“Sen Uzattığın Eli Tutmayan Ele Mi Dargınsın. Yoksa Onu Tutmayacak Birine Uzattığın İçin Kendine Mi? Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sen Uzattığın Eli Tutmayan Ele Mi Dargınsın. Yoksa Onu Tutmayacak Birine Uzattığın İçin Kendine Mi? (Mevlana) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 

 Sevmek, sevilmek, saygı görmek, ait olmak, ait olduğunu hissetmek, sahip olduğunu hissettirebilmek, insanca bir yaşam sürmek ve her şeyden önce insan olarak kalmak büyük bir incelik, büyük bir  değerdir. Sevmek isteriz  ama sevmek için sizi sevenleri sevmek gerekir. Bize değer vermeyen, sevdiğimiz halde bizi yanında istemeyen ve bizi dışlayan insanların yanında kalmak çile çekmekten başka bir şey değildir.

 

 Boşa geçen zaman, boş yere harcanan ve dilden dökülen sözcükler, boşa geçen  her an kişinin kendinden uzaklaşmasına ve kendini de değersiz hissetmesine sebep olur. Çünkü bu boş anlarımızı bizi sevmeyen insanlara ayırdığımız için pişman oluruz sonradan. Der ki Mevlana Hazretleri:  Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın. Yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi? İşte burada kişinin dargın olduğu kişi karşı taraftaki kişi değildir kendisidir. Çünkü eli yanlış kişiye uzatmıştır, sevgiyi, ilgiyi, değeri yanlış kişide aramıştır e bunun sonucunda da hayal kırıklığına uğramış ve kendini kötü hissetmiştir.

 

Bırakın bizi sevenlere uzatalım ellerimizi, bırakın bize değer veren kişilere verelim gönlümüzü, samimiyetimizi ve insanlığımızı.  İşte bunları yaptığımız zaman hem yanlış kişiden insanlık beklememiş oluruz hem de bize değer veren kişiler ile birlikte olup kendimizi daha çok değerli hisseder ve severiz.

Türkmenistan Atasözleri

 Türkmenistan Atasözleri

 

Atasözleri kalıplaşmış sözcüklerdir  ve  değişime uğramazlar. Her milletin kendine ait atasözleri bulunur. Atasözleri toplum tarafından benimsenmiş, nasihatler içeren sözlerdir. Her milletin gelenek ve görenekleri, kültürleri farklı olduğu gibi atasözleri de farklı olabilir.   Her ülkenin atasözleri olduğu Türkmenistan’ın da kendine ait atasözleri vardır ve bu atasözleri şunlardır:

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma.

 Yola çıkarsan yoldaşını hazırla.

Kurt yavrusu evcil olmaz.

Çürük tahta çivi tutmaz.

Yenilen güreşe doymaz.

 Ölü aslandan diri sıçan iyidir.

 Serpilmeyen tohum yeşermez.


Ak gün ağartır, kara gün karartır.

Çocuk düşe kalka büyür.

Ateşi karıştırırsan söner; komşunu rahatsız edersen göçer.

Cahil bir yaşar, bilgili bin yaşar.

Akıldan iyi zenginlik, sağlıktan kıymetli şey yoktur.

Emeğin olduğu yerde daima bereket vardır.

Bal tatlı, baldan çocuk tatlıdır.

Dağı taşı yel bozar; dostların arasını söz bozar.

Yazın yatan kışın ağlar.

 

Çobanın ayağı yetişmezse, sopası yetişir.

Damla damla göl olur; hiç damlamazsa çöl olur.

Cefayı çeken vefa görür.

Çobanın ayağı yetişmezse, sopası yetişir.

Gönül sığarsa gövde de sığar.

Kazana yanaşırsan karası bulaşır; kötüye yanaşırsan belası bulaşır.

Eski dost düşman dost olmaz.

Yabani gül yaş da olsa dikeni kurudur.

 

Çocuğu büyüten, atı yetiştiren bilir.

Kazana yanaşırsan karası bulaşır; kötüye yanaşırsan belası bulaşır.

Misafirin önüne aş koy; iki elini boş koy.

Sahtekarın yedi millete zararı dokunur.

Aklın yoksa nakle. 

Yiğide savaş bayramdır.

 

Suyun yavaş akanından, yiğidin yere bakanından kork.

Rüzgarlı gün yürü, yağışlı gün yat.

Kendisini övenin ipi çürük olur.

Sabah kalk atanı gör; atandan sonra atını.

Keskin kılıç yanan ateştir.

Her yurdun avını kendi tazısı ile avla.

Kazakistan Atasözleri

 Kazakistan Atasözleri

 

Her ülkenin kendi geçmişine ait atasözleri bulunur. Bu atasözleri o ülkenin, o memleketin insanları için özeldir ve büyük anlamlar içerir. Atasözlerinin kiminde ders verilir, kiminde  tehlikeden korunmak için nasihatler verilir, kiminde kinayeler olur vb.

 Her ülkenin kendine ait atasözleri olduğu gibi Kazakistan’ın kendine ait olan atasözleri şunlardır:

““Baba kocaman dağ, anne ise akan pınardır.”

““Baba iğnenin ucu, anne deliği, çocuk ise ipidir.”

“Kız, babasına yıldız; annesine güneştir.”

“Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde.”

“Çocuğun iyi olursa yerin üstü iyi, çocuğun kötü olsa yerin altı iyidir.”

“Evde kalmış kız er seçmez, ölen er de yer seçmez.”


“On çocuk bir babaya yük olmaz, bir baba on çocuğa yük olur.”

“ Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.”

“ Açın karnı doyar gözü doymaz.”

“Çocuk terbiyesi beşikten başlar.”

“ Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.”

“İyi baba kötü çocuğa kırk yıl azıktır.”

“ Çok isteyen azı bulamaz.”

 

“Babadan gören ok yontar, anneden gören elbise biçer.”

“Babanın kıymetini çocuğun olduğunda bilirsin.”

“ Misafir kısmetiyle gelir.”

“ Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür.”

“ Birlik olmayınca dirlik olmaz.”

“ Altın pas tutmaz.”

 

“Babaya güvenme Allah’a güvenmedir, babaya karşı gelme ise Allah’a karşı gelmedir.”

“Ata, uzun kavak ağacı, çocuk ise yaprağıdır.”

“ Beş parmak bir değildir.”

““Ata sanatı çocuğa mirastır.”

“ Ergen gözü ile kız, gece gözü ile  bez almaz.”

“ Ağaç yaprağı ile güzeldir.”

“Dostun bin ise azdır düşmanın bir ise çoktur.”

“Babasına saygı göstermeyen kişiye, çocuğu da saygı göstermez.”

“ Emanete hıyanet olmaz.”

“Atanın sakalına bakma söylediği söze bak.”

“Kocasız karı evde durmaz, bağsız oymak elde durmaz.”

“ Demir tavında dövülür.”

“Ananın öptüğü yere ateş düşmez ok da değmez.”

““Atanın yolu çocuğun yoludur.”

 

“ Çocuğa iş buyur, ardından sen git.”

““Baba yüreği dağdan büyüktür, anne yüreği denizden derindir.”

“ Ucuz etin yahnisi yavan olur.”

“Önce düşün, sonra söyle.”

““Ata, uzun kavak ağacı, çocuk ise yaprağıdır.”

“Kız çocuğu eve sürülen boyadır.”

“İyi gelin kızın gibidir iyi damat ise oğlun gibidir.”

““Ata mesleği çocuğun nasibidir.”

 

“İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.”

“ Yiğit meydanda belli olur.”

“Gönül kimi severse güzel odur.”

“Komşusu Açken Tok Yatan Bizden Değildir.” Sözünü Kısaca Açıklayınız. Bu Sözde Hangi Değerler Öğütlenmiştir? Açıklayınız

 “Komşusu Açken Tok Yatan  Bizden Değildir.” (Hz. Muhammed) Sözünü Kısaca Açıklayınız. Bu Sözde Hangi Değerler Öğütlenmiştir.? Açıklayınız.

 

Alemlere rahmet olarak gönderilen, güvenilirliği ile , yaşadığı hayat ile ümmetine örnek olan büyük insan Hz. Muhammed Mustafa efendimizdir. Peygamber Efendimiz  her zaman tok gönüllü bir insan olmuş, kendisi açken bir başkasının aç yatmasına asla gönlü razı olmamıştır. İnsan nasıl ki kendi nefsini düşünüyorsa, kendi aile bireylerini düşünüyorsa bu düşünceyi yardıma muhtaç olan komşusu için de düşünmelidir. Komşularımız bizim en yakınlarımız, zor günlerde can yoldaşımız, elimiz, ayağımız kolumuzdur. Onların çektiği en ufak bir maddi sıkıntıdan hemen haberdar olmalıyız ve onlara elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışmalıyız.

 


Efendimiz bu sözü ile yardım etmenin ne denli büyük bir erdem olduğuna değinmiştir. Ayrıca kendimizi aç olan komşumuzun yerine koyarak empati kurma becerisine de sahip olmalıyız ve  onun için de daha hassas ve daha insani bir düşünce içinde olmalıyız. Yardımsever olmak, dayanışma içinde olmak, iş birliği ile zor durumda olan komşularımızın halinden anlamak ve onlara yardım etmek en büyük insanlık örneğidir. Komşusu açken tok yatan kişi insan kavramının içine giremez. Komşusu aç olarak yatarken kendinin karnı şişen bir kimse iyi bir Müslüman da olamaz. Müslüman din kardeşinin halinden anlayan, onun zor gününde yardım eden kimse olmalıdır aynı zamanda. İ

 

İslam dini öyle güzel, öyle muhteşem bir dindir ki onu iyi anlayan, onu iyi araştıran  bir Müslüman da dininin gereklerine göre hareket eder ve komşusu açken tok yatmaz ve hemen komşusu için harekete geçer ve onun için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapar. Böyle olunca da Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbet de çoğalır ve başka ülkelere de örnek insanlar olunur. Efendimizin bu anlamlı sözünden  yardımseverlik, empati kurma, dayanışma içinde olma gibi değerler ön plana çıkmaktadır. Unutmayalım ki komşularımızın bizim üzerimizde hakkı vardır, bizim de komşularımızın üzerinde hakkımız vardır. Onun için kim bir zora düşerse  ona yardım etmeli ve bu yardımlaşma da  her zaman devam etmelidir.

İbrani Atasözleri

 İbrani Atasözleri

 


Atasözleri kısa ve özlü olan sözlerdir. Kalıplaşmış kelimelerdir ve hiçbir değişikliğe uğramazlar. Genellikle mecaz anlam içerirler. Gerçek anlam taşıyan atasözleri çok azdır. Her milletin kendine ait atasözleri olduğu gibi İbranilerin kendilerine ait atasözleri vardır. Bu atasözleri şunlardır:

 

İstememek, yapamamaktan daha kötüdür.”

“Kötülük gelmeden iyiliğe değer vermezler.”

“Deli birisinden uzak dur.”

“Borçlu çoğu zaman suçlu olur.”

“Bir gün su içeceğin çeşmeye çamur sıçratma.”

“Seninle alakası olmayan sırrı bilmekte ne fayda var?

“Fakir olmak utanılacak bir şey değildir ama gururlanılacak bir şey de değildir.”

“Altını ve kitabı yere düşürdüysen önce kitabı yerden al”.


“Hayat iyiliğe doğru değişmiyorsa bekle ki kötüye değişecek.”

“Bazen bakış sözlerden daha manalı olur.”

“Seni seven ve senden nefret eden ölümüne inanmazlar.”

“Delikli çuval ağır olmaz.”

“Aptallar ve çocuklar gerçekleri söylerler.”

“Bildiğini söylemek ile söylediklerini bilmek arasında fark var.”

“Borç ala ala zengin olamazsın.”


“Komşunun sakalı yanarken kendi sakalını ıslat.”

“ İyilik, uzun süre akıllarda kalır. Kötülük daha çok uzun süre akıllarda kalır.”

“ Sevgi bittiyse başlamamış demektir.”

“Aşk ne kadar tatlı olursa olsun ondan hoşaf yapamazsın.”

“ İnsana hayatta 3 şey gerek: Sabır, tatlı dil ve sırrı açıklamama marifeti.”

“ Korku olmasaydı günah tatlı olurdu.”

 

 

Arap Atasözleri

 Arap Atasözleri



Her milletin kendine ait atasözleri vardır. Bu atasözleri onlar için çok önemlidir ve mesaj niteliği taşır. Nasıl ki Türklerin çok sayıda atasözü varsa Arapların da kendilerine ait atasözleri vardır.


Arap atasözleri şunlardır:

“Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.”

“Yılanın ısırdığı kedi, ip görse yılan sanıp kaçar.”

“Varlıklı adam küllüğe benzer, ne denli doluysa o denli pistir.”

 

“İki karısı olan erkek, iki ateş arasında kalan birine benzer. Hangi yana sokulsa yanar.”

“Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.”

“Hapishane bir bahçe içinde de olsa, yine hapishanedir.”

“Talihsizlikler, meziyetleri imtihan eder.”

“Ağızla göz yüreğin aynasıdır.”

“Her şeyi anlamaya çalışan, kahrından ölmeyi de göze almalı.”

“ Sanat, sırrını bilenler için bir tutam otun altında saklıdır. Bu sırrı bilmeyenler onu, bir dağın altında sanırlar.

“Sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi var demektir.”

 

“Deve çok ucuz boynundaki şu gerdan olmasa.”

“Bir baba kudretinden aşağı derecede, çocukları kudreti nispetinde, kadını da kudretinin fevkinde giyinmelidir.”

“Yaralı kartala sormuşlar "Niye bu denli hüzünlüsün?" "Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var" demiş.

“Bir şey yapmak isteyen yolunu bulur bir şey yapmak istemeyen nedenini bulur.”

“Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar.”

“Mide hastalığın evi, perhiz tedavinin başıdır.


“Konuşulanlar kalpten çıkarsa kalbe kadar girer, ama dilden çıkarsa kulağı aşamaz.”

“İnsanlar başarılardan az, başarısızlıklardan çok şey öğrenirler.”

“Mide boş sağlık düzgün, kese boş ahlak düzgün.”

“Gözler sözün kaşığıdır.

 

 

 

 

“Dostun Üzüntüsüne Acı Duyabilirsin. Bu Kolaydır; Ama Dostun Başarısına Sempati Duyabilmek, Sağlam Bir Karakter Gerektirir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Dostun Üzüntüsüne Acı Duyabilirsin. Bu Kolaydır; Ama Dostun Başarısına Sempati Duyabilmek, Sağlam Bir Karakter Gerektirir.” (Oscar Wilde) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Birinin başına üzücü bir olay geldiğinde insan olarak ilk tepkimiz elbette üzülmek olur. Keşke o kişinin başına böyle üzücü bir olay gelmeseydi, keşke   o kişi daha dikkatli olsaydı falan deriz. Kişi sadece dostunun acısına üzülmez ki insan olan kişi  acı olan, insanı üzen her şeye üzülebilir. Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Çünkü onlar dostumuzdur ve zor anlarında dostlarımızın da yanında olmamız gerekir. Dostun acısına acı duymak ve kendimizi onun yerine koymak ve onun gibi hissetmek kolaydır ama dostun başarısına sempati duyabilmek ise sağlam bir karakter gerektirir.

 

Kendini bilen, insancıl düşünen ve insan olan kişi dostunun sadece kötü günlerinde değil iyi günlerinde de yanında olmalıdır. Kişi dostunun başarısına da sevinmeli ve onun başarısını da kendi başarısı gibi görmeli ve onun başarısına yürekten sevinmelidir. İşte böyle yapıldığı zaman sağlam bir karaktere sahip oluruz ve gerçek bir dost oluruz. Böyle olan dostluklar da bir ömür sürer. Sevdiğimiz arkadaşlarımızın, dostlarımızın , yakınlarımızın başarılı olması  bizi daha çok mutlu etmelidir ve içimizde kesinlikle kıskançlık duygusu uyanmamalıdır.

 


 İçimizde sevgi, mutluluk olmalıdır. Sanki biz bir şeyi başardık gibi sevinmeliyiz. İşte bunu yaptığımız zaman karakteri oturmuş , sağlam bir kişilik oluruz. Bu yürekten yatığımız zaman daha kendimiz olur  bizi biz yapan değere sahip oluruz.

“Hayatın En Büyük Hataları, Başarıya Ne Kadar Yaklaştıklarını Bilmeyen İnsanların Vazgeçmelerinden Dolayı Olur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hayatın En Büyük Hataları, Başarıya Ne Kadar Yaklaştıklarını Bilmeyen İnsanların Vazgeçmelerinden Dolayı Olur.” ( Thomas Alva Edıson) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

İnsanlığı ileriye götürecek olan, insana  zorlu yollardan sonra aydınlık yolları gösteren ve toplumları ayakta tutacak olan şeyler güzel ahlak ve sıkı bir çalışma sayesinde olur. Çalışmak, alın teri dökmek, amacı uğrunda sonuna kadar mücadele ederek hedefine ulaşmak kişiyi mutlu eder. Kimi insanlar vardır ki o kadar çalışır, emek eder, her türlü zorluğun üstesinden gelir ve son birkaç tane daha zorluk kalır  ve işte o anda o çalışan, mücadeleci insanlar başarıya ramak kala olan birkaç zorluğa dayanamazlar ve pes ederler. Pes ettikleri için de asıl amaca ne kadar yaklaştıklarının farkında bile olmadan yenilgiye ve başarısızlığa uğrarlar.

 

Hayatın en büyük hataları, başarıya ne kadar yaklaştıklarını bilmeyen insanların vazgeçmelerinden dolayı olur der ampulü icat eden, büyük bilim insanı Edison. Kendisi de ampulü bulmadan önce defalarca deney yapmış ve çoğunda başarısız olduğu halde kararlılığından ve çalışmasından asla vazgeçmeden yoluna devam etmiştir. Hatalarından ders çıkarmış ve inatla tekrar deneyler yapmaya başlamış ve gece gündüz uyumadan yaptığı bu deneyler en sonunda cevap bulmuş ve o büyük bilim insanı elektriği, ampulü bularak dünyamıza aydınlığı, ışığı, teknolojiyi, bilimi getirmiştir. Bu başarının  bedeli elbette kolay olmamıştır. Kendisine belki inanmayanalar olmuştur, yaptığı deneyi küçümseyenler onunla alay edenler olmuştur ama o kimseye aldırmadan yoluna devam etmiştir ve başarının verdiği muhteşem hazza ulaşmak için insanlığa büyük icat getirmiştir ve insanlığı çeşitli zorluklardan kurtarmış ve hayatımızı kolaylaştırmıştır. Bugün tüm kadınlarımızın, dedelerimizin dilinde hep Edison için rahmet okunur. Elektriği kim bulduysa yeri de aydınlık olsun derdi eski büyüklerimiz. Edison hem elektriği bulmuş hem de insanların yaşamını kolaylaştırmış, bir taşla birden fazla kuş vurmuş ve amacına ulaşabilmiştir.


İşte bizler de kendimize onu örnek almalıyız ve amacımıza ulaşana kadar pes etmemeliyiz ve başarının bizimle olması için son nefesimize kadar mücadele etmeliyiz. Bu yolda elbette çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalacağız önemli olan o zorluklarında üstesinden gelip insanlığa faydalı işler yapabilmek ve faydalı eserler bırakabilmektir önemli olan. Yeter ki isteyin, emek edin ve azim ve sabırla yoğrulun gerisi kendiliğinden gelecektir Allah’ın da izni ile.

“Bazen Küçük Şeylerden Ne Müthiş Sonuçlar Alındığını Gördükçe İçimden Küçük Şey Diye Bir Kavram Olmadığını Düşünüyorum.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 “Bazen Küçük Şeylerden  Ne Müthiş  Sonuçlar Alındığını Gördükçe  İçimden Küçük Şey Diye Bir Kavram  Olmadığını Düşünüyorum.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon  Yazınız.

 

Sevmek, yardım etmek, empati kurabilmek, düşenin elinden tutup kaldırmak,  merhametli olmak, acıyı paylaşabilmek insana ait olan, insani duygulardır. Aslında küçük şey diye bir şey yoktur. Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe, içimden küçük şey diye bir kavram olmadığını düşünüyorum der  Bruce Barton. Çünkü bazen yaptığımız iyiliklerin, küçük dokunuşların insanın hayatına nasıl bir şekilde tesir ettiğini ve onları nasıl mutlu ettiğini biz bile tahmin edemeyebiliriz. Örneğin; Normal zamanlarda hiçbir sıkıntısı yokken  bir anda maddi sorunlarla karşı karşıya gelen bir komşumuzun o anlık ihtiyaçlarını elimizden geldiği kadar karşılayabilmek ve ona yardım etmek çok insani bir davranıştır. Yapılan bu iyilik o komşumuz tarafından unutulmaz ve bu davranış onun için ömür boyu değerli bir hediye olarak kalır zihninde. Yapılan iyiliğin küçüğü büyüğü olmaz. Çünkü küçük hediye diye bir şey yoktur.

 

Başka bir örnek olarak şunu söyleyebilirim:  Hiç anne ve baba sevgisi  almamış, bu özel duyguyu ruhunun  derinliklerinde hiç hissetmemiş  bir çocuğun boynu bükük şekilde okulun bahçesinde oturduğunu gördükçe onun yanına gidip ona canı gönülden sarılmak, onun başını okşamak ve onun küçük ellerini sevgi ile öpmek o çocuk için ne denli büyük bir mucize  olur ve çocuk ve kişi arasında büyük bir sevgi ortaya çıkar. Çocuk kendini de seven birilerinin olduğunu, sevilmek duygusunun ne kadar da güzel bir duygu olduğunu o anda hisseder ve sevinçten göklere çıkmak ister. Çünkü o sevgi küçük bir sevgi değildir, çünkü o dokunuş, o hissiyat küçümsenecek bir şey değildir. Önemli olan ince düşünebilmek, insanların yaralarına merhem olabilmektir. Sevdiklerimizi, yakınlarımızı, bizi sevenleri mutlu etmek için illaki pahalı pahalı hediyeler almamız şart değildir.

 

Mesela anneler günü geldiği zaman bir çocuğun annesine kendi kafasından iki kıtalık şiir yazması, kendi mahallesinin dağlarından annesine bir demet papatya toplaması o çocuğun annesinde müthiş bir  duygu uyandırır ve annenin çocuğa olan sevgisi, ilgisi iki katına çıkar. Çocuk ve anne arasında inanılmaz duygu geçişleri olur. Küçük dediğimiz şeylerden büyük mucizeler ortaya çıkar ve bunun nasıl bir güzel sonuç sağladığını iyiliği yapan kişi bile tahmin edemeyebilir. Zor günlerinde yardım edelim insanlara, sevgiye muhtaç olduklarında saralım küçük bir çocuğun kalp yarasını, halini hatırını soralım ana ve babaların, öğretmenlerin. İşte bunlar yapıldığı zaman küçük şey diye bir şey olmadığını anlayacaksınız.


Geleneksel Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Geleneksel  Türk Tiyatrosunun Toplumdaki Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Geleneksel Türk Tiyatrosu, yazılı bir  metne dayanmayan, içinde dansları olan, şarkıları olan, söz oyunları yer alan gösterilerden meydana gelir.  Türklerin toplumsal yaşamında önemli bir yere sahiptir. Geleneksel Türk Tiyatrosunun Meddah, Kukla ve Orta Oyunu gibi türleri vardır. Yine baktığımızda kaynağını  köylünün oyun çıkartma geleneğinden alan Köy Seyirlik Oyunları, yaren sohbetleri,  Mevlevi ayinleri gibi yöresel etkinlikler de yapılır. Bu tür tiyatrolarda genelde güldürü ön planda olur. Oraya gelen izleyiciler hem gülmek, hem de düşünmek ve verilen mesajı almak için gelirler. Güldürünün arkadaşında yatan temel etken ise insanı düşünmeye yönlendirmesidir. Topluma mesaj vermek amacı ile , onları sorgulamaya ve düşündürmeye yönelik harekete geçirmesi ile Geleneksel Türk Tiyatrosu bizim toplum için hem ilgi çekicidir hem de çok önemlidir. Geleneksel Türk Tiyatrosu yazılı olmadığı için doğaçlamalara yer verilir.

 




 Oyuncuların içinden geldiği gibi konuya hakim olarak doğaçlama yapması da izleyicileri ayrı bir mutlu eder. Yapılan doğaçlamalar da ince bir zeka ve düşünme yeteneği gerektirir. Hepimizin ortak sorunları, yanlışlarımız, bilgisizliklerimiz, bazen bilerek isteyerek yaptığımız hatalar da tiyatroda net bir şekilde oyuncular tarafından sergilenir. Bu tür tiyatroda sadece göze değil kulağa da hitap edilir. Konuya uygun müzikler çalarak insanları etkilemek ve amaca odaklandırmak da ayrı bir önem taşır. Bu tür tiyatrolarda kişiler tip özelliği taşır. Okumamış, cahil kimseleri, okumuş ama henüz kendini aydın olarak yetiştirememiş yarı aydınları anlatır bu tiyatro. (Tıpkı karagöz ve Hacivat oyunu gibi. Karagöz cahil olan kişiyi temsil eder, Hacivat da yarı aydın olan kişiyi temsil eder.)

 

Karşıt karakterler birlikte verilir. Cahil, aydın, iyi kötü, güzel çirkin gibi. Bu da tolumun ilgisini çok çeker ve toplum tarafından merakla ve ilgi ile izlenmeye devam eder. Herkes bu tür tiyatrolardan kendine göre bir mesaj çıkarır. Toplumu güldüren, eğlendiren, güldürürken düşündüren Geleneksel Türk Tiyatrosu toplumun vazgeçilmezi olarak yaşanmaya ve yaşatılmaya devam eder. Oyuncuların seyirci ile  kurduğu organik bağ,  gerektiği zaman kurguya seyirciyi de dahil etme, İroni ve taşlamayı, söz ve hareket güldürüsünü eğlendirme amacıyla kullanma, Hacivat ve Karagöz oyununda yer alan  Kız Arama, İş Arama, Ev Arama, Kılık Değiştirme, Ölüp Dirilme,  Kız Kaçırma, Kızın Bulunması vb gibi oyunların da sergilenmesi toplumun, insanların ilgisini daha çok çeker ve Geleneksel Türk Tiyatrosuna olan ilgi de daha çok artar.