Acındırırsan Arsız Olur, Acıktırırsan Hırsız Olur Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Acındırırsan Arsız Olur, Acıktırırsan Hırsız Olur Atasözü İle İlgili Konuşma


Koruma altına alınan kişinin kendisini devamlı olarak acındırmasına izin verilirse o kişi bir süre sonra arsız ve pişkin olmaya başlar. Emeğinin karşılığı tam olarak verilmeyen kişi de bir süre sonra hırsız olur. Bunun için de atalarımız acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur sözünü söylemiştir.


Sevgili Öğretmenim,

Bu atasözü daha çok çocuklarla ile ilgili söylenmiş atasözüdür. Çünkü korunmaya alınan kişiler genelde anne ve babanın egemenliği altında büyüyen çocuklardır. Aile çocuğunu yetiştirirken onu iyi yetiştirme çabası içinde olmalıdır. Onun her istediği yerine getirmemeli, onu sürekli acındıracak duruma düşürerek çocuğun kişisel gelişimine zarar vermemelidir. Sürekli acındırılan çocuk bir süre sonra ezik davranışlar içine girer ve devamlı onay bağımlısı, kendini zavallı durumuna düşüren kişiye dönüşür. Bunun sonucunda dışarıya eziklik, aşırı acındırma çocukta arsızlığa, pişkinliğe neden olur. Bundan dolayı acındırmak değil sevgi ve ilgi ile çocuğu yetiştirmek normal olanıdır.

 

Sevgili Öğretmenim,

Bir çocuğu ya da koruma altında olan herhangi bir kimseyi  acıktırırsan, yani ona gerçekten ihtiyacı olan şeyleri vermezsen, o kişiyi başkalarına muhtaç edersin ve o kişi kötü alışkanlıklara sahip olur ve bunun sonucunda da hırsız olur. Her insana emeğinin karşılığı tam anlamı ile verilmelidir. Emeğinin karşılığını alamayan insan daha kötü yollara başvurursa istenmeyen sonuçla ortaya çıkabilir. 


Örneğin; Çocuğumuza yeteri kadar bakmıyorsak, onu harçlıktan mahrum bırakıyorsak, ona bir ayakkabıyı, bir abur cuburu çok görüyorsak o da çözümü başka yerlerde arayabilir. Çocuklarımızı kimseye el açtırmak zorunda bırakmamalıyız. Bunun için acıktırmadan, muhtaç olmadan en başta gereksinimler karşılanmalıdır Bunun için ne acındırıp arsız edelim, ne de acıktırıp hırsız edelim. Her ikisi de olmasın. Olması gereken olsun.  Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

Beş Atasözü ve Anlamları

 

Beş Atasözü ve Anlamları


1) Çağrılmayan yere çörekçiyle börekçi gider:  Toplum içerisindeki sosyal ilişkiler oldukça önemlidir. Bu nedenle yapılan davetlere çok önemli bir sebep yoksa nezaket gereği gidilmelidir. Gitmekle kişi nazikliğini ve inceliğini göstermiş olur. Geleneğimize göre çağrılmayan yere gitmek ise nezaketsizliktir, yüzsüzlüktür. Bu nedenle çağrılmayan yere gidilmemelidir.

 

2) Çiğ yemedim ki karnım ağrısın: Doğru ve dürüst insan hayatta her zaman başı dik yürür. Yanlış bir iş yapmadığı için korkmasını gerektirecek bir durum da yoktur. Onun için kimseden çekinmez ve dipçik gibi yaşamına devam eder.

 

3) Çaban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti:  Bazı saf ve iyi niyetli insanlar  mallarının veya imkanlarının değerini bilmezler. Bu gibi insanları açıkgözlü kimseler  her şekilde kandırıp sömürürler. Saf kimselerin mallarını, mülklerini tüketinceye kadar onun yanında olurlar. Saf kişinin elinde bir şeyi kalmaz ve dımdızlak ortada kalır.

 

4)  Çuhayı fırçala, kadifeyi elle:  Kişi yapacağı iş için gerekli olan koşulları oluşturmalı ve malzemeleri tedarik etmelidir. Birey hal ve hareketlerini de karşısındakinin  özelliklerine gör e ayarlamalıdır.

 

5) Düğün evinde kız, yaylada öküz beğenilmez:  Düğüne gelen herkes  bakımlı ve şık olduğu için  kişilerin kusuru pek görülmez. Yayladaki  bir hayvanda besili ve kuvvetli göründüğü için  hayvanın da kusurunu fark etmek kolay değildir. Her canlıyı sürekli yaşadığı ortamda  izleyip değerlendirmek en doğrusu olur.

Mutluluk Sokağı Kitabı İle İlgili Alıntılar

 

Mutluluk Sokağı Kitabı İle İlgili Alıntılar

 

Bir çocuğun yeni kazandığı okula başlamak için başka bir şehre doğru yola çıkması, iki ablası gibi evden ayrılarak kendine yeni bir yaşam kuracak olan bir gencin dopdolu hikayesi anlatılır bu kitapta. Bu yolculuk aynı zamanda geçmişe de götüren bir yolculuktur. Çocuk hem geçmişi hem de yeni hayatını düşünür ve ikisi arasında gider gelir. Ferda İzbudak Akıncı’nın yazdığı “Mutluluk Sokağı”  adlı kitap bir solukta okuyabileceğiniz ve zevk alabileceğiniz kitaptır. Kitabı okurken kendinizi o çocuğun yerine koyduğunuzu, yani empati kurduğunuzu fark edeceksiniz.

Mutluluk Sokağı kitabında geçen alıntılar şunlardır:

"Bence çocuklar düşleriyle birlikte büyümeli, düşler çocukların en güvenli sığınaklarıdır."

“Büyümek bu muydu yoksa? Yeni bir hayata başlarken eskisine yabancılaşmak?”

“İnsan düşlerine sıkı sıkı sarılmalı.”

“Herkes için kocaman ve tek bir mutluluk ülkesi olmadığını biliyorum artık. Keşke olsa. Keşke yaratabilsek o ülkeyi. Ben hâlâ, büyükler istese öyle bir ülke yaratabilirler diye düşünüyorum. Küçük çocukların şafağın belirdiği istasyonlarda simit, akşamın alacakaranlığında ayran satmadıkları bir ülke... Orada ablalar gençliklerini tüketen acımasız sınavlara hazırlanmak zorunda kalmazlar. Orada annelerin sırtına bu kadar çok yük binmez. Orada babalardan bu kadar çok şey istenmez belki. Belki herkese yetecek kadar vardır her şeyden. Belki şimdi de var. Yalnızca eşit dağıtılmamış. Eşit?”

 

“Mutlu olmak için birazcık anlayış yetiyor artıyordu bile.”

“Her insanın içinde pırıltılar saçan bir başka insan olduğunu anlamıştım. O insanı bulup ortaya çıkarırdınız ya da içinize hapseder, varlığından haberiniz bile olmadan yaşayıp giderdiniz.”

“Bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız zamanlara başka açılardan yaklaşmak demekmiş günce.... Yaşanan olaylar salt olay olarak değil, yaşanırken taşınan duygular yer alıyor güncede. Sanki bir edebiyat parçası gibi oluyor okumak.”

“Yine de düşleri olanlar, korkuyu da bilir. Ve bir çocuk büyürken, büyüklerin hiç farkına varamayacağı korkulardan geçebilir.”

“Yalnızlığı çocuklar bilir mi, demeyin. Belki de en iyi çocuklar bilir. Sesler çekilir. Gülüşler silinir. Ortalık ıpıssız olur. Çocuklar o zaman ya ağlar için için, ya uyur ya da düş kurar. Şarkı söyleyenler de vardır belki, ama ben bilmiyorum. Çünkü ağlamak istediğim çok oldu. Uyumak istediğim de.”

“Belki kimse anlamadı ama, ben çok üzüldüm. Gizli gizli ağlamak istedim. Ağlayacağım zamanlar hep yaptığımı yapmasaydım çok kötü hissedebilirdim kendimi. Kimsenin bilmediği şeyler düşünüyor, kafamda kurduğum olaylar içinde yepyeni kılıklara bürünüyordum. Düşlerde her şeyi yapabilirsiniz çünkü. Düşlerde her şey olanaklıdır. Her şey...”


"Bu gece belki de çocukluğumla vedalaşacağım. Onu yanımda götürmeyeceğim belki, iyice derinlere saklayacağım. Büyümüş gibi yapacağım. Büyümüş gibi konuşacağım. Korkularımı içime atacağım büyük olasılıkla. Bu büyümek değil mi?"

 "Önemli olan onları iyi yarınlara yolcu edebilmektir. İstedikleri hayatlara doğru gitsinler. Acısız , doğru dürüst , kendilerini bilerek kendi ayakları üstünde durarak..."

“Anneler, babalar o kadar da kolay övünmüyorlar çocuklarıyla. Onları memnun etmek her zaman kolay olmuyor.”

“Evimiz Mutluluk Sokağı'nda değildi, hatta istediği kadar süslensin, güzel bir ev bile değildi. Herkes birbirine kızıyor, bağırıyordu. Oyun oynamak, neşelenmek gibi güzel şeyler nedense hep üzüntüyle bitiyordu.”

“Hayal kurmak ağlamaktan iyidir. Ben hep öyle yaptım sanırım. Bunu nasıl başardığımı şimdi anlayamıyorum, ama ağlamak istediğimde güzel şeyler düşünmeye başlardım hemen.”

"Gitmek, birden kaybolmak istiyordum. İyi de, küçük bir çocuk kendi başına nereye gidebilir? Kurduğu düşlerden başka nereye kaçabilir?"

“Kimsenin bir diğerinin yüzüne dikkatle bakacak zamanı yoktu. Zaman her şeyden daha değerli hale gelmişti. Çocukların iyi olup olmadığını anlamaya çalışmaktan bile.”

“Saçlarımın kumral, gözlerimin ela olduğunu hep söylediler. Ne kadar akıllı, ne kadar uslu olduğumu da... Böylece yakınlarım beni çok iyi tarif ettiklerini düşünmüş olmalılar. Ailemden söz ediyorum. Bir kompartımanın içinde evimi, ailemi hızla geride bıraktığım şu dakikalarda geriye dönüp bakıyorum da... Ne kadar yalnız, ne kadar hayalci bir çocuk olduğumu hiçbirinin fark etmediğini düşünüyorum... Belki de hayalci olmanın sırrı bu. Ne kadar fark edilmezseniz o kadar fırsat ve zaman bulabilirsiniz kafanızda yeni düşler, yeni oyunlar kurmaya.”

Anneannem Askere Gidiyor Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Anneannem Askere Gidiyor Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Kitapta geçen anneannenin adı nedir?

A) Himmet

B) Nimet

C) Hikmet

D) Sebahat

 

2) Anneanneyi neden askere çağırmışlardır?

A) Eşi askerlik yapmadığı için

B) Ona ceza vermek için

C) Devlet malı çaldığı için

D) İsminden dolayı

 

3) Çocuğun anneannesinin kedisinin adı nedir?

A) Sütlaç

B) Şeker

C) Bihter

D) Tekir

 

4)Anneannenin sandığına ne olmuştur?

A) Hırsızlar çalmıştır.

B) En yakın komşusuna hediye etmiştir.

C) Sandığı tahta kurtlar yer bunun için de sandık yakılmak zorunda kalınır.

D) Sandığın kapağı bir anda açılmış ve içinden mücevherler çıkmıştır.


 

 

5) Çocuğun anneannesi kendini nereye kilitlemiştir?

A) Misafir odasına

B) Oturma odasına

C) Banyoya

D) Tuvalete

 

6) Anneanne sandığın anahtarını nerede saklardı?

A) Halının altında

B) Dolapta

C) Kitabın içinde

D) Kendi üzerinde bir yerde

 


7) Anneanne devletin ona üç ayda bir verdiği maaşını her zaman kiminle almaya gider?

A) Kızı

B) Oğlu

C) Metin

D) Köpeği

 

8)  Evdeki vazoyu gerçekte kim kırmıştır?

A) Köpek

B) Eve gelen misafir çocuğu

C) Metin

D) Anneanne

 

9) Anneannem Askere Gidiyor adlı kitabın yazarı kimdir?

A) Tarık Uslu

B) Muzaffer İzgü

C) Miyase Sertbarut

D) Doğan Egmont

 

10) Metin’in ödevine kim yardım etmiştir?

A) Dayısı

B) Halası

C) Anneannesi

D) Komşusu

 

 Cevaplar:

1. c   2. d   3.d   4.c  5. c   6.d   7.c  8. c  9.b   10. c

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabından Alıntılar

 

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabından Alıntılar


Gregor Samsa bir sabah kendini yatağında bir böcek olarak bulur. Bu sadece bir değişim değil aynı zamanda da dönüşüm yani başkalaşımdır. Gregor Samsa insanlığını koruyarak bazı değişiklikler geçirmemiştir; artık farklı bir canlı türüne dönüşmüştür. Farklı bir canlı türüne dönüştüğü andan itibaren değişen hayatını anlatır Samsa’nın. Okunması gereken, düşünülmesi gereken kısa ve güzel bir kitaptır.

Dönüşüm kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“Ah Tanrım,” dedi içinden, “nasıl da güç bir meslek seçmişim kendime! Hemen her gün yoldayım. Bütün bunlar bürodaki asıl işlerden daha yorucu, üstelik bunlar yetmiyormuş gibi bir de yolculuğun çilesi, aktarma trenlerinin stresi, düzensiz, kötü yemekler, sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!”

“Senin anlamanı sağlayamam, kimsenin kafamda olanları anlamasını sağlayamam. Kendim bile anlamıyorum.”


“İnsanı büyüklüğe götürecek yol ancak onun küçüklüğünden geçer.”

“Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.”

“An gelir insan çalışamayacak durumda olur, fakat işte o an, o insanın geçmişteki başarılarını hatırlamak ve ileride engeller ortadan kalktığında daha bir gayretle, daha çok çalışacağını düşünmek için en uygun andır.”

“Bugüne dek hiçbir haklı oluşumdan mutlu olmadım. Çünkü her haklı oluşumun özünde; acı, buruk ve kekremsi bir hüzün hikayem vardı. Haklı olduğum her konuda, haklı olmayıp, mutlu olmak isterdim. Çünkü mutlu olmak, haklı olmaktan her zaman daha güzeldi…Kuşkusuz böylece olduğu gibi pencereden baktığında hissettiği o özgür olma duygusunu anımsamak istiyordu.”

“Odamda günlerce yalnızım, ziyanı yok. Dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?”


“Hayat, dikkatimizin nereden başka yöne dağıldığına dair düşünmemize dahi izin vermeyen, daimi bir dikkat dağınıklığıdır.”

“Başkalarını son zamanlarda eskisi kadar önemsemediği aklına gelince pek şaşırmadı; önceden başkalarıyla ilgilenmekten gurur duyardı.”

“Aklı takdir etmemek mümkün değil tabii, ama onun kendi çerçevesini hiçbir zaman aşamadığını, insanın yalnız kafa ihtiyaçlarına cevap verebildiğini de kabul etmek lazım; halbuki arzu, aklı da başla çeşit özentiler de içine alan bütün hayatın, yani bir insan hayatının en kudretli ifadesidir. Gerçi bu çoğu zaman hayatımıza beş para etmez bir şekil veriyor, fakat gene de unutmayalım ki hayat hayattır, karekökü almak değil. “

“Birinin hayatının neresinde olduğumu çözemediğim zaman hiçbir yerinde olmamayı garantilerim çünkü belirsizlik, değersizliktir.”

“Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür dilerim.”

Sözcüklerin Önemi Konulu Kompozisyon

 

Sözcüklerin  Önemi Konulu Kompozisyon

 

Sözcüklerin; insan hayatındaki rolü çok büyüktür. Sözcükler; sayesinde insan duygu ve düşüncelerini, fikirlerini, istek ve arzularını dile getirir. Sözcükler; bir toplumun iletişimi, sosyolojisi, psikolojisi, ilim, fen ve teknolojik gelişimi, kültürel ve medeni kalkınması için çok önemlidir. Duygu ve düşüncelerimizi en iyi şekilde ifade etmemizi  sağlayan unsurların başında sözcükler gelir. Ağzımızdan çıkan her sözcüğün anlamına uygun bir şekilde konuşulması, ifade edilmesi kişinin başka insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlar. Mutluğumuzu, öfkemizi, sitemlerimizi sözcükler ile belli  ederiz. Sözcükler, duygularımızı başkalarına aktarmamızı sağlar. Örneğin bir eşya hakkındaki görüşlerimizi bu eşya çok kaliteli, ya da bu eşya çok iyi değil derken bile bunu sözcükler aracılığı ile ifade ederiz. Yani bir şeyi nitelerken, niceliğini belli ederken sözcükleri kullanabiliriz.

 

 Sözcükler, bizi birbirimize bağlar. Sözcükler aracılığıyla birbirimizle iletişim kurarız. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi paylaşarak birbirimize yakınlaşırız. Sözcükler, bizi birbirimize bağlayan ve toplumumuzu oluşturan güçlü bir bağdır. Toplumun temelini oluşturan unsurların başında gelir sözcükler. Yasalar, genelgeler, yönetmelikler yazıyla yazılır ve ama sözcükler ile ifade edilir. 


Sözcüklerin  önemi ile ilgili şu söz çok önemlidir:  “Sözcükler, yaşamımızda karşılaşabileceğimiz tüm durum ve olayları yönlendirebilmemizin, en belli başlı araçlarıdır. Sözlerimize ne kadar egemen olabilirsek, yaşamımızı da isteklerimize o kadar uydurabiliriz.” Bergen Evans. Sözcükler; konuşmanın temelini oluşturduğu gibi, insanlar arasındaki sevgi, saygı, dostluk, aile ve toplumsal bağların sağlanması ve güçlenmesini sağladığı gibi bunların bozulmasına da neden olabilir. Onun için ağzımızdan çıkan sözcüklere çok dikkat etmek gerekir.

 

Sözcükler anlam karışıklarının olmamasını sağlar ve her şeyin daha net ifade edilmesini sağlar. İnsan olarak da ağzımızdan çıkan sözcüklere dikkat etmeliyiz. Kalp kırıcı sözcükleri kullanmamalıyız. Sevgi ve saygı ifade eden kelimeleri kullanmalıyız. Tane tane  konuşmalıyız ve ağzımızdan çıkan sözcüklerin karşı taraftan iyi anlaşılıp anlaşılmadığının da farkında olmalıyız.

Geçtiğin Köprüleri Yakma ve Gel Kara Ali, Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali Atasözlerini Açıklayınız.

 

Geçtiğin Köprüleri Yakma ve Gel Kara Ali, Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali Atasözlerini Açıklayınız.

 

 Geçtiğin köprüleri yakma:  Muhtaç durumdayken sana destek olan kişilerle arandaki ilişkiyi koparma. Sana ulaşmak isteyenlerle arana mesafe koyma. Gün gelir tekrar aynı kişilerden yardım almaya, onların senin yanında olmalarına ihtiyaç duyabilirsin. Yani sana iyilik eden insanlara karşı vefalı ol, nankör olma demek istemiştir. Kimi insanlar ne yazık ki vefasız ve nankördür. Yapılan iyiliği çok çabuk unuturlar. Oysa insan önce kendine yapılan iyiliği unutmamalı, o zor anlarında kimlerin elinden tuttuğunu bilmelidir. 


Bunun için de kendisine yardımı dokunan insanlar ile iletişim halinde kalmaya devam etmelidir. Kendisine yardıma ihtiyaç duyan insanlara yardım etmelidir. Bize iyilik edenleri unutmak bizim insan olmadığımızı da gösterir. İyi insan, erdemli insan vefalı insandır. Bunun için geçtiğimiz köprüleri yakmamalıyız.

 

Gel Kara Ali , Git Kara Ali; Kına Gecesine Yok Kara Ali: Çeşitli işlerin yapılmasında ve sorunların çözülmesinde kendisinden faydalanılan birini, herhangi bir işin yapılmadığı veya güzel bir davetin verildiği yere çağırmazlar. Yani böyle iyi niyetli insanlar sadece çıkar amaçlı kullanılır. Onun için kendi değerimizi bilelim ve bizi hak etmeyen insanlar için fedakarlık yapmayalım.

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler


Oh Ne Âlâ Memleket, yetişkinlerin katı ve  can sıkıcı kurallarına karşı çıkarak, kendi hayal ettikleri gibi bir okul hayalini gerçekleştirmek için çabalayan dört kafadarın hikâyesini eğlenceli bir dille aktaran güzel bir Şermin Yaşar kitabıdır.

Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Korku böyle pis bir şey. Birinden bir kez korkuyorsan, gölgesini bile sevemiyorsun.”

“Meslek sahibi olmaktan daha önemli bir şey varsa o da bence şu: Meraklı olmak..”

“Ayrılıkları sevmiyorum işte. İçimden ağlamak geliyor. İçimden ağlamak gelince de huysuzlaşıyorum. Huysuzlaşınca yüzüm düşüyor, sinirleniyorum, bağırmak, terslemek, sorun çıkarmak istiyorum. O zaman bana huysuz, yaramaz, sinirli falan diyorlar. Hayır, sadece üzgünüm! Sadece üzgün olduğumu anlatamıyorum.”


“Suya ulaşmak için göçebe olarak yaşayan insan, "Suya nasıl ulaşabilirim?" sorusu yerine, "Suyu nasıl getirebilirim?" diye sorduğunda sudan uzak mesafelerde de yerleşik olarak yaşamaya başladı. Bir soru, bir çağın kapanmasına ve yeni bir çağın açılmasına sebep oldu.”

“Uzun süre ve dikkatli bakınca sıradan şeyler muhteşem görünebiliyor.”

“Gıcık Olduğum Şeyler Listesi’nde 11. madde bu: İnsanların sıraya girmeyi beceremeyip birbirini ezmesi.”

“Yetişkinleri anlamak çok zor. Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de kötü değil. Düşünsene, sabahın köründe seni uyandıran bir annen yok. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyor? Oh ne âlâ memleket”!

“Kafam karışıyor ama kafam karıştığı zaman çok mutlu oluyorum. Böylece kafam hep hareketli oluyor ve dibi tutmuyor.”

“ Pek kıymetli Ata’mız,  Her gün okula gidebiliyorsak, evlerimizde huzurla yaşayabiliyorsak, Türkçe konuşabiliyorsak; bunun sizin, silah arkadaşlarınızın ve Kurtuluş Savaşı'nda sizinle birlikte olan herkesin sayesinde olduğunu biliyoruz. Sizlere layık birer insan olmak için çalışıyoruz. Kötülükten uzak, iyi düşünen, üreten, çalışan, okuyan, araştıran; ülkesini, doğayı, insanları, hayvanları, tüm dünyayı seven çocuklar olursak sizi mutlu edeceğimizi düşünüyoruz.”


“Çok üzülüyordum çocukların haline. Yani aslında kendi halimize. Bütün gün sınıfta oturup ders dinliyorduk. Oturacağımız yerler önceden belliydi. Hadi bugün kalkayım da şuraya oturayım bile diyemiyorduk. Tuvalete gideceğimiz zaman gerçekten tuvaletimizin olduğuna inandırmak zorunda kalıyorduk öğretmenimizi. Konuşamıyorduk , gülemiyorduk. Çok kıpırdandığımız zaman suç oluyordu. Sürekli bir şeyler öğrenmek zorundaydık. Sonra birdenbire zil çalıyordu. Koyun gibi bahçeye koşuyor, temiz havada otluyorduk. Bahçede de istediğimiz gibi oynayamıyorduk. Futbol oynamayı falan da yasaklamışlardı son zamanlarda. Doğru düzgün oynayamadığımız oyuna doyamadan zil çalıyor, tekrar sınıflarımıza giriyorduk.”

“İyi ki çocuğuz ve bir çocuk bayramımız var. Bütün dünyada bir tek bize bayram. Oh ne âlâ memleket!”

"Her istediği oyuncağı alırsak bir süre sonra aldığımız oyuncaktan mutlu olmaz hale gelir." derdi babam. Ben de "her gün ödevimi yaparsam bir süre sonra ödevimi yaptım diye sevinemez hale gelirim" diye düşünerek ödevimi haftada bir yapıyorum. Öğretmenim aşırı mutlu oluyor. Allah'ım ne öğrendiysem yetişkinlerden öğrendim.”

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Gregor Samsa sabah kalktığında kendisinin hangi hayvana dönüştüğünü görmüştür?

A) Zürafa

B) Dev bir böcek

C) Kaplumbağa

D) Köpek

 

2)  Gregor Samsa’nın mesleği neydi?

A) Öğretmen

B) Mühendis

C) Pazarlamacı

D) Doktor

 

3) Samsa kimlerin borcunu ödemek için sabah erken kalkıp çalışmakz orunda kalıyordu?

A) Kardeşi ve abisi

B) Annesi ve babası

C) Kuzeni ve arkadaşı

D) Dayısı ve babası

 

4) Samsa iş yerine hangi ulaşım aracı ile gidiyordu?

A) Otobüs

B) Minibüs

C) Tren

D) Tramvay

 

5) Samsa iş yerine geç kaldığı için evine kim gelmiştir?

A) İş yerinden arkadaşları

B) İş yerinin müdürü

C) Sevdiği kız

D) Nefret ettiği arkadaşı


 

6) Samsa’nın odasına kim yiyecek bir şeyler bırakıyordu?

A) Babası

B) Kızkardeşi

C) Abisi

D) Kuzeni

 

7) Samsa’nın kız kardeşinin adı nedir?

A) Galvin

B) Gale

C) Grete

D) Gresea

 

8) Aşağıdakilerden hangisi kitaptan çıkarılacak bilgiler değildir?

A) Samsa’nın başına gelenlere herkes hayret etmiştir.

B) Ailesi  Samsa'nın başına gelen duruma çok üzülmüştür. 

C) Ona en çok yardım eden kız kardeşi olmuştur

D) Babası ona hep iyi davranmıştır.


 

9)  Kitabın sonu nasıl bitmiştir?

A) Gregor Samsa insan haline geri kavuşmuştur.

B) Yeni iş bulmuş ve borçları ödemiştir.

C) Gregor Samsa dönüştüğü hayvan şekli ile hayatını kaybetmiştir.

D) Gregor Samsa insan haline dönüştükten sonra Allah’a şükretmiştir.

 

10) Kitapta verilmek istenen mesaj nedir?

A) İyilik her zaman kazanır.

B) Yardımsever olmak gerekir.

C) Dik duruşlu olmak gerekir.

D) Kapitalist düzene ayak uydurmayıp sistemin istediği gibi olmayan insanlar, yakın çevresindekiler ve toplum tarafından dışlanıp otoritesini kaybeder mesajı verilir.

 Cevaplar:

1. b  2.c  3. b   4. c   5. b   6.b  7.c  8.d  9. c  10. d

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler

 

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin  Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler


Öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimin nasıl olması gerektiğini, burada öğretmene büyük sorumluluklar düştüğünü anlatan, Alişan Kapaklıkaya’nın harika kitabı olan Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı adlı kitabı bir solukta okunacak harika bir kitaptır. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Ben bir bahçıvanım. Benim bir bahçem var: Okulum. Benim çiçeklerim var: Öğrencilerim. Benim bir kovam var: Yüreğim. Benim suyum var: Sevgim. Benim bir çapam var: Tebeşirim. Benim bir makasım var: Silgim.”

“Kitap okumayan öğretmen köreliyor, Köreldikçe de köreltiyordu.”

“Halbuki çocuklar sadece sevecenlik ve biraz anlayış bekliyor, başka şey değil.”

“Öğretmen olduğumu bilmeden önce benimle çok rahat konuşan ve doğal davranan bu çocuk, öğretmen olduğumu öğrenince neden birdenbire değişmişti? Onun kafasındaki öğretmen imajı nasıldı acaba?”


“Ne sevgisiz bilgi ne bilgisiz sevgi ne de bu ikisi olmadan eğitim. Bunlar birbirini tamamlamalı, yan yana iç içe, olmalı. Önce sevgi ille de sevgi..”

“Her insan aynı duruma bakıp farklı şeyler algılar. Farklı algılamada sıkıntı yoktur. Asıl sorun insanın kendi algıladığı gerçeği karşıdakine tek gerçek oymuş gibi dayatmasıdır.”

“Biz çevremizdeki olayları çoğu zaman olduğu gibi algılayamayız göremeyiz. Başka bir deyişle onları içinde bulunduğumuz duygu ve düşüncelere göre algılar ve öyle görürüz.”

“İyi bir eğitim ortamı yaratmak için öğrencilere öğretmek değil, öğrencilerle öğrenmek; öğrenciler adına karar vermek değil, öğrencilerle birlikte karar vermek gerektiğini anlamıştım. Kısacası; Bir bahçıvanın kendi istediği gibi değil çiçeklerin gereksinim duyduğu şekilde sulama, ilaçlama ve bakım yapması gerekiyordu. “İnsanın değişmesi zor ama imkansız değildi.”

“Öğretmen, bahçesindeki her çiçeğin kendi renginde açması için onlara emek veren bahçıvan gibi olmalıdır.”

“Öğrencisini tanımadan, onu nasıl geliştireceği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadan onu eğitmeye kalkışan bir öğretmen, öğrencilerini, ancak bilgisiz bir bahçıvanın yetiştirdiği çiçek kadar yetiştirebilirdi.”

“Köyde sadece 2 yıl okula gitmiş, hayatında hiç kitap okumamış, kendi deyimiyle mektep- medrese görmemiş cahil(!) annemin öğütleri canlandı hayalimde: -Aman oğlum, kimsenin çocuğunu dövme. Yazıktır, günahtır. Bak baban sizi hiç dövmedi. Demek insan dayak yemeden de adam oluyor. Unutma evladım, karşına geleceklerin hepsi de ana kuzusudur. Çoğu gariptir, kimsesizdir. İçlerinde yetimler, öksüzler vardır. Talebelerini sev oğlum hem de çok sev. Eğer onları üzer döver ve korkutursan, Allah şahidim olsun, sana sütümü helal etmem. Kimsenin kalbini kırma, herkesle iyi geçin. Bak sen de orada gurbette olacaksın. Ben sana her zaman dua edeceğim oğlum.”


“Bazı öğrenciler, belki de evden çok kahvede oturan babalarından göremedikleri ilgiye biz öğretmenlerden bekleyeceklerdi. Benzi soluk, gözlerinin pırıltısı sönmüş bazı öğrenciler de, suya hasret çiçekler gibi bir umut arayacaklardı öğretmenlerinde.”

“Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğumu anlardır. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin, hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karıştırmayın, yoksa umutsuzluğa kapılırım.”

“Not tehdidiyle öğrenci çalıştırmak, gönül rızası olmadan birini zorla evlendirmeye çalışmak gibidir.”

"Öğretmen; dolu sürahi, öğrenci ise boş bardak, öğrenci öğretmenin sürahisinde ne varsa ancak onu alabilir."

“Bazıları, akşam evine gittiğimde annesinin hazırladığı sofrada ki nefis yemekleri yiyip beraberinde mutluluğu da yudumlarken, bazıları da olmayan annesinin şefkatli kucağının acısıyla yanacaktı.”

“İstediği, sevdiği ve kendisini geliştirmeyi düşündüğü bir eğitim yerine, seçmediği, istemediği ve benimsemediği bir dayatma ile karşılaşan öğrenci, okuldan, eğitimden ve öğretmenlerinden soğumuş ve onlara karşı ilgisiz kalmıştır.”

“Madem sevmeyi bilmiyor, peki dövmeyi ,kızmayı, cezalandırmayı nasıl biliyor ? Onları nereden öğrenmiş?”