Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Memleket İsterim Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Memleket İsterim Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Memleketim benim  yaşama sevincim, memleketim benim nefes alışım, memleketim ana dilimi  özgürce konuşabildiğim,  topraklarım kısaca her şeyimdir.  Memleketinden ayrı kaldığı zaman anlar insan o yerin ne kadar değerli olduğunu, topraklarının en büyük hazine olduğunu, insanın en iyi dost olduğunu.  Sularının billur gibi olduğu , nehirlerinin, göllerinin kurumadığı,  ağaçlarının, toprağının kimyasal ilaçlarla zarar görmediği  bir memleket isterim. Kadın – erkek ayrımının olmadığı, kadın cinayetlerinin son bulduğu,  çocukların öksüz bırakılmadığı memleket isterim. 


Dağlarında çiçeklerin rengarenk açtığı, kuşların her sabah güzel sesler çıkararak uçuştuğu, insanların eskisi gibi sevgi ve dayanışma ile işlerini çözdüğü bir memleket isterim. İnsanların siyasi görüşlerinden dolayı ayrıştırılmadığı, hoşgörü ortamının  , tahammül etmenin daha fazla  olduğu bir memleket isterim. Orman yangınlarının olmadığı, hiçbir canlının zarar görmediği, çocukların sevinçten gözleri parladığı  bir memleket benim isteğim. Terör olaylarının son bulduğu, Mehmetçiklerimizin güçlü olduğu, ordumuzun dünyanın en güçlü ordusu olduğu, eğitime, öğretime çok önem verildiği bir memleket  isterim.







 Sanatta, sporda, kültürde devrim yaptığımız, ekonomide, eğitimde dünya sıralamasında zirvede olduğumuz, herkesin iş bulup mutlu olacağı bir memleket isterim. Her baba evine ekmek götürebilsin, hiçbir baba çocuğuma yeterli değilim, ona bir şey yapamıyorum demesin. Yuvalar yıkılmasın, aile birliği bozulmasın. Huzurun, sevginin, saygının daim olduğu , insanların birbirini çok sevdiği bir memleket isterim.

Vatan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Vatan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

Vatan sevgisi, içimizdeki sevgilerin en kutsalı ve en anlamlısıdır. Uğruna kan dökülen yer, yeri geldiği zaman yaşamın anlamını kaybettiği ve onu korumak için  ölmek için,  her han hazır olduğun yerdir. İçinde bulunduğumuz bu topraklar, şehit kanları ile sulanan, Anadolu kadının alın teri ile, emeği ile yoğrulan ve anlam kazanan bu topraklar bizim vatansever milletimiz için çok önemlidir. Düşünsenize vatan elden gidiyor, vatan diye bir şey yok. Başka bir ülke geliyor ve senin toprakların üzerinde hakimiyet kuruyor, din elden gitmiş, dil elden gitmiş, kimlik gitmiş …vb . Vatan gitmiş, atalarımızın bin bir emeği ile , kanları pahasına kazandığı o topraklar düşman elinde. Düşünmesi bile zor değil mi? Çünkü insanın vatanı  , ana toprağıdır, toprak anadır vatan.


 

 Ecdadımız, o zor zamanlarında ayağında bir tek çarığı bile olmayan toy delikanlılarımız, Mehmetçiklerimiz, ayakları yalın ayak, üstlerinde hiçbir şey yok, yarı aç, yarı tok ama vatan söz konusu olduğu zaman bunları bile görmüyor gözleri.  Şehit oluyor bu topraklar için o kınalı kuzular.   O yaman delikanlılar, o körpe kuzular, yiğit adamlar bir ailenin belki en küçük çocuğu, bir ailenin belki ilk göz ağrısı ya da bir ailenin sadece tek çocuğu. Ana, babaları gözünü bile kırpmadan gönderiyor onları savaşa. Gidin diyor, gidin ki namus elden gitmesin, onur elden gitmesin, bağımsızlık  elden gitmesin diyorlar o vatansever atalarımız. Böyle bir ecdadın emanet ettiği bu toprakları korumak bizim elimizde değil de kimin olsun.  Bu güzel toprakları, bahar geldiği zaman kuzuların meleştiği, çiçeklerin rengarenk açıp vatanı güzel görünme kavuşturduğu, tohumların ekildiği , birliğin, dayanışmanın alın terinin sevgi ile birleştiği bu toprakları elbette severiz ve ölene kadar da bu vatan topraklarını koruruz. Bizimdir bu topraklar, bizim atalarımızın emaneti, onuru, namusudur.


 

Vatan sevgisi ile ilgili Mustafa Kemal’in şu sözü de bana her zaman yol gösterici olmuştur:

“Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk.




Bizler, gençler olarak bu vatanı korumak için durmadan , yorulmak bilmeden çalışmalıyız. Bağımsızlık elden gitmesin diye çalışırız, çalışmalıyız da her zaman.
 Vatanı kurtarmanın tek yolu, her bir ferdimizin nitelikli eğitim almasından geçer. Eğitime önem vermelidir ülkemin insanları. İlim yolunda, fen yolunda yükselmelidir  bu vatan toprakları. Yerli üretim ön plana çıkmalı, kendi teknolojik buluşlarımızı kendimiz yapmalıyız, ithalattan çok iharacatı kendimiz yapmalıyız ve öyle güçlü bir ülke olmalıyız ki hiçbir ülkenin manda ve himayesi altında hiçbir zaman olmayalım. Çalıştığımız zaman, bu vatanı geliştirdiğimiz zaman işte o zaman sevmiş oluruz bu toprakları. Çalışmaktır vatan sevgisi, yorulmak, alın teri dökme. Sana emanet edilen bu toprakları çalışarak sonsuza kadar korumaktır vatan sevgisi. Kimseyi vatanından ayrı koyma Allah’ım.

Durmadan Devam ettiğin Sürece Ne Kadar Yavaş Gittiğinin Bir Önemi Yoktur Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız.

 "Durmadan Devam Ettiğin Sürece Ne Kadar Yavaş Gittiğinin Bir

 Önemi Yoktur."  Sözünü Açıklayan Bir Yazı​ Yazınız.


İnsan  için  hayatta en önemli şey çalışmak olmalıdır.  Çünkü   çalışmak  insanı meşgul eden, kafasını boş  işlere vermekten kurtaran,  kişinin bir iş sahibi ve sorumluluk sahibi olmasını sağlayan en önemli uğraşıdır. Çalışmayan, boş duran kimseler hayattan zevk almazlar. Durmadan devam ettiğin sürece ne kadar  yavaş  gittiğinin  bir önemi yoktur. Önemli olan az da olsa bir işi devamlı olarak yapmandır.

 

Örneğin  ; Bir öğrenciyi ele alalım. Mehmet adındaki bir öğrencinin iki hafta sonra matematik sınavı vardır. Mehmet , öğretmen  ders anlattığı sürece onu dinlememiş, ödevlerini zamanında yapmamış, planlı ve programlı çalışmamıştır. Matematikten sınav  olacağı  zaman da sınava bir gün kala aklına gelmiştir sınavının olacağı. Bu durum karşısında hemen çalışmaya başlayan Mehmet sabaha kadar uyumadan matematik konularını çalışır.

 

 Sınav sonucu  açıklandığında  ise notu beklenildiği gibi kötüdür. Çünkü iki aylık konuları bir güne sığdırmaya çalışmıştır. Oysa her gün okuldan geldiği zaman az da olsa çalışmaya devam etseydi o sınavdan mutlaka  geçer  bir not alacaktı. Hayat da böyledir işte. Ne kadar çalışırsak o kadar kendimize faydalı oluruz. Bir işi bir anda yapmamız, ya da tüm günümüzü o işe vermek değildir önemli olan. Bir işi az da olsa devamlı yapmaktır. İbadet için de aynı şeyi söylemiştir Hz. Muhammed.  Efendimizin söylediği söz ise şudur:


“ İbadetin az da olsa devamlı olanı makbuldür.” İşte çalışmak için de aynı şey geçerlidir. Bizler yeter  ki  işlerimizi düzenli olarak adım adım yapalım. Başlarda çok muhteşem sonuçlar alamasak da sonunda güzel şeyler ortaya çıkacaktır.









 

Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bir gül bahçesinde tomurcuklanmış gülleri açtıran ve onların rengarenk güllere dönüşmesini sağlayan, emek veren,  ince eleyip sık dokuyan ve sonucunda muhteşem eserler ortaya koyan kişidir öğretmen. Öğretmen , sadece öğretmekle kalmayan, öğrencisine sevgiyi, sevme duygusunu, saygıyı öğreten ve onlara bu duyguları yaşatan kişidir. Öğrencisinin  gelişimi için, onu topluma hazırlayıp geleceğe aydın bir birey haline getirmek için gece gündüz demeden çalışan emektardır öğretmenlerimiz. 


Öğretmenlik meslek olmanın ötesinde çok daha derin anlamlara sahiptir. Çünkü öğretmenlik gönül işidir, coşku işidir, koşulsuz sevme işidir. Bir öğretmen mutlu olduğu zaman, yüzünde tebessüm olduğu zaman bu öğrenciye yansır. Öğretmen mutsuz ise çocuk da mutsuz olur. Öğretmen ve öğrenci arasında ahenk olmalıdır. Bir toplumun ulus olmasını sağlayan kişi de öğretmendir. Öğretmenlik kutsal bir meslektir, çünkü bütün mesleklerin  eğiticisi öğretmenlerdir. İster doktor olun, ister çiftçi, isterse hakim. Bu meslekte çalışanların hepsi öğretmenlerin onlara verdiği  eğitim ve öğretmen sayesinde olmuştur.


Peki öğretmene verilen değer nedir? Bunu hiç sorguladınız mı?  Dört yıllık eğitim fakültesini bitirip nice hayallerle öğretmen olmak için can atan bir öğretmen adayının o koca dört yıl sonunda büyük bir hayal kırıklığı yaşaması, öğretmenliği bitirdiği halde yıllarca köle gibi çalıştırılan ücretli öğretmenler, öğretmenlik eğitimi almadığı halde torpil ile öğretmenlik yapanlar ve asıl hakkın sahibi olan kişilere yer verilmemesi, öğretmen olup maddi sıkıntılar yüzünden geçimini sağlayamayan ve bunun için gece bile olsa ikinci bir işte çalışanlar, atanamadım, ailemin yüzüne nasıl bakarım, eşimin, çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım diye canına kıyanlar, kıymaya çalışanlar  ve daha neler neler…. 


Ne yazık ki ülkemizde öğretmenlere yeteri kadar değer verilmemektedir.  Bir ülkenin en önemli değerlerine, öğretmenlerine yeteri kadar değer verilmiyorsa burada büyük bir problem var demektir. Kimi kendini bilmezler ise öğretmenlerin maaşını ile uğraşmaktadır.  Şu  kadar maaş alıyorlar, aldıkları çok bile, yattığı yerden para kazanıyorlar gibi son derece öğretmenlerin canını sıkan üzücü hadiseler de yaşanmaktadır.


 Öğretmenlik mesleği para ile değerlendirilecek kadar düştüyse vay o toplumun haline. Öğretmenler üzülürse, onlara yeteri kadar değer verilmezse onlar öğrencilerine hangi moralle ders anlatacaklardır, sizce içlerinde ders anlatma hevesi kalır mı? Lütfen öğretmenlere saygı duyalım, onlara hak ettiği değeri gösterelim ve öğretmenleri başımızda taşıyalım.


 Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere, öğretmenlik esleğine verdiği değeri şu sözlerle açıklamıştır:

* “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.”

* “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (bilim, kültür) ordusudur.”

* “*Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.”

 

Öğretmene böyle değer veren Mustafa Kemal Atatürk onları geleceğin neferi olarak görmüştür. Öğretmenlerimizi sahip çıkalım, onların bizi sevdiği gibi biz de onları sevelim ve onlara hak ettikleri değeri verelim.





“Yoksulun Tek Silahı Çalışmaktır. Tembellerin İse Çalışma Günü Yarındır.” Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Yoksulun Tek Silahı Çalışmaktır. Tembellerin İse Çalışma Günü Yarındır.”  Bu Söz  İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Beni hayata bağlayan ve hayattan zevk almamı sağlayan şey işimin olmasıdır. Her insan mutlaka kendine uygun bir işte çalışmalıdır. Çalışma olmazsa, alın teri olmazsa kişiyi mutsuz ve umutsuz bir gelecek bekler. Yoksul olabilirsin, beş parasız olabilirsin . Bunlara takılmamak gerekir. Önemli olan durmadan çalışmaya, üretmeye devam etmektir. Yoksulun silahı çalışmaktır diyen Aziz Nesin, çalışarak, bilime, ilime öncülük ederek ilerleyen kimselerin , başkalarına muhtaç olmayacağını belirtmek istemiştir.

 

 Yoksul insan , dürüst insan çalıp çırpmadığı için, başkalarının malına göz koymadığı için onun yapacağı tek ve önemli şey çalışmaktır. Çalışmaktan, alın teri dökmekten başka bir işi olmamalıdır. Yoksulun çalışmaktan başka seçeneği yoktur. Bir insan namuslu ve dürüst bir yaşam sürmek istiyorsa, insan haklarına, adalete önem veriyorsa ve  her şeyden insanca yaşamak istiyorsa çalışmalıdır. Türkiye’nin en önemli girişimci bilim adamlarından rahmetli Sakıp Sabancı hep şunu söylerdi: “Çalışmak çalışmak çalışmak. Hayatta doyamadığım bir şey varsa o da çalışmaktır.” derdi hep.  Israrla hep çalışmanın önemini vurgulardı. Gittiği her iş ortamlarında bile çalışmanın faydalarını, insanlığa katkılarını anlatırdı. Çalışan insan  başaran insandır. Alın teri ile kazanılan bir paranın değeri ve insana verdiği mutluluğu hiçbir şey ile kıyaslayamam.





 

 

Tembeller ise işlerini hep ertesi güne bırakırlar. Yarın başlayacağım, pazartesi ilk iş günüm olacak, şu sıkıntılar bir geçsin, hayata yeniden başlayacağım gibi boş laflar söyler ve ama bir adım da ilerlemez ve kılını bile kıpırdatmaz. Tembeller böyle söyleyerek günlerini, aylarını, yıllarını veeeee tabi ki en sonunda ömürlerini heba ederler. Arkaya dönüp çok pişman olurlar ama o kişilere aynı hayat yine verilse tembel kalmaya devam ederler. Birileri bize çalış, senin en büyük dayanağın, silahın çalışmaktır diyorsa bunu bir dinlemeliyiz, bu söze dikkat etmeliyiz  ve durmadan çalışmalıyız. Çünkü “Kişinin en büyük sermayesi çalışmaktır” der .Hz. Ömer.

 

Hayvan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Hayvan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanlar ve hayvanlar dost olan iki canlıdır.  Aklını kullanan insan kendisini korumayı bilir ve aklı sayesinde  nerde n zarar geleceğini, nerden fayda sağlayacağını bilir. Hayvanlar ise her ne kadar aklı olmasa da bazı durumları önceden iç güdüleri ile sezer. Çünkü onlara da Allah tarafından farklı özellikler verilmiştir. Hayvanlar; korunmaya, sevilmeye, sıcacık bir yuvaya, bir kap suya yada bir kap mamaya ihtiyacı olan, savunmasız  masum varlıklardır. Dost canlısı olan hayvanlar çoğu zaman insanoğlundan daha vefakardır.

 

 Onlara bir iyilik yaptığınız zaman bunu asla unutmazlar. Size olan sevgisini ve ilgisini size yaklaşarak, çeşitli hareketler ile gösterir.  Örneğin sokakta rastladığım bir kediye bir kereliğine evimdeki sucuktan vermiştim. Kapıdan her çıktığımda işe doğru giderken o kedi beni durağa kadar götürüyor ve ben otobüse bindikten sonrada geri bizim evin tarafına doğru gidiyordu. Zamanla o bana , ben ona iyice alıştım. Ona mama aldım, süt aldım, ciğer aldım. Çok yakın iki arkadaş gibi olmuştuk. Başlarda kedilerden korktuğumu sanırdım ki ama aslında durum  hiç de öyle değilmiş. Zamanla alışıyormuş insan bir hayvana sahip olmaya ve bağlanmaya. Ben de Toto adını verdiğim kediye bu sayede bağlanmıştım.

 

Hayvan sevgisi daha küçük yaşlarda başlar insanda. Kimi çocuklar hayvanlardan korkarken kimi çocuklarda ise zerre kadar korku yoktur. Buda her çocuğun yapısı ile ilgilidir. Durum böyle de olsa aile büyükleri ,   çocuklarına  hayvan sevgisini küçük yaşlarda aşılamalıdır. Bir hayvana dokunamayabilirsiniz, ondan huylanabilirsiniz ama ona zarar veremezsiniz. Çünkü kimsenin o masum canlılara zarar vermeye hakkı yoktur.

 

 Onları korumaktan  başka    onlara sahip çıkmaktan başka daha güzel ne olabilir ki? Bir canlının yaşamasına vesile olma, onu açlıktan, susuzluktan ve soğuktan koruma … Ona bir kulübe yapıp onun da soğuk kış günlerini sıcacık yuvasında geçirmesini sağlamak kadar insana yakışan başka ne olabilir? Yeter ki içimizde hayvan sevgisi olsun, onlara karşı duyarlılık olsun.









İftira İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 İftira İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sözlükteki anlamı;  uydurmak, yalan söylemek, asılsız isnatta bulunmak gibi anlamlara gelir. Dini olarak ise  bir kimsenin yapmadığı, işlemediği bir suçu yapmış gibi göstermek, onun adını lekelemek amacı ile ortaya konulan son derece çirkin bir davranıştır. İnsanı, insani vasıflarından uzaklaştıran karalama biçimidir. Bir insanı hele hele dürüst, namuslu, güvenilir ve başarılı insanları kıskanan, ona leke atmak isteyen  çok sayıda kötü kalpli insanlar vardır  ve ne yazık böyle kimselerin sayısı  da az değildir. Yapmadığın bir şeyi yapmış gibi göstermek, söylemediğin bir sözü söylemişsin gibi kişiyi rencide edecek şeylerin hepsine birden iftira denilir. İnsan hem iyi hem kötü varlıktır. Dil öyle bir şeydir ki nereye çevirirsen oraya döner. İnsanlar ne yazık ki manevi değerlerden uzaklaştıkça  kolayca  iftira atmaya başvurmaktadır.

 

 Hem de yüzü bile kızarmadan ve pişkince. Bunu da rahatlıkla söyleyebilmektedirler. Oysa bizim kültürümüz, bizim maneviyatımız böyle şeylere izin verir miydi hiç. Yok oluyor her şey zamanla. Değerler, gelenek, görenekler ve en önemlisi de maneviyat. Bir insanı lekeleyen, ona iftira atan bir kimseye sözüm şudur:  Gece yatağınızda  nasıl rahat uyuyorsunuz, birinin yapmadığı şeyi yapmış gibi orada burada  üstüne üstelik ballandırarak anlatarak vicdanınızı nasıl rahatlatıyorsanız. Sizce yaptığınız bu yanlış eylem doğru mu? Utanmıyorsunuz değil mi? Utansanız zaten mazlum, dürüst insanlara iftira atmazdınız öyle değil mi? Verecekleri cevapları olmaz elbette. Çünkü bunlar İslam dinini bile hiçe sayan aciz kimselerdir.

 

Gündelik yaşamımızda bile komşular arasında kişilerin birbirine iftira attığını duyarız. Örneğin; Ev sahibinin genç kızı  sınıftaki bir erkek  arkadaşı ile yolda konuşarak eve doğru yürürken içi fesat ve hasetlikle dolu olan komşu,  kızı hemen mahalleliye haber eder. Şu erkekle şöyle gördüm, böyle gördüm diyerek çok sayıda kafadan çeşitli şeyler atmaya başlar.  Milleti de zaten bir şey olsa da biz de inansak der gibi hazırdır ve atılan iftiraya kolayca kanar. Olan genç kıza olur, o kızın psikolojisine, hayallerine ve geleceğine olur. O dilleriniz yanmayacak mı sanıyorsunuz öbür dünyada? Kolay mı gencecik bir kızı bu kadar kolay lekelemek ve yapmadığı bir şeyi ona yüklemek? O genç kız oldu ki gülerek konuşuyor sevdiği arkadaşı ile ya da gerçekten seviyorlar birbirlerini. Bundan kime ne , bu neden o kıskan ve içi fesat olan komşuyu ilgilendiriyor?  Onun amacı kötülük, iftira atmak olduğu için insanları kolayca harcayabiliyorlar. Allah böyle iftira atan kimselerden çocuklarımız ve herkesi korusun. İftira atan mutlaka cezasını  hesap günü geldiği vakit çekecektir.




 

 

 

 

“Kibir Bele Bağlanmış Taş Gibidir Onunla Ne Yüzülür ne Uçulur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kibir Bele Bağlanmış Taş Gibidir Onunla Ne Yüzülür ne Uçulur.” Sözü İle İlgili  Kompozisyon Yazınız.


Kendisini herkesten üstün gören, büyüklenen, gururlanan kimselere kibirli kimseler denir. Kibirli davranış , insanı maneviyattan uzaklaştıran, onu karanlığa götüren ve insanlığından  uzaklaştıran kötü özelliklerden biridir. Kibirli olan kimseler kendilerini diğer kimselerden üstün gördükleri için kimseyi seçmezler, kimse de  onları sevmez. Çünkü kibirli insanla oturup kalkmak kişiyi yıpratır ve kişiyi mutsuz  eder. Kibirli insanlar kendilerini bir şey zanneden zavallı varlıklardır.

 

En önemli özellikleri şunlardır:


 Hata yapmaktan korkarlar ve başkalarının yanında küçük düşeceğim endişesi ile yaşarlar, yani kendilerine güveni olmayan, yaşamda yanlış yapmanın da doğal olacağını bilmeyen topluluktur. Eleştiriye kapalı insanlardır ve eleştiriyi sevmezler, insanlar ile ilişkilerinde mesafeli olurlar ve kimseye güvenmezler, hırslıdırlar ve rekabetten hoşlanırlar, onlara bir konuda öğüt verildiğinde kendilerinin küçük düşürüldüğünü sanırlar, kendilerini dünyanın en akıllısı ve en güzeli sayarlar ve daha bencilce birçok özelliklere sahiptir.


 

Kibir ile hiçbir yere varılmaz ve hiçbir mutlu son da gerçekleşmez. Hacı Bayram Veli bu anlamlı sözünde kibirli insanların kendilerine ve kimseye faydası olmayacağını anlatmak istemiştir. Kibir insanı insan yapan özelliklerden noksan bırakır. Kibirli insanlar kolay kalp kıran, gönül almayan, gönül yıkan acımasız kimselerdir. Oysa Hacı Bayram Veli ve şunu söyler. İnsanın gönlü Kâbe’ye benzer. Lakin gönül ondan da ileridir. Çünkü gönül Tanrı’nın evidir. Tanrı ile gönül arasında perde yoktur. Kâbe nasıl dokunulmaz, mübarek ise gönül de Tanrı’nın tecellî ettiği yer olduğu için mübarektir, ona dokunmayın.” der.


 

 Kibir insanın yakasını kolay bırakmayan bir zillettir. Bir kere o ona kendini kaptıran kolay kolay yakasını kurtaramaz. Allah kibirli kimse olmaktan hepimiz korusun. Kibir ile ne yüzülür, ne uçulur. Kibrin vardığı yer iyilik yerleri değil değildir. Kibrin olduğu yer can yakma, gönül kırma yeridir. Kibirli insanların yanında kimse yer almaz. Onların sohbet ettiği, candan kimseler yoktur. Çünkü onlar yalnızlığı seven bencil kimselerdir.


 

 Kendini diğer kimselerden üstün gören, bilgili gören, daha kültürlü gören bilgisizlerin tekidir aslında. Bir adım bile ileryemez böyle insanlar hayatta. Çünkü ufkunu genişletecek, insanları mutlu edecek bir şey yapmazlar. Bencilce yaşamayı tercih ederler. İnsan kibirli olmamalı, alçakgönüllü olmalıdır. Kendini üstün görmek yerine tevazu sahibi olmalıdır ve insana en yakışan davranış olan insanca yaşamayı bilmektir. Kibir ile ilgili şu söz benim için çok anlamlıdır ve bana hep yol göstermiştir:

 

* "Kalbinde hardal tanesi kadar îman olan hiç kimse, Cehennem’e girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiç kimse de Cennet’e giremez.” (Müslim, Îmân, 148-149).





"Bir Kütüphane Bin Cezaevi Kapatır." Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.

 Bir  Kütüphane Bir Cezaevi Kapatır Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.


Eğitim öğretim yuvalarının en temel taşlarından biri olan yer,  kütüphane denilen ilim yuvalarıdır. Her türlü kitapların olduğu, istediğimiz romanları, hikayeleri, masal kitaplarını, dergileri, ansiklopedileri ve daha çok sayıda kitap türünü burada bulabiliriz ve her birinin sayfalarına dokunarak o sayfaların muhteşem kokusunu içimize çekebiliriz.


Okumak, yaşamın değeridir, yaşamı anlamlaştıran, hayata ne için geldiğimizi bize öğreten , doğruları, yanlışları ile insan olduğumuz bize hatırlatan şey kitaplardır. Kitaplar ile okuyarak, sorgulayarak, eleştirerek öğrenmediğimiz bilgiler öğreniriz. Okuyan insan her şeyden önce merak eden insandır. Meraklı olmak iyi bir şeydir yeter ki amacımıza ulaşabilecek hayaller için kendimize hedefler koyalım ve o hedeflerin de peşinde koşalım.


 

 Okuyan insan,  neler olup bittiğinin farkında olan insan olduğu için her denilen söze hemen inanmaz. Önce bir araştırır, doğru olup olmadığına emin olduktan sonra anlatılan bir şeye inanır. Okuyan insan , kendini bilirse o kişide okumak daha da  bir anlam kazanır. Kişi gerçek anlamda okumaya, insan olmaya önem verdiyse iyi bir insan olur. İyi olan insan da kitaplar sayesinde çok şey öğrenir.



Cahil olmaz, merhametli olur, kültürlü olur ve başkalarına zarar vermez. Başkalarına zarar vermeyen , nitelikli insanların , bilinçli eğitimli insanların olduğu toplumlarda da hapishaneye yani cezaevlerine ihtiyaç kalmaz. Çünkü kimse suç işlemediği için buna gerek duyulmaz. Durum böylece olunca da okuyan toplumların insanları mutlu ve huzurlu olur. O toplumda dayanışma olur, işbirliği olur. İnsanların tartıştığı konular ilim ve bilim ile ilgili olur.  


 

Okuyan toplumlarda suç oranı azalır,  kadın cinayetleri, hırsızlık olayları, gasp olayları ve daha birçok şey yok olmaya başlar. Çünkü okumak, gerçek anlamda iyi bir insan olmaya niyetlenmek kişinin ahlakını güzelleştirir. Okuyan insan başkalarının hakkını yemez, adaletli olur, eşitliği savunur ve  kötü olaylara karışmaz. Alın terine , emeğe saygı duyan bilinçli toplumlar yükselmeye , ilim ve fen yolunda zirveye çıkmaya ve zirveden inmemeye de devam eder. Hapishanelerin yerini eğitim ve öğretim yuvaları alır. İşte tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak şuna çok dikkat etmeliyiz. Çocuklarımız, en değerli, geleceğimizin aydınlarını küçük yaşlardayken kitap okumaya, iyi insan olmaya alıştırmalıyız. Onları olduğu gibi kabul etmeli, merak ettiği konuları onlara anlatmalı ve onları güzel davranışlara yönlendirmeliyiz.




 

 Küçük yaşta atılan güzel ahlakın temeli ve eğitimin temeli o çocukların gelecekte kötü işler yapmasını engelleyecektir. Çocuklarına kötü örnek olan, onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmayan, onları iyi bir ahlakla yetiştirmeyen ve ona iyi bir model olmayan anne ve babalar da o minik yavruların geleceğine büyük bir darbe vurur. Bugün hapishanelerde çok sayıda gençler, yetişkinler vardır. Bunların birden çok sebebi vardır ama en önemli sebeplerinden biri de aile ortamının, yetiştiği çevrenin onun bu hale düşmesine neden olan etkenlerden biridir. Zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile hareket ederek oradaki gençleri tekrar topluma kazandırmalı, iyi işler yapmaya yönlendirmeliyiz.

19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Gazi demek;  Bir savaş çıktığında o savaşa giden ve düşmanla çarpışan, savaştan sağ olarak geri dönene, zafer kazanan kimsedir.

Bugün bu topraklar üzerinde özgürce  yaşayabiliyorsak, geceleri yatağımıza güven içinde gidebiliyorsak, sabah kalktığımızda işimize gidebiliyorsak ve her şeyden önemlisi güvenilir bir vatan toprakları altında bulunuyorsak işte bunu borçlu olduğumuz kimseler vatan için canını feda etmiş şehitlerimiz ve vatan için düşmanla çarpışıp zafer kazanan gazilerimiz sayesindedir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz vatanımız için düşmana göz açtırmamışlardır.


 

 Bu uğurda ölen şehitlerimiz, yaralı kalan gazilerimiz bizim hakkını ödeyemeyeceğimiz değerlerimizdir. Gazilere toplum olarak her zaman saygı gösterilmelidir. Canını feda etmek için düşmandan korkmamış vatanın bu cengaver evlatları, her zaman başımızın üstünde taşınmalıdır. Devletimiz gazilerine, gazilerimize gereken değeri vermeli ve vermeye de devam etmelidir. Onların sadece maddi desteğe aynı zamanda manevi desteğe de ihtiyacı vardır. Toplumda bazı kendini bilmez kimselerin gazilerimize karşı tutumları hiç doğru değildir. Onların maaşlarına göz koyan, onların ücretsiz faydalandıkları şeyleri kıskanan kimi kendini bilmez kimselerin de bu yanlıştan bir an önce dönmesi gerekir.





Onlar olmasaydı biz olmazdık, onlar olmasaydı bu vatan toprakları bugün sömürgeci İngiltere, Fransa vb.  gibi devletler yaşar ve manda altında yaşamaya devam ederdik. Şehitlerimizin ve gazilerimizin çocukları da baş üstünde tutulmalıdır. Emanete gözümüz gibi bakmalı ve vatanımızı korumak ve geliştirmek için hep birlikte seferber olmalıyız.

Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat Edersiniz ?

 Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat   Edersiniz?


Yaşam, iyisi ile kötüsü ile çabuk biten bir ömürden ibarettir.  Yaşadığımız süre içinde de tek başımıza yaşamak oldukça sıkıcı olur. Bu sıkıcılıktan bizi kurtaracak olan kişiler ise bizim en yakınlarımız, can yoldaşı diyeceğimiz arkadaşlarımız, dostlarımızdır. Ailemiz zaten önceliğimiz olduğu için onu saymıyorum bile. Dostlar bir telefon kadar bize yakın olan, nerede olursa olsun başımıza kötü bir olay geldiği zaman hemen yanımızda olmaya çalışan fedakar ve vefakar kimselerdir. Acılarımızda üzülen, mutlu olduğumuz anlarda bizimle mutlu olan cana yakın, insan gibi insan olan kimselerdir.


Dostlarımı seçerken şunlara dikkat ederim.


Dost dediğin kişi ilk olarak beni her halimle olduğu gibi kabul etmelidir. Benim fiziksel görünümüm ile alay etmeyen, beni insan olduğum için, iyi biri olduğum seven kişi olmalıdır.  Dost dediğin kimse ön yargılı olmamalıdır. İnsanların arkasından sürekli konuşan, onları bana kötüleyen, olur olmaz kimileri hakkında kafasından çeşitli yakıştırmalar yapan kimseyi kesinlikle dost olarak yanıma yaklaştırmam. Bugün başkası hakkında olmayan şeyleri konuşan yarın bana da iftira atar. Onun için boş ve çok konuşan dedikoducu kimselerin yanından bile geçmem. Herkese mavi boncuk dağıtan kimseleri dost olarak görmem. Bana ayrı, benim düşmanıma ayrı tavır ve tutum içinde olan, arkamdan kuyumu kazanları asla yakınımda bulundurmam.

 

Güvenilir olmalıdır. Hepsi çok önemlidir ama güvenilir olmak, emin olmak, kuşkuya kapılmadan ona her şeyini anlatabilmek… İşte benim dostum böyle olmalıdır. Dost denilecek kişide aradığım diğer bir husus ise  her şeye hemen inanmayan  kişileri severim. Gözü açık, geleceği tahmin edebilen, ileri görüşlü… vb.  İnsanların her zaman iyi olmadıklarını bilmeli, iyi niyetini kötü insanlara kesinlikle ihmal ettirmemelidir. Yalancı olmamalıdır. Dürüst olmalıdır.  Kıskanç biri olmamalıdır. Kıskançlık yerine örnek almaya bakmalıdır. Çünkü ben de başarılı olan insanları kıskanmam ve onları örnek almaya çalışırım. Çok önem verdiğim bir şey de dostumun güler yüzlü, anlayışlı ve hoşgörülü olmasıdır. Gülümseyen, tebessüm eden kişiler o kadar hoşuma gider ki. Samimi bir gülümseme, içtenlik en çok da dostlara yakışır zaten.





Dostum beni uyarmalıdır. Başarılı alanlarımı zaten bilir  ve mutlu da olur. Asıl önemli olan hatalarımı bana beni kırmadan diyebilmektir. Bana sürekli iltifat etmek yerine beni koruyan, kollayan , yeri geldiği zaman hatalarımdan dolayı beni uyaran kimseleri dost olarak seçerim. Dost olarak adaletli insanları severim. İnsan haklarına önem veren, haksızlık karşısında susmayan, mazlumun, yoksulun yanında olan kimseler benim için zengin bir hazine gibidir. Açık görüşlü,  aydın, okuyan, araştıran ve üreten insanları dost olarak seçerim.  Başarmak isteyen, azimli insanları, başarılı insanları dost olarak seçeyim ki ben de bir nebze de  olsa onlardan bir şeyler öğreneyim. Kendimi geliştireyim ve içinde yaşadığım dünyaya faydalı olayım.  Mesela içi boş insanları dost olarak seçmem. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun kitap okumayan, vaktini boş işlerde harcayan insan beni de harcayacaktır eminim buna. Onun için araştıran, sorgulayan, çalışan insanları takibe alırım ve dostumu da onların arasından seçerim. Türkü söylemek, dinlemek benim için çok önemlidir. Müziği seven insanları severim. Müziği seven insanlar genelde cana yakın olan kimseler oluyor, duyguları oluyor,  duyarlılıkları oluyor hayata.


Sokak hayvanlarını koruyan, doğadaki hiçbir canlıya zarar vermeyen kimseler eminim iyi insanlardır. İçinde şefkat ve merhamet sahibi olan kimseler benim için çok kıymetlidir. Yetimi, öksüzü sevindiren, onları mutlu eden kişileri zaten dost olarak görürüm. İçinde nefret olmayan, iyiliğe dair ne varsa, güzelliğe dair ne varsa bunu yansıtan ve çevresindeki kişileri de mutlu etmeye çalışan bencil olmayan kimseleri dost olarak seçerim. Dostluk ile ilgili şu anlamlı söz benim için her zaman yol gösterici olmuştur:

* “Yarasından taze kan sızan gönül ehline dostların yüzünü görmek merhem gibidir.” Mevlana Celaleddin Rumi.

 

Çalışmanın Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Çalışmanın Önemi  İle  İlgili  Kompozisyon Yazınız.


Dünyayı, dünyamızı sıkıcı olmaktan kurtaran, insanın yaşamak için sebebi olan, yeme içmenin bile onun sayesinde tadı olan, anlamı olan şeydir çalışmak.Çalışmak boş durmaktan bin kat daha faydalıdır. İnsan çalışınca yaşamanın anlamı olur. Çalışan kişi  zihnini,  ruhunu aktif tutan kişidir. Kendini geliştiren, öğrenmekten, merak etmekten vazgeçmeyen kimsedir.   Yüce Allah’ın bizi yaratma sebebi de bu değil midir aslında.


 Çalışmak, okumak, öğrenmek ve   bundan   asla vazgeçmemek. Çevremize de baktığımızda çalışan insanın mutlu ve huzurlu olduğunu görürüz. Çalışan insanın veren el olduğunu, maddi sıkıntılar yaşamadığını, hayata umutla sarıldığını, geleceğine güvenle baktığını görebiliriz.


Kimseye muhtaç olmamak için hem dünya için çalışmak, Yüce Allah’a şükretmek için ahiret için çalışmak… İbadetlerimizi yerine getirmek, yoksul olana yardım etmek, şefkatli ve merhametli olarak kazandıklarımızın bir bölümünü hayır işlerinde harcama da dünyanın en güzel çalışması ve en faydalı işidir. Çalışan insan güçlü olur, kendine güveni olur.


Çalışmayan ,  çalışmayı sevmeyen,  üşengeç insanlar ise başkalarına muhtaç kalır. Geriye dönüp pişmanlıklar yaşar ama zararın neresinden dönülürse dönülsün tekrardan çalışmaya başlamak yine büyük bir adımdır. Çalışmayan insanın işi gücü boş dedikodulardan ibarettir, ya da zaman öldürmek için bir yerlerde vakit geçirmektir. Kendisine faydası olmayanın kimseye faydası olmaz. Bunun için çok çalışmalı ve  kimseye  muhtaç  olmamak için elimizden gelen işleri yapmalıyız.





 

 

Türklerde Konukseverliğin Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Türklerde Konukseverliğin Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Konukseverlik (misafirperverlik) Türk kültür ve geleneğinin önemli bir parçasıdır. Dinimiz de misafire ve misafirperverliğe çok önem vermiştir. 


Değerli öğretmenim ve sevgili arkadaşlar!

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in sözleri bu anlamda ,bizlere yol gösterici olmuştur.


Misafirperverlik ile ilgili efendimizin şu sözleri  bize yol göstermiştir:


* “Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üçüncü bir kişiyi, dört kişilik yiyeceği olan beşinci ya da altıncı bir kişiyi misafir etsin!”

* ““Misafir ağırlamayan kimsede hayır yoktur.”

 

 Ecdadımız misafire önem verdiği için yol üzerine hanlar, kervansaraylar ve hamamlar yoksulları, garipleri, kalacak yeri olmayanları  buralara davet edip onların güzel bir gün geçirmesini sağlamışlardır. Türkler;  evine gelen misafire elinden geleni yapan ve evinde ne varsa ortaya koyan sevgi dolu ve paylaşımcı bir millettir. Ben,  bizim toplumumuz kadar cömert ve konuksever bir millet tanımadım. Dünyada da ülkemizin , insanlarımızın ne kadar cömert olduğu bilinmektedir. Bunu ülkemize gelen turistlerin ağzından da bizzat duyabilirsiniz. Diğer ülkeler daha çok ben merkezli düşünce sistemi ile hareket ederken bizim toplumuzu biz anlayışı, bencillikten uzak hareket etmektedir.



 Kıymetli arkadaşlarım!

Eve gelen misafir Tanrı misafiri  olarak kabul edilir. Misafir bereketi ile geldiği için ona çok kıymet verilir. Planlı gelen misafirler için her türlü hazırlıklar yapılır, envai çeşit yemekler, tatlılar, kuru yemişler, içecekler hazırlanır ve misafir en iyi şekilde ağırlanmaya çalışılır. Biz de önemli olan misafiri mutlu edip gönderme düşüncesi hakimdir. Bir anda gelen  (hazırlıksız) misafire ise ev sahibi o anda evinde ne varsa onu hazırlar ve gelen misafir aç gönderilmez, ona karşı hürmet edilir, saygıda kusur olmaz. Çünkü biz insana, insanlığa çok önem veren bir milletiz. Gelen kişilere güler yüzlü davranılır, hal ve hatır sorulur. Çocukları varsa çocukları ile ilgilenilir, gelen misafir ev sahibine hediye getirir  ve ev sahibi mutlu olur. Ev sahibi de giderken ona küçük hediyeler verir ve karşılıklı sevgi ve coşku  dolu bir gün geçirilmiş olur.

 

Şimdi Anadolu’nun hangi köyü  olursa olun habersiz bile gittiğiniz zaman,  köydeki seksen yaşındaki nine bile evinde fazla yiyeceği yoksa bile önünüze iki yumurta kırar, ineğinden sağdığı sütten ikram eder, olmadı evindeki tavuğu kesip yine gelen kişiyi boş göndermez, mutlu gönderir. Misafirperverlik bizim kanımıza işlemiştir. Sevmek, merhametli olmak, paylaşmak, zor olana sofranı açmak bizim kültürümüzdür. Kültürümüzün bu güzel adetleri unutulmamalı ve yaşamaya, yaşatılmaya devam ettirilmelidir. Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim, saygılar.

“Niyet İnsanın Pusulasıdır .” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 " Niyet İnsanın Pusulasıdır .” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsan,  kalbini elinden geldiğince temiz tutmalıdır. Çünkü insanın niyeti neyse eline geçecek olan da odur. İyi niyetli insanlar kimseye karşı kötülük düşünmeyen, affetmeyi bilen,  kurnazlık yapmayan kimselerdir. Kötü niyetli olan kimseler ise iyi niyetli olanların aksinedir. Kötülük isterler, ve kötülükten beslenirler. Moral bozmayı, can acıtmayı iyi bilirler. İnsanın bir kusuru olduğu zaman bunu başkalarının yanında açıkça söylemekten hiç çekinmezler.

 

 Kişiyi başkalarının yanında rezil etmekten, utanç durumuna düşürmekten zevk alan zavallı kimselerdir böyle insanlar.  Her şeyi yanlış anlayan kimselerdir. Onlara iyilik ettiğiniz zaman bile bundan şüphelenip altında başka şeyler ararlar. Çünkü kalpleri kin ile doludur, kıskançlık ve sevgisizle doludur. Kendileri kötü olduğu için başkalarını da kendi gibi zannederler.

 

Niyeti bozuk olan kimse yaptıkları ile yüceleceğini zanneder fakat olay hiç de öyle insanların istediği gelişmez. Kötü kimselerin aklından geçirdiği sinsilikler, akıl oyunları er geç ortaya çıkar ve başkasına kötülük yapayım derken bomba kendi ellerinde patlar. Yani pusula kendilerine döner ve kötü niyetlerinden dolayı da kimse tarafından sevilmezler.

 

Böyle insanlara ne saygı duyulur ne de sevgi. Çevresindeki insanlar  kötü niyetli kimselere güvenmez. İnsan elinden geldiği kadar iyi niyetli olmaya çalışmalıdır, kendine olmayan bir başkasında olan iyi şeyler, mutlulukları, sevgiyi, saygıyı kıskanmamalıdır. Kendindeki hataları düzeltip iyi niyetli insan olmaya çalışmalıdır.





Niyet ile ilgili şu söz de çok önemlidir.


* “ Niyeti kötü olanın attığı ok kendine döner. ( Hz. Ali)

* “Nereye baktığınız o kadar önemli değil oraya nasıl baktığınız önemli. Çünkü hayat niyete göre şekillenir ve  baktığınız yerde olanı değil, görmek istediğinizi görürsünüz.”

Yardımlaşma İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 Yardımlaşma İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.


İnsanı insan yapan önemli değerlerden biri de onun şefkat ve merhamete sahip olmasıdır. Merhametli olan insanlar nerede zor durumda olan biri varsa ona yardım eder ve bundan da büyük mutluluk duyar. İnsan sadece kendini düşünmemeli, başka insanların da yardıma ihtiyaç duyabileceğini bilerek onlara da elinden gelen desteği sağlamalıdır.

 

Sevgili öğretmenim ve değerli sınıf arkadaşlarım!

Sizler zor durumda kaldığınız zaman birinden yardım aldınız mı? Aldıysanız kendinizi nasıl hissettiniz? Ya da maddi ve manevi problemleri olan birinin yanında olup ona destek verdiniz mi? Tüm bunları yaptığınız zaman kendinizi nasıl hissettiniz. Bence çok iyi hissetmişsinizdir. Çünkü kendinize yapılan bir iyilik kişiyi daha mutlu eder ve arkasında ona güveneceği insanların olması da kişiyi mutlu eder öyle değil mi?

 

Kıymetli dinleyiciler!

Yardımlaşma demek aynı zamanda  bir başka kişi için verilen emek, dökülen alın teri demektir. Başkalarına yardım eden ve kendi de zor durumda olduğu zaman başkalarından yardım alan kimseler hayatta mutlu olur. Yardımlaşmak kişilerin birbirleri ile iletişimini daha da güçlendirir. İnsanlar arası sevgi, saygı ve dayanışma ortaya çıkar. Yardımlaşmanın olduğu toplumlarda merhametli çocuklar çıkar, merhametli gençler ortaya çıkar.  

 

Paylaşmanın olduğu yerde toplumsal birlik de sağlandığı için devlete büyük kolaylık sağlanmış olur. Yardımlaşmanın olduğu yerde çok olumlu gelişmeler de sağlanmış olur. Örneğin; zor zamanlar geçiren bir kişiye yardım edildiği zaman o da kendine geldiği zaman, o kötü günleri atlattığı zaman başka birisine yardım eder. Yani yardımlaşmak kişinin aynı zamanda empati kurma becerisini de geliştirir ve böylece topluma bir katkı daha sağlanmış olur. Güven ortamı ortaya çıkar. Böyle olduğu zaman da millet ya da millet daha güçlü olur ve o milleti kimse kolay kolay yıkamaz.


Yardımlaşmanın önemi ile ilgili şu hadisi şerif çok anlamlıdır:


*“Resûlullah(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et." Bunun üzerine birisi, "Ey Allah'ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?" dedi.


 Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: "Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır."


Yardımlaşmak ile ilgili atasözlerimiz de vardır:


Bunlardan bir kaçı ise şöyledir:


* “ Bir elin nesi var; iki elin sesi var.”

* “ Birlikten kuvvet doğar.”

* “El el ile, değirmen yel ile. “

 

Sevgili dinleyiciler!

Yardımlaşma ile ilgili şu özdeyiş  de çok güzeldir. Bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum:


 * “Minnet sahibinin ihtiyacını görmek dostluk kapısının anahtarıdır. Abdullah el Basri.


İşte tüm bunlarda dolayı her zaman iyilik yapmalıyız, kalbimizi temiz tutmalıyız ve yardımlaşmadan asla kaçınmamalıyız. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım.