“Kusursuz Dost Arayan, Dostsuz Kalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

“Kusursuz Dost Arayan, Dostsuz Kalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsanlar, doğruları ile, yanlışları ile  bir bütün olan  canlılardır. Yaşam içindeki süreçte elbette hatalarımız olacaktır. Çünkü hiçbir insan kusursuz değildir. Önemli olan bu hataları tekrardan yapmamaktır. Hiç kimse çıkıp diyemez ki ben mükemmelim, benim hiç kusurum yok. Bunu diyen kişi de kendini bilmezin tekidir zaten. Arkadaşlarımızı, dostlarımızı kusurları ile kabul etmeli ve sevmeliyiz. Çünkü her insan kusurları ile bir bütündür. 





Kusursuz dost aradığımız zaman yalnız kalırız. Yalnız kaldığımız zaman da sosyal yaşamadan uzak, içine kapanık, mutsuz kimselere dönüşürüz. Böyle olduğumuz zaman da ne yediğimiz ekmeğin tadı bize tat verir, ne içtiğimiz suyun tadı bize tat verir. Her şey arkadaşlar ile, dostlar ile güzel olur. Dostlarımız bir yanlış yaptığı zaman onları uyarmalı ve aynı yanlışı yapmaması için gereken tepkiyi elbette göstermeliyiz ama bunun sonucu da  tatlıya bağlanmalıdır. Küslük, kırgınlık uzun süre devam etmemelidir. Örneğin;  en sevdiğimiz bir arkadaşımız bizim doğum günümüzü unuttu ve bizi o gün aramadı. Bu ve bunun gibi basit sebeplerden dolayı ona küsmemeliyiz.


 Belki dostumuzun o anda başında daha önemli dertleri varsa, belki hastaysa, her şey olabilir. İşte bunları da düşünerek hareket etmeliyiz ve insanları hemen yargılamamalıyız. Affedici olmalı sevgi dilini kullanmalı ve kendimizin de kusurlu olduğunu bilerek daha şeffaf ve daha iyi insan olma yolunda ilerlemeliyiz.

24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Hikaye Örneği

 24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Hikaye Örneği


Bugün sınıfça çok heyecanlı ve çok mutluyduk. Çünkü yarın öğretmenler günüydü. Günler öncesinden sınıfça hazırlığımızı yapmış, öğretmenimize güzel bir hediye  almıştık. Bilirdik onun hediye meraklısı biri olmadığını ama biz yine de ona küçük bir sürpriz yapmak istedik. Bunun için de günler öncesinden annelerimiz telefonda konuşarak aralarında para topladılar ve öğretmenimize çok güzel bir kol saati, rengarenk çiçeklerin  olduğu bir buket almışlardı.


 Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Melisa. Dördüncü sınıfa gidiyorum. Ailemin iki çocuğundan büyük olanıyım. Bir de küçük kardeşim var. Onun adı da Buğra Han. Buğra Han da henüz üç yaşında. Bir an önce büyüse de bana yoldaş olsa. Çok mutlu olurum. Abim ya da ablam olmasını isterdim ama ben abla oldum.  Olsun bu da güzel bir duygu. Neyse konuyu dağıtmayım ben şimdi. Annem geçenlerde  diğer velileri de arayarak aralarında konuşmuşlar. Çok da iyi yapmışlar hani. Öğretmenimiz Suna Hanım gerçekten çok değerli ve fedakar bir öğretmen. O hediyelerin en güzeline layık ama herkesin bütçesi de aynı değil işte. 


Hepimiz orta halli bir aile olduğumuz için herkes cebinden 30 TL katarak öğretmenimiz için yukarıda söylediğim hediyeleri aldı. Annem de evde kek, sarma, dolma yaptı. Necla Teyze poğaça, Melek Teyze börek, salata, Aylin Teyze yaş pasta yapmış, çeşitli kuru yemişler almıştı. Diğer veliler de evlerinden yaptığı yiyecekleri paket yapıp bir güzel okula getirmişti.  Öğretmenimize sürpriz yapacaktık. Derken okul zili çaldı ve öğle arası geldi. Ben öğretmenimizi sınıfa çağırmaya gittim. Öğretmenimiz ne olduğunu anlamamıştı. Öğretmenimiz sınıfa girer girmez balonları patlatmaya başladık. Öğretmenleri anlatan bir müzik açarak onun öğretmenler gününü hep birlikte kutladık. 





Ailelerimizin getirdiği yemekler masalara bir güzel şekilde dizildi. Pastalar, kekler, börekler, dolmalar, çikolatalar ve daha neler neler.  Saymakla bitiremeyeceğim çok sayıda yemek vardı, abur cubur vardı, kuru yemişler vardı. Hepimiz oturup bir güzel yemekleri yedik, eğlendik, güldük, oynadık. Öğretmenimiz yaptığımız bu küçük ama;  içten, samimi hazırlığımızı, emeğimizi çok beğenmişti. Gözleri dolmuş, mutluluktan neredeyse ağlayacak gibi olmuştu. Arkadaşlarımla birlikte olup onun bizim için açtığı o sıcak ve samimi kollarına koştuk. Bize öyle bir candan sarıldı ki çok mutlu olmuştum. Öğretmen kokusu da bir ayrı güzeldi.


 Anne gibiydi öğretmenimiz bize. Yeri gelir kızardı belki ama asla kötülüğümüzü istemezdi. O vatanını ve milletini çok seven, ülkesinin çocuklarının aydınlık yarınlara ulaşması için emek eden fedakar bir öğretmen , güzel ve iyi bir insandı. O gün çok güzel geçti. Annelerimiz de öğretmenimizle sarılıp onun gününü kutladı. İyi ki vardı öğretmenimiz iyi ki. O ve diğer öğretmenlerimiz olmasaydı kim bizi okutacak, bizi geleceğe hazırlayacaktı? Tabi ki de kimse. Onlar bizim canlarımız, onlar bizim önderimizdir.  Siz kıymetli öğretmenler!  Öğretmenler gününüz kutlu olsun, sağ olun var olun ve hep bizimle olun. 

“İyi Olduğunuz İçin Herkesin Size Adil Davranmasını Beklemek, Vejetaryan Olduğunuz İçin Boğanın Saldırmayacağını Düşünmeye Benzer.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 İyi Olduğunuz İçin Herkesin Size Adil Davranmasını Beklemek, Vejetaryen Olduğunuz İçin Boğanın Saldırmayacağını Düşünmeye Benzer.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İyi olmak, insanlar arası iletişimde güzel davranışlarda bulunmak , insan olana, insanca yaşamayı sevene yakışan bir davranıştır. İyiliği birileri bize  iyi desinler diye yapmak,  sürekli kabul edilme, takdir edilme davranışlarının bize sergilenmesini beklemek, herkesin bize adil davranmasını beklemek  gibi düşüncelere sahip olduğumuz zaman yanılabiliriz.



 İyi  olduğumuz için herkesin bize iyi davranacağını düşünmek son derece yersiz bir düşüncedir. Bu tıpkı vejetaryen olduğumuz için boğanın bize saldırmayacağını düşünmemize benzer. Oysa biz iyi olduğumuz halde, kimseye bir kötülüğümüz olmadığımız halde, kötü insanlar, kıskanç insanlar var olmaya devam edeceklerdir.  Kötüler kötülüklerinin yapmaya devam ederken, boğa da boğalığını yapmaya devam edecektir. Bunun için iyiliği kendimiz için yapmalıyız. 



Kimseden karşılık görmek için değil, kimsenin bize adil davranmasını beklemek için değil , iyilik doğru bir şey olduğu için, bize yakıştığı için ve bizi biz yaptığı için iyi olmalıyız ve hayatımız boyunca da iyi olarak kalmaya devam etmeliyiz. Böyle yaptığımız zaman hem hayal kırıklığına uğramamış oluruz hem de beklenti içine girmeden iyiliği yapmaya devam ederiz.

 

10 Kasım Temalı Mustafa Kemal Atatürk’e Mektup Örneği

 10 Kasım Temalı Mustafa Kemal Atatürk’e Mektup Örneği

 

Sonbahar yapraklarının sararması ile ayrılmıştın aramızdan bir daha dönmemek üzere. Ayrılmıştın da hepimizi yasa boğmuştun Atam.

Ülkemin kuruluşunda öncü olan, lider insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk!


Sen ki bu milletin vatansever evladı, sen ki iyi günde, kötü günde milleti ile birlikte olup vatanına ihanet etmeyen, vatanını canından bile çok seven , sarı saçlı mavi gözlü yiğit.  Milletinin meşalesi, yüreklerin Paşası oldun bize hep. Çok özlüyoruz senin o aydın bakışlı mavi gözlerini. Milletim deyişini, milletine yürekten seslenişi, milletim asildir deyişini.

 

Biliyorum gelmeyeceksin bir daha Mustafa Kemal’im.  Her insanın ölümü tadacağını bildiğin için ; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak fakat; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek cumhuriyeti, demokrasiyi bizlere emanet ettin. Biliyordun ki kolay kazanılmamıştı bu topraklar. Nice yiğitlerin, nice aslanların kanları ile, canları ile kazanılmıştı bu topraklar. Severdin hep askerlerini. Onlara öncülük ettin, onlara sevgi ile yaklaştın ve her zaman vatansever bir komutan oldun. Türk Milleti seni asla unutmayacak. Çünkü unutulacak işler yapmadın. Sen milletinin bağımsızlığı için fedakarlık ettin.  Kafkas  Cephesi'nde Çanakkale'de, Sakarya'da ve daha nice yerlerde düşmana aman vermedin de ülkem elden gitmesin dedin Mustafa Kemal Paşam.

 

 Cumhuriyeti, demokrasiyi getirdin ülkemize. İnsan hakları, adalet, eşitlik gibi kavramlar bu değerler sayesinde parladı ülkemizde. Tüm bunları da sana, silah arkadaşlarına ve tabi ki aziz milletime borçluyum. Seni çok seviyorum Atatürk'üm. Mekanın cennet olsun, kabrin nur ile dolsun.





 

“ İnanma Reklama, Zehir Koyar Sofrana.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 “ İnanma Reklama, Zehir Koyar Sofrana.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.


Reklamlarda gösterilen bir gıda, ürün ya da  teknolojik bir alet çok kalitelidir, çok sağlıklıdır diye bir kaide yoktur. İyi bir ürünün zaten reklamı olmaz. Kaliteli olan şeyin reklamı olmasa da ona talep olur. Reklamlar insanları kandırmacadan başka bir şey değildir. Çünkü reklamlarda ticari kaygı ve antlaşma vardır. Özellikle de çocuklar için gösterilen ve masummuş gibi çocukların hafızalarına kazılmaya çalışılan her türlü acur cuburlar zehirden başka bir şey değildir aslında. En güzel gıda doğal olan, organik olandır. Mesela annemizin eli ile yaptığı bir köy peyniri ya da yoğurdun yerini ve tadını içine kimyasallar girmiş peynir ve yoğurt tutabilir mi sizce? Elbette tutmaz. Çünkü böyle ürünlerin  doğal ve lezzetlidir.



 Çocuklarımız sağlıksız ürünler yemeye alıştırdığımız zaman   dil , bir zaman sonra yapay olan gıdalara alışır. Bunun sonucunda da çocuklarımız o zararlı olan gıdalara bağımlılık gösterir ve onu ister. Mesela makarna yerken içine sıktığımız ketçap ve mayonezler, cipslerin içindeki her türlü tatlandırıcı ve  bağlılık yapan aromalar ve daha çok sayıda örnek yazabiliriz. Ya da reklama ünlüleri koyup ünlülerin üzerinden de kazanç sağlanmakta ve bunun sonucunda da hem ünlü kimseler para kazanmakta hem de o ürünün sahibi olan firmalar para kazanmaktadır. Mesela şampuan reklamı yapan ünlülerin o reklamda gösterilen şampuanı kullandıklarına pek inanmıyorum. 



Onlar da muhakkak doğal olanı araştırıp kaliteli olanını alıyorlardır. Sadece göz boyamak amacı ile yaptıkları reklamlar sayesinde de paraya para demiyorlardır. Toplum olarak artık daha bilinçli olmalıyız ve reklamı olan bir malın kaliteli olduğuna, faydalı olduğuna dair bir tutum içinde olmamalıyız. Elbette faydalı olan, insanlığa doğru mesajlar veren reklamlarda vardır. Bunları asla inkar edemeyiz.




 Topluma fayda olan reklamlardan bir kaçı şunlardır; Sigaranın sağlığımıza zararları konulu reklamlar, virüse karşı mesafeli olmanın insan sağlığı açısında ne denli önemli olduğunu belirten reklamlar, trafikte giderken telefonla konuşmamak gerektiğini gösteren reklamlar, eğitici ve öğretici daha bir çok faydalı reklamı da sayabiliriz. İşte böyle olanlar elbette insana, insanlığa katkı sağlar.  Bizi kandıran , bize faydalı olmayan sahte reklamlara da inanmamalıyız. Aklımızı iyi kullanmalı, sorgulayıcı olmaktan da asla vazgeçmemeliyiz.

“Başarının Sırrını Bilmiyorum Ama Başarısızlığın Yolu Herkesi Memnun Etmekten Geçer. “ Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Başarının Sırrını Bilmiyorum Ama Başarısızlığın Yolu  Herkesi Memnun Etmekten Geçer. “ Sözü İle İlgili Kompozisyon  Yazınız.


İnsanların başarılı olmalarının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan en önemlisi elbette çok çalışmaları olsa da başarılı insanların başarılı olmasının sırrı   kendine özgü çalışma stilleridir.  İşte bu stillerin neler olduğunu, nasıl bu kadar başarılı olduğunu bilemeyebiliriz.  Çalışma şekli ne olursa olsun başarılı insanlar çalışmayı içselleştiren, çalışmaktan bıkmayan ve bunu hayatları boyu sürdüren kimselerdir. Başarının sırrı fazla bilinmeyebilir ama başarmamanın sırrı ise herkesi memnun etmeye çalışmaktan geçer. 


Herkesi memnun etmeye çalışan, herkese iyi görünmeye çalışan ve herkes beni sevsin anlayışı ile hayatını yönetmeye ya da kendini yönettirmeye çalışan insanlar başarılı olamazlar. Çünkü böyle insanları herkesi mutlu etmeye çalıştığı için kendine değer vermezler. Bir kere de olsa sakin kafa ile oturup kendim için ne yapabilirim, ben gerçekten mutlu muyum diye hiç düşünmezler. Oysa herkesi mutlu etmek yerine kişi önce kendine değer vermelidir, kendi ile barışık olmalı ve kendini sevmelidir. Başkaları ne der diye de değil de ben ne istiyorum düşüncesi ile hareket ederse o zaman hayatta daha başarılı ve daha mutlu olur.


 Şöyle bir söz de başkalarının  bizim hakkımızda ne düşündüğünü bize en iyi anlatır:

*"Başkalarının sizi ne kadar az düşündüğünü bilseydiniz, "onlar benim hakkımda ne düşünüyor"  diye bu kadar endişelenmezdiniz." (Eleanor Roosevelt)





Gerçekten de öyle. Hem başkalarının  emri ile hareket etmemeliyiz, hem de bize küsecekler, darılacaklar diye kendimize psikolojik baskı yapmamalıyız. Sürekli onay görmek, kabul edilme istediği insan psikolojisi için de sağlık bir durum değildir. Kişin kendine güveni ve özsaygısı olmalıdır. Karamsar düşünceleri, başkalarını sürekli memnun etmeyi bir kenara bırakmalı kendine, kendi kabuğuna yönelmelidir. Elbette bizler insanız ve mükemmel de olamayız. 


İşte bunun için de başka insanlara hayır diyebilmeliyiz ve hayır  kelimesi aslında çevrenize nasıl bir davranış modeline, karakter yapısına sahip olduğunuz hakkında sinyaller verir ve olduğunuz kişi gibi yaşamanız için size alan sağlar. Hayırlar sınırlarınızı belirler, olduğunuz kişi gibi yaşamanız için size alan sağlar. Hayırlar sınırlarınızı belirler. Böyle olduğu zaman da mutlu oluruz ve başarılı kimselere dönüşürüz.

“Doğada Bağışlama Yoktur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Doğada Bağışlama Yoktur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


 Dünya genelinde , insanlığın çevreye verdiği zararlar, çevrenin hunharca kullanılması, doğanın ekolojik dengesinin bozulması gibi bir çok nedenden dolayı  doğa da bize felaketleri ile dönmektedir. Bizlere eşsiz güzellikler sunan, yediğimiz, içtiğimiz her şeyi bizlere karşılıksız veren doğaya karşı biz insanlar ne yapıyoruz peki? Onun onca cömertliğine karşı ona daha nasıl iyi zarar veririm düşüncesi ile hareket ediyoruz  ve bir türlü doğayı koruma konusunda toplum bilincine ulaşamıyoruz. Doğayı korumak yasa ile, kural ile olacak iş değildir. Kurala, yasaya birkaç gün uyuluyor, yaptığınız kötülüğü bir başka kişi ya kişiler görmediği zaman yerlere yine çöp atmaya devam ediyor, çevreye yine zarar vermeye devam ediliyor.



 İşte bunun için gönüllü doğa sever olmak gerekir. Bundan dolayı da  insanların ilk olarak içinde yaşadığı doğayı benimsemeleri, onu gerçekten sevmeleri ve doğayı koruma konusunda gerçek anlamda bilinçli kimseler olması gerekir. Gün geçtikte insanların doğaya verdiği zarar hızla artmaya devam ediyor. İçinde yaşadığımız çevrenin kirlenmesi ise  ekosistemin dengesini bozarak küresel ısınmaya yol açmaktadır. Sanayi Devriminin başladığından beri, fosil yakıtların kullanımındaki artış insanlığın çevreye verdiği en büyük zararlardan biridir. Fosil yakıt kullanımından ötürü atmosfere salınan sera gazı yoğunluğu  giderek artmıştır. Bu durum da  , gezegenimizin  daha fazla ısınmasına neden olmuş küresel sıcaklık artışı da canlı türleri için oldukça tehlike arz eden iklim değişikliğini beraberinde getirmektedir.



 İklim değişikliği sonucunda doğanın doğal  dengesi bozulacaktır. Toprağın, havanın suyun kirlenmesi, toprağa sürekli kimyasal ilaçların katılması sonucunda   bunların sonucunda verimli topraklar hızla yok olmaya devam edecektir. Bu ve bunun gibi çok sayıda doğada  olumsuzluklar olacaktır. Yanlış yerleşim yerlerine , dere kenarlarına evler kurulması, selleri beraberinde getirecek, kozmetik ürünlerin atmosferin delinmesini daha da kolaylaştıracak, araçlardan çıkan gazlar havayı zehirleyecektir. Tüm bunların sonucunda içinde yaşadığımız doğa bizi bağışlamayacak ve yaşadığımız yer cennet bir köşkten  cehennem  bir harabeye  dönüşmeye başlayacaktır. 




Ormanlık alanların yok edilmesi, ağaçların kesilmesi yerlerine evler yapılması, binalar dikilmesi içinde yaşadığımız bu doğal ortamın dengesini bozacak ve güzel bir yaşam sürmek zor hale gelecektir. Doğaya verdiğimiz onca zarara karşı doğada bizi affetmeyecek ve bize cezamızı misliyle verecektir. Mevsimler normal olarak yaşanmayacak, bir anda sel felaketleri başlayacak, çoğu canlı türünün yok olması doğadaki denge anormal bir hal alacaktır. İşte tüm bunların olmaması için bir an önce uygulamalı harekete geçilmesi gerekmektedir.

“Planınız Bir Yıl İçinse Prinç Ekin, On Yıl İçinse Ağaç Dikin, Yüzyıl İçinse İnsanları Eğitin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Planınız Bir Yıl İçinse  Pirinç Ekin, On Yıl İçinse Ağaç Dikin, Yüzyıl İçinse  İnsanları Eğitin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, çünkü pirinç bir yıl içinde ürün vermeye başlar. Planınız on yıl içinse ağaç dikin. Bir ağaç on yıl içinde çok güzel yetişir ve gürbüzleşir. Planınız yüzyıl içinse insanları eğitin. İşte burada eğitim ve öğretimin, öğretmenin ne denli insanlar üzerinde, insanlık üzerinde etki ettiğine dikkat çekmektedir. İnsan yetiştirmek, onu  sosyal yaşama kazandırmak, kendine yeter hale getirebilme ve toplum içinde kendini ifade edebilecek duruma getirme görevi kıymetli ve emektar öğretmenlerimizin görevidir. 



Onlar ki bir toplumun, bir ülkenin hatta dünyanın geleceğine yön veren değerlerdir. Öğretmenin öğrenci üzerindeki etkisi yüzyıllarca sürer. Öğretmenin yetiştirdiği nesiller de gelecek nesillere yön verir. Öğretmen binlerce, yüzbinlerce kişinin üzerinde etki yaratır. Bunu şu şekilde de örneklendirebiliriz; Örneğin bir öğretmenin yetiştirdiği, emek ettiği başarılı ve güzel ahlaklı bir insan ileride olgun bir insan olduğu zaman çevresine , içinde yaşadığı topluma faydalı olur. Bu ve bunun gibi iyi ve güzel ahlaklı öğrenciler aile kurduğu zaman iyi bir baba, iyi bir anne olur. 



İyi bir komşu, iyi iş arkadaşı, iyi akraba  olur. Bunu  daha çok sayıda örneklerle de çoğaltabiliriz. İnsan eğitmek, iyi insan yetiştirmek hem tüm dünyaya fayda sağlar. Böylece dünyada sevgi, saygı ve barış ortamı da artmış olur. Bunun için kıymetli öğretmenlerimizin değerini bilmeli, onlara hak ettiği değeri fazlası ile vermeliyiz. Öğretmenin insanlar üzerindeki etkisi ile ilgili şu söz de çok önemlidir:

" " Dünyada her şeye değer biçmek mümkündür, fakat öğretmeninin eserine asla değer biçilemez."  Sokrat.

“Hayatta Daima Gerçekleri Savun! Takdir Eden Olmasa Bile, Vicdanına Hesap Vermekten Kurtulursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hayatta Daima Gerçekleri Savun! Takdir Eden Olmasa Bile, Vicdanına Hesap Vermekten Kurtulursun.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan hayatı boyunca doğru, dürüst ve güvenilir olmak için yaşamalıdır. Hayatta her zaman gerçekleri savunmalı ve yanlış olan her şeye karşı tavrımızı belli etmeliyiz. Eğilip bükülmeden, kimsenin etkisi altında kalmadan, doğrudan, iyiden ve insanlıktan yana olmalıyız. İnsanın hesap verdiği, gerçeklerle en acı şekilde yüzleştiği yeri vicdanıdır. Vicdanlı insan da buna göre hareket eder ve vicdanının sesini dinleyerek doğruluktan asla ayrılmaz. Dürüst insan olduğunuz için, yalan söylemediğiniz için  bazı kötü insanların zorbalıkları ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu durumda bir çıkmaza düşer ve zor günler yaşayabilirsiniz. 



Sizi takdir eden olmayabilir, yaptığınız birilerini rahatsız da ediyor olabilir. Ama ya vicdanınız? O ne diyor ? Bir de onun sesine kulak vermek gerekir. Gece yatağa huzur içinde yatmak için, içinizde en ufak bir şüphe ve  haksızlık duygusu olmaması için dürüst insanlar olmalıyız. Yalan söylememeliyiz, kimsenin ahını almamalıyız, kimseye iftira atmamalıyız. Kendi çıkarlarımızı  düşünememeliyiz.  Hak eden kişinin hakkının verilmesini sağlamalıyız. Doğru olandan yana olmalıyız. İnsan haklarından, adaletten yana olmalıyız. Haksızlık karşısında yalancı şahitlik etmekten kaçınmalıyız. Yüksek makamlara çıkmak için, mevki elde etmek için, daha çok kazanç sağlamak için yalan ve hileye başvuran insanların sonu da iyi olmaz. Yetimin, öksüzün hakkını yememeliyiz.




Daima gerçeklerle yüzü yüze olmalıyız ve gerçeklerden kaçmamalıyız. Unutmayalım ki bu dünya gelip geçicidir. Asıl hesap verilecek yer öte dünyadır. Vicdanlarımızın rahat olması için, içimizde kötü hisler kalmaması için insan olmaya,  insanca yaşamaya  ve geride masum, dürüstlükle dolu bir haya hikayesi bırakarak bu dünyada göç edelim.

“İnsanların Seni Çok Sevdiği Zaman, Onların İşine En Çok Yaradığın Zamandır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

“İnsanların  Seni Çok Sevdiği Zaman, Onların İşine En Çok Yaradığın Zamandır.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Tüm kalbimizle inandığımız, değer verdiğimiz, bizim için olmasa olmaz dediğimiz arkadaş sandığımız , arkadaş görünümlü kimseler, akrabalarımız dediğimiz ama içinde ne çeşit kurnazlıklar taşıdığını bilmediğimiz yapmacık tavırlar ile bize dost gibi görünen yakınlarımız, komşularımız  ve daha bir çok insan çeşidi işte. Hiç kimseye de güvenmeyecek miyiz dediğinizi  duyar gibiyim. Elbette güveneceğiz ama ama güvenebileceğimiz insanları da bir takım sınavlara tabi tutmak şartı ile.  Onları deneyeceğiz ve kötü günlerimiz olduğunu, yardımlarına ihtiyacımız olduğunu söyleyeceğiz.



 Bize geri dönen ve yardım eden kişi,  bizim gerçek dostumuz ve güvenebileceğimiz insanlardır. Bize dönmeyen kimselerin ise sadece çıkarı ile bizimle yakınlık kurduğunu anlayacağız.  İnsanların seni çok sevdiği zaman onların işine en çok yaradığın zamandır sözü gerçekten de doğru bir sözdür. Ne zaman birine iyilik yapsam o kişinin benim yanımdan hiç ayrılmadığını ve beni çok sevdiğini görüyorum. Ne zaman da birine iyilik yapmasam ama kötülük de yapmıyorum bu noktaya dikkatinizi çekmek isterim. İşte  o kişinin beni bir daha arayıp sormadığını, nasılım, neredeyim, ne durumdayım diye merak bile etmediğine çok tanık oldum. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir sözü boşuna denilmemiştir. İnsan nereye çıkarı dönerse oraya doğru dönüyor. Hele hele şimdiki devirde çıkarcılık almış başını gitmiş durumda. Selam verdiğiniz bir kişinin size dönüp selamınızı bile almadığını, ya da sizi önemsemediğini hissettiğiniz zamanlar olmuştur. Böyle kimselerin bir işi çıktığı zaman , ilk yaptıkları şey sizi telefonla arayıp hal hatır sormak olacaktır. 



Siz bu duruma gerçekten mutlu olacaksınız ama arayan kişi asıl meseleye geçince aslında sizi hal hatır için aramadığını, işini yaptıracağını anlarsınız. Çoğu insan çıkarcı olmuş bu devirde. İyi insanlar da, vefalı insanlar da vardır elbette  ama onları bulmak da zaman alıyor işte. Ya da o insanlar yakınımızda olmuyor, başka şehirlerde, başka kasabalarda oluyor. Vefadır insanı insan yapan özellik. Güven, samimiyet ve gerçekliktir. İnsan işi düştüğü zaman iletişim halinde olmak yerine karşıdakini insan olduğu için arayıp ona değer verdiğini hissettirse tüm mesele çözülecektir aslında.