Korona Virüs Sürecinde Aile İçi İletişim Hakkında Kompozisyon Yazınız.



 
Korona Virüs Sürecinde Aile İçi İletişim Hakkında Kompozisyon Yazınız.


 Virüs bitti bitecek derken mutasyonlu virüsün ortaya çıkması ve dünya genelinde tekrar artışa geçmesi insanlar üzerinde olumsuz etki yaratmaya başlamıştır. Okulların kapalı olması, lokantaların, çay ocaklarının, kahvehanelerin , eğlence merkezlerinin vb kapalı olması insanların evlerine çekilmelerine ve asosyal bir yaşam sürmelerine neden olmuştur.


 İnsanların bilinçsizce davranması yüzünden, ev ziyaretleri yüzünden, maske ve mesafeye dikkat edilmemesi yüzünden  her şeyden önemlisi bana bir şey olmaz gibi kıt bir anlayışa sahip olup virüsü başkalarına bulaştıran bilinçsiz insanlar yüzünden virüs ülkemizde kat kat artmaya devam etmektedir. Yaklaşık iki ay öncesine kadar binin altına inen sayı şu anda kırk binlere kadar ulaşmıştır. Bu durumda sağlık çalışanlarını artık pes etme noktasına getirmiştir. Çünkü onlar da artık yorulmuş ve bıkmıştır.

 

Bu süreçte işten çıkarılanlar, iş yerini kapatmak zorunda olanlar, okulda çalışan kantinciler, servisçiler, fabrika işçileri ve daha birçok iş kolundaki insanımız işsiz kalmış ve bu durumda aile içi iletişim ve etkileşimin sorunlu bir hale dönüşmesine neden olmuştur. Evine ekmek  götüremeyen, çocuğuna bir ekmek dahi almakta zorlanan ana ve babalar arasında geçimsizlik, yoksulluğun verdiği kavga, psikolojik şiddet, boşanmalar, intiharlar, bunalımlara girme, psikolojik dengesizlik gibi çok sayıda sorun ortaya çıkmıştır. 


İşte tüm bunlarda aile içi ilişkileri bitirme noktasına getirmiştir. Ailenin yok olması demek, aile içi ilişkilerin zayıflaması  demek bir toplumun bozulmaya başladığının da göstergesi demektir.

 

Ayrıca virüs yüzünden dışarı çıkamayan ve eve kapanmak zorunda olan kimseler evde sıkılmaya başlamış ve bu durumda insanların evi hapishane gibi görüp bir an önce oradan uzaklaşmak istemelerine neden olmuştur. Akraba ziyaretleri, eş dost ziyaretleri azaldığı için insanlar kendi kabuğuna çekilmiş ve böylece hayat da çekilmez hale gelmiştir. Sosyallik azalınca yenilen yemeğin, birlikte içilen çayın, kahvenin tadı ne yazık ki kalmamıştır.

 

Bu süreçte dışarı çıkmanın  bile ne kadar büyük bir özgürlük olduğu anlaşılmıştır. Okula gitmenin, işe gitmenin önemi kavranmıştır.  Evde olan çocuklar ve aile bireyleri arasında zaman sorunlar ortaya çıkmış ve bu durum da yine aile içi iletişimi olumsuz yönde etkilemiştir.  Yine bu süreçte çocuklar elden geldiği kadar ihmal edilmemeli, onlarla birlikte yemek yapılmalı, el becerilerini geliştiren oyun hamurları ile şekiller yapılmalı ve çocuklarımız sevgi ve ilgiden yoksun kalmamalıdır. 





İşsiz kalan anne ya da babanın psikolojisi bozulduğu için çocuğu ile ne kadar kaliteli vakit geçirebilir ya da çocuğuna ne kadar sağlıklı gıdalar ve rengarenk güzel kıyafetler alabilir, bunu da oturup ayrıntılı bir şekilde  düşünmek gerekir öyle değil mi?  Parası olmayan, temel ihtiyaçlarını bile karşılamayan ailelere bu dönemde herkes elinden gelen desteği sağlamalıdır. Maddi imkanı olsa hangi anne ve baba çocuğuna , ailesine  konforlu bir yaşam  sağlamaz ya da neden  çocuğu ile kaliteli vakit geçirmez. Bunun da nedenlerini düşünerek  temel soruna inmek en doğrusu olur bence.
Aile içi iletişimin normal hale gelmesi için herkesin bir an önce aklını başına alması gerekir. Devlet maddi durumu olmayan ailelere gereken her türlü yardımı yapmalıdır ve aile bireylerinin normal yaşamlarını yaşaması sağlanmalıdır. sağlanmalıdır. 


 




Çok Param Olsaydı Neler Yapardım Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

Çok Param Olsaydı Neler Yapardım Konulu Kompozisyon Yazınız.


Hayatta her insan maddi ve manevi açıdan mutlu olmak ister. Çünkü kişinin kendi ayakları  üzerinde durması kadar onu mutlu eden başka bir şey olamaz. Kimseye muhtaç olmamak, çalışıp mutlu bir şekilde yaşam  geçirmek güzel bir duygudur.  Elimden gelen her türlü  emeği gösterip iyi ve çok gelir getiren bir mesleği tercih edip zengin olurdum ve  böylece çok param olurdu.

 

 Çok param olunca da  şunları yapardım:


Öncelikle sağlıklı olduğum için şükreder ve kendime ve aileme güzel bir ev ve araba alırdım. Daha sonra aldığım evin kenarlarına güzel meyve ağaçları, çam ağaçları ve asma dikerdim. Yeşil çimenler eker , güller, papatyalar, ve laleler ekerdim. Evimin hem dışarıdan hem de içeriden güzel olması için gerekli masraftan kaçınmazdım. Arabamın da kaliteli ve güzel olmasına dikkat ederdim.

 

İnsanın çok parasının olması gerçekten güzeldir fakat bunu yerinde kullanmak ve faydalı amaçlar için kullanmak ise daha da güzel ve ayrıcalıklı bir durumdur. Kendi gereksinimlerini, ailemin gereksinimlerini karşıladıktan sonra artık çevreme ve bana yardımı ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için elimden gelen her türlü fedakarlığı ve iyiliği yapardım. Okul olmayan köy okullarına okul yaptırır ve oradaki minik yavrularımızın eğitim ve öğretimden mahrum kalmamasını sağlardım.



 

 Oradaki öğrencilerin her birine tablet, kırtasiye malzemeleri, rengarenk  kıyafetler, çeşitli ayakkabılar, kuru yemişler ve daha bir sürü sağlıklı gıdalar alırdım. Hasta olan çocukların bir an önce sağlığına kavuşup okuluna gitmesi için her türlü maddi ve manevi yardımı sağlardım. 


Anne ve babasını kaybetmiş, babası vatani görevde şehit  olmuş,  evlatlarımız için hiçbir emekten asla kaçınmazdım ve onların en iyi şekilde yetişmesi için gereken maddi ve manevi desteği sağlardım. Bizim için canlarını feda etmiş şehit ailelerini ve  canlarını feda etmekten çekinmeden gazi olmuş yiğit gazilerimizi, ailelerini ziyaret eder ve onların her türlü ihtiyacını karşılamaya çalışırdım.

 

Çocuk bakım evlerindeki çocukları, huzur evlerindeki yaşlıları her yıl ziyaret eder ve onların da gönlünü ve hayır duasını almak için adeta yarışırdım. Maddi durumu olmayan üniversite öğrencilerine burs bağlardım. İşinden kovulmuş, işsiz kalan çaresiz emekçilerimizin yanında olurdum ve onların işe alınması için bizzat ayaklarına gider ve onların benim şirketimde çalışmasını isterdim. İşsiz olanların işi olmasını ve onların da aileleri ile mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmesini isterdim.

 

Bencillikten uzak, empatiden yoğun, biz anlayışı içinde hareket eden merhametli ve kucaklayıcı bir kimse olurdum. Yaptığım iyilikleri asla başa kakmaz ve kişinin kendini utanmadan ve sıkılmadan ifade edebilmesine, benim yanımda tıpkı ailesinden biri varmış gibi hareket etmesine izin verirdim. Çünkü samimiyetin olmadığı yerde, insanlığın olmadığı yerde iş veriminin de olmayacağına inananlardan biriyim. 


Kendime bir uçak ve helikopter de alırdım. Yurt dışı seyahatlerimi bunlar aracılığı ile gerçekleştirirdim. Akrabalarımı kollar , gözetler  ve onların da sıkıntı yaşamaması için her türlü imkanı sağlardım.

 

 Korona virüs sürecinde sıkıntı yaşayan veya yaşamakta olan kardeşlerimizin elinde tutar, yardımlaşma ve dayanışma içinde bir hayatı ömrümün sonuna kadar götürürdüm.


Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçe   yaşamak için paraya değil sevgiye, güce değil insanlığa, zalimliğe değil insan olmaya yönelir ve hayatım boyunca iyilikten, yardımseverlikten yana olurdum. Bu dünyanın gelip geçici olduğunun farkındalığı ile yaşar ve paraya asla tapmazdım.

 

 

Sevgi ve Dayanışma İle İlgili Atasözleri Ve Deyimler

  

Sevgi ve Dayanışma  İle İlgili Atasözleri Ve Deyimler


Sevgi toplumları var eden, toplumların uzun süre yaşamasını sağlayan , bireyi var eden en önemli duygulardan bir tanesidir . Sevgi olduğu sürece dayanışma da olur.

 Sevgi ve dayanışmanın olduğu yerde huzur ve güven ortamı da sağlanmış olur . Sevginin daim olması çocuklarımıza daha küçük yaşta sevgi ve saygıyı aşılamalıyız.

  Toplum içinde insanlara hoşgörülü davranmasını öğretmeliyiz ve toplumun dayanışma içinde , birlik beraberlik içinde yaşamasını sağlamak için sevgiyi  yaşamalı ve yaşatmalıyız.


Sevgi ile İlgili  Deyimler şunlardır:

* Allah'ını seversen
* Canı gibi sevmek
* Gözünü sevdiğim
*Boğazını sevmek

* Sevdasına düşmek
*Ben şahımı bu kadar severim
* Gözü gibi sevmek
* sevgi beslemek
* yerini sevmek
*sevda çekmek
* gözünün bebeği gibi sevmek
* sevgi duymak vb .gibi


Sevgi ile ilgili atasözleri şunlardır :
*Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever.
*Allah sabırlı kulunu sever
*Bıçağı kestiren kendi suyu, insanı sevdiren kendi huyu.
*Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar.
*Allah sevdiğine dert verir.
*Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz
*Gönül kimi severse güzel odur.




* Gülü seven ,dikenine katlanır.
* Kurt dumanlı havayı sever.
* Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur
* Sev beni, seveyim seni.
* Aşk olmayınca meşk olmaz.
*El vergisi, gönül sevgisi

Dayanışma İle İlgili Atasözleri

- Nerede birlik orada dirlik 
- Bir elin nesi var iki elin sesi var
- Baş başa vermeyince taş yerinden oynamaz .
- Komşu komşunun külüne muhtaçtır .
- Tek kanatla kuş uçmaz .

“Türk Çocuğu Ecdadını Tanıdıkça Daha Büyük İşler Yapmak İçin Kendinde Kuvvet Bulacaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

"Türk Çocuğu Ecdadını Tanıdıkça Daha Büyük İşler Yapmak İçin Kendinde Kuvvet Bulacaktır." Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ecdadı ile her zaman onur duymuş ve ecdadının çok asil olduğunu, çalışkan olduğunu, bağımsızlığına düşkün olduğunu her fırsatta söylemiştir. O milletinin  her daim arkasında olan büyük bir asker olmuştur. Bizim milletimiz, bizim atalarımız her zaman vatanı ve milleti için çalışmıştır.  Bağımsızlığımız ve vatan topraklarımız tehdit ve tehlike ile karşı karşıya kalındığı zaman canlarını seve seve feda eden bu kahraman milletin aziz şehitleri,  kıymetli evlatları vatan yolunda çarpışmaktan asla korkmamışlar ve başka devletlerin manda ve himayesi altında yaşamaktansa ölmeyi tercih etmişlerdir.


Bir Türk devleti yıkıldığı zaman hemen  yeni bir devlet kurabilme yeteneğine ve kapasitesine sahip olan teşkilatçı ecdadımız her zaman ilerlemeye ve çalışmaya devam etmiştir. Orduya, askere ve disipline her zaman önem vermiştir ecdadımız. İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinden tutun da (Teoman, Mete Han vb) Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet Han’ın başarıları, Kanuni Sultan Süleyman’ın başarıları ve daha niceleri…  Kurtuluş Savaşında Anadolu halkının bir yandan yoksullukla mücadele edip bir yandan da düşmanla mücadele edip vatan topraklarını düşmana vermemesi ve daha yazarak bitiremeyeceğimiz nice kahramanlıklar, nice destanlar….  Ve sonunda başarıya ulaşılması ve vatan topraklarının düşmana verilmeyişi….




 Mustafa Kemal Atatürk de  çocuklarımızın, gençlerimizin geçmişini, atalarını iyi tanıması gerektiğini söylemiştir. Geçmişini bilen, atalarını iyi bilen kimseler geleceğe daha emin adımlar ile ilerler. Geçmişinden haberi olmayan , atalarının büyük zaferlerini, başarılarını bilmeyen kimseler  ise yerinde saymaya devam eder.  Bize bu vatan topraklarını bırakan ecdadımızı iyi tanımalıyız ve bu konu ile ilgili çeşitli araştırmalarda bulunmalıyız. Öğrendiğimiz bilgiler çevremizdekilere de anlatmalı ve çevremizdekilerin de atalarımız hakkında bilgi edinmesini sağlamalıyız.


Ecdadımız hakkında öğrendiğimiz ve öğreneceğimiz her bilgi bizi daha da ileriye ve çalışmak istemeye yönlendirecektir.  Onlardan hoşgörüyü, vatan sevgisini, bağımsızlığın ne kadar önemli olduğunu, yeri geldiğinde düşmanı bile affedebilmeyi öğrendiğimiz için atalarımıza çok şey borçluyuz. Çünkü onlar bize bu kadar güzel cennet bir vatanı hediye etti. Bizim de görevimiz bu vatanı sonsuza kadar korumak ve her alanda geliştirip dünyanın en gelişmiş ülkesi haline dönüştürebilmektir.

İyi Niyetli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İyi Niyetli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanın niyeti neyse eline geçecek de odur denilir ya hani.  İşte gerçekten de her şey niyete göre şekillenir. İnsanlar niyetine göre sınanır bu hayatta.  Niyetinde doğruluk olan, adalet olan, sevgi , karşılık beklemeden yapılan iyilik olan ve saygı olan kimseler hem bu dünyada hem de öte dünyada kazanır. Hayat bazen karşımıza vefasız ve iyilik bilmez insanlar çıkarabilir. O kişi için yapılan emekler ve çabalar , onun için yapılmış olan fedakarlıklar her ne kadar iyi niyetli kişiyi incitse de iyi niyetli olan kimse yaptığı insanlıktan ve iyilikten asla pişmanlık duymaz.  Sadece incinme ve üzülme olur ve  karşılık olarak da  yalnız sevgi ve saygı ister.

 

Karşılık beklemeden iyilik yapmak, koşulsuz sevmek ve merhametten yana olmak  insan olma vasfını kazanmış kimselere özgüdür. Hayatta her şey yaşanabilir. İyi günümüz de olur, kötü günümüz de olur. Hiçbir şey mükemmel olarak sonsuza dek sürmez fakat iyi niyetli olan kimseler de bu durum böyle değildir.  onlar her zaman iyi niyetli olmaya devam ederler. Kendilerine yapılan onca kötülük de olsa yine iyiliği tercih ederler. Çünkü böyle kimselerin doğasında iyilik, temizlik, saflık ve masumluk vardır. Kimseye zarar vermek istemezler, can yakmak, ah almak gibi dertleri yoktur onların. İçlerinde kin ve sevgisizlik olmadığı için her zaman vicdani rahatlık içinde gezerler ve  içlerindeki aydınlığı, güzelliği çevrelerine de yayar böyle kimseler.




Bazen yapılan iyi niyetler karşılığını bulmasa da elimizden geldiği kadar niyetimizi bozmamaya çalışmalıyız. Unutmayalım ki iyi niyetli olanlar eninde sonunda kazanır ve kötü olan, nankör olan kimseler bile iyi niyetli kimselerin  yanında olmak ve ondan af dilemek ister. Biz yeter ki iyi olalım, iyilikten yana, insanlıktan yana olalım. Emin olun ki bizimle birlikte kol kola verecek binlerce hatta milyonlarca iyi niyetli güzel insanlar var olacaktır.

 

Zaman İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

  

Zaman İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

Zaman insanoğlunun değerini yeteri kadar anlayamadığı kavramların başında gelmektedir . Atalarımız da bu kavramın önemi ve değerini anlatan birçok atasözü ve deyim söylemişlerdir .

Zaman İle İlgili Atasözleri

- Vakit nakittir : Boş geçirilen her saniye insan için kayıp demektir . Bu nedenle zamanın kıymetini iyi bilmeliyiz .
- Bugünün işini yarına bırakma : Her işi zamanında yapmak gerekir . Ertelenen işler zamanla birikir ve çözümlenemez hale gelir .
- Aç aman bilmez çocuk zaman bilmez : Aç bir insanı insanı ikna etmek zordur , bir çocuğa da uygun zamanı beklemesini anlatabilmek zordur .


- Sayılı Gün Çabuk Geçer : Bize çok uzunmuş gibi gelen zaman dilimleri bir de bakmışız ki bir anda geçip gitmiş. Yani süre belirli olduktan sonra çabuk geçer .
- Vakitsiz Öten Horozun Başını Keserler : İnsan ne zaman konuşacağını ne zaman  susacağını bilmelidir . Aksi halde başına ummadığı belaları alabilir .
- Demir tavında dövülür : Her işin yapılması gereken uygun zaman vardır . Bu zamanı kaçırdığımızda başarısız oluruz .
- Terazi var tartı var şeyin bir vakti var : Her işin zamanı vardır . Bu yüzden aceleci olmamak lazım, sabretmek lazımdır.








Zaman İle İlgili Deyimler :
- Zamana bırakmak : İşlerin düzelmesi için aceleci olmamak lazım, bazı durumlarda zamanın ilaç olduğu unutulmamalıdır .
- Zaman kazanmak : Oyalamak, süreyi uzatmaya çalışmak anlamına gelir .
- Zaman öldürmek : Zamanı boşa harcamak
- Zaman ile yarışmak : Sürenin iyice azalması, işlerin bir an önce bitirilmesi gerektiği anlamına gelir .
- Köprünün altından çok sular aktı : Bahsedilen zaman ile şu an arasında çok şeyin değiştiğini ifade eder .

İyilik İle İlgili Deyim Ve Atasözleri

 

İyilik İle İlgili Deyim Ve Atasözleri


İyilik; iyi olma durumu, iyi olanın niteliği anlamına gelir. Diğer bir anlamı ise karşılık beklemeden yapılan yardıma iyilik denir.

İnsan ömrü yettiği sürece iyi olmalı, iyi davranışlarda bulunmalıdır. İyi olan insanlar yüreği sevgi dolu olan kimselerdir.


İyilik  ile ilgili şu atasözleri vardır:


* İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.

* İyilik iki baştan olur.

* İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak dayanmazdı.

* İyilik et kele, varsın söylesin ele.

* İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.

* Hayır dile komşuna, hayır gele başına.

* Sağ elin verdiğini, sol el görmesin.

* Ne edersin kendine, edersin kendi kendine.

*Kötüden iyilik beklenmez.

* Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

* İyiliğe “nereye gidiyorsun?”  demişler, “Kötülüğe” demiş.

* İyilik eden iyilik bulur.

* İyilik et, kötülük bul.


*Âdem oğluna iyilik yaramaz.

* Kötülük görmeyen, iyiliğin değerini bilemez.

* Her kime iyilik edersen sakın ondan kendini.

* İyiliğe iyilik yap, kötülüğe kötülük yapma.

* Ne ekersen, onu biçersin.

* Yaptın iyiliği başa kakma.

* İyilik gariptir.

* Bugün banaysa yarın sana.

* İyilik gibi âlemde  sermaye olmaz.




 İyilik ile ilgili deyimler ise şunlardır:

-  iyilik görmek

- iyiliği dokunmak

- hayırsever olmak

- gönlünden kopmak

- iyilik bilmek

- iyilik bilmez

-iyilik sağlık

 

 

Anne Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Anne Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Hayatın  zorlu koşuşturmacasında, yaşadığımız en güzel ve en acı günlerde her zaman bizim yanımızda olan ve bizi  bu dünyada koşulsuz seven tek kişidir annelerimiz. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren, uyumayıp uyutan, hasta olduğumuzda yanımızdan bir an olsun ayrılmayan canlardır annelerimiz. Kendisinin dertleri, üzüntüleri, hayal kırıklıkları olsa bile bunu çocuklarına yansıtmamaya çalışan, yaşadığı her zorluğa rağmen ayakta dimdik durabilen sevdiklerimiz, en kıymetlilerimizdir annelerimiz.

 

İnsan kaç yaşına gelirse gelsin, annesi  ister hayatta olsun, ister olmasın yine de içinizdeki o anne sevgisi can çıkana kadar çıkmaz. Çünkü anne sevgisi , evlatlara Yüce Allah tarafından verilmiş olan muhteşem bir duygudur. Anneler çocukları için her türlü fedakarlığı yapar.  Anne sevgisi ile, anne şefkati ile büyümüş çocuklar ileriki hayatında mutlu ve merhametli bir çocuk olur. Çünkü sevginin temelini bile anne atar. Bunun için anneler dünyaya getirdikleri çocuklarını sevgi ile yoğurmalı, onlara sevgisini  her zaman hissettirmelidir.


 Çocukların da aynı şekilde onlar için  ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapması gerekir. Onlar yaşlandığı zaman tıpkı nazlı bir bebek gibi sevgiye, ilgiye, saygıya ihtiyacı olur. İncinmemeye, kırılmamaya ihtiyaçları olur. Eşimizle bile tartıştığımız zaman acaba evlatlarım benim yüzümden mi kavga ediyor diye düşünüp çocuklarını rahatsız etmek istemeyen bu  muhteşem kişileri asla üzmemeliyiz. Aile arasında yaşanan ufak ya da büyük sorunları onlara yansıtmamalıyız, onların kendilerini suçlu gibi hissetmelerine neden olmamalıyız.


 Annelerimizi her zaman başımızın üstünde tutmalıyız. Onlar yaşlandığı zaman ve bakıma muhtaç olduğu zaman annelerimizi huzur evlerine göndermemeliyiz, yanı başımızdan ayırmamalı, yaşlılıklarını gelinleri ile, damatları ile, torunları ve çocukları ile geçirmelerini sağlamalıyız. Bizim iyiliğimiz için verdikleri nasihatleri tutmalıyız.


  Onlara ara sıra sürprizler yapmalıyız ve sevgimizi  bir demet gül ile yada bir demet papatya ile dile getirmeliyiz. Yaşanılan güzel anılar, acı günler onlarla birlikte akıp gitmiştir. Onun için gelecekte yaşayacağımız her güzel anımıza onları da dahil etmeliyiz ve onları canımızdan bile çok sevmeliyiz. Şunu unutmayalım ki  Allah’ın rahmetinin en güzel tecellisidir anne.

“Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın.” Sözünü Açıklayınız.

 

“Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın.” Sözünü Açıklayınız.


18 Mart Çanakkale Deniz Zaferini ve Şehitlerimizi andığımız şu günlerde aklımıza Mehmet Akif Ersoy’un gelmesi kadar doğal bir durum yoktur. Vatan sevdalısı, millet sevdalısı bu koca şair, bu imanlı İstiklal Marşı şairi yazdığı şiir ve şiirler ile milletinin gönlüne taht kurmuş büyük bir dava adamıdır. Çok çetin koşullarda kazanılmış İstiklal Savaşı tüm dünya ülkelerine örnek olmuş bir savaştır. Çünkü bu savaş;  Türk milletinin vatanına ne kadar sevdalı olduğunu, hayatı pahasına da olsa vatanını, bağımsızlığını, namusunu ve onurunu korumak için  ne çileler çektiğinin en büyük ispatıdır. 


Bu kahraman milletin asil evlatları, asil şehitleri ve gazilerine ne kadar minnet duysak azdır. Bağımsızlık bir milletin güç göstergesidir, özgürlüğüdür, tıpkı bir kuş gibi hürriyetine bağlılığıdır. Her şeyin özüdür aslında şu söz: “İlle de vatan ille de vatan.”



 Ömrünün son günlerinde arkadaşları ile  birlikteydi Mehmet Akif Ersoy. Konu konuyu açıyordu, söz İstiklal Marşı’na gelmişti.  Saygıdeğer şairimiz Mehmet Akif Ersoy hasta yatağındayken  dostları ve arkadaşları ona şu soruyu sormuştur:  “ Acaba yeniden ele alıp  yazsanız daha iyi olmaz mı? Bunun üzerine hasta yatağından kalkıp bir anda  arkadaşlarının karşısına dikilen büyük üstat şunu söylemiştir:  Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” İşte bu sözün anlamı da şudur. Bizim milletimiz bağımsızlığına ve haysiyetine düşkün bir millettir. Devletimiz ve vatan topraklarımız bir daha başka ülkelerin himayesi altına girmesi tehlikesi altında bulunmasın, bir daha  vatanımızın elden gitmesi diye bir tehlike ortaya çıkmasın, bu millet, bu vatan toprakları yok olmasın demek istemiştir  Mehmet Akif Ersoy. 


Allah bu milleti  hep var etsin, vatan topraklarının elden çıkma gibi bir kaygısı bir daha asla yaşanmasın, Anadolu köyleri, kasabaları bir daha düşmanın ateşi ile yanmasın, o koca yürekli , yiğit anaların ciğeri evlat aşkı ile evlat kaybı ile yanmasın. 


Ülkemiz hep güçlü olsun, ilim ve bilim yolunda, Allah yolunda, iman yolunda gelişsin ve bir daha İstiklal Marşı gibi büyük şiir yazılmaya gerek kalmasın. Vatanımız hep var olsun, milletimiz, dinimiz, kültürümüz hep var olsun ve sonsuza kadar sürsün demek istemiştir büyük adam Mehmet Akif Ersoy.

Merhametli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Merhametli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanı insan yapan, insana en yakışan erdemli davranışlar vardır. Yardımsever olma, vatansever olma, empati kurabilme,  işbirliği içinde hareket etme, güzel ahlaklı olma vb. gibi. Bunların içinde en önemlilerinden biri de merhamet duygusuna sahip olabilmedir. Çünkü merhametli olan insan, içinde hiçbir canlıya karşı kötü his bulunmayan,  yüreğindeki güzellikleri çevresine yaymak için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan kimsedir. Merhametli olan insanın gözündeki bakış bile insanı mest eder. Çünkü o kişinin o sıcak ve sevgi dolu bakışları, her türlü iyiliğe hazırım imaları insanı mutlu eder.


  Merhametli olan kimse yardıma ihtiyacı olan kimselere gece gündüz, soğuk sıcak, kolay zor demeden yardım eder. Yoksullara, ana ve babasını yitirmiş öksüz ve yetimlere, yolda kalmışlara, hasta olan ve yardıma ihtiyacı olan yaşlılara ve daha birçok muhtaç olan insana yardım ederler. Çünkü merhametle yoğrulmuş insanlar kendine ve çevresine faydalı olmak için, mutlu olmak için, işe yaramak için durmadan iyilik peşinde koşarlar. Özellikle de sokak hayvanlarına, açlıktan ve susuzluktan ölmek üzere olan o masum canlılara merhametli insanlar destek olur. Böyle insanlar olduğu sürece insanlık da ölmemiş olur. Merhametten nasibini almamak ise çok vahim bir durumdur. Merhametsiz olan, insanlara, hayvanlara zalimlik yapan ve eziyet çeken kimseler ise ne yazık ki insanlıktan nasibini almamış kimselerdir. Allah böyle insanları da ıslah eylesin.




Merhamet ile  ilgili şu özlü sözler de  son derece anlamlı ve insanı iyiliğe, güzelliğe yönlendiricidir.

“ İnsanlara merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez.” Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa.

“ Nerede akarsu olursa orada yeşillik. Nerede kardeşlik olursa orada merhamet olur.” Mevlana Celaleddin Rumi.

Çanakkale Cephesi’nde Koca Seyit, Seyit Onbaşı Ve Niğdeli Ali’nin Rolü İle İlgili Bilgi

Çanakkale Cephesi’nde Koca Seyit, Seyit Onbaşı Ve Niğdeli Ali’nin Rolü  İle İlgili Bilgi


Çanakkale Cephesi sırasında arkadaşları yanında şehitlik mertebesine ulaşmış olan Mehmetçikler, ölüm çukuruna dönüşen siperlerini her ne pahasına olursa olsun terk etmiyorlardı. Vatan için, namus için düşmanla korkmadan, cesaretle çarpışan Mehmetçikler, düşman atış alanına girince de  toplarını patlatıyorlardı. Düşmanlar dur durak bilmeden, acımasız ve hunharca etrafı ateş ve kan  içinde bıraka bıraka, Mecidiye tabyamıza doğru geliyordu.  Mecidiye Tabyası hem askerlerimizi, silah ve cephanemizi koruyan yerlerden biriydi. Onlar gelmeye devam ede dursun , hiç durur muydu bu asil milletin asil evlatları.


  Düşman askerlerinin  yirmi altı mayınını yerle bir etmişti asil milletin kahraman Mehmetçikleri. Bu  durum da düşmanın zoruna gitmişti zaten. Mecidiye Tabyasına doğru ilerleyen düşman askerleri  burayı da topları ile yerle bir etmişti. Mecidiye Tabyasında görev alan 14 Mehmetçik  orada şehit oluverdi, çoğu da yaralandı. Üç tane kalan topumuzdan ikisi de ne yazık ki kullanılamaz hale gelmişti.


Mecidiye Tabyasının erlerinden sadece Niğdeli Ali ayakta kalmıştı.  Niğdeli Ali tek kaldığını sansa da o anda inanılmaz bir olay oldu. Patlama sırasında , üzerine yığılan toprağın altında kalan Havranlı Koca Seyit o anda bayılmıştı. Kulakları bile sağır edecek olan top sesleri devam ettiği için bu sesler Koca Seyit’i uyandırdı. Yanıp etrafına şaşkın şaşkın bakan Seyit Onbaşı arkadaşı Niğdeli Aliye;


-        -  Ali’im, arkadaşlarımız ne halde?

Niğdeli Ali ise doğrudan öldü demek yerine daha anlamlı bir cümle kurdu ve şunu dedi:

-        -  Seyit’im sadece sen ve ben kaldık. Arkadaşlarımızın, canlarımızın hepsi  makamlarına ulaştı dedi.


Kuran-ı Kerim’de şehitler için de  “ Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyiniz. Hayır, onlar diridirler fakat siz bunu bilemezsiniz.” Diyor. İşte bu koca yürekli yiğitler bu sözü biliyorlar. Böyle bir iman gücüne sahip olan Koca Seyit daha sonra üzerine yığılmış ağırlıktan silkilendi ve kendini kurtardı daha sonra arkadaşına arkadaşına dönerek;


-Madem ikimiz kaldık, hadi Ali’m iş bize düştü o zaman dedi. Daha sonra Koca Seyit tepenin üzerinden denize doğru koşarak yoluna devam etti.


Orada düşman  gemilerinin sularını köpürte köpürte ilerlediğini gördü. Mecidiyeden sonraki tabyamız ise Hamidiye Tabyasıydı. İşte oda aşılırsa  yolun sonu İstanbul’a’ çıkıyordu. Bunları düşünen Koca Seyit Niğdeli Ali’ye dönerek; Ali düşman gidiyor hadi işe başlayalım dedi. Ali de ne yapabiliriz ki Seyit’im dedi.

Koca Seyit de şunu dedi.


-Aha mermi, aha top, Ali’m çabuk bana yardım et dedi. Niğdeli Ali koşarak Seyit’ e yardım etmeye başladı. Niğdeli Ali’nin de yardımı ile 276 kiloluk mermiyi sırtlandı Koca Seyit. Ya Allah Ya Bismillah dedi  Koca Seyit. O kadar ağır mermiyi kaldırmak elbette kolay değildi ama bunu düşünmüyordu ki Koca Seyit. Aklı ve fikri mermiyi bir an önce namlusuna taşıyabilmekti.


Mermiyi götürdü götürdü ve  topun demir basamaklarından çıkardı ve namluya sürdü. Topu patlatmayı başardı lakin  gemiyi vuramadı bizim koca yürekli yiğidimiz. Çünkü mesafeyi tam ayarlayamamıştı. Aradaki mesafe uzun olmuştu. Ama o yine de dur durak bilmiyordu. Hemen geriye koştu ve ikinci mermiyi sırtına aldı bu defa. Niğdeli Ali’nin yardımı ile elbette. Bu defa da aradaki mesafeyi çok kısa ayarladığı için başarıya ulaşamadı. Ama yine ümitsizliğe kapılmadı Koca Seyit. Tekrar koştu ve üçüncü mermiyi sırtladı. İşte o anda ne olduysa oldu ve savaşın gidişatı o anlarda değişti.


Daha birkaç saat önce zafer çanları çalan düşman birlikleri neye uğradığını şaşırdı ve moralleri alt üst oldu.  Düşman birliklerinin  “ Okyanus” ( Ocaen)  adını verdikleri gemi tam da dümeninden vurulmuştu. Dümeninden büyük yara alan gemi bu defa kendi etrafında dönmeye başladı, diğer gemiler ise ona çarpmamak için oradan uzaklaşmaya başladı.


İngiliz Başkumandanı daha fazla devam diyemedi. Morali yerle bir yerdi. Yeneceklerine inanan İngiliz kumandanı neye uğradığını aşırmıştı. Oysa birkaç saat öncesine kadar her şey mükemmel bir şekilde ilerlemişti. Ne oluyordu acaba? Gökten asker mi iniyordu? Yerde top, tüfek mi çıkıyordu? Bu akıl almaz  durum, düşmanın  kendine olan inancını yitirdi. İngiliz kumandan dön emri verdi ve arkasına bile bakmadan korkaklar gibi kaçtılar. Geriye  üçü batık gemi, üçü büyük zarar almış gemi olmak üzere altı dev savaş gemisi ve binlerce savaş dışı kalmış yaralı askerler, hayatını kaybetmiş düşman askerlerini orada bırakarak kaçıp gittiler.

 

O muhteşem donanma, zırhlı savaş gemilerinin üçte biri elden çıkmıştı. Düşman büyük bir hezimete uğramıştı.  Çanakkale geçilememişti. Çanakkale yok edilememişti. Devletimiz  yok olmaktan, yıkılmaktan son anda kurtulmuştu. İşte arkadaşlar bu milletin kahraman evlatları böyle kazandı bu toprakları. Evet, 18 Mart 1915tarihinde, saat 17:00 itibariyle arkalarına bile bakmadan kaçan düşman askerleri olmuştu. İşte biz bunları Niğdeli Ali, Seyit Onbaşı ve adını sayamadığımız daha nice askerlere borcuyuz. 



 
Çanakkale Cephesi’nde Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emeğini, hizmetlerini  söylemeye bile gerek yok. 
" Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar yerlerimiz yeni kumandanlar ve komutanlar alabilir" diyen büyük komutandır.
Gazi Mustafa Kemal.

 Çünkü o büyük komutan, o büyük asker başlatma mıydı zaten Kurtuluş Savaşı’nı. Çanakkale’de Mustafa Kemal konusu adlı yazıma ayrı bir bölüm şeklinde  başka yazımda ayıracağım zaten. Burada Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali’den bahsetmek istedim bu yazımda. Seyit Onbaşı Balıkesir’in Havran ilçesinde doğduğu için kendisine Havranlı Seyit de denilir.

 

Kurtuluş Savaşı sona erdikten sonra Mustafa Kemal ve Seyit Onbaşı arasındaki diyalogdan da kısaca belirtmek isterim: Mustafa Kemal ile kahve içen Seyit Onbaşıya sorar Mustafa Kemal: “ Nasıl kandırdın onca ağırlıktaki mermiyi Seyit Onbaşı der. Seyit Onbaşı şunu der: “ İçimdeki iman ve inanç gücü sayesinde kaldırdım Paşam der. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal şunu sorar Koca Seyit’e: Peki Seyit beni şimdi kaldırabilir misin der gülümseyerek. Seyit Onbaşı şu cevabı verir hemen: “ Sizi değil ben, dünya bile kaldıramaz Paşam der.”

 

Çanakkale bir destanın yazıldığı yerdir. Çanakkale kınalı kuzuların, çocukluğunu, gençliğini yaşayamadığı yerdir.  Çok canlarımızın şehit olduğu yerdir. İşte arkadaşlar bizlere düşen de bu şerefe nail olmak ve bu vatan topraklarına sonuna kadar sahip çıkabilmektir. Ne diyor  İstiklal Marşı şairimiz, değerli Mehmet Akif Ersoy: “ Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”


Yine bir Mehmet Akif’e sorarlar.  Bir istiklal marşı daha yazmak istersen  nasıl bir marş yazardın derler. Büyük yazarımız Mehmet Akif Ersoy şunu der: “ Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın der.”




Bu topraklar kolay kazanılmadı arkadaşlar. Bu topraklar uğrunda Çanakkale’de, Kafkasya’da ve daha nice cephelerde ve savaş meydanlarında canlarımız şehit oldu.  Bize düşen ise Avrupa’nın yaşama şekline, kültürüne özenme değil, özüne dönmedir.  Ecdadına layık olabilme, iman ve ilim yolunda ilerleyebilmedir. Dinimizi, dilimizi ve kültürümüzü özgürce yaşamak için gelin vatanımıza el birliği ile sahip çıkalım. Sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatalım. Allah’a, Peygamber’e  yaraşır kullar olalım. Atalarımızın emanetine sahip çıkalım ve bağımsızlığımızdan asla ve asla ödün vermeyelim.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak tanınan bu gün kadınlar için önemli bir gündür. Temelini  insan haklarına dayandıran bu gün kadınlarımızın siyasi ve sosyal bilincinin  geliştirilmesine, sosyal, siyasi ve ekonomik  başarılarının  kutlanmasına önem vermiştir.  Buradaki amaç kadın haklarının önemli olduğuna dikkat çekmektir.


Amerika Birleşik Devletleri’nin New York eyaletinde fabrikada esir gibi çalıştırılan kadınlar, daha iyi çalışma şartları için ve erkekler ile aynı haklara sahip olmak için 8 Mart 1908 tarihinde  greve gitmişlerdir. Yaşanan  onca zorluğa ve kayba rağmen kadınlar haklarını aramaktan vazgeçmemişlerdir. En sonunda amaçlarına ulaşmışlardır.

 

Kadınlar toplumu toplum en temel değerlerimizdir. Kadın ve erkek arasında ayrım yapılmamalıdır. Erkeğin üstünlüğü, erkek  egemenliği  diye bir kavram olmamalıdır. Önemli olan kadın ya da erkek olmak değil önemli olan insan gibi insan olabilmektir. Her insan  değerli ve biriciktir. Bunun için bizler de bu hümanist yaklaşımı benimsemeliyiz. Kadınların olmadığı bir dünya çöle  dönüşmüş çorak topraktan başka bir şey değildir. Kadınlarımızdır dünyayı değiştiren, dünyaya yön veren. Kadınlarımızdır vatana, millete hayırlı ilim ve bilim insanı yetiştiren. Her başarılı bir erkeğin arkasında başarılı kadınların,  girişimci kadınların olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. 


Kadınlarımız her alanda görev almalıdır ve onlara gereken değer koşulsuz, şartsız verilmelidir. Eskilerde olduğu gibi kadınlar ağır şartlarda  çalıştırılmamalı, onlar baş üstünde tutulmalıdır. Kadınları aşağılayan, kadını cinsel obje gibi gösteren her türlü cahil düşüncelere karşı çıkılmalıdır. Hem annelik gibi   özel bir görevi yerine getiren, ilim yolunda çalışıp ülkesine ve dünyaya fayda sağlayan hem de vatanına ve milletine hayırlı evlatlar yetiştiren kadınlarımızın kadınlar gününü en içten dileklerimle kutlar, analarımızın ise ellerinden öperim.




Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara verdiği değeri belirten şu sözü de unutmamalıyız:

“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”