İyi Niyetli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İyi Niyetli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanın niyeti neyse eline geçecek de odur denilir ya hani.  İşte gerçekten de her şey niyete göre şekillenir. İnsanlar niyetine göre sınanır bu hayatta.  Niyetinde doğruluk olan, adalet olan, sevgi , karşılık beklemeden yapılan iyilik olan ve saygı olan kimseler hem bu dünyada hem de öte dünyada kazanır. Hayat bazen karşımıza vefasız ve iyilik bilmez insanlar çıkarabilir. O kişi için yapılan emekler ve çabalar , onun için yapılmış olan fedakarlıklar her ne kadar iyi niyetli kişiyi incitse de iyi niyetli olan kimse yaptığı insanlıktan ve iyilikten asla pişmanlık duymaz.  Sadece incinme ve üzülme olur ve  karşılık olarak da  yalnız sevgi ve saygı ister.

 

Karşılık beklemeden iyilik yapmak, koşulsuz sevmek ve merhametten yana olmak  insan olma vasfını kazanmış kimselere özgüdür. Hayatta her şey yaşanabilir. İyi günümüz de olur, kötü günümüz de olur. Hiçbir şey mükemmel olarak sonsuza dek sürmez fakat iyi niyetli olan kimseler de bu durum böyle değildir.  onlar her zaman iyi niyetli olmaya devam ederler. Kendilerine yapılan onca kötülük de olsa yine iyiliği tercih ederler. Çünkü böyle kimselerin doğasında iyilik, temizlik, saflık ve masumluk vardır. Kimseye zarar vermek istemezler, can yakmak, ah almak gibi dertleri yoktur onların. İçlerinde kin ve sevgisizlik olmadığı için her zaman vicdani rahatlık içinde gezerler ve  içlerindeki aydınlığı, güzelliği çevrelerine de yayar böyle kimseler.




Bazen yapılan iyi niyetler karşılığını bulmasa da elimizden geldiği kadar niyetimizi bozmamaya çalışmalıyız. Unutmayalım ki iyi niyetli olanlar eninde sonunda kazanır ve kötü olan, nankör olan kimseler bile iyi niyetli kimselerin  yanında olmak ve ondan af dilemek ister. Biz yeter ki iyi olalım, iyilikten yana, insanlıktan yana olalım. Emin olun ki bizimle birlikte kol kola verecek binlerce hatta milyonlarca iyi niyetli güzel insanlar var olacaktır.

 

Zaman İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

  

Zaman İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

Zaman insanoğlunun değerini yeteri kadar anlayamadığı kavramların başında gelmektedir . Atalarımız da bu kavramın önemi ve değerini anlatan birçok atasözü ve deyim söylemişlerdir .

Zaman İle İlgili Atasözleri

- Vakit nakittir : Boş geçirilen her saniye insan için kayıp demektir . Bu nedenle zamanın kıymetini iyi bilmeliyiz .
- Bugünün işini yarına bırakma : Her işi zamanında yapmak gerekir . Ertelenen işler zamanla birikir ve çözümlenemez hale gelir .
- Aç aman bilmez çocuk zaman bilmez : Aç bir insanı insanı ikna etmek zordur , bir çocuğa da uygun zamanı beklemesini anlatabilmek zordur .


- Sayılı Gün Çabuk Geçer : Bize çok uzunmuş gibi gelen zaman dilimleri bir de bakmışız ki bir anda geçip gitmiş. Yani süre belirli olduktan sonra çabuk geçer .
- Vakitsiz Öten Horozun Başını Keserler : İnsan ne zaman konuşacağını ne zaman  susacağını bilmelidir . Aksi halde başına ummadığı belaları alabilir .
- Demir tavında dövülür : Her işin yapılması gereken uygun zaman vardır . Bu zamanı kaçırdığımızda başarısız oluruz .
- Terazi var tartı var şeyin bir vakti var : Her işin zamanı vardır . Bu yüzden aceleci olmamak lazım, sabretmek lazımdır.








Zaman İle İlgili Deyimler :
- Zamana bırakmak : İşlerin düzelmesi için aceleci olmamak lazım, bazı durumlarda zamanın ilaç olduğu unutulmamalıdır .
- Zaman kazanmak : Oyalamak, süreyi uzatmaya çalışmak anlamına gelir .
- Zaman öldürmek : Zamanı boşa harcamak
- Zaman ile yarışmak : Sürenin iyice azalması, işlerin bir an önce bitirilmesi gerektiği anlamına gelir .
- Köprünün altından çok sular aktı : Bahsedilen zaman ile şu an arasında çok şeyin değiştiğini ifade eder .

İyilik İle İlgili Deyim Ve Atasözleri

 

İyilik İle İlgili Deyim Ve Atasözleri


İyilik; iyi olma durumu, iyi olanın niteliği anlamına gelir. Diğer bir anlamı ise karşılık beklemeden yapılan yardıma iyilik denir.

İnsan ömrü yettiği sürece iyi olmalı, iyi davranışlarda bulunmalıdır. İyi olan insanlar yüreği sevgi dolu olan kimselerdir.


İyilik  ile ilgili şu atasözleri vardır:


* İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.

* İyilik iki baştan olur.

* İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak dayanmazdı.

* İyilik et kele, varsın söylesin ele.

* İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.

* Hayır dile komşuna, hayır gele başına.

* Sağ elin verdiğini, sol el görmesin.

* Ne edersin kendine, edersin kendi kendine.

*Kötüden iyilik beklenmez.

* Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

* İyiliğe “nereye gidiyorsun?”  demişler, “Kötülüğe” demiş.

* İyilik eden iyilik bulur.

* İyilik et, kötülük bul.


*Âdem oğluna iyilik yaramaz.

* Kötülük görmeyen, iyiliğin değerini bilemez.

* Her kime iyilik edersen sakın ondan kendini.

* İyiliğe iyilik yap, kötülüğe kötülük yapma.

* Ne ekersen, onu biçersin.

* Yaptın iyiliği başa kakma.

* İyilik gariptir.

* Bugün banaysa yarın sana.

* İyilik gibi âlemde  sermaye olmaz.




 İyilik ile ilgili deyimler ise şunlardır:

-  iyilik görmek

- iyiliği dokunmak

- hayırsever olmak

- gönlünden kopmak

- iyilik bilmek

- iyilik bilmez

-iyilik sağlık

 

 

Anne Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Anne Sevgisi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Hayatın  zorlu koşuşturmacasında, yaşadığımız en güzel ve en acı günlerde her zaman bizim yanımızda olan ve bizi  bu dünyada koşulsuz seven tek kişidir annelerimiz. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren, uyumayıp uyutan, hasta olduğumuzda yanımızdan bir an olsun ayrılmayan canlardır annelerimiz. Kendisinin dertleri, üzüntüleri, hayal kırıklıkları olsa bile bunu çocuklarına yansıtmamaya çalışan, yaşadığı her zorluğa rağmen ayakta dimdik durabilen sevdiklerimiz, en kıymetlilerimizdir annelerimiz.

 

İnsan kaç yaşına gelirse gelsin, annesi  ister hayatta olsun, ister olmasın yine de içinizdeki o anne sevgisi can çıkana kadar çıkmaz. Çünkü anne sevgisi , evlatlara Yüce Allah tarafından verilmiş olan muhteşem bir duygudur. Anneler çocukları için her türlü fedakarlığı yapar.  Anne sevgisi ile, anne şefkati ile büyümüş çocuklar ileriki hayatında mutlu ve merhametli bir çocuk olur. Çünkü sevginin temelini bile anne atar. Bunun için anneler dünyaya getirdikleri çocuklarını sevgi ile yoğurmalı, onlara sevgisini  her zaman hissettirmelidir.


 Çocukların da aynı şekilde onlar için  ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapması gerekir. Onlar yaşlandığı zaman tıpkı nazlı bir bebek gibi sevgiye, ilgiye, saygıya ihtiyacı olur. İncinmemeye, kırılmamaya ihtiyaçları olur. Eşimizle bile tartıştığımız zaman acaba evlatlarım benim yüzümden mi kavga ediyor diye düşünüp çocuklarını rahatsız etmek istemeyen bu  muhteşem kişileri asla üzmemeliyiz. Aile arasında yaşanan ufak ya da büyük sorunları onlara yansıtmamalıyız, onların kendilerini suçlu gibi hissetmelerine neden olmamalıyız.


 Annelerimizi her zaman başımızın üstünde tutmalıyız. Onlar yaşlandığı zaman ve bakıma muhtaç olduğu zaman annelerimizi huzur evlerine göndermemeliyiz, yanı başımızdan ayırmamalı, yaşlılıklarını gelinleri ile, damatları ile, torunları ve çocukları ile geçirmelerini sağlamalıyız. Bizim iyiliğimiz için verdikleri nasihatleri tutmalıyız.


  Onlara ara sıra sürprizler yapmalıyız ve sevgimizi  bir demet gül ile yada bir demet papatya ile dile getirmeliyiz. Yaşanılan güzel anılar, acı günler onlarla birlikte akıp gitmiştir. Onun için gelecekte yaşayacağımız her güzel anımıza onları da dahil etmeliyiz ve onları canımızdan bile çok sevmeliyiz. Şunu unutmayalım ki  Allah’ın rahmetinin en güzel tecellisidir anne.

“Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın.” Sözünü Açıklayınız.

 

“Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın.” Sözünü Açıklayınız.


18 Mart Çanakkale Deniz Zaferini ve Şehitlerimizi andığımız şu günlerde aklımıza Mehmet Akif Ersoy’un gelmesi kadar doğal bir durum yoktur. Vatan sevdalısı, millet sevdalısı bu koca şair, bu imanlı İstiklal Marşı şairi yazdığı şiir ve şiirler ile milletinin gönlüne taht kurmuş büyük bir dava adamıdır. Çok çetin koşullarda kazanılmış İstiklal Savaşı tüm dünya ülkelerine örnek olmuş bir savaştır. Çünkü bu savaş;  Türk milletinin vatanına ne kadar sevdalı olduğunu, hayatı pahasına da olsa vatanını, bağımsızlığını, namusunu ve onurunu korumak için  ne çileler çektiğinin en büyük ispatıdır. 


Bu kahraman milletin asil evlatları, asil şehitleri ve gazilerine ne kadar minnet duysak azdır. Bağımsızlık bir milletin güç göstergesidir, özgürlüğüdür, tıpkı bir kuş gibi hürriyetine bağlılığıdır. Her şeyin özüdür aslında şu söz: “İlle de vatan ille de vatan.”



 Ömrünün son günlerinde arkadaşları ile  birlikteydi Mehmet Akif Ersoy. Konu konuyu açıyordu, söz İstiklal Marşı’na gelmişti.  Saygıdeğer şairimiz Mehmet Akif Ersoy hasta yatağındayken  dostları ve arkadaşları ona şu soruyu sormuştur:  “ Acaba yeniden ele alıp  yazsanız daha iyi olmaz mı? Bunun üzerine hasta yatağından kalkıp bir anda  arkadaşlarının karşısına dikilen büyük üstat şunu söylemiştir:  Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” İşte bu sözün anlamı da şudur. Bizim milletimiz bağımsızlığına ve haysiyetine düşkün bir millettir. Devletimiz ve vatan topraklarımız bir daha başka ülkelerin himayesi altına girmesi tehlikesi altında bulunmasın, bir daha  vatanımızın elden gitmesi diye bir tehlike ortaya çıkmasın, bu millet, bu vatan toprakları yok olmasın demek istemiştir  Mehmet Akif Ersoy. 


Allah bu milleti  hep var etsin, vatan topraklarının elden çıkma gibi bir kaygısı bir daha asla yaşanmasın, Anadolu köyleri, kasabaları bir daha düşmanın ateşi ile yanmasın, o koca yürekli , yiğit anaların ciğeri evlat aşkı ile evlat kaybı ile yanmasın. 


Ülkemiz hep güçlü olsun, ilim ve bilim yolunda, Allah yolunda, iman yolunda gelişsin ve bir daha İstiklal Marşı gibi büyük şiir yazılmaya gerek kalmasın. Vatanımız hep var olsun, milletimiz, dinimiz, kültürümüz hep var olsun ve sonsuza kadar sürsün demek istemiştir büyük adam Mehmet Akif Ersoy.

Merhametli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Merhametli Olmakla İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanı insan yapan, insana en yakışan erdemli davranışlar vardır. Yardımsever olma, vatansever olma, empati kurabilme,  işbirliği içinde hareket etme, güzel ahlaklı olma vb. gibi. Bunların içinde en önemlilerinden biri de merhamet duygusuna sahip olabilmedir. Çünkü merhametli olan insan, içinde hiçbir canlıya karşı kötü his bulunmayan,  yüreğindeki güzellikleri çevresine yaymak için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan kimsedir. Merhametli olan insanın gözündeki bakış bile insanı mest eder. Çünkü o kişinin o sıcak ve sevgi dolu bakışları, her türlü iyiliğe hazırım imaları insanı mutlu eder.


  Merhametli olan kimse yardıma ihtiyacı olan kimselere gece gündüz, soğuk sıcak, kolay zor demeden yardım eder. Yoksullara, ana ve babasını yitirmiş öksüz ve yetimlere, yolda kalmışlara, hasta olan ve yardıma ihtiyacı olan yaşlılara ve daha birçok muhtaç olan insana yardım ederler. Çünkü merhametle yoğrulmuş insanlar kendine ve çevresine faydalı olmak için, mutlu olmak için, işe yaramak için durmadan iyilik peşinde koşarlar. Özellikle de sokak hayvanlarına, açlıktan ve susuzluktan ölmek üzere olan o masum canlılara merhametli insanlar destek olur. Böyle insanlar olduğu sürece insanlık da ölmemiş olur. Merhametten nasibini almamak ise çok vahim bir durumdur. Merhametsiz olan, insanlara, hayvanlara zalimlik yapan ve eziyet çeken kimseler ise ne yazık ki insanlıktan nasibini almamış kimselerdir. Allah böyle insanları da ıslah eylesin.




Merhamet ile  ilgili şu özlü sözler de  son derece anlamlı ve insanı iyiliğe, güzelliğe yönlendiricidir.

“ İnsanlara merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez.” Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa.

“ Nerede akarsu olursa orada yeşillik. Nerede kardeşlik olursa orada merhamet olur.” Mevlana Celaleddin Rumi.

Çanakkale Cephesi’nde Koca Seyit, Seyit Onbaşı Ve Niğdeli Ali’nin Rolü İle İlgili Bilgi

Çanakkale Cephesi’nde Koca Seyit, Seyit Onbaşı Ve Niğdeli Ali’nin Rolü  İle İlgili Bilgi


Çanakkale Cephesi sırasında arkadaşları yanında şehitlik mertebesine ulaşmış olan Mehmetçikler, ölüm çukuruna dönüşen siperlerini her ne pahasına olursa olsun terk etmiyorlardı. Vatan için, namus için düşmanla korkmadan, cesaretle çarpışan Mehmetçikler, düşman atış alanına girince de  toplarını patlatıyorlardı. Düşmanlar dur durak bilmeden, acımasız ve hunharca etrafı ateş ve kan  içinde bıraka bıraka, Mecidiye tabyamıza doğru geliyordu.  Mecidiye Tabyası hem askerlerimizi, silah ve cephanemizi koruyan yerlerden biriydi. Onlar gelmeye devam ede dursun , hiç durur muydu bu asil milletin asil evlatları.


  Düşman askerlerinin  yirmi altı mayınını yerle bir etmişti asil milletin kahraman Mehmetçikleri. Bu  durum da düşmanın zoruna gitmişti zaten. Mecidiye Tabyasına doğru ilerleyen düşman askerleri  burayı da topları ile yerle bir etmişti. Mecidiye Tabyasında görev alan 14 Mehmetçik  orada şehit oluverdi, çoğu da yaralandı. Üç tane kalan topumuzdan ikisi de ne yazık ki kullanılamaz hale gelmişti.


Mecidiye Tabyasının erlerinden sadece Niğdeli Ali ayakta kalmıştı.  Niğdeli Ali tek kaldığını sansa da o anda inanılmaz bir olay oldu. Patlama sırasında , üzerine yığılan toprağın altında kalan Havranlı Koca Seyit o anda bayılmıştı. Kulakları bile sağır edecek olan top sesleri devam ettiği için bu sesler Koca Seyit’i uyandırdı. Yanıp etrafına şaşkın şaşkın bakan Seyit Onbaşı arkadaşı Niğdeli Aliye;


-        -  Ali’im, arkadaşlarımız ne halde?

Niğdeli Ali ise doğrudan öldü demek yerine daha anlamlı bir cümle kurdu ve şunu dedi:

-        -  Seyit’im sadece sen ve ben kaldık. Arkadaşlarımızın, canlarımızın hepsi  makamlarına ulaştı dedi.


Kuran-ı Kerim’de şehitler için de  “ Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyiniz. Hayır, onlar diridirler fakat siz bunu bilemezsiniz.” Diyor. İşte bu koca yürekli yiğitler bu sözü biliyorlar. Böyle bir iman gücüne sahip olan Koca Seyit daha sonra üzerine yığılmış ağırlıktan silkilendi ve kendini kurtardı daha sonra arkadaşına arkadaşına dönerek;


-Madem ikimiz kaldık, hadi Ali’m iş bize düştü o zaman dedi. Daha sonra Koca Seyit tepenin üzerinden denize doğru koşarak yoluna devam etti.


Orada düşman  gemilerinin sularını köpürte köpürte ilerlediğini gördü. Mecidiyeden sonraki tabyamız ise Hamidiye Tabyasıydı. İşte oda aşılırsa  yolun sonu İstanbul’a’ çıkıyordu. Bunları düşünen Koca Seyit Niğdeli Ali’ye dönerek; Ali düşman gidiyor hadi işe başlayalım dedi. Ali de ne yapabiliriz ki Seyit’im dedi.

Koca Seyit de şunu dedi.


-Aha mermi, aha top, Ali’m çabuk bana yardım et dedi. Niğdeli Ali koşarak Seyit’ e yardım etmeye başladı. Niğdeli Ali’nin de yardımı ile 276 kiloluk mermiyi sırtlandı Koca Seyit. Ya Allah Ya Bismillah dedi  Koca Seyit. O kadar ağır mermiyi kaldırmak elbette kolay değildi ama bunu düşünmüyordu ki Koca Seyit. Aklı ve fikri mermiyi bir an önce namlusuna taşıyabilmekti.


Mermiyi götürdü götürdü ve  topun demir basamaklarından çıkardı ve namluya sürdü. Topu patlatmayı başardı lakin  gemiyi vuramadı bizim koca yürekli yiğidimiz. Çünkü mesafeyi tam ayarlayamamıştı. Aradaki mesafe uzun olmuştu. Ama o yine de dur durak bilmiyordu. Hemen geriye koştu ve ikinci mermiyi sırtına aldı bu defa. Niğdeli Ali’nin yardımı ile elbette. Bu defa da aradaki mesafeyi çok kısa ayarladığı için başarıya ulaşamadı. Ama yine ümitsizliğe kapılmadı Koca Seyit. Tekrar koştu ve üçüncü mermiyi sırtladı. İşte o anda ne olduysa oldu ve savaşın gidişatı o anlarda değişti.


Daha birkaç saat önce zafer çanları çalan düşman birlikleri neye uğradığını şaşırdı ve moralleri alt üst oldu.  Düşman birliklerinin  “ Okyanus” ( Ocaen)  adını verdikleri gemi tam da dümeninden vurulmuştu. Dümeninden büyük yara alan gemi bu defa kendi etrafında dönmeye başladı, diğer gemiler ise ona çarpmamak için oradan uzaklaşmaya başladı.


İngiliz Başkumandanı daha fazla devam diyemedi. Morali yerle bir yerdi. Yeneceklerine inanan İngiliz kumandanı neye uğradığını aşırmıştı. Oysa birkaç saat öncesine kadar her şey mükemmel bir şekilde ilerlemişti. Ne oluyordu acaba? Gökten asker mi iniyordu? Yerde top, tüfek mi çıkıyordu? Bu akıl almaz  durum, düşmanın  kendine olan inancını yitirdi. İngiliz kumandan dön emri verdi ve arkasına bile bakmadan korkaklar gibi kaçtılar. Geriye  üçü batık gemi, üçü büyük zarar almış gemi olmak üzere altı dev savaş gemisi ve binlerce savaş dışı kalmış yaralı askerler, hayatını kaybetmiş düşman askerlerini orada bırakarak kaçıp gittiler.

 

O muhteşem donanma, zırhlı savaş gemilerinin üçte biri elden çıkmıştı. Düşman büyük bir hezimete uğramıştı.  Çanakkale geçilememişti. Çanakkale yok edilememişti. Devletimiz  yok olmaktan, yıkılmaktan son anda kurtulmuştu. İşte arkadaşlar bu milletin kahraman evlatları böyle kazandı bu toprakları. Evet, 18 Mart 1915tarihinde, saat 17:00 itibariyle arkalarına bile bakmadan kaçan düşman askerleri olmuştu. İşte biz bunları Niğdeli Ali, Seyit Onbaşı ve adını sayamadığımız daha nice askerlere borcuyuz. 



 
Çanakkale Cephesi’nde Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emeğini, hizmetlerini  söylemeye bile gerek yok. 
" Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar yerlerimiz yeni kumandanlar ve komutanlar alabilir" diyen büyük komutandır.
Gazi Mustafa Kemal.

 Çünkü o büyük komutan, o büyük asker başlatma mıydı zaten Kurtuluş Savaşı’nı. Çanakkale’de Mustafa Kemal konusu adlı yazıma ayrı bir bölüm şeklinde  başka yazımda ayıracağım zaten. Burada Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali’den bahsetmek istedim bu yazımda. Seyit Onbaşı Balıkesir’in Havran ilçesinde doğduğu için kendisine Havranlı Seyit de denilir.

 

Kurtuluş Savaşı sona erdikten sonra Mustafa Kemal ve Seyit Onbaşı arasındaki diyalogdan da kısaca belirtmek isterim: Mustafa Kemal ile kahve içen Seyit Onbaşıya sorar Mustafa Kemal: “ Nasıl kandırdın onca ağırlıktaki mermiyi Seyit Onbaşı der. Seyit Onbaşı şunu der: “ İçimdeki iman ve inanç gücü sayesinde kaldırdım Paşam der. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal şunu sorar Koca Seyit’e: Peki Seyit beni şimdi kaldırabilir misin der gülümseyerek. Seyit Onbaşı şu cevabı verir hemen: “ Sizi değil ben, dünya bile kaldıramaz Paşam der.”

 

Çanakkale bir destanın yazıldığı yerdir. Çanakkale kınalı kuzuların, çocukluğunu, gençliğini yaşayamadığı yerdir.  Çok canlarımızın şehit olduğu yerdir. İşte arkadaşlar bizlere düşen de bu şerefe nail olmak ve bu vatan topraklarına sonuna kadar sahip çıkabilmektir. Ne diyor  İstiklal Marşı şairimiz, değerli Mehmet Akif Ersoy: “ Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”


Yine bir Mehmet Akif’e sorarlar.  Bir istiklal marşı daha yazmak istersen  nasıl bir marş yazardın derler. Büyük yazarımız Mehmet Akif Ersoy şunu der: “ Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın der.”




Bu topraklar kolay kazanılmadı arkadaşlar. Bu topraklar uğrunda Çanakkale’de, Kafkasya’da ve daha nice cephelerde ve savaş meydanlarında canlarımız şehit oldu.  Bize düşen ise Avrupa’nın yaşama şekline, kültürüne özenme değil, özüne dönmedir.  Ecdadına layık olabilme, iman ve ilim yolunda ilerleyebilmedir. Dinimizi, dilimizi ve kültürümüzü özgürce yaşamak için gelin vatanımıza el birliği ile sahip çıkalım. Sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatalım. Allah’a, Peygamber’e  yaraşır kullar olalım. Atalarımızın emanetine sahip çıkalım ve bağımsızlığımızdan asla ve asla ödün vermeyelim.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak tanınan bu gün kadınlar için önemli bir gündür. Temelini  insan haklarına dayandıran bu gün kadınlarımızın siyasi ve sosyal bilincinin  geliştirilmesine, sosyal, siyasi ve ekonomik  başarılarının  kutlanmasına önem vermiştir.  Buradaki amaç kadın haklarının önemli olduğuna dikkat çekmektir.


Amerika Birleşik Devletleri’nin New York eyaletinde fabrikada esir gibi çalıştırılan kadınlar, daha iyi çalışma şartları için ve erkekler ile aynı haklara sahip olmak için 8 Mart 1908 tarihinde  greve gitmişlerdir. Yaşanan  onca zorluğa ve kayba rağmen kadınlar haklarını aramaktan vazgeçmemişlerdir. En sonunda amaçlarına ulaşmışlardır.

 

Kadınlar toplumu toplum en temel değerlerimizdir. Kadın ve erkek arasında ayrım yapılmamalıdır. Erkeğin üstünlüğü, erkek  egemenliği  diye bir kavram olmamalıdır. Önemli olan kadın ya da erkek olmak değil önemli olan insan gibi insan olabilmektir. Her insan  değerli ve biriciktir. Bunun için bizler de bu hümanist yaklaşımı benimsemeliyiz. Kadınların olmadığı bir dünya çöle  dönüşmüş çorak topraktan başka bir şey değildir. Kadınlarımızdır dünyayı değiştiren, dünyaya yön veren. Kadınlarımızdır vatana, millete hayırlı ilim ve bilim insanı yetiştiren. Her başarılı bir erkeğin arkasında başarılı kadınların,  girişimci kadınların olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. 


Kadınlarımız her alanda görev almalıdır ve onlara gereken değer koşulsuz, şartsız verilmelidir. Eskilerde olduğu gibi kadınlar ağır şartlarda  çalıştırılmamalı, onlar baş üstünde tutulmalıdır. Kadınları aşağılayan, kadını cinsel obje gibi gösteren her türlü cahil düşüncelere karşı çıkılmalıdır. Hem annelik gibi   özel bir görevi yerine getiren, ilim yolunda çalışıp ülkesine ve dünyaya fayda sağlayan hem de vatanına ve milletine hayırlı evlatlar yetiştiren kadınlarımızın kadınlar gününü en içten dileklerimle kutlar, analarımızın ise ellerinden öperim.




Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara verdiği değeri belirten şu sözü de unutmamalıyız:

“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”

Azim İle İlgili Beş Atasözü Ve Anlamlarını Yazınız.

 Azim İle  İlgili Beş Atasözü Ve Anlamlarını Yazınız.


Hayatta azimli olan, işinin  peşinde koşan insanlar hakkını er geç alır. Çünkü azmin olduğu yerde başarı ve mutluluk da kaçınılmaz olur.


Azim ile ilgili atasözleri şunlardır:


1)  Taşı delen suyun kuvveti değil,  damlaların sürekliliğidir:

Su bir damla ile mermeri delemez. Ama her gün damla damla akan su bir süre sonra mermeri aşındırmaya ve doğal yapısını bozmaya başlar. Daha sonra mermer delinmeye başlar .

 Kişide  başarılı olmak için  ilk önce başarılı olacağına inanmalıdır. Başarılı olacağına inanan kişi hiç durmadan azimle yoluna devam ederse o kişinin hayalleri eninde sonunda gerçekleşir ve yaşamdaki amacına ulaşarak başarılı bir kimse olur. Az da olsa amacına her gün azimle devam eden kişi eninde sonunda amacına ulaşır. Burada önemli olmadan yılmadan, azimle, kararlılıkla yoluna devam edebilmektir.




2. Azimli sıçan duvarı deler:

 Gerçekten de meraklı ve azimli fare duvarı dele dele kendine yeni yerleşim alanları bulur. Çünkü durmadan azimle duvarı delmiştir.

Yapacağımız iş her ne olursa olsun burada önemli olan azimle yolumuza devam edebilmektir. Kişi kafasına koyduğu hedefini gerçekleştirmek için  yılmadan amacına ulaşmak için çalışmalı, elinden gelen her türlü sabrı ve fedakarlığı göstermelidir.

 

 

3. Gün doğmadan neler doğar:

 İnsan en umutsuz zamanında bile umudunu kaybetmemelidir. Her ne kadar azimle doğrudan bir ilişkisi olmasa da dolaylı olarak bir ilişkisi vardır. Çünkü umutsuzluğa kapılmamak, var gücümüz ile çalışmaya devam edip sabırla yolumuza bakmak bizi eninde sonunda aydınlığa, güneşli günlere çıkaracaktır.

 

4. Sen işten korkma, iş senden korksun:

Kişi bir işi yapmaya karar verdiyse ve iradeli davrandıysa o kişinin önünde hiçbir zorluk duramaz. Yeter ki durmadan , yılmadan azimle yolumuza bakalım. En olmadık işleri bile azimle , irademize yenik düşmeden başarabiliriz. Bunun için de atalarımız sen işten korkma iş senden korksun yani sen azimli ol demek istemişlerdir.

 

5. Er olan, ekmeğini taştan çıkarır:

İnsanların başarılı olmasında en önemli husus iradeleridir. Bir insan iradesini ortaya koyup sabırla ve tutarlılıkla çalışmaya durmadan devam ederse eninde sonunda başarıya ulaşır. Önemli olan  en zor işleri bile yılmadan , azimle yapabilmektir. Er olan kişiler de yani zorluğa katlanabilen , iradeli kimseler de en güç işleri bile başarıp ekmeğini kazanır ve ailesini zor durumda da bırakmamış olur.

 

Azimle ilgili diğer atasözleri ise şunlardır:

·         *Akar su çukurunu kendi kazar.

·         * Çıkmadık candan umut kesilmez.

·         * Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane gelecek yıl çıkmış.

·         * Umut, garibin ekmeğidir.

·         * Yönümüzü değiştirmezsek hedeflediğimiz yere varabiliriz.

Çevremizi Korumak Ve Dünyamızı Güzelleştirmek ile İlgili Bir Metin Yazınız.

Çevremizi Korumak Ve Dünyamızı Güzelleştirmek ile İlgili Bir Metin Yazınız.


Çevremizi korumak ve dünyamızı güzelleştirmek bu dünyada yaşayan her insanın sorumluluğu olmalıdır. Çevremizi korumak için öncelikle bilinçli insan olunması gerekir. Bilinçli olmak için de okumalıyız, araştırmalıyız, gündemdeki haberlerden ve dünyadaki son gelişmelerden haberdar olmalıyız. Her insan ilk önce kendi evinin önünü temiz tutmalıdır. Daha sonra zaten çevremiz de güzel olur, dünyamız da yaşanılır bir dünya olur.


 Havayı, suyu ve toprağı temiz tutmalıyız. Sularımıza, toprağımıza zehirli kimyasal atıklar atmamalıyız. Bir kereden bir şey olmaz deyip yediğimiz çikolata ya da cips kabuklarını sokaklara atmamalıyız.  Boş yere su israfı yapmamalıyız. Evde kullanmadığımız odaların ışıklarını kapatıp oturduğumuz odanın ışığını yakmalıyız. Kullanmadığımız dondurucu ya da buzdolaplarının fişini çekmeliyiz ve elektrik  tasarrufu sağlamalıyız. Su ısıtıcısı gibi elektrikli aletleri mecbur olmadığımız sürece kullanmamalıyız.


Gelecek nesillere temiz bir çevre ve temiz bir dünya bırakmak için elimizden gelen her fedakarlığı yapmalıyız. Gideceğimiz yer yakın bir yerse arabamızı kullanmamalıyız ve gideceğimiz yere yürüyerek gitmeliyiz. Bunu yaptığımız zaman taşıtlardan çıkan gazın zararlı etkilerinden havayı, çevreyi korumuş oluruz. Böylece  havaya karışan fazla karbondioksiti azaltmış oluruz.

 

Çevremizi ve dünyamızı güzelleştirmek için tüketim çılgını insanlar olmamalıyız. İhtiyaç fazlasını maddi durumu olmayanlara vermeliyiz. Evimizde geri dönüşüme gidebilecek eşyaları atmamalıyız. Tek kullanımlık plastik tüketimini azaltmalıyız. Zehirli gaz salınımını azaltmalıyız. Doğada çözünebilen  doğa  dostu temizlik malzemeleri kullanmalıyız.


 Bol bol ağaç dikmeliyiz, ormanlarımızın sayısını artırmalıyız. Pikniğe gittiğimiz yerleri kirletmemeliyiz ve yaktığımız mangalın ateşini söndürmeden oradan kalkıp gitmemeliyiz. Çevre dostu olmalıyız ve çevreyi kirletenleri uyarmalıyız. Çok sayıda katlı apartmanlar yapmak yerine çok sayıda yeşil alanların artmasını sağlamalıyız.  Doğa dostu yakıtlar kullanmalıyız. Doğaya zarar veren yakıtları kullanmamalıyız. Güneş enerjisinden ve rüzgar enerjisinden yararlanmalıyız.


 Çevremizi ve dünyamızı güzelleştirmek için doğamızı korumalıyız ve doğanın bize verdiği güzellikleri hunharca kullanmamalıyız.  Nazım Hikmet  Ran’ın da dediği gibi  “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamasını bilmeliyiz.”