Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sonbaharın Gelişi İle İlgili Kompozisyon

 Sonbaharın Gelişi İle İlgili Kompozisyon


Havaların hafiften hafiften soğuması ile, yaz güneşinin  artık eğik açılarla gelmeye başlaması, doğadaki rengarenk ağaç   görüntülerinin yerini  yeşilden  kahverengi ve sarı renge bırakması ile sonbaharın gelişi de başlar. Sonbahar her insanda farklı duygular ve izlenimler uyandırır. Bir çiftçi için verimli geçen bir yıl sonunda alacağı gelirin sevinci, toprağın son kez sürülmeye başlaması ve gelecek yıla hazır hale getirilmesi, bir şairin gözünden hüzün mevsimi,  bir başkası tarafından ayrılık mevsimi, solma, canlılığını yitirme mevsimidir diye daha çok sayıda örnek verebiliriz.


Bir öğretmenin ilk atama yerinde görevine umutla, mutlulukla başlaması, bir öğrencinin uzun bir tatilden sonra ilk zil sesine hasret kalması ve hasretinin sonbahar ile sona ermesi, toprağın suya olan özleminin giderilmeye çalışılması, toprak ananın yağmurlarla birlikte gelecek yıla daha bereketli olacağım demesi vb.dir.

 

Hareketliliğin, toparlanmanın farklı bir canlılık ve telaşın olduğu mevsimdir güz mevsimi. Son işler, son hazırlıklar yavaş yavaş sona ermeye başlar. Önümüz kıştır artık onun için eli çabuk tutmak gerek. Anneler son bir hızla ve iştahla kışa hazırlık yapar. Turşular kurulur, tarhanalar kurutulur, menemenler yapılır, kışlık bamya ve yeşil fasulyeler haşlanarak buzluğa ya da kurutularak çatıya konulur. Kuş burunu reçeli yapılır, salçalar  kaynatılır, üzüm bağlarındaki üzümler toplanarak koca bir tenekede ezilerek suyu çıkarılır ve kışın tahinle yiyeceğimiz o lezzetli mi  lezzetli pekmezler kaynatılır …vb.

 

Sonbahar ağaçların yapraklarını dökmeye , yaprakların rüzgar ve yağmurlar ile yere düşmeyi beklediği aydır. Kişinin kendine yeni hedefler, yeni umutlar koyduğu aydır. Yeniden hareketlenmenin,

 Yeniden dirilişin ve azmin ayıdır aslında sonbahar.




 





Kadına Şiddet İle İlgili Uygun Başlık Bularak Kompozisyon Yazınız.

 Kadına Şiddet İle İlgili Uygun Başlık Bularak Kompozisyon Yazınız.

 Kadın Şiddetinin  İnsanlığa Verdiği Zarar


Toplumda  en çok cefayı çeken, sevdikleri için her türlü fedakarlığa katlanan, yeri geldi mi erkeği ile savaşa bile katılmaya hazır olan kahraman ve kıymetli kadınlarımızdır. Sadece savaş anın da mı? Elbette hayır. Kadınlarımız her iş kolunda becerikli kimselerdir. Kadınlarımızın bunca emeğine , bunca alın terine rağmen  onlara işkence yapan, acı çektiren kimseler dışarıda elini kolunu sallayarak  gezmektedir.  


Şiddet adı üstünde kötü bir kavramdır. İnsana karanlığı, dinmek bilmeyen öfkeyi ve acıyı çağrıştırır. Şiddet ister psikolojik, ister sosyolojik isterse fiziksel olsun  bunların hiçbir anlamı yoktur. Çünkü hepsi de aynıdır ve hepsi de insanda tramva yaratır. Kadına şiddet, kadına kalkan el bir erkek tarafından yapılıyorsa bu son derece aşağılık bir davranıştır. 


Erkeğe yakışan kadını korumak, kollamak ve ona kibar davranmaktır. Kadınları dövün, vurun, yaralayın. Bizler de film seyreder gibi seyredelim. Yok öyle bir dünya. Şiddetin her türlüsüne açıkça tepki göstermeliyiz, susmamalıyız. Unutmayalım ki rahmetli gazeteci  Uğur Mumcu’nun şöyle bir sözü vardır: 

İnsan sadece konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludur.”  Kadına yapılan şiddete bugün susanlar , tarafsız kalmaya çalışanlar yarın aynı şey kendi başına geldiğinde halinden şikayet etmesin. İşte tüm bunlar için susmamak gerekir, şiddete hayır demek gerekir. Kadına şiddet hemcinsi tarafından yapılırsa işte bu kadınlar adına daha da utanç verici bir durumdur. Bu konuda çok önemli bir konuya değinmek istiyorum. Özellikle erkek çocuğu annelerine söyleyecek birkaç sözüm olacak. 

Sevgili Anneler!


Sakın ola ki erkek çocuklarınızı kaba ve eğitimsiz yetiştirmeyin. Erkektir yapar, erkektir bir şey olmaz vb. gibi anlamsız ifadeleri bir kenara bırakın ve çocuklarınızı insan olmak için yetiştirin. Onlara sevgiyi, merhameti, küfürlü davranışlarda bulunmamayı öğretin. Burada bu görev sadece anneye düşmemektedir. Babaya da  çok büyük sorumluluklar düşmektedir.


 Baba çocuğuna model olmalı ve ona ilk olarak güzel ahlakı, insan ilişkilerini öğretmeli ve kendi davranışları ile ona model olmalıdır. Bugün kadına şiddet ile ilgili olaylara baktığımız zaman şiddet uygulayan  kişinin geçmişi incelendiğinde ailede büyük problemler olduğunu görmekteyiz. Tabi ki istisnai durumlar da olabilir. Ailesi iyi örnek olan çocuklar ve ailesi kötü örnek olan çocuklar arasında uçurum vardır. Bunu dışarıdan görmek bile mümkündür.


Kadınlar bir güldür, onlar sevgi ister, ilgi ister. Onları korkutarak, onlara zarar vererek ve onların canını yakarak hiçbir yere varılmaz. Kadına şiddet insanlığın en büyük ayıbıdır ve en büyük acizliğidir bana göre. Kadınlar nadide bir çiçektir. Onları kırmayın, üzmeyin. Anne ve babasından aldığınız zaman onlara verdiğiniz sözü unutmayın. Yazık değil mi kıydığınız canlara, geride bıraktığınız öksüz yavrulara?


 Bunların hesabını nasıl vereceksiniz? Yarın çocuğun sormayacak mı baba annem nerde, annemin gözü neden morarmış, annem neden  ağlıyor? Kim verecek tüm bunların hesabını. Tabi ki şiddet uygulayan sen! Yapılan yanlışlar olsa da zararın neresinden dönülürse kardır. Bunun için kendinize gelin şiddete meyilli kimseler lütfen! Bırakın kadınlarla uğraşmayı, onları göklere çıkarın, sevin ve hak ettikleri değeri verin. İşte o zaman son bulur insanlığa verilen zarar .  Lütfen kadınlarımıza el kalkmasın artık, onlara kalkılan her el kırılmalı ve gerektikleri her ceza da verilmelidir.




 

 

Cömertlik İle İlgili Kompozisyon

 Cömertlik İle İlgili Kompozisyon

 

Dünyada cömert olmak kadar , güzel gönüllü olmaktan başka güzel bir şey görmedim ben.  Eli bol, gönlü bol, yüreği temiz insanlar lazım hepimize. Cömertlik de işte bu kelimelerin hepsini içine alır. İnsanlara karşılıksız yardım eden,  nerede bir dara düşmüş varsa o kişinin arkasında duran, bir yetimin, bir öksüzün başını  okşayıp  rahmetli Barış Manço’nun şarkı sözünde geçtiği gibi onları ipekten giydiren, hali vakti yerinde olmayan bir yaşlıyı ziyaret eden, sohbet edecek kimsesi olmayanla sohbet eden ve insanların gönlünde taht kuran kişidir cömert insandır. Aslında adam gibi adam deriz ya.  İşte cömert insanlar için bu söz tam da yeridir.

 

Cömertlik sadece çok zengin olmak demek değildir. Bazen uzun süre görmediğin  anneni ziyaret edip  onun  elini öpüp ona onu sevdiğini söylemen, kimi zaman  yıllardır görmediğin ilkokul öğretmenini bulup onun halini , ne durumda olduğunu sorup ona küçük bir hediye alman, ya da iflas eden zengin bir iş adamının yanında olup onun bu en zor ve en kötü gününde yanında olup onu dinlemen , onu anlamandır cömertlik. Yani bir kişiye zaman ayırmandır, onunla dertleşmen de bir cömertliktir aslında.  Çünkü zaman ayırmak, birini sevgi ve saygı ile dinlemektir cömertlik. Değer vermedir, hor görmemedir, olduğu gibi kabul edebilmek, hoşgörü ile yaklaşmaktır aynı zamanda cömertlik.


 Cömertlik yalnız zengin kimseye de özgü bir durum değildir. Kimi yoksul insanlar kimi varsıl kimselerden daha yürekli ve daha cömerttir. Örneğin;  zengin bir kimsenin evine gittiğinizde yiyemediğiniz yemekleri hazırlar size o yoksul deyip belki de ondan hiç beklemediğiniz insan. Yolda kalmışa, yoldan gelmişe evindeki iki yumurtasını kırıp yanına çay , ekmek ve peynir koyup zorda olanın karnını doyurmaktır cömertlik.


İnsan Allah’ın kendisine verdiği nimetlere şükretmeli, kendine yetenin fazlasını yoksullara dağıtmalı, merhametten uzaklaşmamalıdır.  Kainatın sahibi, bizi yaratan, bize can veren Yüce Allah  da cömert olan kimseleri sever. Cömertlik ile ilgili Hz. Muhammed Mustafa ( Sevgili Peygamber Efendimiz) şu güzel sözü söylemiştir:


“Cömertlik, dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa, bu onu cennete götürür. Cimrilik ise, dalları dünyaya uzanmış cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Kim de, onun dallarından birine tutunursa, bu da onu cehenneme çekip sürükler."




Arkadaşlığın Önemini Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız.

 Arkadaşlığın Önemini Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız.


Hayatta insanın ailesinden sonra   ona destek olan, onunla güzel vakitler geçiren, her anında yanında  olan kişi,  arkadaştır.  Arkadaşlık öyle kuvvetli bir bağdır ki yeri gelir kardeşinize, annenize, babanıza anlatamadığınız duygularınızı sadece arkadaşlarınızla ya da arkadaşınızla paylaşmak istersiniz. Çünkü arkadaşlık kişilerin birbirine bağlılığıdır, sadakatidir, vefasıdır.

 

İnsanın iyi ve kötü günleri vardır ve elbette bu iyi ve kötü günler olmaya da devam edecektir. Çünkü yaşamın içinde ne mutluluk sonsuza kadar sürer,  ne de mutsuzluk.  İşte böyle zamanlar da en çok ihtiyaç duyacağımız, bize güven veren, bizi anlayan ve bizi yargılamadan dinleyen arkadaşlara ihtiyaç duyarız. Onlara anlatırız dertlerimizi, onlarla paylaşırız güzel ve en mutlu olduğumuz günlerimizi.

 

Arkadaş dediğin kişi her şeyden önce güvenilir ve sağlam kimse olmalıdır. Sır saklamayı bilmeli, kötü günlerinde yüzüstü  bırakıp gitmemelidir. Maddi ve manevi zor günler geçirdiğinde yanında olmalıdır, işi bitince eyvallah dememelidir ama bunu yapan sayısı  da çok azdır. Ne yazık ki günümüzün arkadaşlık dünyası o kadar çıkara dayalıdır ki ilişkiler iki dakika içinde başlamakta, iki dakika içinde de bitmektedir.

Hiç tanımadığımız biri ile hemen samimi olmaktayız, ya da hemen tartışmaya  başlamaktayız. Hal böyle olunca da insan ilişkileri de tuhaf bir görünüm almaktadır. Öncelikle arkadaşımızı iyi seçmeli, kim olduğunu, nasıl bir karakterde olduğunu zaman içinde onu gözlemleyerek öğrenmeliyiz. Yani arkadaşlık da sabır ister.

 

Zaman içinde kurulan arkadaşlıklar güvenin de sağlanmasıyla kalıcı olmaya başlar. Böyle olunca da arkadaşlık ilişkileri daha bir anlam kazanır ve  keyifli ve güzel günler başlar.  Arkadaşlar zorunlu sebeplerden dolayı şehir  ya da ülke değiştirseler bile aralarındaki bağı asla koparmazlar. Ben öyle arkadaşlar tanıyorum ki bir yıl hiç birbiri ile konuşmamış olsun bir araya gelince sevginin , saygının ve eskisi samimiyetin hiç kaybolmadığını gördüm. 




 

İşte böyle arkadaşlar lazım hepimize. Hemen her şeye darılan, alınganlık gösteren, sürekli beklenti içinde olan kişilerle arkadaşlık kurulmaz. Arkadaşlık karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbete dayanır. İşte tüm bunlar olduğu zaman arkadaşlık ömür boyu ahirete kadar sürer. Siz yeter ki kalpten , iyi niyetli kimseler olun  ve arkadaş olarak da böyle kimseleri seçmeye çalışırsanız üzülmezsiniz.

“Eğitim, Kıvılcımla Ateş Yakmaktır, Boş Bir Kabı Doldurmak Değil.” Sözünü Açıklar mısınız?

 

 “Eğitim, Kıvılcımla Ateş Yakmaktır, Boş Bir Kabı Doldurmak Değil.” Sözünü Açıklar mısınız?

 

Eğitim bir toplumu ayakta tutan, o toplumu güçlü kılan en temel hizmetlerden biridir. Eğitimin niteliğine önem veren milletler her zaman ayakta kalmış, nerede eğitime önem vermemiş, eğitimi dışlamış ve kalıp yargılara takılıp kalan millet varsa, o millet ya da milletler de gerilemeyi, dağılmayı hak etmiştir.


 Eğitime  gerçek anlamda önem veren ülkeler,  çocukların önüne hazır bilgileri koyup haydi yavrum otur ezberle şunları, bu kitabın dışındaki diğer bilgiler doğru değildir, yorum yapamazsın, eleştiremezsin, sorgulayamazsın demezler. Aksine kitabın içine hazır bilgiler koymazlar. Kitaptaki veriler çocuğun kendi emeği ile bilgiye ulaşmasını sağlar, çocuk kendi araştırır, irdeler ve öğretmenlerinin de yönlendirmesi ile amaçlarının peşinde, tutkularının peşinde koşar.

 



Eğitim işi başta küçük adımlarla başlar. Nasıl ki küçük bir kibrit tanesi koca bir alanı bir anda yakarsa eğitim de işte böyledir. Başta küçük gibi görünen çalışmalar , çocukların hedeflerine yönlendirilmesi ve kendi çalışmaları ile çok büyük olur. Yani bu sözden kasıt çocuğa balık vermeyin, balık tutun sözü ile eş değerdir. Okulda verilen eğitim de çocukların ilgi, istek ve yeteneklerine göre olmalıdır.  Çocuğa hiçbir katkısı olmayan, hazır basmakalıp bilgiler çocuğa fayda sağlamaz. Aksine zarar verir. Çünkü sadece zaman öldürmekten başka bir şey yapılmamış olur, zaman israfı olur. Zaman israfı da en büyük israflardan biridir.

 

Çocuğu geliştirecek olan şey onun kendi kendine yaptığı çalışmalardır. Çocukları bu anlamda özgür bırakmalıyız. Başta çok harika sonuçlar ortaya çıkmayabilir fakat sonra büyük başarılar ardı ardına gelir. Çocuğun da böylece kendine güveni artar, kendine olan öz saygısı artar ve daha çok çalışmak, daha çok üretmek ister. Boş bir işe hizmet etmemiş olur. Yaptığı çalışmalardan zevk alan çocuklar büyük verim alır.

Ülkemde keşfedilmemiş, yeteneklerinin çıkarılmasını bekleyen öyle güzel hazineler, öyle zeki çocuklarımız  vardır ki onların çıkarılmaya, şöyle bir silkelenmeye ihtiyacı vardır. Sizler yeter ki onlarla ilgilenin, onların düşüncelerine önem verin, onlara yaparak yaşayarak yani yapılandırmacı yaklaşımı öğretin. Sonucu muhteşem olacaktır. Çocuklara hayallerinin peşinden gitmek öğretilmelidir, onlara diretilen şeyleri öğretmek yerine tutkularının peşinden gitmek öğretilmelidir.  Bunu yaptığımız zaman başarılı çocuklar, mutlu çocuklar ve gelişmiş bir ülke ortaya çıkacaktır.

Memleket Kelimesi Sizde Hangi Duyguları Uyandıryor?

 Memleket Kelimesi Sizde Hangi Duyguları Uyandıryor?


İnsanın doğup büyüdüğü, acılarını, anılarını, mutlu günlerini biriktirdiği, havasının, suyunun , toprağının kişi için çok ama çok özel olduğu en önemli yerdir. Memleket demek vatan demek, sıla demek, özlem demek, birlikte büyüyüp oynadığın arkadaşların, çayını içtiğin, sofrasına oturduğun yakınların, komşuların demektir. Memleket bende çok farklı duygular hissettirir. Memleketim aklıma gelince  annem ve babam gelir önce hatırıma , sonra ailenin geri kalan üyeleri.

 

Evimiz müstakil ve bahçeli olduğu için, evimizin bahçesinde ailemle birlikte çay yudumlamak, güzel ve anlamlı sohbetler yapmak gelir aklıma. Babamın başımı okşayışı, anamın kucağına sarılışım ve onun o  mis gibi kokusunu içime çekmek , onun yaptığı yöresel yemeklerin, tatlıların tadına bakmak gelir aklıma. O soğuk, karlı , kış günlerinde annemin sabah erkenden aile bütçesine atkı sağlamak için dokuduğu  halılar, eğirdiği yünler gelir hep aklıma...  


Bunların hepsini sanki bir bir yaşıyormuşum gibi canlanır gözümde. Kardeşlerimle yaptığım o hırçın bir o kadar da tatlı kavgalar  vardır. Bu senindi, şu benimdi diye tartışmalarımız ve daha sonra babamın araya girmesi ile hepimizin  babamdan çekinip bir köşeye sessizce çekilip öylece kalması gelir aklıma.


Havası, suyu, rengarenk çiçekleri bir başkadır memleketimin.  Yaylaları, üzüm bağları, ormanları bir başkadır benim güzel memleketimin. Bana beni anlatır orası. Çocukluk arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, yolda giderken bana harçlık veren iyi kalpli komşumuz rahmetli Fatma Nineyi anımsatır memleketim bana.  Huzur bulduğum, kendimi kuş gibi özgür hissettiğim, beni anlayan , beni tanıyan kimselerin olduğu ve bana değer veren insanların olduğu yer gelir aklıma. Babam çiftçi olduğu için sonbahara doğru alır emeklerinin karşılığını. İşte yine bir sonbahar günü babamın yeni aldığı renault  arabamız gelir aklıma. İlk arabamızdı.

Akşama kadar kardeşlerimle birlikte oturup babamın yoldan gelişini sabırla bekleyişimiz gelir aklıma. Sonra babamın eve girip belki yıl da bir kez bu kadar çok parayı hepimize paylaştırması gelir. O para ile bakkaldan ilk cipsimi almıştım, ilk sarellemi. Yoksul olduğumuz için her zaman her istediğimizi yiyemiyorduk ama o zamanlar da tadı vardı. İşte bu tatları hatırlatır bana memleketim, bunlara olan özlemimi ve daha neler neler…






Memleketim

Dört nala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

Nazım Hikmet

Memleketi ile ilgili bu şiirde beni çok mutlu eder ve memleketime olan hasretimi daha da alevlendirir.

İnsanı İnsan Yapan Nitelikler Nelerdir?

 İnsanı İnsan Yapan Nitelikler Nelerdir?

 

İnsanı insan yapan en önemli ve en değerli özelliklerinden biri insanın ,  insani duygulara sahip olmasıdır. Kendisine saygılı olması, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya saygılı olmasıdır.


İnsan olmayı hak etmek için ilk olarak şefkat ve merhamet duygusuna sahip olmak gerekir. Sevmek, sevilmek gerekir. Yardımcı olmak gerekir, kolaylaştırmak, zorlaştırmamak gerekir.

 

Nitelikli bir insan üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirir. Arı gibi, karınca gibi çalışır. Kendini geliştirmek için gündemdeki ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip eder. Girişimci olur, üretken olur ve kimseye el açmamak için çok çalışır ve alın teri döker.


İnsanı insan yapan niteliklerden biri  de onun hoşgörülü olması, affetmeyi bilmesidir. Gündelik boş işlerle, boş dedikodular ile uğraşmak yerine işi ile uğraşır.




İnsan haklarına önem veren, adalete, eşitliğe veren biri olmasıdır. Irkçılığa karşı olan , kadın erkek ayrımı yapmayan, zengin, fakir ayrımı yapmayan  hümanist  bir kimse olmasıdır. İşte tüm bunlara sahip olan kimse insandır. Ülkesi için, dünyası için çalışıp geleceğe güvenle bakan , çevreyi, doğayı koruyan, yeri geldiği zaman bonkör yeri geldiği zaman tutumlu olan kimseler insanı insan özelliklere sahip olur.

Günlük Konuşmalarınızda Kullandığınız Kelimelere Dikkat Eder misiniz? Açıklayınız.

 Günlük Yaşamda Kullandığınız Kelimelere Dikkat Eder misiniz? Açıklayınız.


Günlük konuşmalarımızda dikkat edilecek belli başlı hususlar vardır. İnsan nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını, hangi cümleleri ve hangi hitapları kullanacağını çok iyi bilmelidir. Yani doğru cümleyi doğru zamanda kullanmak dilimizin de etkin  kullanılmasını sağlar ve gündelik insani ilişkilerimizde de herkes doğru cümle kurmuş olur. Son yıllarda baktığımızda kendi dilimizdeki hitapları o kadar çarpıtmışız ki nerede, nasıl,  ne konuşulacağını bilemez hale gelmişiz. Elimden geldiği kadar kelimeleri uygun yerde kullanıyorum. Ama yine de her zaman dilimizi çok dikkatli kullanmak gerekir.






   Gündelik kullandığımız kelimeler şunlardır:

Nasılsın, iyi misin, teşekkür ederim, rica ederim, günaydın, iyi akşamlar, hoşça kalın vb gibi kelimelerdir. Ama son zamanlar da bunlar kullanılmamaya başladı. Daha kısa cümleler kurulmakta dilin nerede nasıl kullanılacağı bilinmemektedir. Örneğin; çocuğumuzla tartışırken bile şakadan olsun diye seni lanet olası , hey canın cehenneme dostum gibi saçma sapan Amerikan cümleleri,  yakın birini telefonla aradığımızda  ona nasılsın dediğimizde iyiyim bayan sen nasılsın demesi,  bir arkadaştan bir konu hakkında bilgi öğrendiğim zaman ona teşekkür ettiğim zaman arkadaşın bana hiç  önemli değil demesi vb. gibi yanlış ifade edilen yüzlerce cümle…


 Nasıl önemli olmayabilir ki dedim kendi kendime. Orada bir emek var, kıymet verme var, ilgilenme var. Hiç yapılan bir iş,  iki dakikalık süre bile olsa önemli olmaz olur mu elbette olur. Çünkü o iki dakika bile kişinin zamanından bir bölümünü bana ayırmasıdır ve bu da benim için çok önemlidir. Onun için önemli değil yerine rica ederim denmesi daha uygun olur.

 

 Uzun süre görmediğin biri  seni telefonla aradığında nasılsın, iyi misin diye sormak yerine işler nasıl gidiyor, aylık kazancın ne, sende şu var, şunu aldın mı, bende bu ben bunu aldım vb… Ne kadar yanlış şeyler aslında bunlar. Önce dilimizi doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. Örneğin; yardıma ihtiyacı olan birine çekil ordan ben hemen yaparım o işi demek yerine, yardıma ihtiyacınız var mı? Dilerseniz size elimden geldiği kadar yardım edebilirim demek kadar naif ve nazik bir cümle olabilir mi?

 

 Kelimeleri yerinde kullanılmalıyız. Batı kaynaklı, özentili cümleler, kelimeleri dilimize almak yerine kendi dilimizin kurallarını araştırmalı ve ona göre doğru cümleler kullanmalıyız. Dilimize özen göstermeliyiz, hangi sözü nerde kullanacağımızın zamanını iyi ayarlamalıyız. Örneğin; sabah kalktığında çocuğuna günaydın demek yerine çabuk  kahvaltı hazır hadi hemen gel daha çok işim var demek yerine günaydın yavrum , nasıl uykunu iyi uyuyabildin mi, ya da rahat yattın mı  diye çok sayıda kibar söylemler ile çocuk ile düzgün bir iletişim kurulabilir.



 Başka bir örnek ise vakit öğle olduğu halde komşunuza günaydın demek. Zaman sabah değil ki günaydını geçeli saatler olmuş. Bizler böyle konuştuğumuz zaman bizi model olan çocuklarımız da kelimeleri gelişigüzel kullanmaya devam edecek ve bozuk bir dil yapısı, bozuk bir kelime , cümle ortaya çıkaracaktır. Bunun zararı da yine bize olacaktır. 


İşte tüm bu olumsuzlukların olmaması, geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlerin de kelimeleri doğru yerde kullanması için, kendi yerli kelimelerimizi kullanmamız için bizler büyükler olarak onlara yol göstermeli ve doğru kelime kullanmayı, nerede, nasıl konuşacağını, hangi ifadeyi söyleyeceğini,  gündelik yaşamda yaparak yaşayarak onlara aktarmalı ve model olmalıyız.

Sizce Niçin Kitap Okumalıyız? Kompozisyon Yazınız.

Sizce Niçin Kitap Okumalıyız? Kompozisyon Yazınız.

 

Okumak başlı başına çok ama çok önemli bir eylemdir. Okumanın olduğu yerde anlama vardır, anlamanın olduğu  yerde  sorgulama vardır, sorgulamanın olduğu yerde eleştirel düşünme vardır, empati kurabilme vardır, sentez vardır, analiz vardır vb. Kitap okumak insanın ufkunu açtığı için, insanı tek bir kalıba sokmadığı için, aydınlattığı için ve yeni düşüncelere, yeni görüşlere hazırladığı için bireyi her yönden geliştirir.


 Kitap okumak insanın ruhunu aydınlatır her şeyden önce. Gün içinde saçma sapan olaylara kafa yormak yerine, basit dedikodularla uğraşmak yerine kitap okuyarak yeni şeyler öğrenmek  bilgi hazinemizi genişletmek  kadar başka güzel bir şey yoktur sanırım.

 

Kitap okuyan kişi farklı dünyaları tanır. Sadece bir yere takılıp kalmaz. Gitmediği, gezip görmediği şehirleri, ülkeleri gezmiş olur ve , yaşamadığı duyguları yaşamış gibi olur. İşte tüm bu olanakları bize sağlayan şey hayattaki tek hazinemiz olan kitaplardır. Bilgi birikimimizin  artması için, kişinin zeka kapasitesinin artması için, yaratıcılığının artması için,  odaklanmayı kolaylaştırmak ve güçlendirmek için kitap okunmalıdır.





Dünyada kitap okumak kadar kaliteli bir zaman geçirme eylemi yoktur bence. Çünkü okumaktır insanı insan yapan ve onu başka varlıklardan ayırt eden. Okuyan insan kültürlü olur, bilgili olur, kişi okudukça daha ne kadar çok öğrenemediğim şeyler varmış diye daha da fazla okumaya zaman ayırır ve okumanın faydalarını hayatının her alanında zamanla görmeye başlar. Okumanın ne denli önemli bir eylem olduğunu şu sözden de anlayabiliriz:

“ Gençlerini kitapla beslemeyen milletlerin sonu  hüsrandır.”  Ovidius

İnsanlarla Ağaçların Ortak Özellikleri Nelerdir? Araştırınız.

İnsanlarla Ağaçların Ortak Özellikleri Nelerdir? Araştırınız.


 İnsanlar ve ağaçlar ortak özelliklere sahiptir. İnsan canlı bir varlıktır. Ağaçlar da tıpkı insanlar gibi canlı bir varlıktır. Nasıl ki insanlar büyümek için, gelişmek ve olgunlaşmak için güneşe ihtiyaç duyarsa  ağaçlar da daha iyi olmak için, yapraklarının daha gür ve güzel olması için güneşe ihtiyaç duyar. İnsanlar bazı temel ihtiyaçları da ağaçlar ile ortak özellik göstermektedir. Mesela insanlar yaşama tutunmak için suya ihtiyaç duyar, oksijene, temiz havaya ihtiyaç duyarlar. İşte ağaçlar da tüm bu isteklere sahiptir. 


Bir insan üç gün su içmezse hayatını kaybeder deniliyor, ağaçlar belki üç gün içinde kurumaz ama belli bir zaman sonra su alamayan ağaçlar zamanla kurumaya, yapraklarını dökmeye ve yok olmaya mahkum kalır. İnsanları insan yapan en önemli özelliklerinden biri onlara gösterilen ilgi, sevgi, ve şefkattir. Düşünsenize sevgi dolu bir ailede büyüyen çocuklar mutlu ve kendilerine güvenen kimseler oluyor. Ağaçlar da tıpkı insanlar gibidir işte. 


Örneğin; Bir ağacın gelişip büyümesi için onun da ilgiye, sevgiye ihtiyacı vardır. Ağaçta kurt olmasın diye, çeşitli böcekler olmasın diye onun da bakıma ihtiyacı vardır. Onun istediği ilgi de ilaçlarının düzenli bir şekilde verilmesi, ağaç dallarının zamanında budanması ve ertesi yıla daha gürbüz bir ağaç olarak hayata tutunması vb. gibi.

Kısacası insanların da ağaçların da istediği tek şey ilgi, sevgi, bakım, emek ve alın terinden ibarettir. Bütün bunlar olduğu zaman iyi bir insan ortaya çıkıyor ve elbette tüm bunlar yapıldığı zaman kaliteli meyve veren ağaçlar, insanların gölgesinde oturabileceği ulu çınarlar ,çamlar,  ladinler, göknar gibi ağaç türleri uzun süre yaşama tutunuyor.




Anaokuluna Başlayacak Çocukların Okula Uyum Sağlaması İçin Velilere ve Öğretmenlere Düşen Sorumluluklar Hakkında Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

 

Anaokuluna Başlayacak Çocukların Okula Uyum Sağlaması İçin Velilere ve Öğretmenlere Düşen Sorumluluklar Hakkında Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

Çocuğun eğitimini ilk olarak aldığı yer ailedir. Çocuk belli bir yaşa geldiği zaman ise okumaya, çevresindekileri merak etmeye ve sorgulamaya başlar. 4,5,6 yaşlarını kapsayan anaokulu sürecinde çocuklar çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Ailesine aşırı bağımlı olanlar, sürekli endişeye kapılan çocuklar, çekingen çocuklar, aşırı hareketli çocuklar vb. olabilir ve bu durum da son derece normaldir. Hayatında hiç ailesinden ayrılmamış çocukların ağlaması, yaramazlıklar yapması, sorunlar çıkarması olağandır. Önemli olan veli , öğretmen ve çocuk işbirliğinin uyum içinde sağlanmış olmasıdır.

 

Anaokulu ya da okul öncesi  dönem çocuğun bedensel, duygusal, psikomotor, zihinsel ve toplumsal gelişiminin hız kazandığı, kişiliğinin şekillenmeye başladığı kritik bir dönemdir. Bu dönemde çocuğa en büyük desteği verecek olan ailesi ve öğretmenidir. Anne ve baba çocuğunun okula uyum sağlaması için her türlü fedakarlığı yapmalıdır. Okulun güzel bir ortam olduğunu, orada çok sayıda arkadaşları olacağını, çeşitli oyunlar oynayacağını, güzel etkinlikler yapacağını ve okulun çok zevkli bir ortam olacağını kibar bir dille çocuğuna anlatmalıdır. Öğretmen de sabırlı olmalı ve tüm çocuklara iyi davranmalı, onlara şefkatle yaklaşmalı ve çocukların okula kısa sürede ısınmasını sağlamalıdır. İlk bir aydan sonra zaten çocuklar ve öğretmen kaynaşmış oluyor. Nadiren de olsa kimi çocuklar geç uyum sağlayabiliyor. Bunun için de sabırlı olmak ve çocuğu koşulsuz sevmek gerekiyor. Bu zorlu süreçte kaygılı olan çocuğu iyi yönetmek ve kaygısını en aza indirmek önemlidir. Okula uyum sağlamayan çocuklar için anne ve babalar ihtiyaç halinde bir uzmandan yardım almalıdır.

 



Okul uyum sürecinde şunların yapılması gerekir:

Çocuk krize girdiği zaman çocuğu kendi haline bırakmalıyız ve kendi kendine sakinleşmesini beklemeliyiz. Çocuk olumlu davranışlarda bulunduğu zaman ona ilgi gösterilmeli çocuk ödüllendirilmelidir. Çocuğa gösterilen ilgi abartılmamalıdır. Çocuk kriz geçirdiği zaman öğretmen hiddete kapılmamalı ve sakinliğini  korumalıdır, aciz duruma düşmemelidir. Çocuğun başarılı olduğu alanlar bulunmalı, ilgi ve yeteneklerinin neler olduğu bilinmelidir. Çocukla iyi bir iletişim kurulmalı ve çocuğa önem verildiği ona hissettirilmelidir. Sevgi dili, empati dili ön planda olmalıdır. Çocuğun arkadaşları ile iletişim halinde olması için onun kendisini ifade etmesine izin verilmeli ve süreç sabırla devam etmelidir. Tüm bunlar yapıldığı zaman çocuk kısa sürede okula, öğretmenine ve arkadaşlarına uyum sağlayacaktır. Daha sonra ise okul tatil olduğunda bile okulunu özleyecek çünkü oradaki keyifli anların kıymetini hafızasından asla çıkarmayacaktır.

İstenmediğin Yerde Durmak İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İstenmediğin Yerde Durmak İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanlar çok çeşitli ruh haline sahiptir. Çünkü her ailenin içinde büyüdüğü çevre koşulları farklıdır. Aileler de bu durumda farklıdır. Kimi aileler çocuklarını nitelikli yetiştirmek için elinden gelen her türlü fedakarlığı yaparken kimisi ise elinde onca imkan olmasına rağmen çocuğunu önemsemez, onun en çok ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgiyi ona vermez ne yazık ki.

 Mesela onurlu ve nitelikli bir aile ortamında yetişen çocuk da ilerde nitelikli ve onurlu kimseye dönüşür. Elinde parası olmayabilir, çok çeşitli maddi imkanlara sahip olmayabilir fakat onurunu ayaklar altına almaz. Her zaman hayata karşı dimdik durur ve istenmediği yerin eşiğinden dahi geçmez. Çünkü ailesinde ona çok güzel bir eğitim verilmiştir. Kimi çocuklar ise büyüdüğü zaman sürekli başkalarından yardım isterler, onlara el açarlar ve kendi başlarına ayakta kalabilmeyi becermezler. Bunun böyle olmasının sebebi de  güvengen olmayan ailelerin yüzündendir.

İnsan istenmediği, sevilmediği bir ortamda kalmamalıdır. İki kuruşluk maddi çıkar için kişiliğinden ve karakterinden asla ödün vermemelidir. Kendi çalışabilmeli, üretebilmeli ve veren el kendi olmalıdır. İstenilmediğini bile bile o ortamlara giden insan ne yazık ki kendine zerre kadar önem vermeyen insandır. Örnek verecek olursak şu kısa örneği açıklayabilirim: Belirli bir arkadaş ortamına yeni katılan bir ev hanımından bahsedelim. Bu ev hanımı onca yıldır samimi olan bir grup ev hanımının ortamına katılır. Orada hemen samimiyet kurmak ister, herkesin kendisini sevmesi için aşırı doğal olur  sırf onu sevsinler diye, onu benimsesinler diye saçma konuşmalara girer. Yıllardır birbirinin huyunu suyunu bilen ev hanımları onu istemediğini yeni gelen arkadaşlarına davranışları ile hissettirir fakat o kişinin umurunda bile olmaz. Hatta yıllardır samimi olan grup o istenmeyen kişinin arkasından dalga geçerler, onunla alay ederler ve ne kadar gurursuz olduğunu söyler. İstenmeyen kişi de bunun farkındadır fakat yine de aynı pişkinliğine devam eder.

 Çünkü o sadece benimsenmek ister. İşte bu durumda o ev hanımı,  bile bile yüzsüzlük yapmaya başlar ve kendine olan saygısını da kaybeder. Birilerine yaranmak için, daha şirin görünmek için, ufak menfaatler için bile bile aynı hatalı davranışına devam eder ve hatalarından da ders çıkarma gibi bir pişmanlık da duymaz.



“Öğretmenler Her fırsattan Yararlanarak Halka Koşmalı, Halk ile Beraber Olmalı ve Halk, Öğretmenin Çocuğa Yalnız Alfabe Okutan Bir Varlıktan İbaret Olmayacağını Anlamalıdır.” Atatürk’ün Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

“Öğretmenler Her fırsattan Yararlanarak Halka Koşmalı, Halk ile Beraber Olmalı ve Halk, Öğretmenin Çocuğa Yalnız Alfabe Okutan Bir Varlıktan İbaret Olmayacağını Anlamalıdır.” Atatürk’ün Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Öğretmenler geleceğe ışık tutan, öğrencileri için, onların aydın bir birey olması için her türlü fedakarlığı yapan kıymetli eğitimcilerimiz, iyi insan olma yönünde sürekli kendilerini geliştiren yoldaşlarımızdır. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk  Türk Milletinin ilerlemesi ve kalkınması için her türlü fedakarlığı yapmış ve milletinin aydın bir millet olmasında en büyük sorumluluğun öğretmenlere düştüğünü ifade etmiştir. Çünkü eğitim, bir millete ışık tutan ve o milletin cahil kalmasını engelleyen en önemli değerdir.

 

Öğretmenler sadece ders anlatan, ceza veren, ödül veren kişi değildir. Öğretmen çocuğa hayatın nasıl olduğunu yaparak yaşayarak öğreten kimsedir. Sadece sınıfın içine tıkılıp kalmak ve ders kitaplarına bağımlı olmak eğitimden ibaret olamaz. Öğretmen halk ile bütün olan kimsedir. Halkın dertlerini dinleyen, öğrencilerin aileleri ile iletişim halinde olan ve çocuğun nasıl bir ortamda büyüdüğünü, nasıl bir aile ortamında vakit geçirdiğini bilen ve ona göre hareket eden kimsedir. Öğretmen halk ile iç içe olmalıdır. Bildiği her türlü bilgiyi, yeniliği başka insanlar ile paylaşan ve halkın da aydınlanmasını, ilerlemesini sağlayandır. Yeri geldiğinde maddi durumu olmayan öğrencilere elinden gelen her türlü maddi ve manevi desteği sağlayan aydınlardır.

 

Öğretmen  kendini sürekli geliştiren kimsedir. Bildikleri ile yetinmeyen ve daha çok okuyan, daha çok öğrenen ve öğreten kimse olmalıdır. Kendini her yönden geliştirmelidir. Siyasetten de haberi olmalı, ülke ekonomisinin nasıl olduğundan da haberdar olmalı, kültürel faaliyetleri kaçırmamalı, ülkesindeki ve dünyadaki her türlü gelişmelerden haberdar olmalı ve bunu halk ile paylaşmalıdır. Bildiklerini halka anlatmalı ve halkın da , insanların da kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Öğretmenin anlattıkları ve öğrettikleri sayesinde halk meraklı olmalı, sorgulayıcı olmalı, eleştirel düşünme sistemini benimseyebilmeli ve kalıp yargılarından kurtulmalıdır. İşte bunları sağlayan kişi de öğretmen olmalıdır. Böylece öğretmen sadece harf öğreten değil hayatın her alanında kendini eğiten, geliştiren ve halk ile içe içe olan bir kimse olur.





Babalar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Babalar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Babamız, canımız bizim her zaman arkamızda duran en değerlimizdir. Babalar evlatları için her türlü zorluğa göğüs geren tıpkı anneler gibi onlar da çocuklarını koşulsuz seven canlardır. Baba demek can demektir, baba demek sığınabileceğin sıcacık bir kucak, gölgesinde gezebileceğin, güven duyabileceğin bir dağ demektir.


Gecesini gündüzüne katıp evlatlarına ekmek parası kazanmak için yollara düşüp aylarca evlerinden uzak kalan,  farklı ülkelerde çalışmak zorunda kalan, sıcacık güneşin altında saatlerce işçilik yapmak için, ustalık yapmak için canını dişine katan, evine ekmek götürmek için yerin kaç kat  altında kömür madeni çıkarmakla uğraşan ve tek dertleri ailesi olan bu kimseler ve sayamayacağım daha milyonlarca babalar, babalarımız  baş üstünde taşınmalıdır. Dünyada güven duyabileceğiniz iki kişi anne ve babadır. Çünkü kimse bizi onlar gibi karşılıksız sevemez, kimse bize onlar gibi yürekten üzülemez ve tabi ki kimse bizi onlar kadar koruyamaz ve kollayamaz.

 

Nasıl ki babalarımız bize ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapıyorsa biz evlatlar da onlara gerekeni yapmalıyız. Onlar bakıma muhtaç olsun, olmasın her zaman yanlarında olmalıyız, gönüllerini almalıyız, onlara gücümüzün yettiği şekilde çeşitli hediyeler almalı ve gönüllerini kazanmalıyız. Babamızın hayır duasını almalıyız, onlara asla kötülük etmemeliyiz ve babalarımızın   değerini sonsuza kadar bilmeliyiz. Baba olmuş,  ya da hiç baba olmadığı halde yetim, öksüz bir yavruya babalık etmiş, yoldaşlık etmiş ve kimsesizleri kimsesiz bırakmamış babaların, emektar babaların, koca yürekli yiğit babaların, engelli çocuğunu hiç yılmadan yıllarca sırtında taşıyıp okula götürmüş cefakar ve fedakar babaların ve daha birçok emektar babalarımızın babalar gününü kutlar, yüreklerinden öperim.






Yaz Tatili İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 
Yaz Tatili İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 Okulların sona ermesi ile yaz tatili de başlamış oldu.  Tatil demek eğlenmek, gezmek, bol bol kitap okumak,  denize girmek, yakınlarımızı ziyaret edip güzel anılar biriktirmek demektir. Bu yıl her ne kadar virüsten dolayı okullar bir açılıp bir kapansa da eğitim uzaktan da olsa devam etti. Elbette uzaktan eğitimin okul kadar etkili olduğunu düşünemeyiz ama yine de iki dönem öyle böyle sona erdi. Öğretmenler uzaktan eğitimde ellerinden geleni yaptı öğrenciler de bu süreçte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalıştı. Her evde internet, tablet olmadığı için eğitimden mahrum kalan çok sayıda öğrencileri de unutmamak gerek elbette. Yeni dönemde telafi eğitimler yapılarak eğitimden ve öğretimden mahrum kalan öğrencilerimizin umarım eksiklikleri giderilmeye çalışılır.


 Korona virüs şu günlerde hem dünyada hem de ülkemizde azalmaya başlamış durumda. Aşılanmanın da tamamlanmasıyla sonbaharda daha güzel günler ve aydınlık yarınlar bizim olacak inşallah.  Her ne kadar yaz tatili gelmiş olsa da bu dönemde mesafe ve hijyene yine de dikkat etmeliyiz. Bu tatilde ilk olarak güzelce bir dinlenmeliyiz. İlk bir kaç günü dinlenerek, yeşil alanları gezerek geçirmeliyiz. Doğanın tadını, yaz mevsiminin güzelliklerini , iğde ağaçlarının kokusunu, hanımelini, yaseminin kokusunu içimize çekerek önce bir ruh temizliği yapmalıyız. Bitirdiğimiz dönemin kitapların ve defterlerini güzelce bir yere kaldırıp koymalıyız. Daha sonra evde bol bol dinlenmeli, uyumalı, ailemizle birlikte sevdiğimiz yemekleri, pastaları, kurabiyeleri yapmalıyız. Komşumuzun çocukları ile sosyal mesafeli oyunlar oynamalıyız, güneşi bol bol almalıyız ve vücudumuzun ihtiyacı olan D vitamininden güneş sayesinde yararlanmalıyız. Tabi ki saatlerce de güneşin karşısında durmamalıyız.  Annemizin genel ev temizliğine yardım etmeliyiz ve yaşadığımız ortamı tatil sürecinde tertemiz etmeliyiz. Dışardan topladığımız renkli çiçekleri bir vazoya koyup odamızın daha da güzel görünmesini sağlamalıyız. Bu süreçte kitap okumayı alışkanlık halinde getirmeliyiz ve okumayı boş zamanı doldurma gibi görmemeliyiz. Genel kültürümüzün artması için bol bol kitap okumalı, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri de elimizden geldiği kadar takip etmeliyiz. Yaşamın tadını, anın kıymetini bilmeliyiz. Sevdiklerimizle güzel vakit geçirmeliyiz. 


İmkanımız varsa tatile gitmeli, kumsalda bol bol eğlenmeli, top oynamalı ve hayatın tadını çıkarmalıyız.  Tatilde  mutlaka yapacak bir etkinlik bulmalıyız  ve  çeşitli kurslara  gitmeliyiz. Mesela bağlama kursu, el işi kursları, satranç kursu, ata binmeyi öğrenmeyi, yüzmeyi öğrenme  gibi beceriler edinmeliyiz Yeteneğimizde hangisi varsa mutlaka bir spor dalına yazılmalıyız.. Futbol, basketbol, hentbol, voleybol vb . gibi.  Yaz tatili diye sadece yatarak vakit geçirilmemelidir. Saatlerce televizyon, telefon ve tablet başında vakit öldürülmemelidir. Kendimizi geliştirmeli ve bize faydalı olan etkinlikler yapmayı da ihmal etmemeliyiz.



Çocuk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Çocuk Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanı yaşama bağlayan, bize sevmeyi, sevilmeyi ve en çok da umudu aşılayan kimseler,  o tertemiz kalpleri ve minicik elleri olan güzel yürekli çocuklarımızdır. Çocuk olmak dünyanın en saf ve en doğal halidir aslında. Onları koşulsuz ilgi ve sevgi ile sevmek ve onlara bağlanmak yaşama tat katar. Tüm çocuklar sevilmeye, saygı görmeye ve iyi bir eğitim almaya  layıktır. Her çocuk candır ve biriciktir. Çocuklar küçük yaşta iyi bir aile terbiyesi almalı, aile fertleri onların eğitimi için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapabilmelidir. Çünkü ağaç yaşken eğilir.

 

Nerede sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyan, ana ve babasını kaybetmiş ya da kaybetmediği halde ana, baba sevgisi almamış çocuklara gereken ilgi gösterilmelidir. Onların duygu ve düşünceleri önemsenmelidir. Onlar ile konuşurken bile onların göz hizasına inilmelidir. Sevdikleri oyunlar birlikte oynanmalı, koşmalı, kırlarda gezmeli, bağırıp çağırılmalı ve streslerinin atılması sağlanmalıdır. Onlara verilecek en büyük hediye sevgi ve ardından gelecek olan saygıdır. Bizler onları koşulsuz sevdiğimiz  sürece onlar da bu sevginin farkına varacak ve kendilerini geliştirmek için, daha çok öğrenmek isteyecekler ve hayata daha da bağlı olacaklardır. Sevgiye doymuş çocuk kimseye kötülük etmeyecek, kimsenin canını yakmayacaktır. Can yakmanın, kalp kırmanın kötü bir şey olduğunun farkında olacak, bu bilinçle yaşamaya devam edecektir. İçinde yaşadığı topluma, ülkeye, dünyaya faydalı bir birey olmak için mücadele edecek, mücadelesi hep olumlu şeyler üzerine olacaktır.

 

 Onların seviyesine inmenin en etkili yolu ise onlarla oyun oynamak, onların dünyasına girebilmektir. Onların dünyası çok farklıdır. Masumdur, cennet bahçesi gibidir. Çünkü onlar paylaşmayı bilirler, merhametli olmayı bilirler, kimseye zarar vermemenin insanı mutlu edeceğini bilirler. Kötülük düşünmezler, kin tutmazlar. Keşke bizler de her zaman çocuklar gibi masum kalabilsek ve koşulsuz sevmeyi, karşılık beklemeden insanlara iyilik etmeyi başarabilsek dünyamız ne de güzel olurdu.





Çocuk sevgisi ile ilgili şu söz de çok hoştur:

* “ Ruhunuzu iyileştirmek için çocuklar ile vakit geçirin.” Dostoyevski

Çocuklarımız bizim en büyük servetimizdir. Onun için bu elmasların değerini bilmeliyiz ve onlara güzel ahlaklı olmayı öğretmeli ve onların nitelikli bir eğitimden geçmesini sağlamalıyız. Tüm bunlar olduğu zaman dünyamız daha güzel ve daha aydın olur.

 

Eğitimde Oyun İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Eğitimde Oyun İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Eğitim, belli bir bilim dalında , belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işidir. Eğitim ve öğretim bir toplumun gelişmesinde en önemli  etkendir. Bugün dünya genelinde ki gelişmiş ülkelere baktığımızda o ülkelerin eğitim ve öğretime ne kadar çok önem verdiklerini, görürsünüz. Çünkü o ülkelerin çocuklarına verilen eğitim sadece kitapla sınırlı kalınmamış, yaparak yaşayarak eğitim verilmiştir. Bu da elbette oyunlar sayesinde olmuştur ve bu oyunlar da eğitici de oyunlardır. Bugün Finlandiya'nın eğitim sisteminin ne kadar harika olduğuna baktığımızda eğitimde oyunun  çok etkili olduğunu bu ülkelerin eğitim sisteminde görebiliriz.


 Eğitimin vazgeçilmez parçalarından biri ise oyundur. Özellikle çocuklar için çok ayrı bir öneme sahip olan oyunlar, çocukların gelişimi üzerinde son derece etkili ve geliştiricidir. Oyun, eğitimin temel yapı taşlarından birisidir. Çünkü oyunlar sayesinde etkili ve pekiştirici öğrenme olur.  Bireyin kendini anlatabileceği en etkili yol oyundan geçer. Çocuklar ile  oyunlar oynanarak onun hangi psikolojide olduğunu, bize neler anlatmak istediğini uzmanlar eğitimdeki teknikler ile çok iyi anlar ve çocuğun ne durumda olduğu, neler yapmak istediği de oyunlar sayesinde ortaya çıkar. Çocuk oyun sayesinde duygularını dışa vurur, rahatlar, sıkıntılarını sütünden atar ve bir güzel ruhsal boşalma ve rahatlama sağlar aynı zamanda.


Çocuğun hem fiziksel, hem psikomotor hem de duygusal gelişimini olumlu yönde etkileyen eğitici oyunlar çocuklara çok faydalı olur. Örneğin;  eşleştirme kitapları, yapbozlar, lego oyunları, satranç vb gibi oyunlar çocukların zekasını geliştirir, odaklanmasını geliştirir, ve onların zihinsel ve  mantıksal açıdan da gelişmesine katkıda bulunur. Çocukların hayal gücünü geliştirmek, onları gerçek yaşama hazırlamak, çocukluğunu yaşamak için onlara verilecek en güzel armağan onlar ile vakit geçirmek ve onlara eğitici oyunlar sağlayabilmektir. 


Sadece zeka oyunları değil, bir çocuğun okulda arkadaşları ile, komşu çocukları ile oynadığı sokak oyunları da onların fiziksel, sosyal ve duygusal becerilerine ve gelişimlerine katkı sağlar. Oyun sayesinde çocuğa binlerce şey öğretilebilir. Örneğin; yardımlaşma, dayanışma, iş birliği içinde hareket edebilme, empati, kurabilme ve daha çok sayıda beceri kazandırabilir. Drama yöntemi ile de çocukların ruh halleri oyun sayesinde ortaya çıkarılabilir.


Yetişkinler çocuklarına mutlaka vakit ayırmalı ve onlar ile kaliteli vakit geçirerek güzel oyunlar oynamalıdır. Çocukların mutlu olması için, hafızalarının güçlü olması, kelime hazinelerinin gelişmesi ve toplum içinde kendilerini daha iyi ifade edebilmesi için mutlaka oyuna zaman ayrılmalı ve hayatın tadı ve anın güzelliği de kaçırılmamaya çalışılmalıdır.