Evrendeki Tüm Kötülükler Yok Edilemese De Yapılan İyiliklerin Karşılıksız Kalmayacağını Anlatan Metninizi Aşağıdaki Atasözlerini Kullanarak Yazınız. “İyiliğe İyilik Her Kişinin Kârı; Kötülüğe İyilik Er Kişinin Kârı.” İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.”

 Evrendeki Tüm Kötülükler Yok Edilemese  De Yapılan İyiliklerin  Karşılıksız Kalmayacağını Anlatan Metninizi Aşağıdaki Atasözlerini Kullanarak Yazınız.

“İyiliğe İyilik Her Kişinin Kârı; Kötülüğe İyilik Er Kişinin Kârı.”

 İyilik Et Denize At, Balık Bilmezse Halik Bilir.”


Dünyada her kötülüğü engelleyemeyiz. Her gün evrende çeşitli olumsuz olaylar olmaktadır. Canı yananlar, can yakanlar, şiddete maruz kalanlar, savaşlar, savaşta yok yere yaşamlarını kaybeden masum insanlar, terör olayları vb. Dünyada o kadar çok kötü olay yaşanmaktadır bunu say say bitiremeyiz. Evrendeki tüm kötülükler yok edilemez. Çünkü elimizde sihirli bir değnek yoktur. Bir anda her şeyi normal düzenine getirecek güç sadece  hayallerde olur. 



Gerçek dünya  güllük gülistanlık bir yer değildir. Kötülüklerin hepsini engelleyemeyiz ama kötülük yapmamak ise bizim elimizde olan bir durumdur. Elimizden geldiği kadar iyi insan olmak, insanlara iyi davranmak, içimizde şefkat ve merhamet duygusunun yaşamasını sağlamak ise elimizde olan bir durumdur. Bir kimseye yaptığımız iyiliği karşılığı olsun diye yapmamalıyız. İnsanın onuruna yakışan davranış biçimi karşılıksız iyilik yapmaktır. Çıkar ilişkilerine dayanan iyiliği çoğu kişi yapar. Önemli olan hiçbir çıkarımız olmadan karşı taraf ya da taraflara iyilik etmek, insanlığın ölmediğini gösterebilmektir. 




Atalarımızın da dediği gibi iyiliğe iyilik her kişinin kârı; kötülüğe iyilik ise er kişinin kârıdır. Ayrıca yaptığımız iyiliklerin değerini kimi insanlar bilmeyebilir. Karşımıza vefasız , iyilik bilmeyen kimseler de çıkabilir. Onun için de şu atasözünü unutmamalıyız: “ İyilik yap denize at; balık bilmezse Halik bilir.” Gerçekten d öyledir. Bizler iyilik yapmaya devam etmeliyiz. İnsanlar iyiliğin değerini anlamasalar bile bunu bilen Yüce Yaradan vardır ve orada her şey kayıt altındadır. Onun için her zaman insan olmaya, iyi olmaya devam etmeliyiz.

 

Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı “Yardımlaşma” Temalı Metninizi Aşağıdaki Özdeyiş, Atasözü Ve Deyimi Kullanarak Yazınız. ( Dünya Kötülük Yapanların Yüzünden Değil, Hiçbir şey Yapmayıp Seyredenler Yüzünden Tehlikeli Bir Yerdir, Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz, Yaraya Merhem Olmak)

 Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı “Yardımlaşma” Temalı Metninizi Aşağıdaki Özdeyiş, Atasözü Ve Deyimi Kullanarak Yazınız.


( Dünya Kötülük Yapanların Yüzünden Değil, Hiçbir şey Yapmayıp Seyredenler Yüzünden Tehlikeli Bir Yerdir, Baş Başa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz, Yaraya Merhem Olmak)


 

Sokakta yatan , evsiz barksız insanların yerine kendinizi koydunuz mu  hiç? Özellikle  soğuk , karlı ve buzlu havalarda dışarıda yatılır mı hiç? Yiyecek ekmeğiniz yok içecek bir yudum suyunuz yok. Isınacak, başınızı sokacak bir göz odanız bile yok. Düşünmesi bile ne kadar zor ve acı öyle değil mi? Bizim bu düşündüğümüzü yaşayan binlerce, on binlerce insan var . Evsiz insanlara yardım etmek, onların elinden tutup sosyal yaşama katılmalarını sağlamak, mutlu olmalarını sağlamak insanlık olarak hepimizin sorumluluğudur. Hiç kimse isteyerek sokakta yatmaz. Her gün soğuktan hayatını kaybeden, çeşitli hastalıklara yakalanan çok sayıda insanları da haberlerden duymaktayız.


 

Dünya sadece kötülük yapanların yüzünden değil; hiçbir şey yapmayıp seyredenler yüzünden tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Evsiz insanların yaşadığı zorlukları, çektiği sıkıntıları gördüğümüz zaman bu duruma seyirci kalmamalıyız. Bugün onların başına gelen kötü bir olay yarın bizim de başımıza gelebilir. Hayatta her şey olabilir ve insan olanın başına her şey gelebilir. İşte onun için evsiz insanlara yardımcı olmalı, elimizden geldiği kadar onlara maddi ve manevi olarak destek olmalıyız. Onları dışlamamalıyız, onlardan korkmamalıyız. Korkmak yerine toplum olarak onları nasıl iyileştirebiliriz, onlara ne gibi yardımlar sağlayabiliriz vb gibi düşünceler ile hareket etmeliyiz. Bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarına da destek olmalıyız. Seyretmek yerine bir şeyler yapmalıyız ve insan olduğumuzu insanlık yaparak başkalarına da yansıtmalıyız. Ne demiş atalarımız: “ Baş başa vermeyince taş kalkmaz.” Bizler hep bir olup o taşı kaldırmasını bilmeliyiz. Onların yaşadığı zorlukları en aza indirmeye çalışmalıyız ve dayanışma içinde çalışmalıyız.

 





Herkes bu konuda üzerine düşeni yaptığı zaman bir yaraya merhem olmuş olur ve yarası olan garibin, kimsesiz kimselerin  çektiği sıkıntıların çözümü olur. İçimizde iyilik duyguları olduğu zaman, merhamet olduğu zaman her türlü zorluk aşılır ve insanlık da yaşatılmış olur. Yeter ki birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamasını bilelim ve kardeşlerimizin elinden tutalım.

Kâmil Gibi Evsizlerin Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin Çözüm Önerileriniz Nelerdir?

Kâmil  Gibi Evsizlerin  Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin  Çözüm Önerileriniz Nelerdir?


İnsanların başına hayatta her şey gelebilir. İyi bir çevrede doğmamış olabiliriz, anne ve babamız olmayabilir, akrabalarımız bize sahip çıkmayabilir ve daha bir çok olumsuz olaylarla karşılaşabiliriz. Keşke hiç kimse evsiz kalmasa, herkesin kafasını sokacağı bir evi, ısınacağı bir odası olsa ama ne yaık ki yaşanılanlar,  acı kayıplar ve daha niceleri insana her zaman güzel şeyler sunmayabilir. Kâmil de sokakta yaşayan , kimseye zararı olmayan kendi halinde biridir.. Evsiz olduğu için kimse onu evine almamıştır.





 Evsiz kimselerin toplum tarafından dışlanmaması için bizlere ve devlete  düşen görevler   şunlardır:


* Evsiz olan kişiler için konutlar inşa edilmelidir ve onların da sıcacık bir evleri olmaları ve barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını sağlayabileceği koşullar oluşturulmalıdır.


*  Evsizler için acil konaklama merkezileri kurulmalıdır.


* Evsiz insanlar için hep birlik olup baş başa vermeliyiz ve onların da sağlıklı, mutlu olmasını sağlamalıyız.


*  Evsizlerin gereksinimlerini gidermek için sivil toplum kuruluşları üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.


* Evsiz kimselerin;  alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun olması halinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına yardımcı olunmalıdır.


* Evsizlere kötü biri gibi bakılmamalı, onlara karşı ön yargılı bir tutum içine girilmemelidir.


* Onlara karşı şefkatli ve merhametli davranılmalıdır.


* Evsiz insanların  meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelik faaliyetlerde bulunulmalıdır.


* Evsiz insanlar ile dalga geçilmemelidir, onlara eziyet edilmemelidir. İnsan onuru ayaklar altına alınmamalı, onlar yapamayacağı işlerde çalıştırılmamalıdır.


* Onların da sosyal yaşama girmeleri için devlet onlara eğitim vermeli ve evsiz kimseler devlet güvencesi altında olmalıdır.


* Evsiz kimselerin;  stresle başa çıkma,  öfke kontrolü, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına yardım edilmelidir.


*  Psikolojik ve sosyolojik sorunları olan kişiler gerekli yerlere yönlendirilmelidir.

Kâmil Adlı Metinden Yola Çıkarak Kâmil Adındaki Kişi Sizin Mahallenizde Yaşıyor Olsaydı Ona Nasıl Davranırdınız? Neden?

 Kâmil Adlı Metinden Yola Çıkarak Kâmil Adındaki Kişi Sizin Mahallenizde Yaşıyor  Olsaydı  Ona Nasıl Davranırdınız?  Neden?


Kâmil, sokaklarda yaşayan, üstü başı kir içinde olan bir adamdır.  Günlerce banyo yapmadığı için, üstü başı kir olduğu için, sokaklarda kaldığı için, merdiven aralarında uyuduğu için  vb.  mahalleli onu benimsememektedir. Ona biraz korku ve biraz da acıma duygusu ile bakmaktadır. Metindeki çocuğun babası ona iyi davranmakta ve Kamil aç kaldığı zaman ona yemek vermekte, onu hamama götürmektedir.  Mahallede birkaç kişi dışında Kamil’e fazla sıcak bakan kimse yoktur. Kâmil bizim mahallede yaşıyor olsaydı ona ön yargı ile yaklaşmazdım ve ondan korkmazdım.



 Ailem ile birlikte ona elimden gelen her türlü fedakarlığı yapardım. Annem onun için yemekler yapar, babam için güzel kıyafetler satın alırdı. Ben de babam ile birlikte onu ziyarete gider ve onunla dertleşirdim. Onun da insan olduğunu ve biricik, değerli bir varlık olduğunu  aklımdan hiçbir zaman çıkarmazdım. Kâmil bizim gibi bir insandır fakat kaderi onu bu hale getirmiş olabilir. Belki anne ve babası küçük yaşta ölmüştür, akrabaları ona sahip çıkmamıştır. Belki daha farklı sorunlar yaşamış ve hafızasını kaybetmiştir ve daha birçok şey aklımıza gelebilir.





 Onun neler yaşadığını, neden bu durumlara düştüğünü bilmeden onu yargılamamalı ve toplumdan uzaklaştırmaya çalışmamalıyız. Ona her zaman iyi davranırdım ve merhametli, yardımsever bir insan olurdum. İnsan olana yakışır tavır ve hareketlerde bulunurdum. Hayatta hiç birimizin başına nerede, ne zaman ve nasıl , neler geleceği belli değildir. Düşmez kalkmaz bir Allah olduğu için ne oldum delisi olmamalıyız, insanlara tepeden bakan şımarık kimseler olmamalıyız. Kâmil bir insan olduğu için insana insan olduğu için değer veriri ve yardım ederdim.

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu Tiyatro Metni Yazınız.

 “Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.”  Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek”  Konulu Tiyatro Metni Yazınız.


Öğrenciler, İstiklal Marşı’nın ardından sınıflara dağılmıştı. Öğretmen derse geldiğinde, sınıftaki öğrenciler ayağa kalkmış, öğretmeni selamladıktan sonra yerlerine oturmuştu. Filiz Öğretmen  dersini bitirdikten sonra teneffüs zilinin çalması ile öğretmenler odasına gitti.


Çocuklar sınıfta kalmışlardı. Ali, Murat, Çiğdem ve Eda konuşmaya başladılar. Konuştukları kişi ise sınıfın en çelimsiz ve  en temiz kalpli kızı Fatmaydı.


Ali:  (Gülmeye başlayarak) Bu Fatma ne zayıf değil mi arkadaşlar? Zayıflıktan neredeyse iskeleti çıkmış gibi.  Fatma tüm bu konuşulanları duyuyordu bu arada.


 Murat:  ( Kahkaha atarak) Evet Ali çok çok zayıf galiba evde hiçbir şey yemiyor, ekmeğiniz de mi yok?


Çiğdem:  (Sinsi sinsi gülümseyerek)  Uğraşmayın şu zavallı kızla, baksanıza acınacak durumda zaten.  (Çiğdem Çantasından çıkardığı kuruyemişlerden ikram ederek dört arkadaş birlikte yemeye başladı.)


Eda: ( Konuşulanların yanlış olduğunu fark ederek)   Biraz da Fatma’ya verelim arkadaşlar. Bu yaptığınız yanlış, bize yakışan erdemler değil.


Ali: ( Dalga geçmeye devam ederek)   Ne yaptık ki sadece şaka yapmıştık.  Şakada mı yasak oldu?


Çiğdem: Bu şaka değil ama.


Ali: (Susarak) Çevresine bakındı.


 Çiğdem:  (Elindeki kuruyemişleri Fatma’ya göstererek )Yer misin dedi.


Fatma: Teşekkür ederim, tokum.


 (Fatma sabahtan beri açtı zaten. Gerçekten de evlerinde yiyecek bir kuru ekmek bile yoktu. Arkadaşlarının dalga geçmesine rağmen onlara kızmamıştı ).


Çiğdem: Sen bilirsin o zaman ( Zil çaldı ve öğretmen sınıfa girdi. Derse başladı.)


Öğretmen Filiz Hanım:   Okuttuğu okuma parçasının ana fikrini bilen var mı? (Herkes el kaldırıyordu. Fatma’nın ise açlıktan el kaldırmaya mecali bile kalmamıştı.)


Öğretmen: Fatma soruma sen cevap verir misin? 


 Fatma :  Yavaşça ayağa kalktı, Bu met- nin- a- na fik-ri ( derken  bir anda yere yığıldı. Kimse ne olduğunu anlamamıştı. Öğretmen hemen koşarak Fatma’yı kucağına aldığı gibi müdür beyin odasına götürdü. Daha sonra okula gelen ambulansla Fatma acile kaldırıldı. Herkes durumunu merak ediyordu Fatma’nın. Ertesi gün öğretmen Fatma’nın durumu hakkında açıklama yaptı.)


Öğretmen Filiz Hanım: Çocuklar, endişe etmeyin. Korkulacak bir şey yok ama üzülecek şey çok .  (Fatma aç olduğu için bayılmış, babası hasta olduğu için çalışmıyormuş. Annesi de yakın zamanda vefat ettiği için kardeşine o bakmak zorunda kalıyormuş. Kardeşine bakmaktan, ev işlerini küçücük yaşta görmekten çok yorulmuş ve bir deri bir kemik kalmış. Üstelik maddi durumları da iyi olmadığı  için yeterli beslenmemiş ve bunun için de bayılmış dedi. Bunu duyan öğrenciler büyük vicdan azabı çekmeye başlamıştı. İlk konuşan Ali oldu.)


Ali: Öğretmene dönerek ağlamaya başladı ve Fatma ile geçtiği dalgayı öğretmene anlattı. Daha sonra  Murat konuştu.


Murat:  (Pişmanlık içinde ağlayarak)Çok pişmanız öğretmenim , biz çok büyük bir hata yaptık. Biz Fatma’nın zayıf olması ile ilgili dalga geçmiştik. Oysa o ne zorluklar çekiyormuş küçücük omuzlarında.


Çiğdem: Öğretmenim büyük bir eşeklik ettik ama hiç bir şey için geç değil. Siz de bize yardım ederseniz, arkadaşımız için bir şeyler yapar ve onun bizi affetmesini sağlayabiliriz.


Eda: Ben dalga geçmeyelim demiştim size arkadaşlar. Ne de olsa o  bizim arkadaşımızdı ama siz beni anlamadınız.


Öğretmen: Evet çocuklar, yaptığınız şey çok yanlış ve çok ayıp. Bir kere zayıf olmak dalga geçilecek bir durum değil. İkincisi insanlar hakkında böyle yargılarda bulunmanız doğru değil. Zayıf olmasının nedeninin  açlıktan da olabileceği hiç aklınıza da mı gelmedi. Bu nasıl bir  duyarsızlıktır.


Sınıf: Sustu ve başını önüne eğdi.


( Daha sonra sınıfça para toplandı ve Fatmaların  evine gidildi. Fatma  için çok güzel bir çiçek  ve çikolata yaptırıldı. Onunla dalga geçen dört öğrenci ondan af diledi.)

 

Fatma:  Affetmek ne demek arkadaşlar. Yapmayın böyle şeyler. Olur biz çocuğuz, üzmeyin kendinizi. Hayatta hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan hatalarımızın farkında olmak ve özü dileyebilmek. Siz özür dilediniz ve ben de affettim. (Böylece Fatma’nın gönlü alınmış oldu  bir daha böyle saçma sapan sulu şakalar, kalp kıran şakalar yapılmadı sınıfta. Ertesi hafta okuldaki tüm öğrenciler seferber oldu ve Fatma ve ailesi için her türlü destek sağlandı. Fatma artık kilo almaya ve boy atmaya başlamıştı. Affettiği arkadaşları ise onun en yakın dostları olmuştu.)

 

 

 


Okuduğunuz İki Farklı Metinden Hareketle Malazgirt’in Kahramanı Alparslan İle Kurtuluş Savaşı’nın Önderi Atatürk’ün Ortak Yönlerini Belirleyiniz.

Okuduğunuz İki Farklı Metinden  Hareketle Malazgirt’in  Kahramanı Alparslan  İle Kurtuluş Savaşı’nın  Önderi Atatürk’ün Ortak Yönlerini Belirleyiniz.



24 Ağustos 1071 yılında Selçuklu ordusu ile  Bizans ordusunun karşı karşıya geldiği tarihin unutulmaz muharebelerinden biridir. Malazgirt Savaşı,   Büyük Selçuklu Devleti’nin  zaferi ile sonuçlanmıştır.  Böylece Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı. Sultan Alp Arslan'ın savaş tekniklerini iyi bilmesiyle ve hilal taktiği  ile  kendi ordusundan  sayıca üstün olan Bizans ordusunu yerle bir ettiği savaştır. Bu savaşın sonucunda Bizans hükümdarı Romen Diyojen esir alınmıştır. 



Esir alındıktan sonra öldürüleceğini ya da halkın ortasında elleri, kolları zincire vurulmuş şekilde halkın karşısında gezdirileceğini düşünmüştü. Ama durum hiç de bu şekilde olmamıştı. Çünkü bizim ecdadımız, Türk komutanı Alparslan Romen Diyojen’i affetmiştir ve merhametli olduğunu göstermiştir. 






Mustafa Kemal Atatürk ve Alparslan’ın ortak özellikleri şunlardır:

 

* Savaş esnasında her ikisi de sırtını halka dayamıştır. Halkın gönlünü almışlar ve halkın desteğini almışlardır. Mustafa Kemal de Kurtuluş Savaşını Türk milletinin desteği ve azmi ile kazanmıştır.

 

* Her ikisi de millet sevdalısı olan vatansever insanlardır. Türk insanı da vatansever olduğu için hem Malazgirt (Alparslan) Savaşı kazanılmış, hem de Kurtuluş Savaşı (Mustafa Kemal) başarı ile sonuçlanmıştır.

* Her ikisi de zeki ve kendine güvenen insanlardır.  İçinde yaşadığı milletinin fertlerine inanan ve onları çok seven liderlerdir. Her ikisi de liderlik özelliğine sahiptir.

* Her ikisi de insancıldır. İnsan öldürmek yerine daha barışçıl bir sistemi savunmuşlardır ve affetmeyi bilen erdemli kimseler olmuştur. Liderlere yakışan bu özellik her ikisinde de bulunmaktadır.

* Her ikisi de bağımsızlığa düşkün liderlerdir. Bunun için gelecek kuşakların da bağımsızlığı korumaları gerektiğini söylemişlerdir ve bunun için de gençlere büyük görevler düştüğünü belirten sözler söylemişlerdir.

* Her ikisi de vatan zordayken çalışılması, emek edilmesi gerektiğini belirtir. Vatan kurtulduktan sonra ise barış içinde, mutluluk içinde yaşaması gerektiğini söyler.

* Her iki lider de hoşgörülüdür.

 

 

“Tiyatro; İnsanı, İnsana, İnsanla, İnsanca Anlatma Sanatıdır.” Yukarıdaki Cümleden Hareketle Tiyatronun İzleyicisine Neler Kazandırdığını Arkadaşlarınızla Tartışınız.

 “Tiyatro; İnsanı, İnsana, İnsanla, İnsanca Anlatma Sanatıdır.” Yukarıdaki Cümleden Hareketle Tiyatronun İzleyicisine Neler Kazandırdığını Arkadaşlarınızla Tartışınız.


Tiyatro;  içinde her türlü oyunun sahnelenebildiği, sahnesi ve seyirci için oturma yerleri ,vb. bulunan, özel olarak bu iş için yapılmış yapıdır. Ya da herhangi bir durum, olay  veya tasarının sahnede canlandırılması için  yazılmış eserlere "dramatik metinler" denir. Bu metinlerin sahnede canlandırılması ile ortaya çıkan sanat da tiyatro olarak adlandırılır.



Tiyatro insanı , insana, insanla, insanca anlatan önemli bir sanat türüdür. Tiyatro insanla yapılır. Yani tiyatroda oyuncular vardır ve o oyuncular tiyatroyu izlemeye gelenlere ellerinden gelen hünerleri, hazırladıkları oyunları en iyi şekilde sunarlar. Sahnede önceden çalıştıkları konuları canlandırarak çok güzel bir şekilde anlatırlar. Yeri geldiği zaman da doğaçlamalara da yer verilir elbette. Tiyatroya giden insan oradan çok güzel bilgiler öğrenirler. Yapılan gösterilerde, canlandırmalarda ve konuşmalardan kendilerine bir anlam çıkarırlar.



 Oyunda verilmek istenen mesajı en iyi şekilde anlamaya çalışırlar. Tiyatro izleyen kişi sanata ve sanatçıya da önem veren bir kişidir. Değişik düşüncelere açık olan, empati kurma becerisine sahip olan, anlatılan olaylara kahkaha ile karşılık veren , oyunculara ilham veren kişi ya da kişilerdir oraya gelenler.  







Tiyatronun bireye, izleyiciye  kazandırdığı şeyler şunlardır:


 * Tiyatroya gidildiği zaman  oradaki oynanan oyunda başından sonuna  kadar izleyeceğiniz her şey canlı ve de gerçektir. Sahne ortamında oyuncular, olaylar her biri samimi ve içtendir. . Tamamı ile her şey gerçeği yansıtır ve yalnızca tiyatroda bulunan kişilerce görülür..

 

*Dayanışma duygusu artar.


* Verilmek istenen toplumsal mesaj algılanır.


* Çevresinde yaşanılan olaylara insanlar daha bilinçli ve daha duyarlı yaklaşır.


* İfade özgürlüğünü kişiye aşılar.


* Problemler üzerinde düşünmeyi, tartışmayı ve sorgulamayı kişiye öğretir.


* Bir olayın birden fazla nedeni ve sonucu olduğunu kişiye anlatır.


*  Sanatın geliştirici ve kişiyi iyi yönde değiştirici gücünü gösterir.


*   Toplum duyarlılığının artmasını sağlar.


* Tiyatroda izlediğimiz oyunlar bizim  özgürce kararlar alıp uygulamamıza katkı sağlar.


* Estetik algılama gücünü  geliştirir.


*  Dili nasıl doğru ve etkin koşmamız gerektiğini anlarız.


* Kişinin  ufku açılır.


* Kişinin  zihinsel yaşamına katkı sağlar.


* Toplumun sıradanlıktan uzaklaşmasına katkı sağlar.


* Bireyin kültürel birikimine katkı sağlar. Değişik oyunlar ve değişik olaylar izleyerek farklı bilgiler de öğrenmiş oluruz.


* Oyuncuların oyun esnasında yaptığı yanlışlar, ezberlediği oyunda unuttuğu cümleler tiyatroyu izleyenler tarafından net bir şekilde görülür ama  yine de oyuna kaldığı yerden devam edilir. Bu da toplumsal duyarlılığın artmasını sağlar.


* Gittiğimiz tiyatroda oynanan oyuna dahil olabiliriz ve bu bizim için muhteşem bir duygu olur. Orada kendimizi ifade edebilmek, küçük bir rolde bile yer edinebilmek bizim kendimize  olan güvenimizin  artmasını sağlar ve  böylece mutlu da oluruz.


* Eğitimli oyuncularla tanışma fırsatı yakalamış oluruz.


*  Stres atmamıza neden olur ve bizi mutlu eder, kafamız dağılır ve huzurlu bir şekilde, bir şeyler öğrenmiş ve bir şeylerin farkında olan kişiye dönüşmüş şekilde evlerimize dağılırız.

 

İyi Bir İnsan Hangi Erdemlere Sahip Olmalıdır?

 İyi Bir İnsan Hangi Erdemlere Sahip Olmalıdır?


İyi insan; kimseye kötülüğü olmayan, içinde şefkat ve merhamet duygusu olan, hoşgörüyü temel edinmiş kimselerdir. İyi insanlar bulunduğu ortama sevgisini yayan, içinde kötü niyet taşımayan kimselerdir.







İyi insan şu erdemlere sahip olmalıdır:


* İyi insan kendisine ve içinde yaşadığı topluma saygılı olan kimsedir. Bunun için iyi insan için saygılı kimse diyebiliriz. ( Saygı)


* Kötü alışkanlıklara sahip olmayan kimselerdir.


* Vefalı kimselerdir.


* Barıştan ve kardeşlikten yana olan kimselerdir.


*  Başka insanları aşağılamayan , onları dışlamayan kimselerdir. (İnsanları olduğu gibi kabul eden, insana insan olduğu için değer veren)


* Ön yargılı olmayan kimselerdir.


* Kendilerine yapılan kötülüğü affeden ve unutan kimselerdir. 


* Sevgiyi kendine ilke edinmiş ve bunu yaşamı boyunca çevresindekilere hissettiren  kimselerdir. ( Sevgi)

 

* İyi insanın sahip olduğu erdemlerden biri de iyi bir dinleyici olmalarıdır. Kendisine anlatılanları can kulağı ile dinler ve konuşmacıya saygı duyar. ( iyi bir dinleyici)


* İşlerinde acele etmeyen, bir işin ya da bir olayın sonucunu sabırla bekleyen, sebat gösteren kimselerdir. (sabırlı)


*Vatanını ve milletini seven, vatanı için gerekirse canını vermekten çekinmeyen kimselerdir. Yani iyi insanın sahip olduğu özelliklerden biri de  vatansever olmasıdır. ( vatansever)



* Hoşgörülü insanlardır.


*Tebessüm edebilen, içinde şefkat ve merhamet duygusu ağır basan güzel insanlardır.


* Sabırlı kimselerdir.


* Öz eleştiri yapan kimselerdir.


* Zihni; arzu ve isteklerden, kötü fikirlerden arındıran kimsedir.


* İçinde yaşadığı doğaya, doğanın ona verdiği nimetlere şükretmesini bilen ve onun için de doğaya katkı sağlamak için çalışan erdemli insanlardır.


* İyi insan yalan söylemeyen kimsedir.


*  Dedikodu yapmayan, başkalarına iftira atmayan kimselerdir.


*  Ölçülü olan ve her aklına geleni olduğu gibi konuşmayan, iki dinleyip bir söyleyen kimselerdir.


* Dürüst ve güvenilir kimselerdir.


* Öfke ile kalkmayan, zarar ile oturmayan kimselerdir. Öfkesine yenik düşmeyen , güzel ahlaklı insanlardır.


* Hiç bir şeyi israf etmeyen kimselerdir.


* Adaletli kimselerdir.


* Yardımsever ve dayanışmacı kimselerdir. İşte bu erdemlere sahip olan kişiler iyi insanlardır.

Aşı Olmanın Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Aşı Olmanın Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Aşılama yöntemi; hastalık sonucunda oluşabilecek maddi ve manevi tüm kayıpları önleyecek, büyük tasarruflar  sağlayan en önemli  sağlık yatırımı olarak bilinir. Aşı olmak insanı çeşitli hastalıklardan korur ve kimi hastalıkların da önlenmesini sağlar.  Aşı olan kimse  çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık da kazanmış olur. Bağışıklama hizmetlerinde asıl amaç  ise ; toplumda, özellikle de  bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemektir. Bundan dolayı da   çeşitli hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçmek temel esastır.   



Salgın hastalıkların tedavisinde de aşılama çok önemli bir yere sahiptir. Örneğin; iki yıl önce ortaya çıkan ve hâla da yayılma hızı bitmemiş olan korona virüste de aşı olmak çok önemlidir. Aşı olan kişiler bu virüs tipine yakalansa bile hastalığı daha hafif geçirirken aşı olmayan kimseler ise bu hastalığı daha ağır geçirmektedir. Genç, yaşlı demeden insanların canını almaya devam eden bu hain virüse karşı en etkili yol ve çözüm elbette ki aşı olmaktan geçer.  Aşı olduğu halde hastalığı ağır geçirip hayatını kaybeden az bir kesim vardır. Bunu inkar edemeyiz ama aşı çoğunlukla korumakta ve hastalığın ağır etkilerini söndürmeye devam etmektedir.






 Salgın hastalıklardan korunmak, geleceğe daha sağlıklı ulaşabilmek için mutlaka aşılarımızı zamanında yaptırmalıyız. Aşının insan sağlığı için ne kadar faydalı olduğunu şu bilimsel gerçekler ile de ortaya koyabiliriz. Örneğin; Çiçek hastalığı, 1924 -1944 yılları arasında büyük salgınlar ve ölümlere yol açmıştır. Buna karşı geliştirilen aşının bulunması ile çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren tamamen yok edilmiştir. Hastalık etkeni yok edildiğinden çiçek aşısı uygulamalarına da ihtiyaç kalmamış ve 1980 yılında ülkemizde ve tüm dünyada aşılamaya gerek kalmamıştır. 


Bu ve bunun gibi  (çocuk felci, Hepatit B ..vb) daha çok sayıda hastalığın aşılama yöntemi ile önlendiğini ve yok olduğunu söyleyebiliriz. Aşı olarak hem kendi sağlığımızı, hem çocuklarımızı korumuş oluruz. Aşı sayesinde toplum ve dünyada  korunarak salgınların önü kesilmiş olur ve insanlar çeşitli hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmemiş olur. Bunun için aşı olalım, aşı karşıtlığına son verelim.

Kışın Gelişi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Kışın Gelişi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 Sonbahar mevsiminin  yapraklarını dökmesi ile , havaların soğuması ve Kasım ayının da bitmesi ile kış mevsimine geçildi. Kış mevsimi; karın ve soğuğun birleştiği, şiddetli soğukların yüzümüze buz gibi çarptığı ve bizleri tir titrettiği bir mevsimdir. Havalar soğuduğu için insanlar da bu dönemde evlerine çekilmeye başladı. Her ne kadar kış mevsimi soğuk olsa da bu mevsimin de elbette kendine göre güzellikleri vardır. Ayrıca karın yağması, yağmurların yağması kadar güzel bir şey olamaz. Kuraklığın etkilerini son yıllarda daha bariz hissetmeye başladığımız bu günlerde kış mevsimi inşallah karlı, yağmurlu geçer.  Bu güzel dileklerimiz gerçek olduğu zaman da susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kalmayız ve barajlarımız, nehirlerimiz, göllerimiz inşallah bu kış mevsiminde su ile dolar.

 


Kış mevsimi bana hep çocukluk yıllarımı hatırlatır.  Annemin sobayı yakıp  kendi elleri ile , o öpülesi, alın terinin işlediği güzel eller ile  evi sıcacık ettiği o sıcak ve samimi yıllar gelir aklıma. Sobada közlenen patatesin o muhteşem kokusunu içime çekmek ve yumuşacık olan patatese tuzu bandırıp bir güzel iştahla yemek,  soba fırınında pişen çörek daha pişer pişmez  kardeşlerimden önce koşarak hemen annemin elinden kapıp yemeye başlamak, soba fırınında kestane közlemek ve daha birçok güzelliği hatırlatır bana kış mevsimi. Her ne kadar günümüzde doğalgazlı, kaloriferli evlerde otursak da bende kış mevsimi eskiye özlem olarak kalmıştır hep. Çünkü kış demek sobaların yandığı,   akşam ışıkları kapatıp yatağımıza geçtiğimiz zaman  sobadan çıkan ateşlerin kıvılcımlarının gölgesini  tabana bakarak hissetmek bana huzur ve mutluluk hissi vermiştir hep. İşte kış mevsimi benim için bunları çağrıştırır.







 

Kış mevsimi deyince şunları da unutmamak gerekir. Karın yağması ile çocukların akın akın sokaklara çıkması, kar topu oynanması, kazakta kayılarak dünyanın en muhteşem duygusuna , heyecanına ve mutluluğuna kavuşma duygusu, akşama doğru oynamaktan yorulup burunlarımız akmış halde, ellerimiz soğuktan kıpkırmızı olmuş vaziyette koşarak evlere kaçışımızı ve sıcacık evlerimize huzurla gidişimizi  ve daha birçok anılar biriktirip anın tadını çıkaracağımız bir mevsimdir  kış.


 




Kış mevsiminde kar çok yağdığı için, karın yağdığının ertesi sabahı da yollar buzlanmaya başlar. Dışarıda sis oluşur. İşte bu durumda trafiğe çıkan sürücülerin, işlerini halletmek için arabası olmayan yürümek zorunda kalan yayaların bu tehlikelere dikkat etmesi gerekir. Sürücüler kaza yapmamak için , yayalar da bir yerlerini sakatlamamak için çok dikkat etmelidir.