görmüş gibi oluruz, hafızamız daha da güçlenir. Güzel konuşma ve güzel yazma yeteneğimiz daha çok gelişir. Hayattan manevi olarak tat alırız, kendimizi daha  mutlu ve daha sağlıklı hissederiz.  Kelime dağarcığımız gelişir, stresle baş etmemiz daha kolay olur, pratik düşünme gelişir, kendimizi çevremizdekilere daha iyi ifade edebiliriz, yalnızlık hissi yaşamayız, karar  verme mekanizmamız güçlenir, empati kurma becerisine sahip oluruz ve daha neler neler… Yazımı Konfüçyüs’ün kitap okumanın önemi ile ilgili sözleri ile bitirmek istiyorum: ‘’Ne kadar meşgul olduğunu düşünürsen düşün kitap okumak için zaman ayırmazsan cahilliğe teslim olursun.’’ Konfüçyüs.

‘’ Büyüklerimize Nasıl Davranmalıyız? Sizin Büyüklerinizden Beklediğiniz Davranışlar Nelerdir?’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’ Büyüklerimize  Nasıl Davranmalıyız? Sizin Büyüklerinizden  Beklediğiniz Davranışlar Nelerdir?’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.

 Deneyim sahibi olan, hayatın  her türlü aşamasından geçmiş olan büyüklerimiz bizim değerimizdir. Bize kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi öğreten ve  bunları yaşamamızı sağlayan  da yine büyüklerimizdir. Büyüklerimiz,  yaşamın belki de en zor zamanlarında bizim elimizden tutan, bizi   düştüğümüz zorluklardan kaldıran,  bize yol gösteren kimselerdir. Onlar bize hayatın zorluklarını, kolaylıklarını anlatan ve gösteren tanıklardır. Büyüklere  her zaman  nazik davranmalıyız.  Onların  kalbi çabuk kırılır. Çünkü yaş geçtikçe insan daha duygusal ve daha alıngan bir  tavır takınır.  Bunun için büyüklerimize asla ve asla saygıda kusur etmemeliyiz. Onların o narin, o naif kalbini kırmamalıyız. Kırmaya cüret edenleri ise sert bir dille  uyarmalıyız. Onlara asla bağırmamalıyız,  çok bilmişçesine cevaplar vermemeliyiz. Yeri geldiği zaman onların yanında sus pus olmasını bilmeliyiz ve önlerinde saygı ile eğilmeliyiz. Susmaktan kastım saygıyı hiç bir zaman kaybetmemek, kibar olmaktır.

Bize yol gösteren, bize öğütler veren bu dev çınarlarımızın kıymetini bilmeliyiz ve  her fırsatta onların  engin tecrübe ve bilgilerinden faydalanmaya çalışmalıyız. Onları çok ama  çok sevmeliyiz ve  onları gerçekten koşulsuz sevmeliyiz. Onların   var olması bize bu hayatta güven verir, güç verir. Çünkü biz sevgi nedir, saygı nedir büyüklerimizden öğrendik ve öğrenmeye de devam edeceğiz.  Elbette biz küçükler onlara son derece anlayışlı ve kibar olmalıyız fakat bizim de bu koca çınarlardan beklentilerimiz olacaktır. Bizim büyüklerimizden beklentilerimiz ise şunlardır:  Bizlere  sevgi versinler,  yanlış da yapsak, yanlış kararlar da alsak onların arkamızda dağ gibi durduğunu bize hissettirsinler.  Her şeyden önce tıpkı bizim onları çok sevdiğimiz gibi onlar da bizi çok sevsin ve saysın. Bize  her anlamda örnek olsunlar.   Bizlere güzel ahlakı öğretsinler ve yaşatsınlar. Bizlere sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı ve dayanışmayı öğretsinler ve bu değerleri  her zaman yaşatmaya çalışsınlar. Bize güvensinler.  Bizi hemen yargılamasınlar  ve asla  ve asla ön yargılı olmasınlar.

İşte bizim de büyüklerimizden beklentilerimiz bunlardır.  Bizler küçük olarak onlar da büyük olarak sorumluluklarını bilirse hayatı yaşamanın tadı da başka olur. Çünkü hayatta  sevgi, saygı, barış ve dayanışma olur. Bunun için  herkes sevgi ile beslenmelidir ve  sevgiyi yüreğinden asla eksik etmemelidir. Büyüklerimizin  ne kadar  hayatımızda değerli olduğu ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: ‘’ Saygı ve sevgi büyüklerle küçükler arasındaki uçurumu yok eden bir köprüdür. Kendinden büyüğe saygı göstermeli, kendinden küçüğe ise şefkat. - Yusuf Has Hacip
İşte tüm bunlardan da anlaşılacağı gibi her zaman sevgi ve saygı içimizde yer edinmelidir ve bunları büyüklerimiz bize biz de büyüklerimize vermeliyiz.

‘’İnsan Hayatı Sınırlıdır, Sınırsız Olan Bilgidir.’’ Sözünü Açıklayan Bir Yazılı Anlatım Hazırlayınız.


‘’İnsan Hayatı Sınırlıdır, Sınırsız Olan Bilgidir.’’  Sözünü Açıklayan  Bir Yazılı Anlatım Hazırlayınız.

Yüce Allah tarafından insana verilmiş olan belirli bir süre vardır.  Kimi yüz yıl yaşar, kimi otuz yıl yaşar. Yani hayatın sonunda bir durak noktası vardır.  Her insan , her canlı ölümlüdür. Yaratılma amacımız ise imtihan edilmemizdir. Yaşamak güzeldir, hayatın tadına varmak elbette güzeldir  fakat bu güzelliklerin bir gün  son olacağını bilerek erdemli yaşamak, güzel ahlaklı yaşamak , bilgi ile, ilim ile  yaşamak ise en güzel yaşamaktır, hayatın  tadına varmaktır.

Bu hayatta yapacağımız  en iyi şey ise elbette öğrenme, öğrenmeye açık olmak yenilikleri takip etmektir.   İnsan yaşamı sonsuz değildir fakat bilgi sonsuzdur. İşte  hayatımızın  bu kısacık alanında ne kadar çok şey öğrenirsek   o kadar  mutlu oluruz ve insanlığa faydalı oluruz. İnsanın bilmediği o kadar çok şey vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. Biz  fazla bildiğimizi zannederiz  fakat yeni şeyler öğrendiğimiz zaman aslında bizim bildiklerimizin  o kadar da çok olmadığını görürüz.  İnsanın  yaşam süresinin  uzun olması da önemli değildir bir noktadan sonra. Önemli olan otuz yıl da yaşasak, yüz yıl da yaşasak bu yıllar içinde neler yaptığımız, kendimize, içinde yaşadığımız dünyaya ne oranda faydalı olduğumuzdur. Onun için durmadan bilginin peşinde koşmalıyız, yeni kitaplar okumalıyız, dergileri takip etmeliyiz, dünyada bilim alanında, teknoloji alanında olan yenilikleri takip  etmeliyiz ve  güncellikten uzaklaşmamalıyız. Her gün  yeni şeyler öğrenerek  yaşama daha çok bağlanmalıyız. Kendimize, ülkemize faydalı üretken bireylere, nitelikli kimselere dönüşmeliyiz. Tüm bunları yaptığımız zaman da dolu dolu bir yaşam geçirmiş oluruz. Yaşlandığımız zaman  benlik bütünlüğüne karşı benlik karmaşası yaşamayız. Çünkü ömrümüz boyunca çalışmaya devamlı hale getirmeliyiz.
Bir de yaptığımız meslek ne ise o meslekte en iyisi olmalıyız.  Sadece kendi mesleğimizle kalmayıp  başka alanlarda başka bilgiler de öğrenerek gelecek kuşaklara  örnek teşkil eden , nitelikli bireyler olmalıyız.  Elbette her mesleği aynı anda yerine getiremeyiz fakat en azından  yeni bir şeyler öğrenmek kişiye katkı sağlar ve kişi daha çok bilgiye sahip olmuş olur. 

Bilginin peşinden koşmalıyız, bilgi ile uyanmalıyız, bilgi ile yatmalıyız. Yaşamın tadı ancak öğrenerek, okuyarak, okuduklarımızı idrak ederek, toplumla paylaşarak çıkar. Bunun için  bilgi dünyadaki en büyük değer ve hazinedir.  Bilgi ile kalalım ve  yeni şeyler öğrenmekten, dünyaya  bir nebze de olsa faydalı olmaktan  korkmayalım , bilgi sonsuz da olsa biz son nefesimize kadar  onu bulmaya, öğrenmeye çalışalım.  Çünkü Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de ilk olarak ''oku'' diyor.  Okumanın, bilginin bu kadar faydalı olduğunu söyleyen  İslam dini bile bilgiye önem veriyorken biz neden bilgi ile  hayata veda etmeyelim . Elbette ki bilgi ile, ilim ile hayata veda edelim ve arkamızda güzel anılar  bırakalım.

Coronavirüs’ün Çocuklara Psikolojik Etkisi Hakkında Kompozisyon Yazınız.


Coronavirüs’ün  Çocuklara  Psikolojik  Etkisi Hakkında Kompozisyon Yazınız.

Dünyayı etkisi altına alan, dünyayı kasıp kavuran korona virüs ne yazık ki her geçen gün can almaya devam etmektedir. Çok sayıda kişinin de virüs testi pozitif  çıkmaya devam  etmektedir.   Yüksek ateş, öksürük, solunum sıkıntıları, ishal, eklemlerde ağrı, halsizlik  gibi belirtiler ile kendini gösteren   bu virüs son zamanlarda dünya gündemini  meşgul eden en önemli sorun haline gelmiştir. İlk olarak Çin’in Wuhann  kentinde ortaya çıkıp daha sonra İtalya, İran, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri Türkiye vb. tüm dünya ülkelerini içine almaya başlayan  bu virüs şu anda hepimizi  tehdit eden  bir duruma gelmiştir.  Bu virüsün etkilerinden  her ne kadar biz yetişkinler  olumsuz etkilensek de  bundan en çok etkilenen ve korkan çocuklarımız  olmaktadır.  Çünkü onlar en savunmasız ve en masum  canlarımızdır. Virüs  nedeni ile okullara gidemeyen ve eve kapanmak zorunda kalan çocuklar hem eğitimden soğumaya başlamışlar , hem de psikolojik olarak sıkılmaya ve asosyal olmaya başlamışlardır.

Bu virüsün can aldığı yaş aralığı ise genelde  elli,  altmış yaş üzeredir. Yaşlıların bağışıklığı daha düşük olduğu için onlar   virüs karşısında ne yazık ki daha savunmasız kalmaktadır. Bunun  için  bu virüsün  etkisi bitene kadar  en değer verdiklerimiz, sevdiklerimiz  büyüklerimizin  evde kalmasını sağlamalıyız ve onları korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Peki çocuklarımıza bunu nasıl anlatmalıyız soruna gelince bunun cevabını şu şekilde açıklayabilirim: Çocuklarımıza  el ve yüz temizliği yapmalarının çok önemli olduğunu ve bunun korkulacak bir şey olmadığını anlatmalıyız.  Vücudumuzu temiz tutarsak, sağlıklı gıdalar tüketirsek,  düzenli ve yeterli bir uyku düzenimiz olursa bununla baş edebilecek kadar güçlü olabileceğimizi  onlara güzel ve yumuşak bir dille anlatmalıyız. Haberleri dinlerken   kaygı ve korkuya kapılmadan sakinliğimizi korumalıyız.  Çocuklara da bu sakinliği geçirebilmeliyiz. Bizler kaygı ve endişe içinde olursak  onların da psikolojisi bozulur  ve ilerde  çocuklarda çeşitli psikolojik problemlere yol açabilir. Bunun için  sakin ve rahat olmalıyız.  Çocuklara olumlu model olmalıyız. Sık sık el ve yüz temizliğimizi yapmalıyız. Onlara  insanlar ile iletişim kurarken   arada mesafelerini korumaları gerektiğini öğretmeliyiz ve mesafenin sağlığı için ne kadar önemli olduğunu kavratmalıyız. Haberlerde bu virüs ile ilgili ölüm haberlerini onların yanında izlememeliyiz ve onlara da izlettirmemeliyiz. Çocuklar özellikle de bu dönemde polislerden korkmaya başlamıştır.  Onlara polislerden korkulmaması gerektiğini, maskelerini takarlarsa ve kurallara uyarsa polis amcalarının onlara bir şey yapmayacağını güzel bir dille anlatmalıyız. Böylece çocuklarımızdaki polis korkusu da geçmiş olur ve sıkıntı yaşamamış olurlar.

Mümkün olduğu kadar bu süreci evde yaşarsak sağlığımız için daha  uygun olacağını, bu zamanın  kısa süreceğini  onlara anlatmalıyız. Okuluna tekrar başlayacağını, arkadaşlarına, öğretmenlerine kavuşacağını onlara söylemeliyiz ve bu durumun hep böyle devam etmeyeceğini onlara söylemeliyiz. Yani bu problemi  hep birlikte aşmalıyız ve mümkün olduğu kadar da  mecbur olmadığı sürece kesinlikle evden dışarı çıkmamalıyız, ya da kendi evimizin önünde  gezmeliyiz,  hava almalıyız. Unutmayalım ki sabır ile koruk helva olur. Biraz sabrettiğimiz zaman daha güneşli günler bizi bekliyor olacaktır. Yeter ki umutla yolumuza devam edelim ve çocuklarımıza da umut etmeyi aşılayalım. 

Corona Virüs Hakkında Kompozisyon


Corona Virüs Hakkında Kompozisyon

Tüm dünyayı etkisi altına alan, küresel bir tehdit olan corona virüs bugünlerde en çok konuşulan  konulardan biridir. Konuşmakla kalmayıp  bizleri endişelendiren, tüm dünya ülkelerinde tedbir almayı gerektiren bir salgındır. Corona Virüs ilk olarak Çin’in Wuhan  kentinde ortaya çıkmıştır. Daha sonra İtalya, İran, İspanya, Amerika, Almanya, Yunanistan vb. ülkelere de yayılmaya başlamıştır.

Bu virüsün belirtileri şunlardır:
Solunum  yolu sıkıntısı çekmek, kuru öksürük, yüksek ateş, halsizlik, kas ve eklemlerde ağrı, nefes darlığı gibi grip belirtileri gösterir. Bu virüs son zamanlarda  ülkemize de gelmiştir. Önce yurt dışından gelen  bir vatandaşımızın testi pozitif çıktı ve daha sonra aynı çevreden kişilerde de virüs çıkarak  vaka sayısı ülkemizde de artmaya başlamıştır.  Uzmanlar her gün televizyona çıkıp coranavirüsten nasıl korunmamız gerektiğini söylemektedir. Bu uyarıları dikkate almalıyız ve coranavirüsten  korunmak için şunları yapmalıyız: Her gün ellerimizi  sabunla güzel bir şekilde yıkamalıyız. Yıkama süresi en az yirmi saniye olmalıdır. Ellerimizi, parmak aralarımızı iyice yıkamalıyız. Sabun bulamadığımız zaman  kolonya ya da diğer diğer  hijyenik olan ürünleri kullanmalıyız. Zorunlu olmadıkça kalabalığa girmemeliyiz ve kalabalık ortamlardan uzak  durmalıyız. Hasta olan kişiler  başka kimselere zarar vermemek için  maske takmalıdır. Hasta olmayan kimseler maske takmamalıdır. Çünkü hasta olmayan kişiler maske taktığı zaman  enfeksiyon kapabilirler. Toplu taşımayı mecbur olmadığımız sürece kullanmamalıyız. Zorunlu olmadıkça hastanelere gidip sağlık çalışanlarını meşgul etmemeliyiz. Yüzümüzü sabunla yıkamalıyız. İnsanlar ile  sarılmayı, tokalaşmayı bir süreliğine ertelemeliyiz.

 Corona virüsün bulaşması ise şu şekilde olmaktadır: Hasta olan kişi öksürdüğü zaman , ağzından çıkan öksürük damlaları solunum yolu ile yanındaki kişiye de bulaşmaktadır.  Kişilerin el ve yüzünü yıkamaması ,  kirli eller ile  her insanın kullandığı ortak eşyalara dokunması diğer insanlara da bu virüsün bulaşmasına neden olmaktadır. Bu virüs  son derece ciddi ve  ölümcül olan bir virüstür. Bunun için  çok dikkatli olmalıyız ve temiz olmayı asla ihmal etmemeliyiz.

Corona virüsünün  en çok zarar verdiği kişiler ise elli  yaş ve üzeri kimselerdir. Yaşlılarda bağışıklık daha düşük olduğu için ölümcül olma  durumu da onlarda daha çok olmaktadır. Çocukların bağışıklığı daha güçlü olduğu için onlara fazla zarar vermemekte fakat çocuklar taşıyıcı olduğu için yaşlılara sarıldığı zaman onlara bulaştırabilirler. Bunun için dikkatli olunmalıdır. Bu dönemde  evimizde, evimizin önünde durmalıyız ve  sokaklara karışmamalıyız. Bu virüsten korunmak için  hep birlikte sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Korkuya kapılmamalıyız. Bağışıklığımızı güçlendiren gıdalar tüketmeliyiz. Dengeli beslenmeliyiz, yeterli uyumalıyız. Gece geç saatlere kadar ayakta kalmamalıyız. Moralimizi yüksek tutmalıyız.  Çocuklarımızın bu virüsten dolayı psikolojilerinin bozulmasına izin vermemeliyiz. Onlara bu virüs hakkında  bilgi vermeliyiz ve korkulacak bir şey olmadığını onlara güzel bir dille anlatmalıyız.

Bu dönemde yaşlı olan kimseler zorunlu olmadıkça sokaklara çıkmamalı ve bu zamanı evde geçirmelidirler.   Umarım  dünya olarak bu virüsten bir an önce kurtuluruz ve hiçbir can kaybı yaşanmaz. Çünkü her can değerlidir ve tektir.

‘’Zaman En Kıymetli Hazinedir.’’ Sözünden Hareketle Zamanı Verimli Kullanma İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


‘’Zaman  En Kıymetli Hazinedir.’’ Sözünden Hareketle Zamanı Verimli Kullanma İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Zaman bize verilmiş olan en büyük hazinedir. Oysa biz insanlar zamanın kıymetini bilmiyoruz ve onu boş yere israf ediyoruz. Nasıl ki paramızı, nefesimizi israf ediyorsak işte zamanı da bu şekilde boşa harcıyoruz. Oysa bize verilmiş olan yaşamın bile belli bir süresi vardır, nefes almanın, konuşmanın  bile bir süresi vardır.

Bizler  zamanın kıymetini bilmeden, onu hunharca kullanarak verimsiz yaşamaya devam ediyoruz.  Zaman bizim için en büyük hazinedir. Hazinenin olması için  de zamanı dikkatli ve verimli kullanmalıyız.  Kendimize  bir hedef belirlemeliyiz ve o hedef ya da hedefler doğrultusunda zamanı kendimiz yönetmeliyiz ve zamanımızın boş yere akıp gitmesine göz yummamalıyız. Yaşamın, anın tadını çıkarmaya bakmalıyız.  Boş yere kaybedecek  bir zamanımız olmamalıdır. Sevdiklerimiz için, işimiz için, yakınlarımız için zamanlarımız ayarlı olmalıdır. Yani her vaktin değeri olmalı ve onların ne zaman, nerede, nasıl kullanılacağı bizim elimizde olmalıdır.  Yani zaman değerli olmalı, vakit nakit omalıdır.  Yoksa bir ömür boşa geçer ve bu ömrün bu kadar çabuk geçtiğini  anlayamayız, anlamaya çalışsak bile artık iş işten geçmiş olur ve giden zaman da bir daha asla geri kalmaz.

Zamanın önemi ile ilgili şu sözü unutmamalıyız:
‘’ Zamanı nasıl öldüreceğinizi değil, zamanı nasıl kazanacağınızı düşünün.
İşte tüm bu sözlerden de anlaşılacağı gibi zamanın değerini bilmeliyiz ve onu  öldürmek yerine onu nasıl verimli kullanabiliriz düşüncesi ile hareket etmeliyiz.

Virüs, Temizlik, Hastalık, Maske, Sabun Kelimelerinin de İçinde Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.


Virüs, Temizlik, Hastalık, Maske, Sabun Kelimelerinin de İçinde Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

Sabah uyandığımda Çin’in Vuhan kentinde  Corona virüs adında bir virüsün insanların yaşamına  son  verdiğinden bahsediliyordu. Önce bunu duyduğumda şaka galiba diye düşündüm.  Daha sonra televizyonu açtığımda işin şaka değil gerçek  olduğunu gördüm.  Bu virüs ölümcül bir virüs olduğu için hızla yayılıyordu. Ülkemize de bu virüsün gelmemesi   için dua ediyordum. Günler geçmeye başladıkça virüs ülkelerden ülkeye yayılmaya başlıyordu. Acaba ülkemize de gelirse ne yaparız diye endişelenmeye başlamıştım. Sağlık Bakanımız Fahrettin  Koca Bey televizyonlara çıkıp bu virüs hakkında halkımızı  güzel bir şekilde bilinçlendiriyordu. Avrupa Ülkelerinde de   hızla yayılan virüs  henüz ülkemize gelmiş değildi. Bunun için ülke olarak şanslıyız diye düşünmeye  başladım. Daha sonra anneme ve kardeşlerime zorunlu olmadıkça kalabalık yerlere çıkmamaları gerektiğini söyledim.

Babam ben küçük yaştayken vefat ettiği için aile reisi ben olmuştum . Bunun için de bu tehlikeli virüsten ailemi korumam gerekiyordu. Annem  her gün evleri güzel bir şekilde havalandırıyor, temizliyordu.  Yemeğe kesinlikle elimizi, yüzümüzü sabunlamadan oturmuyorduk. Bu hastalığa karşı temiz olmak ve bağışıklığın güçlü olması gerekiyordu. Babamdan kalma emekli  parası annemin üzerine kayıtlıydı. Annem bana veriyor sağlığımız  iyi yapan, bağışıklığımızı güçlendiren  yiyecekler alıyordum okul çıkışı. Okuldan çıktıktan sonra eczaneye de uğramayı  ihmal etmedim ve hemen kardeşime, kendime ve anneme  bir tane maske aldım. Böylece daha korunaklı olacaktık. Televizyonlarda bu virüs ile ilgili halk bilgilendiriliyordu. Yine bir sabah okula vardığımda arkadaşım Mehmet’in yüksek ateş ve öksürük yüzünden hastaneye kaldırıldığını öğrendik.  Öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımız  hepimiz endişelenmiştik. Acaba ülkemize de bu virüs gelmiş midir diye.  Hastanede Mehmet’e   virüs var mı yok mu diye test yapmışlar ve neyse ki sonuçlar negatif çıkmıştı. Korktuğumuz başımıza gelmemişti ve çok şükür ki Mehmet ufak bir grip geçirmişti. Daha sonra   herkes bilinçli olmaya başladı ve kimse kimseyle tokalaşmadı.  Selamımızı güzel bir şekilde verecektik birbirimize.  Sevmek , ya da saygı duymak illaki sarılmaktan geçmiyordu. Özellikle de bu hassas dönemde  daha dikkat etmeliydik ve öyle de yaptık.


Günler geçmeye devam ediyordu ki  bir sabah yine uyandığımda  ülkemize yabancı bir ülkeden gelen kardeşimizin  hasta olduğu testinin pozitif olduğu haberleri duyuldu.  Testi pozitif çıkan kişi ve ailesinin karantinaya alındığını duyduk. Bu defa ciddi anlamda  önlemler almamız gerekiyordu ve devletimiz de bu  konuda üzerine düşen sorumlulukları hakkı ile yerine getiriyordu. İnşallah bir an önce bu virüs ortadan kalkar ve hiçbir insan ölmez. Allah ülkemizi ve diğer dünya ülkelerinin hepsini korusun.

Aşağıdaki Duvar Yazılarını İnceleyiniz. Bunlarla İlgili Görüşerinizi Açıklayınız.


Aşağıdaki Duvar Yazılarını İnceleyiniz. Bunlarla  İlgili Görüşlerinizi Açıklayınız. 

1) Çocuklar Bugünün Yarını, Yarının Umududur:
Umut etmek  hayatın belki de en heyecanlı, en güzel duygularından birisidir. İyiliklerin olması için, başarıların gerçekleşmesi için umut edilir ve umut gittiği zaman  yaşama heyecanı da gider.  İşte bizim umudumuz da çocuklarımız olmalıdır.  Çünkü onlar bugünün yarını, yarının umududur. Onları küçük yaşta nasıl yetiştirirsek onlar da bize gelecekte o şekilde cevap verirler. Çocuklarımız nitelikli, bilgili, eğitimli yetiştirmeliyiz.  Her çocuk tek ve özeldir. Hepsi de iyi yaşamayı hak eder, mutlu yaşamayı hak eder. Onun için onların sağlıklı bir ailede büyümesi sağlanmalı ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza sahip çıkılmalıdır. Onlara bugün nasıl bir eğitim verirsek gelecekte de alacağımız verim o oranda olacaktır. Onlar bizim umudumuz, geleceğimiz, yarınlarımızdır.  Bundan dolayı çocuklarımız sevelim, onlara güzel ahlak öğretelim ve onların bilinçli , eğitimli, vatanını ve milletini seven insanlar olarak  ilerlemesini sağlayalım. İşte böyle olunca umutlar da güzel olur, hayallerde gerçekleşir. Yeter ki yarınlarımızın umudu olan canların kıymetini bilelim ve onlara  değer verelim.


2) Okumanın Zamanı Yoktur:
Okumak  insanı cahil kalmaktan kurtaran, bizlere yaşama sevinci veren, bizi olumlu yönde değiştiren ve geliştiren bir eylemdir. Yüce Allah Kuran-ı Kerim de bile İkra demiştir. İkra demek oku demektir. Okuyan insan geri kalmaz.  Dinimiz bile okumayı emrediyorken okumanın yaşı , zamanı diye bir düşünce son derece yanlıştır. Çünkü okumanın asla zamanı ve yaşı olmaz. Kişi  eğer isterse yüzü yaşında bile okuyabilir, kendini geliştirebilir.  Bunu  yapanlar da vardır. Yeter ki insanda okuma azmi ve kararlılığı olsun gerisi zaten çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecektir.  Bizler , ülke olarak, millet olarak okuyarak gelişmeliyiz, okuyarak ülkemizi çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkarmalıyız. Okumanın  yaşı  ve zamanı olmaz, okumanın  istekliliği ya da isteksizliği olur. Okumak isteyen her   yerde her şekilde okumayı öğrenir. Bu kişinin kararlı ve istekli oluşuna bağlıdır. Bunun için her zamanı ve yaşı yoktur olmayacaktır. İnsan bir otobüste  on dakikalığına bile bir yere giderken elinde küçük bir cep kitabından bile çok şeyler öğrenebilir. En basiti hastaneye bile gittiğimizde saatlerde orada sıra beklediğimiz oluyor.  Bir yere oturup elimizdeki kitabımızı açıp okuduğumuz zaman hem zaman geçmiş olur hem boş yere zamanımız  ölmemiş olur ve hem de yeni bilgiler öğrenmiş oluruz. Bu da bizi son derece mutlu eder. Bunun için okumanın zamanı yoktur, okumanın  gücü vardır, faydası vardır, kişi aydınlatıcı yolu , yolları vardır. Yeter ki  bir şeyde kararlı olalım ve okuma duygusundan, merak duygusundan asla vazgeçmeyelim.


3) Dünü Doğru Okursan Yarını Sen Yazarsın:
İnsanın geçmişte yapmış olduğu hatalar, yaşadığı pişmanlıklar,  başarılı olmak isteyip de başaramadığı birtakım şeyler olabilir. Önemli olan bunlara takılıp kalmamaktır. Geçmişteki hatalardan ders çıkarmalı, geleceğe emin adımlar ile yürünmelidir.  Geçmişte olmuş bitmiş şeyleri bir kenara bırakmalı , artık geleceğe yön vermenin zamanı geldi diyerek  bir an önce yola koyulmalıdır. Bunun  için de önce dünü doğru okumalıyız, dünün analizini ortaya  koymalıyız ve  yapılan  eksiklikleri görmeliyiz,  deneyimlerimizden yola çıkmalıyız ve geleceğe bakmalıyız ve durmadan çalışmaya, ilerlemeye devam etmeliyiz. Zararın  neresinden dönülürse kardır mantığını da aklımızdan çıkarmamalıyız.


4) Umut, Cesaretin Yarısıdır:
Umut  etmek insanı  yaşatır, insanı diriltir. Çünkü umutlardır gönlümüzdeki baharı getiren, gönlümüzdeki tohumları yeşerten . Umudun  olduğu yerde cesaret vardır. Cesaretli insan da  amacı için girişimlerde bulunmaktan korkmaz,  çalışır, didinir ve umutla yola koyularak hedeflerine doğru yol alır.  Bunun içinde umut cesaretin yarısıdır. Bir yerde umut varsa orada cesareti  de görürüz ve  hayat daha bir anam kazanır , yaşamın  belli amaçları olur  ve heyecanla  bu yola baş koyarız ve emellerimize doğru  umutla, cesaretle uzun bir yolculuğa çıkarız .