Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yarı Yıl Tatilinde Neler Yaptın Konulu Yazı Yazınız.


Yarı Yıl Tatilinde Neler Yaptın Konulu Yazı Yazınız.

Birinci dönemin sona ermesi ile 15 tatil  ya da yarıyıl tatili de başlamış oldu. Yorucu bir dönemin ardından dinlenmek bana çok iyi geldi.  Bu tatil sürecinde şunları yaptım: Önce güzel bir şekilde  dinlendim, bol bol uyudum ve bol bol kitap okudum. Ailem ile kaliteli vakit geçirdim. Tatil sürecinde akşamları  ailem ile birlikte bir saat kitap okuma alışkanlığı kazandık. Daha sonra  herkes okuduğu kitabın konusunu  birbirine anlattı. 

Tatilde  kar yağdı ve sabahleyin kardeşimle ve babamla birlikte kocaman bir kardan adam yaptık. Kardan adamın burnuna havuç, gözlerine ise  zeytin taktık. Kafasına şapka taktık, boynuna atkı taktık. Çok güzel bir gün geçirdik.  Annemin yaptığı sıcacık börekler ile içimiz ısındı. Akşam evimizde sobanın  üstünde kestane attık, sobanın fırınına ise patates attık ve bunları da bir güzel yedik. Daha sonra akrabalarımıza gittik, bize gelenler oldu.  Tatilde bize halam  ve kızları geldi. Onlarla çok güzel  oyunlar oynadık. Özellikle de zeka oyunları oynadık ve böylece çok hoş bir vakit geçirdik. 

Bol bol matematikten, Türkçeden, tarih ve coğrafyadan soru çözdüm. Yanlışlarımı ailemle birlikte düzelttik.   Hava çok soğuk  olduğu için  şehir dışına çıkmadık.  Ailem ve komşularımla güzel ve tatlı vakit geçirmiş olduk.

Engelliler İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Engelliler İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp hemen okula gitmeye hazırlanıyordum.  Babamın mesleği askerlik olduğu için  dört beş  yılda bir yer değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bu yıl da  Ankara’ya göç etmiştik ve orada okula başlamıştım.   Bugün okulun ilk günüydü. Hemen kahvaltıyı yapıp yola koyuldum. Yeni arkadaşlarım, yeni öğretmenlerim olacaktı.   Hem heyecanlıydım hem de biraz huzursuzdum. Acaba yeni insanlar ile tanışmak bana iyi  mi yok sa kötü mü gelecekti? Bu yıl ortaokul ikiye gidecektim. Ben bunları düşünürken az ilerde yere düşen birinin  sesini duydum.

Elinde  asa ile yürüyen, gür saçlı, beyaz tenli, uzun boylu, babayiğit bir  çocuk vardı karşımda. Gözünde ise siyah bir gözlük vardı.  Yere düşen çocuğun hemen yanına gittim ve onu  düştüğü yerden kaldırdım.  Hemen onunla tanışmaya koyuldum. O da benim gibi   ortaokul ikiye gidiyor ve   ikimizde aynı okula gidiyorduk. Koluna girdim  hemen ve yolda tanışıp konuşmaya başladık.  Arkadaşımın adı  Kubilay’dı.  Arkadaşım görme engelli bir  arkadaştı. Küçük yaşta geçirdiği kazadan dolayı  görme duyusunu tamamen kaybetmiş ve iki gözü de görmüyormuş. Bunları duyunca çok üzüldüm ve  kendimi onun yerine koydum. Ne kadar zor bir şey.  Yıllardır görüp de sonradan görmemek. Onu anlamaya çalışıyor aynı zaman da  onun durumuna çok üzülüyordum. Derken okula geldik ve yeni öğrenciler ile öğretmenler ile tanıştım. Her şey  iyi gidiyordu fakat sınıfımızda büyük bir sorun vardı. Kimi kendini bilmez densizler Kubilay’ı eskiden beri tanıdıkları için ona sürekli  olumsuz bakıyorlardı. Onu küçümsüyorlar ve zaman kaybı olarak görüyorlardı. Ben bunun  çok yanlış olduğunu  onlara defalarca  anlattım fakat ne yazık ki cahilliklerinden bir türlü kurtulamadılar. Kubilay da onların yanlış davranışlarına maruz kalıyor ve bir köşeye geçip sessizce ağlıyordu . Bu duruma kayıtsız kalamazdım ve kalmadım da.  Kubilay ile çok iyi arkadaş oldum ve onun da  mutlu olması için, sosyal olması için onunla çok iyi arkadaş oldum. Günler geçip giderken Kubilay sınıfın en çalışkanlarından biri haline gelmişti. Çünkü okul çıkışı onların evine gidiyor ve  ona dersleri anlatıyordum. Onun harika bir konuşma yeteneği  vardı. Anlattığım her şeyi hemen kavrıyor ve her şeyi aklında süper tutuyordu.

O ilerde iyi bir öğretmen olmak istiyor ve diğer engelli kardeşlerimize örnek olmak istiyordu. Onu çok  sevmiştim. Çok cana yakın ve içten bir insandı. Sınıfta kendini bilmez arkadaşlara  kendilerini onun yerine koymaları gerektiğini söylediğimde  onlar da yaptıklarından çok pişman olmuşlar ve Kubilay’dan özür dilemişlerdi. Kubilay o kadar naif o kadar vicdanlı bir çocuktu ki onları hemen affetti.  Böylece sınıfımız daha kaynaşmış ve  bir sınıf olmuştu.  Ankara’da bu yılım çok güzel geçeceğe  benziyordu.

Deprem İle İlgili Kompozisyon

Deprem  İle İlgili Kompozisyon

Deprem  sevdiklerimizi elimizden alan , insanlara acı deneyimler yaşatan ve bizi  derinden sarsan   bir doğal afettir.  Yakın bir  zamanda yaşadığımız Elazığ ve Malatya şehrimizde olan  bu doğal afet ne yazık ki  yine can aldı, ne yazık ki yine ardında ağır yaralılar bıraktı. Hiç umulmadık bir anda, gece yatağında uyuyan bir ana ile yavrusunun sabah kendisini hiç bilinmedik bir karanlıkta bulması ve   kışın zor şartlarında  o ağır ve korkunç  karanlığın altında umutla bekleyişi….   Bir  babanın kendi  evlatlarının üstüne kapaklanarak hayatını onlar  için feda etmesi…. Hamile bir annenin ve altı yaşındaki evladının  ne yazık ki hayatını kaybetmesi…

Deprem  işte böyle kötü bir doğal afettir.  Deprem  elbette kötü bir şeydir fakat  depremlerin can almaması için de önlem almamız gerekmez mi? Neden ülkemizde  çok can alıyor bu deprem? İsterseniz biraz da bu sorunun cevabı üzerinde duralım.  Japonya’da da sürekli deprem olmaktadır ve  hatta ülkemizden daha şiddetli depremlerde olmuştur. Peki Japonya’da neden    insanlar hayatını kaybetmiyor. Elbette bunu o canlar da hayatını kaybetsin anlamında demiyorum. Burada dikkat çekmek istediğim husus  şudur: Japonya’da evler depreme  dayanıklı ve sağlam yapılıyor.  Teknoloji son hızla gelişmiş, bilim gelişmiş. Depreme karşı neler yapılacağını biliyorlar ve ona göre evler yapılıyor, iş yeri yerleri kuruluyor. Peki neden ülkemizde can alıyor bu korkunç ve vahşi doğa afet ?  Neden mi? Çünkü evlerimiz, alışveriş merkezlerimiz, iş yerlerimiz sağlam temeller üzerine kurulmuyor . Belki de yapılan evlerin güvenilir ve sağlam olup olmadığı  ayrıntılı araştırılmıyor. Devletimizin bu konuda bir an önce ciddi adımlar atması gerekir. Elbette burada devleti suçlamıyorum fakat  devletimiz yıkılan evleri yapan kişilere de gerekli olan cezaları vermeli, bir ev depreme dayanıklı yapılmadıysa  o ev derhal yıkılmalı tekrar yapılmalıdır. Yani bu konuda gereken adımlar  en ayrıntılı şekilde atılmalıdır. Eğer ülke olarak bilim ve teknolojide iyi bir şekilde gelişmiş olsaydık bugün  bu acı olaylara tanık olmazdık.  İnşallah bir daha böyle acı, böyle can yakan hazin olaylara tanık olmayız, sevenlerin sevdiklerinden ayrı kalmasına, canların yanmasına, yakılmasına şahit olmayız. Daha bilinçli oluruz, daha dürüst  oluruz. Canların ne kadar değerli olduğunun farkına vararak daha sağlam binalar yapar ve yaptırırız.  Her  canlının yaşamaya hakkı olduğunu ve her canlının değerli olduğunu bilerek bilinçli kimseler oluruz ve bilinçli ve sağlam işler yaparız.

Yakın zamanda yaşamını kaybeden canlarımıza Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ise Rabbim sabırlar ihsan etsin. Biliyorum ki bu acı çok zor, yaşayan en iyi bilir fakat onların acısını  anlıyorum,  hissediyorum, canım yanıyor.  Rabbim ülkemizi doğal afetlerden korusun ve  daha gelişmiş ve ilerlemiş bir ülke olalım.  Yeni bir acı yaşanmadan hemen kendimize gelelim ve gereken çalışmaları yapalım. Ülkemin , ülkemizin başı sağ olsun, başımız sağ olsun…. Tek yürek olmaya devam edelim ve depremzedelere  elimizden gelen her türlü maddi ve manevi desteği verelim. Onların bize, bizim onlara ihtiyacımız var. Bir daha canlar yanmasın, bir daha ayrılıklar , acılar yaşanmasın inşallah…


‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Konulu Kompozisyon

‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Metninden Hareketle Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.  

Bizi hayata bağlayan  ve  mutlu eden şey sevgidir. Çünkü sevgidir yürekleri birleştiren, sevgidir uzaklığı yakın eden. Bu doğa sevgisi olur, insanın insana sevgisi olur,  babanın evlada, annenin  evlada sevgisi olur vb.  Sevmek bu kadar güzelken , sevmek bu kadar hayatı yaşamaya değer kılıyorsa peki neden dilimizi sevmiyoruz ve dilimize  hak ettiği sevgiyi vermiyoruz. Oysa bizi biz yapan, kültürümüzü,  geleneklerimizi, göreneklerimizi yaşatan ve yaşattıran dilimiz, öz dilimiz Türkçe değil midir?

Elbette Türkçedir fakat ne yazık ki dilimiz  günümüzde kuşatma altındadır. Tutturmuşuz küreselleşme diye bir kavram ve dilimizin  ürettiği kelimeleri yok sayarak, yabancı adları dilimize sokarak kendi benliğimizi, özümüzü kaybediyoruz ve bunu da gayet bilinçli yapıyoruz. Çevremize şöyle bir baktığımızda, alışveriş merkezlerine gittiğimizde, tatil beldelerine gittiğimizde vb. her yerde  yabancı iş yeri adları, yabancı market adları vb. görüyoruz. Türkçesi varken neden  yabancı dil?  Yabancı adlar kullanmak bizi daha mı medeni yapacak ya da daha mı çağdaş bir ülke olacağız. Hayır tabi ki! Çağdaş ve medeni bir ülke olmanın yolunu diline sahip çıkmaktan ve ona gereken değeri vermekten geçer. Çok mu zor  kendi kelimelerimizi kullanmak ve o güzel Türkçe isimleri üretmek! Elbette zor değildir fakat her nedense  toplumumuzda  yabancı kelimeler kullanmak  bir özenti şeklinde devam ediyor. Örneğin;  Kendi dilimizde  hoşumuza giden bir şeye “vay be”  demek yerine   “why- b’’ diyerek yazmak,  büyük padişah Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği güzelim şehre  New İstanbul demek ya da  The İstanbul demek ne kadar doğru acaba? Yaşasaydı Fatih Sultan ne derdi acaba? Benim torunlarım ne hale gelmiş, yazık emeklerime mi derdi, yoksa ne güzel bak  torunlarım  medeni olmuş, çağdaş olmuş mu derdi?  

Sizde çok iyi biliyorsunuz ki  üzülürdü ve  insanlarının bu kadar özenti olduğuna ve  benliğini kaybetmesine şaşırırdı.  Dilimizi bu kuşatmanın altından bir önce  kurtarmalıyız ve unutulmaya yüz  tutmuş Türkçe kelimeleri gün ışığına çıkarmalıyız bir an önce. Yoksa  sonumuz kötü olacak ve gelecek nesil için bu hiç de iyi olmayacak. Televizyonlardaki yöresel konuşmalar, Türkçeyi herkesin kafasına göre kullanması  son derece yanıştır. Bir an önce bu yanlıştan  vazgeçmeli ve dilimizin değerini bilmeliyiz. Benliğimize sahip çıkmalıyız, dilimize gereken değeri vermeliyiz ve kendi elimizle kendi sonumuzu getirmemeliyiz. Yoksa çok kötü sonuçlar olur ve ilerde pişmanlığın zerre kadar faydası olmayabilir. Benden söylemesi!

“Arıyorum” Şiirinin Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


“Arıyorum” Şiirinin  Size Hissettirdiklerini Anlatan Bir  Konuşma  Yapınız.

Arıyorum Şiiri İle İlgili Konuşma
Kıymetli Arkadaşlar,
Dil bir  milletin aynasıdır.  Dil bir milletin kültürüdür. Milletler konuştuğu ve yazdığı ana diline sahip çıkmazsa kısa zamanda   dağılmaya ve bozulmaya başlar. Dil bir milletin kültürü, yaşayışı, gelenek ve görenekleridir. Onun için   ana dilimiz  olan Türkçenin kıymetini bilmeliyiz.  Karamanoğlu Mehmet öyle güzel bir uygulamaya geçmiştir ki ana  diline ne kadar önem verdiğini şiirden de anlayabiliriz.

Oysa günümüzde ana dile gereken önem fazla verilmemektedir. Çünkü kendi dilimizde olan isimlere  sırf müşteri çeksin diye, özentilik olsun diye yabancı adlar  verilmektedir. Çevreme çıkıp şöyle bir baktığımda yabancı iş yeri adları,  çay ocakları, kahve içilecek yerler ve daha bir sürü yerler  Türkçe isimler ile  adlandırılmamıştır. Bu son derece kokrunç bir durumdur. Bu durum böyle devam ederse yakın zamanda Türkçe olan kelimeler unutulmaya ve yok olmaya başlayacaktır. Bu da kendi elimizle kendimizi yok etmemiz anlamına gelir ki bunu tahmin dahi edemiyorum.
Sevgili öğretmenim ve sevgili arkadaşlarım!
Geleceğimize sahip çıkmak için, gelecek nesillerin ana dilimize sahip çıkması için dilimize gereken önem ve ilgiyi şimdiden vermemiz gerekir. Başka dillere özen göstereceğimize kendi dilimizin ne kadar zengin ve  anlamlı bir dil olduğunu bilmeliyiz . Bir milleti yok etmek sadece   sınır işgali ile olmaz. Bir milleti yok etmek isteyenler önce onun dili ile  oynar, dilini yozlaştırır  ve yok eder. Dili yok etmek, dili unutturmak da o milletin sonunu getirir ve başka ülkelerin dilinin egemenliği altına girer.

Bunun için lütfen bir an önce kendimize  gelelim ve Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ana dilimize sahip çıkalım ve ana dilimizden  iş yerlerimize, alışeriş merkezlerimize, okullarımıza vb. yerlerimize türkçe isimle verelim. Türk dilinin önemi ile ilgili  her türlü konfrenslara, sempozyumlara katılalım ve dilimizi dünya dilleri arasında yer almasını sağlayalım. SEVGİLİ Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dilimiz ile ilgili söylediği şu sözü de unutmayalım:
‘’ Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.’’

ARIYORUM
Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı;

'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,
meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye,

Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri oley oley,
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe shop levhasının altında,
Acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

Doğa Konulu Kompozisyon


Aşağıya  ‘’ Doğa’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız. Yazınızda Giriş, Gelişme Ve Sonuç Bölümlerine Dikkat Ediniz. Yazınızı Zenginleştirmek İçin   Atasözleri, Deyimler ve Özdeyişlerden  Yararlanınız.

Doğa  Yüce Allah’ın bize sunduğu büyük bir nimettir.  İçinde yaşadığımız doğanın bizlere çok büyük faydaları vardır. Hava, su, toprak biz canlılar için hayati derecede önemlidir fakat biz canlılar onlara  ne yazık ki büyük zararlar vermekteyiz. Havayı, suyu, toprağı kirletmekte ve doğayı yok etmek için el birliği ile  onca kötülüğü doğamıza etmekteyiz.  Nasıl ki biz insanlar sevgi ile, benimsenme ile mutlu olabiliyorsak doğa da ona gösterilen ilgi ve önem ile  güzelleşir ve daha güçlü olur. Doğayı güçlü kılan ve ayakta tutan en önemli unsur onu incitmemek, onu kendi özünden uzaklaştırmamak ve ona gereken değeri vermekten geçer.

 Doğayı incittiğimiz zaman  doğa bize  çok farklı dönüşler sağlayabilir ki bu da bizim sonumuz olabilir. Doğaya verdiğimiz zarar bugün bize küresel sınma olarak dönmektedir. Bunun sonucunda da iklimler değişmekte, normal olan olaylar  zamanında önce yaşanmaya başlamaktadır. Daha çok para kazanmak uğruna, daha çok mal hırsı yüzünden daha çok binalar yapılmakta ve tüm bunlar da doğanın göz göre göre yok olmasına neden olmaktadır. Her şeyden önce bilinçli bireyler olmalıyız ve bilinçli bireyler yetiştirmeliyiz. Doğayı seven, onu koruyan ve kollayan kimseler olmalıyız. Doğamızı hunharca yok etmemeliyiz. 

Tutumlu insanlar olmalıyız. Çevremizi kirletmemeliyiz, havayı, suyu, toprağı kirletmemeliyiz, onları doğal halinde bırakmalıyız. Ağaçları kesmemeliyiz. Atalarımızın da dediği gibi yaş kesen baş keser . Bunun için bu sözü de hatırlayarak ağaç kesmemeliyiz, doğal bitki örtüsünü tahribata uğratmamalıyız .Para için, daha çok mal sahibi olmak için, mülk sahibi olmak için doğaya  zarar vermemeliyiz. Bir Kızılderili atasözü şöyle der ve bu söz benim çok sevdiğim anlamlı sözlerden biridir:
 "Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, İşte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız.". Gerçekten de bu söz doğanın ne kadar önemli olduğunun ve doğaya verdiğimiz zararın ne denli zararlı sonuçlar doğuracağını anlatmak istemiştir. Doğanın önemi ile ilgili bir diğer güzel söz de şudur:
* " Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir." Richard  St Barbe Baker.

Yani para her şey değildir. Önemli olan doğa ve doğanın güzellikleridir. Bunun için doğaya sahip çıkalım, onun bizi koşulsuz sevdiği gibi biz de doğayı koşulsuz sevelim ve ona yaptığımız kötülüklerden bir an önce vazgeçmeliyiz. İyi insanlar, doğayı seven, doğa için fedakarlıklar yapan çocuklar yetiştirmeliyiz. Şunu asla unutmamalıyız: Doğa sadece biz insanların ortak yaşam alanı değildir. Onun içinde yaşayan tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Bundan dolayı doğaya zarar vermemeli, canlı türlerinin nesillerinin göz göre göre yok olmasına müsaade etmemeliyiz.


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Nasreddin Hoca’yı Tanıtan Bir Konuşma  Hazırlayınız

Sevgili Arkadaşlar bugünkü konuşmamda  kültürümüzde çok önemli bir yere sahip olan ve hazır cevaplı olması ile ünlü olan  bir kişi hakkında size konuşma yapacağım. Beni dinleyeceğiniz için hepinize şimdiden teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz ki kültürümüzün en önemli kişilerinden biri de Nasreddin Hoca’dır. Akşehir’de dünyaya gelen Nasreddin Hoca  Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi’nde yaşamış efsanevi bir kişidir. Onun en önemli özelliği olaylara  mizahi şekilde yaklaşmasıdır.  Nasreddin Hoca fıkraları ise günümüzde bile çocuklarımızın şen kahkahaları ile güldüğü ve onarı düşündürdüğü güzel fıkralardır.









Çocukluğumuzda hemen hemen hepimiz onun fıkraları ile büyüdük. Onun fıkralarını dinledik, öğrendik ve biz de başkalarına anlattık.  Dinlediğimiz fıkralar bizi hem güldürdü hem de düşündürdü. Çünkü onun fıkralarında aslında hocanın nasıl bir ince zekaya sahip olduğunu da görebiliriz. İnce ince laf vurmalar, hazır cevaplar onun zeka seviyesinin de ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir. Onun için çocuklarımıza, genç nesle Nasreddin Hoca’yı anlatmalıyız, onun fıkralarını anlatmalıyız ve onu hiç unutmamalıyız.  Noel Baba adı  altında kültürümüze ait olmayan yabancı kimseleri çocuklarımıza  model göstereceğimize Nasreddin Hoca gibi kendi içimizden gelenleri çocuklarımıza anlatmalıyız.


Nasreddin Hoca’yı yaşatmalıyız ve onun  bizim kültürümüzün parçası olduğunun farkında olmalıyız. Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim , sevgiler, saygılar…

Nasrettin Hoca Fıkralarına Örnekler...

"Türkçesi Varken" Başlıklı Bir Kompozisyon


Aşağıdaki Resimde Tabelaları İnceleyiniz. Tabelalardaki  Sözcüklerin  Kullanımı Doğru Mudur? Sorusundan Hareketle ‘’ Türkçesi Varken’’ Başlıklı Bir yazı Yazınız.

Türkçesi Varken
 Kitapta incelediğim tabelalarda Game Center,  Ayakkabı Shop, Mehmet’s  Kuaför, Pet House gibi  iş yeri adları yazılmaktadır.Bu kavramların  dilimizde anlamları varken  bu yabancı adları kullanmak son derece yanlış bir davranış ve özentilikten başka bir şey değildir.

Kahve Zamanı yazmak varken, Kuaför Mehmet Bey demek varken, Ayakkabıcı Ali Bey demek varken  bunların yabancı adlarını kullanmak  cahillikten  başka bir şey değildir.  Kendi  benliğimizi yok etmemek için, kendi kültürümüze sahip çıkmak için  her şeyin Türkçesini kullanmalıyız ve  başka ülkeleri yüceltmek yerine kendi ülkemizi yüceltmeliyiz ve geliştirmeliyiz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi de böyle yanlış bir tutumun içine sokmamalıyız ve kendimiz olmalıyız. Kendi içimize yönelmeliyiz, kendi terimlerimizi üretmeliyiz ve kendi iş  yeri adlarımızı tabelalarımıza asmalıyız.

Türk Dili’nin önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: * “Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!’’ Oktay Sinanoğlu


‘’ Vatan Çalışkan İnsanların Omuzları Üstünde Yükselir.’’ Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınız Yazım Ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


‘’ Vatan Çalışkan İnsanların  Omuzları Üstünde  Yükselir.’’ Sözünü  Açıklayan Bir Yazı  Yazınız.   Yazınız Yazım Ve Noktalama  Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek  Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

Bir vatanı  gelişmiş vatan haline getiren, insanlarını eğitimli ve aydın kimseler haline getiren  unsur o vatandaki her bir ferdin eğitime ve öğretime verdiği önem sayesindedir.  İlim ve fen yolunda ilerleyen toplumlar bunu çalışkan ve emektar olmasına borçludurlar. Vatan yolunda her zaman çok çalışmak, alın teri dökmek gerekir.

Bu vatan toprakları yatarak kazanılmadı ya da boş işlerle uğraşılarak, magazin haberlerine bakılarak kazanılmadı. Bu topraklar kan ile kazanıldı, ayrılık ile, göz yaşı ile kazanıldı. Bu toprakları bize emanet bırakan atalarımız şehit oldu, gazi kalanlar oldu, sevdiklerinden ayrılanlar oldu. Onlar olmasaydı, onların çalışkanlığı ve azmi olmasaydı bugün bu topraklar üzerinde bir İngiliz sömürgesi ya da Fransız  sömürgesi olarak yaşayabilirdik. Dilimizi konuşamaz, dinimizi yaşayamaz, kültürel değerlerimizin ne olduğunu bilemezdik. Bugün bunları yapabiliyorsak, bugün özgür bir Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşıyorsak bunu çalışkan insanlara ve Mustafa Kemal gibi önder insanlara borçluyuz. Bizim duracak, vakit kaybedecek zamanımız yok. Bizim çalışkan  çocuklara, gençlere , yetişkinlere, yaşlılara ihtiyacımız var. Ancak onlar çalıştığı zaman , vatan yükselir ve bu vatanı yıkmaya kimse cesaret edemez. Yeter ki bizler çalışkan olalım, üretelim, yerli mala önem verelim, dilimize sahip çıkalım, ülkemizi her alanda geliştirelim ki vatan vatan olmaya değsin, atalarımızın kanı boşa gitmemiş olsun.

Vatanı uğrunda çalışan her bir ferdi selamlıyor ve gözlerinden öpüyorum. Emek ile kalın, alın teri ile kalın ve ülkenizi her zaman yüceltin.







Küçük Yunus Metnindeki Koyu Yazılmış Cümlede Anlatılmak İstenen Nedir? Düşüncelerinizi Aşağıya Yazınız. Yazınızda Uygun Geçiş Ve Bağlantı İfadelerini Kullanınız.


Küçük Yunus Metnindeki Koyu Yazılmış  Cümlede Anlatılmak İstenen Nedir? Düşüncelerinizi Aşağıya Yazınız. Yazınızda Uygun Geçiş Ve Bağlantı İfadelerini Kullanınız.

Küçük Yunus metninde koyu  olarak yazılmış cümle şudur ve bu cümlede anlatılmak istenen ise şunlardır:
* Denizlere  karışan lağımlar, zehirli fabrika atıkları, aldırmadan dökülen çöpler ve bırakılan  kimyevi madde yüklü variller, yaşayan denizin katilleriydi.
Dünyamızda çevre kirliliği ne yazık ki gün geçtikçe daha  da çoğalmaktadır. Havayı, suyu, toprağı kirleten canlılar  kendi elleri ile kendi sonlarını getirmektedirler. Denizlere karışan lağımlar deniz suyunun kirlenmesine ve  pislik olmasına neden olmaktadır. 

Fabrikadan çıkan  zehirli  atıklar denizin suyuna karışınca orada yaşayan canlıların yaşamı  büyük bir tehlike altına girmekte ve  çeşitli deniz canlıları da ne yazık ki yaşamını kaybederek kıyıya vurmaktadır. İnsanlar   denize eğlenmek için geldikleri zaman aldırmadan çöplerini denize dökmekte  ve deniz kirliliğini daha da artırmakta ve denizlerimizin pislik ile boğuşmasına göz  yummaktadırlar. Denizlere bırakılan  kimyasal variller de aynı zamanda denizlerin  korkulu rüyası ve en büyük düşmanlarıdır. Oysa denizlerimizi kirletmeden , onları temiz hali ile bırakarak yaşamak varken kendi ellerimizle onlara zarar veriyor ve onların katili oluyoruz. Bu son derece yanlış bir  davranıştır ve  bu yanlışlıktan bir an önce  kurtulmalıyız. Yoksa ilerde  bir yudum su dahi bulmayacak hale geleceğiz ve deniz suları zehirden başka bir şey olmayacak.

Denizin içindeki canlılara zarar vermemek için, onların katili olmamak için lütfen  doğayı seven , doğayı koruyan, denize zarar vermeyen bilinçli insanlar olalım ve bize ait olanları yok edip kendi sonumuzu acı bir şekilde getirmeyelim.

Kültürel Değerlerin Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen Görevlerin Neler Olduğunu Belirten Bir Metin Yazınız.


Kültürel Değerlerin  Gelecek Nesillere Aktarılmasında Üzerimize Düşen Görevlerin Neler Olduğunu Belirten Bir Metin Yazınız. 

Kültürel değerlerimiz  milletimiz için  çok ayrı bir önem sahiptir. Çünkü bu değerler bizi  biz yapan ve bizi diğer milletlerden ayrı kılan değerlerdir. Bu değerlerimiz kısaca şöyledir. Vatan , millet sevgisi, bayrak , İstiklal Marşı, din, dil, aile, gelenek ve görenekler,   tarihimiz, sanat vb. kültürel değerlerimiz arasında yer alır. Bize bu değerlerin korunmasında çok büyük görevler düşmektedir. Bunlardan ilki de vatana sahip çıkmak ve onu canımız pahasına da olsa korumaktır. Çünkü vatanımız  bizim her şeyimizdir, özgürlüğümüzdür,  yaşama nedenimizdir.

Milli Marşımızın değerini bilmeliyiz  ve marşımız okunurken her zaman  saygılı olmalıyız. Geçmişimizi iyi tanımalıyız ve gelecek kuşaklara da  tarihimizi anlatmalıyız, atalarımızı anlatmalıyız ve   geçmişi bilmeden geleceğe yön vermenin  mümkün olmadığını gençlere  anlatmalıyız. Ana dilimize sahip çıkmalıyız. Yabancı sözcükler kullanmamalıyız ve her zaman Türkçe konuşmalı, Türkçe yazmalıyız. Özenti bir toplum olmamalıyız. İş yerlerimiz Türkçe olmalıdır. Dinimize sahip çıkmalıyız ve dinimizin emrettiği gibi yaşamaya çalışmalıyız ve  doğru, dürüst güvenilir insanlar olmalıyız ve böyle insanlar yetiştirmeliyiz. Aile birliğine önem vermeliyiz ve çocuklarımıza iyi anne ve baba olmalıyız.  Kendini bilen , kültürel değerlerini bilen  , bilinçli insanlar olmalıyız ve bilinçli nesiller yetiştirmeliyiz. Başka milletlerin oyununa gelmemeliyiz. Kendi benliğimize , değerlerimize her zaman sahip çıkmalıyız. Gelenek ve göreneklerimizi her zaman yaşatmalıyız ve çocuklarımız bu güzel  yaşantılardan, bu güzel adetlerden mahrum bırakmamalıyız. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi  ve ne için yaşadığımızı bilmeliyiz .







Kültürümüzle alakası olmayan dizileri, filmleri, reklamları  vb. izlememeliyiz ve çocuklarımıza da izletmemeliyiz.  Kendi kültürel değerimizin parçası olan Nasreddin Hoca, Yunus Emre, Mevlana, Akşamseddin gibi değerleri çocuklarımıza anlatmalıyız ve yeni yıl kutlamaları gibi kültürümüze ait olmayan kutlamalardan da her zaman uzak durmalıyız ve  kendimiz olmalıyız.

‘’Çalışan Dağlar Aşar, Çalışmayan Düz Yolda Şaşar.’’ Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız

‘’Çalışan Dağlar Aşar, Çalışmayan Düz Yolda Şaşar.’’ Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

İnsanı diğer insanlardan ayıran en önemli fark  ona akıl verilmiş olmasıdır. İnsan kendi aklını  kullanarak  başarılı da olur, başarısız da olur. Çalışan insan, amaçları olan insan yaşamdan her zaman zevk almaya  bakar ve mutlu olmak için devamlı çalışılması gerektiğini düşünür. Çalışan insan karşısına çıkan her  türlü engeli geçmek için mücadele eder, zorluklar karşısında  çözüm yolları bulmaya çalışır ve eninde sonunda hedefine ulaşır. 

Çalışmayan insan  ise en basit sorunların bile  üstesinden gelemez  ve yolda kalır.  Çünkü çalışmayan kimsenin bir amacı yoktur, hayatla ilgili umudu yoktur ve en basit işlerde  ne yapacağını, bir soruna nasıl bir  çözüm getireceğini bilemez. Çünkü aklını iyi kullanmamıştır ve  aklını boş işlere harcamıştır. Onun içindir ki  ‘’Çalışan dağları aşmış, çalışmayan düz yolda şaşmış ‘’ denilmiştir.  Çalışan insan aynı zamanda başkalarının fikirlerine önem veren, bilmediği konularda daha deneyimli kişilerden yeni şeyler öğrenen kişilerdir. Onun içindir ki danışan ve çalışan kişiler her zaman başarılı olur ve mutlu olur. Bunun için  çalışıp dağları aşalım,  tembel kimseler olmayalım.

Bu atasözünün aslı “Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.” şeklindedir. Yani hangi işi yaparsak yapalım başka insanların da fikirlerini almak, farklı düşünceleri de dinlemek bizi başarıya götürür.

"Dünyayı verseler İki gözünü vermezsin. Sana iki göz verene neden iman etmezsin" Sözü İle İlgili Kompozisyon


"Dünyayı verseler İki gözünü vermezsin.  Sana iki göz verene neden iman etmezsin" Sözü İle İlgili Kompozisyon

Bizim  dünyaya  gelmemiz için, bizi anne karnında yaşatan ve orada dokuz ay boyunca nefes almamızı sağlayan Yüce Allah o kadar büyüktür ki ona ne kadar şükretsek azdır. Rabbimiz bize bu dünyada her türlü nimeti vermiş, önümüze koymuştur.  Bizim ona gerçek anlamda bir mümin olarak secde etmemiz ve şükür etmemiz gerekir. 

İnsanoğluna dünyayı  verseler iki gözünü vermez. Çünkü sağlığım olmayınca ne edeyim dünya malını der. Sağlık insan için olmazsa olmazlardandır. Gözüm görmediği için dünyadaki güzellikleri göremediğimden  paranın, malın, mülkün hiçbir anlamı olmaz.  Bize bu iki gözü veren de Yüce Mevlamdır. Ama ben ona ne kadar iyi kulluk ediyorum diye kendini sorgulamalıdır insanoğlu.  Dünya malına, gündelik işlere takılıp gidiyoruz ve  ibadetlerimizi tam anlamı ile  yapmıyoruz.  Bunu da bilerek yapmıyoruz. Çünkü dünya işleri gözümüzü boyuyor ve bizi Allah’ı anmaktan uzaklaştırıyor. Oysa bize her şeyi veren Yüce Allah’a dua etmeliyiz ve ona karşı sorumluluklarımız  tam anlamıyla yerine getirmeliyiz.

Aklımızda  sürekli Allah olmalıdır. Sürekli onu düşünmeliyiz ve onun için de iyi ve salih kullardan olmak için var gücümüzle ibadetlerimizi yapmalıyız.

Kent Yaşamı Ve Modernleşmenin Komşuluk İlişkilerini Etkilemesiyle İlgili Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


Kent Yaşamı Ve Modernleşmenin Komşuluk  İlişkilerini Etkilemesiyle İlgili  Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.

Sevgili Öğretmenim ve Sevgili Arkadaşlar! Bugün sizlere şehir yaşamının komşuluk ilişkilerini nasıl etkilediği hakkında bir konuşma yapacağım.
Yaşam başlı başına zorlu bir yolculuğa çıkmak gibidir. Herkes geçimini nerede sağlıyorsa oraya yerleşir ve orda yaşamına devam eder. Bu bir köy olabilir, ilçe olabilir, şehir olabilir ..vb. 
Nüfusun hızla artması ve köylerde iş imkanlarının  azalması sonucunda, şehir yaşamının insanlara daha cazip ve daha avantajlı gelmesi neticesinde insanlar şehirlere göç etmeye başlamışlardır. İnsanlar geçimlerini sağlamak için,  daha iyi hizmet almak için, mesleklerini yapmak için vb. nedenlerle zamanla şehirlere yerleşmiştir.  Şehirlere gelen her insanın müstakil evi olmayacağı için apartmanlarda yerleşimler  olmaya başlamıştır.  Nüfus kalabalık olunca haliyle de her insana müstakil ev  diye bir şans da kalmamaktadır.

Şehirlere her  yerden insan geldiği için insanlar köylerdeki kadar birbirine güvenmemiş ve bunun sonucunda da komşuluk ilişkileri azalmaya başlamıştır. Şehirdeki komşuluk ilişkileri  “biz” anlayışı ile değil “ben” anlayışı ile  çalışmaktadır. Herkes kendini düşünmekte ve herkes kendi işleri ile ilgilenmektedir. Köy yaşamındaki dayanışma, birlik ve beraberlik yoktur, güven yoktur.  Aynı apartmanda kaldığınız bir insanın hırlı mı hırsız mı olduğunu hemen bilemiyorsunuz. Dolayısı ile  kimse ile hemen iletişim kurulmamaktadır. Bu da komşuluk ilişkilerinin zaman içinde daha da azalmasına  neden olmaktadır. Aslında şehir yaşamında insanların  birbirlerinden soğumalarında haklı nedenler de vardır. Çünkü güvendiğiniz kişiler sizi yanıltabiliyor ve bu durumda içinize kapanıyorsunuz ve bir daha  kimseye güvenmiyorsunuz. Herkes geçim derdinde olduğu için aileler, akşama kadar çalışmakta ve  çocuklarının yüzünü bile zor görmektedir. Babalar  ve anneler  daha rahat yaşayalım diye çok çalışmakta ve çocuklarına bile çok fazla zaman ayıramamaktadır. İnsan ailesine bile ayırmadığı zamanı komşusuna zaten  zaman   ayıramaz.         

Böyle olduğu zaman da insan başkalarından soğur ve bulunduğu ortamda da kendini yabancı gibi hisseder. Oysa eskiden komşuluk ilişkileri daha içten ve daha candandı.  İnsanlar birbirine zaman ayırır ve birbirlerinin dertlerini dinlerdi. Güven vardı, samimiyet vardı, içtenlik vardı. Günümüz komşuluk ilişkilerinde ise böyle güzellikler azalmıştır ve azalmaya da devam etmektedir. 

Sevgili  öğretmenim ve değerli arkadaşlarım  benim bu konudaki görüşlerim böyledir. Beni dinlediğiniz hepinize çok teşekkür ederim ve hepiniz sevgi ve saygı ile selamlarım. Bir dahaki konuşma metnimde görüşmek üzere.

Su İsrafını Önlemenin Yolları İle İlgili Bir Paragraf Yazınız


Su İsrafını Önlemenin Yolları İle İlgili Bir Paragraf Yazınız.

Doğanın bize sunduğu onca nimete rağmen  biz insanlar doğanın kıymetini bilmiyoruz. Bilmemekte de ne yazık ki ısrar ediyoruz. Havayı, suyu, toprağı kirleterek hem kendi yaşamımızı tehlike altına atıyoruz hem de  diğer canlıların yaşamını tehlikeye atıyoruz.  Özellikle de sularımız her geçen gün kirlenmekte ve  azalmaya da devam etmektedir.  Evde, iş yerinde  vb. her yerde su israfı yapıyoruz. Su israfını  önlemek için  şunları  yapmalıyız:
* İlk olarak bilinçli insan, bilinçli tüketici olmalıyız.
* Evde muslukları boş yere akıtmamalıyız ve  musluklardan su aldıktan sonra ağızlarını iyice sıkarak kapatmalıyız.

* Elimizde bulaşık  yıkayıp  litrelerce suyu israf etmek yerine bulaşık makinesi kullanmayı tercih etmeliyiz.
* Tarlalarımızı, bahçelerimizi  suya ihtiyaç olduğu zaman sulamalıyız, onun dışında  suya doymuş bir  toprağı sulamaya çalışmamalıyız.
* Saatlerce banyoda kalınmamalıdır  ve boş yere su israfı yapılmamalıdır.
* İş yerlerinde muslukları boş yere açıp bırakmamalıyız ve muslukları su sızdırıp sızdırmadığından emin olmalıyız.
* Kimi köylerde sular bedava olduğu  için  ‘’ Ne de olsa bedava su boş yere aksın.’’ para vermiyoruz gibi yanlış bir   düşünce ile   hareket edilmemelidir.
* Evde baktığımız çiçeklerin suya ihtiyacı olmadığı halde onlara su vermemeliyiz.

* Ellerimizi sabunlarken suyu dakikalarca açmamalıyız ve suyu çok değil az miktarda açmalıyız. Su  tutumlusu insanlar olmalıyız.
* Lavabolara  atık yağları dökerek suları kirletmemeliyiz.
* Musluğu açtığımızda sıcak su gelene kadar soğuk suyu bir kaba doldurmalıyız.

Gelecekte Hangi Mesleği Seçmeyi Düşünüyorsunuz? Meslek Tercihinizde Etkili Faktörler Nelerdir? Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Gelecekte Hangi Mesleği  Seçmeyi Düşünüyorsunuz? Meslek Tercihinizde Etkili Faktörler Nelerdir? Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

Gelecekte  yapmak istediğim meslek öğretmenliktir. Boş  zamanlarımda ise  blog yazarlığı yapmak istiyorum. Öğretmenlik mesleğini çok seviyorum. Çünkü çocukların seviyesine inmek, hayata onların penceresinden bakmak hoşuma gidiyor. Çocuklar masum olduğu için onları iyi yönde, olumlu yönde etkilemek istiyorum. Ülkemin çocuklarını geleceğe, bilinçli nesiller olarak yetiştirmek istiyorum. Ülkemin çocuklarının eğitimli ve bilinçli  olmasını istiyorum.

Öğretmen olmak bana göre ayrıcalıklı mesleklerdendir. Çünkü insan yetiştirmek ve ona şekil vermek çok güzel bir duygudur. İyi bir öğretmen, ülkeme faydalı bir öğretmen olmak istiyorum.

Öğretmenlik dışında kalan  boş zamanlarımı ise blog yazarlığı yaparak geçirmek istiyorum.  El işlerinde çok yetenekli olduğum için yaptığım el işlerini internette insanların beğenisine sunmak istiyorum. Buradan aldığım gelirle de maddi durumu olmayan öğrencilere burs sağlamak istiyorum. Bu meslekler benim en büyük hayallerimdir.
Meslek seçiminde etkili faktörler ise şunlardır:
*Yetenek: işinin bir mesleği yapması için o mesleğe karşı yetenekli olması gerekir. Ben de sosyal ve girişken olduğum için  öğretmenlik  mesleğini  yapabileceğime inanıyorum.
* İlgi: Küçüklükten beri öğretmenliği çok sevmişimdir ve bu mesleğe olan ilgim gün geçtikçe daha da çok artmaktadır.
* Meslek Değeri: Bu meslek toplum tarafından da çok önemsenen ve değerli olan bir meslektir. Aynı zamanda bu meslekten doyum alacağıma inanıyorum.
* Yetkinlik Beklentisi:  Bireyin yetenekleri  yönünde kendisini aşıp belirli bir yetkinlik seviyesine ulaşması durumudur.