“Doğada Bağışlama Yoktur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Doğada Bağışlama Yoktur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


 Dünya genelinde , insanlığın çevreye verdiği zararlar, çevrenin hunharca kullanılması, doğanın ekolojik dengesinin bozulması gibi bir çok nedenden dolayı  doğa da bize felaketleri ile dönmektedir. Bizlere eşsiz güzellikler sunan, yediğimiz, içtiğimiz her şeyi bizlere karşılıksız veren doğaya karşı biz insanlar ne yapıyoruz peki? Onun onca cömertliğine karşı ona daha nasıl iyi zarar veririm düşüncesi ile hareket ediyoruz  ve bir türlü doğayı koruma konusunda toplum bilincine ulaşamıyoruz. Doğayı korumak yasa ile, kural ile olacak iş değildir. Kurala, yasaya birkaç gün uyuluyor, yaptığınız kötülüğü bir başka kişi ya kişiler görmediği zaman yerlere yine çöp atmaya devam ediyor, çevreye yine zarar vermeye devam ediliyor.



 İşte bunun için gönüllü doğa sever olmak gerekir. Bundan dolayı da  insanların ilk olarak içinde yaşadığı doğayı benimsemeleri, onu gerçekten sevmeleri ve doğayı koruma konusunda gerçek anlamda bilinçli kimseler olması gerekir. Gün geçtikte insanların doğaya verdiği zarar hızla artmaya devam ediyor. İçinde yaşadığımız çevrenin kirlenmesi ise  ekosistemin dengesini bozarak küresel ısınmaya yol açmaktadır. Sanayi Devriminin başladığından beri, fosil yakıtların kullanımındaki artış insanlığın çevreye verdiği en büyük zararlardan biridir. Fosil yakıt kullanımından ötürü atmosfere salınan sera gazı yoğunluğu  giderek artmıştır. Bu durum da  , gezegenimizin  daha fazla ısınmasına neden olmuş küresel sıcaklık artışı da canlı türleri için oldukça tehlike arz eden iklim değişikliğini beraberinde getirmektedir.



 İklim değişikliği sonucunda doğanın doğal  dengesi bozulacaktır. Toprağın, havanın suyun kirlenmesi, toprağa sürekli kimyasal ilaçların katılması sonucunda   bunların sonucunda verimli topraklar hızla yok olmaya devam edecektir. Bu ve bunun gibi çok sayıda doğada  olumsuzluklar olacaktır. Yanlış yerleşim yerlerine , dere kenarlarına evler kurulması, selleri beraberinde getirecek, kozmetik ürünlerin atmosferin delinmesini daha da kolaylaştıracak, araçlardan çıkan gazlar havayı zehirleyecektir. Tüm bunların sonucunda içinde yaşadığımız doğa bizi bağışlamayacak ve yaşadığımız yer cennet bir köşkten  cehennem  bir harabeye  dönüşmeye başlayacaktır. 




Ormanlık alanların yok edilmesi, ağaçların kesilmesi yerlerine evler yapılması, binalar dikilmesi içinde yaşadığımız bu doğal ortamın dengesini bozacak ve güzel bir yaşam sürmek zor hale gelecektir. Doğaya verdiğimiz onca zarara karşı doğada bizi affetmeyecek ve bize cezamızı misliyle verecektir. Mevsimler normal olarak yaşanmayacak, bir anda sel felaketleri başlayacak, çoğu canlı türünün yok olması doğadaki denge anormal bir hal alacaktır. İşte tüm bunların olmaması için bir an önce uygulamalı harekete geçilmesi gerekmektedir.

“Planınız Bir Yıl İçinse Prinç Ekin, On Yıl İçinse Ağaç Dikin, Yüzyıl İçinse İnsanları Eğitin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Planınız Bir Yıl İçinse  Pirinç Ekin, On Yıl İçinse Ağaç Dikin, Yüzyıl İçinse  İnsanları Eğitin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, çünkü pirinç bir yıl içinde ürün vermeye başlar. Planınız on yıl içinse ağaç dikin. Bir ağaç on yıl içinde çok güzel yetişir ve gürbüzleşir. Planınız yüzyıl içinse insanları eğitin. İşte burada eğitim ve öğretimin, öğretmenin ne denli insanlar üzerinde, insanlık üzerinde etki ettiğine dikkat çekmektedir. İnsan yetiştirmek, onu  sosyal yaşama kazandırmak, kendine yeter hale getirebilme ve toplum içinde kendini ifade edebilecek duruma getirme görevi kıymetli ve emektar öğretmenlerimizin görevidir. 



Onlar ki bir toplumun, bir ülkenin hatta dünyanın geleceğine yön veren değerlerdir. Öğretmenin öğrenci üzerindeki etkisi yüzyıllarca sürer. Öğretmenin yetiştirdiği nesiller de gelecek nesillere yön verir. Öğretmen binlerce, yüzbinlerce kişinin üzerinde etki yaratır. Bunu şu şekilde de örneklendirebiliriz; Örneğin bir öğretmenin yetiştirdiği, emek ettiği başarılı ve güzel ahlaklı bir insan ileride olgun bir insan olduğu zaman çevresine , içinde yaşadığı topluma faydalı olur. Bu ve bunun gibi iyi ve güzel ahlaklı öğrenciler aile kurduğu zaman iyi bir baba, iyi bir anne olur. 



İyi bir komşu, iyi iş arkadaşı, iyi akraba  olur. Bunu  daha çok sayıda örneklerle de çoğaltabiliriz. İnsan eğitmek, iyi insan yetiştirmek hem tüm dünyaya fayda sağlar. Böylece dünyada sevgi, saygı ve barış ortamı da artmış olur. Bunun için kıymetli öğretmenlerimizin değerini bilmeli, onlara hak ettiği değeri fazlası ile vermeliyiz. Öğretmenin insanlar üzerindeki etkisi ile ilgili şu söz de çok önemlidir:

" " Dünyada her şeye değer biçmek mümkündür, fakat öğretmeninin eserine asla değer biçilemez."  Sokrat.

“Hayatta Daima Gerçekleri Savun! Takdir Eden Olmasa Bile, Vicdanına Hesap Vermekten Kurtulursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hayatta Daima Gerçekleri Savun! Takdir Eden Olmasa Bile, Vicdanına Hesap Vermekten Kurtulursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan hayatı boyunca doğru, dürüst ve güvenilir olmak için yaşamalıdır. Hayatta her zaman gerçekleri savunmalı ve yanlış olan her şeye karşı tavrımızı belli etmeliyiz. Eğilip bükülmeden, kimsenin etkisi altında kalmadan, doğrudan, iyiden ve insanlıktan yana olmalıyız. İnsanın hesap verdiği, gerçeklerle en acı şekilde yüzleştiği yeri vicdanıdır. Vicdanlı insan da buna göre hareket eder ve vicdanının sesini dinleyerek doğruluktan asla ayrılmaz. Dürüst insan olduğunuz için, yalan söylemediğiniz için  bazı kötü insanların zorbalıkları ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu durumda bir çıkmaza düşer ve zor günler yaşayabilirsiniz. 



Sizi takdir eden olmayabilir, yaptığınız birilerini rahatsız da ediyor olabilir. Ama ya vicdanınız? O ne diyor ? Bir de onun sesine kulak vermek gerekir. Gece yatağa huzur içinde yatmak için, içinizde en ufak bir şüphe ve  haksızlık duygusu olmaması için dürüst insanlar olmalıyız. Yalan söylememeliyiz, kimsenin ahını almamalıyız, kimseye iftira atmamalıyız. Kendi çıkarlarımızı  düşünememeliyiz.  Hak eden kişinin hakkının verilmesini sağlamalıyız. Doğru olandan yana olmalıyız. İnsan haklarından, adaletten yana olmalıyız. Haksızlık karşısında yalancı şahitlik etmekten kaçınmalıyız. Yüksek makamlara çıkmak için, mevki elde etmek için, daha çok kazanç sağlamak için yalan ve hileye başvuran insanların sonu da iyi olmaz. Yetimin, öksüzün hakkını yememeliyiz.




Daima gerçeklerle yüzü yüze olmalıyız ve gerçeklerden kaçmamalıyız. Unutmayalım ki bu dünya gelip geçicidir. Asıl hesap verilecek yer öte dünyadır. Vicdanlarımızın rahat olması için, içimizde kötü hisler kalmaması için insan olmaya,  insanca yaşamaya  ve geride masum, dürüstlükle dolu bir haya hikayesi bırakarak bu dünyada göç edelim.

“İnsanların Seni Çok Sevdiği Zaman, Onların İşine En Çok Yaradığın Zamandır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

“İnsanların  Seni Çok Sevdiği Zaman, Onların İşine En Çok Yaradığın Zamandır.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Tüm kalbimizle inandığımız, değer verdiğimiz, bizim için olmasa olmaz dediğimiz arkadaş sandığımız , arkadaş görünümlü kimseler, akrabalarımız dediğimiz ama içinde ne çeşit kurnazlıklar taşıdığını bilmediğimiz yapmacık tavırlar ile bize dost gibi görünen yakınlarımız, komşularımız  ve daha bir çok insan çeşidi işte. Hiç kimseye de güvenmeyecek miyiz dediğinizi  duyar gibiyim. Elbette güveneceğiz ama ama güvenebileceğimiz insanları da bir takım sınavlara tabi tutmak şartı ile.  Onları deneyeceğiz ve kötü günlerimiz olduğunu, yardımlarına ihtiyacımız olduğunu söyleyeceğiz.



 Bize geri dönen ve yardım eden kişi,  bizim gerçek dostumuz ve güvenebileceğimiz insanlardır. Bize dönmeyen kimselerin ise sadece çıkarı ile bizimle yakınlık kurduğunu anlayacağız.  İnsanların seni çok sevdiği zaman onların işine en çok yaradığın zamandır sözü gerçekten de doğru bir sözdür. Ne zaman birine iyilik yapsam o kişinin benim yanımdan hiç ayrılmadığını ve beni çok sevdiğini görüyorum. Ne zaman da birine iyilik yapmasam ama kötülük de yapmıyorum bu noktaya dikkatinizi çekmek isterim. İşte  o kişinin beni bir daha arayıp sormadığını, nasılım, neredeyim, ne durumdayım diye merak bile etmediğine çok tanık oldum. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir sözü boşuna denilmemiştir. İnsan nereye çıkarı dönerse oraya doğru dönüyor. Hele hele şimdiki devirde çıkarcılık almış başını gitmiş durumda. Selam verdiğiniz bir kişinin size dönüp selamınızı bile almadığını, ya da sizi önemsemediğini hissettiğiniz zamanlar olmuştur. Böyle kimselerin bir işi çıktığı zaman , ilk yaptıkları şey sizi telefonla arayıp hal hatır sormak olacaktır. 



Siz bu duruma gerçekten mutlu olacaksınız ama arayan kişi asıl meseleye geçince aslında sizi hal hatır için aramadığını, işini yaptıracağını anlarsınız. Çoğu insan çıkarcı olmuş bu devirde. İyi insanlar da, vefalı insanlar da vardır elbette  ama onları bulmak da zaman alıyor işte. Ya da o insanlar yakınımızda olmuyor, başka şehirlerde, başka kasabalarda oluyor. Vefadır insanı insan yapan özellik. Güven, samimiyet ve gerçekliktir. İnsan işi düştüğü zaman iletişim halinde olmak yerine karşıdakini insan olduğu için arayıp ona değer verdiğini hissettirse tüm mesele çözülecektir aslında.

 

Siz De Arkadaşlarınızla Doğayı Korumaya Yönelik Bir Kulüp Kurduğunuzu Düşününüz Ve Bu Kulüple Yaptığınız Çalışmaları Anlatan Bir Hikâye Yazınız.

 Siz De Arkadaşlarınızla Doğayı Korumaya Yönelik Bir Kulüp Kurduğunuzu Düşününüz Ve Bu Kulüple Yaptığınız Çalışmaları Anlatan Bir Hikâye Yazınız.



Sabah erkenden okula doğru yürüdüğümde çevremizin ne kadar da kirli olduğunu fark ettim. Yol boyunca yerde aklınıza gelecek her türlü atık vardı. Bebek bezinden tutun da yenilen cipslerin  paketleri, içilen meyve suyu kutuları, kuruyemiş çöpleri, naylon poşetler vb. Bunları yerde görünce içim acıdı. Nasıl bir doğa bırakıyorduk gelecek nesillere diye düşündüm. Oysa doğa bize tertemiz vermişti her şeyi . Bizler ise hunharca yok etmeye devam ediyorduk onu. Havayı, suyu, toprağı ne hale getirmişiz bir bilseniz. Okula doğru giderken bunları düşünüyordum.


 Arkadaşım Esra da bana katılarak okula vardık. Bugün dersimizde doğa ile ilgili ders işleyecektik. Günlerden doğayı koruma günüydü bugün bence. Herkes de bunun için grup olacak ve doğayı koruma kulübü kurulacaktı. Bizler beşinci sınıf öğrencileriyiz. Benim adım Ceyda. Henüz küçük olabilirim ama doğayı korumanın yaşı yok diye düşünüyorum. Öğretmenimiz çevre temizliği konusunda, doğayı korumamız konusunda bizlere her şeyi anlattı. Ben, Esra, Mehmet, Ahmet, Nurcan ve Halit hep birlikte doğayı korumak ile ilgili bir kulüp kurduk. Kulübün adı da “Haydi El Ele Ormanlarımızı, Tabiatımızı Koruyalım Kulübü “oldu. 


O gün çok heyecanlıydık. Yaşadığımız şehir olan İstanbul’un Belgrad ormanına geziye gidecektik. Ormandaki çöpleri toplayacaktık arkadaşlarımla birlikte. Akşama kadar orada vakit kuracak gece yarısına doğru da ailelerimiz ile birlikte eve dönecektik. Zorlu ve keyifli bir yolculuk bizi bekliyordu. İçime içime sığmıyordu o gün. Çevreye faydalı olacak, doğamızı temiz tutacaktık. Belgrad ormanları bizim için tüm insanlık için önemliydi. Aslında dünyadaki tüm ormanlar hepimizindi. Onları korumak ve temiz tutmak da hepimizin sorumluluğu olmalıydı bence.


 Belgrad Ormanı, Çatalca Yarımadası’nın  en doğu ucunda, İstanbul İlinin  Avrupa Yakasında yer alan doğal oluşumlu, ağaçlık bir bölgeydi. Orman adını,  Kanuni Sultan Süleyman'ın  Sırbistan Seferi dönüşü beraberinde getirdiği Belgradlıların yerleştirildiği Belgrad köyünden almaktadır. Köy sakinlerinin su kaynaklarını kirlettiği anlaşılınca padişah buyruğuyla köy taşınmış; bu tarihten sonra ormanın ve barındırdığı su kaynaklarının korunması için ilk kez resmî önlemler alınmıştır. Bu ormanımız şu anda da çoğu canlılar için büyük bir yaşam alanıdır. Neyse ormanımız ile ilgili bilgiyi açıkladıktan sonra hikayemize kaldığım yerden devam edeyim. Ertesi sabah erkenden kalktık. Arkadaşlarımla birlikte bir taksi tutarak bizi Belgrad ormanlarına götürmesini rica ettik. Başımızda da ailelerimiz vardı elbette. Ormana varır varmaz hemen çadırı kurduk. 


Çadırın içinde kahvaltı yaptıktan sonra çöplerimizi hemen getirdiğimiz poşetlere koyduk. Daha sonra ormanlık alanları gezmeye ve yerde olan çöpleri seri bir şekilde toplamaya başladık. Arkadaşlar ne hale getirmiştik ormanımızı bir bilseniz. Yerde sigara izmaritleri, alkol şişeleri, çekirdek kabukları, ayran bardakları, pet şişeler  ve daha neler neler. Akşama kadar yorulmak nedir bilmeden çalıştık. Elbette ormanın her yerini temizlemeye zaman yoktu ama az da olsa doğaya bir katkımız oldu diye çok mutlu olduk. Akşama doğru ailelerimizin yaptığı kek, poğaça, börekten yedik. Epey yorulmuştuk. Bu yiyeceklerin üstüne bir de annemin hazırladığı vişne suyunu kana kana  içtik. O kadar çok yorulmuştuk ki elimiz ayağımız tutmuyordu yorgunluktan.





Değmişti ama her zorluğa rağmen. Biz yerdeki çöpleri toplarken oraya gelen insanlar bizi görmüş ve onlar da bizi örnek alarak yerdeki çöpleri toplamaya yardım etmişti. Küçüktük ama bazen büyükler de küçükleri örnek alıyordu. İşte biz de bu örneklerden biriydik. Orada yaptığımız her şeyin fotoğrafını çektik, video çektik ve ertesi sabah okula götürerek sınıf arkadaşlarımıza sunum yaparak kendi hikayemizi anlattık. Öğretmen yaptığımız sunumu ve görselleri çok beğendi. Canım arkadaşlarımla iyi bir iş çıkarmıştık o gün. Doğayı korumaya bir nebze de katkı sunduğum için o gece yatağımda rahat uyudum. Bundan sonraki yaşamımda da  asla yerlere çöp atmayacak ve atanları da kibarca uyaracaktım.

Büyüklerinizin Çocukken Oynadığı Oyunlardan Birini Kısaca Anlatınız.

 Büyüklerinizin  Çocukken Oynadığı  Oyunlardan Birini Kısaca Anlatınız.


Büyüklerimin çocukken oynadığı  oyunlar şunlarmış: Söbe oyunu, can tatlı oyunu,  beş taş oyunu (ebe taşı) , yakar top, ip atlama, sürek, halat çekme oyunu vb.

Büyüklerimin en sevdiği oyun beş taş oyunuymuş. Şimdi sizlere beş taş oyunu ya da ebe taşı ile ilgili bilgiler aktaracağım.


Beş Taş Oyunu Hakkında Kısa Bilgi

Beş taş oyunu; en az iki kişi ile oynanır. ve Beş  tane taş ile oynanan  bir oyundur. Taşların boyutu bir avucumuzu dolduracak kadar küçük olmalıdır.  Oyun yere oturarak ya da sandalyeye oturarak masa, ya da sıra üzerinde oynanabilir. Oyun esnasında, oyuncu taşı düşürürse veya yerdeki  taşı alamazsa oyundan çıkar ve oyun oynama sırası diğer oyuncuya yada diğer ebeye geçer.


  Kura çekilir. Kura sonucunda belirlenen birinci kişi oyuna başlar.  Taşlardan birini eline alarak havaya doğru atar. Attığı taş havadayken hemen diğer taşı eline alıp havadaki taşı tutmaya çalışır. Bunu yaparken de hızlı olmak gerekir.  Taşları önce birer birer, sonra ikişer, üçer ve dörderli gruplar halinde toplar ve bir sonraki bölüme geçilir. Bir sonraki bölümde,  beş taşı oynayan kişi  işaret parmağını orta parmağın üzerine koyarak elini köprü  olacak şekilde yapar.




 Öteki oyuncunun seçtiği taşa değdirmeden tüm taşları bu köprüden geçirir. Bu şekilde de taşları toplarsa diğer bölüme geçer. Son bölümde ise oyuncu elindeki tüm taşları havaya atıp elinin tersi ile tutar ve daha sonra tuttuğu bu taşları fırlatıp bu kez de avucu ile yakalar. Avucunda ne kadar taş varsa o kadar fazla puan kazanmış olur.

10 Kasım’ın Bizde Uyandırdığı Etki İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 10 Kasım’ın  Bizde Uyandırdığı  Etki İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Çok küçüktü henüz Mustafa Kemal. İçine askerlik ateşi düşmüştü bir kere. Asker olacağım ben, hiç kimsenin önünde diz çökmeyeceğim diyordu daha o yıllarda. Sarı saçları, mavi gözleri ile arkadaşlarının gözdesi olmuştu. Sadece fiziki görüntüsü müydü onu böyle yapan?  Elbette hayır. Aynı zamanda yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmesini bilen, içi sevgi dolu, vatansever  ve  merhametli  bir insandı Mustafa Kemal. Milletini, vatan topraklarını çok seviyordu. Bir yıldız gibi, bir güneş gibi doğmuştu vatanın en zor şartlarında o. O doğmuştu. O vardı artık. 


Korkulur muydu hiç düşmandan, düşmanın zalimliklerinden. 19 Mayıs 1919 yılında başlattığı Kurtuluş Savaşını, Anadolu halkının da desteğini alarak silah arkadaşları ile birlikte yok etmişti düşmanı yurdumuzdan. O koca yürekli, çok düşünen ve sürekli milletinin geleceği ile ilgili fedakarlıklar yapan önder bir  yiğitti. Bir sonbahar sabahı ayrıldı aramızdan. Yapraklar sararmış, ağaçlar yükünden kurtulmuştu o sabah. Türk Milleti’nin acı günüydü o gün. Paşam diyordu, Atam diyordu ona milletinin fertleri. Mustafa Kemal yoktu artık dünyada.  Ne büyük bir acı, ne büyük bir kayıptı onun aramızdan ayrılışı. Atatürk olmasa da düşünceleri, fikirleri ölmemişti daha. Bizler, biz gençler yaşatacağız cumhuriyeti, demokrasiyi. Koruyacağız onun emanet ettiği her şeyi ve seveceğiz milletimizi vermeyeceğiz vatan topraklarımız düşman ellerine.



 Her 10 Kasım sabahında içimi bir hüzün kaplar. Arabaların saat dokuzu beş geçe siren sesleri ile durması, insanlarımızın Mustafa Kemal’e olan sevgisinin yüreklerinde çarpması, gözlerimizin dolması onu ne kadar çok sevdiğimizin de göstergesidir aslında.  Unutur mu seni bu millet be Paşam? Sen adını yüreğimize yazdırdın bir kere. Önce vatan dedin de durmadın, yılmadın çalışmaya devam ettin. Son zamanlarında bile devlet işleri ile uğraştın. Ülken için, toprakların için  çok çalıştın. Bizler bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak  özgür ve bağımsızsak bunu sana ve askerlerimize borçluyuz. Seni hiç unutmayacağız sarı saçlı, mavi gözlü yiğit. Mekanın cennet olsun, kabrin nurla dolsun  Atam. İyi ki bu milletin evladı olmuşsun Atam.

“En İyi İntikam, Düşmanınız Gibi Olmamaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “En İyi İntikam, Düşmanınız Gibi Olmamaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanlarla ilişkilerimizde çeşitli sorunlar yaşayabiliriz. İyi zannettiğimiz,, iyilik ettiğimiz kişiler gün gelir bizim düşmanımız olabilir. Bu hayatın farklı bir yönüdür aslında.  Düşman ise kötü niyetlidir ve kişiyi yıpratmak, mutsuz etmek için uğraşır. Yaşadığınız çoğu acıların nedeni düşmanlardan kaynaklanabilir. “En iyi intikam , düşmanınız gibi olmamaktır.” sözü ile anlatılmak istenen ise düşman gibi olarak onun seviyesine düşmememiz gerektiğini söylemek istemiştir.






İntikam aldığımız zaman biz de kötülük yapmış oluruz ve o kötü kimseden bir farkımız kalmamış olur. Oysa intikam almadığımız zaman, insan olarak kalmaya devam ettiğimiz zaman belki o düşman bile yaptığından utanacak ve pişman olacaktır. O da iyi insan olma yönünde eğilim gösterecektir. İntikam haktır ama alınmasa insanı daha insancıl yapar ve kişinin kalbinin kin ve nefretle dolmasını engeller. Düşmanca tavırlar bir yana bırakılmalı, iyi insanlar iyi olarak, sevgi dolu ve merhamet dolu olarak kalmaya devam etmelidir.


 

 Kötü insanlar gibi olduğumuz zaman çocuklarımız da kötülüğü öğrenecek ve bundan dolayı da onlar da kötü insan olmaya , intikam hırsı ile kalplerini kinle doldurmaya devam edecektir. Hal böyle olunca da iyilik yapan insanlar azalacak, kötülükler her yere virüs gibi yayılacaktır. Bunun için her zaman iyi olmalıyız, affetmeyi ve unutmayı bilmeli, düşmana bile örnek olmalıyız.

“Mutluluğu Tatmanın Tek Çaresi, Onu Paylaşmaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Mutluluğu Tatmanın Tek Çaresi, Onu Paylaşmaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Mutlu olmak, yarınlara umutla bakmak isteriz hep. Mutlu olmanın yolu ise bunu başka insanlarla paylaşmaktan geçer. Mutluluğu tatmanın tek çaresi onu paylaşmaktır. Mutlu anlarımızı, güzel anılarımızı  sevdiklerimizle paylaşarak onları da mutlu etmiş oluruz. Bizi seven, sayan insanlar mutlu anlarımızda yanımızda olan kimselerdir. Mutluluk tek başına yaşanılacak bir duygu değildir.


 Mutluluğu mutluluk yapan asıl şey onu bir başkaları ile paylaşabilmek ve yaşayabilmektir. Örneğin; girdiğimiz bir sınavda yüksek puan aldığımızı düşünelim. İstediğimiz bölüme gitmek ve istediğimizi mesleği yapmak bizi çok mutlu eder. Bu mutluluğu aile bireylerimizle, arkadaşlarımızla, akrabalarımızla paylaştığımız zaman onları da mutluluğumuza dahil etmiş oluruz. Ya da başka bir örnek verelim: Yeni evlenen gelin ve damat düğününde ailesi olunca mutlu olur.  Gelin ve damat mutluluğunu sevdikleri ile paylaşarak daha da mutlu olur ve  yaşam da daha anlam kazanır.






 Nadiren de olsa  mutluluğunu paylaşmayan insanlarda olabilir. Onlara da saygı duymalıyız. Mutluluğunu sevdikleri ile paylaşan insanların içi içine sığmaz. Onlar çok mutlu ve kıpır kıpır olurlar. Çünkü paylaşarak sevginin ve mutluluğun daha çok artacağına inanır böyle kimseler. Mutlu olduğumuz  başka şeyler de olabilir. Mesela en sevdiğimiz tatlıyı tek başımıza yemeyiz. Çünkü o tatlının tadı sevdiklerimiz de yanımızda olunca daha bir lezzetli olur. Yediğimiz yiyeceklerin bile tadı onu paylaşınca daha güzel olur.

 

 

“Her Bildiğini Söyleme, Her Söylediğini Bil.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Her Bildiğini Söyleme, Her Söylediğini Bil.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Birey, nerde, nasıl davranacağını, ne konuşup konuşmayacağını bilmelidir. Her bildiğimiz şeyi söylemek  bazen insanlar için fayda sağlamayabilir. Çoğu şeyi biliyor olabilirsin ama bu söylediğin doğru bilgiler, konular bir başkasının ilgisini ya da dikkatini çekmeyebilir. Örneğin; Komşun Fatma Hanım ile yeni çıkmış bir arabanın özellikleri hakkında konuşabilirsin. Ona yeni çıkan araba hakkında bilgi vermiş olabilirsin. Bu konu onun  dikkatini çekmiyorsa bu konuşma çok sıkıcı bir hal alacaktır. Çünkü Fatma Hanımın arabalara ilgisi olmayabilir ve bu konu onu hiç ilgilendirmiyor olabilir.



 Onun için her bildiğini her ortamda konuşmak zorunda değilsin. Gereğinden fazla konuşmak, çok bilmiş tavırlar içine girerek her konuya el atmak, her konu hakkında yorum yapmak kişinin çevresi tarafından, içinde yaşadığı toplum tarafından sevilmemesine ve dışlanmasına neden olabilir. İşte bunun için her bildiğimizi söylememeliyiz. Söylediğimiz şeylerin ne olduğunu ise bilmeliyiz. Kişi kendini bilmeli, haddini aşmamalıdır. Bilmediğimiz, fikir sahibi olmadığımız konularda  da konuşmamalıyız.  Çünkü bilmediğimiz konularda konuştuğumuz zaman çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalabiliriz.





 İki dinleyip bir söylemeliyiz. Bilmediğimiz konular hakkında konuşarak çevremize yanlış bilgiler aktarabiliriz. Aktardığımız bu yanlış bilgileri başkaları da yanlış öğrenir ve böylece de çok çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Kısacası gereğinden fazla konuşmamalıyız, söylediğimiz, anlattığımız bilgilerin de doğru olduğundan, güvenilir olduğundan emin olmalıyız. Nerde, nasıl konuşacağını bilen insanlar toplum tarafından da sevilen kimseler olur. Böyle kimseler aranan, özlenen ve dinlenen kimseler olur.