Neden Sonuç Cümleleri Ve Amaç Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Yeni Örnek Cümleler

 Neden Sonuç Cümleleri  Ve Amaç Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Yeni  Örnek  Cümleler


* Neden- Sonuç Cümlelerine Örnekler


 

1. Akşam babası ile atıştığı için  bugün kahvaltıya gelmedi.

2. Sabaha kadar uyumadı çünkü çok önemli bir sınavı vardı.

3. Yemek yemediği için annesinden azar işitti.

4. Sınavdan yüz puan alması annesini mutlu etti.

5. Yoğun sis nedeniyle tarfik ulaşıma kapatıldı.

6. Kardeşleri ile tartıştığı için o gün eve geç döndü.

7. Hava rüzgarlı olunca çarşıya gidemedik.

8. Yazdığı deneme çok beğenilince kendine olan inancı daha çok arttı.

9. Arabayı kaçırdığından kendini kötü hissetti.

10. Akşam yemek yemediğinden bugün  aç kalmıştı.


 

 

* Amaç- Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Örnek

1. Melisa okumak üzere yeni bir bilim teknik dergisi almış.

2. Diş sağlığını korumak için dişlerin her gün fırçalamalıdır.

3. Top oynamak maksadıyla arkadaşlarının yanına koştu.

4. Temiz hava alsın diye  minik kızını ormana götürdü.

5. Ayşe, yaşanılan bu duruma gülmemek için kendini zor tuttu.

6. Üşümeyeyim diye kendime çok sayıda çorap  aldım.

7. Yeni arabasına alışmak için sürekli araba sürüyüp alıştırma yapıyordu.

8. Daha fazla konuşmamak için sessizce odasına gitti.

9. Kimseyi üzmemek için kalp kırmadı.

10. Mehmet, sınavda istediği sonucu almak için gece gündüz ders çalışıyor.





 

"Bir Kütüphane Bin Cezaevi Kapatır." Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.

 Bir  Kütüphane Bir Cezaevi Kapatır Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.


Eğitim öğretim yuvalarının en temel taşlarından biri olan yer,  kütüphane denilen ilim yuvalarıdır. Her türlü kitapların olduğu, istediğimiz romanları, hikayeleri, masal kitaplarını, dergileri, ansiklopedileri ve daha çok sayıda kitap türünü burada bulabiliriz ve her birinin sayfalarına dokunarak o sayfaların muhteşem kokusunu içimize çekebiliriz.


Okumak, yaşamın değeridir, yaşamı anlamlaştıran, hayata ne için geldiğimizi bize öğreten , doğruları, yanlışları ile insan olduğumuz bize hatırlatan şey kitaplardır. Kitaplar ile okuyarak, sorgulayarak, eleştirerek öğrenmediğimiz bilgiler öğreniriz. Okuyan insan her şeyden önce merak eden insandır. Meraklı olmak iyi bir şeydir yeter ki amacımıza ulaşabilecek hayaller için kendimize hedefler koyalım ve o hedeflerin de peşinde koşalım.


 

 Okuyan insan,  neler olup bittiğinin farkında olan insan olduğu için her denilen söze hemen inanmaz. Önce bir araştırır, doğru olup olmadığına emin olduktan sonra anlatılan bir şeye inanır. Okuyan insan , kendini bilirse o kişide okumak daha da  bir anlam kazanır. Kişi gerçek anlamda okumaya, insan olmaya önem verdiyse iyi bir insan olur. İyi olan insan da kitaplar sayesinde çok şey öğrenir.



Cahil olmaz, merhametli olur, kültürlü olur ve başkalarına zarar vermez. Başkalarına zarar vermeyen , nitelikli insanların , bilinçli eğitimli insanların olduğu toplumlarda da hapishaneye yani cezaevlerine ihtiyaç kalmaz. Çünkü kimse suç işlemediği için buna gerek duyulmaz. Durum böylece olunca da okuyan toplumların insanları mutlu ve huzurlu olur. O toplumda dayanışma olur, işbirliği olur. İnsanların tartıştığı konular ilim ve bilim ile ilgili olur.  


 

Okuyan toplumlarda suç oranı azalır,  kadın cinayetleri, hırsızlık olayları, gasp olayları ve daha birçok şey yok olmaya başlar. Çünkü okumak, gerçek anlamda iyi bir insan olmaya niyetlenmek kişinin ahlakını güzelleştirir. Okuyan insan başkalarının hakkını yemez, adaletli olur, eşitliği savunur ve  kötü olaylara karışmaz. Alın terine , emeğe saygı duyan bilinçli toplumlar yükselmeye , ilim ve fen yolunda zirveye çıkmaya ve zirveden inmemeye de devam eder. Hapishanelerin yerini eğitim ve öğretim yuvaları alır. İşte tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak şuna çok dikkat etmeliyiz. Çocuklarımız, en değerli, geleceğimizin aydınlarını küçük yaşlardayken kitap okumaya, iyi insan olmaya alıştırmalıyız. Onları olduğu gibi kabul etmeli, merak ettiği konuları onlara anlatmalı ve onları güzel davranışlara yönlendirmeliyiz.




 

 Küçük yaşta atılan güzel ahlakın temeli ve eğitimin temeli o çocukların gelecekte kötü işler yapmasını engelleyecektir. Çocuklarına kötü örnek olan, onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmayan, onları iyi bir ahlakla yetiştirmeyen ve ona iyi bir model olmayan anne ve babalar da o minik yavruların geleceğine büyük bir darbe vurur. Bugün hapishanelerde çok sayıda gençler, yetişkinler vardır. Bunların birden çok sebebi vardır ama en önemli sebeplerinden biri de aile ortamının, yetiştiği çevrenin onun bu hale düşmesine neden olan etkenlerden biridir. Zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile hareket ederek oradaki gençleri tekrar topluma kazandırmalı, iyi işler yapmaya yönlendirmeliyiz.

19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Gazi demek;  Bir savaş çıktığında o savaşa giden ve düşmanla çarpışan, savaştan sağ olarak geri dönene, zafer kazanan kimsedir.

Bugün bu topraklar üzerinde özgürce  yaşayabiliyorsak, geceleri yatağımıza güven içinde gidebiliyorsak, sabah kalktığımızda işimize gidebiliyorsak ve her şeyden önemlisi güvenilir bir vatan toprakları altında bulunuyorsak işte bunu borçlu olduğumuz kimseler vatan için canını feda etmiş şehitlerimiz ve vatan için düşmanla çarpışıp zafer kazanan gazilerimiz sayesindedir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz vatanımız için düşmana göz açtırmamışlardır.


 

 Bu uğurda ölen şehitlerimiz, yaralı kalan gazilerimiz bizim hakkını ödeyemeyeceğimiz değerlerimizdir. Gazilere toplum olarak her zaman saygı gösterilmelidir. Canını feda etmek için düşmandan korkmamış vatanın bu cengaver evlatları, her zaman başımızın üstünde taşınmalıdır. Devletimiz gazilerine, gazilerimize gereken değeri vermeli ve vermeye de devam etmelidir. Onların sadece maddi desteğe aynı zamanda manevi desteğe de ihtiyacı vardır. Toplumda bazı kendini bilmez kimselerin gazilerimize karşı tutumları hiç doğru değildir. Onların maaşlarına göz koyan, onların ücretsiz faydalandıkları şeyleri kıskanan kimi kendini bilmez kimselerin de bu yanlıştan bir an önce dönmesi gerekir.





Onlar olmasaydı biz olmazdık, onlar olmasaydı bu vatan toprakları bugün sömürgeci İngiltere, Fransa vb.  gibi devletler yaşar ve manda altında yaşamaya devam ederdik. Şehitlerimizin ve gazilerimizin çocukları da baş üstünde tutulmalıdır. Emanete gözümüz gibi bakmalı ve vatanımızı korumak ve geliştirmek için hep birlikte seferber olmalıyız.

Özlediğimiz Birine Mektup Örneği

 Özlediğimiz Birine Mektup Örneği


Sevgili babacığım

 Öğretmen bugün bize ödev verdi. Özlediğiniz bir kimseye mektup yazın dedi. Benim aklıma ilk olarak sen geldin. Merhabalar baba! Nasılsın? İyi misin? Sağlığın nasıl, keyfin yerinde mi?  Yemeklerini güzelce yiyebiliyor musun oralarda? Bugün öğretmen kırtasiye malzemelerini herkes getirsin  demişti . Ben de dün senin gönderdiğin para ile tüm kırtasiye ihtiyaçlarımı aldım babam. Annem sayende hiçbir şeyimi eksik almadı. Ben ve kardeşlerim için başka bir ülkede çalışmak zorunda kaldın. Bizim için, bizi mutlu etmek için canım babam.  Sen gittiğinden beri küçük kardeşim Ayşe sürekli huysuz davranıyor ve hep baba diye ağlıyor.


 

Ben de seni çok özledim baba. Bana göz kırpışını , beni kollarına alıp havaya atışını ve en çok da beni sımsıkı sarmanı…. Abim de keşke babam gitmek zorunda kalmasaydı diyor. Bazen geceleri bir anda yatağımdan uyanıyorum. Çünkü rüyamda seni görüyorum baba. Sonra annemin odasına doğru vardığımda onun sessizce ağladığını duyup geri kendi odama dönüyorum. Keşke burada iş bulabilseydin, keşke gitmeseydin baba. Bizim iyiliğimiz için gittin biliyorum ama yine hasretine dayanamıyorum.



Almanya nasıl bir yer baba? Orası da benim yaşadığım ülkem gibi güzel mi? Mesela orada da yaş incir oluyor mu? Burada incirler oldu da geçiyor bile. Havalar soğumaya başladı ama  güzel İzmir’imiz çok soğuk değil. Bugün annem bizi yemeğe götürdü lokantaya. Hepimize kıymalı pide aldı, yanında da en sevdiğim meyve suyundan. Lokanta çıkışı sahilde biraz yürüdük, koştuk ve yorulana kadar eğlendik. Şimdi eve doğru yürüyoruz. Ayşe yine huysuz bu defa uykusu geldi . O kadar koşarsa olacağı buydu zaten. Şimdi eve geldik, annem hepimizi banyo yaptırdı, dişlerimizi fırçalayıp yataklarımıza doğru gidiyoruz.






 

Canım babam!

Ne zaman Türkiye’ye geleceksin. Burada kaç gün kalacaksın. Bu geldiğinde dizinin dibinden hiç ayrılmayacağım ve seni daha çok öpüp daha saracağım benim yakışıklı ve mavi gözlü babam. Seni özlemle bekliyoruz. Sen de mektuba cevap yaz babam. Bizi merakta bırakma olur mu? İnşallah en yakın zamanda görüşürüz. Seni Allah’a emanet eder ve kocaman ellerinden ve yakışıklı yüzünden öperim. Sevgili kızın  , prensesin Tuğçe...

Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat Edersiniz ?

 Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat   Edersiniz?


Yaşam, iyisi ile kötüsü ile çabuk biten bir ömürden ibarettir.  Yaşadığımız süre içinde de tek başımıza yaşamak oldukça sıkıcı olur. Bu sıkıcılıktan bizi kurtaracak olan kişiler ise bizim en yakınlarımız, can yoldaşı diyeceğimiz arkadaşlarımız, dostlarımızdır. Ailemiz zaten önceliğimiz olduğu için onu saymıyorum bile. Dostlar bir telefon kadar bize yakın olan, nerede olursa olsun başımıza kötü bir olay geldiği zaman hemen yanımızda olmaya çalışan fedakar ve vefakar kimselerdir. Acılarımızda üzülen, mutlu olduğumuz anlarda bizimle mutlu olan cana yakın, insan gibi insan olan kimselerdir.


Dostlarımı seçerken şunlara dikkat ederim.


Dost dediğin kişi ilk olarak beni her halimle olduğu gibi kabul etmelidir. Benim fiziksel görünümüm ile alay etmeyen, beni insan olduğum için, iyi biri olduğum seven kişi olmalıdır.  Dost dediğin kimse ön yargılı olmamalıdır. İnsanların arkasından sürekli konuşan, onları bana kötüleyen, olur olmaz kimileri hakkında kafasından çeşitli yakıştırmalar yapan kimseyi kesinlikle dost olarak yanıma yaklaştırmam. Bugün başkası hakkında olmayan şeyleri konuşan yarın bana da iftira atar. Onun için boş ve çok konuşan dedikoducu kimselerin yanından bile geçmem. Herkese mavi boncuk dağıtan kimseleri dost olarak görmem. Bana ayrı, benim düşmanıma ayrı tavır ve tutum içinde olan, arkamdan kuyumu kazanları asla yakınımda bulundurmam.

 

Güvenilir olmalıdır. Hepsi çok önemlidir ama güvenilir olmak, emin olmak, kuşkuya kapılmadan ona her şeyini anlatabilmek… İşte benim dostum böyle olmalıdır. Dost denilecek kişide aradığım diğer bir husus ise  her şeye hemen inanmayan  kişileri severim. Gözü açık, geleceği tahmin edebilen, ileri görüşlü… vb.  İnsanların her zaman iyi olmadıklarını bilmeli, iyi niyetini kötü insanlara kesinlikle ihmal ettirmemelidir. Yalancı olmamalıdır. Dürüst olmalıdır.  Kıskanç biri olmamalıdır. Kıskançlık yerine örnek almaya bakmalıdır. Çünkü ben de başarılı olan insanları kıskanmam ve onları örnek almaya çalışırım. Çok önem verdiğim bir şey de dostumun güler yüzlü, anlayışlı ve hoşgörülü olmasıdır. Gülümseyen, tebessüm eden kişiler o kadar hoşuma gider ki. Samimi bir gülümseme, içtenlik en çok da dostlara yakışır zaten.





Dostum beni uyarmalıdır. Başarılı alanlarımı zaten bilir  ve mutlu da olur. Asıl önemli olan hatalarımı bana beni kırmadan diyebilmektir. Bana sürekli iltifat etmek yerine beni koruyan, kollayan , yeri geldiği zaman hatalarımdan dolayı beni uyaran kimseleri dost olarak seçerim. Dost olarak adaletli insanları severim. İnsan haklarına önem veren, haksızlık karşısında susmayan, mazlumun, yoksulun yanında olan kimseler benim için zengin bir hazine gibidir. Açık görüşlü,  aydın, okuyan, araştıran ve üreten insanları dost olarak seçerim.  Başarmak isteyen, azimli insanları, başarılı insanları dost olarak seçeyim ki ben de bir nebze de  olsa onlardan bir şeyler öğreneyim. Kendimi geliştireyim ve içinde yaşadığım dünyaya faydalı olayım.  Mesela içi boş insanları dost olarak seçmem. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun kitap okumayan, vaktini boş işlerde harcayan insan beni de harcayacaktır eminim buna. Onun için araştıran, sorgulayan, çalışan insanları takibe alırım ve dostumu da onların arasından seçerim. Türkü söylemek, dinlemek benim için çok önemlidir. Müziği seven insanları severim. Müziği seven insanlar genelde cana yakın olan kimseler oluyor, duyguları oluyor,  duyarlılıkları oluyor hayata.


Sokak hayvanlarını koruyan, doğadaki hiçbir canlıya zarar vermeyen kimseler eminim iyi insanlardır. İçinde şefkat ve merhamet sahibi olan kimseler benim için çok kıymetlidir. Yetimi, öksüzü sevindiren, onları mutlu eden kişileri zaten dost olarak görürüm. İçinde nefret olmayan, iyiliğe dair ne varsa, güzelliğe dair ne varsa bunu yansıtan ve çevresindeki kişileri de mutlu etmeye çalışan bencil olmayan kimseleri dost olarak seçerim. Dostluk ile ilgili şu anlamlı söz benim için her zaman yol gösterici olmuştur:

* “Yarasından taze kan sızan gönül ehline dostların yüzünü görmek merhem gibidir.” Mevlana Celaleddin Rumi.

 

Ablaya Mektup Örneği

 Ablaya Mektup Örneği


Sevgili ablam  Alin!


Bu sabah uyandığımda senin evden ayrılışının,  eksikliğini hissediyoruz ailece. Annemin akşamdan gözleri şişmiş ağlamaktan, babam uykusuz ve ben de çok mutsuzum. Dışarısı güneşli ve gökyüzü masmavi bugün. Hafif bir rüzgar var dışarıda. Seni düşünüyorum şu anda. Elimde sıcak bir kahve , bir kara kalem ve mektup kağıdı... Yazmaya başlıyorum şimdi, sabırsızım işte.   Biliyorum üzmeyin kendinizi dediğini duyar gibiyim ama ne yapayım abla?  Sen benim  tek ve biricik ablamdın. Zaten birbirimizden başka kardeşimiz yok ki. Üniversiteyi kazandın gittin  Ankara’ya . Ben ise burada, kaldım mı bir başıma ablasız?  Sanki tamam Aslıhan bebek gibi ağlama dediğini duyar gibiyim. Tamam annem ve babam yanımda ama seni çok özlüyorum ablacığım. Nasılsın, iyi misin? Alıştın mı devlet yurduna? Oda arkadaşların nasıl, seni üzen kimse yok değil mi?


Öğretmenlerin nasıl iyiler  mi abla? Dersleri anlayabiliyor musun? Tıp fakültesini okumak çok zor kitapları çok ağır diyorlar. Umarım zorlanmazsın ablacığım. Zorlansan bile en azından istediğin mesleği kazandın . Doktor olmak, insanlığa faydalı olmak dünyanın en güzel işi derdin hep. Eminim böyle düşünmeye devam ediyorsundur. Oranın yemeklerine alışabildin mi? Tabi  annemin yemekleri gibi olmaz ama yine alışacaksın abla değil mi? Oda arkadaşların kaç kişi, adları ne,  hangi şehirden gelmişler? Hepsini, her şeyi merak ediyorum. Bana hepsini tek tek yaz olur mu ablacığım. Biliyorum Ankara’nın havasına hemen alışamayacaksın. Hiç İzmir’in havası gibi olur mu diyorsun? Olmaz ablacığım olmaz. Burası daha sıcak ve ılık orada biraz zorlansan da zamanla alışacaksın tüm bunlara.

 

Sınıf arkadaşların nasıl kimseler? Sevdiğin, cana yakın bir arkadaşın olur inşallah.  İyi insanlar çıkar karşına inşallah ablacığım. Orada güzel güzel okur, öğrendiklerini bana da anlatırsın.  Buradan sana taze incir yollayacak abam? Arkadaşlarına da ikram et olur mu?  Seni çok seviyorum ablam. Sen de bana yazmayı unutma, beni merak içinde bırakma olur mu? Kendine iyi bak, cansın, emanetsin benim en kıymetlim.



Okul Kütüphanesindeki Bir Kitabı Konuşturarak Aşağıya Onun Duygularını Anlatan, Bir Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Okul Kütüphanesindeki Bir Kitabı Konuşturarak Aşağıya Onun Duygularını Anlatan, Bir Hikaye  Edici Bir Metin Yazınız.

 

Merhaba, küçük sevgili dostlarım!




Ben Ankara’da çok tanınmış bir kütüphanede yaşıyorum. Beni oraya yıllar kırtasiyeden bir emekli öğretmen almıştı. O zaman yeni ve pırıl pırıldım. Şimdi dış görünüşüm eski olsa da içeriğim aynı güzellikte  devam ediyor. Beni kitapların yuvasına emekli bir öğretmen teslim etti. Bana çok iyi baktı o öğretmen, Yıllarca gözü gibi korudu evinde ama artık seni başka yavrucaklar da okumalı dedi. Onun için de kaç zamandır  bu  kütüphanede yaşıyorum.  Kütüphaneye girişte tam kütüphane görevlisinin yan tarafındaki bir rafta sizleri bekliyorum.

 

Biliyor musunuz?

Sayfa sayısı olarak az olabilirim ama hikayemi okuduğunuzda çok duygulanacaksınız ve  beni arkadaşlarınıza anlatacaksınız. Kaç zamandır burada, hemen şu köşede sessizce sizi  bekliyorum ve şu an gelen giden olmadı beni almaya. Artık ışıklar kapanıyor ve görevli de kendi evine gidiyor. İşte tüm kitapların kaynaşma zamanı . Hepimiz birbirimizle konuşuyoruz şu anda. Biz gece olunca ne konuşuyoruz hadi tahmin edin? Tahminlerinizi duyar gibiyiz. Evet sizi konuşuyoruz sevimli çocuklar, geleceğin aydınları. Geçen gün bir arkadaşım şunu dedi: Salı günü  beni çok mutlu bir çocuk alıp evine götürecekti ama arkadaşı ona bunun sayfaları çok uzun internetten özetini oku deyince hüngür hüngür ağlamış, çok üzülmüştü . Onu zor teselli ettik.

 

Sizlerin bizi neden hatırlamadığını konuşup tartışıyoruz arkadaşlarımızla. Aslında anne ve babalarınıza da kızmıyor değiliz. Onlar size elektronik cihazları daha az verse ve sizleri okumaya, ellerinizle bizim sayfalarımızı kibarca çevirmeye  yönlendirse siz eminiz ki bizi çok seveceksiniz. Çok farklı dünyalara götüreceğiz siz. Gitmediğiniz ülkeleri, yemekleri, yöresel oyunları, değişik kültürleri öğreneceksiniz. Rafların hangi köşesinde olursak olalım siz bulursunuz bizi  sevimli minikler. Çünkü meraklısınız, sorgulayıcınız ama telefonla bu kadar vakit geçirirseniz tüm bu sorgulama ve merak etme yönleriniz de kaybolacak. Lütfen bizi alın buradan.

 

 Sizin o ufacık ama bir kadarda tombul ve tatlı ellerinizde, evinizde olmak ve aile muhabbetleriniz de duymak istiyoruz. Benim hikayem çok farklı. Japonya’da yaşayan küçük bir kızın  Amerika’nın yıllar önce attığı atom bombasından dolayı hastalanması ve ama onca şeye rağmen hayata tutunmaya çalışması hikayem.  Geri kalanını da siz merak  edin. Beni okuyunca çok etkilenip arkadaşlarınıza, öğretmenlerinize, komşularınıza hatta uzaktaki yakınlarınıza bile önereceksiniz.

 

Bakalım aranızda okumak isteyecek olan var mı beni. Bekliyorum ve beklemeye   de devam edeceğim. Çünkü sizler cumhuriyet çocuklarısınız, okumaya ve eğitime önem  veren bir neslin torunlarısınız. Diğer arkadaşlarım uyumuş galiba. Neyse benim de çok uykum geldi. Gözlerim kapandı kapanıyor . Galiba gün içinde umut etmekten, beklemekten ve ağlamaktan çok yoruldum. Ama hayata umutla bakmaya devam edeceğim. Geleceksiniz biliyorum, size inanıyorum sevgili minikler! Hadi öyleyse bizim dünyamızı da tanıyın , bizi de keşfedin, ben benim gibi binlerce arkadaşım keşfedilmeyi, gün yüzüne çıkmayı umuyor.

Kişileştirme Örnekleri

 Kişileştirme Örnekleri

 

·         * Irmak nasıl da nazlı nazlı akıyordur şimdi memleketimin o muhteşem şelalesinde.

 

·         *Sabahtan beri esip dünyayı yıkacak gibi olan rüzgarın öfkesi bir türlü dinmiyordu.

 

*Yağmurun yağması ile toprağın suya doyması  nasıl da sevindirmişti toprağı.

 

*Dağlar yol verin de geçiyim  o engebeli yerleri , varayım sevdiğimin yanına.

 

*Soğuk bir kış gününde tanışmışlardı çam ağacı ile küçük serçe.

 

*Baharı bekliyordu toprak ana , hele bir bahar gelsin  işte o zaman mutluluklar yeşermeye başlayacaktı.

 

*Gülün bülbüle olan aşkı bitip tükenmiyordu.

 

*Sabaha karşı yeniden uyanan yel , bugün daha sakinim der gibi hafif hafif esiyordu.

 

·         *Papatyanın içli içli ağlayışına üzüldü minik serçe.

 

* Baharın gelmesi ile coşmuştu tüm çiçekler  ve hepsi gülerek karşılıyordu bahar mevsimini.

 

 * Yolun karşı kıyısındaki ağaç çok dalgındı bugün.

 

* Denizin hırçınlığı  şaşırtıyordu bugün tüm balıkları.

 

* Yalnızlığımdı beni her geçen gün ayakta tutmaya çalışan.

 

* Savaş sırasında hayatını kaybeden  çocuklara  gökyüzündeki tüm yıldızlar ağlamıştı sanki o gece, hepsi gökyüzünde savaşa lanet eder gibi çıkmamıştı bu gece ortaya.

 

·         *Beni yıkmayın der gibi bakıyordu koca çınar  karşısında gördü  o büyük  kepçeye.




 

 

 

Ana Konusu Pişmanlık Olan Bir Hikaye Yazınız.

 Ana Konusu Pişmanlık Olan Bir Hikaye Yazınız.


Sabahın ilk ışıkları ile istemeyerek de olsa uyandım. Çünkü gece çok geç yattığım için sabahın köründe kalkmak bana işkence gibi geliyordu.  Hemen kalktım ve elimi, yüzümü yıkayıp havlu ile de bir güzel sildim.  Annemi uyandırmak istemedim ve hemen çayı koyup yanında iki yumurta kırdıktan sonra sofrayı hazırladım. Çayımı yudumladım, kahvaltımı yapıp okul yoluna koyuldum. Okulumuzda bugün sınav olduğu için geceye kadar ders çalışmıştım. Deneme sınavı vardı bugün. Üniversite sınavına yaklaşık bir hafta kalmıştı. Artık dananın kuyruğu kopacaktı bir hafta sonra. Evden kapıyı yavaşça kapatarak çıktım. Yolda gördüğüm sarı ve  pembe güller o kadar güzel görünüyordu ki hemen gülleri koklayıp onların o muhteşem kokusunu içime çektim. Yolda daha çok sayıda çiçek vardı. Nergisler, mor sümbüller, hatmi  çiçekleri … vb


Yaklaşık  30  dakika bir yürüyüşün ardından okuluma geldim. Biraz gecikmiştim. O kadar yolda çiçeklerle oyalanırsam olacağı buydu. Öğretmenimiz sınıfta derse çoktan başlamıştı. Bana dönerek; Neden geciktin Leyla dedi. Ben de biraz yavaş yürüdüğümü söyledim , çiçekleri seyrettiğimi, onları kokladığımı söyledim. O da gülümseyerek güzel ama bir daha  hafta sonu vakit geçir çiçeklerle, zaman kaybetme diyerek gülümsedi. Yarım saatlik bir dersin soncunda teneffüs  zili çaldı ve ikinci derste deneme sınavına başladık.


Sayısal bölümde olduğum için matematik, fizik, kimya, geometri alanında iyi olmalıydım. Hemen sınava başladık. İlk olarak matematikten başladım, daha sonra Türkçe, fizik derken sınav bitti.  Daha önceki yıllar bunların hiç birinde iyi bir temelim olmadığı için deneme sonuçlarımın da çok iyi çıkmayacağı tahmin ettiğim bir sonuçtu. Hep eğlenmeye, gezmeye, uymaya önem veriyordum. Arkadaşım Maya  ise her zaman planlı bir şekilde derslerine çalışır, oyun zamanı oynar, sabah erken yatar erken kalkardı. Ben ise onunla sen ineksin kardeşim diye gülerek dalga geçerdim. O ise bana üzülerek bakar , beni olgunlukla karşılar ve asıl akılsız olan sensin der gibi  bakardı bana.

 

Deneme sınavı bittikten sonra hızlı adımlarla eve geldim. Şu bir haftayı öyle dolu dolu geçirecektim ki. Ne olursa olsun bu sınavı kazanacaktım. Az bir zaman değildi bir hafta dedim kendi kendime. Sen bir yıl o geniş, o uzun gecelerde çalışma, yat iç, eğlen. Bu bir haftada tüm dersleri çalış . Olacak iş değildi ama o gün öyle düşünmüştüm işte ne yapıyım. Gençliğime verin siz de. Hemen kitapların konu anlatımına bakarak çalışmaya başladım ama ne yazık ki daha üç sayfa okumada yorulduğumu hissettim.  Sen daha az bir konuya bile bakamazken nasıl bir haftada dolu dolu çalışacaksın diye kızdım kendime. Derken günler çabuk geçti. Geldi mi sana sınav zamanı? Sabah erkenden kalktım, önceden sınav yerime babamla gittiğim için babam yerini biliyordu. Çok heyecanlı bir o kadarda korkaktım. Korkuyordum. Bilmiyorum nedenini, sormayın şimdi, belki pişmanlık deyin adına belki akılsızlık, belki de hak ettin iyi oldu sana, adam olacaktın, aklını kullansaydın deyin. Haklısınız ama köpek gibi pişman oldu derler ya. İşte tam da oydum ben. Çok pişmandım zamanında çalışmadığım için, son aylarda sadece çalıştığım için.

 

 Üzüntüden tırnaklarımı yemeye başladım. Neyse herkes sınav salonuna geçti ben de. Sınav başladı. Önce matematikten başladım. Aman Allah’ım bu soru muydu? Yoksa uzaydan mı gelmişti bu sorular? Kafam allak bullak oldu. Anlamıyordum ya, bilmiyordum, yapamıyordum. Yapan yapıyordu ama şimdi. Çalışan, alın teri  döken ,  zamanın kıymetini bilen yapıyordu. Zor ise herkese sordu bu bahanem mi olacaktı şimdi? Hadi ya kolay savunma mekanizması olurdu ancak. Diğer derslerin sorularına baktığımda onları da anlamıyordum. Genel olarak sınavım berbat geçti, hem de çok berbat. Sınav çıkışı yüzümün halini gören babam  yüzümdeki  o acı pişmanlığı gördü.  Her gün annem ile babam çalışmamı istediler ama onlara kulak asmamıştım.   Arabaya binip yola koyulduk. Bitti sınav yoktu artık daha bugün.  Arabaya atlayıp yola koyulduk, eve gidiyorduk.  İstanbul’un trafiği de her ne hikmetse bugün daha da uzamıştı. Herkes sınavdan çıkıyor bir sen değilsin ki Leyla dedim sonra kendime.

 

Eve gitmek istemediğimi anlayan babam arabayı durdurdu ve sahilin kenarında bir yere oturdu.   Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Pişmanlıktı benim derdim. Niye zamanında çalışmadım, niye eşek kafam diye kendime kızdım ve en sonunda dayanamayarak hıçkıra hıçkıra hem de bağıra bağıra ağlamaya başladım. Babam hemen yanıma geldi, çekti beni kollarının altına ve bana öyle bir sıkı sarıldı ki onun o sıcacık baba kokusu gitmez hala içimden. İşrte o anda hayatta daha çok güvendim kendime. Babam vardı ya pişman da olsam bana arka olan babam vardı. Babam bana dönerek;  Ağla dedi, ağla. Rahatlarsın.


 Duygularını içine atma. Bugünkü pişmanlığını , yaşadığın duyguları anlıyorum yavrum ağla durma!  dedi. Ben de ağlamaya devam ettim. Daha sonra babam kıvırcık saçlarımı okşadı ve elini elime alarak beni sevdiğini ve bana güvendiğini söyledi. Son pişmanlığın fayda vermeyeceğini, bak artık adam gibi çalış , yoksa daha göndermem seni falan gibi klasik cevap yerine bana şunları söyledi. Pişman olduğunu hissediyorum yavrum, daha iyi çalışıp iyi yerlere geleceğine, hayallerine koşacağını biliyorum. Sakın ola umutsuzluğa kapılma! Yaşın daha çok genç ve yaparsın dedi. Oh beee! Dedim Öyle bir yük kalkmıştı ki üstümden. Canım babam pişman olmayı bile öyle kibar bir dille anlatmıştı ki bana. Çalışacaktım elbet. Hem de sıkı sıkı sarılacaktım hayata. Kendim için, ailem için, pişman olmamak için, ülkeme faydalı bir hekim olmak için...





Arkadaşa Mektup Örneği

 Arkadaşa  Mektup Örneği

 

Sevgili arkadaşım Derya!

Şu anda sana bu mektubu nereden yazdığımı bir bilsen çok şaşırırsın. Bugün hava çok güzel ve güneş altın gibi parlayarak yüzüme vuruyor. Sonbaharın gelmesi  ile birazcık da olsa soğuyan havaya karşı yaz mevsimi ;   “henüz pastırma havası var   henüz soğuma zamanı tam gelmedi” diyor.

Tamam tamam her neyse çok merak içinde bırakmayım seni. Neden yazdığımı söylüyorum: Şu anda Kayseri’nin Yahyalı İlçesi’nin  yaylalarından  yazıyorum.  Buradan sonra istikamet ormanlara dalmak… Yanıma bir tane de pilli radyo aldım. Şu anda radyoda senin en çok sevdiğin müzik olan “Dostum Dostum”  şarkısı çalıyor. Selda Bağcan’ın söylediği bu şarkıyı ne çok dinlerdik be Derya. Dostuz ya hemen gözlerimiz duygulanır, ayrılacağımız zaman birbirimize daha da yaklaşırdık. Annem bana her gün :  “Gökçe kızım,  Derya’dan haber var mı? “  Mektuplaşmayı sakın bırakmayın diyor. Ben de haber olmaz olur mu annecim ayda bir mektuplaşıyoruz diyorum. O da bu duruma çok seviniyor.


Canım arkadaşım!

Hava şu anda o kadar güzel ki tam da çay içme, kafa dağıtma zamanı biliyor musun? Bu arada anneme senin en sevdiğin kurabiyelerden yaptırdım. Canın istedi biliyorum;  ama annem gelecek ay otobüsle İstanbul’a Derya’ya kurabiye yapıyım, pastırma yapalım,  bahçedeki meyvelerden de meyve paketi yapıp gönderelim dedi. Merak etme sensiz bir şey boğazımdan geçmiyor. Beni düşüncesiz zannetme  olur mu?  Olur der , dediğini duyar gibiyim benim maviş gözlü can dostum. Yeme içme bahane.  Bizim dostluğumuz önemli oaln öyle değil mi? Ne güzel bir beş yıl geçirdik seninle. Babanın görevinden dolayı ayrılmak zorunda kaldık ama her yıl yaz tatilinde dedenlere gelince yine görüşeceğiz.  Tatlı baş belan olmaya devam edeceğim unutma sakın!


 

Canım dostum , can arkadaşım!

Yayla havası çok güzel. Deminki güneşli hava yerini hafifi hafif rüzgarlı havaya bıraktı. Mis gibi rüzgar vuruyor yüzüme. Annem buradan kuzukulağı otu topluyor. Bilirsin biz onları kurutur boranı çorbası yaparız. Sen de çok severiz. Her yer çiçek ama renkleri bahardaki gibi değil be Derya. Solmaya başlamışlar, baharda olsan beni daha çok beğenirdin der gibi bana mahzun mahzun bakıyorlar. İşte şimdi de babam yanımda. Derya’ya yazıyorsun değil mi diyor? Gülümsüyorum ve onu onaylıyorum. Seni çok özledim kuzum. Nasılsın, sağlığın nasıl? Necla Teyzem ve Kadir Amcam nasıl ?


Çok özledim onları. Benim minik kurbağam  Mert Ali  ne yapıyor. bir yıldır görmüyorum. 2 yaşına geldi. O tombul yanaklarından doya doya öpmeyi çok özledim . Annem ona şimdiden çok güzel bir kazak örüyor. Kışın gönderecek.


Şimdi babamla ormana gidiyoruz. Badem ağaçlarındaki kuruyan bademler yere düşmüş. Onları kovaya topladık. İki kova badem topladık.  Babam çok heyecanlısın hayırdır dedi. Arkadaşıma badem topluyorum dedim. Ailece yersiniz canım dostum. Buradan istediğin bir şey olursa mutlaka yaz, sakın çekinme!


Senin için gücümün yettiği her şeyi yaparım. Çünkü sen benim için çok kıymetlisin. Bu dünyada en çok güvendiğim kişi ailemden sonra sensin biliyorsun değil mi? Çünkü hiçbir zaman bana kötü davranmadın, yalan söylemedin, ihanet etmedin, iki yüzlü olmadın. İşte ben seni bu güzel ahlakın için çok seviyorum. Yaz tatili bir gelse de sana bir sarılsam sarı saçlı mavi gözlü güzel kız.


Mektubuma artık son veriyorum. Cevap yazmayı unutma, beni merak içinde bırakma. Sende yaz ne yaptığını. Seni çok seviyorum dostum. Önce Allah'a sonra ailene emanet ediyorum. Cansınız, emanetsiniz…. Selametle…..