Arkadaşlık, Empati, Yardımseverlik, Fedakarlık, Zorbalık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Arkadaşlık, Empati,  Yardımseverlik,  Fedakarlık, Zorbalık Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Melik sabah okula geldiğinde hiçbir gücü olmayan, sessiz sakin olan ama sınıfın en çalışkan öğrencisi olan Cahit ile uğraşmaya başlamıştı. Onun konuşması ile dalga geçiyor, onun yoksulluğunu yüzüne vuruyor ve sınıf arkadaşları içinde onu rencide ediyordu.  Cahit ise efendiliğini bozmuyor aynı zaman da Melik belalı olduğu için ona bulaşmıyordu ama kendini çok kötü hissediyordu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş olan Cahit halası ile kalıyordu. Melik’in Cahit’e hakaret ettiğini gören Melisa ise Cahit’e bu yaptıklarının yanlış olduğunu söyledi ve ona bağırdı. Senin kimseye zorbalık yapmaya hakkın yok, o bizim arkadaşımız dedi. Cahit çok efendi ve ahlaklı biri bunu ona yapamazsın dedi. Sana da aynı şey yapılsaydı mutlu olur muydun. Empati kursana dedi.

 

Melik bu durumda sessiz kaldı ve sustu.  O sırada öğretmen geldi. Melik yine çok konuşmaya, öğretmenle de dalga geçmeye başladı. Öğretmeni de umursamıyordu.  Öğretmen soru soruyor, soruların cevabını bilmiyordu. Hayatı çok fazla önemsemiyordu Melik.  Oysa öğretmenimiz bizim için her türlü fedakarlığı yapıyor, daha başarılı çocuklar olalım, daha güzel ahlaklı insanlar olalım diye elinden geleni yapıyordu ama değişmeyen yine değişmiyordu. Teneffüs zili çaldığımda Melik’in yanına gittim ve onunla konuşmak istedim. O neden zorba biriydi bunu merak ediyordum. Melik okul çıkışı bir kafede buluşalım mı dedim. O da kabul etti. Daha sonra kafede buluştuk ve Melik’in neden zorba olduğunu öğrendim. Bana baktı Merve ben çok zor günler geçiriyorum dedi ve her şeyi ağlayarak anlattı. Babası eve gidince her gün onu dövüyormuş, eve ekmek parası getirmiyorsun diye ona hakaretler ediyormuş ve onu hiç sevmiyormuş. Onun için Melik de  de güçlü olmak için babası gibi olmaya karara vermiş. Bunları anlattığında kanım donmuştu.

 

 Onun elini tutum ve üzülmemesi gerektiğini, durumu öğretmenimizle konuşmamız gerektiğini söyledim. O da kabul etti. Ertesi günü öğretmenin yanına gittik ve yanımıza Cahit’i, de aldık. Öğretmen üçümüzle de konuştu, dertleşti. Bu arada Melik Cahit’ten özür diledi ve birbirlerine sarıldılar. Öğretmenimiz maddi durumu olmayan iki arkadaşımız için yardımsever insanlardan aldığı parayı arkadaşlarımın annesine verdi ve onların ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladı. Babası tarafından zorbalığa uğrayan Melik ise devlet korumasına alındı ve babası bir daha ona asla dokunamadı. melik günden güne daha merhametli biri oldu. Artık kimseye zorbalık yapmıyor ve başarılı ve iyi bir insan olma mücadelesi veriyordu. Cahit ise artık zorbalığa uğramıyordu. Ayrıca kendine olan güveni de gelmişti. Cahit, ben ve Melik çok yakın arkadaş olmuştuk. Bu arada bazı çocuklar neden zorba oluyor bunu büyüklerin araştırması daha iyi olurdu. Aileler çocuklarını sever ve onlara sevgiyi, şefkati öğretirlerse çocuklar da zorba olmazdı.

En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşun

 

En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşun

 

İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimleri ülkemde belirgin olarak yaşanmaktadır. Benim en çok sevdiğim mevsim ise toprak ananın yavaş yavaş uyanmaya başladığı, çiçeklerin açtığı, böceklerin uçtuğu, dağların yeşermeye başladığı ilkbahar mevsimidir. İlkbahar mevsimi benim için yeniliği, hayata yeniden yeni umutlarla bakmayı ifade eder. Umutlu olmayı ve amaçlarımı hayata geçirmem için çalışmaya başlamamam gerektiğini ifade eder. Bunun için ilkbahar mevsimini çok seviyorum.

 

Sevgili Öğretmenim,

Yağmurların yağması ve yağan yağmurun altında ıslanarak özgürlük diyerek gökyüzüne bakmak ve baharın o mis kokusunu içime çekmek beni mest eder. Kışın o soğuk yüzü artık yoktur ve yüreğimizdeki sıkıntılar da karamsarlıklar da ilkbaharın gelmesi ile ortadan kalkar. İlkbahar mevsimi benim için  mutluluktur, heyecandır. Güneş ile yavaş yavaş iç içe olmaya başlamaktır. Annesinden yeni doğan kuzuların meleme seslerinin kulağımda yankılanışıdır. Yaylaların bir başka güzel olması, ormanların bir başka güzel olması demektir. Bunun için ilkbahar mevsimini çok seviyorum.

 

Bereket, bolluk, yeniden doğma, yenilenme gibi kavramları zihnimde çağrıştırmaktadır. Anneler için detaylı bir ev temizliğine başlama, çocuklar için dışarıda doya doya oynama, yaşlılar için dışarı çıkıp güneşlenme ve yürüyüş yapma, gençler için sevdiği kişi ile kırlarda gezme vb gibi güzelliklerin yaşanmasıdır ilkbahar mevsimi. İlkbahar ile anlatacaklarım ve hissettiklerim bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Kararlılık ve Azim İle İlgili Özlü Sözleri Araştırınız.

 

Kararlılık ve Azim İle İlgili Özlü Sözleri Araştırınız.


İnsan başladığı bir işi sonuna kadar götürürse azimli olur. Bunun için hayatımızdan plan ve programı eksik etmemeliyiz. Böyle olduğumuz zaman daha başarılı oluruz. Yeter ki az da olsa her gün çalışalım.

Kararlılık ve azim ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.” Latin Atasözü.

“İmkansızla imkan dahilinde olanın arasındaki tek fark, insanın kararlılık derecesidir.”  Thomas C. Lasorda

“Zamana bir kere hakim oldunuz mu, insanların bir yıl içinde yapabileceklerini gözlerinde ne kadar büyüttüğünü, buna karşılık on yıl içinde yapabileceklerini nasıl da azımsadıklarını anlayacaksınız.” Anthony Robbins

“Başarı, hareket halinde olmakla bağlantılıdır. Başarılı insanlar hareket halinde olmaya devam ediyorlar. Hatalar yapıyorlar; ama vazgeçmiyorlar. “Conrad Hilton.


“Pek çok insan gerçekleştirmek üzereyken vazgeçer. Ancak karşılaştığın bir engelin, sonuncusu olmadığını asla bilemezsin.” Chuck Norris.

“Büyük insanların ulaştığı ve koruduğu yükseklik, ani bir sıçrayışla erişilmiş değildir. Onlar, diğerleri uyurken geceleri azimle yukarıya tırmanmaya çalışıyorlardı.” H. W. Longfellow

“Dünyada azmin yerini hiçbir şey tutamaz. Yetenek tutamaz. Yetenekli, ama başarısız birçok insan vardır. Zeka da tutamaz. Farkına varılmayan zeka yalnızca bir klişeden ibarettir. Eğitim de tutmaz. Dünya, eğitim görmüş aptallarla doludur. Azmin ve kararlılığın gücü ise sınırsızdır.”  Calvin Coolidge


“Bir milyon yıl süreyle resim yapsanız bile, başyapıtınız hep bir sonraki resminiz olacaktır. Her defasında resminizde geliştirmek istediğiniz bir şeyler göreceksiniz. Aldığım mektuplardan bazılarında şöyle şeyler yazılıdır: “Bir resim yaptım ama sonuçtan hiç memnun kalmadım…” Bu harika bir şeydir. Çünkü insanda bir sonraki resme başlama arzusu uyandırır. Yolunda gitmeyen şeyin ne olduğunu anlarsınız… Umarım yaşam boyu ara ara böyle duygulara kapılır ve sonuçta giderek en iyiye ulaşmaya çalışır ve kendinizi geliştirirsiniz.” Bob Ross.

“İnsan kararlılığına inanın. Tarih boylu boyunca göstermiştir ki; insan iradesi bilinen tüm silahlardan daha güçlüdür.” Dalai Lama

Taşı Delen Suyun Gücü Değil, Damlaların Sürekliliğidir Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Taşı Delen Suyun Gücü Değil, Damlaların  Sürekliliğidir Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir. Bir anda hızla akan su taşı delmez. Yavaş yavaş aktığında taş delinmeye başlar. Bu atasözümüzde de anlatılmak istenen ve verilmek istenen mesaj şudur: Başarılı olmak, hedefine ulaşmak isteyen kişi başaracağına öncelikle kendisi inanmalıdır. Sonraki aşamada kararlılık, azim ve sabırla çalıştığında amaçlarını er geç hedefine ulaştıracaktır.

 

 Yeter ki kişi yılmadan, pes etmeden düzenli bir şekilde çalışmaya devam etsin. İnsan yaşamında her zaman planlı ve programlı olmalıdır. Amaçlarımıza ulaşmak için kısa bir zaman yetmez. Uzun vadeli planlar yapmalıyız ve her gün çalışmalıyız. Amaçlarımıza adım adım gitmeliyiz. Plansız ve programsız çalışırsak verimli sonuçlar almayız. Mesela son bir gün kala Fen Bilgisi sınavımız var diyelim ve birçok da yerden sorumlu olduğumuzu bilelim. Son bir gün kala koca bir kitabı ezberlemek, anlamak zor olacaktır. Çalıştığımız bilgiler sadece yüzeysel kalacaktır.

 

Oysa her gün planlı ve programlı çalışmış olsaydık, çalışacağımız kitaptaki konuları  bölümlere ayırsaydık son gün de sadece tekrar etseydik daha başarılı olurduk. Sadece son gün çalışmak başarı getirmeyecektir. Bunun için planlı olmalı, gayret göstermeli ve amaçlarımız ulaşmak için az da her gün çalışmaya devam etmeliyiz. Yani istikrarlı olmalıyız, sabırlı olmalıyız ve başladığımız işi sonuna kadar götürmek için var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.

Özgüvenli Olmak İçin Neler Yapılmalıdır Konulu Konuşma

 

Özgüvenli Olmak İçin Neler Yapılmalıdır Konulu Konuşma

 

Her insan bir yetenekle doğmuştur ve her insanın kendine göre hayalleri, yetenekleri vardır. Yeter ki insanlar kendilerini keşfetsinler ve kendilerine güvensinler. Bir insanın dayanak noktası özgüvendir. İnsan özgüvenli olduğu zaman içindeki mücevheri de ortaya çıkarmaya başlar. Hayatınızın hikayesini yazarken, kalemi başkasının tutmasına izin vermeyin.” der Harley Davidson. İşte bunun için özgüvenli bireyler olmalıyız.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Özgüvenli olmak için kişi ilk olarak kendine güvenmeli, kendini sevmeli, bir şeyi başarmak için elinden gelen özveriyi göstermelidir. Birey, kendini devamlı eleştiren insanlara karşı kanıtlama ihtiyacı duymamalıdır. Bizi eleştiren insanlar üzerinden kendimizi değerlendirmemeliyiz, kendi gözümüzden kendimiz sevmeyi bilmeli ve kendimize güvenmeliyiz. Bizi seven, bize değer veren, bize katkı sağlayan ve bizi motive eden insanların  sözlerine önem vermeliyiz. Birey kendine küçük hedefler koymalı ve bu hedefleri gerçekleştirmek için hemen yola koyulmalıdır. Bir anda her şeyin hemen başarılmayacağını bilmeli adım adım ilerlemeye devam etmelidir.

 

Kişi kendi ile ilgili  değiştirmek istediği olumsuz bir özelliği varsa bunu hemen değiştirmek için işe başlamalıdır ve bunu zamana bırakmamalıdır. Hazır olmayı beklememeli, harekete geçmeye çalışmalıdır. Çok düşünüp, plan yapılırsa kişinin cesareti kırılabilir ve motivasyonu düşebilir bunun hemen harekete geçilmelidir.  Elinden geleni yaptığın fakat yine de eksik ve kusurlu olduğunu düşündüğün anlarda bunları yakınlarından saklamaya çalışma. Zayıf tarafların senin de bir insan olduğunu gösterir. Çünkü hiç birimiz kusursuz olamayız.

 

Sevgili Öğretmenim,

Kendimizi eksiklerimiz ile kabul etmeli ve bunun için de üzülmemeliyiz. Birey kendini başka insanlarla kıyaslamamalıdır. Kendimizi kıyaslayacağımız biri varsa o kişi yine kendimiz olmalıyız. İnsanların senin her adımını izlediğini, yaptığın hataları aklında tuttuğunu zannetme. Kimse seni sandığın kadar önemsemez ve bu da seni özgür kılar. Kişi tüm bunları yaptığı zaman kendine güvenmeye başlar ve daha özgüvenli bir insan olur. Anlatacaklarım ve araştırdıklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

En Sevdiğiniz Yazar Hakkında Konuşun.

 

En Sevdiğiniz Yazar Hakkında Konuşun.


Yazarlar yazdıkları eserler ile bizlere doğru yolu gösteren, bizlere ön ayak olan bilgili kimselerdir. En sevdiğim yazar;  çocuk kitapları yazan ve yetişkinlerin yanlış hareketlerini eleştiren, onların nasıl yetişkinler olması gerektiğini anlatan kişi olduğu Şermin Yaşar’ı çok seviyorum. Şermin Yaşar çocukların dilinden anlayan, onların seviyelerine inen, ön yargılardan uzak duran ve çocukları sadece çocuk olduğu çok seven kaliteli bir yazardır. Şermin Yaşar’ın kitaplarını büyük keyifle okudum.

 

Sevgili Öğretmenim,

Okurken hem güldüm, hem duygulandım ve hem de çok şey öğrendim. Şermin Yaşar 1982 yılında Almanya’nın başkenti Berlin’de dünyaya gelmiştir. Aslen Bilecikli olan yazar göçmen bir ailenin kızıdır.. Çocukluk yıllarında ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönen yazar memleketi Bilecik’in Kınık ilçesine yerleşmiştir. Lisans eğitimini Isparta’da bulunan Süleyman Demirel Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamıştır. Lisansüstü eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamlayan yazar bir süre reklam metin yazarlığı yapmıştır. 

 

Sevgili Öğretmenim,

Bana göre Şermin Yaşar çocukların ortak duygu ve düşüncelerini, dertlerini yazan ve biz çocukları çok iyi anlayan bir yazardır. Onunla tanışmayı, onunla konuşmayı çok isterim. Şermin Yaşar kitap piyasasında çocuklar için oyun önerisinin az olduğunu fark ederek çocukların hayal dünyasının gelişmesini sağlayan, onlarla diyalog kurulabilen, el becerilerini geliştiren ve kişisel gelişimine katkıda bulunan aktiviteler yazmaya başlayarak yazın hayatına adım atmıştır.


 İyi ki yazar olmuştur. Çünkü onun eserlerini yetişkinler de okumakta ve çocuk eğitimi ile ilgili çok güzel bilgiler öğrenmektedirler. Eserlerinde yetişkinleri mizahi bir şekilde eleştiren Şermin Yaşar çok iyi bir anne, çok iyi bir yazar ve çok iyi bir eğitimcidir. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

İnsan Hakları ve Dünyamız Konulu Konuşma

 

İnsan Hakları ve Dünyamız Konulu Konuşma

 

İnsan hakları konusunda uluslararası alanda en temel belge olan bu  İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 10 Aralık  1948 yılında Birlemiş Milletler tarafından imzalanmıştır. Buna göre insan hakları ; ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler sebebiyle ayrımı gözetmeksizin hepimizin doğal insan haklarına sahip olduğunu vurgular. Yaşama hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımıza insan onuruna yaraşır bir şekilde erişmemizi amaçlamıştır.

 Sevgili Öğretmenim, 

 İnsan haklarında amaç her insanın insan onuruna yaraşır şekilde yaşaması, haklarından faydalanması olurken dünyamızda insan haklarının ne yazık ki yaşandığını söyleyemeyeceğim. Çünkü güçlü olan devletler insan haklarını kendi kafasına göre uygulamaktadır. Eğer ki insan hakları hakkı ile uygulansaydı dünyada şu anda savaşlar olmayacak ve binlerce çocuk ölmeyecekti. İnsan hakkından bahsediliyorsa çocuk katliamlarına dur denmelidir. Bugün İsrail Filistin’i yerle bir ederken insan haklarından bahseden ülkeler ne yazık ki bu duruma seyirci kalmakta da bununla kalmayıp Amerika Birleşik Devletleri gibi ekonomik açıdan güçlü ve zengin ülkeler İsrail’e  her türlü maddi ve manevi desteği sağlamakta ve kimsenin de sesi çıkmamaktadır. Böyle insan hakları olmaz, olamaz. Bu insan hakkı değil, bu insan yaşamına son vermedir. Sözde insan hakları olmaz. İnsan haklarının olması için insan ahlakının olması şarttır.

 

Güçsüz ve zavallı çocukları öldürerek, bir şehir bombalarla yerle bir ederek insan haklarından bahsedilemez. Uygulamaya geçmedikten sonra imzalanan antlaşmaların ne yazık ki geçerliliğinin olmadığına  bugün şahit olmaktayız. Dünyada savaşlar oluyorsa ve insan hakları ihlali gerçekleşiyorsa bunda hepimizin suçu vardır. Buna bir an önce dur denmesi gerekiyor. Yoksa güçlü olan güçsüzü yok etmeye devam edecek. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kral, Adalet, Mahkum, Sabır Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kral, Adalet, Mahkum, Sabır Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Hiçbir suçu olmadığı halde hırsızlık suçu ile hapse giren marangoz  Mehmet Ali yıllardır hapiste kalmaktadır. Sarayda çalışırken büyük bir iftiraya uğrayan Mehmet hayal kırıklığı içinde hapse gider ve ömür boyu hapse mahkum edilir. Kendisi hırsızlık yapmadım dese de ona kimse inanmamıştır ama o inanan tek kişi ise küçük bir çocuktur. Küçük çocuk hırsızlığı yapan kişinin  kralın en yakın koruması olduğunu söyler ama çocuğa kimse inanmaz. Çocuk sarayda çalışan bir hizmetlinin oğludur. 


Bir gün çocuk sarayın içinde oynarken kralın korumasını görür ve hemen kapı ardına saklanarak onu izlemeye başlar. Kralın koruması kralın odasına girmiştir ve elindeki anahtarla kralın mücevher dolu sandığını açar ve tam oradaki mücevherleri alacakken Kral gelir ve korumasını suçüstü yakalar. Çünkü çocuk hemen kralın yanına gitmiş ve kralı çağırmıştır. Kral koruması tarafından böyle bir ihanete uğradığı için çok  üzgündür ve büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Hemen korumasının öldürülmesini emreder ve marangoz Mehmet’in de huzuruna çağrılmasını ister. Yıllardır mahkum olan Marangoz Mehmet gelir ve Kral neden hakkını aramadın evlat dediğinde Mehmet şu cevabı verecektir: "Açıklama yapsaydım bana inanmayacaktınız. Korumanıza inanacaktınız. Çünkü kimse en yakınında olan kişiden kötülük ummaz." dedi ve sustu.


 Kral sen nasıl bunca yıl sabrettin evlat, affet bizi dedi  ve ona bir kese dolusu altın verdi ve onu yanına alarak sarayda iş verdi. Marangoz Mehmet krala korumasını öldürtmemesini, her insanın hata yapabileceğini söyledi. Kral da korumasını affetti ama bir daha saraya alınmadı. Böylece adalet yerini buldu ve Marangoz Mehmet eşi, çocukları ile sarayda güzle bir hata sürdü. Çalışkanlığı, sabrı ve dürüstlüğü ile kralın gözdesi oldu. Sarayda çalışan o küçük çocuk ise büyük bir altın ile ödüllendirildi ve o da Marangoz Mehmet'in yanına çırak olarak verildi.

Vatana, Millete Hayırlı Evlat Nasıl Olunur Konulu Konuşma

 

Vatana, Millete Hayırlı Evlat Nasıl Olunur Konulu Konuşma


Bu vatan topraklarımız atalarımın kanları ile kazanılmış olup bize onlar tarafından emanet edilmiştir. Bu uğurda nice gençler can vermiş, şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Allah bu vatan için can veren canlarımızın, Mehmetçiklerimizin şehadetini kabul etsin diyerek konuşmama başlamak isterim:


Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Bu vatana hayırlı evlat olmak için iyi bir insan olmalı, güzel ahlaklı, doğru, dürüst ve güvenilir biri insan olmamız gerekir. Vatan söz konusu olduğunda hayatını tehlikeye atma cesaretini gösterebilen, düşmanla çarpışmaktan  korkmayan, cesur kimseler olmalıyız. Vatanını en iyi seven vatanına karşı görevini en iyi şekilde yapandır Mustafa Kemal Atatürk. Bizim de vatana karşı en büyük görevimiz derslerimize iyi çalışmak, başarılı öğrenciler olmak, ülkemizi başarılı olduğumuz alanlarda dünyaya tanıtmak ve  vatanımızı en iyi yerlere getirmektir. 


Bunun için de bilimi rehber edinmeliyiz ve bilim yolunda giderek ülkemizin her alanda gelişmesine gençler olarak öncü olmalıyız. Bizler gençler olarak bu vatan topraklarına, bağımsızlığımıza sahip çıkmalıyız. Vatanımızın parçalanmasına, dağılmasına göz yummamalıyız. Milli benliğimize, kültürümüze, ana dilimize sahip çıkmalıyız. Dini inançlarımızı yaşamalı ve yaşatmalıyız. Aile kurumuna zarar vermemeliyiz.  İleride iyi bir anne, iyi bir baba olmalıyız ve gelecek nesillere ahlaklı bireyler yetiştirmeliyiz. Geçmişini tanıyan, geçmişine saygılı olan, geçmişinden ders çıkarak gençler olmalıyız. Ülkemizi tehdit eden her türlü terör örgütlerine karşı çıkmalıyız,  birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalı vatanın bölünmesine izin vermemeliyiz. 


Sürekli çalışmalı, yerli üretime geçmeliyiz. Yerli malın kullanımını artırmak için emek etmeliyiz. “Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.”  der Mustafa Kemal Atatürk. İşte bizlerde böyle vatan çocuklarından olmalıyız ve vatana hayırlı, vatana katkı sağlayan gençler olarak vatanı hak ettiği yere çıkarmalıyız.

 

Bir Ağaçta Gül De Biter Diken De Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Bir Ağaçta Gül De Biter Diken De Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.


Bir ağaçta gül de biter diken de atasözünün anlamı şudur:

Nasıl ki bir elin parmakları birbirinden farklıysa , aile veya toplum bireyleri de birbirinden farklı karakterlere sahip olabilir. Bundan dolayı bir aileden veya toplumdan  iyi adam da çıkar, kötü adam da.

Atasözümüz ile ilgili hikaye:

Bir ağaçta Gül de Biter Diken de


Aydan Hanım sabah kalktığında Kemal’in erkenden kalktığını görmüş, Kemal kitap okuyordu. Neden erken kalktın oğlum diyen annesine Kemal şu cevabı verdi. Uykumu aldım anneciğim, siz uyurken de biraz çalışayım dedi. Kemal on dört yaşında bir delikanlı olmuştu artık. Ağabeyi Mehmet ise uyumaya devam ediyordu. Saat on bire doğru kalktı ve on bir de kahvaltıyı yaptı. Daha sonra televizyon izledi, sonra futbol maçına gitti, gelince tekrar yemek yedi ve sonra da telefon oynayarak günü tamamladı. Mehmet hiç ders çalışmıyor, kendisine verilen nasihatleri dinlemiyor ve kafasına göre takılıyordu. Bu aralar kötü arkadaşlar edinmiş ve onlardan kötü alışkanlıklar da öğrenmişti. 


Mesela sigara içmeye başlamıştı. Bunu gören annesi çok üzülmüş, olayı eşine anlatmıştı. Babası Mehmet ile konuşmuştu ama ne yaparlarsa yapsınlar Mehmet düzelmiyor, düzelmek istemiyordu. Kemal ise derslerinde başarılı oluyor, girdiği sınavlarda çok iyi notlar alıyor ve güzel huylara sahip arkadaşlıklar kuruyordu. Yılla geçti ve Kemal iyi bir doktor oldu Mehmet ise hiçbir yeri kazanmadı ve aylak aylak sokaklarda gezmeye devam etti. Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın Mehmet değişmedi. Bunun sonucunda Mehmet’in babası üzülerek eşine döndü ve ne yapalım hanım kaderimiz böyleymiş.


 Atalarımız boşa dememiş: “Bir ağaçta gül de biter, diken de.” demiş. Bak Kemal okudu kendini kurtardı ve topluma faydalı oldu. Ahmet ise kendini perişan etti demiş. İkisi de bu duruma çok üzülmüş ama elden bir şey gelmiyormuş. Bir aileden hem iyi hem de kötü ahlaka sahip çocuklar, tembel çocuklar da çıkabilirmiş.