Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 

Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


Kulak iyi duymayabilirdi fakat kalbin hissetmesi engellenemezdi, hayallerin kurulmaya devam edebilirdi. Emir’in rast gele gördüğü kırmızı balık onun hayata bakış açısını değiştirir ve Emir balık ile kendisini özdeşleştirir ve balığı özgürlüğüne kavuşturmak ister. Annesiz babasız, yuvasız ve sevgisiz yaşamanın zorluğuna İran ile Irak arasında yıllardır süren savaş da eklenince sokaktaki yaşam artık daha tehlikeli bir hale gelir. Emir hayallerinin peşinden giden bir çocuktur. Savaşın içinde uzun bir yolculuğa çıkar. Kitap okunması  gereken hüzün dolu bir kitaptır.


Kitapta bize verilmek  istenen mesajlar ise şu sözlerle anlatılmıştır:

Hayallerinin ve umutlarının peşinde hayatının ışığını arayan Emir, korkunç bir savaşın gölgesinde uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmak üzereydi.

"Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır."

"Emir Can, sen hiç bomba atan bir kuş gördün mü oğlum?" "Ya denize mayın döşeyen bir balık?"

"Savaş, dünyadaki en beter felaketten daha beter bir felakettir. Yaşadığın tüm kötü olayları unut. Çevrendeki insanların yaşadığı felaketleri unut. Bir günde binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insan ölür savaşlarda. Milyonlarcası yaralanır, sakat kalır, annesiz babasız kalır, evsiz kalır, aşsız kalır, işsiz kalır... Tarih boyunca yapılan savaşları düşün. Savaşlarda hayatını kaybeden insanlardan koskoca yepyeni bir dünya kurulur. Niçin öldü o insanlar? Şimdi niçin ölüyorlar? Yıllardır neyi paylaşamıyoruz insanlar olarak? Yaşatmak niçin öldürmekten daha anlamsız, daha değersiz görünüyor gözlerine? Şimdi de çocukları gönderiyorlar savaşa! Doymuyorlar! Aklım almıyor! Neyin savaşını veriyoruz biz?"

"Acı, ülkenin dört bir köşesine pay edilmişti. Savaşın getirdiği yoksulluk, yıkım ve ölümden herkes payına düşeni alıyordu. Ancak savaşın durmaya niyeti yoktu; artan bir iştahla daha fazlasını istiyor, hayatını feda edecek yeni canlılar arıyordu."


 “Geleceğe dair umudumuz yok denecek kadar azdı. Günü kurtarmanın derdinde olanlar, yarınlarını düşünemezlerdi çünkü.”

“Eski zamanlarda insan doğaya muhtaçtı. Doğa, insanı saklayıp korudu, besleyip büyüttü, sahip olduğu nimetleri insanla paylaştı. İnsan doğaya âşık oldu. Yüzyıllarca, bin yıllarca sürdü bu aşk. Ta ki insan, paraya âşık olana kadar... İnsan doğaya ihanet etti, ihanetini sürdürüyor...”

“Bir insanın yaşayıp yaşamadığından daha önemlisi nasıl yaşadığıdır, yaşadığı müddetçe neler yaptığıdır. Ya sen nasıl bir hayat yaşayacaksın benim güzel oğlum? Hayatın boyunca zavallı bir kuşun ölümüne mi üzüleceksin, yoksa özgürce kanat çırpabilsinler diye başka kuşlar için mücadele mi edeceksin?”

“Hayatı boyunca karıncayı bile incitmemiş insanların eline silah vererek onlardan başka bir insanı öldürmelerini bekliyorlardı.”

“Biz bir gül bahçesinde bitmiş yaban otlarıydık: güllere zararımız dokunmasın diye koparılıp atılıyor, bahçeden uzaklaştırılmaya çalışıyorduk.”

“Küçücük şeylerle mutlu olmayı bilmeyenlerin kapısına mutluluğun nadiren uğradığını yaşayarak öğrenmiştik.”

“Bir sokak çocuğu olarak görünürde hiçbir şeye sahip değildim belki, fakat ben hayalini kurabildiğim her şeyin sahibiydim. Çünkü gözde değil, gönüldeydi meselem benim.”

“Yanı başından geçen biri dahi bu koskocaman gölü fark etmeyebilir. Çünkü denir ki, göl büyük olsa da bakmasını bilmeyene küçüktür; onu görebilmek için bakan gözlerden fazlası gerekir.”

“Kötülük perdesini kaldıramasak bile, iyilik dünyasına insanların göz atabileceği bir aralık yaratırız hiç olmazsa.”

“Eski savaşları bir düşün. O savaşlarda insanlardan çok atlar ölürmüş, niçin biliyor musun? Çünkü yaralı insanları tedavi edip yaşatırlar da yaralı atları öldürürler oğlum. Yaralı bir atın artık görevini yapamayacağını bildikleri için onu öldürürler. Anlıyorsun ya, atların emekliye ayrılma gibi bir şansları yoktur.”


"Her gün aynı şeyleri yapmaya devam ederek neyin değişmesini bekliyoruz?"

“Ferahkent'in suyu temizdir, aydınlıktır, sonsuzdur. Fakat bilinen bir şey var: suya ışığını veren senin gözlerin, suya temizliğini veren senin kalbin, suya sonsuzluğunu verense senin zihnindir. Bakmayı bilen gözlere, duruluğu hisseden kalplere, sonsuzluğu düşünen zihinlere her su Ferahkent'tir.”

“İnsanın insana eziyeti, insanın hayvana eziyetiyle başlıyordu. "Öldürme" arzusu ilk önce hayvanların üzerinde test ediliyor, sonra hayvanların üzerinde uygulanır hale geliyordu. Hakir görme, nefret etme, işkence etme ve son olarak can alma...”

“Benim gülden nasibim sadece diken demiş ya şair. Oysa gül de biziz diken de... Yaradan'a nasıl karşı çıkılır?”

“Sahte gülüşler insanı mutluluk diyarından uzaklaştırıyor, üzüntü dağlarına uzayıp giden yeni patikalar açıyordu bana göre.”

 

Çocuklarda Zekaya Övgü Mü Çabaya Övgü Mü Başarı Getirir Konulu Münazara Hazırlayınız.

 

Çocuklarda Zekaya Övgü Mü Çabaya Övgü Mü Başarı Getirir Konulu Münazara Hazırlayınız.


Çocuklar anne ve babalarının en değerlisidir. Çocukların sevmeye, sevilmeye ihtiyacı olduğu gibi başarılı olmaya da ihtiyacı vardır. Çünkü başarılı bir yaşamda insan mutlu olur ve bunun için de çocuklara çalışma sorumluluğu öğretilmelidir. Çocuklarda zeka mı övgü mü başarı getirir sorusunun cevabı ise çabaya övgü olacaktır. Çünkü doğuştan zekalı olmak başarılı olmak için tek başına yeterli bir durum değildir. Örneğin; çocuk sınavdan iyi bir not aldığı zaman annesi aferin oğlum, çalıştın, gayret gösterdin ve sonunda başarılı oldun derse burada anne çocuğun çabasını takdir eder. Anne durumu  şu şekilde izah ederse olay değişir: Aferin benim zeki oğluma, zeki kızıma …


İşte bu durumda çocuk kendini  doğuştan zeki gördüğü için çalışmaya, gayret göstermeye gerek duymayabilir. Ben zaten zekiyim  der ve çalışmaz. Bu durumda da çocuğun başarısında düşüş gözlemlenir. Yapılan araştırmalara göre zekaları övülen değil, çabaları övülen çocukların daha başarılı oldukları gözlemlenmiştir. Çabaya övgü daha ön plana çıkar ve çocuğun daha istekli çalışmasını sağlar.


 Çabaya övgü yapıldığı için çocuk daha çok çalışmak, yeni bilgiler öğrenmek ister ve merakı daha çok artar. Zekaya övgü yapıldığı zaman zaten zekiyim diyen çocuk ise daha da gerilemeye başlayabiliyor. Bunun için çocukların gayretini tebrik etmeliyiz ve onların başarılı olmaları için elimizden gelen her türlü fedakarlığı yapmalıyız.

Şeytanın Bunda Suçu Ne Sözünün Hikayesi

 

Şeytanın Bunda Suçu Ne Sözünün  Hikayesi


 Günlerden bir gün şeytan inek sağmakta olan genç bir gelini takip eder. Bu sırada ineğin yavrusu olan buzağı az ileride bir kazığa bağlı durmaktadır. Şeytan, şeytanlık yapacak ya; buzağının ipini bir parça gevşetir. Buzağı, annesinin sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamaz. Debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşer ve sonunda bağından kendini kurtarır. Koşarak annesini emmeye başlar ve bu sırada buzağının çarptığı süt kovası yerle bir olmuştur ve genç gelin bu duruma çok öfkelenir ve hıncını küçük buzağıdan çıkarır ve elindeki odunu buzağının kafasına geçirir. 


Yavru buzağı  kan içinde yere yığılır. Bunu gören anası  inek bir tekmede kadını perişan eder ve kadını öldürür. Sesleri duyan gelinin kayınbabası inek tarafından gelinin öldürüldüğünü görür ve elindeki tüfekle ineği öldürür. Silah sesi üzerine genç gelinin eşi de  oraya gelir. Bakar ki,  gencecik eşi  kanlar içinde yerde yatmakta. Babasının elinde de tüfek var. Hemen silahını çekip babasının üzerine boşaltır. Olayın şahitlerinden biri durumu adama anlatır ama iş işten geçmiştir.  Gerçekleri öğrenen adam pişmanlıktan cinnet geçirip kafasına sıkar. Oracıkta can verir.


Şeytan bile şaşmıştır, gördüklerine...

Hemen açar ellerini: "Gördün mü ! Ben sadece bir parça ip gevşettim!"

Bu hikaye ile insanın şeytan kendi içindedir denilmek istenmiştir. Yani şeytanlaşan insanlardan olmamalıyız. Çoğu şeyi kendimiz yapıp suçu şeytana atmak kurnazlıktır. İrademiz ile içimizdeki şeytanı öldürüp daha doğru ve daha güzel bir hayat yaşayabiliriz.

Benden Selam Olsun Bolu Beyi’ne Türküsünden Hareketle Köroğlu’nun Kişiliği Hakkında Neler Söyleyebilirsiniz?

 

Benden Selam Olsun Bolu Beyi’ne Türküsünden Hareketle Köroğlu’nun Kişiliği Hakkında Neler Söyleyebilirsiniz?


Köroğlu (16. yüzyıl) Halk şairlerimiz içerisinde kavganın, özgürlüğün sembolüdür. Köroğlu halk şairlerimiz içerisinde kavganın ve özgürlüğün sembolüdür. Şiirlerinde coşkun bir seslenişle yiğitlik, dostluk, aşk, doğa sevgisi çok sâde bir dille anlatılır.


Benden selam olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir

Düşman geldi bölük bölük dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır

Köroğlu düşer mi hele şanından
Çoğunu ayırır er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır

Köroğlu bu şiiri ile korkak insanlara göz dağı vermiştir. Mert olan insan silaha, tabancaya, tüfeğe sırtını dayamamalıdır. Gerçekten mertse bunları kullanmadan yiğitçe dövüşmelidir, korkmamalıdır. Köroğlu’nun kişilik özellikleri şunlardır:


* Yiğit biridir ve cesurdur. Kimseden korkmamaktadır. Mert olan insanların da adam gibi olmasını istemiştir.

* Kendine güvenen ve inanan biridir. Korkak ve kaypak değildir ve ölümden, kötü insanlarla çarpışmaktan asla korkmayan adam gibi adamdır.

* Haksızlığa, zalimliğe ve zulme dur diye mazlumların yanında olan kişidir. 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?

 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?


 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10000 kilometrelik demiryolu ağının bin iki yüz elli  kilometrelik  bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine  Atatürk  tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren büyük bir girişimdi, büyük bir emektar ve çalışan bir insandır. Aynı zamanda  yaptığı çalışmalar ile, kazandığı paralar ile zengin olmuş  ama zengin olduktan sonra kibirlenmemiş büyük bir insandır. 


Nuri Demirağ’ın kişilik özellikleri şunlardır:


* Girişimci bir ruha sahip olmuş ve büyük başarılara imza atmıştır.

* Cesurdur.

*Vatanseverdir ve vatanı için çok çalışmış, yenilikler yapmış ve ülkesinin kalkınmasına katkı sağlamış fikir adamıdır.

* Dürüst ve güvenilirdir.

* Çalışkandır.

*  Özgürlüğüne düşkün, esareti kabul etmeyen bir kişidir.

* Vatanı için her türlü zorluğa göğüs germiş, sabahlara kadar, gecelere kadar çalışmış ama pes etmemiş, azimli sabırlı, vatansever ve  tutarlı biridir.

* Hayırsever bir iş adamıdır.

* İyimserdir.

* Liderlik özelliğine sahiptir.

* Yaratıcıdır.

* İleri görüşlüdür.

* Sorumluluk sahibidir.

Martıya Uçmayı Öğreten Kedi Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Martıya Uçmayı Öğreten Kedi Kitabında Geçen Özlü Sözler


birbirinden çok farklı iki canlının bir arada yaşamasının, birbirini sevip saymasının öyküsüdür. Farklılıkların aslında zenginlik olduğunu, ön yargının ise yoksulluk olduğunu anlatan harika bir kitaptır. İnsanların değişken bir varlık olduğuna değinilir.  Kitap okunması gereken muhteşem bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

"Uçacaksın Şanslı. Soluk al. Yağmuru hisset. Yağmur sudur. Hayatın boyunca pek çok şey seni mutlu edecek; bunlardan biri sudur, biri rüzgar, biri de, yağmurun ardından hep bir ödül gibi gelen güneş. Yağmuru hissediyor musun? Kanatlarını aç."

“Bize benzeyenleri kabullenmek ve sevmek çok kolaydır, ama farklı biriyle bu çok zordur ve sen bunu başarmamızda bize yardım ettin.”

“İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız.”


“Tehlikeli olan, insanların göstereceği tepkiydi. Konuşan bir kediyi ne yaparlardı? Büyük olasılıkla alıp bir kafese kapatır, bin türlü aptalca deney uygularlardı üzerinde, çünkü insanlar genellikle kendilerinden farklı bir varlığın onları anlayıp kendini ifade edebileceğini kabullenmeyi beceremezler.”

“Bil ki senin sayende biz, göğsümüzü gururla kabartan bir şey öğrendik: Farklı bir varlığı beğenmeyi, sevmeyi ve ona saygı göstermeyi.”

"İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız," diye bağırdı bir gün Kengah, uçuş arkadaşlarından birine. "Haklısın. En şaşırtıcı olan da, arada bir kendi aralarında anlaşmayı başarabilmeleri," diye yanıtladı arkadaşı.”

“Yalnızca cesaret edenler uçabilir.”

“Sadece israf edildi güzel sevenler, yüreği büyük insanlara kederi yüklediler. Bir kuşa uçmayı öğreten gökyüzü öğretemedi insanlığa mavinin kudretini! Görmedi kimse güneşin gelişini, bilemediler yağmurun demiri delişini. Mutluluktu istenilen ama cebinden çıkaramadı kimse...”


"İnsanların dilinde miyavlamak yasaktır." Kedi yasası böyleydi; ama, insanlarla iletişim kurmak çıkarlarına uymadığından değil. Tehlikeli olan, insanların göstereceği tepkiydi. Konuşan bir kediyi ne yaparlardı? Büyük olasılıkla alıp bir kafese kapatır, bin türlü aptalca deney uygularlardı üzerinde, çünkü insanlar genellikle kendilerinden farklı bir varlığın onları anlayıp kendini ifade edebileceğini kabullenmeyi beceremezler.”

“Kuşa uçmayı öğreten gökyüzü, öğretemedi insanlığa mavinin kudretini.”

" Ne yazık ki insanların sağı solu belli olmaz! Sık sık, iyi niyetlerle yola çıkıp en kötü felaketlere neden olurlar."

Kuzey Rüzgarının Şarkısı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Kuzey Rüzgarının Şarkısı Kitabında Geçen Özlü Sözler


Diamond  ailesi ile eski bir evde fakir yaşam sürmektedirler. Bir gece, duvardaki bir çatlaktan ses gelir ve o ses Diamond ile konuşmaya başlar ve böylece gizem dolu dünyanın kapıları açılır. Diamond Kuzey Rüzgarı ile tanışır. Bu rüzgarın en önemli özelliği ile bir şeyi ya çok küçültür ya da çok büyültür. Kuzey rüzgarı sert bir konuşma üslubuna sahiptir ama Diamond’u çok sever ve onunla iyi bir arkadaş olur. Onun kendisiyle uçmasına izin verir ve birlikte şehrin karanlık sokaklarına doğru gerçek ötesi, büyülü bir yolculuğa çıkarlar.


Diamond, bu yolculukta ancak bir çocuk tarafından görülebilecek güzellikte manzaralarla karşılaşır. Bu onun için aynı zamanda bir ‘keşif’ yolculuğudur. Birlikte yaşadıkları maceralar, hayatın zorlukları karşısında sevginin pırıldayan yüzünü de ortaya çıkaracaktır. Kitabı okurken hayallere dalacaksınız ve kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.


Kuzey Rüzgarının Şarkısı adlı kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


"Ah! Sevgili Kuzey Rüzgarı, lütfen bunun bir rüya olmadığını söyle." "Rüya olup olmamasının ne önemi var? Yaşadığımızı sandığımız bu hayatın da bir rüya olmadığını söyleyebilir misin?"

“İyi insanlar iyi şeyler görür, kötü insanlar da kötü şeyler görür onun içinde büyüyen kendi şekline dönüşen şey buydu.”

“Cesur olmaya çalışmak,  aslında cesur olmaktır. Korkan biri , cesur olmak için çabalıyorsa , doğuştan korkusuz bir mizaçta yaratılmış birinden daha cesur demektir.”

“İyiliğin özü de adalettir.”

"Söyleyecek iyi bir şeyin olmadığında hiç konuşmamak daha iyidir."

“Bir insan için dürüst ve erdemli olmak, zengin olmaktan daha önemlidir.”

“Birbirimize ruhlarımızda tutunursak dış görünüşümüz nasıl olursa olsun birbirimizi kalplerimizden tanıyabiliriz.”

“Hayatta güzel şeyleri gören insanlar, güzel düşüncelere sahip olurlar. Güzel düşünen insanlar da güzel rüyalar görürler. Ve güzel rüyalar görenler, hayatlarından lezzet alırlar.”

“Anne babanın çocuğuna övgüsü zarar vermez bilakis iyileştirir, rahatlatır ve güzelleştirir.”

Hayat her şeye rağmen çok güzel ve sırada ne olduğunu görmek için bile yaşamaya değer. Hiçbir durum sonsuza dek sürmez geceden sonra gündüz gelir kıştan sonra bahar.”


“Kendi kendimize yönelttiğimiz övgüler bizi zehirler.”

“Umutsuzluk yaratıcıya yeteri kadar güvenmemekten kaynaklanır.”

“Yoksulluk, bir insanı değersiz yapmaz. Hatta bazen fakirken, zengin olduğu zamanki halinden daha değerli olabilir.”

"Mutlu olmak için başkalarını mutlu etmek gerekir. Duygular yönetilebilir. Üzüntülü zamanlarda mutlu olmanın en kolay yolu, başkalarının yaralarını sarmak ve bazen de çocuksu oyunlara tutunmaktır."

"Zengin ve şatafatlı bir hayata alıştıktan sonra fakir düşmek, hep fakir olmaktan daha zordur."

“Herkese aynı şekilde davranılmaz. Herkes aynı şeye hazır olmayabilir.

“Zenginlerin omuzlarında, mutlu olmalarını zorlaştıran çok ağır bir yükleri vardı; zenginliklerini sürdürmek.”

Okula Neden Geliriz Konulu Konuşma

 

Okula Neden Geliriz Konulu Konuşma


Eğitim ve öğretim yuvası olan okullar çocukların geleceğe hazırlandığı, onların bir araya gelerek sosyalleştiği yerdir.


Sevgili Öğretmenim,


Okula geliriz çünkü okulda sizler varsınız. Sizler bize doğru yolu gösterecek olan, bizleri geleceğe hazırlayan kişilersiniz. Okula geliriz çünkü okul bizim hayata hazırlanmamızı sağlayacak, yaparak yaşayarak öğrenmemizi sağlayan olan kurumdur. Nasıl ki evimiz bizim aile ocağımız ise okul da bizim eğitim ocağımızdır. Okulda çeşitli şeyler öğreniriz ama önce insan olmayı öğreniriz. Dürüst ve güvenilir insan olma, yalandan uzak kalma, erdemli bir şahsiyete sahip olmayı okulda öğreniriz. Okul sayesinde diğer arkadaşlarımızla tanışırız ve sosyal  bir ortam sağlanır. Böylece iletişim ihtiyacımızı da arkadaşlarımız ve sizler sayesinde gidermiş oluruz.

 

Sevgili Öğretmenim,


Okula geliriz çünkü okul bizim aydın insan olmamızı sağlayacaktır. Vatanına ve milletine layık olan, sorumluluklarını yerine getiren çocuklar olmamızı sağlayacaktır. Bayrağını seven, milli marşı okunurken konuşmayan, saygılı ve nezaket sahibi çocuklar olmamızı sağlayacaktır. Okul demek ilim demek, fen demektir. Bunun için okullarımız her daim açık olmalıdır. Okulun önemi ile ilgili şu söz de çok önemlidir: “Halkı eğitmenin üç yolu vardır: Okul, okul ve yine okul. -Lev Tolstoy. İşte bunun için okula geliriz ve gelmeye de devam etmeliyiz. Bildiklerim ve anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Namaz İle İlgili Özlü Sözler

 

Namaz İle İlgili Özlü Sözler


Namaz yerine getirmemiz gereken en önemli farzlarımızdan biridir. Namaz kılan insan ahlakını da güzelleştirmelidir. Kıldığımız namaz bizi daha iyi insan, daha iyi Müslüman yapmalıdır. Namazı huşu içinde kılmalıyız ve ondan zevk almalıyız.

Namaz ile ilgili özlü sözler şunlardır:


 “Ey Fatıma! Sana yemin ederim ki, Peygamber kızı da olsan; Namaz kalmadıkça Cennet’e giremezsin.”  Hz. Muhammed.

“Kabrini, gece karanlıklarında namaz kılmak suretiyle nurlandır.” Hz. Ali (r.a).

“Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.”  Taberani

“Namaz kıldığında bir daha namaz kılmayacakmışsın gibi kıl.” Hz. Ubbâde (r.a).

“Namaz, İslam dininin ruhu ve kişiyi İslam nizamına bağlayan en kuvvetli bir râbıtadır.”  Rıza Demircan.


“Namazı dünya için her terk ettiğinizde, sıratın boyu bir dünya kadar uzar.” Hz. Ömer

“Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş sayılır”.  Müslim.

“Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir”.  Buhari

“Namaz, her hayrın, her iyiliğin anahtarıdır.”  Taberani.

“Namaz, kötü huyları yenememişse, o namaz merduttur. “  Ali Tayyar

“Namaza karşı tembellik, imanın zayıflığındandır.” Hz. Ali.


“İbâdet, bir kuş olsaydı, onun kanatları namaz ilen oruç olurdu”.  Yahya bin Muâz (r.a).

“Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.”  Taberani.

“Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır”. Gunye.

“Kılmayan huzursuz, hem de nursuzdur.”  Ahmet Tevfik  Paksu

Şüphesiz Ki Namaz Hayâsızlıktan ve Kötülükten Alıkoyar Ayeti İle İlgili Kompozisyon

 

Şüphesiz ki Namaz Hayâsızlıktan ve  Kötülükten Alıkoyar Ayeti İle İlgili Kompozisyon


İslam’ın beş şartından biri de namaz kılmaktır. Günde beş vakit namazı kılarak bizi yaratan Yüce Rabbimize boyun eğeriz ve ondan isteklerde bulunuruz, ona sevgimizi belli ederiz. İnsan namaz kılınca huzur içinde olur, mutlu olur. Çünkü namaz kişiye farklı bir mutluluk kaynağı sağlar. Namazı hakkı ile kılan gerçek bir Müslüman kişi kendini kötü ve çirkin davranışlardan koru ve ahlaksızlık yapmaz. Kul hakkı yemez, adaletsiz olmaz, yalan söylemez, dürüst ve güvenilir olur.


 Hz Muhammed’i örnek alır ve onun  gibi olmak için çok çalışır, ibadetini zamanında yapar, dedikodudan uzak durur, kusurları kapatır ve daha birçok şey… Kıldığımız namaz bizi daha ahlaklı, daha şerefli kılmalıdır. Yani hem namaz kılıp hem faiz yiyorsak, hem namaz kılıp hem haksızlık karşısında susuyorsak işte o zaman namazın o muhteşem ahlakını hakkı ile yerine getirmiyoruzdur. Sorun namazda değildir. Namazı gerçek anlamda kılmayan, namaz ahlakına sahip olmayan, kendini dünya malına, dünya hırsına kaptırmış olan insanoğludur. 


Bunun için namazımızı hakkı ile kılmalıyız. Hayasızlıktan, edepsizlikten korkmalıyız ve  yaptığımız her yanlış için tekrar Rabbimize dua edip namazımı daha doğru ve daha güzel kılmalıyız. Çünkü kıldığımız namaz bizim ahlakımıza olumlu yönde etki etmeli, davranışlarımıza olumlu yönde etki etmelidir. Böyle olduğumuz zaman hayatımız daha iyi düzene girer ve daha iyi bir mümin oluruz ve Allah katında değerli bir kul oluruz.