29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Sonbahar mevsimi demek havaların yavaş yavaş kendini değiştirmesi, sıcaktan soğuğa geçiş demektir. Gündüz hava bir anda ısınır, akşama doğru bir anda soğur  hava bu mevsimde . Havalar soğumaya başlasa da  gündüzleri ara ara sıcak olur ve bu sıcak da insanın hoşuna gider. Ne de olsa artık havalar soğuyacağı için bu sıcaktan bunalmayız ve daha çok isteriz sıcağın gitmemesini. Yine bir sonbahar mevsiminde yine bir bayram kutlaması yaklaşıyordu benim güzel memleketime. Babam akşam işten geldiğinde  heyecanlı  bir şekilde konuşmaya başladı. Bana dönerek ; Ada kızım haftaya Cumhuriyet Bayramı , neler hissediyorsun? Dedi.



 Ben de bu çok mutlu olduğumuzu, sınıfı bayraklarla donatacağımızı, çeşit çeşit balonlar, süslemeler alarak okulu cumhuriyet şölenine dönüştüreceğimizi söyledim. Annem yemekten sonra çay yapmıştı. Kardeşim Melih’i çaya çağırdı ve konuşmaya başladı. Ne güzel  bir ülkemiz var şükürler olsun dedi annem. Cumhuriyetle, demokrasi ile yönetilen ülkede yaşamamız çok güzel. Cumhuriyetin olduğu yerde halkın iradesi var, seçim var, özgürlük var dedi. İyi ki  Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemize cumhuriyeti getirmiştir. Şu anda cumhuriyet olmasaydı baskı ile yönetim olurdu, herkes kafasına göre yasa koyar ve haklı kim haksız kim belli olmazdı dedi. Babam da elbette canım kesinlikle sana katılıyorum diye annemi onayladı. 



İnsan haklarına önem verilmez, eşitlik olmazdı dedim ben de . Babam aferin kızım kim anlattı bunları dedi. Ben de öğretmenimiz dedim. Kardeşim Melih babama dönerek şunu sordu? Babacığım cumhuriyetten önce ülkemiz ne ile yönetiliyordu dedi. Babam da saltanat dedi. Saltanatın ne olduğunu bilmeyen Melih’e dönerek şunu dedi: Saltanat demek, hakimiyetin babadan oğula geçmesi, başa geçen kişinin oy çokluğu işle geçmemesi demek dedi. Bunun üzerine Melih bize dönerek şunu dedi: İyi ki cumhuriyet var o zaman , yaşasın cumhuriyet, Mustafa Kemal’i çok seviyorum diye haykırdı. 


Çaylarımızı içtikten sonra hepimiz yatmaya koyulduk. Gece yatağıma gittiğimde şunları düşündüm. Atalarımız bizim için ne kadar çok kan akıtmıştı. Bu vatan, bu topraklar hür olsun diye canlarını feda etmiş, cumhuriyete, demokrasiye katkı sağlamışlardı. İstemediğimiz kötü yöneticiler olduğu zaman halkın oyu ile o yöneticiler indirilebilirdi ve bu muhteşem bir şeydi.  Cumhuriyet özgürlük demekti,  cumhuriyet baskının olmaması , halkın iradesinin ön planda olması demekti. Bunları düşünürken uyudum. Günler geçti ve derken bayram sabahına uyandım. Sabah okul kıyafetlerimizi ve yeni aldığım ayakkabıyı giyerek koşarak tören alanına gittim. En küçüğünden en büyüğüne herkes bu coşkuyu, bayramı kutlamak için gelmiş, yaşasın cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti  diye sesler  memleketim  Kayseri’yi çınlatıyordu. Valimiz cumhuriyet ile ilgili konuşmasını yaptı, daha sonra diğer protokol üyeleri konuşma yaptı, cumhuriyetin önemine değindi. 




Çok güzel bir bayram havasıydı bugün. Cumhuriyet ile ilgili şiirler okundu, yazılar okundu. Müzik öğretmenlerimiz bağlaması ile güzel türküler söyledi. Mustafa Kemal’in sevdiği Bülbülüm Altın Kafeste şarkısı da söylendi ve alkışlar havada uçuştu. Bizler de sekizinci sınıf öğrencileri olarak güzel gösteriler yaptık. Şehitlerimize, gazilerimize ve Mustafa Kemal’e minnet duyguları dile getirildi. Bize cumhuriyeti emanet eden Mustafa Kemal’e çok şey borçlu olduğumuzu düşündüm ve ülkem için artık daha da çok çalışacaktım. Türkçe öğretmenimizin Mustafa Kemal’in şu sözü ile konuşmasını bitirmesi beni çok duygulandırdı:



"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."   İşte bizler de bu sözden etkilenerek  , cumhuriyete , demokrasiye sıkı sıkıya bağlı kalacağımıza  arkadaşlarımızla söz verip daha sonra evlerimize dağıldık.





“Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa Hürmet Lazımdır.” Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 “Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa  Hürmet Lazımdır.”  Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.


Her ülkenin kendine özgü renkleri, ve şekilleri olan , onlara bir anlam yüklediği bayrağı vardır. Her biri de kendi geçmişlerine uygun renklerle ya da renkle kaplıdır. Bayrak bir milletin bağımsızlığının, hür olduğunun sembolüdür. Her milletin bayrağı da kendisi için manevi değere sahiptir. İster düşmanımız olsun, ister bir adım uzakta farklı bir ülkenin bayrağı olsun, o bayrak yerlerde olduğu zaman ona ayağımızla basmak, saygısızlıkta bulunmak,  insan olan, insanca davranışlarını geliştirmeyi düşünen bir bireye yaklaşmaz.

 

 Mustafa Kemal Atatürk düşmanın da olsa kimsenin bayrağını ayaklar altına almamak gerekir demiştir ve son derece de haklı bir söylemde bulunmuştur. Bayrağa hürmet etmek gerekir, insanların kutsal saydıkları değerlere karşı nazik olunmalıdır. O bayrak o milletin atalarının döktüğü kandır, göz yaşıdır, kaybettikleridir, üzüntüleri, acılarıdır. Ülkemize saldıran bir düşman olduğunda elbette kendimizi savunmalıyız ve düşmana teslim olmamalıyız ve bir ülkenin bayrağına hakaret edilmemeli, maneviyatına zarar verilmemelidir. Saygı gösterilmeli, hoşgörülü bir tavır takınılmalıdır.




 

 Geçmişte olanları bir kenara bırakmalı, savaş ortamını geride bırakıp kardeşçe, dostça yaşayan milletlere dönüşmeli ve sağduyuyu asla kaybetmemeliyiz. İşte böyle olduğumuz zaman daha iyi bir insan, vatanını çok seven ve başkalarının da vatanını, bayrağını sevmesini hoşgörü ile karşılayan bir insan olmuş oluruz.

 

Milli Mücadelede Kahramanlık Gösteren Türk Kadınları Kimlerdir? Araştırınız.

Milli Mücadelede Kahramanlık Gösteren  Türk Kadınları Kimlerdir? Araştırınız.


Milli Mücadele kadını ile erkeği ile diğer ülkelere örnek olmuş emeğin, vatan sevgisinin göstergesidir.

Milli Mücadele kadın kahramanlarımız şunlardır:

 

1)Nezahat Onbaşı:

 Kıvır kıvır sarı saçları olan, pembe yanaklı, uzun kirpikli 12 yaşlarında  bir kızdı. Orduda yetmişinci alayın simgesi olan biridir. Albay Hafız Halit Bey’in küçük kızı olan Nezahat Onbaşı annesi hayatını kaybedince babası ile yaşamaya başlamış ve düşmana karşı savaşmıştır. Annesi veremden dolayı hayatını kaybetmiştir. Babası Çanakkale  Cephesi’nde yaralandığı zaman annesine haber öldü diye gitmiş bunun üzerinde de Nezahatın annesi veremden hayatını kaybetmiştir.

 Askerlerin içinde büyüyen Nezahat askerliği çok sevmiş ve bir zaman sonra asker kıyafeti kendisine büyük olsa da o kıyafeti giymeye başlamıştır. Kara Şimşek adındaki atı ile fırtınalar estirmiş ve babasına yardım etmiştir. Yaralı askerlerin yarasını sarmıştır, askerlere haber ulaştırmıştır, askerlere kendi elleri ile sarmalar, dolmalar hazırlamıştır. Hatta İsmet İnönü’ye bile kendi hazırladığı dolmalardan ikram etmiştir. Mustafa Kemal’in Ve İsmet İnönü’nün de dikkatini çekmiştir. Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları, Sakarya ve Gediz Muhaberelerinde görev almıştır. Kendisine istiklal madalyası verilmiştir.

 

2) Binbaşı Emire Ayşe:

Beş çocuğu ve yaşlı babasını evde bırakarak düşmana dur demeye gitmiştir. Aslen Selaniklidir.  Aydın İmamköyünde yaşamaktaydı Çiftçilik ile yaşamını sürdüren  Emire Ayşe’nin eşi Kafkas Cephesi’nde düşmanla çarpışırken  şehit olmuştur.  Yaşadığı toprakları kurtarmak için elinde kalan altınları  (sadece iki altın) satıp silah  almıştır ve düşmana karşı gelmiştir. Çeşitli gizli toplantılar yapmış, Aydın’a giderek muhtar ile görüşmüş ve köyün gençlerine cesaret vererek onlara örnek olmuş kahraman kadınlarımızdan biridir.  Emire Ayşe köyündeki erkeklerle birlikte  silah almak için şehre giderken yolunu eşkıyalar kesmiştir.


 Emire Ayşe eşkıyalardan korkmamış ve onlara vatanı savunmak için , tüfek almak için şehre gidiyorum sizse burada yol kesip haraç almaya çalışıyorsunuz, alın her şeyimi alın, canımı alın demiştir ve eşkıyalardan korkmamıştır. Bunun üzerine eşkıyalar yaptıklarından utanmışlar ve Ayşe Bacıya altınlarını geri vermişlerdir. İşte bu kadar yürekli bir kadındır Emire Ayşe. Silah almaya giderken yolda düşman askerlerini görüp dilenci kılığına girerek gerçek yüzünü göstermemiş, zeki bir kadındır. Yunanlılar ile çarpışan Emire Ayşe’yi Mustafa Kemal İstanbul’a çağırmış ve kendisine binbaşı unvanı takdim edilmiştir.

 

 

3) Şerife Bacı:

Şerife Bacı Kastamonuludur. Kastamonulu kadınları vatanı kurtarmaya teşvik eden, onları cepheye çağıran Latife Hanım , Şerife Bacıya ise sen gelme bebeğin küçük, dayanamaz dese de Şerife Bacı buna karşı çıkmış ve öküzleri ile vatanı kurtarmaya, cephaneye silah taşımaya karar vermiştir. Bunun için de önce Kastamonu’ya sonra da Ankara’ya ulaştırılması gereken cephaneleri kağnıya yüklemiş ve bebeği de sırtına bağlayarak yola çıkmış ve zorlu yolculuğa diğer köylüleri ile başlamıştır. İnebolu'dan Kastamonu'ya silahlar kağnılar ile, kadınlarımızın, erkeklerimizin bilek gücü ile alın teri ile taşınmıştır.


 Yolculuk sırasında çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır . Bunlar;  hayvanların karnı tam olarak doymadığı için yavaşlamaya ve huysuzlanmaya başlamışlardır, kağnının tekerlekleri çamura batmıştır, yolculuk esnasında çığ düşmüş ve canlarını zor kurtarmışlardır ve yolculuk devam etmiştir. Hava aşırı soğuk olduğu için Şerife Bacının sürekli uykusu gelmeye başlamış ve silahları memleketine ulaştırınca yolda ayakta donarak yaşamını kaybetmiş, şehit olmuştur  ama bebeğine bir şey olmamıştır.

 

4) Halime Çavuş ( Kocabıyık)

Halime Çavuş Kastamonu doğumludur. Anne ve babası izin vermemesine rağmen Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Savaşta erkek kılığına girmiştir. Bunun için de saçlarını kazıtmış, erkek kıyafetleri giymiş ve kimseye kadın olduğunu söylememiştir. Cepheye silah taşırken düşmanın ateş açması sonucunda ayağından sakatlanmış, milli mücadele kadın kahramanlarından biridir.

 

 

5) Halide Onbaşı (Halide Edip Adıvar)

Kurtuluş Savaşı esnasında halkı örgütleyen, milli mücadeleyi destekleyen kadın kahramanlardan biridir. Kendisi Mustafa Kemal ile birlikte hareket etmiş, asker olmamasına rağmen kendisine rütbe verilmiştir. Halkı örgütlemek için, etrafında toplamak için etkileyici konuşmalar yapmış ve bunda da başarılı olmuştur. Anadolu Ajansının kurulmasında da etkili olmuş, gazetecilik yapmış aydın bir insan, kahraman bir kadındır.

 

6) Fatma Seher Erden ( Erzurumlu Kara Fatma)

Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşı’na , Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Kafkas Cephesi’nde savaşa katılmış  yiğit kadınlarımızdan biridir. 1919’daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal ile görüşmek için Sivas’a giden Erzurumlu Kara Fatma, Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görev almıştır. . İstanbul’da silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu, İzmir’de de görev aldı. Çoğu , kadınlardan oluşan birliği ile düşmanları püskürten bir Milli Mücadele kahramanı kadınlarımızdan biridir.







 

Milli Mücadele kadın kahramanlarımızdan diğerler ise şunlardır:

- Gördesli Makbule

- Hafız Selman İzbeli

- Nakiye Elgün

- Şerife Ali Kübra

- Nazife Kadın

-Tarsuslu Kara Fatma

- Asker Saime

- Gül Hanım

- Antepli Yirik Fatma

- Süreyya Sülün Hanım

-Tayyar Rahmiye

Atatürk'ün Millet Sevgisiyle İlgili Sözlerinden Biri Hakkında Hazırladığınız Konuşmayı Gerçekleştiriniz. “Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.” Sözü İle İlgili Konuşma Örneği

 Atatürk'ün Millet Sevgisiyle İlgili Sözlerinden Biri Hakkında Hazırladığınız Konuşmayı Gerçekleştiriniz.


“Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.” Sözü İle İlgili Konuşma Örneği


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Gazi Mustafa Kemal, milli mücadeleyi silah arkadaşları ve kahraman askerlerimiz ile başlattığı yıllarda milletimiz onlara hep destek olmuştur. Manda ve himaye altında yaşamayı kabul etmeyen atalarımız bu kutlu davada Mustafa Kemal ile birlikte olmuş, düşman kuvvetlerinin acımasızca ülkemizi işgal etmelerinin haksız olduğunu dünyaya duyurmak için gece gündüz demeden çalışmışlar, savaşmışlar ve bu uğurda canlarını feda etmişlerdir. Bizim milletimiz dünyada eşi benzeri olmayan, içi vatan sevgisi ile yoğrulmuş, eşsiz bir millettir. 


Mustafa Kemal bu ulusu sadece kendisinin kurtarmadığını söylemiştir. Elbette ulus tek kişinin mücadelesi ile kurtulamazdı zaten. Mustafa Kemal Atatürk ne kadar  çalışırsa çalışsın, emek ederse etsin ona destek çıkan, arka duran kahraman yürekli Anadolu halkı olmasaydı şu anda Türkiye Cumhuriyeti diye demokratik, laik bir ülke de olmazdı. Gazi Mustafa Kemal’in liderliği  ve milletinin ortak akıl ile hareket etmesi sonucunda kaybedilmemiştir bu topraklar. Milletimizin ruhunda ezelden beri bağımsızlık vardır. 


Eski Türk devletlerine bile baktığımızda  ecdadımızın esaret altında yaşamadığını, bağımsızlığını korumak için isyanlar çıkardığını söyleyebiliriz. Örneğin ; Kürşad isyanı gibi. ( Kürşad ayaklanması Türklerin tarihte bilinen  ilk ayaklanmasıdır.  Çinliler ile çarpışan Kürşad ve otuz dokuz subay her ne kadar başarılı sonuç alamasalar da bağımsızlık uğrunda çarpışarak şehit olmuşlardır.) Hiçbir zaman manda ve himayeyi kabul etmeyen Türkler, bu ayaklanma ile bağımsızlığına ne kadar düşkün olduğunu kanıtlamıştır. Milletimizin içindeki özgürlük ruhunu, hürriyet ruhunu hiçbir devlet , hiçbir ülke yok edemez.




 Bizim milletimizin doğuştan özgürlüğüne düşkündür ve bu uğurda da gerekirse canını vermekten asla çekinmez. Damarlarımızdaki kan deli kanıdır Önümüze kurulan her seti yıkarız,  düşmanların bizi kapatmak istedikleri kafese de asla girmeyiz. Türk Milleti özgür doğmuştur ve özgür yaşamaya ve kalmaya da sonsuza kadar devam edecektir.

“Mustafa Kemal’in Kağnısı” Şiirinden Yola Çıkarak Kurtuluş Savaşı’nda Türk Kadınının Fedakarlıklarını Ve Sorumluluklarını Anlatan Bir Konuşma Yapınız.

 “Mustafa Kemal’in Kağnısı” Şiirinden Yola Çıkarak Kurtuluş  Savaşı’nda Türk Kadınının  Fedakarlıklarını Ve Sorumluluklarını Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı yıllarında anlamıştır Türk kadınının ne kadar yürekli ve fedakar olduğunu. O yıllarda görmüştür vatanı için canını feda eden, erkeği ile cepheye koşan kahraman Türk kadınlarını. Onun içinde “Türk kadını yerlerde sürünmeye değil; omuzlarda yükselmeyi hak eder” demiştir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!


Her millet için savaş kötü bir şeydir ama savaş zorunlu olduğu sürece ise gerekli bir durumdur. “Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir”.  diyen Gazi Mustafa Kemal savaşın zorunlu olunca da vatanı kurtarmanın ne kadar şerefli bir eylem olduğunu da söylemiştir her zaman.  Hele ki bağımsızlık elden gidiyorsa, hele ki vatanın birliği ve dirliği bozuluyor, vatan toprakları tek tek yok oluyorsa. İşte böyle zamanda ortaya koymuştur Türk kadını da bütün emeğini. Yüreğini koymuştur her şey için. Söz konusu vatansa  ardına bakmamıştır kadınlarımız, o elleri öpülesi  analarımız, bacılarımız. Kimisi daha genç gelinken, kimisi genç kızken, kimisi çocuğunu sırtında taşıyarak silah taşımıştır cephaneye, sırf vatan sağ olsun, vatan yok olmasın diye.

 

Kıymetli arkadaşlarım!

Biliyorum ki bugün ülkemiz  bugün savaşa girse hepimiz de savaşa katılır ve canımızı bu vatan için feda ederiz. Atalarımız da, kahraman kadınlarımız da bizler için canını feda etmiş, kimisi gazi olmuş, kimisi şehit düşmüştür bu topraklar özgür olsun diye. Onbaşı Nezahat, Binbaşı Emire Ayşe, Şerife Bacı,  Gördesli Makbule, Fatma Seher ve adını saymakla bitiremeyeceğimiz kadınlarımız, kızlarımız.    Onlar vatan sevgisi kokan, gözleri umut ile geleceğe bakan ve gelecek için bizler için düşmanla çarpışan, yaralanan milli mücadelenin kadın kahramanları.


 Onlar ki vatan sağ olsun diye çocuklarını yakınlarına emanet edip dağlar, bayırlar aşarak vatan için gizli toplantılar yapan, planlı hareket eden zeki kadınlarımız. Durmadan, yorulmak nedir bilmeden çalışan bu kahraman kadınlarımız, savaştan korkan genç delikanlılara bile örnek olmuş cesaretli kimselerdir.  Kimisi zor günlerde gerekli olur diye sakladığı küpesini, kimisi iki altınını, kimisi tek bileziğini , kimisi evdeki iki öküzünü vatan için, silah alıp düşmana yürümek için feda etmiştir.






 "Aç kalırım, susuz kalırım ama onursuz kalamam".  diyerek çıkmışlardır bu kutlu yola, bu kutlu davaya. Ulaşmışlardır elbette amaçlarına. Vatan kurtulmuş, memleketime bahar gelmiştir onların sayesinde, o elleri öpülesi kahraman analarımız sayesinde. Bu topraklar üzerinde, şu anda bu konuşmamı  özgürce yapabiliyorsam, dışarıda düşman askerleri olmadan evime gidebiliyor ve kendi topraklarım üzerinde yürüyorsam bunu tüm kadın kahramanlarımıza,  Mehmetçiklerimize ve tabi ki de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum.


Kıymetli öğretmenim, sevgili kardeşlerim, arkadaşlarım!

Beni sabırla dinleyip sözümü kesmediğiniz hepinize en içten dileklerimi sunar, teşekkürü bir borç bilirim. Sevgi ve saygı ile kalın.

“Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin Neler Yapardınız?” Konulu Bir Konuşma Hazırlayınız.

 “Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin Neler Yapardınız?” Konulu Bir Konuşma Hazırlayınız.


Milli mücadele yılları; savaşın acımasız yüzünü gösterdiği, bir yandan yoksulluk ve sefalet çeken koca yürekli bir millet,  diğer yandan elinde silahı, teçhizatı bulunan, her türlü gücü elinde bulunduran zalim düşman kuvvetlerinin olduğu yıllardır. Atalarımızın en acı ,en ağır koşullara göğüs gerdiği bu yıllarda , bu koca yürekli insanlar inanç ve iman gücü ile kazanmıştır vatan topraklarını. Nice askerler bu vatan için şehit düşmüş, nice yiğitler ardına bile bakmadan bu vatan için canını feda etmiştir.


Değerli öğretmenim, sevgili sınıf arkadaşlarım!


Milli mücadele yıllarında yaşamış olsaydım vatanın düşman işgalinden kurtarılması için,  elimden gelen her türlü fedakarlığı canla, başla yapardım.  İlk  olarak savaş devam etse dahi derslerimi aksatmamaya çalışırdım ve inançla çalışmaya, okumaya devam ederdim. Annemin askerler için ördüğü çorapları, kazakları; pişirdiği sıcak ekmekleri cepheye ulaştırmaya çalışırdım. Karşıma çıkan düşman askerleri bana nereye gidiyorsun dediğinde onların aklını karıştırıcak cümleler kurar ve dikkatlerini dağıtırdım. Bunun için de diğer arkadaşlarımın hazırladığı pusuya onların düşmesini sağlardım.


 Düşmanlar benimle konuşurken arkadaşlarım da düşmana sapanla kuş lastiği sıkar, düşmanlar kendilerine gelen taşın nereden geldiğini bulmak için uğraşırken ben de o arada kaçar cepheye  ihtiyaçları  ulaştırmaya çalışırdım. Arkadaşlarımla gizli gizli bir yerde buluşur ve düşmana karşı neler yapmamız gerektiği konusunda çeşitli planlar yapardım.  Mustafa Kemal Atatürk’ün vatanın kurtarılması için ne yapılması gerektiğini belirten sözlerini köylülerime de söylerdim ve el birliği ile düşmana karşı ortak hareket ederdik. 


Yeri gelir aç kalır, susuz kalır ama vatanın  kurtuluşu için evimizdeki tüm yiyecekleri askerlere verirdim. Düşmanların neden birlik içinde olup bizim vatanımıza saldırmaya çalıştığını komutanlara sorardım. Onlardan gereken cevabı aldıktan sonra vatanımın bir tek toprağını  işgalci kuvvetlere vermemek için sınırda nöbet dahi tutardım. Belki küçüğüm , belki öğrenciyim diye bana görev vermek istemeyen  asker abilere yalvarır, ağlardım. 






Onlar da beni kırmaz ve ben de asker abilerimin arasına karışarak vatan yolunda şehit düşmeye hazır olurdum. Vatan ve milletin tehlikede olduğunu, bağımsızlığın elden gittiğini ve bunun için de milletçe ortak hareket etmenin gerekliliğini yazan, milli mücadeleye faydalı cemiyetlerde görev alırdım. Milli Mücadeleyi yazan gazeteleri köy köy, sokak sokak dağıtır ve insanların bilinçli olmasını sağlardım.

Değerli öğretmenim, kıymetli arkadaşlarım. Benim duygularım bu şekilde. Beni dinlediğiniz hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım.

“Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

 Çobanın dağda gezdirdiği, otlattırdığı bir koyun sürüsü düşünelim. Bu koyun sürüsünü dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı koruyan o sürünün başındaki çoban ve  o sürünün köpekleridir. Çoban ve köpekler olmazsa o sürü telef olur ve kurtlara bir güzel yem olur. Bu atasözünde de anlatılmak istenen şudur: Yalnız başına hareket eden, toplumdan uzak kalıp dik başlı olan biri, acı bir olay yaşadığı zaman, kötü zamanları olduğu zaman o kişinin yanında kimse olmaz ve o kişiyi kimse korumaz.

 

 Çünkü öyle kimseler yalnız başına kalmayı sever ve bunun için de hiç çevre kazanamazlar. Başına gelen bir olay sonucunda da büyük yıkımlara uğrayabilirler. Çevre edinmediği için kendilerini de koruyamazlar. Dik başlı , kendi  başına hareket eden kimselerin kötü zamanlarını bekleyen düşmanları da böyle kimselere istediği kötülüğü yapmak için zaman kollar ve  zamanı gelince de amacına ulaşır.

 

 Oysa eşimiz, dostumuz, yakın çevremiz olduğu zaman bize kötülük etmeyi düşünen kimseler kötülük etmekten çekinir ve çevremizdeki insanlardan korkar. Böyle  zor durumlara düşmemek için  bazı konularda toplum ile uyum içinde olunmalı, toplum ile birlikte hareket edilmelidir. Kendi başımıza alacağımız kararlar vardır bir de bulunduğumuz topluluk ile alacağımız kararlar vardır.





 

İşte buradaki farka dikkat etmek gerekir ve tek başına, dediğim dedik, çaldığım düdük sözü ile hareket edilmemelidir. Bizim arkamızda duran, bize destek olan insanlarla olmalıyız ve kalabalık ve samimi insanlarla uyum içinde yaşamalıyız ve birimiz hepimiz için, hepimizi birimiz için diyerek birbirimize arka çıkmalıyız.

“Kitaplar, Hiç Solmayacak Bitkilerdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kitaplar, Hiç Solmayacak Bitkilerdir.” Sözü İle İlgili  Kompozisyon Yazınız.


Bitkiler; hem insanlar için, hem hayvanlar için hem de doğanın dengesi için çok faydalıdır. Doğanın güzel görünmesini sağlar, doğaya renk katar bitkiler. Faydalarını saymakla bitirmediğimiz çok sayıda bitki çeşitleri vardır ve bu bitkiler çok sayıda hastalığa da şifa olurlar aynı zamanda. Çiçek çeşitlerinden tut  da ot çeşitlerine kadar binlerce çeşit bitki vardır. Bunların içerisinde demir, potasyum, magnezyum, kalsiyum vb . gibi sağlığımıza faydalı olan mineraller vardır. Bitkiler nasıl sağlığımıza iyi geliyorsa, bizi mutlu edip iyileştiriyorsa kitaplarda ruhumuza iyi gelir, ruhumuzu açar ve bizi  mutlu eder.

 

Kitaplarda insana renk katar, insanı aydınlatır ve onun karanlıktan kurtulmasını sağlar. Nasıl çok sayıda bitki varsa çok sayıda da kitap vardır dünyamızda.  Kitaplar da bitkiler gibi hiç solmayan değerlerdir. Kitapların içinde gizli bir hazine vardır. Bu hazineyi bulmak ve ortaya çıkarmak için de o kitapları iyi okumak, anlamak gerekir. Buradaki maksat gerçek hazine ya da para değildir. Buradaki amaç kitapta bize vermek istenen mesajları doğru anlamak, bilgi edinmek ve kendimizi geliştirerek hayata daha farklı açılardan bakabilmeyi başarmaktır. Kitapların dış kapağı da eskise de içerikleri eskimez.

 

 Çünkü kitaplarda anlatılan olaylar, kahramanlar her zaman canlı kalır. Mesela kitapların hiç solmayan bitkiler olduğunu şu şekilde anlayabiliriz. Yüz yıllar öncesinden yazılmış kitaplar vardır. Bu kitaplar şu anda bile üniversitelerde okutulmakta, okullarda çocuklara önerilmektedir. Yazarı ölmüş olsa bile kitaplar asla ölmez ve canlılığını her zaman korur. Onun için her zaman kitaplara ilgi duymalıyız. Kitaplar insanlığa kazandırılmış olan en değerli araçlardır.





 

Kitaplar sayesinde oradaki olayları yaşıyor gibi gözümüzde canlandırırız, gitmediğimiz, gezmediğimiz yerleri gezmiş gibi oluruz, öğrenmediğimiz çok sayıda yeni bilgi öğrenir ve kendimizi geliştiririz. Kitaplar sayesinde kelime hazinemiz gelişir, hafızamız gelişir, insanlar ile iletişim kurmada , konuşmada sorunlar yaşamayız ve daha çok sayıda faydalarını görürüz kitapların. İşte tüm bunlardan dolayı her gün yarım  saat yada bir saat de olsa kitap okumaya zaman ayırmalı, kendimiz farklı dünyaların yolculuğuna gitmekten mahrum bırakmamalıyız.

 

Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgili Toplayınız.

 Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgili Toplayınız.


Daha küçük yaşlardayken  asker olma hayali ile hayata tutunan ve bunun için de askerlik mesleğini tercih eden, ömrünü devlet adamlığına, askerliğe ve milletine adayan Mustafa Kemal Atatürk vatansever bir şahsiyettir. Devlet adamı olmanın yanında çok sayıda farklı özelliklere de sahiptir. Komutan, lider, yeri geldiği zaman başöğretmen gibi çok sayıda farklı  özelliklere , bilgi birikimine sahip kültürlü bir kimsedir. Kurtuluş Savaşı yıllarındayken vatanın içinde olduğu zor koşulların farkında olan Mustafa Kemal askeri dehası sayesinde halkını da arkasına alarak büyük zaferlere imza atmıştır.


 Trablusgarp’ta, Çanakkale’de, Kafkas Cephesi, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz  ve daha birçok savaşta askeri kişiliğini ortaya koymuş bu kahramana halkı da gönülden bağlanmıştır. Onun vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı ,  disiplinli olması, yenilikçi ve ilerici olması milletimizi bu günlere getirmiştir. O çok iyi ve disiplinli bir asker olmuştur. Hedefleri peşinden koşmuş, sabırlı olmuş ve azimle yoluna devam ederek kahraman vatan evlatları  ile birlikte vatanı düşman elinden kurtarmıştır. Mustafa Kemal   her ne kadar küçükken askerliğe meraklı olsa da bunu ileri götürmek için okumuştur. Küçük çocukken bile harçlığını kitaplara yatıran ve durmadan okuyan Mustafa Kemal geniş bir bilgi birikimine sahip olmuştur. 







Savaş meydanlarından öğrendiği, okuduğu bilgileri uygulamaya geçirmiş ve başarıya ulaşmıştır. Kaybedilen savaşlarda yapılan yanlışlar onun için deneyim olmuş ve aynı hataların yapılmaması için de farklı taktikler uygulayarak askerlerini başarıya ulaştırmıştır. Amaçlarına ulaşmak için planlı hareket etmiş bir anda hareket etmemiştir.  İyi bir komutan, iyi bir asker olan Mustafa Kemal vatanın evlatlarını çok sevmiş, emrindeki askerler ile birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket etmiştir. Mustafa Kemal’in kişilik özelliği de onun iyi bir asker olmasını sağlamıştır.


 Kararlı oluşu, ileri görüşlü olması, yeniliklere açık oluşu, cesaretli oluşu, idealist oluşu , çalışkan ve başarılı oluşu onun başarıya ulaşmasına katkı sağlayan kişilik özelliklerindendir. Mustafa Kemal’in zeki olması yaratılıştan da kaynaklanmaktadır elbette. En zorlu savaşlarda bile soğukkanlılığını yitirmemiş, kararlılığını kaybetmemiştir.  Siyasetin ordu içine girmesine izin vermemiştir ve ikisinin de ayrı olmasını istemiştir.

 

“Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır. Toprak, Eğer Uğrunda Ölen Varsa Vatandır.” Sözünün Sizde Uyandırdığı Duyguları Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 “Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır. Toprak, Eğer Uğrunda Ölen Varsa Vatandır.”  Sözünün  Sizde Uyandırdığı Duyguları Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Her milletin kendine özgü bayrak sembolleri vardır. Bizim de bayrağımızın üstündeki sembol ay ve yıldızdır. Ay yıldızlı al bayrağımız ülkemizin bağımsızlığının göstergesidir. Başka milletlerin egemenliği altında olmayışımızın en önemli belirtisi  rengini şehit kanından alan bayrağımızın göklerde “özgürce dalgalanması, bağımsız ve hür olmamız sayesindedir.


 Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Çünkü o bayrak için  şehit düşmüştür vatan evlatları. Kanları pahasına da olsa, canları pahasına da olsa bayrağa sahip çıkılmış, bağımsızlığa sahip çıkılmış, tutsaklığa hayır denilmiştir. İçinde yaşadığımız bu toprakların vatan olmasının nedeni de yine bu vatan için hayatını kaybetmiş, şehit olmuş kahramanlar sayesindedir. Bu vatana sahip çıkılmasaydı, bu topraklar için kan dökülmeseydi şu anda özgür, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti de olmazdı. Başka milletlerin manda ve himayesi altında yaşamaya devam eder, dilimizi konuşamaz, dini inançlarımızı yaşayamazdık. Köle gibi yaşamaya devam eder, köle olarak da ölürdük.







 Atalarımız bizler mutlu olalım diye, hür olalım diye vatan topraklarını düşmana teslim etmemiştir. Bayrağına sahip çıkmış, bayrağını yerlere düşürmemiştir. Onurlu ecdadın onurlu geleceği olarak bu vatana sahip çıkmalıyız, bu vatanın güçlü olması için de el birliği ile çok çalışmalıyız.