Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Halide Edip Adıvar’ın Milli Mücadele yıllarında eşi Adnan Adıvar  ile Anadolu' da geçirdikleri günlerden, Zafer'in kazanılıp  İstanbul dönmelerine kadar olan döneme ait anılarını içeren kitaptır. Türk'ün Ateşle İmtihanı adlı kitapta Türk Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştiği dönem ve dönemin şartları içerisinde nasıl bir zaferin kazanıldığı Adıvar'ın gözüyle anlatılmıştır.

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

"Biz çabuk inanan, yufka yürekli insanlarız."

“Bazen en mütevazi ve tanınmamış bir insanın büyük bir milletin büyük idealini temsil edebileceğine inanıyordum.”

“Milletimizi kurtarabilecek olan şey kolaylıkla elde edilecek bir başarı değildir, ancak manevi kudretimiz, hürriyet aşkımız, hak ve adaletle inancımız bizi kurtarabilir.”

“Benim için, içinde bulunduğumuz tehlikeler ve çektiğimiz zahmetler acınacak değil, şeref verecek bir vaziyetti.”

 

"Hürriyet denilen şey, biliyoruz ki, tıpkı aşk gibi her gün yeniden kazanılması gereken bir şeydir. Nasıl her gün aşk istersek ve aşkı kaybedersek hürriyeti de öyle ister ve kaybederiz. Hürriyet kavgası hiçbir zaman bitmez, alanı hiçbir zaman sükûn bulmaz.”

“Türkler her türlü haksızlığı, hatta fenalığı affedebilirler, fakat onurlarına dokunulduğu zaman mesele bütün bütün değişir.”

“Her insanın yüzünde, karşısındakini nasıl öldüreceğini düşünen bir maske var.”

“Biz Müslümanız. İntikam ve zulüm bize yakışmaz.”

“Mustafa Kemal Paşa'ya doğru, kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazı odada, bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu.”

“İnanıyorum ki, tarihin dramatik ve ani değişmeleri, çok zaman, dinamik fertlerin eseridir.”

“Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduklarını mı hissetmişlerdi?”

 

“Savaş denilen kanlı ziyafetin burası mutfağı. Orada insan parçaları, gelip geçiyor. Savaş büyük isimler yapıyor, siyaset adamlarının, kumandanlarının heykelleri yapılıyor ve halk onlara tapıyor. Halbuki burada, iki dakika gelip geçen büyük ruhları kimse ne biliyor, ne anıyor.”

"Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır."

“İnsanların kardeşliğini ve barışını ifade eden İslamiyet ebedidir. Batıl inançlar ve dar görüşler İslamiyet değil. Allah'tan gelir gerçek İslamiyet.”

“İstiklal Savaşı'nın imtihanında en başta telakki edilen ve sembol olan Mustafa Kemal paşa vardı. O, sonu gelmeyen hürriyet alanındaki çabalamaların bir sembolüdür. Türk milleti de diğer hür dünya milletleri gibi hür olacaktır.”

Gece Yarısı Kütüphanesi Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Gece Yarısı Kütüphanesi Kitabında Geçen Özlü Sözler


Nora Seed adlı bir kadının yaşam hikayesine yer verilmiştir. Art arda alınmış kötü kararların ardından Nora kendini bir kütüphanede bulur. Burası bir gece yarısı kütüphanesidir. Kütüphanedeki kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılıdır. Başka kararalar vermiş olsaydı yaşamış olduğu hayatların neler olduğunu, farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, arklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. İnsanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunan güzel bir kitaptır.


Gece Yarısı Kütüphanesi kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Hiçbirimiz dünkü insan değiliz.”

“Ama hayatın anlamını arıyorsan, hiç yaşamamışsın demektir.”

“Bazen yalnızca kendi gerçeğini dillendirmek sana benzeyenleri bulmaya yetiyor.”

“İyilik büyük bir güçtür ve az bulunur.”

“Görünüşte en yoğun yaşanmaya değer hayatları yaşayanlar bile en nihayetinde kendilerini böyle hissediyorlardı belki. Dönümler boyu hayal kırıklığı, tekdüzelik, acı ve rekabetin içinde tek tük birkaç mucize ve güzellik vardı.”

“Küçüklüğünde zorbalığa uğrayan Geoff çok geçmeden bütün zorbalara hadlerini bildirecek kadar iriyarı bir erkeğe dönüşmüştü.”

“Deneyimlediğimiz her şey, en nihayetinde, algılayabildiklerimizden ibarettir. Neye baktığın değil, ne gördüğün önemlidir.”

“Her şey olmak, hiçbir şey olmamaktır.”


“Kitaplıklarda kitap olduğu sürece takılıp kalman mümkün değil.”

“Konuşmak zorunda olmamanın sessizliği.”

“Hayattaki kurallardan biri de budur: Düşük maaşlı servis personeline bilerek kaba davranana birine asla güvenme.”

“Ahlakın temelinde merhamet yatar.”

“Nora şiddetin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdi ama yaşayabileceği bütün hayatlarda insanlar da vardı maalesef.”

“Ama bir yerde kitaplar varsa, insan onları açmadan edemezdi. Nora hayatların da kitaplar gibi olduğunu anladı.”

“Kardeşler arasındaki rekabetin kardeşlerden değil, anne ve babalardan kaynaklandığı söylenir ve ben başından beri annemle babamın onun hayallerini biraz daha fazla desteklediklerini hissettim.”

“Kötü deneyimlerin bile bir nedeni var, hâlâ göremiyorsun?”

 “Hayatı anlamak zorunda değilsin. Yaşaman yeterli.”

"İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehir yaşanır kılan şey iyi yönleriydi."

“Kendime yalnızlıktan daha iyi bir dost bulamadım.”

“Ne kadar dürüst olursan ol, insanlar ancak kendi gerçeklerine en yakın olan şeyleri görebilir.”

“Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an bir çeşit dönemeçtir."

“Neye baktığın değil , ne gördüğün önemlidir .”


“Özgürlüğün temelinde itaatsizlik yatar. İtaat edenlerden ancak köle olur.”

"Öğrenmenin tek yolu yaşamaktır."

"Hayallerinin peşinden gitmek için hiçbir zaman geç değildir."

“Bazı yolların daha kolay olacağını düşünmek işimize geliyor bence. Ama belki de kolay yol yoktur. (...) Her gün, her an yeni bir evrene giriyoruz. Boş yere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla ve kendimizin farklı versiyonlarıyla karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü.”

"Bütün güzellikler vahşi ve özgürdür."

"Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana."

“Bir yerde uzun zaman kaldığınızda, dünyanın ne kadar büyük ve uçsuz bucaksız olduğunu unutuyordunuz.”

“Her şeye sahip olsanız da hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz.”

“Gerçek bilgelik, hiçbir şey bilmediğini bilmekte yatar.”

“Kötü bir deneyim yaşandı diye bütün deneyimlerin kötü olması gerekmiyordu.”

“İnsan hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır.”

“Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir.”

“Dürüstlük her zaman bizim zannettiğimiz gibi bir şey değildir.”

“Kütüphaneciler bilgili olur. İnsanı doğru kitaplara yönlendirirler. Doğru diyarlara. En iyi yerleri onlar bulur. Ruh kazanmış arama motorları gibi.”

“Küçük şeylerin önemini asla göz ardı etmemeliyiz.”

“Kendinden bile tek bir beklentisi olmadan var olabilmek.”

“Ama zevkli olmanın mutlulukla ne alakası vardı ki zaten.”

“Eyleme ne kadar yoğunlaşırsanız, diğer şeylerden o kadar uzaklaşıyorsunuz.”

“Bazı pişmanlıkların gerçekle alakası yoktur.”

Dostluğun Gücü Öykü Serisi Kitabından İddiacı Hikaye Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2.sınıf)

 

Dostluğun Gücü Öykü Serisi Kitabından İddiacı Hikaye Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2.sınıf)

 

1) Hacı Leylek’in eşinin adı nedir?

A) Siyahgaga

B)  Beyazgaga

C) Kırmızıburun

D) Şerbetburun

 

2) Hacı Leylek’in eski dostunun adı nedir?

A) Baba

B) Dede

C) Kuzen

D) Yiğido

 

3) Hacı Leylek’in meraklı ve bilgili olan yavrusunun adı nedir?

A) Yudum

B) Gezegen

C) Yıldız

D) Bulut

 

4) Hacı Leylek’in sakin ve meraksız olan yavrusunun adı nedir?

A) Gökyüzü

B) Seyir

C) Yağmur

D) Bulut

 

5) Hareketli olan Leylek’in adı bir süre sonra ne olarak söylenmeye başlanmıştır?

A) Kibirli

B) Çokbilmiş

C) Yetenekli

D) Şımarık


 

6) Yıldız’ın kötü huyu nedir?

A) İddiacı olması

B) Dedikoducu olması

C) Yalan söylemesi

D) Sözünü tutmaması

 

7) Leylekler kış gelince hangi yöne doğru göç etmeye başlar?

A) Kuzey

B) Batı

C) Doğu

D) Güney

 

8) Yıldız’ı babası hangi hayvana emanet etmiştir?

A) Köpek

B) Tilki

C) Kurt

D) Kartal

 

9) “Çok bilmişliğim başıma neler açtı! Her şeyi ben biliyorum dedim. Sonunda düştüğüm şu hale bak diyerek  pişmanlığını dile getiren kimdir?

A) Hacı Leylek

B) Beyazgaga

C) Gökyüzü

D) Yıldız

 

10) Zamanında göç etmediği için çatı arasında yaşamaya başlayan kim olmuştur?

A) Dede

B) Gökyüzü

C) Yıldız

D) Hacı Leylek

 

Cevaplar:

 1. a   2.b  3. c 4.a  5.b   6. a  7.d  8.a  9.d  10.c

En Mutlu Olduğun Bir An İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 

En Mutlu Olduğun Bir An İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 

Bundan yıllar önceydi. Henüz yedi ya da sekiz yaşlarındaydım. Bizim güzel bir elma bahçemiz vardı. Bahçedeki elmalarımız kasalara doldurulmuş ve  işçiler tarafından toplanıp başka şehirlere gönderilmek için yollanmıştı. Bahçemiz büyük olduğu için yıllık tonlarca elma çıkıyordu.  Kayseri’nin Yahyalı İlçesi zaten elması ile ünlü bir yerdir. Bu elma sayesinde babam kazanç elde ediyor elde ettiği kazanç ile de ailesinin geçimini sağlıyor ve bize en iyi şekilde bakmaya çalışıyordu. Babamın kazancı yıllık oluyordu ama yüklü miktarda da para alıyordu. Her yıl kardeşlerime, ablalarıma ve bana da yılda bir kez olmak üzere çok para veriyordu.

 

 Çünkü o gün elmalarımız satılmış oluyordu ve biz buna çok mutlu oluyorduk  Normal zamanlarda da harçlığımızı verirdi  canım babam ama elma satıldığı zaman  daha fazla  paramız olurdu ve sevinçten ne yapacağımızı şaşırırdık kardeşlerimle. Yine bir gün elmalarımız satılmış, babam yüklü miktarda para almıştı. Bizde kapının önüne oturduk ve babamın çarşıdan gelmesini bekledik. Çünkü para gelecekti ve o para ile birçok şeker, cip alıp arkadaşlarıma hava atacaktım. Onlara da ikram edecektim elbette. Bunun için de çok heyecanlıydık. Kardeşlerimle babamı beklerken o da ne bir de ne görelim babam yeni bir araba almış, onunla evimize doğru geliyordu. Arabamız olmuştu.

 

Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım ve mutlulukla oynamaya, gülmeye başladım. Arabamızın rengi griydi. Babam arabadan indi ve o da çok mutlu görünüyordu. Canım babam emeklerinin karşılığını almıştı ve artık bizim de bir arabamız olmuştu. Belki çok pahalı, çok lüks bir araba değildi ama bizim her şeyimiz olmuştu  o araba. Ayağımızı yerden kesmişti ya ne ne isteyelim Allah’tan. Çünkü arabamız olsun çok istiyorduk ailece. Kimseye muhtaç olmak istemiyorduk ve Allah da bizi muhtaç etmedi. İşte bu benim hiç unutamadığım güzel anılarımdan biridir. Şimdi bile anlatırken içimi heyecan kaplıyor ve yüzümde derin bir tebessüm oluyor ve duygulanıp geçmiş yıllara gidiyorum.

Ne İlim Vardır Ki Olsun Sonu; Ne İnsan Vardır Ki Olmasın Kusuru Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Ne İlim Vardır Ki Olsun Sonu; Ne İnsan Vardır Ki Olmasın Kusuru Sözü İle İlgili Kompozisyon

Ne ilim vardır ki olsun sonu; ne insan vardır ki olmasın kusuru der Piri Reis. İlim öğrenmek, kişinin kendisini geliştirmesine, kendisini daha iyi tanımasına ve  ilerlemesine katkı sağlar. İlmin sonu yoktur. Hayatımız boyunca da çalışmaya devam etsek, okumaya devam etsek buna ömür yetmez. Çünkü ilim çok geniş bir kavramdır. Onun için  öğrenmeye elbette devam etmeliyiz ama yeter artık ilim öğrenmek bitti, her şeyi öğrendim diyemeyiz. 


Çünkü hiç kimseyi her şeyi öğrenemez. Çünkü ilim sonsuzdur ve onunla ilgili her şeyi öğrenemeyiz. Hiçbir insan da kusursuz değildir. Kusur insana özgüdür. Onun için kusursuz insan aramaya çalışmamalıyız. Önce aynaya bakıp en kusurlu olanın kendimiz olduğunun bilinci ile hareket edersek işte o zaman başka insanlarda  da fazla kusur bulmaya çalışmayız. Ne demiş Aşık Veysel; “Madem ki görüyorsunuz, o vakit hoş görün.”  Yani insanlarda kusur aramayın. O kusuru hoş görün. Çünkü insan hatasız bir varlık değildir. İnsan hataları ile  bütün olan, hatalarından ders çıkaran kimsedir. Her insanın da kusuru vardır ve var olmaya da devam edecektir.. Bunu bilirsek daha hoşgörülü oluruz, insanları hemen yargılamayız ve insanları olduğu kabul ederiz.


 Böylece de insanlar ile iletişimimiz daha iyi olur ve kendimizi daha bilge insan olma yolunda geliştirmeye devam ederiz. Dücane Cündioğlu şöyle der: "Düşünme yetkinleştiğinde şikayeti bırakır." Yani kişi gerçek anlamda düşünmeye başladığında onda bunda kusur bulmaz, ondan bundan şikayet etmez ve kendi yoluna bakar. Onun için kusur gören gözlerimizi kör etmeliyiz ve kusursuz insan diye bir şey olmadığının da farkında olmalıyız.

Azim Dost Olunca Başarı Yoldaş Olur Sözü İle İlgili Konuşma


Azim Dost Olunca Başarı Yoldaş Olur Sözü İle İlgili Konuşma

 

Bir kimsenin bir işteki engelleri yenme istenci, istek ve kararına azim denilir. Azimli insan aklına koyduğu bir işi yapmak için sabırla işine koyulur ve işini başarana kadar mücadelesine, çalışmasına devam eder. Asla pes etmez. Çünkü pes ettiği an başarı da gelmeyecektir. Başarı ancak azimle olacaktır:  Bunun için de azim dost olunca başarı yoldaş olur. denilmiştir. Yani azimli kişi çalışmasının ve alın terinin sonucunda başarı sağlayacaktır. Zorluklar kolaylıkları beraberinde getirecek, mutluluk gelecek, para gelecek, zafer çalışan ve azimli olan kişinin olacaktır.


Sevgili öğretmenim,


Atalarımız da azim ile ilgili çok güzel bir söz söylemiştir: “Azimli sıçan duvarı deler.” Sabırla çalışan, kararlı kişilerin başaramayacağı iş, üstesinden gelemeyeceği zorluk yoktur. Böyle insanlar için başarı kaçınılmaz olur. Onun için de azim ile dost yoldaştır denilmektedir. Hayatta kendimize göre planlarımız olmalıdır. O planın gerçekleşmesi için de disiplinli bir şekilde , bıkmadan, usanmadan çalışmaya devam etmeliyiz. Ancak o zaman başarılı oluruz. Başarı da beraberinde mutluluğu getirir.

 

Kişi yeter ki kararlılıkla yoluna devam etsin ve en ufak bir zorlukta hemen amaçlarından vazgeçmesin.  Azim ile ilgili şu  sözü de  çok önemlidir: “Azim paha biçilmezdir.  Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla  uğraşmaktan vazgeçemediğimden başarıyorum.” der Albert Eınstein. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Hastaları Ziyaret Etmek Niçin Önemlidir?

 

Hastaları Ziyaret Etmek Niçin Önemlidir?


 Her zaman sağlıklı olamayız.  Hastalık genç ya da yaşlılık  demez. Her an insanoğlunun başına bir şey gelebilir. Onun için her şeye hazırlıklı olmalıyız. Hasta insanlar en çok sevgiye ve ilgiye muhtaç olurlar. Onlar yakınlarındaki komşularını, eş ve dostlarını isterler. Onun için hasta insanları yalnız bırakmamak gerekir. Onları ziyaret etmeliyiz. 


Çünkü hastaları ziyaret ettiğimiz zaman onlara bir güzel bakışımız, merhametli yaklaşım tarzımız  ile güç veririz ve onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlarız. Bizden gördükleri sıcaklık ve samimiyet sayesinde kendilerinde güç bulabilirler ve daha kısa zamanda iyileşebilirler. Bunun için hastaları mutlaka ziyaret etmeliyiz ve onları yalnız bırakmamalıyız. Hasta bir mü'mini ziyaret etmek Peygamberimizin (s.a.s) sünnetidir.  Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa  da hastaları ziyaret eder, mü'minlere de hasta ziyaretini tavsiye ederdi. 


Hasta bir mü'mini ziyaret eden kişi hem hastaya moral vermiş olur, hem de kendisi sevap kazanır. Bundan dolayı elimizden geldiğince çevremizde hasta olan yaşlı teyzelerimizi, amcalarımızı ziyaret etmeliyiz. Ziyarete giderken de elimize ufak bir hediye almalı ve onların gönüllerini hoş tutmalıyız. Böylece hem daha iyi bir insan olmuş oluruz hem de empati kurma  becerimizi daha iyi gelişir.

Kültür Nedir, Kültürümüzü Nasıl Zenginleştirebiliriz Konulu Konuşma

 

 

Kültür Nedir, Kültürümüzü Nasıl Zenginleştirebiliriz Konulu Konuşma

 

Bir toplumun maddi ya da manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir. Ya da şu şekilde kültürü tanımlayabiliriz: tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüdür.

 

Kültür bir toplumun değerleridir, Bu değerler; dilden edebiyata, sanattan mimariye, gelenekten göreneklere, folklordan kıyafete, barınmadan süslenmeye kadar birçok alanı kapsamaktadır. Onun için kültürümüzü iyi bilmeliyiz. Bunun için önce tarihimizi iyi öğrenmeliyiz.

 

Sevgili öğretmenim,

 Tarihimizi iyi öğrendikten sonra geleneklerimizin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Örneğin geleneksel oyunlarımızı gençlere daha iyi öğretmek için bunları gün yüzüne çıkarmalıyız ve eskiden oynanan oyunları popüler hale getirmeliyiz. Yöresel kıyafetleri günümüze uyarlayarak dikkat çekici hale getirebiliriz. Şarkıları, türküleri günümüze göre uyarlamalıyız. 


Geleneklerimizdeki güzellikleri daha ilgi çekici ve daha güzel hale getirerek kültürümüze katkı sağlayabiliriz. Vatanımıza sahip çıkacak nesillerin yetişmesi için kültürümüz korumalı, kültürel benliğimiz de kaybetmemeliyiz. Böylece başka ülkelere benzemek yerine kendi özümüze dönmüş oluruz ve değerlerimiz de sonsuz kadar yaşamaya devam eder. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Denize Düşen Yılana Sarılır Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Denize Düşen Yılana Sarılır Atasözü İle İlgili Konuşma


Kötü bir durumla karşı karşıya kalan kişi kendini bu durumdan kurtarmak için iyi veya kötü, dost veya düşman ayırt etmeksizin herkesten yardım isteyebilir. Bu çıkmazdan kurtulmak için de Denize düşen yılana sarılır denilmiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Kötü ve zor bir durumla karşı karşıya kaldığımız zaman gururu bir kenara bırakıp en yakın düşmanınızdan ya da diğer yakınlarımızdan yardım isteyebilir, onlara muhtaç olabiliriz. Bu durumda küslüğü, aradaki kırgınlıkları hemen bir kenara atıp bir an önce o kötü olayın içinden çıkmak, kurtulmak isteriz. Bunun için de yardımın kimden gelmesi önemli değildir. Yeter ki yardım gelsin, yeter ki iyi olalım, zorluktan kurtulalım mantığı vardır bu atasözünde. Buna örnek şunu verebilirim: Yaşar Kemal’in İnce Memed adlı romanında köy ağalarından sıkça bahsedilir. Köylüye zulmeden, köylüye her türlü kötülüğü eden ağalar tam bir kibir abidesidir. Kendi köylüsünü aşağılayan, ezen, hak ettiği emeği vermeyen kişilerdir bu ağalar.

 

 İnsanlardan ağadan korktukları için ona boyun eğerler. Aslında iç içte ağadan nefret ederler ama mecbur kaldığı zaman da ne yazık ki ağaya yalvarmak zorunda kalırlar. Çünkü ağa zengindir, imkanları vardır. Mesela köyde bir  kişi zor durumda kaldığı zaman ağaya yalvarır ve ondan yardım ister. Çünkü o kişi bir an önce içine düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister ve düşman da olsa, nefret ettiği ağadan yardım ister. İşte bunun için de Denize düşen yılana sarılır diyebiliriz. Benim bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Akran Zorbalığı İle İlgili Konuşma

 

Akran Zorbalığı İle İlgili Konuşma


Akran zorbalığı; akran grubu içinde  duygusal, fiziksel ya da sosyal biçimde zarar veren, tekrar tekrar yaşanan saldırgan davranış biçimidir. Bu durum okul ortamlarında çok  karşılaşılan bir durumdur. Akran zorbalığını önlemek için farkındalık yaratmak, empati geliştirmek ve kişinin kendisini  güvende hissettirmek son derece değerlidir.

Sevgili öğretmenim,

Yapılan araştırmalara akran zorbalığı genel yedi ile on beş yaş arasında daha sık görülen bir durumdur. Akran zorbalığının nedenlerine bakacak olursak şunları söyleyebiliriz. Çocuğun kendisini güçlü gösterme isteği, çocuğun ailesi tarafından evde zorbalığa maruz kalması ve bundan dolayı da zorbalığa uğrayan çocuğun başka çocuklara kendisine yapılanın aynısını yapma, güç gösterme  dikkat çekme, şov yapma durumları,  sosyal medyanın etkileri, arkadaş grubu baskısı gibi akran zorbalığının nedenleri arasında yer alır. Genelde içine kapanık, çekingen çocuklar zorbalığa uğrayan masumlardır.

 

Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığı da kendi içinde alt bölümlere ayrılmıştır. Bunları kısaca başlıklar halinde anlatmak istiyorum. Sosyal akran zorbalığı,  siber ekran zorbalığı, eşya zorbalığı,  duygusal akran zorbalığı, sözel akran zorbalığı, fiziksel akran zorbalığı, cinsel akran zorbalığı şeklinde sıralayabiliriz. Akran zorbalığına uğrayan kişilerde şunlar görülür: sağlık sorunları, uykusuzluk, anksiyete,   stres bozuklukları, kendi iç dünyasına kapanma ve insanlardan uzaklaşma vb. şeklinde sıralayabiliriz.


Akran zorbalığını yapan kişide ise şunlar gözlenir: Kurallara uymamaktan dolayı ortaya çıkan öfke krizleri ve öfkeye hakim olamama,  can yakan hareketlerde bulunma, empati duygusundan yoksunluk şekilde görülebilir. Akran zorbalığına şahit olan çocuklarda görülen davranış sorunları ise şunlardır. Zorbalığı izleyen kişi kendinde de suçluluk duygusu hisseder. Çünkü zorbalığı kendisi yapmamıştır ama yine de zorbalığa uğrayan kişiye üzülür ve bundan dolayı acı çeker. Bir ikinci sorun ise şu şekilde ortaya çıkabilir: mağdurun zorbayı kışkırtarak bu davranışı hak ettiği yönünde olur.

 

Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığının sonuçları ve etkileri ise şunlardır:

Zorbalığına uğrayan kişiler, uyum konusunda çeşitli problemler ile karşılaşabilir. Günlük hayat katılmak onlar için bir hayli zorken travma ve özgüven problemleri ile karşılaşabilirler. Akran zorbalığından korunmak için yapılması gerekenler ise şunlardır: Kişinin zorbalıkla mücadele edebilmesi için kendisini koruması ve güvende hissetmesi gerekir. Yani çocuklara güven duygusu aileleri tarafından, öğretmenleri tarafından aşılanmalıdır. Özgüvenin gelişmesi adına da zorbalıkla karşılaşılan ortam dışında sosyalleşme, çeşitli kurs ve aktivitelere katılma, ebeveyn ve öğretmenden alınan cesaretlendirici sözler gereklidir.  Okulda bununla ilgili programlar yapılmalı ve canlandırmalar yapılarak çocukların empatiii duyusunun gelişmesi sağlanmalıdır. Her çocuğun biricik ve değerli olduğu anlatılmalı, zorbalığın acizlik olduğu, güçsüzlük olduğu, güvensizlik olduğu çocuklara anlatılmalıdır.

 

Sevgili öğretmenim,

Aile bireyleri çocuklarına bu konuda destek olmalı, aile içinde kesinlikle şiddete yer verilmemelidir. Kişinin ailesi ile kuracağı  sağlıklı iletişim, çocuğun ailesi ile durumu paylaşması ve olayların tramvatik sonuçlara ulaşmadan çözümlenmesine yardımcı olabilir. Akran zorbalığı ile ilgili şu söz de çok anlamlıdır: “Zorbalık karşısında duyarsız kalan bir toplum, zehirlenmiş demektir.” Dostoyevski. Onun için zorbalığa dur denilmelidir. Zorbalığa uğrayan çocuk yaşadığı her şeyi ailesinden gizlemeden onlara anlatmalı, ailesinden  zorbalık görüyorsa bunu öğretmenlerine anlatmalıdır.


Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığına uğramış bir bireye yardımcı olmak istiyorsak en fazla bu duruma sessiz kalmayarak işe başlayabiliriz ve o kişiye elimizden gelen yardımı etmeliyiz.  Akran zorbalığı genelde okullarda, mahallede, sosyal medya, gezi kulüpleri gibi ortamlarda görülür. Akran zorbalığını kendi haline bırakmak doğru değildir. Kendi haline bırakılırsa geçmez Çocuğu zorbalığa maruz kalan aile ilk olarak sakin olmalıdır. Çocuğunu cesaretlendirmeli ve olayı yakından izlemelidir. Durumu okula bildirmelidir. Çocuğu zorbalık yapan aile ise şunu yapmalıdır: Çocuğu ile iletişim halinde olmalı ve yaptıklarının doğru olmadığını ona güzel bir şekilde ifade etmelidir. Çocuğun enerjisini başka alanlara çekmelidir. Örneğin bir spor dalına yazılma, bir müzik kursuna gitme gibi. Çocuğun özelliklerine bağlı olarak zorbalık önlenebilir. Ortaöğretim kurumlarında bu durum  disiplin suçu olarak kabul ediliyor olup akran zorbalığı cezası; kınama, uyarı şeklinde çeşitlendirilebilir.


 Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.