Dağ, Gül, Ay, Keder, Ozan, Yaban, Zaman, İlim, Nur, Derviş, Hikmet, Gönül Gözü, Nazar, Hakikat, Mürşid Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Dağ, Gül, Ay, Keder, Ozan, Yaban, Zaman, İlim, Nur,  Derviş, Hikmet, Gönül Gözü,  Nazar, Hakikat, Mürşit Kelimeleri İle İlgili Hikaye


 Ozan Garip Osman son zamanlarda kendini boşlukta hissediyordu. Allah’a yönelmek istiyordu ve ibadetlerini yapmak istiyordu. Eserlerinde de Allah sevgisinden çok bahsediyor ama bunu inancının gereği gibi yaşamakta zorlanıyordu.. Mesela  eşi ile en ufak bir tartışmada sinirlerine hakim olamıyor eşinin kalbini kırıyordu. Kendimi nasıl daha iyi bir insan haline dönüştürebilirim diye yollara düştü Ozan Garip Osman. Bir derviş duymuştu. Adı Mustafa Efendi olan Mustafa Efendi adındaki dervişin yanına gidecek ve ondan akıl alacaktı. Bunun için de düştü yollara ve buldu o dervişi. Vardı kapısını çaldı. Kim o diye içeriden naif bir ses geldi.  Benim diyen Osman içeri buyur edildi. O sırada akşam olmuş, ay son dördün halini almıştı. Kederliydi Osman. Ne diyeceğini bilemiyordu.

 

Çok güzel eserler yazıyordu ama hayatında yazdıklarını uygulayamıyordu. Bunu hemen dervişe sordu. Derviş de ona sen iyi bir mürşit olursun, iyi bir insan olursun ama önce içindeki şeytanı yok etmelisin, yani nefsine gem vurmalısın, öfkene hakim olmalısın Osman dedi. Bunun için çok okuman, ilim öğrenmen, hakikate kavuşman gerekir. Onun için de çok çalışacaksın, iradene hakim olacaksın dedi. Osman kederlendi ve sarıldı Dervişe. Merhametli insan ol dedi Derviş Osman’a. Sadece eşine değil herkese iyi davran, dünya malı gözünü kör etmesin, gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin be Osman. 


Bir an önce Allah’a gerçek anlamda teslim ol, ibadetlerini hakkı ile yap, nefsini yen işte o zaman vicdanen rahat bir insan olacaksın dedi. Zaman geçti ve Osman da değişti ve daha olgun insan oldu ve dervişin mürşitleri arasına girdi. Artık her şeye öfkelenmiyor, nefsine hakim oluyordu. İçinde falan şeytan olmadığını anladı asıl şeytan içimizdeki kötülükler, öfkeye hakim olamama, kötü hırs dedi kendi kendine. Bunu öğrenmiş olmak onu çok mutlu etmeye başladı.

 

 Eşine, sevdiklerine gül alıyor,  önceden kırdığı gönülleri tekrar alıyordu. Son zamanlarda yüzüne bir nur gelmişti Osman’ın. Hakikati öğrenme çabası onu daha nurlu insana dönüştürmüştü. Çalışıyor, tam anlamı ile Allah’a yaraşır kul olmaya çalışıyor ve dervişine de sadık oluyordu. Ona saygıda kusur etmiyordu. Çünkü ne öğrendiyse dervişten öğrenmişti. Akşam olunca evinin karşısındaki dağa bakıyor ve o dağları Yaratan Allah’ın ne kadar büyük olduğunu düşünüyor kendisinin ise bu dünyada bir noktadan ibaret olduğunu biliyor ve artık daha iyi insan olmak için daha güzel eserler yazıyor ve eserlerinde yazdığını da yaşamında uyguluyordu. İnsan-ı kamil olmuştu Ozan Garip Osman.  


Yaban ellerden onu görmeye gelenler oluyordu. Onun  eserlerini okuyanlar onunla tanışmak için can atıyordu. Hikmet sahibi insan deniliyordu artık ona. Nazar değmesin Osman’ıma diyordu Derviş Mustafa Efendi ve onu çok seviyordu. İnsan isteyince iradesine hakim olabiliyor, nefsinin kötü isteklerine gem vurabiliyordu. Yeter ki nefis bizi kötü yola götürmesin insan ne isterse başarır diyordu Ozan Garip Osman.

Yaz, Turna, Yayla Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yaz, Turna, Yayla Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Yaz mevsimi gelmişti. Yaylalarda papatyalar açmış, kuzukulakları olmuştu. Annem yayladan topladığı otları yıkayıp bir güzel sofraya getirdi. Bizim oraların türlü türlü otları vardı ve bunlar yemeğin yanında çok lezzetli oluyordu. Köy tavuğu, yanına bulgur pilavı, yeşil otlar ve ayran mis gibi oluyordu. O otların   üzerine bir de  limon sıkarsan değmeyin keyfime. 


Biz yaz gelince yaylalara göç eden Yörük ailesiyiz. Koyunlarımız olduğu için bahar mevsiminde ilk geçiş yapılır ama esas olarak yaz mevsiminde gideriz yaylalara. Yazın gelmesi ile turnalar da havada uçmaya ve bize selam verir gibi düzenli uçarlar. Turnaların bir sıra halinde hareket etmesi beni çok mutlu eder ve onları izlemekten kendimi alamam.


 Bu arada koyunlarımızın bir sürü kuzusu oldu ve onlarla oynamayı da çok seviyorum. Yaz tatili geldiği için artık okula da yok. Buralarda bol bol kitap okuyacağım. Dağlara çıkıp koşacağım, oynayacağım. Geçen turnalar ile konuşacağım ve onlar aracılığı ile ortaokul arkadaşlarıma selam yollayacağım ama şimdi uykum geldi, hava karardı ve çadırda uyku zamanı başlasın.

Paylaşımcı Olmak İle İlgili Konuşma

 

Paylaşımcı Olmak İle İlgili Konuşma


Sadece kendi ilgi ve isteklerine önem veren, başka insanların ne yaşadığı umurunda bile olmayan bencil insanlar vardır. Bunlar her şey benim olsun, hiç bir şeyimi paylaşmayım mantığında olan ve bunun için de tek başına kalan, kimse ile fazla samimiyet  kurmayan  soğuk insanlardır. Gözü doymayan, sürekli benim olsun hevesinde koşanlar başka insanlar tarafından sevilip sayılmazlar. Oysa paylaşımcı olduğumuz zaman, ben değil biz düşüncesi ile hareket ettiğimiz zaman daha iyi insan oluruz. Zor durumda olanların yerine kendimizi koymalıyız ve empati kurmalıyız.


Sevgili Öğretmenim,


Maddi durumu iyi olmayan kimseler yeri  ve zamanı geldiği zaman yardım etmesini bilmeliyiz. Bir kişiye yeten  ekmek iki kişiye de yeter, üç kişiye de . Yeter ki gönlümüz doysun. Göz doymaz. İnsanoğlu ne kadar çok paraya sahip olursa olsun yine de gözü doymaz ama gönlün doyması başka bir şeydir. Gönlün doyması alçakgönüllüktür, yardımseverliktir, paylaşmayı bilmektir. Paylaşmayı bilen insanlar yüreğinde sevgi ve merhamet taşıyan insanlardır. Böyle insanlara her zaman saygı duyulur ve böyle insanlar  her zaman el sütünde tutulur.

 

 Paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneğini  6 Şubat depreminde gördük. Milletimizin güzel kalpli insanları depremzedelere evinde ne  varsa gönderdi. İki çorabı olan bir çorabını, iki ayakkabısı olan bir ayakkabısını oradaki muhtaç olan insanlara gönderdi. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda halkın orduya yardım ettiği gibi, elindekileri paylaştığı gibi bir durum yaşandı. Bu da bizim milletimizin şahsiyet sahibi olduğunu, biz anlayışı içinde  olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. Paylaşmanın önemi ile ilgili şu söz çok güzeldir: ” Eğer paylaşmayı bilirseniz, ekmeği paylaşmak,  ekmekten daha lezzetlidir."  der Necip Fazıl Kısakürek. Yani paylaşmanın verdiği mutluluk, gönlün doyması  bir başka güzel olur. Hayat paylaşınca güzel olur ve dünya daha yaşanılır bir yere dönüşür. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bildiğiniz Bir Yemeğin Nasıl Yapıldığını Anlatınız Konulu Konuşma

 

Bildiğiniz Bir Yemeğin Nasıl Yapıldığını Anlatınız Konulu Konuşma


Bildiğim ve sevdiğim yemek Alinazik yemeğidir. Patlıcanla yapılan harika bir yemektir. Sevdiklerime de genelde bu yemeği yaparım ve onlar da çok beğenirler. Özellikle de babam bu yemeği çok seviyor. Yanına bir de pirinç pilavı, güzel bir salata ve ayran içecek harika gider.

Sevgili Öğretmenim,

Alinazik yemeği için gerekli olan malzemeler şunlardır:

*50gramtereyağı(3,5 yemek kaşığı)

*1dişsarımsak

*250gramkuşbaşı et (küçük doğranmış)

*1yemek kaşığı biber salçası

*1çay kaşığı toz kırmızı biber

*1çay kaşığı tuz

 

Patlıcanlı karışım için gerekli olan malzemeler ise şunlardır:

1kaseyoğurt

3adetközlenmiş patlıcan

1çay kaşığı tuz.

Alinazik yemeği için tereyağını derin bir tavanın içine alıp eritmeye başlarım.   Daha sonra  soyduğumuz sarımsakları ilave ederek hafifçe kızartırım . Ardından minik doğranmış kuşbaşı etleri ekleyerek karıştırın, kapağını kapatıp 6-7 dakika kısık ateşte suyunu salıp pişene kadar bırakırım. Etin iyice pişmesi ve yumuşacık olması gerekir. Öyle olursa yemeğimiz daha lezzetli olur. Piştikten sonra salça, toz kırmızı biber ve tuz ekleyerek tatlandırırım ve yemeğimi ocaktan alırım.  Közlenmiş patlıcanları kesme tahtasının üzerinde keskin bir bıçak yardımıyla bir güzel döverim.  


Dövme aşamasında üzerine hafifçe tuz eklerim. İyice ezildiklerinde yoğurtla bir kasenin içinde birleştiririm ve güzelce karıştırırım. Servis tabağının içerisine yoğurtlu patlıcanlı karışımı alır  ortasını çukurlaştırırım. Hazırladığım etleri de üzerine yerleştirdikten sonra sosunu ilave ederek yemeğimi hazır hale getiririm. Yiyenlere afiyet olsun. Yemek tarifim bu şekildedir. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Baca Eğri De Olsa Dumanı Doğru Çıkar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Baca Eğri De Olsa Dumanı Doğru Çıkar Atasözü İle İlgili Konuşma


Dürüstlük, doğruluk, iyilik gibi özelliklerini doğuştan getiren insan ne kadar kötü  olursa olsun, onu olumsuz  etkileyebilecek, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun  o kimse güzel niteliklerini kaybetmeyip korur. Bunun için de atalarımız baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar sözünü söylemişlerdir.

Sevgili Öğretmenim,

Kimi insanlar doğuştan güzel huya, güzel ahlaka sahiptir. Bu insanlara baktığınız zaman  onların iyi olduğunu, merhametli olduğunu yüzünden anlarsınız. İyilik o kimselerin genine işlemiştir çünkü. Böyle kimseler yaşam savaşında bazen  kötü insanlarla, kötü işlerle karşı karşıya kalabilirler ama bunlardan etkilenmezler. Ufaktan etkilenmeler olsa bile başka insanların canını yakmazlar ve kimsenin ahını alamazlar. Böyle kimseler  kendi iradeleri ile kendi kararlarını verip doğru yolu seçerler ve sonunca yine iyilik yapan, dürüst ve ahlaklı olan kimseler olurlar.


 Yaşadıkları çevre onları değiştirmez. Her yerde farklı bir kişiliğe  bürünmeyen bu tip insanlar şahsiyet sahibi insanlardır. Bu insanları hayatta kötü yola düşüremezsin ve böyle insanlara hayatta haram lokma yediremezsin. Çünkü onların kişiliğinde adam gibi adam olmak, insani değerlere önem vermek vardır.

 

Onların mayasında temiz olmak vardır. Ar damarı çatlamamış insanlardır böyleleri. Böyle kimseler her zaman adaletten yana olurlar, haksızlık karşısında susmazlar ve onurlu ve haysiyetli bir yaşam sürerler. Biz de iyi insan olmalıyız ve kimsenin bizi kötü yönde değiştirmesine izin vermemeliyiz. Kıymetli insanları örnek almalıyız ve biz kötü yolda olan insanları iyi yola getirmek için mücadele etmeliyiz. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Atatürk Neden Bir Dünya Lideri Olarak Kabul Edilir Açıklayınız.

 

Atatürk Neden Bir Dünya Lideri Olarak Kabul Edilir, Açıklayınız.


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk çok yönlü bir lider olması dolayısı ile diğer liderlerden daha farklı bir konumdadır. Hem devlet adamı, hem asker, hem öğretmen, hem sanat ruhlu, hep spor ruhlu büyük bir adam olarak hayatını yaşamış, bilim ve fenni kendini rehber edinmiş, efsane bir kişiliktir. Onun dünya lideri olarak kabul edilmesinden en büyük etkenlerden bazıları şunlardır: O mecburi olmadığı sürece savaşın bir cinayetten ibaret olduğunu savunmuş ve bunun için de her zaman “Yurtta sulh, cihanda sulh”;  yani yurtta barış, dünyada barış ilkesini savunmuştur. Her zaman barıştan yana olmuş, savaşların hiçbir zaman insanlığa fayda getirmediğini söylemiştir. Bu yönü ile farklı bir liderdir.

 

O yıllarda dünya geneline baktığımızda kadına verilen fazla bir değer göremeyiz. Mustafa Kemal’in büyük bir lider olmasındaki en büyük etkenlerden biri de kadına verdiği değer, kadınlara verdiği haklardır.  Kadınlara kanun önünde eşit haklar verilmiştir. Kadın hakları ile kadınlarımız her alanda başarılı çalışmalar yapmış, önemli işlere imza atmış ve adını dünyaya duyurmaya başlamıştır. Birçok ülkeden daha önce kadınlara verilen haklar sayesinde kadınlarımız yüceltilmiş, hak ettiği yerlere gelmiştir. Hatta onun kadınlar ile ilgili şu sözü de diğer liderlerden onun farklı olduğunu gösterir: "Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar."

 

Mustafa Kemal Atatürk bağımsızlık mücadelesini başlatarak ülkesini düşmanlara teslim etmemiş ve ülkemizi bağımsızlığına kavuşturarak diğer esir milletlere örnek olmuş bir liderdir. Osmanlı Devleti'ne dayatılan Sevr Anlaşmasını kabul etmemiş, bağımsızlık ruhu ile yanıp tutuşmuş ve dediğini yapmış bir liderdir. O hayallerini hayalde bırakmayan, gerçeğe döken bir, uygulamaya geçiren büyük bir insandır. Yine baktığımızda dünyada hiç bir liderin ondaki çocuk sevgisine sahip olmadığını söyleyebiliriz. 


O ülkesinin çocuklarını düşünecek kadar hassas bir ruha sahip, yurtta barış dünyada barış diyecek kadar evrensel bir ruha sahip dev bir lider, iyi bir dehadır.  Ülkesine her alanda yeniliği getiren, eğitime, sanata, kültüre her şeye önem veren büyük bir liderdir. Onun için Mustafa Kemal Atatürk çok ama çok farklı bir insan olarak hayatımızda rol oynamıştır. Bill Clinton'ın şunları yazmasının bir nedeni var:
"Shakespeare yazdı, Einstein düşündü, Atatürk inşa etti." İşte Atatürk bunun için çok önemli bir liderdir.

Deprem İle İlgili Konuşma

 

Deprem İle İlgili Konuşma


Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin, dalgalar halinde yayılarak yeryüzünü sarsmasına deprem denir. Deprem, toprak üzerindeki yapıları yıkarak can ve mal  kaybına  yol açacak kadar şiddetli olabilir. Bugün bilimsel olarak depremlerin etkilerinden korunmamızı sağlayacak bilgi ve araçlara sahibiz fakat  deprem ne yazık ki ülkemiz  dahil birçok ülkede can ve mal kaybına neden olmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni, kentleşme ve yapılaşmada temel ilkelere uyulmamasıdır.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım.


“Deprem öldürmez, bina öldürür.”  diye bir giriş yapmak istiyorum. Çünkü depremin çok şiddetli olduğu ülkelerden biri de Japonya’dır. Orada da deprem olmakta ama bizim ülkemizdeki gibi aşırı can kaybı ve mal kaybı yaşanmamaktadır.  Binaların iyi yapılmaması, evi yapan kimselerin, evin yapılmasına onay veren kimselerin, işlerinin ehli olmaması, yani dürüst ve güvenilir insanlar olmaması insanlarımızın canına mâl olmuştur. Bunun en yakın örneği ise Şubat depremidir. 


6 Şubat 2023 yılında ülkemizin on bir ilinde yaşanan deprem binlerce insanımızın canını aldı, binlerce insanımızı yaralı bıraktı. Yetimler, öksüzler kaldı. Çocuklarını kaybeden ana ve babalar kaldı geride. Geride kalan büyük bir yaraydı, acıydı, özlemdi.  Geride yıkık dökük hayaller, kavuşulmayan aşklar kaldı ne yazık ki. Canlarımız gitti, canlarımız yandı ve giden canlar ne yazık ki bir daha geri dönmeyecektir. Binaların çürük yapılması, binaların hasarlı olması insanlığın utanç durumunu gösterdi tüm dünyaya.

 

 İnsan canına zerre kadar önem vermeyen kimselerin zalimlikleri yüzünden bugün birçok insanımız hayatta değil. Bu suç hepimizin suçu aslında, bu günah hepimizin günahı. Ülkemizde ilk olarak ahlaklı insanların yetişmesi, ahlaklı mühendislerin, mimarların, müteahhitlerin yetiştirilmesi gerekir. Ahlaka önem verilmezse sonuç da ne yazık ki böyle olur. İşini ehli ile yapan insanlar ev yapmalı, binalar yapmalıdır. Yoksa yine bir deprem olursa gidecek olan canlarımızdır. Deprem çok şey götürdü bizden. 


Önlem alınmazsa aynı acıları yine yaşamaya devam edeceğiz. Bu acıların bir daha yaşanmaması için daha kaç deprem olması gerekiyor sorarım size? Bir an önce devletin bu konuya el atması gerekir ve üzerine düşeni yapması gerekir. Depremde hayatını kaybeden canları rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun. Umarım ülkemiz bir daha böyle acılara şahitlik etmez ve herkes aklını başına alır. Anlatacaklarım bu kadardı . Dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum.

Orman, Ormancı, Kulübe, Ayı, Rüya, Tilki Kelimeleri İle Hikaye

 

Orman, Ormancı, Kulübe, Ayı, Rüya, Tilki Kelimeleri İle Hikaye


 Öğretmenimiz haydi çocuklar sıra ile otobüse binin diye seslenmeye başladı her birimize. Mithat, Kerem, Alişan ve Eylem yerlerine geçmişlerdi. Tek geç kalan bendim. Ben de hemen yerime geçtim ve otobüs hareket etmeye başladı. Bugün kamp zamanıydı. Ormana gidecektik ve ormanda doyasıya arkadaşlarımızla eğlenecektik. Onun için çok mutluydum. Otobüsümüz hareket etti ve yavaş yavaş ormana doğru yol almaya başladık. 


Hem şarkı söylüyor, hem de otobüste kahkahalar atıyorduk. Daha sonra orman yerine vardık ve kamp başladı.  Ormanda ormancının ormanı gözetlediği küçük bir kulübesi  vardı. Ormancıya da selam verdik. O sırada uzaklardan tilki gördük ve tilki bizi görünce koşa adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Çadırlar kuruldu, ateşler yakıldı ve herkes çadırına geçti. Akşam olmuştu. Dışarıdan sesler gelmeye başladı. Gelen ses çok boğuk ve ürkütücü bir sesti. Öğretmenimiz çocuklar sakin olun ben dışarı bakıp geliyorum dedi ama öğretmenimiz dışarı çıktı ve bir daha çadıra gelmedi. Biz çocuklar olarak çok korkmaya başlamıştık. Mithat arkadaşlar ben de bir dışarı bakayım da gelirim  dedi. Ben de dikkat et, öğretmenimiz gelmedi henüz dedim. Mithat dışarı çıktı ve  Mithat da gelmedi. Artık çocuklar olarak ağlamaya başlamıştık. 


Dışarıdaki ürkütücü ses çadıra doğru yaklaşıyordu. Bu sesi tanımıştım. Ayı sesiydi.  Ayılar öğretmenimizi ve arkadaşlarımızı yemişti sanırım. Ağlamaya, bağırmaya başladık ama kimse bizi duymuyordu. Çadırın içine doğru sesler arttı ve ayılar bize doğru geliyordu. Bir anda irkildim ve imdaaat! diye bağırdım ki o arada da uyanmışım. Alnım terler içinde kalmıştı. Yanı başımda annem vardı. Ne oldu oğlum, rüya gördün , geçti yavrum korkma dedi. Ne korkmaması az kalsın altıma yapacaktım. Allah'tan uyanmıştım. Oh bee dedim Anne çok kötü bir rüya gördüm dedim ve çok şükür hayattayım dedim. Daha sonra uykuma devam ettim.

Tüm Bilgilere Kitaplardan Veya İnternet Üzerinden Ulaşabilecekken Neden Okula Geliriz Konulu Konuşma

 

Tüm Bilgilere Kitaplardan Veya İnternet Üzerinden Ulaşabilecekken Neden Okula Geliriz Konulu Konuşma


Kitaplardan, internetten istediğimiz her türlü bilgiye ulaşabiliriz ve iyi bir gayret gösterirsek çoğu bilgileri de öğrenmiş oluruz ama okula gitmediğimiz zaman sadece kuru bir bilgi ile insan beyni gelişmez. Okul olmadığı zaman hayat durmuş gibi olur. Çünkü okullar biz öğrencilerin sosyalleştiği, arkadaşları ile coştuğu ve kaynaştığı bir yerdir.

 

Sevgili Öğretmenim,

 

 Okul demek yaşamın kendisi demektir. Biz orada hayata hazırlanırız ve hayata hazırlık aşamasında farklı rollere bürünürüz. Tüm bilgilere kitaptan , internetten ulaşabiliriz ama insan olarak kendimizi hiçbir şekilde mutlu edemeyiz. Sadece evde oturarak internetten ders çalışmak çok sıkıcı olur. Çünkü arkadaşlarımı özlerim. Onlarla iletişim kurmayı, oyunlar oynamayı, şakalaşmayı özlerim. Öğretmenlerimizi özlerim. Onların bizleri iyi bir şekilde geliştirmek için göstereceği mücadeleyi, özveriyi internet ortamında bulamam. Bunu en iyi korona virüs döneminde anlamıştım. Uzaktan eğitim aldığımız zamanlar çok sıkıcıydı. Çünkü sınıfımız yoktu. Daracık bir odanın içinde  uzaktan eğitim alarak ders dinlemekten zevk almıyordum ve derse olan ilgim  ve dikkatim de  yeterli olmuyordu.

 

Oysa okullar bizler için vardır. Öğretmenlerimiz bizim için dersi nasıl daha iyi anlatabilirim diye çeşitli materyaller getirirler ve yaparak yaşayarak dersi daha iyi anlarız. Bu arada  farkına varmadan çoğu şeyi de öğrenmiş oluruz. Mesela empati kurma becerisi, yardımlaşma ve dayanışma duygusu, biz olma duygusu en iyi okulda öğretilir ve yaşatılır. Bunu sadece kitap okuyarak öğrenemeyiz. Bunun için okullarımız olmalıdır, okullarımıza geliriz çünkü orası yaşamın en güzel yeri, bilgileri zevkle öğrendiğimiz yerdir.

Sevgi, Saygı, Arkadaşlık, Hoşgörü, Doğruluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Sevgi, Saygı,  Arkadaşlık, Hoşgörü, Doğruluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. O sırada yanımda bir araba durdu ve arabaya binmez misiniz  beyefendi diye sordu:  Bir baktım karşımda annem. Ne demek hanımefendi tabi ki binerim diyerek anneme sarıldım ve arabaya oturdum. Annemle eve doğru vardık. Kapımızın önüne geldiğimizde apartmanın beşinci katına yeni birileri gelmişti ve eve eşyalarını yerleştiriyorlardı. Dışarıda kocaman bir kamyonet vardı. Annem gelen yeni komşulara hoş geldiniz, hayırlı olsun yeni eviniz dedi. Onla ise başını sallayarak hoş bulduk dediler ama galiba bizim dilimizi bilmiyorlardı.

 

Bir başka komşumuz Huriye Teyze onlar Suriye’den geldi kızım Necla diye seslendi anneme. Oradan savaştan kaçıp gelmiş bu zavallılar. Kadının eşi savaşta şehit olmuş dedi. Bu duruma çok üzüldük. Ertesi gün sınıfa girdiğimizde komşumuzun oğlunun da benimle aynı sınıfta olduğunu gördüm. Adı Ayham’dı. Ayham esmer tenli kıvırcık saçlı, kendi halinde utangaç bir çocuktu. Nedense onu çok sevmiştim. Bazı arkadaşlarımız onunla dalga geçecek gibi oldu ama onlara izin vermedim. Çünkü başka kültürden, başka ülkeden gelen bir insana kötü davranmak doğru bir şey olmazdı. Onu da olduğu gibi kabul etmeli, aramıza almalıydık.

 

Ona hoşgörülü davrandık ve onu çok sevdik. Ayham da bizi çok sevdi ve kısa zamanda çok iyi arkadaş olduk. Annem de Ayham’ın annesi ile iyi arkadaş oldu ve böylece iyi bir komşu da olmuş olduk. Ayham ana dilimizi zamanla öğrenmeye başladı, bazen kelimeleri doğru yerde  kullanmıyordu ama kısa zamanda geliştirmişti Türkçesini. Ona saygı duyuyordum. Çünkü hem kendi dilini biliyor hem de yeni bir dil öğrenmişti. Ben de ondan Arapça’yı öğrenmeye başladım. Böylece ikimiz de birbirimize katkı sağlamış olduk. Hem iyi arkadaş, hem de  iyi dost olduk.