“Mustafa Kemal’in Kağnısı” Şiirinden Yola Çıkarak Kurtuluş Savaşı’nda Türk Kadınının Fedakarlıklarını Ve Sorumluluklarını Anlatan Bir Konuşma Yapınız.

 “Mustafa Kemal’in Kağnısı” Şiirinden Yola Çıkarak Kurtuluş  Savaşı’nda Türk Kadınının  Fedakarlıklarını Ve Sorumluluklarını Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı yıllarında anlamıştır Türk kadınının ne kadar yürekli ve fedakar olduğunu. O yıllarda görmüştür vatanı için canını feda eden, erkeği ile cepheye koşan kahraman Türk kadınlarını. Onun içinde “Türk kadını yerlerde sürünmeye değil; omuzlarda yükselmeyi hak eder” demiştir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!


Her millet için savaş kötü bir şeydir ama savaş zorunlu olduğu sürece ise gerekli bir durumdur. “Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir”.  diyen Gazi Mustafa Kemal savaşın zorunlu olunca da vatanı kurtarmanın ne kadar şerefli bir eylem olduğunu da söylemiştir her zaman.  Hele ki bağımsızlık elden gidiyorsa, hele ki vatanın birliği ve dirliği bozuluyor, vatan toprakları tek tek yok oluyorsa. İşte böyle zamanda ortaya koymuştur Türk kadını da bütün emeğini. Yüreğini koymuştur her şey için. Söz konusu vatansa  ardına bakmamıştır kadınlarımız, o elleri öpülesi  analarımız, bacılarımız. Kimisi daha genç gelinken, kimisi genç kızken, kimisi çocuğunu sırtında taşıyarak silah taşımıştır cephaneye, sırf vatan sağ olsun, vatan yok olmasın diye.

 

Kıymetli arkadaşlarım!

Biliyorum ki bugün ülkemiz  bugün savaşa girse hepimiz de savaşa katılır ve canımızı bu vatan için feda ederiz. Atalarımız da, kahraman kadınlarımız da bizler için canını feda etmiş, kimisi gazi olmuş, kimisi şehit düşmüştür bu topraklar özgür olsun diye. Onbaşı Nezahat, Binbaşı Emire Ayşe, Şerife Bacı,  Gördesli Makbule, Fatma Seher ve adını saymakla bitiremeyeceğimiz kadınlarımız, kızlarımız.    Onlar vatan sevgisi kokan, gözleri umut ile geleceğe bakan ve gelecek için bizler için düşmanla çarpışan, yaralanan milli mücadelenin kadın kahramanları.


 Onlar ki vatan sağ olsun diye çocuklarını yakınlarına emanet edip dağlar, bayırlar aşarak vatan için gizli toplantılar yapan, planlı hareket eden zeki kadınlarımız. Durmadan, yorulmak nedir bilmeden çalışan bu kahraman kadınlarımız, savaştan korkan genç delikanlılara bile örnek olmuş cesaretli kimselerdir.  Kimisi zor günlerde gerekli olur diye sakladığı küpesini, kimisi iki altınını, kimisi tek bileziğini , kimisi evdeki iki öküzünü vatan için, silah alıp düşmana yürümek için feda etmiştir.






 "Aç kalırım, susuz kalırım ama onursuz kalamam".  diyerek çıkmışlardır bu kutlu yola, bu kutlu davaya. Ulaşmışlardır elbette amaçlarına. Vatan kurtulmuş, memleketime bahar gelmiştir onların sayesinde, o elleri öpülesi kahraman analarımız sayesinde. Bu topraklar üzerinde, şu anda bu konuşmamı  özgürce yapabiliyorsam, dışarıda düşman askerleri olmadan evime gidebiliyor ve kendi topraklarım üzerinde yürüyorsam bunu tüm kadın kahramanlarımıza,  Mehmetçiklerimize ve tabi ki de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum.


Kıymetli öğretmenim, sevgili kardeşlerim, arkadaşlarım!

Beni sabırla dinleyip sözümü kesmediğiniz hepinize en içten dileklerimi sunar, teşekkürü bir borç bilirim. Sevgi ve saygı ile kalın.

“Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin Neler Yapardınız?” Konulu Bir Konuşma Hazırlayınız.

 “Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin Neler Yapardınız?” Konulu Bir Konuşma Hazırlayınız.


Milli mücadele yılları; savaşın acımasız yüzünü gösterdiği, bir yandan yoksulluk ve sefalet çeken koca yürekli bir millet,  diğer yandan elinde silahı, teçhizatı bulunan, her türlü gücü elinde bulunduran zalim düşman kuvvetlerinin olduğu yıllardır. Atalarımızın en acı ,en ağır koşullara göğüs gerdiği bu yıllarda , bu koca yürekli insanlar inanç ve iman gücü ile kazanmıştır vatan topraklarını. Nice askerler bu vatan için şehit düşmüş, nice yiğitler ardına bile bakmadan bu vatan için canını feda etmiştir.


Değerli öğretmenim, sevgili sınıf arkadaşlarım!


Milli mücadele yıllarında yaşamış olsaydım vatanın düşman işgalinden kurtarılması için,  elimden gelen her türlü fedakarlığı canla, başla yapardım.  İlk  olarak savaş devam etse dahi derslerimi aksatmamaya çalışırdım ve inançla çalışmaya, okumaya devam ederdim. Annemin askerler için ördüğü çorapları, kazakları; pişirdiği sıcak ekmekleri cepheye ulaştırmaya çalışırdım. Karşıma çıkan düşman askerleri bana nereye gidiyorsun dediğinde onların aklını karıştırıcak cümleler kurar ve dikkatlerini dağıtırdım. Bunun için de diğer arkadaşlarımın hazırladığı pusuya onların düşmesini sağlardım.


 Düşmanlar benimle konuşurken arkadaşlarım da düşmana sapanla kuş lastiği sıkar, düşmanlar kendilerine gelen taşın nereden geldiğini bulmak için uğraşırken ben de o arada kaçar cepheye  ihtiyaçları  ulaştırmaya çalışırdım. Arkadaşlarımla gizli gizli bir yerde buluşur ve düşmana karşı neler yapmamız gerektiği konusunda çeşitli planlar yapardım.  Mustafa Kemal Atatürk’ün vatanın kurtarılması için ne yapılması gerektiğini belirten sözlerini köylülerime de söylerdim ve el birliği ile düşmana karşı ortak hareket ederdik. 


Yeri gelir aç kalır, susuz kalır ama vatanın  kurtuluşu için evimizdeki tüm yiyecekleri askerlere verirdim. Düşmanların neden birlik içinde olup bizim vatanımıza saldırmaya çalıştığını komutanlara sorardım. Onlardan gereken cevabı aldıktan sonra vatanımın bir tek toprağını  işgalci kuvvetlere vermemek için sınırda nöbet dahi tutardım. Belki küçüğüm , belki öğrenciyim diye bana görev vermek istemeyen  asker abilere yalvarır, ağlardım. 






Onlar da beni kırmaz ve ben de asker abilerimin arasına karışarak vatan yolunda şehit düşmeye hazır olurdum. Vatan ve milletin tehlikede olduğunu, bağımsızlığın elden gittiğini ve bunun için de milletçe ortak hareket etmenin gerekliliğini yazan, milli mücadeleye faydalı cemiyetlerde görev alırdım. Milli Mücadeleyi yazan gazeteleri köy köy, sokak sokak dağıtır ve insanların bilinçli olmasını sağlardım.

Değerli öğretmenim, kıymetli arkadaşlarım. Benim duygularım bu şekilde. Beni dinlediğiniz hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım.

“Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

 Çobanın dağda gezdirdiği, otlattırdığı bir koyun sürüsü düşünelim. Bu koyun sürüsünü dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı koruyan o sürünün başındaki çoban ve  o sürünün köpekleridir. Çoban ve köpekler olmazsa o sürü telef olur ve kurtlara bir güzel yem olur. Bu atasözünde de anlatılmak istenen şudur: Yalnız başına hareket eden, toplumdan uzak kalıp dik başlı olan biri, acı bir olay yaşadığı zaman, kötü zamanları olduğu zaman o kişinin yanında kimse olmaz ve o kişiyi kimse korumaz.

 

 Çünkü öyle kimseler yalnız başına kalmayı sever ve bunun için de hiç çevre kazanamazlar. Başına gelen bir olay sonucunda da büyük yıkımlara uğrayabilirler. Çevre edinmediği için kendilerini de koruyamazlar. Dik başlı , kendi  başına hareket eden kimselerin kötü zamanlarını bekleyen düşmanları da böyle kimselere istediği kötülüğü yapmak için zaman kollar ve  zamanı gelince de amacına ulaşır.

 

 Oysa eşimiz, dostumuz, yakın çevremiz olduğu zaman bize kötülük etmeyi düşünen kimseler kötülük etmekten çekinir ve çevremizdeki insanlardan korkar. Böyle  zor durumlara düşmemek için  bazı konularda toplum ile uyum içinde olunmalı, toplum ile birlikte hareket edilmelidir. Kendi başımıza alacağımız kararlar vardır bir de bulunduğumuz topluluk ile alacağımız kararlar vardır.





 

İşte buradaki farka dikkat etmek gerekir ve tek başına, dediğim dedik, çaldığım düdük sözü ile hareket edilmemelidir. Bizim arkamızda duran, bize destek olan insanlarla olmalıyız ve kalabalık ve samimi insanlarla uyum içinde yaşamalıyız ve birimiz hepimiz için, hepimizi birimiz için diyerek birbirimize arka çıkmalıyız.

“Kitaplar, Hiç Solmayacak Bitkilerdir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kitaplar, Hiç Solmayacak Bitkilerdir.” Sözü İle İlgili  Kompozisyon Yazınız.


Bitkiler; hem insanlar için, hem hayvanlar için hem de doğanın dengesi için çok faydalıdır. Doğanın güzel görünmesini sağlar, doğaya renk katar bitkiler. Faydalarını saymakla bitirmediğimiz çok sayıda bitki çeşitleri vardır ve bu bitkiler çok sayıda hastalığa da şifa olurlar aynı zamanda. Çiçek çeşitlerinden tut  da ot çeşitlerine kadar binlerce çeşit bitki vardır. Bunların içerisinde demir, potasyum, magnezyum, kalsiyum vb . gibi sağlığımıza faydalı olan mineraller vardır. Bitkiler nasıl sağlığımıza iyi geliyorsa, bizi mutlu edip iyileştiriyorsa kitaplarda ruhumuza iyi gelir, ruhumuzu açar ve bizi  mutlu eder.

 

Kitaplarda insana renk katar, insanı aydınlatır ve onun karanlıktan kurtulmasını sağlar. Nasıl çok sayıda bitki varsa çok sayıda da kitap vardır dünyamızda.  Kitaplar da bitkiler gibi hiç solmayan değerlerdir. Kitapların içinde gizli bir hazine vardır. Bu hazineyi bulmak ve ortaya çıkarmak için de o kitapları iyi okumak, anlamak gerekir. Buradaki maksat gerçek hazine ya da para değildir. Buradaki amaç kitapta bize vermek istenen mesajları doğru anlamak, bilgi edinmek ve kendimizi geliştirerek hayata daha farklı açılardan bakabilmeyi başarmaktır. Kitapların dış kapağı da eskise de içerikleri eskimez.

 

 Çünkü kitaplarda anlatılan olaylar, kahramanlar her zaman canlı kalır. Mesela kitapların hiç solmayan bitkiler olduğunu şu şekilde anlayabiliriz. Yüz yıllar öncesinden yazılmış kitaplar vardır. Bu kitaplar şu anda bile üniversitelerde okutulmakta, okullarda çocuklara önerilmektedir. Yazarı ölmüş olsa bile kitaplar asla ölmez ve canlılığını her zaman korur. Onun için her zaman kitaplara ilgi duymalıyız. Kitaplar insanlığa kazandırılmış olan en değerli araçlardır.





 

Kitaplar sayesinde oradaki olayları yaşıyor gibi gözümüzde canlandırırız, gitmediğimiz, gezmediğimiz yerleri gezmiş gibi oluruz, öğrenmediğimiz çok sayıda yeni bilgi öğrenir ve kendimizi geliştiririz. Kitaplar sayesinde kelime hazinemiz gelişir, hafızamız gelişir, insanlar ile iletişim kurmada , konuşmada sorunlar yaşamayız ve daha çok sayıda faydalarını görürüz kitapların. İşte tüm bunlardan dolayı her gün yarım  saat yada bir saat de olsa kitap okumaya zaman ayırmalı, kendimiz farklı dünyaların yolculuğuna gitmekten mahrum bırakmamalıyız.

 

Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgili Toplayınız.

 Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgili Toplayınız.


Daha küçük yaşlardayken  asker olma hayali ile hayata tutunan ve bunun için de askerlik mesleğini tercih eden, ömrünü devlet adamlığına, askerliğe ve milletine adayan Mustafa Kemal Atatürk vatansever bir şahsiyettir. Devlet adamı olmanın yanında çok sayıda farklı özelliklere de sahiptir. Komutan, lider, yeri geldiği zaman başöğretmen gibi çok sayıda farklı  özelliklere , bilgi birikimine sahip kültürlü bir kimsedir. Kurtuluş Savaşı yıllarındayken vatanın içinde olduğu zor koşulların farkında olan Mustafa Kemal askeri dehası sayesinde halkını da arkasına alarak büyük zaferlere imza atmıştır.


 Trablusgarp’ta, Çanakkale’de, Kafkas Cephesi, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz  ve daha birçok savaşta askeri kişiliğini ortaya koymuş bu kahramana halkı da gönülden bağlanmıştır. Onun vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı ,  disiplinli olması, yenilikçi ve ilerici olması milletimizi bu günlere getirmiştir. O çok iyi ve disiplinli bir asker olmuştur. Hedefleri peşinden koşmuş, sabırlı olmuş ve azimle yoluna devam ederek kahraman vatan evlatları  ile birlikte vatanı düşman elinden kurtarmıştır. Mustafa Kemal   her ne kadar küçükken askerliğe meraklı olsa da bunu ileri götürmek için okumuştur. Küçük çocukken bile harçlığını kitaplara yatıran ve durmadan okuyan Mustafa Kemal geniş bir bilgi birikimine sahip olmuştur. 







Savaş meydanlarından öğrendiği, okuduğu bilgileri uygulamaya geçirmiş ve başarıya ulaşmıştır. Kaybedilen savaşlarda yapılan yanlışlar onun için deneyim olmuş ve aynı hataların yapılmaması için de farklı taktikler uygulayarak askerlerini başarıya ulaştırmıştır. Amaçlarına ulaşmak için planlı hareket etmiş bir anda hareket etmemiştir.  İyi bir komutan, iyi bir asker olan Mustafa Kemal vatanın evlatlarını çok sevmiş, emrindeki askerler ile birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket etmiştir. Mustafa Kemal’in kişilik özelliği de onun iyi bir asker olmasını sağlamıştır.


 Kararlı oluşu, ileri görüşlü olması, yeniliklere açık oluşu, cesaretli oluşu, idealist oluşu , çalışkan ve başarılı oluşu onun başarıya ulaşmasına katkı sağlayan kişilik özelliklerindendir. Mustafa Kemal’in zeki olması yaratılıştan da kaynaklanmaktadır elbette. En zorlu savaşlarda bile soğukkanlılığını yitirmemiş, kararlılığını kaybetmemiştir.  Siyasetin ordu içine girmesine izin vermemiştir ve ikisinin de ayrı olmasını istemiştir.

 

“Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır. Toprak, Eğer Uğrunda Ölen Varsa Vatandır.” Sözünün Sizde Uyandırdığı Duyguları Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 “Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır. Toprak, Eğer Uğrunda Ölen Varsa Vatandır.”  Sözünün  Sizde Uyandırdığı Duyguları Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Her milletin kendine özgü bayrak sembolleri vardır. Bizim de bayrağımızın üstündeki sembol ay ve yıldızdır. Ay yıldızlı al bayrağımız ülkemizin bağımsızlığının göstergesidir. Başka milletlerin egemenliği altında olmayışımızın en önemli belirtisi  rengini şehit kanından alan bayrağımızın göklerde “özgürce dalgalanması, bağımsız ve hür olmamız sayesindedir.


 Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Çünkü o bayrak için  şehit düşmüştür vatan evlatları. Kanları pahasına da olsa, canları pahasına da olsa bayrağa sahip çıkılmış, bağımsızlığa sahip çıkılmış, tutsaklığa hayır denilmiştir. İçinde yaşadığımız bu toprakların vatan olmasının nedeni de yine bu vatan için hayatını kaybetmiş, şehit olmuş kahramanlar sayesindedir. Bu vatana sahip çıkılmasaydı, bu topraklar için kan dökülmeseydi şu anda özgür, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti de olmazdı. Başka milletlerin manda ve himayesi altında yaşamaya devam eder, dilimizi konuşamaz, dini inançlarımızı yaşayamazdık. Köle gibi yaşamaya devam eder, köle olarak da ölürdük.







 Atalarımız bizler mutlu olalım diye, hür olalım diye vatan topraklarını düşmana teslim etmemiştir. Bayrağına sahip çıkmış, bayrağını yerlere düşürmemiştir. Onurlu ecdadın onurlu geleceği olarak bu vatana sahip çıkmalıyız, bu vatanın güçlü olması için de el birliği ile çok çalışmalıyız.

Sizce Vatanı İçin Ardına Bakmadan Yollara Düşen Kişiler Neleri Feda Etmiştir?

 Sizce Vatanı İçin Ardına Bakmadan  Yollara Düşen  Kişiler Neleri Feda Etmiştir?


Vatan için, namus için yaşamlarını kaybeden kahraman vatan evlatlarının hakkı  asla ödenmez. Onlar ki her türlü yoksulluğu çekmiş, onlar nice acılar çekerek sıcacık yuvalarını bırakarak cepheye koşmuş büyük yüreklerdir. Kadını ile, erkeği ile bir olan kahraman milletin kahraman evlatları bu toprakları için şehit düşmüştür. Onların emanetlerine sahip çıkmak da hepimizin görevidir. 


Vatanı için ardına bile bakmayan , yollara düşen kahramanlar her şeyini, feda etmişlerdir. Evini, ocağını, tarlasını, kasabasını terk etmek zorunda kalmışlardır. Tutsak yaşamaktansa ölmeyi tercih etmişlerdir ve ömürlerini feda etmişlerdir bu cengaver vatan evlatları. Kimisi bir evin tek oğlu olarak anasını bırakmak zorunda kalmış, kimisi evlenip muradına ermek üzereyken sevdiğinden ayrı kalmak zorunda kalmış, kimisi ise  yeni doğan bebeğini bırakıp savaşa koşmuştur.  Kimisi çocukluk yıllarını geçirdiği köyünü, kimisi babası ile güzel anılarını geçirdiği bağını, bahçesini bırakmak zorunda kalmıştır. Geriye dönüp bakmamışlardır bu kahraman yürekli kimseler. Malım, mülküm dememiş, savaştan, çarpışmadan korkmamışlardır.







 "Ya istiklal ya ölüm ", düşüncesi ile hareket ederek vatan yolunda can vermişlerdir. Bizler için ardına bakmadan her şeyini feda eden bu vatan evlatlarının mekanı cennet olsun, kabirleri gül ile dolsun. Bize emanet olan bu toprakları gençler olarak korumaya ve yüceltmeye devam etmeliyiz. Onun için de ilim ve fen yolunda ilerlemeli, demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkmalı, vatan için gerekirse canımızı feda etmeliyiz. Bugün bu topraklar üzerinde, emin adımlarla, bağımsızca hareket edebiliyorsak bunu o ardına bakmadan savaşa giden vatan kahramanlarına borçluyuz.

Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Okulların açılmasına çok az kalmıştı. Güz mevsiminin gelmesi ile  birlikte hava da esmeye başlamıştı. Sonbahar yağmurlarında arkadaşlarımla ıslanmak, doya doya yağmur ve toprağın birleşmesinden ortaya çıkan o muhteşem kokuyu içimize çekmek bizi çok mutlu ediyordu. Dışarda oynamaktan her yerimiz çamur olmuştu. Aslı ile birlikte eve doğru giderken köye doğru kırmızı renkli , son model bir araba geliyordu. Araba yavaşça yanımızdan geçti. Köye böyle güzel bir araba ile gelen kişi güzel bir bayandı. Hemen arabanın arkasından koştuk ve arabanın okula doğru girdiğini gördük.


 Okula doğru giden bu arabanın içindeki kişi de  bu yıl ki öğretmenimiz olmalıydı. Geçen yılki öğretmenimiz doğum iznine ayrıldığı için bu yeni öğretmeni atamıştı galiba devlet. Hemen okula doğru gittik. Arabadan bir yetmiş beş boylarında kahverengi saçlarını bukle bukle etmiş, başında güzel bir tacı olan güzel bir öğretmen indi. Hayranlıkla izliyorduk onu. Ayağındaki ayakkabıyı hiçbir yerde görmemiştim. Çok güzeldi, ayakkabısı da  bembeyazdı. Hiç leke yoktu ayakkabıda. O okula girdi biz de hemen eve doğru gittik. 






Yarın okul olduğu için annem,  benim emektar annem kıyafetlerimizi yıkamış, ütülemiş ve bir kenara asmıştı. Hemen anneme okula yeni gelen öğretmenden bahsettim. O da çok merak etmişti. Ertesi sabah okula doğru gittik arkadaşlarımla. Aslı, ben Ve Murat çok sıkı dostlardık. Benim adım ise Melisa. Okul zili çaldı ve hepimiz sıramıza geçtik. Hakkari’nin bir köyünde yaşayan çocuklarız. Bizim buralar kışın çok soğuk olduğu için okullar açılmadan sobalar kurulmuştu ama henüz sonbahar olmadığı için sobaların içine odun, kömür atılmamış, soba yakılmamıştı. Sınıfta heyecanla beklemeye koyulduk. Öğretmenimiz geldik.


 Aman Allah'ım ne kadar da güzel bir öğretmendi. Ay tenli biriydi. Gözleri simsiyahtı tıpkı zeytin gibi. Elleri narin  ve tertemizdi. Tırnakları bakımlıydı. Güzel bir elbise giymişti okulun ilk günü. Bize  günaydın diyerek içtenlikle gülümsedi. Adı Nalan’dı. O da ne?  Ben hayatımda böyle güzel dişlere sahip birini görmemiştim. İnci tanesi gibi o güzel dişleri ile gülünce güzelliği ikiye katlanıyordu öğretmenimizin. Bu yıl dörtleri yani bizi okutacağı için mutlu olduğunu söyledi. Hepimizle tek tek tanıştı, ailelerimiz hakkında bilgi aldı. Bizi çok sevdi ve bize samimi davrandı. Günler yavaş yavaş akıp giderken biz öğretmenimize öğretmenimiz de bize alışmıştı. Çok  çalışıyordu bizim için çok uğraşıyordu. Alın teri akıtıyordu. 


Yaparak yaşayarak öğretiyor ezber bilgiler öğretmiyordu. Öğrendiğimiz her şeyi de aklımıza çabuk kazıyor ve unutmuyorduk. Günler böyle akıp giderken öğretmenimiz köyde çok sevilen sayılan biri olmuştu. Köylülerin bir sorunu olduğunda hemen gelip Nalan Öğretmene sorarlardı. Çünkü Nalan Öğretmene güven tamdı ve o neyi nasıl yapacağını Bilen, okumuş, bilgili, kültürlü bir insandı. Her şeyden önce bizi seven, olduğumuz gibi kabul eden ve hor görmeyen biri olduğu için herkesin gönlünde taht kurmuştu Nalan Öğretmen. Kimi veliler çocuklarını okula göndermiyor ve çekiniyordu. Muhtar bu durumu öğretmenimize dedi.




 Öğretmenimiz de o aileler ile görüştü ve aileler kararını değiştirdi ve çocuklarını okula götürdü. Öğretmenimize değer verilirdi köyde. Çünkü o ışığı ile hepimize aydınlık oluyor, geleceğimize emin adımlarla ilerletiyordu bizi. Onun için de çok seviyorduk öğretmenimizi.  Çalışıyordu, durmadan bizim için çalışıyordu ve devamlı yeni şeyler öğretiyor ve köylüleri de aydınlatıyordu. Onun için çok şey borçluyuz öğretmenimize. Biz ona sevgimizi ve saygımızı göstermekte asla kusur etmedik ve o köyün en değerli hazinesi olmuştu. Ona olan sevgimizi, ona verdiğimizi değeri bir pahalı bir hediye ile belli edemezdik belki ama köydeki çiçeklerden toplayıp ona hediye ettik ve o da çok duygulandı ve mutlu oldu. İyi ki bizim öğretmenizmidi o değerli insan ve bize insan olarak kalmayı öğreten değer.


Defterinize Medeniyet Kavramı İle İlgili Duygu Ve Düşüncelerinizi Anlatan Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 Defterinize Medeniyet Kavramı İle İlgili Duygu Ve Düşüncelerinizi Anlatan Bilgilendirici  Bir Metin  Yazınız.


Medeniyet  , bir toplumun tüm unsurlarını;   düşüncelerini, bilimini, sanatını, teknolojisini, maddi ve manevi varlıklarını  vb. içine alan geniş bir kavramdır. Medeniyet demek aynı zamanda gelişme ve ilerleme demektir. İnsan medeniyet kavramını ilk olarak içselleştirmelidir. Medeniyetin gerektirdiği sorumlulukları yerine  getirmek için de mücadele etmelidir. Mücadeleden kasıt ise ilim ve fen yolunda ilerleme, yeniliklere açık olmadır. 


Çağdaş medeniyetleri seviyesine çıkmak isteyen ülkeler ilk olarak insan haklarına, adalete, eşitliğe önem vermelidir. O ortamda bilim özgür olmalı, insanlara düşüncelerinden dolayı ön yargı ile yaklaşılmamalıdır. Her düşünce kendini özgürce ifade edebilmelidir. Medeniyet demek Amerika, Almanya, Fransa gibi ülkeler demek değildir. Medeniyet demek, ırk ayrımı yapmamak, insanların insanca yaşayabileceği ve insan olarak kalmaya devam edeceği topraklar üzerinde özgürce yaşaması demektir. Medeniyet yeni kıyafetler ya da açık kıyafetler giymek demek de değildir. Medeniyet bilim konusunda ilerleme ve gelişme, insanlık konusunda ilerleme demektir.


 İnsanlarının hoşgörülü olduğu, doğanın ve çevrenin korunduğu, hayvanlara zarar verilmediği yer medeniyetin olduğu yerlerdir. İnsanların zamanlarını boşa harcamadığı, her bir insanın gece gündüz demeden çalıştığı ve kendisine karşı özsaygısı olduğu yerde medeniyet de gelişmiş demektir. Emek edenin emeğini aldığı, liyakatın daim olduğu, emek etmeyenin haksız yere kazanç elde etmediği ülkeler medeniyet açısından son derece gelişmiş ülkelerdir. Biz medeni bir ülkeyiz ya da ben medeni bir insanım demek lafla olmaz. Bunun için önce çok çalışıp ülkeni dünya ülkeleri sıralamasında ön sıralarda tutman gerekir. Yani ülkemiz her açıdan geliştirilmelidir. 






Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, idari vb. İşte tüm bunlar yapıldığı zaman medeni ülkeler arasında olunur. Medeni insan  olmak için de iyi bir insan olmak gerekir. Sorumluluklar yerine getirilmeli, kıskançlık yerine tatlı yarışlar olmalı, dedikodu yerine birlik, beraberlik ve dayanışma olmalı, güçlü güçsüz yerine herkesin güçlü ve zengin, mutlu olması sağlanır. Kimsenin kimseye iki kuruş için menfaat için küçülmediği, herkesin kendi alın teri ile çalışıp ülkesine ve dünyaya faydalı olduğu bir ülkede yaşamak hem ülkeyi geliştirir, hem de dünyamızı. Savaşların son bulduğu, silahların sustuğu, dünyada birliğin ve kardeşliğin hakim olduğu bir dönemin başladığı yerde medeniyet  de başlamış demektir. Medeniyet ile ilgili şu söz de bana yol gösterici olmuştur:

Gerçek medeniyet, kozmopolit bir topluma dayanmaktadır. Edgar Morin.

İşte tüm bunlardan dolayı hoşgörü ortamında  hep birlikte yaşayarak yükselmeli ve  insanca bu dünyadan göçmeliyiz.



20 Yıl Sonra Ben Konulu Kompozisyon Yazınız.

20 Yıl Sonra Ben Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

Her insanın gelecek için umutları, hayalleri vardır.  Çalışan insan için, emek eden insan için geleceğe dair hayal kurmak, durmadan yoluna devam etmek ve  başarı merdivenlerini adım adım çıkmak en önemli amaçtır. Benim de kendime göre hayallerim vardır. 20 yıl sonra kendimi  Kayseri Şehir Hastanesi’nde çocuk doktoru olarak görmek isterdim. Çocuklara olan sevgim çok farklı benim. Nerede bir çocuk görsem o çocuğun başını okşamak  ve onu sevmek isterim.


 Çocuk doktoru olmamın en önemli nedeni de onların masum bakışlarından etkilenmemdir. Hiçbir çocuğun hasta olmasını istemem. Özellikle yoksulluktan çeşitli hastalıklara yakalanmış, yetersiz ve dengesiz beslenmiş güzel yavrularımıza hizmet etmek için canla başla çalışırım. Onun için de çocuk doktoru olmayı ve ömrümün sonuna kadar onlarla ilgilenmeyi isterim. Doktor olmak insana, insanlığa hizmet görevidir. 


Özellikle de Afrika ülkelerine gitmek ve oradaki çocuklarla vakit geçirmek, onları iyileştirmek için çocuk doktoru olmayı istiyorum. Oradaki güzel ve anlamlı bakışlarla bakıp içinizi ısıtan, size insan olmayı öğreten ve bulduklarınızla yetinmeyi öğreten o masum bakışlı yavrular. İşte bundan dolayı doktor olmayı istiyorum. Yaz tatilleri geldiği zaman oralarda gönüllü hizmet etmek isterim. Yirmi sonra doktor olarak hayatıma devam edeceğim için, kazandığım aylık maaşımla çocuklara güzel kıyafetler almak, onlara organik gıdalar yemek isterim. Kendimi de es geçmeyim tabi ki. 




Kendime güzel bir ev ve araba almak ve ayaklarımın üzerinde durmak benim en büyük hayallerimden biridir. Başarılı bir doktor, alanında uzman olmuş ve dünyaca tanınmış bir çocuk doktoru olarak yaşama devam ederim. Anneme ve babama hayırlı bir evlat olmaya çalışırım. Onlara maddi ve manevi her konuda destek olurum. Çünkü benim doktor olmamda en büyük katkı onlarındır. Çevremdeki yoksul insanlara yardım ederim.