“Arıyorum” Şiirinin Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


“Arıyorum” Şiirinin  Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir  Konuşma  Yapınız.

Arıyorum Şiiri İle İlgili Konuşma
Kıymetli Arkadaşlar,
Dil bir  milletin aynasıdır.  Dil bir milletin kültürüdür. Milletler konuştuğu ve yazdığı ana diline sahip çıkmazsa kısa zamanda   dağılmaya ve bozulmaya başlar. Dil bir milletin kültürü, yaşayışı, gelenek ve görenekleridir. Onun için   ana dilimiz  olan Türkçenin kıymetini bilmeliyiz.  Karamanoğlu Mehmet öyle güzel bir uygulamaya geçmiştir ki ana  diline ne kadar önem verdiğini şiirden de anlayabiliriz.

Oysa günümüzde ana dile gereken önem fazla verilmemektedir. Çünkü kendi dilimizde olan isimlere  sırf müşteri çeksin diye, özentilik olsun diye yabancı adlar  verilmektedir. Çevreme çıkıp şöyle bir baktığımda yabancı iş yeri adları,  çay ocakları, kahve içilecek yerler ve daha bir sürü yerler  Türkçe isimler ile  adlandırılmamıştır. Bu son derece kokrunç bir durumdur. Bu durum böyle devam ederse yakın zamanda Türkçe olan kelimeler unutulmaya ve yok olmaya başlayacaktır. Bu da kendi elimizle kendimizi yok etmemiz anlamına gelir ki bunu tahmin dahi edemiyorum.
Sevgili öğretmenim ve sevgili arkadaşlarım!
Geleceğimize sahip çıkmak için, gelecek nesillerin ana dilimize sahip çıkması için dilimize gereken önem ve ilgiyi şimdiden vermemiz gerekir. Başka dillere özen göstereceğimize kendi dilimizin ne kadar zengin ve  anlamlı bir dil olduğunu bilmeliyiz . Bir milleti yok etmek sadece   sınır işgali ile olmaz. Bir milleti yok etmek isteyenler önce onun dili ile  oynar, dilini yozlaştırır  ve yok eder. Dili yok etmek, dili unutturmak da o milletin sonunu getirir ve başka ülkelerin dilinin egemenliği altına girer.

Bunun için lütfen bir an önce kendimize  gelelim ve Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ana dilimize sahip çıkalım ve ana dilimizden  iş yerlerimize, alışeriş merkezlerimize, okullarımıza vb. yerlerimize türkçe isimle verelim. Türk dilinin önemi ile ilgili  her türlü konfrenslara, sempozyumlara katılalım ve dilimizi dünya dilleri arasında yer almasını sağlayalım. SEVGİLİ Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dilimiz ile ilgili söylediği şu sözü de unutmayalım:
‘’ Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.’’

ARIYORUM
Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı;

'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,
meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye,

Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri oley oley,
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe shop levhasının altında,
Acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

Doğa Konulu Kompozisyon


Aşağıya  ‘’ Doğa’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız. Yazınızda Giriş, Gelişme Ve Sonuç Bölümlerine Dikkat Ediniz. Yazınızı Zenginleştirmek İçin   Atasözleri, Deyimler ve Özdeyişlerden  Yararlanınız.

Doğa  Yüce Allah’ın bize sunduğu büyük bir nimettir.  İçinde yaşadığımız doğanın bizlere çok büyük faydaları vardır. Hava, su, toprak biz canlılar için hayati derecede önemlidir fakat biz canlılar onlara  ne yazık ki büyük zararlar vermekteyiz. Havayı, suyu, toprağı kirletmekte ve doğayı yok etmek için el birliği ile  onca kötülüğü doğamıza etmekteyiz.  Nasıl ki biz insanlar sevgi ile, benimsenme ile mutlu olabiliyorsak doğa da ona gösterilen ilgi ve önem ile  güzelleşir ve daha güçlü olur. Doğayı güçlü kılan ve ayakta tutan en önemli unsur onu incitmemek, onu kendi özünden uzaklaştırmamak ve ona gereken değeri vermekten geçer.

 Doğayı incittiğimiz zaman  doğa bize  çok farklı dönüşler sağlayabilir ki bu da bizim sonumuz olabilir. Doğaya verdiğimiz zarar bugün bize küresel sınma olarak dönmektedir. Bunun sonucunda da iklimler değişmekte, normal olan olaylar  zamanında önce yaşanmaya başlamaktadır. Daha çok para kazanmak uğruna, daha çok mal hırsı yüzünden daha çok binalar yapılmakta ve tüm bunlar da doğanın göz göre göre yok olmasına neden olmaktadır. Her şeyden önce bilinçli bireyler olmalıyız ve bilinçli bireyler yetiştirmeliyiz. Doğayı seven, onu koruyan ve kollayan kimseler olmalıyız. Doğamızı hunharca yok etmemeliyiz. 

Tutumlu insanlar olmalıyız. Çevremizi kirletmemeliyiz, havayı, suyu, toprağı kirletmemeliyiz, onları doğal halinde bırakmalıyız. Ağaçları kesmemeliyiz. Atalarımızın da dediği gibi yaş kesen baş keser . Bunun için bu sözü de hatırlayarak ağaç kesmemeliyiz, doğal bitki örtüsünü tahribata uğratmamalıyız .Para için, daha çok mal sahibi olmak için, mülk sahibi olmak için doğaya  zarar vermemeliyiz. Bir Kızılderili atasözü şöyle der ve bu söz benim çok sevdiğim anlamlı sözlerden biridir:
 "Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, İşte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız.". Gerçekten de bu söz doğanın ne kadar önemli olduğunun ve doğaya verdiğimiz zararın ne denli zararlı sonuçlar doğuracağını anlatmak istemiştir. Doğanın önemi ile ilgili bir diğer güzel söz de şudur:
* " Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir." Richard  St Barbe Baker.

Yani para her şey değildir. Önemli olan doğa ve doğanın güzellikleridir. Bunun için doğaya sahip çıkalım, onun bizi koşulsuz sevdiği gibi biz de doğayı koşulsuz sevelim ve ona yaptığımız kötülüklerden bir an önce vazgeçmeliyiz. İyi insanlar, doğayı seven, doğa için fedakarlıklar yapan çocuklar yetiştirmeliyiz. Şunu asla unutmamalıyız: Doğa sadece biz insanların ortak yaşam alanı değildir. Onun içinde yaşayan tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Bundan dolayı doğaya zarar vermemeli, canlı türlerinin nesillerinin göz göre göre yok olmasına müsaade etmemeliyiz.


Atatürk’ün Tarih İle İlgili Sözleri


 Atatürk’ün Tarih İle İlgili  Sözleri

Bir millet geçmişini  iyi bilmek isterse işe tarihten başlamalıdır. Çünkü tarihini bilmeyen bir millet geleceğe yön veremez ve  benliğini  kısa zamanda kaybetmeye  mahkum olur. Tarihini bilen milletler ise  geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarır ve  aynı hataları yapmamaya çalışır. Atatürk de tarihe çok önem vermiş ve şunları söylemiştir:
‘’ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.’’

‘’ Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.’’

‘’ Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil ve fâil olanların hal, hareket ve muameleleri onların ahlâk seviyelerini ne açık gösterir.’’
* ‘’ Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir. Dörtyüz çadırlık bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi. Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz.’’
* ‘’ Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’’


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma  Hazırlayınız

Sevgili Arkadaşlar bugünkü konuşmamda  kültürümüzde çok önemli bir yere sahip olan ve hazır cevaplı olması ile ünlü olan  bir kişi hakkında size konuşma yapacağım. Beni dinleyeceğiniz için hepinize şimdiden teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz ki kültürümüzün en önemli kişilerinden biri de Nasreddin Hoca’dır. Akşehir’de dünyaya gelen Nasreddin Hoca  Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi’nde yaşamış efsanevi bir kişidir. Onun en önemli özelliği olaylara  mizahi şekilde yaklaşmasıdır.  Nasreddin Hoca fıkraları ise günümüzde bile çocuklarımızın şen kahkahaları ile güldüğü ve onarı düşündürdüğü güzel fıkralardır.









Çocukluğumuzda hemen hemen hepimiz onun fıkraları ile büyüdük. Onun fıkralarını dinledik, öğrendik ve biz de başkalarına anlattık.  Dinlediğimiz fıkralar bizi hem güldürdü hem de düşündürdü. Çünkü onun fıkralarında aslında hocanın nasıl bir ince zekaya sahip olduğunu da görebiliriz. İnce ince laf vurmalar, hazır cevaplar onun zeka seviyesinin de ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir. Onun için çocuklarımıza, genç nesle Nasreddin Hoca’yı anlatmalıyız, onun fıkralarını anlatmalıyız ve onu hiç unutmamalıyız.  Noel Baba adı  altında kültürümüze ait olmayan yabancı kimseleri çocuklarımıza  model göstereceğimize Nasreddin Hoca gibi kendi içimizden gelenleri çocuklarımıza anlatmalıyız.


Nasreddin Hoca’yı yaşatmalıyız ve onun  bizim kültürümüzün parçası olduğunun farkında olmalıyız. Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim , sevgiler, saygılar…

Nasrettin Hoca Fıkralarına Örnekler...

Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler


Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler

* Hindi
Nasreddin Hoca,   pazara gitmiş ve pazarda küçük bir papağanın  satıldığını görmüş. Küçük papağanın fiyatı ise üç altın ediyormuş. Bunu gören Nasreddin Hoca hemen eve koşmuş evindeki  koca hindiyi yakaladığı gibi pazara götürmüş. Bizimkisi başlamış bağırmaya: ‘’ Beş altına, beş altına.’’ diyormuş. Hoca’yı görenler ona şöyle demiş. Hocam senin hindi etse etse bir akçe eder demişler.  Nereden çıkardın şimdi beş altını. Hoca; hadi oradan demiş. Küçücük bir kuşa üç altın veren benimkine neden beş altın vermesin.  Aman Hoca demişler çevresindekiler. O kuş konuşuyordu demişler. Bunun üzerine Nasreddin  Hoca yapıştırmış hemen cevabı: İyi ya bu kuş da düşünür demiş.








* Düşüş
Nasreddin Hoca  bir gün  eşeğine binmiş ve kasıla kasıla gidiyormuş. Gören de küheylana binmiş sanırmış Hoca’yı. Eşekle giderken eşeği  dört nala kaldırmış bizimkisi.  Bir de görmüş ki ortalık toz duman olmuş ve Hoca kendini yerde bulmuş Çocuklar hemen Hoca’nın çevresini sarmış  ve Hoca’ya gülmüşler, Hoca ile alay etmişler, bir güzel eğlenmişler. Hoca şaşkın şaşkın olduğu yerden kalkmış ve üstünün  başının tozunu temizlemiş.  Oradakilere dönerek şunu demiş bizimkisi: ‘’ Gülmeyin köftehorlar. İnecektim zaten.’’

* Bostan

Yaz mevsimi  gelmiş ve tam da  kavun ve karpuzun olduğu zamanlarmış. Nasreddin Hoca hemen  dalmış ilk gördüğü bostana. Sulu karpuzları, kokulu kavunları bir güzel toplamış torbasına. Tam bu sırada çıkagelmiş bostanın sahibi:’’ Hayrola Hoca ne yaparsın burada demiş.’’ Hoca  neye uğradığını şaşırmış fakat renk vermeden şunu demiş: ‘’ Dün bir fırtına çıkmıştı, işte o fırtına attı beni buraya.’’ demiş. Bostan sahibi ise ‘’ Ya karpuz ve kavunları  kim kopardı.?’’ Hoca hemen  cevap vermiş: ‘’ Ben kopardım tabi onlara tutunup kurtulmak için demiş.  Adam bu kez peki kavun ve karpuzları kim doldurdu çuvala demiş. Hoca de şu cevabı vermiş: ‘’ Bak işte dostum ben de şimdi onu düşünüyordum.’’ demiş.

"Türkçesi Varken" Başlıklı Bir Kompozisyon


Aşağıdaki Resimde Tabelaları İnceleyiniz. Tabelalardaki  Sözcüklerin  Kullanımı Doğru Mudur? Sorusundan Hareketle ‘’ Türkçesi Varken’’ Başlıklı Bir yazı Yazınız.

Türkçesi Varken
 Kitapta incelediğim tabelalarda Game Center,  Ayakkabı Shop, Mehmet’s  Kuaför, Pet House gibi  iş yeri adları yazılmaktadır.Bu kavramların  dilimizde anlamları varken  bu yabancı adları kullanmak son derece yanlış bir davranış ve özentilikten başka bir şey değildir.

Kahve Zamanı yazmak varken, Kuaför Mehmet Bey demek varken, Ayakkabıcı Ali Bey demek varken  bunların yabancı adlarını kullanmak  cahillikten  başka bir şey değildir.  Kendi  benliğimizi yok etmemek için, kendi kültürümüze sahip çıkmak için  her şeyin Türkçesini kullanmalıyız ve  başka ülkeleri yüceltmek yerine kendi ülkemizi yüceltmeliyiz ve geliştirmeliyiz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi de böyle yanlış bir tutumun içine sokmamalıyız ve kendimiz olmalıyız. Kendi içimize yönelmeliyiz, kendi terimlerimizi üretmeliyiz ve kendi iş  yeri adlarımızı tabelalarımıza asmalıyız.

Türk Dili’nin önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: * “Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!’’ Oktay Sinanoğlu


‘’ Vatan Çalışkan İnsanların Omuzları Üstünde Yükselir.’’ Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınız Yazım Ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


‘’ Vatan Çalışkan İnsanların  Omuzları Üstünde  Yükselir.’’ Sözünü  Açıklayan Bir Yazı  Yazınız.   Yazınız Yazım Ve Noktalama  Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek  Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

Bir vatanı  gelişmiş vatan haline getiren, insanlarını eğitimli ve aydın kimseler haline getiren  unsur o vatandaki her bir ferdin eğitime ve öğretime verdiği önem sayesindedir.  İlim ve fen yolunda ilerleyen toplumlar bunu çalışkan ve emektar olmasına borçludurlar. Vatan yolunda her zaman çok çalışmak, alın teri dökmek gerekir.

Bu vatan toprakları yatarak kazanılmadı ya da boş işlerle uğraşılarak, magazin haberlerine bakılarak kazanılmadı. Bu topraklar kan ile kazanıldı, ayrılık ile, göz yaşı ile kazanıldı. Bu toprakları bize emanet bırakan atalarımız şehit oldu, gazi kalanlar oldu, sevdiklerinden ayrılanlar oldu. Onlar olmasaydı, onların çalışkanlığı ve azmi olmasaydı bugün bu topraklar üzerinde bir İngiliz sömürgesi ya da Fransız  sömürgesi olarak yaşayabilirdik. Dilimizi konuşamaz, dinimizi yaşayamaz, kültürel değerlerimizin ne olduğunu bilemezdik. Bugün bunları yapabiliyorsak, bugün özgür bir Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşıyorsak bunu çalışkan insanlara ve Mustafa Kemal gibi önder insanlara borçluyuz. Bizim duracak, vakit kaybedecek zamanımız yok. Bizim çalışkan  çocuklara, gençlere , yetişkinlere, yaşlılara ihtiyacımız var. Ancak onlar çalıştığı zaman , vatan yükselir ve bu vatanı yıkmaya kimse cesaret edemez. Yeter ki bizler çalışkan olalım, üretelim, yerli mala önem verelim, dilimize sahip çıkalım, ülkemizi her alanda geliştirelim ki vatan vatan olmaya değsin, atalarımızın kanı boşa gitmemiş olsun.

Vatanı uğrunda çalışan her bir ferdi selamlıyor ve gözlerinden öpüyorum. Emek ile kalın, alın teri ile kalın ve ülkenizi her zaman yüceltin.







Küçük Yunus Metnindeki Koyu Yazılmış Cümlede Anlatılmak İstenen Nedir? Düşüncelerinizi Aşağıya Yazınız. Yazınızda Uygun Geçiş Ve Bağlantı İfadelerini Kullanınız.


Küçük Yunus Metnindeki Koyu Yazılmış  Cümlede Anlatılmak İstenen Nedir? Düşüncelerinizi Aşağıya Yazınız. Yazınızda Uygun Geçiş Ve Bağlantı İfadelerini Kullanınız.

Küçük Yunus metninde koyu  olarak yazılmış cümle şudur ve bu cümlede anlatılmak istenen ise şunlardır:
* Denizlere  karışan lağımlar, zehirli fabrika atıkları, aldırmadan dökülen çöpler ve bırakılan  kimyevi madde yüklü variller, yaşayan denizin katilleriydi.
Dünyamızda çevre kirliliği ne yazık ki gün geçtikçe daha  da çoğalmaktadır. Havayı, suyu, toprağı kirleten canlılar  kendi elleri ile kendi sonlarını getirmektedirler. Denizlere karışan lağımlar deniz suyunun kirlenmesine ve  pislik olmasına neden olmaktadır. 

Fabrikadan çıkan  zehirli  atıklar denizin suyuna karışınca orada yaşayan canlıların yaşamı  büyük bir tehlike altına girmekte ve  çeşitli deniz canlıları da ne yazık ki yaşamını kaybederek kıyıya vurmaktadır. İnsanlar   denize eğlenmek için geldikleri zaman aldırmadan çöplerini denize dökmekte  ve deniz kirliliğini daha da artırmakta ve denizlerimizin pislik ile boğuşmasına göz  yummaktadırlar. Denizlere bırakılan  kimyasal variller de aynı zamanda denizlerin  korkulu rüyası ve en büyük düşmanlarıdır. Oysa denizlerimizi kirletmeden , onları temiz hali ile bırakarak yaşamak varken kendi ellerimizle onlara zarar veriyor ve onların katili oluyoruz. Bu son derece yanlış bir  davranıştır ve  bu yanlışlıktan bir an önce  kurtulmalıyız. Yoksa ilerde  bir yudum su dahi bulmayacak hale geleceğiz ve deniz suları zehirden başka bir şey olmayacak.

Denizin içindeki canlılara zarar vermemek için, onların katili olmamak için lütfen  doğayı seven , doğayı koruyan, denize zarar vermeyen bilinçli insanlar olalım ve bize ait olanları yok edip kendi sonumuzu acı bir şekilde getirmeyelim.

Kültürel Değerlerin Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen Görevlerin Neler Olduğunu Belirten Bir Metin Yazınız.


Kültürel Değerlerin  Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen Görevlerin Neler Olduğunu Belirten Bir Metin Yazınız. 

Kültürel değerlerimiz  milletimiz için  çok ayrı bir önem sahiptir. Çünkü bu değerler bizi  biz yapan ve bizi diğer milletlerden ayrı kılan değerlerdir. Bu değerlerimiz kısaca şöyledir. Vatan , millet sevgisi, bayrak , İstiklal Marşı, din, dil, aile, gelenek ve görenekler,   tarihimiz, sanat vb. kültürel değerlerimiz arasında yer alır. Bize bu değerlerin korunmasında çok büyük görevler düşmektedir. Bunlardan ilki de vatana sahip çıkmak ve onu canımız pahasına da olsa korumaktır. Çünkü vatanımız  bizim her şeyimizdir, özgürlüğümüzdür,  yaşama nedenimizdir.

Milli Marşımızın değerini bilmeliyiz  ve marşımız okunurken her zaman  saygılı olmalıyız. Geçmişimizi iyi tanımalıyız ve gelecek kuşaklara da  tarihimizi anlatmalıyız, atalarımızı anlatmalıyız ve   geçmişi bilmeden geleceğe yön vermenin  mümkün olmadığını gençlere  anlatmalıyız. Ana dilimize sahip çıkmalıyız. Yabancı sözcükler kullanmamalıyız ve her zaman Türkçe konuşmalı, Türkçe yazmalıyız. Özenti bir toplum olmamalıyız. İş yerlerimiz Türkçe olmalıdır. Dinimize sahip çıkmalıyız ve dinimizin emrettiği gibi yaşamaya çalışmalıyız ve  doğru, dürüst güvenilir insanlar olmalıyız ve böyle insanlar yetiştirmeliyiz. Aile birliğine önem vermeliyiz ve çocuklarımıza iyi anne ve baba olmalıyız.  Kendini bilen , kültürel değerlerini bilen  , bilinçli insanlar olmalıyız ve bilinçli nesiller yetiştirmeliyiz. Başka milletlerin oyununa gelmemeliyiz. Kendi benliğimize , değerlerimize her zaman sahip çıkmalıyız. Gelenek ve göreneklerimizi her zaman yaşatmalıyız ve çocuklarımız bu güzel  yaşantılardan, bu güzel adetlerden mahrum bırakmamalıyız. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi  ve ne için yaşadığımızı bilmeliyiz .







Kültürümüzle alakası olmayan dizileri, filmleri, reklamları  vb. izlememeliyiz ve çocuklarımıza da izletmemeliyiz.  Kendi kültürel değerimizin parçası olan Nasreddin Hoca, Yunus Emre, Mevlana, Akşamseddin gibi değerleri çocuklarımıza anlatmalıyız ve yeni yıl kutlamaları gibi kültürümüze ait olmayan kutlamalardan da her zaman uzak durmalıyız ve  kendimiz olmalıyız.

‘’Çalışan Dağlar Aşar, Çalışmayan Düz Yolda Şaşar.’’ Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız

‘’Çalışan Dağlar Aşar, Çalışmayan Düz Yolda Şaşar.’’ Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsanı diğer insanlardan ayıran en önemli fark  ona akıl verilmiş olmasıdır. İnsan kendi aklını  kullanarak  başarılı da olur, başarısız da olur. Çalışan insan, amaçları olan insan yaşamdan her zaman zevk almaya  bakar ve mutlu olmak için devamlı çalışılması gerektiğini düşünür. Çalışan insan karşısına çıkan her  türlü engeli geçmek için mücadele eder, zorluklar karşısında  çözüm yolları bulmaya çalışır ve eninde sonunda hedefine ulaşır. 

Çalışmayan insan  ise en basit sorunların bile  üstesinden gelemez  ve yolda kalır.  Çünkü çalışmayan kimsenin bir amacı yoktur, hayatla ilgili umudu yoktur ve en basit işlerde  ne yapacağını, bir soruna nasıl bir  çözüm getireceğini bilemez. Çünkü aklını iyi kullanmamıştır ve  aklını boş işlere harcamıştır. Onun içindir ki  ‘’Çalışan dağları aşmış, çalışmayan düz yolda şaşmış ‘’ denilmiştir.  Çalışan insan aynı zamanda başkalarının fikirlerine önem veren, bilmediği konularda daha deneyimli kişilerden yeni şeyler öğrenen kişilerdir. Onun içindir ki danışan ve çalışan kişiler her zaman başarılı olur ve mutlu olur. Bunun için  çalışıp dağları aşalım,  tembel kimseler olmayalım.

Bu atasözünün aslı “Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.” şeklindedir. Yani hangi işi yaparsak yapalım başka insanların da fikirlerini almak, farklı düşünceleri de dinlemek bizi başarıya götürür.