Vefa İle İlgili Özlü Sözler

 

Vefa İle İlgili Özlü Sözler


Vefa insanı insan yapan en önemli değerdir. Vefalı insan yapılan iyiliği unutmayan, duyarlı , vicdanlı insandır. Bize iyilik edenleri, zor günlerimizde elimizden tutanları her zaman anmalıyız ve onlara olan vefa borcunu ödemeliyiz. Vefasız insan olmamalı, her zaman iyilik dolu bir yüreğe sahip olmalıyız.







 “Bilesiniz kıyamet günü ahdini tutmayan her vefasıza vefasızlığın derecesine uygun bir bayrak dikilecek böylece vefasızlığı teşhir edilecektir. “Ebu Saidil-Hudri


“Zulüm, ahde riayetsizlik ve hile denilen üç kötü haslet kimde varsa zararları yine kendisine dokunur. “Hz. Ebu Bekir


“Maviye çıkardı çocukluğumuz. Ne yana dönsek umut, kime tutunsak vefa. Çaldılar ceplerimizin çocukluğunu..”  Attila İlhan

 

“Bir adamın birçok hüner fen bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefâsı var mı? Ası ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa insanlara verdiği sözde duruyorsa vefâlıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say! O senin övgünden saydığın meziyetlerden daha üstün bir kişidir”. Mevlana


“Vefa ve minnet vicdanın belleğidir. “ Dücane Cündioğlu


“Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz." Mevlana


“Vefa milletin tarlasıdır.”  Voltaire


“Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm; kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm." Fuzuli.


“Su üstüne yazdığın yazıdan vefa umarsan iki elini ısırarak dönersin. Rüzgar, insandaki heba ve arzudur. “ Mevlana


“Vefa sözü verenlerden cefa buldum. Vefasız dünyada kimi gördümse, vefasız gördüm! “ İskender Pala


“Sevgilerin en büyüğü; bir ömür boyu sürendir. Vefasızların en büyüğü; sevdiğini terk edendir” . Necip Fazıl Kısakürek.


“İnsanlarda bir vefa görmedim. O yüzden de canı gönülden Allah’ın vefasını seçtim.”  Feridüddin Atta

“Ne bir vefa gördüm, ne fayda gördüm. Benim sadık yarim kara topraktır. “ Aşık Veysel Şatıroğlu.


“Herkese vefalı olsaydı dünya , sıra mı gelirdi senin yaşamana? “ Ömer Hayyam


“İhanet arkadaşlık zincirini karartır, fakat vefa onu her zamankinden parlak yapar.” Kızılderili Atasözleri

 

Misafir İle İlgili 10 Atasözü Yazınız.

 Misafir İle İlgili 10 Atasözü Yazınız.


Anadolu insanı misafire çok önem verir. Kültürümüzde misafirliğin ayrı bir yeri vardır. Eve planlı olsun, olmasın gelen herkes Tanrı misafiri olarak kabul edilir. Atalarımız misafire çok önem verdiği için yollar üzerine han, kervansaraylar, konacak çok sayıda yerler yapmışlardır. Yolda kalmışa, yoksula yardım etmek kültürümüzün en önemli insani yanlarındandır. Gelen misafire saygılı olmalıyız, surat asmamalıyız. Gittiğimiz misafirlikte de ev sahibini bezdirmemeliyiz, kibar olmalıyız ve orada kaldığımız süre de üç günü geçmemelidir

Misafirlik ile ilgili atasözleri:


*  Misafirin akılsızı, ev sahibini ağırlar: Kendine güveni olmayan misafir ev sahibini ağırlamaya kalkar. Buradan çıkarılacak sonuç ise şudur: Gittiğimiz yerlerde kendimizi küçük düşürecek hareketlerde bulunmamalıyız.


* Misafir misafiri istemez, ev sahibi de ikisini de:  Bir yere misafiri olarak giden kimse oraya başka bir misafirin gelmesini istemez, tek olmak ister, kendi ile ilgilenilsin ister. Ev sahibi ise  gelen her misafire ayrı ayrı yorulduğu için ikisini de istemez.


* Misafir kısmeti ile gelir: Eve gelen konuklar Tanrı misafiri olarak kabul edilmelidir. Çünkü her gelen misafir yanında bereketini de getirir.


* Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer: Misafir gittiği yerde bulduğunu yemeli, ev sahibinin kendi imkanları ile hazırladığı yiyecekleri yemeli, daha fazlasını beklememelidir.


 

* Misafirlik üç gündür: Misafirliğin de bir sınırı olmalıdır. İnsan ev sahibine yük olmamalı, kısa kalınmalıdır misafirlikte. Peygamber Efendimiz misafirlikte ölçüyü aşmamak gerektiğini söyler. “Misafirlikte üç günden fazlası ev sahibinin sadakası olarak kabul edilir” der.

 

* Misafir, ev sahibinin kuzusudur: Misafirliğe giden kişi ev sahibinin dediğine göre hareket eder. Çünkü o ev kendisinin olmadığı, nereye neyi koyacağını, nerden ne alacağını ev sahibine sorar.





 

Misafirlikle ilgili diğer atasözleri ise şunlardır:

- Gel demesi kolaydır ama git demesi zordur.

- Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır.

- Misafirin umduğu, ev sahibine iki öğün olur.

- İç güveyi, iç ağrısı

- Köylü, misafir kabul etmeyiz demez, konacak konak  yok der.



 

Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Öğretmene Verilen Değer İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bir gül bahçesinde tomurcuklanmış gülleri açtıran ve onların rengarenk güllere dönüşmesini sağlayan, emek veren,  ince eleyip sık dokuyan ve sonucunda muhteşem eserler ortaya koyan kişidir öğretmen. Öğretmen , sadece öğretmekle kalmayan, öğrencisine sevgiyi, sevme duygusunu, saygıyı öğreten ve onlara bu duyguları yaşatan kişidir. Öğrencisinin  gelişimi için, onu topluma hazırlayıp geleceğe aydın bir birey haline getirmek için gece gündüz demeden çalışan emektardır öğretmenlerimiz. 


Öğretmenlik meslek olmanın ötesinde çok daha derin anlamlara sahiptir. Çünkü öğretmenlik gönül işidir, coşku işidir, koşulsuz sevme işidir. Bir öğretmen mutlu olduğu zaman, yüzünde tebessüm olduğu zaman bu öğrenciye yansır. Öğretmen mutsuz ise çocuk da mutsuz olur. Öğretmen ve öğrenci arasında ahenk olmalıdır. Bir toplumun ulus olmasını sağlayan kişi de öğretmendir. Öğretmenlik kutsal bir meslektir, çünkü bütün mesleklerin  eğiticisi öğretmenlerdir. İster doktor olun, ister çiftçi, isterse hakim. Bu meslekte çalışanların hepsi öğretmenlerin onlara verdiği  eğitim ve öğretmen sayesinde olmuştur.


Peki öğretmene verilen değer nedir? Bunu hiç sorguladınız mı?  Dört yıllık eğitim fakültesini bitirip nice hayallerle öğretmen olmak için can atan bir öğretmen adayının o koca dört yıl sonunda büyük bir hayal kırıklığı yaşaması, öğretmenliği bitirdiği halde yıllarca köle gibi çalıştırılan ücretli öğretmenler, öğretmenlik eğitimi almadığı halde torpil ile öğretmenlik yapanlar ve asıl hakkın sahibi olan kişilere yer verilmemesi, öğretmen olup maddi sıkıntılar yüzünden geçimini sağlayamayan ve bunun için gece bile olsa ikinci bir işte çalışanlar, atanamadım, ailemin yüzüne nasıl bakarım, eşimin, çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım diye canına kıyanlar, kıymaya çalışanlar  ve daha neler neler…. 


Ne yazık ki ülkemizde öğretmenlere yeteri kadar değer verilmemektedir.  Bir ülkenin en önemli değerlerine, öğretmenlerine yeteri kadar değer verilmiyorsa burada büyük bir problem var demektir. Kimi kendini bilmezler ise öğretmenlerin maaşını ile uğraşmaktadır.  Şu  kadar maaş alıyorlar, aldıkları çok bile, yattığı yerden para kazanıyorlar gibi son derece öğretmenlerin canını sıkan üzücü hadiseler de yaşanmaktadır.


 Öğretmenlik mesleği para ile değerlendirilecek kadar düştüyse vay o toplumun haline. Öğretmenler üzülürse, onlara yeteri kadar değer verilmezse onlar öğrencilerine hangi moralle ders anlatacaklardır, sizce içlerinde ders anlatma hevesi kalır mı? Lütfen öğretmenlere saygı duyalım, onlara hak ettiği değeri gösterelim ve öğretmenleri başımızda taşıyalım.


 Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere, öğretmenlik esleğine verdiği değeri şu sözlerle açıklamıştır:

* “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.”

* “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (bilim, kültür) ordusudur.”

* “*Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.”

 

Öğretmene böyle değer veren Mustafa Kemal Atatürk onları geleceğin neferi olarak görmüştür. Öğretmenlerimizi sahip çıkalım, onların bizi sevdiği gibi biz de onları sevelim ve onlara hak ettikleri değeri verelim.





İçerisinde Kader Kavramı Geçen Deyim, Atasözü Ve Şiirler Bularak Sınıfta Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

İçerisinde Kader Kavramı Geçen Deyim, Atasözü Ve  Şiirler Bularak Sınıfta Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Yüce Allah herkesin kaderini, yazgısını ayrı yazmıştır. Bizler ne kadar çok hayata karşı önlem alırsak alalım bazen kader bize dur der. Çünkü  bize verilen belli bir ömür süresi vardır. O da bir gün sona erecektir . Başımıza gelecek her şeyi önceden kestiremeyiz bazen ummadığımız şeyler bizi bekleyebilir. İşte bunun adına kader deriz.

 

Kader kelimesi ile ilgili atasözleri şunlardır:


* Kader olmayınca kadir bilinmez: Başı bir türlü dertten kurtulmayan kişiye kimse saygı göstermez. Bizler yine insanları birbirinden ayırmadan sevmeli, ayrıma karşı olmalıyız.

* Vermeyince Mabud neylesin Sultan Mahmud

*İş olacağına varır

* Başa gelen, çekilir.

* Kaderde yoksa pişmiş aş yanmazmış.

* Kadersiz başım gibi deyimler bulunur.

*Takdire yazılan tedbir ile bozulmaz.

*Kazaya rıza gerek

* Akacak kan, damarda durmaz.


 

Kader kavramı ile ilgili deyimler şunlardır:

* Kaderine küsmek: Şansızlığından şikayet etmek, yakınmak

* Kadere meydan okumak

*Kader mahkumu

*Kaderine boyun eğmek

*Kadere meydan okumak


 

Kader  İle İlgili Şiir Örneği

 

Sanki sam yelisin estin bağıma oy
Soldurdun bağımda gülümü kader oy
Düşürdün yolumu gönül dağına dağına oy
Aman aman aman aman belalı kader oy
Aşırdın dağlarda yolumu kader
Ayırdın dağlardan yolumu kader

Yar aşkına gizli gizli ağlarken oy
Hasretinle ciğerimi dağlarken oy
Gönül sazı yar aşkına çalarken çalarken oy
Aman aman aman aman belalı kader oy
Bozma düzenimi telimi kader
Bozma düzenimi belalı kader

Sanki mecnun gibi attın çöllere oy
Düşürdün beni dilden dillere oy
Düşürdün garibi gurbet ellere ellere oy
Aman aman aman aman belalı kader oy
Gelip de sormadın halımı kader
Bir kere sormadın halimi kader  (Neşet Ertaş)


 

Kader ile ilgili şarkı ise şudur:

Geçmedi yare sözümüz
Yollarda kaldı gözümüz
Yere sürüldü yüzümüz
Böyleymiş kara yazımız ey
Yere sürüldü yüzümüz
Böyleymiş kara yazımız ey

Çiçekler açılmaz oldu
Pınarlar içilmez oldu
Yar bize gülmez oldu
Böyleymiş kara yazımız ey

Yalnız ona yar demiştik

Onda bir şey var demiştik

O bizi anlar demiştik
Böyleymiş kara yazımız ey
O bizi anlar demiştik
Böyleymiş kara yazımız ey

Hey gönül gene bu gece
Kederim geceden yüce
Gel susalım beraberce
Böyleymiş kara yazımız ey!

 




 

“Yoksulun Tek Silahı Çalışmaktır. Tembellerin İse Çalışma Günü Yarındır.” Bu Söz İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Yoksulun Tek Silahı Çalışmaktır. Tembellerin İse Çalışma Günü Yarındır.”  Bu Söz  İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Beni hayata bağlayan ve hayattan zevk almamı sağlayan şey işimin olmasıdır. Her insan mutlaka kendine uygun bir işte çalışmalıdır. Çalışma olmazsa, alın teri olmazsa kişiyi mutsuz ve umutsuz bir gelecek bekler. Yoksul olabilirsin, beş parasız olabilirsin . Bunlara takılmamak gerekir. Önemli olan durmadan çalışmaya, üretmeye devam etmektir. Yoksulun silahı çalışmaktır diyen Aziz Nesin, çalışarak, bilime, ilime öncülük ederek ilerleyen kimselerin , başkalarına muhtaç olmayacağını belirtmek istemiştir.

 

 Yoksul insan , dürüst insan çalıp çırpmadığı için, başkalarının malına göz koymadığı için onun yapacağı tek ve önemli şey çalışmaktır. Çalışmaktan, alın teri dökmekten başka bir işi olmamalıdır. Yoksulun çalışmaktan başka seçeneği yoktur. Bir insan namuslu ve dürüst bir yaşam sürmek istiyorsa, insan haklarına, adalete önem veriyorsa ve  her şeyden insanca yaşamak istiyorsa çalışmalıdır. Türkiye’nin en önemli girişimci bilim adamlarından rahmetli Sakıp Sabancı hep şunu söylerdi: “Çalışmak çalışmak çalışmak. Hayatta doyamadığım bir şey varsa o da çalışmaktır.” derdi hep.  Israrla hep çalışmanın önemini vurgulardı. Gittiği her iş ortamlarında bile çalışmanın faydalarını, insanlığa katkılarını anlatırdı. Çalışan insan  başaran insandır. Alın teri ile kazanılan bir paranın değeri ve insana verdiği mutluluğu hiçbir şey ile kıyaslayamam.





 

 

Tembeller ise işlerini hep ertesi güne bırakırlar. Yarın başlayacağım, pazartesi ilk iş günüm olacak, şu sıkıntılar bir geçsin, hayata yeniden başlayacağım gibi boş laflar söyler ve ama bir adım da ilerlemez ve kılını bile kıpırdatmaz. Tembeller böyle söyleyerek günlerini, aylarını, yıllarını veeeee tabi ki en sonunda ömürlerini heba ederler. Arkaya dönüp çok pişman olurlar ama o kişilere aynı hayat yine verilse tembel kalmaya devam ederler. Birileri bize çalış, senin en büyük dayanağın, silahın çalışmaktır diyorsa bunu bir dinlemeliyiz, bu söze dikkat etmeliyiz  ve durmadan çalışmalıyız. Çünkü “Kişinin en büyük sermayesi çalışmaktır” der .Hz. Ömer.

 

Hayvan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Hayvan Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanlar ve hayvanlar dost olan iki canlıdır.  Aklını kullanan insan kendisini korumayı bilir ve aklı sayesinde  nerde n zarar geleceğini, nerden fayda sağlayacağını bilir. Hayvanlar ise her ne kadar aklı olmasa da bazı durumları önceden iç güdüleri ile sezer. Çünkü onlara da Allah tarafından farklı özellikler verilmiştir. Hayvanlar; korunmaya, sevilmeye, sıcacık bir yuvaya, bir kap suya yada bir kap mamaya ihtiyacı olan, savunmasız  masum varlıklardır. Dost canlısı olan hayvanlar çoğu zaman insanoğlundan daha vefakardır.

 

 Onlara bir iyilik yaptığınız zaman bunu asla unutmazlar. Size olan sevgisini ve ilgisini size yaklaşarak, çeşitli hareketler ile gösterir.  Örneğin sokakta rastladığım bir kediye bir kereliğine evimdeki sucuktan vermiştim. Kapıdan her çıktığımda işe doğru giderken o kedi beni durağa kadar götürüyor ve ben otobüse bindikten sonrada geri bizim evin tarafına doğru gidiyordu. Zamanla o bana , ben ona iyice alıştım. Ona mama aldım, süt aldım, ciğer aldım. Çok yakın iki arkadaş gibi olmuştuk. Başlarda kedilerden korktuğumu sanırdım ki ama aslında durum  hiç de öyle değilmiş. Zamanla alışıyormuş insan bir hayvana sahip olmaya ve bağlanmaya. Ben de Toto adını verdiğim kediye bu sayede bağlanmıştım.

 

Hayvan sevgisi daha küçük yaşlarda başlar insanda. Kimi çocuklar hayvanlardan korkarken kimi çocuklarda ise zerre kadar korku yoktur. Buda her çocuğun yapısı ile ilgilidir. Durum böyle de olsa aile büyükleri ,   çocuklarına  hayvan sevgisini küçük yaşlarda aşılamalıdır. Bir hayvana dokunamayabilirsiniz, ondan huylanabilirsiniz ama ona zarar veremezsiniz. Çünkü kimsenin o masum canlılara zarar vermeye hakkı yoktur.

 

 Onları korumaktan  başka    onlara sahip çıkmaktan başka daha güzel ne olabilir ki? Bir canlının yaşamasına vesile olma, onu açlıktan, susuzluktan ve soğuktan koruma … Ona bir kulübe yapıp onun da soğuk kış günlerini sıcacık yuvasında geçirmesini sağlamak kadar insana yakışan başka ne olabilir? Yeter ki içimizde hayvan sevgisi olsun, onlara karşı duyarlılık olsun.









İftira İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 İftira İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sözlükteki anlamı;  uydurmak, yalan söylemek, asılsız isnatta bulunmak gibi anlamlara gelir. Dini olarak ise  bir kimsenin yapmadığı, işlemediği bir suçu yapmış gibi göstermek, onun adını lekelemek amacı ile ortaya konulan son derece çirkin bir davranıştır. İnsanı, insani vasıflarından uzaklaştıran karalama biçimidir. Bir insanı hele hele dürüst, namuslu, güvenilir ve başarılı insanları kıskanan, ona leke atmak isteyen  çok sayıda kötü kalpli insanlar vardır  ve ne yazık böyle kimselerin sayısı  da az değildir. Yapmadığın bir şeyi yapmış gibi göstermek, söylemediğin bir sözü söylemişsin gibi kişiyi rencide edecek şeylerin hepsine birden iftira denilir. İnsan hem iyi hem kötü varlıktır. Dil öyle bir şeydir ki nereye çevirirsen oraya döner. İnsanlar ne yazık ki manevi değerlerden uzaklaştıkça  kolayca  iftira atmaya başvurmaktadır.

 

 Hem de yüzü bile kızarmadan ve pişkince. Bunu da rahatlıkla söyleyebilmektedirler. Oysa bizim kültürümüz, bizim maneviyatımız böyle şeylere izin verir miydi hiç. Yok oluyor her şey zamanla. Değerler, gelenek, görenekler ve en önemlisi de maneviyat. Bir insanı lekeleyen, ona iftira atan bir kimseye sözüm şudur:  Gece yatağınızda  nasıl rahat uyuyorsunuz, birinin yapmadığı şeyi yapmış gibi orada burada  üstüne üstelik ballandırarak anlatarak vicdanınızı nasıl rahatlatıyorsanız. Sizce yaptığınız bu yanlış eylem doğru mu? Utanmıyorsunuz değil mi? Utansanız zaten mazlum, dürüst insanlara iftira atmazdınız öyle değil mi? Verecekleri cevapları olmaz elbette. Çünkü bunlar İslam dinini bile hiçe sayan aciz kimselerdir.

 

Gündelik yaşamımızda bile komşular arasında kişilerin birbirine iftira attığını duyarız. Örneğin; Ev sahibinin genç kızı  sınıftaki bir erkek  arkadaşı ile yolda konuşarak eve doğru yürürken içi fesat ve hasetlikle dolu olan komşu,  kızı hemen mahalleliye haber eder. Şu erkekle şöyle gördüm, böyle gördüm diyerek çok sayıda kafadan çeşitli şeyler atmaya başlar.  Milleti de zaten bir şey olsa da biz de inansak der gibi hazırdır ve atılan iftiraya kolayca kanar. Olan genç kıza olur, o kızın psikolojisine, hayallerine ve geleceğine olur. O dilleriniz yanmayacak mı sanıyorsunuz öbür dünyada? Kolay mı gencecik bir kızı bu kadar kolay lekelemek ve yapmadığı bir şeyi ona yüklemek? O genç kız oldu ki gülerek konuşuyor sevdiği arkadaşı ile ya da gerçekten seviyorlar birbirlerini. Bundan kime ne , bu neden o kıskan ve içi fesat olan komşuyu ilgilendiriyor?  Onun amacı kötülük, iftira atmak olduğu için insanları kolayca harcayabiliyorlar. Allah böyle iftira atan kimselerden çocuklarımız ve herkesi korusun. İftira atan mutlaka cezasını  hesap günü geldiği vakit çekecektir.




 

 

 

 

“Kibir Bele Bağlanmış Taş Gibidir Onunla Ne Yüzülür ne Uçulur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kibir Bele Bağlanmış Taş Gibidir Onunla Ne Yüzülür ne Uçulur.” Sözü İle İlgili  Kompozisyon Yazınız.


Kendisini herkesten üstün gören, büyüklenen, gururlanan kimselere kibirli kimseler denir. Kibirli davranış , insanı maneviyattan uzaklaştıran, onu karanlığa götüren ve insanlığından  uzaklaştıran kötü özelliklerden biridir. Kibirli olan kimseler kendilerini diğer kimselerden üstün gördükleri için kimseyi seçmezler, kimse de  onları sevmez. Çünkü kibirli insanla oturup kalkmak kişiyi yıpratır ve kişiyi mutsuz  eder. Kibirli insanlar kendilerini bir şey zanneden zavallı varlıklardır.

 

En önemli özellikleri şunlardır:


 Hata yapmaktan korkarlar ve başkalarının yanında küçük düşeceğim endişesi ile yaşarlar, yani kendilerine güveni olmayan, yaşamda yanlış yapmanın da doğal olacağını bilmeyen topluluktur. Eleştiriye kapalı insanlardır ve eleştiriyi sevmezler, insanlar ile ilişkilerinde mesafeli olurlar ve kimseye güvenmezler, hırslıdırlar ve rekabetten hoşlanırlar, onlara bir konuda öğüt verildiğinde kendilerinin küçük düşürüldüğünü sanırlar, kendilerini dünyanın en akıllısı ve en güzeli sayarlar ve daha bencilce birçok özelliklere sahiptir.


 

Kibir ile hiçbir yere varılmaz ve hiçbir mutlu son da gerçekleşmez. Hacı Bayram Veli bu anlamlı sözünde kibirli insanların kendilerine ve kimseye faydası olmayacağını anlatmak istemiştir. Kibir insanı insan yapan özelliklerden noksan bırakır. Kibirli insanlar kolay kalp kıran, gönül almayan, gönül yıkan acımasız kimselerdir. Oysa Hacı Bayram Veli ve şunu söyler. İnsanın gönlü Kâbe’ye benzer. Lakin gönül ondan da ileridir. Çünkü gönül Tanrı’nın evidir. Tanrı ile gönül arasında perde yoktur. Kâbe nasıl dokunulmaz, mübarek ise gönül de Tanrı’nın tecellî ettiği yer olduğu için mübarektir, ona dokunmayın.” der.


 

 Kibir insanın yakasını kolay bırakmayan bir zillettir. Bir kere o ona kendini kaptıran kolay kolay yakasını kurtaramaz. Allah kibirli kimse olmaktan hepimiz korusun. Kibir ile ne yüzülür, ne uçulur. Kibrin vardığı yer iyilik yerleri değil değildir. Kibrin olduğu yer can yakma, gönül kırma yeridir. Kibirli insanların yanında kimse yer almaz. Onların sohbet ettiği, candan kimseler yoktur. Çünkü onlar yalnızlığı seven bencil kimselerdir.


 

 Kendini diğer kimselerden üstün gören, bilgili gören, daha kültürlü gören bilgisizlerin tekidir aslında. Bir adım bile ileryemez böyle insanlar hayatta. Çünkü ufkunu genişletecek, insanları mutlu edecek bir şey yapmazlar. Bencilce yaşamayı tercih ederler. İnsan kibirli olmamalı, alçakgönüllü olmalıdır. Kendini üstün görmek yerine tevazu sahibi olmalıdır ve insana en yakışan davranış olan insanca yaşamayı bilmektir. Kibir ile ilgili şu söz benim için çok anlamlıdır ve bana hep yol göstermiştir:

 

* "Kalbinde hardal tanesi kadar îman olan hiç kimse, Cehennem’e girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiç kimse de Cennet’e giremez.” (Müslim, Îmân, 148-149).





Neden Sonuç Cümleleri Ve Amaç Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Yeni Örnek Cümleler

 Neden Sonuç Cümleleri  Ve Amaç Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Yeni  Örnek  Cümleler


* Neden- Sonuç Cümlelerine Örnekler


 

1. Akşam babası ile atıştığı için  bugün kahvaltıya gelmedi.

2. Sabaha kadar uyumadı çünkü çok önemli bir sınavı vardı.

3. Yemek yemediği için annesinden azar işitti.

4. Sınavdan yüz puan alması annesini mutlu etti.

5. Yoğun sis nedeniyle tarfik ulaşıma kapatıldı.

6. Kardeşleri ile tartıştığı için o gün eve geç döndü.

7. Hava rüzgarlı olunca çarşıya gidemedik.

8. Yazdığı deneme çok beğenilince kendine olan inancı daha çok arttı.

9. Arabayı kaçırdığından kendini kötü hissetti.

10. Akşam yemek yemediğinden bugün  aç kalmıştı.


 

 

* Amaç- Sonuç Cümleleri İle İlgili 10 Örnek

1. Melisa okumak üzere yeni bir bilim teknik dergisi almış.

2. Diş sağlığını korumak için dişlerin her gün fırçalamalıdır.

3. Top oynamak maksadıyla arkadaşlarının yanına koştu.

4. Temiz hava alsın diye  minik kızını ormana götürdü.

5. Ayşe, yaşanılan bu duruma gülmemek için kendini zor tuttu.

6. Üşümeyeyim diye kendime çok sayıda çorap  aldım.

7. Yeni arabasına alışmak için sürekli araba sürüyüp alıştırma yapıyordu.

8. Daha fazla konuşmamak için sessizce odasına gitti.

9. Kimseyi üzmemek için kalp kırmadı.

10. Mehmet, sınavda istediği sonucu almak için gece gündüz ders çalışıyor.





 

"Bir Kütüphane Bin Cezaevi Kapatır." Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.

 Bir  Kütüphane Bir Cezaevi Kapatır Sözünden Hareketle Bir Kompozisyon Yazınız.


Eğitim öğretim yuvalarının en temel taşlarından biri olan yer,  kütüphane denilen ilim yuvalarıdır. Her türlü kitapların olduğu, istediğimiz romanları, hikayeleri, masal kitaplarını, dergileri, ansiklopedileri ve daha çok sayıda kitap türünü burada bulabiliriz ve her birinin sayfalarına dokunarak o sayfaların muhteşem kokusunu içimize çekebiliriz.


Okumak, yaşamın değeridir, yaşamı anlamlaştıran, hayata ne için geldiğimizi bize öğreten , doğruları, yanlışları ile insan olduğumuz bize hatırlatan şey kitaplardır. Kitaplar ile okuyarak, sorgulayarak, eleştirerek öğrenmediğimiz bilgiler öğreniriz. Okuyan insan her şeyden önce merak eden insandır. Meraklı olmak iyi bir şeydir yeter ki amacımıza ulaşabilecek hayaller için kendimize hedefler koyalım ve o hedeflerin de peşinde koşalım.


 

 Okuyan insan,  neler olup bittiğinin farkında olan insan olduğu için her denilen söze hemen inanmaz. Önce bir araştırır, doğru olup olmadığına emin olduktan sonra anlatılan bir şeye inanır. Okuyan insan , kendini bilirse o kişide okumak daha da  bir anlam kazanır. Kişi gerçek anlamda okumaya, insan olmaya önem verdiyse iyi bir insan olur. İyi olan insan da kitaplar sayesinde çok şey öğrenir.



Cahil olmaz, merhametli olur, kültürlü olur ve başkalarına zarar vermez. Başkalarına zarar vermeyen , nitelikli insanların , bilinçli eğitimli insanların olduğu toplumlarda da hapishaneye yani cezaevlerine ihtiyaç kalmaz. Çünkü kimse suç işlemediği için buna gerek duyulmaz. Durum böylece olunca da okuyan toplumların insanları mutlu ve huzurlu olur. O toplumda dayanışma olur, işbirliği olur. İnsanların tartıştığı konular ilim ve bilim ile ilgili olur.  


 

Okuyan toplumlarda suç oranı azalır,  kadın cinayetleri, hırsızlık olayları, gasp olayları ve daha birçok şey yok olmaya başlar. Çünkü okumak, gerçek anlamda iyi bir insan olmaya niyetlenmek kişinin ahlakını güzelleştirir. Okuyan insan başkalarının hakkını yemez, adaletli olur, eşitliği savunur ve  kötü olaylara karışmaz. Alın terine , emeğe saygı duyan bilinçli toplumlar yükselmeye , ilim ve fen yolunda zirveye çıkmaya ve zirveden inmemeye de devam eder. Hapishanelerin yerini eğitim ve öğretim yuvaları alır. İşte tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak şuna çok dikkat etmeliyiz. Çocuklarımız, en değerli, geleceğimizin aydınlarını küçük yaşlardayken kitap okumaya, iyi insan olmaya alıştırmalıyız. Onları olduğu gibi kabul etmeli, merak ettiği konuları onlara anlatmalı ve onları güzel davranışlara yönlendirmeliyiz.




 

 Küçük yaşta atılan güzel ahlakın temeli ve eğitimin temeli o çocukların gelecekte kötü işler yapmasını engelleyecektir. Çocuklarına kötü örnek olan, onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmayan, onları iyi bir ahlakla yetiştirmeyen ve ona iyi bir model olmayan anne ve babalar da o minik yavruların geleceğine büyük bir darbe vurur. Bugün hapishanelerde çok sayıda gençler, yetişkinler vardır. Bunların birden çok sebebi vardır ama en önemli sebeplerinden biri de aile ortamının, yetiştiği çevrenin onun bu hale düşmesine neden olan etkenlerden biridir. Zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile hareket ederek oradaki gençleri tekrar topluma kazandırmalı, iyi işler yapmaya yönlendirmeliyiz.

19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 19 Eylül Gaziler Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Gazi demek;  Bir savaş çıktığında o savaşa giden ve düşmanla çarpışan, savaştan sağ olarak geri dönene, zafer kazanan kimsedir.

Bugün bu topraklar üzerinde özgürce  yaşayabiliyorsak, geceleri yatağımıza güven içinde gidebiliyorsak, sabah kalktığımızda işimize gidebiliyorsak ve her şeyden önemlisi güvenilir bir vatan toprakları altında bulunuyorsak işte bunu borçlu olduğumuz kimseler vatan için canını feda etmiş şehitlerimiz ve vatan için düşmanla çarpışıp zafer kazanan gazilerimiz sayesindedir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz vatanımız için düşmana göz açtırmamışlardır.


 

 Bu uğurda ölen şehitlerimiz, yaralı kalan gazilerimiz bizim hakkını ödeyemeyeceğimiz değerlerimizdir. Gazilere toplum olarak her zaman saygı gösterilmelidir. Canını feda etmek için düşmandan korkmamış vatanın bu cengaver evlatları, her zaman başımızın üstünde taşınmalıdır. Devletimiz gazilerine, gazilerimize gereken değeri vermeli ve vermeye de devam etmelidir. Onların sadece maddi desteğe aynı zamanda manevi desteğe de ihtiyacı vardır. Toplumda bazı kendini bilmez kimselerin gazilerimize karşı tutumları hiç doğru değildir. Onların maaşlarına göz koyan, onların ücretsiz faydalandıkları şeyleri kıskanan kimi kendini bilmez kimselerin de bu yanlıştan bir an önce dönmesi gerekir.





Onlar olmasaydı biz olmazdık, onlar olmasaydı bu vatan toprakları bugün sömürgeci İngiltere, Fransa vb.  gibi devletler yaşar ve manda altında yaşamaya devam ederdik. Şehitlerimizin ve gazilerimizin çocukları da baş üstünde tutulmalıdır. Emanete gözümüz gibi bakmalı ve vatanımızı korumak ve geliştirmek için hep birlikte seferber olmalıyız.

Özlediğimiz Birine Mektup Örneği

 Özlediğimiz Birine Mektup Örneği


Sevgili babacığım

 Öğretmen bugün bize ödev verdi. Özlediğiniz bir kimseye mektup yazın dedi. Benim aklıma ilk olarak sen geldin. Merhabalar baba! Nasılsın? İyi misin? Sağlığın nasıl, keyfin yerinde mi?  Yemeklerini güzelce yiyebiliyor musun oralarda? Bugün öğretmen kırtasiye malzemelerini herkes getirsin  demişti . Ben de dün senin gönderdiğin para ile tüm kırtasiye ihtiyaçlarımı aldım babam. Annem sayende hiçbir şeyimi eksik almadı. Ben ve kardeşlerim için başka bir ülkede çalışmak zorunda kaldın. Bizim için, bizi mutlu etmek için canım babam.  Sen gittiğinden beri küçük kardeşim Ayşe sürekli huysuz davranıyor ve hep baba diye ağlıyor.


 

Ben de seni çok özledim baba. Bana göz kırpışını , beni kollarına alıp havaya atışını ve en çok da beni sımsıkı sarmanı…. Abim de keşke babam gitmek zorunda kalmasaydı diyor. Bazen geceleri bir anda yatağımdan uyanıyorum. Çünkü rüyamda seni görüyorum baba. Sonra annemin odasına doğru vardığımda onun sessizce ağladığını duyup geri kendi odama dönüyorum. Keşke burada iş bulabilseydin, keşke gitmeseydin baba. Bizim iyiliğimiz için gittin biliyorum ama yine hasretine dayanamıyorum.



Almanya nasıl bir yer baba? Orası da benim yaşadığım ülkem gibi güzel mi? Mesela orada da yaş incir oluyor mu? Burada incirler oldu da geçiyor bile. Havalar soğumaya başladı ama  güzel İzmir’imiz çok soğuk değil. Bugün annem bizi yemeğe götürdü lokantaya. Hepimize kıymalı pide aldı, yanında da en sevdiğim meyve suyundan. Lokanta çıkışı sahilde biraz yürüdük, koştuk ve yorulana kadar eğlendik. Şimdi eve doğru yürüyoruz. Ayşe yine huysuz bu defa uykusu geldi . O kadar koşarsa olacağı buydu zaten. Şimdi eve geldik, annem hepimizi banyo yaptırdı, dişlerimizi fırçalayıp yataklarımıza doğru gidiyoruz.






 

Canım babam!

Ne zaman Türkiye’ye geleceksin. Burada kaç gün kalacaksın. Bu geldiğinde dizinin dibinden hiç ayrılmayacağım ve seni daha çok öpüp daha saracağım benim yakışıklı ve mavi gözlü babam. Seni özlemle bekliyoruz. Sen de mektuba cevap yaz babam. Bizi merakta bırakma olur mu? İnşallah en yakın zamanda görüşürüz. Seni Allah’a emanet eder ve kocaman ellerinden ve yakışıklı yüzünden öperim. Sevgili kızın  , prensesin Tuğçe...

Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat Edersiniz ?

 Dostlarınızı Seçerken Nelere Dikkat   Edersiniz?


Yaşam, iyisi ile kötüsü ile çabuk biten bir ömürden ibarettir.  Yaşadığımız süre içinde de tek başımıza yaşamak oldukça sıkıcı olur. Bu sıkıcılıktan bizi kurtaracak olan kişiler ise bizim en yakınlarımız, can yoldaşı diyeceğimiz arkadaşlarımız, dostlarımızdır. Ailemiz zaten önceliğimiz olduğu için onu saymıyorum bile. Dostlar bir telefon kadar bize yakın olan, nerede olursa olsun başımıza kötü bir olay geldiği zaman hemen yanımızda olmaya çalışan fedakar ve vefakar kimselerdir. Acılarımızda üzülen, mutlu olduğumuz anlarda bizimle mutlu olan cana yakın, insan gibi insan olan kimselerdir.


Dostlarımı seçerken şunlara dikkat ederim.


Dost dediğin kişi ilk olarak beni her halimle olduğu gibi kabul etmelidir. Benim fiziksel görünümüm ile alay etmeyen, beni insan olduğum için, iyi biri olduğum seven kişi olmalıdır.  Dost dediğin kimse ön yargılı olmamalıdır. İnsanların arkasından sürekli konuşan, onları bana kötüleyen, olur olmaz kimileri hakkında kafasından çeşitli yakıştırmalar yapan kimseyi kesinlikle dost olarak yanıma yaklaştırmam. Bugün başkası hakkında olmayan şeyleri konuşan yarın bana da iftira atar. Onun için boş ve çok konuşan dedikoducu kimselerin yanından bile geçmem. Herkese mavi boncuk dağıtan kimseleri dost olarak görmem. Bana ayrı, benim düşmanıma ayrı tavır ve tutum içinde olan, arkamdan kuyumu kazanları asla yakınımda bulundurmam.

 

Güvenilir olmalıdır. Hepsi çok önemlidir ama güvenilir olmak, emin olmak, kuşkuya kapılmadan ona her şeyini anlatabilmek… İşte benim dostum böyle olmalıdır. Dost denilecek kişide aradığım diğer bir husus ise  her şeye hemen inanmayan  kişileri severim. Gözü açık, geleceği tahmin edebilen, ileri görüşlü… vb.  İnsanların her zaman iyi olmadıklarını bilmeli, iyi niyetini kötü insanlara kesinlikle ihmal ettirmemelidir. Yalancı olmamalıdır. Dürüst olmalıdır.  Kıskanç biri olmamalıdır. Kıskançlık yerine örnek almaya bakmalıdır. Çünkü ben de başarılı olan insanları kıskanmam ve onları örnek almaya çalışırım. Çok önem verdiğim bir şey de dostumun güler yüzlü, anlayışlı ve hoşgörülü olmasıdır. Gülümseyen, tebessüm eden kişiler o kadar hoşuma gider ki. Samimi bir gülümseme, içtenlik en çok da dostlara yakışır zaten.





Dostum beni uyarmalıdır. Başarılı alanlarımı zaten bilir  ve mutlu da olur. Asıl önemli olan hatalarımı bana beni kırmadan diyebilmektir. Bana sürekli iltifat etmek yerine beni koruyan, kollayan , yeri geldiği zaman hatalarımdan dolayı beni uyaran kimseleri dost olarak seçerim. Dost olarak adaletli insanları severim. İnsan haklarına önem veren, haksızlık karşısında susmayan, mazlumun, yoksulun yanında olan kimseler benim için zengin bir hazine gibidir. Açık görüşlü,  aydın, okuyan, araştıran ve üreten insanları dost olarak seçerim.  Başarmak isteyen, azimli insanları, başarılı insanları dost olarak seçeyim ki ben de bir nebze de  olsa onlardan bir şeyler öğreneyim. Kendimi geliştireyim ve içinde yaşadığım dünyaya faydalı olayım.  Mesela içi boş insanları dost olarak seçmem. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun kitap okumayan, vaktini boş işlerde harcayan insan beni de harcayacaktır eminim buna. Onun için araştıran, sorgulayan, çalışan insanları takibe alırım ve dostumu da onların arasından seçerim. Türkü söylemek, dinlemek benim için çok önemlidir. Müziği seven insanları severim. Müziği seven insanlar genelde cana yakın olan kimseler oluyor, duyguları oluyor,  duyarlılıkları oluyor hayata.


Sokak hayvanlarını koruyan, doğadaki hiçbir canlıya zarar vermeyen kimseler eminim iyi insanlardır. İçinde şefkat ve merhamet sahibi olan kimseler benim için çok kıymetlidir. Yetimi, öksüzü sevindiren, onları mutlu eden kişileri zaten dost olarak görürüm. İçinde nefret olmayan, iyiliğe dair ne varsa, güzelliğe dair ne varsa bunu yansıtan ve çevresindeki kişileri de mutlu etmeye çalışan bencil olmayan kimseleri dost olarak seçerim. Dostluk ile ilgili şu anlamlı söz benim için her zaman yol gösterici olmuştur:

* “Yarasından taze kan sızan gönül ehline dostların yüzünü görmek merhem gibidir.” Mevlana Celaleddin Rumi.

 

Ablaya Mektup Örneği

 Ablaya Mektup Örneği


Sevgili ablam  Alin!


Bu sabah uyandığımda senin evden ayrılışının,  eksikliğini hissediyoruz ailece. Annemin akşamdan gözleri şişmiş ağlamaktan, babam uykusuz ve ben de çok mutsuzum. Dışarısı güneşli ve gökyüzü masmavi bugün. Hafif bir rüzgar var dışarıda. Seni düşünüyorum şu anda. Elimde sıcak bir kahve , bir kara kalem ve mektup kağıdı... Yazmaya başlıyorum şimdi, sabırsızım işte.   Biliyorum üzmeyin kendinizi dediğini duyar gibiyim ama ne yapayım abla?  Sen benim  tek ve biricik ablamdın. Zaten birbirimizden başka kardeşimiz yok ki. Üniversiteyi kazandın gittin  Ankara’ya . Ben ise burada, kaldım mı bir başıma ablasız?  Sanki tamam Aslıhan bebek gibi ağlama dediğini duyar gibiyim. Tamam annem ve babam yanımda ama seni çok özlüyorum ablacığım. Nasılsın, iyi misin? Alıştın mı devlet yurduna? Oda arkadaşların nasıl, seni üzen kimse yok değil mi?


Öğretmenlerin nasıl iyiler  mi abla? Dersleri anlayabiliyor musun? Tıp fakültesini okumak çok zor kitapları çok ağır diyorlar. Umarım zorlanmazsın ablacığım. Zorlansan bile en azından istediğin mesleği kazandın . Doktor olmak, insanlığa faydalı olmak dünyanın en güzel işi derdin hep. Eminim böyle düşünmeye devam ediyorsundur. Oranın yemeklerine alışabildin mi? Tabi  annemin yemekleri gibi olmaz ama yine alışacaksın abla değil mi? Oda arkadaşların kaç kişi, adları ne,  hangi şehirden gelmişler? Hepsini, her şeyi merak ediyorum. Bana hepsini tek tek yaz olur mu ablacığım. Biliyorum Ankara’nın havasına hemen alışamayacaksın. Hiç İzmir’in havası gibi olur mu diyorsun? Olmaz ablacığım olmaz. Burası daha sıcak ve ılık orada biraz zorlansan da zamanla alışacaksın tüm bunlara.

 

Sınıf arkadaşların nasıl kimseler? Sevdiğin, cana yakın bir arkadaşın olur inşallah.  İyi insanlar çıkar karşına inşallah ablacığım. Orada güzel güzel okur, öğrendiklerini bana da anlatırsın.  Buradan sana taze incir yollayacak abam? Arkadaşlarına da ikram et olur mu?  Seni çok seviyorum ablam. Sen de bana yazmayı unutma, beni merak içinde bırakma olur mu? Kendine iyi bak, cansın, emanetsin benim en kıymetlim.



Okul Kütüphanesindeki Bir Kitabı Konuşturarak Aşağıya Onun Duygularını Anlatan, Bir Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Okul Kütüphanesindeki Bir Kitabı Konuşturarak Aşağıya Onun Duygularını Anlatan, Bir Hikaye  Edici Bir Metin Yazınız.

 

Merhaba, küçük sevgili dostlarım!




Ben Ankara’da çok tanınmış bir kütüphanede yaşıyorum. Beni oraya yıllar kırtasiyeden bir emekli öğretmen almıştı. O zaman yeni ve pırıl pırıldım. Şimdi dış görünüşüm eski olsa da içeriğim aynı güzellikte  devam ediyor. Beni kitapların yuvasına emekli bir öğretmen teslim etti. Bana çok iyi baktı o öğretmen, Yıllarca gözü gibi korudu evinde ama artık seni başka yavrucaklar da okumalı dedi. Onun için de kaç zamandır  bu  kütüphanede yaşıyorum.  Kütüphaneye girişte tam kütüphane görevlisinin yan tarafındaki bir rafta sizleri bekliyorum.

 

Biliyor musunuz?

Sayfa sayısı olarak az olabilirim ama hikayemi okuduğunuzda çok duygulanacaksınız ve  beni arkadaşlarınıza anlatacaksınız. Kaç zamandır burada, hemen şu köşede sessizce sizi  bekliyorum ve şu an gelen giden olmadı beni almaya. Artık ışıklar kapanıyor ve görevli de kendi evine gidiyor. İşte tüm kitapların kaynaşma zamanı . Hepimiz birbirimizle konuşuyoruz şu anda. Biz gece olunca ne konuşuyoruz hadi tahmin edin? Tahminlerinizi duyar gibiyiz. Evet sizi konuşuyoruz sevimli çocuklar, geleceğin aydınları. Geçen gün bir arkadaşım şunu dedi: Salı günü  beni çok mutlu bir çocuk alıp evine götürecekti ama arkadaşı ona bunun sayfaları çok uzun internetten özetini oku deyince hüngür hüngür ağlamış, çok üzülmüştü . Onu zor teselli ettik.

 

Sizlerin bizi neden hatırlamadığını konuşup tartışıyoruz arkadaşlarımızla. Aslında anne ve babalarınıza da kızmıyor değiliz. Onlar size elektronik cihazları daha az verse ve sizleri okumaya, ellerinizle bizim sayfalarımızı kibarca çevirmeye  yönlendirse siz eminiz ki bizi çok seveceksiniz. Çok farklı dünyalara götüreceğiz siz. Gitmediğiniz ülkeleri, yemekleri, yöresel oyunları, değişik kültürleri öğreneceksiniz. Rafların hangi köşesinde olursak olalım siz bulursunuz bizi  sevimli minikler. Çünkü meraklısınız, sorgulayıcınız ama telefonla bu kadar vakit geçirirseniz tüm bu sorgulama ve merak etme yönleriniz de kaybolacak. Lütfen bizi alın buradan.

 

 Sizin o ufacık ama bir kadarda tombul ve tatlı ellerinizde, evinizde olmak ve aile muhabbetleriniz de duymak istiyoruz. Benim hikayem çok farklı. Japonya’da yaşayan küçük bir kızın  Amerika’nın yıllar önce attığı atom bombasından dolayı hastalanması ve ama onca şeye rağmen hayata tutunmaya çalışması hikayem.  Geri kalanını da siz merak  edin. Beni okuyunca çok etkilenip arkadaşlarınıza, öğretmenlerinize, komşularınıza hatta uzaktaki yakınlarınıza bile önereceksiniz.

 

Bakalım aranızda okumak isteyecek olan var mı beni. Bekliyorum ve beklemeye   de devam edeceğim. Çünkü sizler cumhuriyet çocuklarısınız, okumaya ve eğitime önem  veren bir neslin torunlarısınız. Diğer arkadaşlarım uyumuş galiba. Neyse benim de çok uykum geldi. Gözlerim kapandı kapanıyor . Galiba gün içinde umut etmekten, beklemekten ve ağlamaktan çok yoruldum. Ama hayata umutla bakmaya devam edeceğim. Geleceksiniz biliyorum, size inanıyorum sevgili minikler! Hadi öyleyse bizim dünyamızı da tanıyın , bizi de keşfedin, ben benim gibi binlerce arkadaşım keşfedilmeyi, gün yüzüne çıkmayı umuyor.