Vatan Konulu Şiir Örnekleri

 

Vatan Konulu Şiir Örnekleri


Vatan toprakları kan ile, göz yaşı ile kazanılmıştır. Onun için bu topraklara sahip çıkmalı, canımız pahasına bile olsa bu vatanı sonuna kadar korumalıyız. Vatan ile ilgili şiir örnekleri şunlardır:

 

1) Bu Vatan Kimin?


Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.

İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.

(Orhan Şaik Gökyay)

 

2) Vatan İçin

 Dört nala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim…

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim.

 

 

3)Vatan Şarkısı

Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal’a bizim hâk-i bendedir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nâm alırız biz.

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nâm alırız biz.

Osmanlı adı her duyana lerze-resândır;
Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-ı cihândır
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız, cân veririz, nâm alırız biz.

Top patlasın, ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nâm alırız biz. Namık Kemal

 

4) Vatan Sevgisi

Vatan sevgisini içten duyanlar
Sıtkı ile çalışır benimseyerek
Milletine, Ulusuna uyanlar
Demez neme lazım, neyime gerek

Her ferdin hakkı var, bizimdir Vatan
Babamız, dedemiz döktüler al kan
Hudut boylarında can verip yatan
Saygıyla anarız, şehit diyerek

Vatan aşkı ile çalışan kafa
Muhakkak erişir öndeki safa
Tesir nüfuz olur her bir tarafa
Herkes onu büyük tanır severek

Olmak istiyorsan dünyada mesut
Hakka halka yarayacak bir iş tut
Çalıştır oğlunu, kızını okut
İnsan olmak için okumak gerek

Vatan bizim, ülke bizim, el bizim
Emin ol ki her çalışan kol bizim
Ay yıldızlı bayrak bizim, mal bizim
Söyle Veysel öğünerek, överek.  (Aşık Veysel)

 

5)  Türkiye

Türkiye Türkiye dağlarını duman almış
Üzümler memleketi tütünler memleketi
Türkiye Türkiye çok gülmüş çok ağlamış
Sabırlı bağrıyanık insanlar memleketi
Bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi
Pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş
Ya o nehirler delirip gün gür gelirler
Bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş

Sen Türkiye’sin sağdıcım kirvem Türkiye
İnsanların insanların ah senin insanların
Morca gözlerinden öpsem namuslu gözlerinden
Asiye’m işveli Hatice fistanı dal işlemeli
Sen kırk köyün içende şanlı Zeyneb’im
Şahan’ı vurdular yirmi yaşında köprü başında
Gel yılmaz Mahmud’um gel Bilaloğlan
Arabamın atları deh deh amanda
Ha burası Karadeniz gemiler yatar limanda
Deryalar aslanı şem-i bahri kâmil reis
Bu insanlar senden gelir sana gider
Tarlaya savrulmuş buğday gibi Türkiye

Sen Türkiye’sin ekmeğim tuzum Türkiye
Omzumda mavzer koynumda çevresin
Ve kıl heybemde taze lor peyniri
Gök rengi süt karanfil rengi şarap
Batan güneş gibi bakır taş kömürü
Ve rüzgara vermiş saçlarını nefti ormanlar
Ve köylere karşı sarışın harmanlar
Ferik elması kavun karpuz dut ve kayası
Fındık da sende bademde sen de ceviz de sende
Alnımın teri gözlerimin nuru Türkiye

Sen Türkiye’sin evim barkım köyüm obam Türkiye
O senin çift çarşılı harp görmüş şehirlerin
Sahilde mersin yayla türküsü Konya
Adana’nın yolları taştan yola çıkıp Maraş’tan
Ezanla birlikte vardık bir akşam Urfa’ya
Bursa’nın ya Bursa’nın ufak tefek taşları
uçan yıldızı dondurur Ardahan’ın kışları
Erzincan’da bir kuş var kanadı gümüş pul pul
Ve göğe kılıç gibi çekilmiş minarelerini
Şehirler padişahı canım İstanbul

Türkiye Türkiye ay’lı yıldız’lı Türkiye
Sen Mehmed’sin omuzlarında Anadolu yaylası
Aladağlar Toroslar dev gibi gövden
Sen şehit oğlu şehit babası
Sana selam olsun dünyadan hürriyetten. (Atilla İlhan)

İnsanın Hayatta Başarıya Ulaşmasında Sabırlı ve Kararlı Olmasının Rolü Nedir?

 

İnsanın Hayatta Başarıya Ulaşmasında Sabırlı ve Kararlı Olmasının Rolü Nedir?

 

İnsanın hayatta başarıya ulaşmasında karşısına çeşitli zorluklar çıkacaktır. Çünkü başarı bir anda gerçekleşen, şans ile olan bir şey değildir. Başarı için belirli bir bilgi birikimi, alın ter, sabır ve kararlılık gerekir. Sabırsızca başlanan  işlerde önemli ayrıntılar gözden kaçar ve kişi yüzeysel bir başarı elde etse de gerçek anlamda büyük bir başarı elde edemez.

 

Hayatta başarıya ulaşmak için karşımıza çıkan engeller karşısında hemen pes etmemeliyiz. Pes ettiğimiz zaman başarı da bizimle gelmeyecektir. Belki ilk başlarda başarısız olacağız ve amacımıza ulaşamayacağız ama sabırla yolumuza devam edersek ve kararlılığımızdan asla vazgeçmezsek başarı da bizimle olacaktır. Örneğin; Aziz Sancar Nobel ödülü alan bilim insanlarından biridir. Bu büyük bilim insanı bu büyük başarısını yıllardır verdiği çalışmasına, alın terine, sabrına ve kararlığına borçludur. Çünkü bu başarı birkaç yıllık değildir, yılların birikimi sonucunda oluşur. Biz de böyle bilim insanlarını kendimize örnek almalıyız ve en ufak bir yokuşta hemen düz yola sapmaya çalışmamalıyız. 


Başladığımız işi sonuna kadar götürmediğimiz zaman sürekli yeniden işe başlarız ve bu da bizi hiç başarıya ulaştırmaz, çünkü bir ton emek boşa gider ve yeniden dene, yeniden boz ve sabır gösterme. Tüm bunlar kişiyi bedenen de ruhen de yorar. Onun için tutarlılık ve sabır olmalıdır.  Aslında bu  durum hayatımızın her alanında olmalıdır. Örneğin yeme içmede tutarlılık ve sabır kişiyi sağlığından etmez ve kişi sürekli sağlık sorunları nedeni ile hastaneye gitmek zorunda kalmaz.

 

Başarılı insanların öz geçmişlerine baktığımızda  onların bu başarıyı çok çalışarak elde ettiğini görebiliriz. Bizler de üzerimize düşen sorumlulukları, disiplinli bir şekilde yerine getirmeliyiz ve sabırlı olmalıyız. Ne demişler "Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas. Sabırla çalışmaya devam edersek geleceğimiz de daha parlak olur, kendi kendimize maddi gereksinimlerimizi karşılarız ve kimseye muhtaç olmalıyız. Dünyada, ülkemizde tanınmış başarılı bir kimse oluruz ve işimize aşk ile bağlanmaya, boş işlerin peşinde koşmamaya hayat boyu devam ederiz.

Şu Acayip Burunlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Şu Acayip Burunlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları


1) Köpeklerin olfaktör epiteli insanlarınkinden kaç kat büyüktür?

A) 20 kat

B) 15 kat

C) 5 kat

D) 9 kat

 

2) Köpek beyinlerinin insan beynine oranla kaç kat daha fazlası koku işleri ile meşgul olur?

A) 20

B) 30

C) 40

D) 50

 

 

3) Aşağıdakilerden hangisi köpeklerin burun yapısı ile ilgili doğru bir bilgi değildir?

A) Köpekler  he riki burun deliği ile ayrı ayrı kokul alabilen sadece kokuyu almakla kalmaz kokunun geldiği yönü de bulabilirler.

B) Bir köep ağaçtaki kuşların ve hatta böceklerin kokusunu alır.

C)  Burunları çok az miktarda mukus salgılar.

D) Köpeklerin burun delikleri kıvrımlıdır.

 

4) Olimpik yüzme havuzuna damlatılan tek bir damla kanın kokusunu yüzlerce metreden alabilen hayvan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tavuk

B) Horoz

C) İnek

D) Köpek  balığı

 

5)  ………….. hafızaları çok güçlü olduğundan hayatları boyunca unutmazlar?

A) Filler

B) Kuşlar

C) İnekler

D) Sinekler


 

6) En iyi koku alan buruna sahip olan hayvan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kuş

B)  Zürafa

C) Deve

D) Fil

 

7) Köpeklerden korkan insanlar neden korkmayan insanlara göre daha çok köpek saldırısına uğrarlar?

A) Kendilerini sevmedikleri için

B) Kendilerine güvenmedikleri için

C) Köpekleri görünce güldükleri için

D)Köpekler korkan insanların duygularının kokusunu aldığı için

 

8) Kitaba göre  Doks adlı bir kitap bir katilin kokusunu kaç kilometreye kadar takip edebiliyordu?

A) 10

B) 13

C) 12

D) 21

 

9) Burnun sadece yüzde kaçı koku almada geri kalanı ise nefes alıp vermede görev yapar?

A) % 5

B) %95

C) % 10

D) % 20

 

10) Normal bir insan gün içinde ortalama kaç kere nefes alıp verir?

A) On bin

B) Yirmi bin

C)  30 bin

D) On beş bin


 

Cevaplar:

1. a    2. c   3. c   4.d   5.a   6.d   7.d   8.a   9. a   10. b

Akvaryumdaki Tiyatro Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Akvaryumdaki  Tiyatro Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap doğayı korumak için, balıkların zarar görmemesi için köylünün canla başla çalıştığını anlatır. Köye yönetmen gelir ama yapımcı senaryoyu saçma bulur. Bunun üzerine yönetmen ve köylüler de köye tiyatro yaparlar. Okul camlarla kaplanır ve böylece okul da sulara kapılmamış olur ve okulun içi akvaryumdan tiyatro olur ve eğlenceli anlar geçirilmeye başlanır. Çocukların zevkle okuyacağı güzel bir kitaptır.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Balıklının meşhur olması her şeyi bitirir.  Oteller, toplu konutlar, havuzlu evler yapılır. Ağaçlar acımasızca kesilir, balta girmemiş ormandan otoban geçirilir. Göle kanalizasyon akıtılır. Tarlalarda domates, biber yerine villa yetiştirilir. Marka manyaklığı burayı da ele geçirir.”

" Marka dolusu bir dünyada yaşamak istemiyordu artık."

“Canavar, biz insanlarız! Bir yerlerde gölleri kuruturken, başka yerlerde suları taşırıyoruz.”

"Ama ben yine de insanların balıkları akvaryumlara hapsetmesine sinir oluyorum."


“Balıklar kedi köpek gibi seviliyor burada.”

Akvaryumdaki balıklarla konuşup, şakalaşabiliyorlar.”

“Ağaçların özgürce gelişmesine izin verdiklerini öğrenince çok şaşırdım. Dalları budandıkça ağaçların hafızalarını kaybettiğine inanıyorlar. “Ağaçları budarsan, dallar ne yöne doğru büyümeleri gerektiğini unutur. Karman çorman olur, dolanır ve birbirlerini boğarlar.” diye düşünüyorlar.”

“Bu köyün en özelliği kimsenin köyü bilmemesidir.”

“Burası öyle bir köy ki iletişim telefon, faks veya internet yoluyla değil, gözle, sözle, dokunmayla sağlanıyor. Kimse gereksiz konuşmuyor. Susmak da bir anlatım biçimi. Çayırlarda dostluk yeşeriyor, mutluluk rüzgar olup esiyor. Unutkanlık yağan karla geliyor, havalar ısınınca da karla birlikte eriyip gidiyor.”


“Ama ben yine de insanların balıkları akvaryumlara hapsetmesine sinir oluyorum.”

“Bir akvaryumdaki yaşamanın dayanılmaz endişesini hissetmeyecekler!”

Akvaryumdaki Tiyatro Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Akvaryumdaki Tiyatro Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Aşağıdakilerden hangisi Balıklı köyünün insanlarının özelliklerinden biri değildir?

A) Köylüler balıkları çocukları gibi seviyordu.

B) Akvaryumlar evlerin ayrılmaz parçasıydı.

C) Köylüler televizyon ekranı yerine akvaryumlarını izlemeyi tercih ediyordu

D) Köylüler akvaryumdaki balıklara arada bir yem veriyorlardı.

 

2) Marka delisi bir dünyada yaşamak istemeyen kişi kimdir?

A) Martin

B) Semih Bey

C) Mahmut

D) Emine

 

3)  Aşağıdakilerden hangisi İngiltereli Martin’in özelliklerinden biri değildir?

A) İyi keman çalar.

B) Emekli bir öğretmendir.

C) Kıyafetlerini kendi örüyor.

D) Çok fazla öfkeli biridir.

 

4) Emma Gordon’un mesleği nedir?

A) Tasarımcı

B) Doktor

C) Mühendis

D) Terzi

 

5)  Köyün suları yükselmeye başlayınca  bu durumdan etkilenecek olan ilk neresi olacaktı?

A) Köyün ilkokulu

B) Muhtarlık

C) Köy odası

D) Köy kahvesi

 

6) Köy sularının yükselmesinin nedenini bulmayı kendine ilke edinen çocuğun adı nedir?

A) Mahmut

B) Zeynep

C) Zühtü

D) Emine

 

7) “ Bence bu gölde canavar manavar yok. Canavar biz insanlarız. Bir yerlerde gölleri kuruturken başka yerlerde sularını taşırıyoruz.” diyen kişi kimdir?

A) Emine

B) Semih

C) Zühtü

D) Mahmut

8) En kötü olayda bile olumlu bir yan  bulan polisin adı nedir?

A) Ted

B) Mustafa

C) Martin

D) Yusuf

 

9)  İki kez üst üste altın makarna kazanmış, bir kez gümüş pet şişe kazanmış yönetmenin adı nedir?

A) Mehmet

B) Ahmet

C) Yusuf

D) Sinan

 

10) Yönetmen gönüllü asistan olarak kimi seçmiştir?

A) Zühtü

B) Zeynep

C) Emine

D) Mahmut

 

11) Köyün en yakışıklı çocuğu kimdi?

A) Mahmut

B) Zühtü

C) Muhtarın oğlu

D) Öğretmenin yeğeni

 

12) Aşağıdakilerden hangisi Zühtü ile ilgili yanlış bir bilgidir?

A) Tek kaşı havada konuşurdu.

B) En büyük ideali bir filmde oynamaktı.

C)  Günün yarısını balık izleyerek yarısını da aynaya bakarak geçirirdi.

D) Kendini beğenmeyen bir çocuktu.

 

13) Balıklı köyünün en önemli özelliği nedir?

A) Çocukların çok fazla olması

B) Kadınların erkeklerden daha çok olması

C)  Köyün fazla bilinmemesi

D) Köyün ülkemizin en gelişmiş köyü olduğu

 

14) Balık olmak isteyen çocuk kimdir?

A) Mahmut

B) Emine

C) Zühtü

D) Zeynep

 

15) “Ama ben yine de insanların balıkları akvaryumlara hapsetmesine sinir oluyorum.” diyen kişi kimdir?

A) Martin

B) Mustafa

C) Ted

D) Emine

 

16) Akvaryumdaki balığın endişesi adlı proje kime aittir?

A) Muhtar

B) Öğretmen

C) Emine

D) Zühtü

 

17) Tüm balıkları akvaryumdan kurtarma projesi kime aittir?

A) Emine

B) Zeynep

C) Mahmut

D) Zühtü

 

18)  Yönetmenin kafasını karıştıran kişi kimdir?

A) Martin

B) Ted

C) Muhtar

D) Öğretmen

 

19) Aşağıdakilerden hangisi senaryoya giren canavar isimlerinden biri değildir?

A) Basilisk

B) Pegasus

C) Kiklop

D) Cerberus

 

20) Kimler folklor topluluğu içinde yer almıştır?

A) İngilizler

B) Japonlar

C) Koreliler

D) İspanyollar

 

21) Köyde rol verilmeyen ve  akvaryumdaki tiyatroyu izleyerek gülmekten karnı ağrıyan kişi kimdir?

A) Zeynep

B) Martin

C) Emine

D) Zühtü

 

22) Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Unikorn: At

B) Kentaur: Yarı insan yarı at

C) Kiklop: Tek gözlü dev

D) Kerberos:  Üç kafalı keçi

 

23) Metnin okunması kaç kaç gün sürdü?

A) 7

B) 15

C) 13

D)17

 

24)  Senaryo metni  toplam kaç sayfadır?

A) 7 bin

B) Üç bin

C) İki bin beş yüz kırk altı

D) Beş bin

 

25) “ Şimdiye kadar okuduğum en berbat senaryo, tam bir rezalet. Saçmalığın daniskası, kepazelik. Benden metelik yok. Bir daha bu köye adımımı atmayacağım” diyerek arabası ile köyden hızla uzaklaşan yapımcının adı nedir?

A) Celal Bey

B) Rahmi Bey

C) Hüseyin Bey

D) Ted Bey

 

26) Okulun etrafını camdan bir duvarla çevireceğiz  fikrini ortaya koyan ve bu fikri hayata geçirilmesini sağlayan kişi kimdir?

A) Zühtü

B) Emine

C) Zeynep

D) Mahmut

 

27) Akvaryumundaki balığı göle ilk olarak kim iade etmiş, sonra da diğer köylüler balıklarını göle salmışlardır?

A) Emine

B) Zühtü

C) Martin

D) Mahmut

 

28) Aşağıdaki  bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Emine Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Tiyatro Bölümünden mezun oldu.

B) Zühtü Kimya Mühendisi oldu.

C) Martin, Ted, Muhtar, Postacı, Rıza Bey köyü terk etmedi.

D) Yusuf Değirmen çok yaşlanmasına rağmen film çekmeye devam ediyor.

 

29) Aşağıdakilerden hangisi kitapta adı geçen kişilerden biri değildir?

A) Emma

B) Zühtü

C) Kayra

D) Mahmut

 

30) Akvaryumdaki Tiyatro adlı kitabın yazarı kimdir?

A) Tarık Uslu

B) Miyase Sertbarut

C) Şermin Yaşar

D) Behiç Ak

 

 Cevaplar:

1. d   2. a  3.d   4.a  5.a   6.b   7.d  8.b  9.c   10.a   11.b   12.d   13.c   14.a  15.d   16.c   17.a   18.a  19.d   20. a   21.d   22.d   23.a   24. d   25.a   26.a   27. b   28.b   29.c   30.d

Dil Veren Olur, Ekmek Veren Olmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Dil Veren Olur, Ekmek Veren  Olmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

İnsan işsiz kaldığı zaman ona akıl veren  çok olur fakat ona maddi olarak destek veren fazla bir kimse olmaz. Böyle zor duruma düşen kişiler ve akıl vermek yerine yardım etmek daha insani olan durumdur. Kimi insanlar vardır ki öyle bir samimi görünür öyle bir samimi görünür ki zannedersiniz ki bu kişi gerçekten samimi, yardımsever ve bizi seviyor zannederiz.

 

Zor durumda bizim yanımızda olacak, arkamızı yaslayacağımız dağ gibi görürüz böyle kimseleri. Oysa böyle kimselerin boş laf yaptığını zor duruma düştüğümüz zaman anlarız. Çünkü dil veren olur ama ekmek veren olmaz atasözü burada devreye girer. O can ciğer olduğumuzu zannettiğimiz kişi bizden uzaklaşan, bizimle araya mesafe koyan ilk kişilerden biri olur. Oysa  insana yakışan, insanı değerli kılan gerçek anlamda yardımsever olmaktır. Tamam zora düşen yakınlarımıza sözle de destek olalım ama maddi ve manevi olarak da o kişinin yanında olalım. İmkanlarımız doğrultusunda o zor durumda olanın elinden tutup kaldıralım ve onu düştüğü yerden kaldıralım.

 

Genelde insanlar çok konuşur, çok güzle akıl veriri ama iş uygulamaya gelince herkes tek tek kaçmaya başlar. İşte bunun için de atalarımız dil veren çok olur, ekmek veren olmaz demiştir. Çok da güzel demiştir ve atalarımız  deneyimleri i sayesinde insanoğlunun  çoğunlukla lafta  yardımcı olduğunu anlatmaya çalışmışlardır.

Klasisizm ( Kuralcılık) Hakkında Bilgi

 

Klasisizm ( Kuralcılık) Hakkında Bilgi


Klasisizm edebi akımı on yedinci yüzyıl ortalarında Fransa’da ortaya çıkan bir edebi akımdır. Boileau klasisizm akımının kurucusudur. Bu akımda en önemli olan şey akıl ve sağduyudur. “Ahlaka uygunluk” ilkesine çok defa yer verilmiştir. Bu edebi akım konularını eski Yunan ve Latin edebiyatından yer alır. Sanat için sanat anlayışı hakim olmuştur. Toplumsal ve ulusal konulara yer verilmez. Kahramanları seçkin yani elit kimselerdir. Dilin açık, sade ve soyludur. 


Sanatçı eserde kendini gizler. Bu akımda önemli olan konu değil, konunun işleniş biçimidir. Klasisizmde en az gelişen tür romandır. Sosyal ve fiziksel çevreye fazla önem verilmez, çünkü bunlar değişen şeylerdir. Dil, üslup kusursuz bir şekilde işlenmiştir. Tiyatro, deneme ve şiir türlerini etkileyen bir akımdır. Tiyatro türü olarak trajedi ve komediyi benimsemişlerdir. İdeal insan hedeflenmiştir. Temel ilkeleri şunlardır: Yapıtlarının etkileyici olmasını hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılmasını, din dışı konularla ilgilemeyi temel ilke olarak kabul etmişlerdir. 


Bireyi olgunlaştırmak hedeftir toplumu değil. İnsan dışındaki hiçbir şey önemsenmez. Türk Edebiyatı Batı’ya açıldığında klasisizm, dönemini tamamlamıştı. Bundan dolayı edebiyatımızda bu akımın önemli bir etkisi olmamıştır.


Klasisizmin   dünyadaki başlıca temsilcileri şunlardır:

* Boileau

Pascal

Bossuet

 Descartes

La Fontaine

Racine

 Moliere

 Andre Gide

Fenelon

 Daniel Defoe

 Madame de La Fayette

Corneille

La Rochefoucault

 

Klasisizmin Türk edebiyatındaki başlıca temsilcileri şunlardır:

 

Şinasi

Direktör Ali Bey

Ahmet Vefik Paşa

Yusuf Kamil Paşa

Teodor Kasap

Sait Faik Abasıyanık’ın Son Kuşlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Sait Faik Abasıyanık’ın Son Kuşlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğaya en büyük zararı insanlar vermektedir. Doğanın dengesi ile oynanmamalıdır. Çocuklara doğa sevgisi ve doğayı koruma öğretilmelidir. Doğa ile ilgili kurum ve kuruluşlar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Gençlere kötü bir gelecek bırakılmaktadır. Kitapta bu konulara değinilmiştir.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 

“Bir insanın yüzüne doğuştan gelip oturmuş gülüş, üzülüş, düşünüş gibi şeylerin hiç uçmaması lazım. Uçtu mu sanki kişi ölmüştür. Yalnız ölünün yüzünde mâna yoktur.”

“Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım.”


“Küçücük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyordum.”

“İnsanlar tuhaf! Kendilerini sevmeyen, önem vermeyene daha bir büsbütün tutuluyor, kendisini küçük görür gibi olana musallat oluyorlar.”

“Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir.”

 

Bilmem kendisi de bu elinin her şeyi güzel ettiğinin farkında mıydı? Farkında olmasa bu kadar mütevazı olur muydu hiç?”

“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.”

Akıllı Oğlan Neyler Ata Malını, Akılsız Olan Neyler Ata Malını Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Akıllı Oğlan Neyler Ata Malını, Akılsız Olan Neyler Ata Malını Atasözü İle İlgili Konuşma


Çocuk akıllı ise babasından mal kasın diye beklemez, malı kendisi kazanır. Çocuk akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda tüketir.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Kişi ana baba malına güvenmemelidir. Kişinin kendi emeği ile kazandığı kazanç en lezzetli olandır. Onun için baba malını beklememeliyiz. Çalışkan, üretken, kendini geliştirmek isteyenler kimsenin malına güvenmezler. Ailesinden miras kalacak diye kös kös oturmazlar. Çalışmaya, üretmeye, alın teri dökmeye devam ederler ve kendi ayakları üzerinde durabilirler. Böylece kimseye muhtaç kalmazlar ve kendilerine olan güvenleri de tamdır böyle insanların. Üstelik bir de mira kalırsa daha çok paraları olur ve o kalan paranın kıymetini de bilir çalışkan kimseler.

 

Sevgili öğretmenim,

Aklını iyi kullanmayan, tembel ve uyuşuk kimseler ise baba malı gelecek diye bekler ve çalışmamaya devam eder. Çünkü böyle kimseler tembelliğe alışmış, hazır yemeyi seven, üretken olmayan kimselerdir. Baba malı kalınca da onu kısa zamanda harcarlar ve kendi kendine yetemeyen, başkasına muhtaç olan kimselerden olurlar. Onun için aklımızı iyi kullanmalı, hazır beklememeliyiz. Kendimiz çalışmalıyız. Unutmayalım ki en verimli yağmur alın teridir diye boşa dememiştir Cenap Şahabettin. Dinlediğiniz için çok teşekkürler.

Çok Muhabbet Tez Ayrılık Getirir Konulu Konuşma

 

Çok Muhabbet Tez Ayrılık Getirir Konulu Konuşma

 

Muhabbet etmek, arkadaşların, dostların olması çok güzel bir şeydir. Çünkü insan sosyal bir varlık olduğu için toplum içinde ilişkiler kurar ve bu ilişkiler çerçevesinde de yaşamına devam eder. Her ne kadar sosyal bir varlık olunsa da bu sosyalliği de  abartmamak gerekir. Yani yerinde  bir muhabbet olmalıdır insanlarla ilişkilerimizde. Her konuda denge önemlidir. İki insan birbirleri ile gereğinden fazla bir araya gelip sohbet ederlerse ya birbirlerini kırarlar ya da  birbirlerinden bıkarlar veya uzun süre görüşmezler. Bunu bilen atalarımız da Çok muhabbet tez ayrılık getirir demiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

İlişkilerimizde aşırı sohbetten kaçınmalıyız. Sürekli aynı kişilerle bir arada olmak, aynı konuları konuşmak bir zaman sonra kişilerin birbirinden sıkılmasına ve bunalmasına neden olur. Aşırı samimiyet bir zaman sonra iki kişinin de birbirlerinin özel yaşamına müdahale etmesine neden olur ve iki taraf da gevşeme başlar. Daha sonra dil ile, davranış ile kırıcı muhabbetler başlayabilir. Bunun için sevdiğimiz arkadaşlarımızla, yakınlarımızla arada sırada bir araya gelmeliyiz. Her gün bir arada bulunmamalıyız ki sohbetin anlamı olsun tadı kalsın.

 

Çok muhabbet değil orta dereceli muhabbet olmalıdır. Böylece daha sağlıklı ilişkiler kurulabilir ve bu ilişkiler de daha uzun ömürlü olabilir. Aşırı muhabbet sevgiyi, saygıyı ortadan kaldırır ve kişiler birbirlerini görünce bile kaçmak ister. Bunun için aşırı muhabbetten kaçınmalıyız. Her şeyin ölçülü olan daha güzeldir. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.