Aşağıya, Kültürel Değerlerin Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen Görevlerin Neler Olduğunu Belirten Bir Metin Yazınız


Aşağıya, Kültürel Değerlerin  Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen  Görevlerin Neler Olduğunu Belirten  Bir Metin Yazınız.

Kültür bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin  hepsidir. Bir  toplumu ayakta tutan, o toplumun  değerlerinin yaşatılmasını sağlayan ögeler kültürel  ögelerdir. Bunun için kültürel değerlerimize önem vermeliyiz.  Kültürel değerlerimizin gelecek nesillere aktarılması için bize düşen sorumluluklar şunlardır:
 * Kültürün ne olduğunu iyi bilmeliyiz. Bunun için de geçmişimizi iyi bilmeliyiz ve geçmişte yaşayan insanların neler yaptığını  yeni nesillere anlatmalıyız ve kültürel değerlerimizi elimizden geldiği kadar yaşatmalıyız.
*  Ana dilimiz olan Türkçeyi iyi bilmeliyiz ve gençlerin ana dilini güzel ve etkin kullanmasını sağlamalıyız.
* Milli benliğimizi kaybetmemek için,  özümüzün yok olmaması için  bu konuda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz.

* Kültürümüzde yer alan değerleri yaşatmalıyız. Örneğin;  her yörenin kendine uygun  yöresel kıyafetleri, yöresel yemekleri, yöresel türküleri vb. vardır. İşte bunları gençlere öğretmeliyiz ve bunların unutulmaması için  çok çalışmalıyız.
* Okullarda kültürel değerlerin neler olduğu  hakkında  öğrenciler bilgilendirilmelidir. Bunun  için de kültürel  değerler ile ilgili yaparak yaşayarak öğrenme sağlanmalıdır.
* Devlet kültürel değerlerin korunması için üzerine düşen sorumlulukları yerine  getirmelidir.
* Gelenek, görenek, örf ve adetler yaşanmalı ve yaşatılmalıdır.
*  Aileler  çocuklarına bu konu hakkında bilgi vermeli ve çocukların kültürünü tanımalarını ve yaşatmalarını sağlamalıdır. Bu konuda aileye çok büyük görevler düşmektedir. Aileler de bunu göz ardı etmemelidir.

* Vatan ve millet sevgisi,  bayrak sevgisi, dil sevgisi vb. gençlere öğretilmelidir.
* Bilinçli ve eğitimli çocuklar, nesiller yetiştirilmelidir.
* Kültürel değerlerimizin unutulmaması için müzelere gidilmeli ve çocuklara geçmişleri hakkında bilgiler aktarılmalıdır.

Türk Halı Ve Kilim Kültürü Hakkında Neler Düşünüyorsunuz?

Türk  Halı Ve Kilim Kültürü Hakkında Neler Düşünüyorsunuz? 

Halı ve kilim kültürümüzde çok önemli bir yere sahiptir.   Çünkü bunlar gelenek, göreneklerimizin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kültürümüzün insanı halı ve kilime yaşam tarzını yansıtır, sevgisini yansıtır, aşkını, acılarını, ayrılıklarını, hasretlerini yansıtır. Çünkü kilim kültürümüzde hasrettir, özlemdir.  Eski zamanlarda genç kız ya da genç delikanlılar  sevgisini herkese göstererek yaşayamıyordu. Çünkü eskiden insanlar daha utangaç ve sevdasını daha içten  yaşıyorlar ve büyüklerinden de utanıyorlardı.

Genç kızlar dokudukları halı ve kilimlere sevdiğine olan hasretini, sevgisini yansıtmıştır. Kavuşamayan sevdalılar da  dertlerini kilimlerdeki motiflere yapmıştır . Ayrıca yaşanılan bölgenin coğrafi koşulları, doğal afetler, duygusal durumları, inançları, acıları, sevinçleri, anıları,  özlemleri ve kültürel olaylar halı ve kilimlerdeki farklı motifleri ortaya çıkarmıştır. Ayrıca halı ve kilimlerin kültürümüzde ticari anlamda da önemi vardır. Eskiden maddi durumu olmayan aileler geçimlerini sağlamak için  halı dokurlar ve bu halılar çeşitli aşamalardan geçerek çok güzel bir görünüme sahip olurdu. Daha sonra dokunan halılar satılmaya gönderilir ve çalışan kadınlar emeğinin hakkını alırdı. Yine baktığımızda anneler evlenecek olan genç kızlar için çeşitli halılar dokur ve bu halılar kızların çeyizine konurdu. Çünkü bu bir gelenekti. Ayrıca temiz bir ortamda oturulması için de  halılar dokunur ve bunlar yere serilerek temiz bir halının üzerinde oturma da daha rahat ve daha güzel olurdu. Desenli halıların üzerinde komşular, akrabalar bir araya  gelir, sohbetler edilir, eğlenceler yapılır ve samimi bir ortam ortaya çıkardı.

Bunun için halı ve kilim kültürümüzde çok önemli bir yere sahiptir. Ayrıca halı ve kilimler estetik açısından ve sanatsal açıdan da ayrı değere sahiptir. Dokunan halılarda  kızlarımızın, kadınlarımızın ne kadar  ince becerilere sahip olduğunu ve ne güzel eserler ortaya çıkardığını görebiliriz.


Not: Siz Olsaydınız Kilimi Neye Benzetirdiniz?

Ben kilimi sevdaya benzetirdim. Aşka, mutluluğa  benzetirdim. Çünkü dokunan halılar o kadar büyük bir incelikle ve ustalıkla ortaya koyulmuştur ki ondaki   motifler ve desenler bana aşkı, mutluluğu ve karşılıksız sevgiyi  hatırlatırdı. Ayrıca kavuşamayan gençlerin  acılarına, hüzünlerine benzetirdim.

Mehmet Akif Ersoy’un Hayatı Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Aşağıya Kısaca Yazınız.


Mehmet Akif Ersoy’un  Hayatı Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Aşağıya Kısaca Yazınız.

Hayatı:
- İstanbul’da dünyaya gelmiştir.
- İstiklal Marşı’nın yazarıdır. Kendisine Milli Şair de denilir.
-  Kaynağını İslam Dininden almıştır. İmani şiirler ve manzum hikayaler yazmıştır.
- Fatih Rüştiyesini  ve İstanbul İdadisini bitirdikten sonra, Halkalı Baytar Mektebinden mezun olmuştur.
- Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi ile Edebiyat  Fakültesinde  edebiyat dersleri okutmuştur.
- Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’ya  inceleme gezisine gönderilmiştir.
- Burdur Milletvekili  olmuştur .
- Türk şiirine gerçek realizmi getiren kişidir.
- Aruz ölçüsünü ustalıkla kullanmıştır .
- Epik ve didaktik şiirler yazmıştır.
- Şiirinin konusunu genelde günlük olaylardan esinlenerek yazmıştır.
- İstiklal Marşı’nı halka armağan ettiği için  marşı kitabına almamıştır.
- Nazmı nesre yaklaştırmıştır.

Tarihimizdeki Değeri:
Milli şairimiz olan Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nı  yazmış ve bunu milletine armağan etmiştir. Yazdığı bu marş o kadar güzel ve o kadar etkilidir ki milletimiz marşımızdan  çok etkilenmiş ve marşı çok beğenmiştir. Onun için Mehmet Akif Ersoy gönüllerde taht edinmiştir. Yazdığı İstiklal Marşı için tek kuruş dahi talep etmemiş, para verilirse bu işi yapmayacağını söyleyen değerli bir şahsiyettir.


Eserleri: Çanakkale Şehitlerine, Asım, Küfe, Safahat, Seyfi Baba, Gölgeler, Hatıralar, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Bülbül.


Eserlerinde işlediği konular: Vatan sevgisi, millet sevgisi, yoksulluk, cehalet,  kahramanlık,  manzum hikayeler, epik ve didaktik şiirler.

Not: Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirini burada paylaşalım:

Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam ;
Atılan her Iağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre .
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer ;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Barış Konulu Bir Deneme Yazınız


Barış Konulu Bir Deneme Yazınız

Savaşların olmadığı, gözyaşının son bulduğu, ayrılıkların  olmadığı bir dünyada yaşasak ne güzel olurdu. Çünkü savaş olmadığı zaman barış olur. Barışın olduğu yerde huzur olur, güven olur.  İnsanlık olur, yaşam olur.  İnsanlar birbirleri ile kardeşçe yaşamayı bilmelidir. Bitip tükenmeyen mal hırsları artık son bulmalıdır. Siyasi anlaşmazlıklar son bulmalıdır.  Terör son bulmalıdır ve insanlar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamasını bilmelidirler.

İnsanlar dayanışma içinde yaşamadığı zaman  sevgi olmaz, saygı olmaz.  Hayatın anlamı olmaz.  Savaşların , kötülüklerin insanlığa çok zararı olur. Savaş olduğu zaman  çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Dünyaya kan ve gözyaşı hakim olur. Böyle olunca da dünya karanlık bir yere dönüşür. Dünyada aydınlanma, gelişme ve ilerleme olmaz.  Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri’nin  yıllar önce Hiroşima’ya attığı atom bombası  orada yaşayan insanların hayatını alt üst etmiş ve bunun yankıları da hala devam etmektedir. Atom bombasının etkisi ile  birçok çocuk sakat doğmuş, çevre kirlilikleri yaşanmış,  insanlarda, hayvanlarda fiziksel problemler ortaya çıkmış ve daha birçok sorunlar dünyayı da etkilemiştir. İşte tüm bunlar da insanlığı kötü etkilemiştir.  Bu ve bu gibi  olayların bir  daha yaşanmaması için  Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesi ile hareket edilmeli ve mecburi olmadıkça savaşın bir cinayet olduğu akıldan çıkmamalıdır.

Barış içinde   mutlu bir şekilde yaşamalıyız. Çocuklar barış dolu bir dünyada yaşamlarını sürdürmeli, gençler barış dolu ve güven dolu bir dünyada  çalışmalarını yapmalı, yaşlılar barış dolu bir dünyada  saygı ile korunmalı ve yaşamalıdır.

Saygının Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi Konusunda Konuşma

Saygının Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi Konusunda Konuşma

Sevgili Arkadaşlar, “Büyüklere, yaşlılara, değeri yüksek olanlara, kutsal bilinen kimselere, şeylere karşı duyulan, sevgi ve çekinmeyle karışık bağlılık duygusu.” olarak tanınan saygı kavramı bir toplumun huzur ve barış içerisinde yaşayabilmesi için en önemli olan konulardan birisidir.

İnsanlar topluluk halinde yaşayan varlıklardır. Yani hepimiz başka insanlarla iç içe, onlarla birlikte yaşarız. Birlikte yaşarken birbirimizin farklılıklarına, düşüncelerine, inançlarına saygı göstermemiz gerekir. Bizim isteklerimiz olduğu gibi başkalarının da istekleri olduğunu bilmeli ve onlara saygı göstermeliyiz. Saygılı olduğumuz zaman toplum içerisinde huzur olur, barış ve kardeşlik ortamı oluşur. Saygının olduğu toplumlarda insanlar birbirlerinin haklarını gözetir ve işbirliği içerisinde hareket ederler. Saygı güzeldir lakin tek taraflı bir saygı bizi yıpratır. Biz insanlara saygı göstermeliyiz ama başkalarının da bizlere saygı göstermesinin en doğal hakkımız olduğunu unutmamalıyız.

Kıymetli arkadaşlar, saygının temelinde kendimize yapılmasından hoşlanmayacağımız bir şeyi başkasına yapmamak vardır. Biz kendimiz için istediklerimizi başkaları için de isteyebilirsek o zaman gerçek manada saygıyı öğrenmiş oluruz. Saygının olduğu toplumlarda da her daim barış ve kardeşliğin egemen olduğunu unutmayalım.  

Vatan Sevgisi İle İlgili Bir Şiir Yazınız.


Vatan Sevgisi İle İlgili Bir Şiir  Yazınız.

Ruhum bedenden ayrılıncaya kadar
Bir ömür senin  kanatlarında geçinceye kadar
Toprağında, suyunda, havasında  yaşayabildiğim kadar
Sen benimsin   vatanım, sen  atamdan bana armağansın vatanım.

Nice yiğitler can verdi  senin   ayakta kalman için
Nice  kahraman kadınlar  umutla çalıştı senin hep var olman için
Bayrak yere inmesin, vatan bölünmesin  diye
Ne badireler atlatıldı, ne savaşlar yapıldı senin için
Sen vatanımsın, dünyanın en değerli hazinesisin vatanım.

Dilimi özgürce konuşabildiğim
Kültürümü yaşayıp, yaşatabildiğim
Geleneklerime  her zaman sahip çıkabildiğim
Sen ne zengin bir  topraksın , sen  nasıl bir  ülkesin benim canım vatanım.

Bağımsızlık için, özgürlük için
Başka ülkelere yem olmamak için
Güçsüz, zayıf düşmemek için
Seni hep koruyacağım, seni hep seveceğim benim canım vatanım.

Kolay kazanılmadı bu topraklar
Kolay  def edilmesi zalim düşmanlar
Yandı nice canlar, yandı , yıkıldı köyler
Sen  ne büyük badirelere atlatarak bu günlere geldin benim  güzel vatanım.

Vatan candır, vatan canandır
Gerisi yalandır, gerisi dolandır
Vatan deyince   durur saatler
Sen ne güzel bir  yersin,  nefes alabildiğim  eşsiz vatanım.

‘’Şiir Hissedebilmek İçindir.’’ Sözü İle İlgili Münazara Yazınız.


‘’Şiir Hissedebilmek İçindir.’’ Sözü İle İlgili  Münazara Yazınız.

Şiir,  hayata daha farklı bir  pencereden bakmamızı sağlayan, duygularımızı dile getiren, ruhumuzu canlandıran , yaşama sevincimizi artıran, özlemleri dile getiren,  vuslatları  dile getiren ve daha birçok şeyi içinde barındıran kelimeler ve cümleler bütünüdür. Şiir elbette hissedebilmek  içindir. Çünkü  şairler de  şiirlerini  yazarken duygularını, yaşantılarını  dile getirmek için,  onları okuyucunun da hissetmesini sağlamak için yazmıştır. Örneğin;  vatan ile ilgili bir şiir okunduğunda, özellikle de şiiri okuyan kişi güzel bir ses tonuna sahipse  kişi bu ses tonundan etkilenir ve vatanına olan sevgisi ve bağlılığı bir kat daha artar. Çünkü insanların değerleri vardır.

Vatan sevgisi, aile sevgisi, Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, insan sevgisi vb. Yani her konu ile ilgili yazılmış şiirler kişilerin yaşantılarına, hayat görüşlerine göre değişir. Kimisi  aşk şiirinde duygusallaşır, kimisi memleket şiiri duyunca ağlar, kimisi sevdiğinden ayrılmanın  acısı ile yazılan şiire ağlar ve daha birçok şey. Şiiri insan ruhunun taaa derinliklerinde hisseder. Onun için değil midir ki çoğu şiirler türküye, şarkıya, gazele, kaside şeklinde söylenmiş ve söylenmeye de devam edilmektedir.  Bunların musiki ile birleşmesi kişinin daha da duygusallaşmasını,  hissiyatının artmasını sağlamıştır. Şiir gerçekten hissetmek için yazılmıştır. Düşünsenize  yoksulluk çekmiş bir bireyin ilerde yoksulluk ile ilgili okuduğu, dinlediği bir şiir onu nasıl da derinden etkiler öyle değil mi? Ya da şiirin şarkıya dönüştüğü  yoksulluk ile ilgili türküler o kişinin hislerinin daha da coşmasını sağlamaz mı? Elbette sağlar. Çünkü şiir gerçekten hissedebilmek  ve insanın daha da iyi bir insan olmasını sağlamak için yazılmıştır. Şiir ruhun derinlerinde kalmış özlemleri, acıları, dertleri, umutları, aşkları ortaya çıkarmak için değil de ne için yazılmıştır.

Elbette  hissetmek için yazılmıştır ve yazılmaya da devam edecektir.  Şiiri içinde hisseden insan heyecanlanır ve şiirin de etkisi ile daha  sevgi dolu ve daha iyi yürekli bir insan olur. Daha çok empati kurar, daha çok olayları yaşamış gibi olur ve daha fazla duyarlı olur. Yeter ki şiir okuyalım, dinleyelim ve onu hissedebilelim.

Disiplin Olmadan Başarıya Ulaşılabilir Konulu Münazara Yazınız.


Disiplin Olmadan  Başarıya Ulaşılabilir Konulu Münazara Yazınız.

İnsan yaşamı boyunca, her zaman disiplinli bir hayat yaşayamaz. Yani başarı ile illa da disiplinle olmaz. İnsan kendine hayatta elbette hedefler koymalıdır ve bu hedeflere ulaşmak için de elinden gelen gayreti göstermelidir.  Bunu yaparken de şu saatte şu kadar çalışacağım, bu saatte böyle çalışacağım diye kendini dar kalıpların içine sokmamalıdır.

Ailesine, sevdiklerine zaman ayırmalı ondan sonra amacına odaklanmalıdır. Yani yaşadığı anın da keyfini çıkarmalı , kendine sıkı sıkıya kurallar koymamalıdır. Çünkü bunu yapmaya çalışırsak  hayat geçmez ve  sıkıcı olur. İnsan düzenli olma alışkanlığı hayat düzeni haline getirirse o zaman disiplinli olmaya gerek kalmaz. Yani sorumluluklarımızın ne olduğunu bilirsek ve bunları uygularsak illa da disiplinli olacağız, mükemmel olacağız  diye bir kurala da gereksinim kalmaz. İnsan yeri geldiği zaman esnek olmasını bilmelidir ve rahat olmalıdır. Disiplinli olmak hep kuralla yaşamayı gerektirir ve bu da çok zor ve sıkıcı bir iştir.

Rahat bir şekilde olursak mutlu oluruz. Kişi mutlu olduğu zaman  da başarılı olur ve başarıya ulaşmak için de elinden geleni yapar. Bunu yaparken de disipline gerek kalmaz.

Ormanların Korunmasında Yasalar Önemlidir Konulu Münazara Yazınız.


Ormanların Korunmasında Yasalar Önemlidir Konulu Münazara Yazınız.

Vatan savunmasında, vatanın daha güzel ve daha renkli görünmesinde, insan sağlığının daha iyi olmasında, canlıların güzel bir ortamda yaşamasında vb. ormanların çok ama çok önemi vardır. Çünkü ormanlar temiz havadır, oksijen kaynağıdır, yer altı sularının oluşmasında etkilidir, birçok canlıyı içinde bulunduran hayati  varlıklarımızdır. 

Bunun için ormanlarımızı  yakmamalıyız, yok  etmemeliyiz. Oradaki varlıkların hayatına zarar vermemeliyiz. Ormanların korunmasında  yasalar çevre bilincine  göre daha önemlidir.  Çünkü ne yazık ki her insan aile ortamında ya da başka bir ortamda çevre bilinci ile yetişmiyor. Bu çevre bilincine sahip olmayan kimseler de ormanlara her türlü zararı veriyor ve  kimilerinin menfaati için ormanları yok ediyorlar. Ormanları yakan kimse  ormanlara büyük zarar veriyor. Bunun için ormanlar ile ilgili mutlaka yasa olmalıdır.  Yasalardaki kurallar da ağır olmalı ve hiç kimse bir daha ormanlara zarar verecek cesareti kendinde bulmamalıdır.  Kanunlar olduğu zaman herkes o kanuna  uymak zorunda olur ve  kimse de keyfi hareket etmemiş olur.

Bunun için  ormanların korunmasında mutlaka yasalar önemlidir ve etkilidir. Kanunlar her zaman var olmalıdır ve hiç kimse ormanlara zarar vermemelidir.

Ormanların Korunmasında Çevre Bilinci Önemlidir Konulu Münazara Yazınız.


Ormanların Korunmasında Çevre Bilinci Önemlidir Konulu Münazara Yazınız.

Ormanların bir vatanın vatan olmasını sağlayan, vatanın süsü olan , vatanın daha güçlü olmasını sağlayan ve vatan korunmasında  çok önemli bir yere sahip olan doğal varlıklardır. Ormanlarımız canımız, ciğerimizdir. Ormanlar yok olduğu zaman tüm canlıların yaşamı da tehlikeye girer.  Bunun için ormanlara sahip çıkmalıyız.

Ormanların korunmasında çevre bilinci her zaman daha önemlidir. Çünkü doğayı, ormanları, havayı, suyu, toprağı sevme ve koruma bilinci ile yetişmiş bir kişi yasalara gerek olmadan  doğayı sever ve doğadaki hiçbir şeye  zarar vermez. Bu çocuk ilerde yetişkin olduğu zaman da aynı sorumluk ile ormanları korumaya ve sevmeye devam eder. Bunun için  ormanların korunmasında her zaman çevre bilinci önemlidir. Bir kişide çevre bilinci yoksa o kişi  ne kadar kural koyarsanız  koyun kimsenin olmadığı yerlerde ormana zarar verir ve doğaya zarar verir. Onun için çocuklarımız orman sevgisi  ile, ormanları koruma bilinci ile  yetiştirmeliyiz. Bunu da ne kadar  erken yaşta yaparsak doğaya  o kadar fazla katkı sağlamış oluruz ve ormanları yok etmemiş oluruz.

Böylece ormanlarımız korunmuş olur, doğamız da zarar görmemiş olur. Yeter ki çevre bilinci ile yetişelim, yetiştirelim ve çevremizdeki kimselere de bu yönde iyi örnekler olalım.