“En İyi Kitapların Okunması, Geçmiş Yüzyılların En Büyük İnsanlarıyla Sohbet Etmek Gibidir.” Konulu Kompozisyon

“En İyi Kitapların Okunması, Geçmiş Yüzyılların En Büyük İnsanlarıyla Sohbet Etmek Gibidir." Konulu Kompozisyon




Günlük iş temposu içinde çoğu zaman kitap okumaya zaman ayıramıyoruz gibi bahanelerle bir süre sonra kitap okuma alışkanlığını tamamen bırakmaya başlarız ve bu alışkanlık zamanla yok olur. Oysa kitap okumaya mutlaka vaktimiz vardır ama biz o vakti haz aldığımız şeyler için harcıyoruzdur. Kitap okumak insanı yormaz aksine kitap okumak insanı iyileştirir ve geçmiş zamana götürür.

En iyi kitapların okunması, geçmiş yüzyılların en büyük insanları ile konuşmak gibidir sözü ile anlatılmak istenen kitap okumak  kişiye o kitabın yazarı ile konuşuyor gibi bir his verir. Ayrıca geçmiş yıllarda yaşanmış olayları kitap okuyarak yaşıyormuş gibi hissederiz. O günlere gider ve o günlerin  ana kahramanları ile, yardımcı kahramanları ile ve kişileri ile o zamanlarda yaşanmış olayları konuşuruz ve bir tür kendimizde o zamana gitmiş oluruz. O yıllardaki büyük insanlar ile sohbet etmek, onların nasıl başarılı olduğunu kendi ağızlarından duymak, onlarla sohbet etmek gibi güzel duygular  okumak sayesinde gelişir. O yüzyılların en başarılı insanları ile bir arada olmak, canlandırma yapmak, empati kurmak kişinin hayal gücünü geliştirir ve beyin içinde küçük bir  gezinti  de okumak sayesinde sağlanmış olur. İnsan okuduğu zaman daha yaratıcı olur, beyin daha iyi çalışır ve  ve  daha bir çok fayda sağlar.

İşte tüm bunlardan dolayı kitap okumayı yaşam alışkanlığı haline getirmeliyiz. Geçmiş yüzyıldaki olayları daha iyi anlamak için, kelime hazinemizi geliştirmek için, hafızamızı güçlendirmek için, o dönemde yaşamış insanların nasıl bir yaşam biçimine sahip olduğunu öğrenmek için, tarihi bilmek için okumak ve öğrenmek gerekir.


Arkadaşlığın Önemi İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Arkadaşlığın Önemi İle İlgili Hikaye Yazınız.




Mustafa  sabah erkenden kalkmış, elini yüzünü yıkamış okula doğru yol almıştı. Komşusu ve aynı zamanda en yakın arkadaşı olan Hasan ile birlikte okula doğru vardı. Bugün Hasan’ın canı çok sıkkındı. Mustafa arkadaşının üzgün olduğunu anlamış ve ona neler olup bittiğini sormuştu. Hasan neden üzüldüğünü açıklamaya başladı: Mustafa çok üzülüyorum, anneme ve babam ayrıldı ve biz de annemin yanında kalacağız babamı artık eskisi kadar göremeyeceğim dedi ve gözlerinden yaşlar boşandı. Mustafa arkadaşının bu hali karşısında ne yapacağını bilemedi ve ona sarıldı ve onu anladığını davranışlarıyla belli etti, onun sırtını sıvazladı. Hasan bu destekten güç aldı ve derz zilinin de çalması ile sınıfa girdi. Hasan ve Mustafa ayrılmaz iki dosttu. Birbirlerinin her zaman yanında olurlardı. Mustafa’nın da kötü günleri olsa Hasan da onu teselli eder ve onu mutlu etmeye çalışırdı.

 Çocuklar ders çıkışı sonrası eve doğru yürümeye başladı. Hasan yine düşünceliydi. Mustafa ne oldu arkadaşım dedi. Hasan da evde yiyecek hiçbir şeylerinin olmadığını ve babasının sorumsuzluklarından dolayı  borca battığını söyledi. Bunun için de maddi ve manevi olarak zor günler geçirdiğini söyledi Hasan. Meğer Mustafa’nın en yakın dostu, arkadaşı kaç gündür okula ekmek ve birkaç zeytin yiyerek geliyormuş. Mustafa bunu duyduğunda çok üzüldü ve hemen Hasan’ı da yanına alıp öğle yemeğine annesine getirdi. Merve Hanım Mustafa’nın Hasan ile birlikte geldiğini görünce çok mutlu oldu ve onlara yaptığı güzel ve parmak ısırtan köftelerden ikram etti. Yanına da kendi elleri ile hazırladığı vişne suyu ikram etti. Merve Hanım Hasan’ın annesi ile arkadaş olduğu için olup bitenden haberdardı. Onun için bu dönemde Hasan’a daha hassas davranılıyor ve bu süreç ona yansıtılmamaya çalışıyordu.

 Mustafa ise Hasan’ı hiç bırakmıyor her zaman yanında oluyordu. Babası Mustafa’ya bir şey alsa Mustafa Hasan’a da alınsın diyordu. Mustafa’nın ailesi elbette iyi ve vefalı bir aileydi ve Hasan’ı da düşünüyordu. Onlar yardımsever bir aileydi, Hasan da arkadaş gibi arkadaştı. İki arkadaş yıllar boyunca çok iyi dost oldular ve birbirilerinin her kötü gününde yanında oldular  ve mutlu günler de birbirilerinden ayrılmadılar. Arkadaşlık böyleydi işte. Hiç bırakmadan elini arkanda güçlü bir dağın olduğunu bilmekti arkadaşlık.

“Her İnsanın Kelime Hazinesinin Zenginliği Bilgi ve Tecrübesi Ölçüsünde Çoğalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

“Her İnsanın Kelime Hazinesinin Zenginliği Bilgi ve Tecrübesi Ölçüsünde Çoğalır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon



Her insanın kelime hazinesi kişinin kendini geliştirip geliştirmemesi ile ilgili bir durumdur. Bir insan çok yer gezip görüyorsa oralarda mutlaka farklı şeyler görecek ve gezip gördüğü yerler hakkında yeni bilgiler edinecek ve yeni kelimeler öğrenecektir. Çok fazla gezmeyen biri de okuduğu kitaplar sayesinde kelime hazinesini geliştirecek o ölçüde kendini geliştirmiş olacaktır.

 İnsanın yetiştiği ortam, takıldığı arkadaşları, eşi, dostu da onun kelime hazinesinin gelişmesini sağlayacak ya da yetiştiği ortam iyi değilse kelime hazinesi fazla gelişmeyecektir. Kelime hazinesini geliştirmenin en etkili yolu çok okumaktır. Farklı türden kitaplar okuyarak farklı şeyler öğrenebiliriz ve böylece kelime dağarcığımız gelişerek çok değişik türden şeyler öğrenebiliriz. Yaşadığımız deneyimler de bizim kelime dağarcığımızın gelişmesine katkı sağlar ve bizi öğrenmeye teşvik eder. Bunun için kişi kendini devamlı geliştirmeli, okumalı, araştırmalı ve yaşamına bir şekilde yön vermelidir. Yaşadığımız deneyimlerin de kelime hazinemizi geliştirmesine bir örnek verecek olursak; Mesela yeni bir arkadaş ortamına girdiğimiz zaman arkadaşlarımızın hiç bilmediğimiz kelimeler kullandığını duyarız ve bu kelimeler de elbette Türkçedir ama biz ne anlama geldiğini bilmeliyiz. Onlar kendi aralarında konuşurken biz ise bu duruma yabancı kalırız ve kendimizi yalnız hissederek üzülürüz. 

Bunun üzerine kelime dağarcığımız geliştirmek için daha çok okuruz, daha çok çalışırız ve bize bu durum tecrübe olur. Bundan sonra biz kendimizi geliştiririz ve arkadaşlarımızın konuştuğu kelimelerin anlamını bildiğimi zaman mutlu oluruz ve kendi gelişimimize büyük katkı sağlamış oluruz. Kelime hazinemizin gelişmesi için okumalıyız, anlamını bilmediğimiz sözcüklerin anlamına sözlükten bakmalıyız, sesli okuma yapmalıyız, bulmaca çözmeliyiz, kelime oyunları oynamalıyız, yazmalıyız, kelime dağarcığını geliştiren hafıza tekniklerini öğrenmeliyiz,


Kendini Sevmek İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Kendini Sevmek İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




Hayatımızın belli zamanlarını, belli günlerini ya da belli saatlerini sadece kendimize odaklanarak kendimizi düşünerek geçirmek bizim kendimiz ile ilgili olan  duygu ve düşüncelerimizin farkına varmamızı sağlar. Hep başkaları için çalışırız. Başkalarına yardım edelim, onun elinden tutalım, bunun şu eksiğini giderelim, onun bu üzüntüsünün gitmesi için ne yapabilirim vb diye düşünmeye devam ederiz. Peki düşünüp kendimiz için bir şey yapar mıyız? Ben mutlu muyum, bugün kendim için ne yapabilirim, kendimi iyi tanıyor muyum? İstediğim ve mutlu olduğum şeyler nelerdir? Ya da sevmediğim bir işi mi yapıyorum yoksa bana dayatılan şeyleri mi yapıyorum diye çoğu zaman düşünmeyiz ve sisteme ayak uydurup yaşamaya ama mutsuz ve hayattan zevk almadan yaşamaya devam ederiz. 

İnsan elbette başkalarının acılarını paylaşmalı ve o acılara ortak olmalı, elbette yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmeli ama bu arada da kendini de ihmal etmemelidir. Bir insan ilk önce kendini sevmeli, kendini saymalıdır. Siz kendinizi sevmediğiniz zaman dünya sizi sevse bunun hiçbir önemi yoktur. Onun için kişi önce kendi iç sesine kulak vermeli, kendini nasıl mutlu edeceğini bulmalı ve kendine vakit ayırmalı ve kendi üzerine düşünmelidir. Böyle olduğu zaman kişi kendini sevmeye başlayacak, bu sevgi uygulamada da kendini belli edecek ve bireyde büyük bir değişim işte o kendi kendinin farkında olduğu zaman, kendini sevdiği zaman başlayacaktır. Burada anlattığım kendini sevmek bencillik değildir, kendine olan saygı, kendini değersiz hissetmemesi ve önce kendini mutlu etmesi gerektiği sonra da başkalarının mutlu olması için elinden geleni yapmasıdır. İşte böyle olduğu zaman insan daha mutlu olacak, bedenen ve ruhen daha sağlıklı olacak ve istediği bir hayatı kendi iradesi ile yaşayacak ve kendini de tanımış olacaktır.

İnsanın kendi sevmesi ile ilgili şu söz kendimizin ne kadar değerli olduğunu anlatır aslında: Sorunları ne olursa olsun, herkesi ikna etmeye çalıştığım tek bir şey var: ‘Kendini Sevmek’. Sevgi harika bir tedavidir. Kendimizi sevmek yaşamımızda mucizeler yaratır. Aşırı gurur, küstahça bir kibir ya da kendini beğenme gibi şeylerden bahsetmiyorum; çünkü bunlar sevgi değil, sadece korkudur. Kendini sevmek ise, kendimize saygı duymak, mucizevi bedenimiz ve aklımız için minnettar olmaktır." Onun için kendimiz sevelim, kendimiz sevdiğimiz zaman dünyayı da sevmiş oluruz, başka insanları da sevmiş oluruz ve daha mutlu oluruz.

Türk Dili İle İlgili Özlü Sözler

 Türk Dili İle İlgili Özlü Sözler



 Türk dilinin daha da yaygınlaşması için dilimize gereken önemi vermeliyiz. Yabancı kelimeler kullanmak yerine kendi ana dilimiz olan Türkçeyi kullanmalıyız. İş yerlerinde, lokantalarda, spor salonlarında ve daha çok yerde Türkçe  olmalıdır. Milli benliğimizi kaybetmemek için, ana dilimizi yerinde kullanmalıyız ve yabancı özentiliğinden de bir an önce vazgeçmeliyiz yoksa büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalırsak iş işten geçmiş olur.

Türk dili ile ilgili sözler şunlardır:

“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessesedir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil; şuurla işlensin.” Mustafa Kemal Atatürk

“Türk dilinin kendi benliğine, aslında güzellik ve zenginliğe kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, ilgili olmasını isteriz.”

““Dil, bir medeniyet olayıdır. Bir medeniyetin kurduğu dil, başka bir medeniyetin düşündüklerini söyleyemez. Yetmez onu söylemeğe. Bir ulus, medeniyetini değiştirdi mi, dilini de değiştirmek zorundadır.” Nurullah Ataç

“Arkadaşlar, bizim ahenkli, zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır.” Mustafa Kemal Atatürk

“Mademki Türk’üz, o halde bir Türk gibi görür, bir Türk gibi düşünür, bir Türk gibi davranırız ve bir Türk gibi yazarız.” (Ömer Seyfettin)

“Bu dil ağzımda annemin sütüdür.”  Yahya Kemal Beyatlı

Türkçenin derinliklerine dalınca, gözlerime on sekiz bin evrenden daha yüksek bin evren göründü.” (Ali Şir Nevai)

“Türklüğün vicdanı bir dini bir, imanı bir; fakat hepsi ayrılır, olmazsa lisanı bir.” Ziya Gökalp

“Dil bayrak gibi devletin simgelerinden biridir.” Ömer Asım Aksoy
Dilimizin Türkçe, Arapça ve Farsça’nın bir bileşimi olduğu söyleniyorsa da, bu bileşim, bazı başka dillerde olduğu gibi bir çeşit kimyasal bileşim değildir. Dilimizde kullanılan Arapça ve Farsça sözcükler her zaman bir yabancı olarak durur, bütünüyle dilimize karışmamış, dilimizin kurallarına, söylenişine asla uymamış, yabancılıklarını korumuşlardır. Bunun için, ne zaman istersek bu yabancı sözcükleri atarak, dilimizi tertemiz etmek elimizdedir.”
Şemsettin Sami

Atatürk’ün Sizi Etkileyen Bir Özelliğini Kompozisyon Olarak Yazınız.

 Atatürk’ün Sizi Etkileyen Bir Özelliğini Kompozisyon Olarak Yazınız.




Mustafa Kemal Atatürk Türk Milleti’nin kurucusu olan, vatanı ve milleti için her türlü zorluğa göğüs gerip ülkeyi halkı ile düşmanlardan temizleyen  büyük bir lider olarak adını tarihe ve yüreklere yazdırmıştır.  Onun çok sayıda kişisel özellikleri vardır. İleri görüşlü olması, çalışkan olması, vatan sevdalısı olması, idealist olması vb.  gibi bunları çoğaltabiliriz.

Onun en sevdiğim ve beni etkileyen yönü ise sabırlı ve disiplinli oluşudur.  Atatürk vatan ve milletin düşmandan kurtulması için ilk olarak çok çalışmış, vatanın kurtarılacağına inanmış ve bunun için de çalışmayı sabır ve disiplini ile birlikte yürütmüştür. O eğer sabırlı olmasaydı, disiplinli olmasaydı ülkemiz bugün cumhuriyet yönetimi ile yönetilemeyebilir, ülkemiz bağımsız da olmayabilirdi. Onun sabırlı ve disiplinli olması sayamadığımız birçok olumlu sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Sabırlı olmuştur çünkü sabırlı olmazsa istediği amaca ulaşamayacağını biliyordu. Disiplinli olmuştur çünkü disiplin olmadan özgürleşemez insanoğlu. Disiplin düzen getirir ve başarı getirir. Atatürk önce düşünür, sonra karar verir, araştırır ve daha sonra ise uygulamaya geçerdi. Örneğin; Samsun'dan Kurtuluş Savaşını başlattığı zaman hayallerini hemen kimseye söylememiş ve sabır ile çalışmalarına devam etmiştir.  Ben de onun için gibi sabırlı olup derslerime çok çalışacağım ve disiplinli bir şekilde inandığım yolda hedeflerime ulaşmak için var gücümle çalışıp vatanıma ve milletime faydalı bir evlat olacağım.

Unutmayalım ki sabır ve disiplin başarı da getirir. Atatürk sabırlı olmuştur vatan kurtulmuştur, ülkenin yönetim şekli değişmiştir. Disiplinli olmuştur işini zamanında yapmış ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında en büyük katkıyı gösteren milleti ile birlikte o olmuştur. Eğitim ve öğretim alanında çeşitli yenilikler getirmiş ve disiplinli olması sayesinde de ülkesinin fertlerine okuma yazmayaı öğreten kişi olmuştur.

Mutlu Aile Nasıl Olur? Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Mutlu Aile Nasıl Olur? Konulu Kompozisyon Yazınız.




 Aile kurmak, çocukların dünyaya gelmesi, onlara güzel bir yaşam sunabilmek ve bu yolculuk sürecinde  birlik ve beraberlik içinde olmak mutlu bir ailenin sırlarından biridir. Mutlu aile olmak için ilk olarak aile içindeki bireylerin birbirine karşı sevgi bağı ile bağlanması ve saygı duygusu ile hareket etmesi gerekir. Anne ve baba ilk önce kendi aralarındaki sorunları halletmeli ve bu sorunları hallederken evde gürültü çıkararak değil öfke duygusuna hakim olarak, kibarlığı elde bırakamayarak problemlerin üstesinden gelmeye çalışmalıdırlar. 

Elbette ki her anne ve babanın kendi ailesinden ve genlerinden aldığı huylar vardır. Bu huyların iyi olanını devam ettirmek, kötü olanını ise ortadan kaldırmak aile bireylerinin mutlu olmasına katkı sağlayacaktır. Mutlu aile olmak için aile bireylerinin her birinin kendi içindeki sorumluluklarını yapması gerekir. Anne ve baba çalışıyorsa işlerini en güzel şekilde eyerine getirmeli, işten kalan zamanda ise aile birlik içinde olmalı, güzel  sofralar kurulmalı, güzel konuşmalar yapılmalı ve anne, baba ve çocuklar bu mutluluğun tadını doyasıya yaşamalıdır. Anne sinirlendiği zaman baba onu alttan almaya çalışmalı, baba sinirlendiğinde ise anne onu alttan almaya çalışmalıdır.

 Çocuklar sinirlendiği zaman da anne ve baba çocuklarının sorununun ne olduğunu anlamaya çalışmalı, çocuklara hemen ön yargı ile yaklaşılmamalıdır. Dışarının olumsuzluğu eve taşınmamalıdır. Aile içindeki bireyler birbirlerinin yaşam alanına saygı duymalıdır. Evde küçük bir kütüphane kurulmalı ve aile bireyleri her gün belli saatte birlikte okuma saatleri yapmalıdır. Kararlar birlikte alınmalıdır. Dışarıya çıkarken güzel giyindiğimiz gibi evde de güzel ve şık giyinmeliyiz ki kendimizi mutlu ve olumlu bir ruh hali içinde hissedelim.

 Çocuklara verilen sevgi koşulsuz olmalıdır. Anne ve baba çocuğu sadece akademik anlamda başarılı etmek için uğraşmamalı aynı zamanda çocukların mutlu olması için de onların ilgi ve yeteneklerinin ne olduğunu anlamalı, çocukların neyi yapmak istediği onlara sorulmalıdır. Çocuğa zorla bir şey dayatılmamalıdır. Bizler anne ve baba olarak onları sevmeliyiz, korumalıyız. Bizler onun öğretmeni değiliz bizler anne ve babasıyız. Onun için çocuğa sürekli çalış , şunu yap bunu yap diye ısrara ederek onu çalışmaktan soğutmamalıyız. Sorumlulukları varsa bunu ona sevdirerek yaptırmaya çalışmalıyız.

 İşte bunları yaptığımız zaman aile mutlu bir aile olur ve aile içinde büyük problemler ortaya çıkmaz. Yeter ki herkes birbirine karşı anlayışlı olsun, birbirinin her hatasını yüzüne vurmasın. Böyle olduğu zaman mutlu aileler ve mutlu çocuklar ortaya çıkar. O çocuklar da geleceğin mimarı olur ve gelecek nesilde de sağlıklı, çalışkan ve mutlu çocuklar mutlu ailelerin ortaya çıkmasını sağlar.

Çalışmanın Kişiye ve Milletimize Kazandıracakları Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Çalışmanın Kişiye ve Milletimize Kazandıracakları Konulu Kompozisyon Yazınız.




İnsanı yoran ama onun mutlu olmasını sağlayan, kazanç elde etmesini sağlayan, kimseye muhtaç olmamasını sağlayan en önemli unsur çalışmaktır. Kişi çalıştığı zaman ve emeğinin sonucunu aldığı zaman önce kendine bir çeki düzen verir. Aç kalmaz, kimseye el açmak zorunda kalmaz, sorumluluklarını yerine getirdiği için mutlu olur ve psikolojik olarak da kendini sağlam hisseder. Çalışmak önce kişinin kendisine daha sonra da içinde yaşadığı topluma fayda sağlar.

 Çalışkan insanlar milletine faydalı olan insanlardır. Örneğin; bilim adamı olup buluş yapan insanlar bilim ve teknolojiye katkıda bulunur, çorak bir tarlayı sürüp orada  her çeşit sebze, meyve yetiştiren insanlar ülkesinin tarımsal faaliyetlerine destek olur, bir öğretmen nitelikli öğrenciler, ahlaklı öğrenciler yetiştirerek milletine sağlam karakterli çocuklar yetiştirir, bir doktor bir hastanın yaşamını kurtararak çok sayıda kişinin yaşama sevinci olur ve bunun tahmin edemeyeceğimiz çok faydası olur. Çalışmak aynı zamanda kişinin beden ve ruh sağlığı için de faydalıdır.

 Sürekli oturup evde beklemek kişiyi tembelleştirir ve tembel olan kişin de ne kendisine ne de milletine hiçbir faydası olmaz. Ülkemizin gelişmesi için, çocuklarımızın mutlu ve çalışkan bireyler olması için çalışmalı ve gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmeliyiz. Çalışmak ile ilgili  şu söz de çok güzeldir:

“Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir.” Necip Fazıl Kısakürek

 

Sonbahar Mevsiminin Sizi Nasıl Etkilediğini Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız.

Sonbahar Mevsiminin Sizi Nasıl Etkilediğini Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız.

 


Yaz mevsiminin bitmesinin ardından havaların da  yavaştan soğumaya başlaması ile sonbahar mevsimine merhaba dedik. Yaz boyunca gezdik, tozduk güneşli günlerde. Güneşli günler bitti ve artık yarı güneşli günlere başladık. Sonbahar mevsimi benim içimin biraz daha buruk  olduğu bir mevsimdir. Yaz mevsiminde dışarıda özgürce gezerken, yeşille, doğa ile içe olmak varken yaprakların ağaçlardan yavaş yavaş dökülmeye başlaması ile o yeşil yok olmaya başlıyor ve ağaçlar yapraksız kaldığı zaman üzülüyorum.

 Biliyorum ağaçların da dinlenmesi gerekiyor, yapacağını yaptı ne de olsa. Bahardan beri önce çiçek açtı sonra meyvesini verdi ve en sonunda olgunlaştırdığı meyvelerin üzerinden alınmasını isteyerek üzerine düşen sorumlulukları en güzel şekilde yerine getirdi ağaçlar. Her ne kadar içim buruk olsa da sonbaharın içimde uyandırdığı güzel duygular da var elbette. Mesela havalar soğuduğu için herke evlerine kapanmaya başladı ve komşularımızla böyle havalarda birbirimize gidip gelerek sıcak bir ıhlamur içip dışarıda yağan yağmurları seyretmek bana ayrı bir zevk veriyor. Annemin hazırladığı kışlıklara yardım etmek ve tıpkı bir karınca veya arı gibi kış hazırlığı yapmak, kışın da aç kalmayacağız diye hazırlıklara sın hızla devam etmek de kişiyi mutlu ediyor.

 Ev temizlikleri ayrıntılı olarak yapılıyor ve kışa hazırlanıyor insanlar. Yağmurlu havalarda yürümek, yağmur damlalarını yanağında hissetmek insana güzel duygular hissettiriyor. Her mevsimin kendine göre güzellikleri olduğu gibi sonbaharın da bana güzel duygular olduğu kadar beni üzen duyguları hissettirmesi son derece doğal galiba.


Ülküsü Kardeşlik Olan Bir Dünyada Yaşayan İnsanların Özellikleri Nelerdir?


Ülküsü Kardeşlik Olan Bir Dünyada Yaşayan İnsanların Özellikleri Nelerdir?



Ülküsü kardeşlik olan bir dünyada yaşayan insanların özellikleri şunlardır: Böyle insanlar kimseye karşı ön yargılı olmayan ve hoşgörüyü kendi bilinçlerinde yer edinmiş insanlardır. Milletine, ülkesine ve içinde yaşadığı evrene saygı duyan kimselerdir. Dünyadaki tüm insanların iyiliğini isteyen, tüm çocukların mutlu olmasını, aç kalmamasını isteyen insanlardır.

 Çalışkan ve üretken kimselerdir. Sevdiği insanların başarısını kıskanmayan, kötü niyetli olmayan kişilerdir. İçinde şefkat duygusu olan, doğadaki tüm canlılara saygı ile bakan ve onlara zarar vermeyen kimselerdir. Zor durumda olan her kim ise ve dünyanın hangi ucundaysa o insana iyilik götürmek için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan kimselerdir. Demokratik insanlardır. Adaletli kimselerdir. İnsan haklarını her şeyden önce savunan ve bunun için gerekirse her türlü mücadeleye var olan ve çok azimli insanlardır. Böyle insanların değerini bilmek ve onları kendimize rehber edinmek gerekir. 

Böyle insanlar olduğu sürece dünya insanları da kardeş olmaya devam eder ve savaşlar son bulur, acımasızlıklar son bulur ve insanlar kardeşçe dolu bir dünyada mutlu bir nefes alarak yaşamaya, gülmeye, eğlenmeye devam ederler. Hepimizin ülküsü kardeşlik olmalıdır ve bu kardeşlik de sonsuza kadar gitmelidir.