Bir Bitki Hakkında Konuşma Hazırlayınız.

 

Bir Bitki Hakkında Konuşma Hazırlayınız.


Ben bugünkü konuşmamda patatesten bahsedeceğim ve patates hakkında bilgi vereceğim.

Sevgili Öğretmenim,

 

Patates, tek yıllık bir kültür bitkisi olup, yumru veya tohum ile çoğalırlar. Patates yetişme mevsimi boyunca ortalama 15- 18°C bir sıcaklık ister. Patates bitkisi kuraklığa pek çok bitkiden daha az dayanıklıdır. Patates bitkisi;  hava rutubetini de sever, hava neminin yaklaşık %70 veya daha fazla olduğu bölgelerde iyi gelişir, verimli olur. Patates kuru  havayı sevmez ve sürekli esen rüzgarlardan hoşlanmaz. Kuru ve devamlı esen rüzgarlar nem kaybına yol açtığı için  böyle durumlarda sulamaya önem verilmelidir. Patates ılıman ve serin iklim bitkisidir. ülkemize 150 yıl kadar önce Rusya ve Kafkaslar üzerinden doğu bölgelerimize, bir asır kadar önce de Avrupa üzerinden batı yörelerimize girmiştir. Bugün yurdun hemen her yerinde yetiştirilebilmekle beraber, özellikle Orta Anadolu’da önemli durumdadır.

Sevgili Öğretmenim,

 

Patates ilk olarak, Amerika Kıtası topraklarında ortaya çıkmış, orada yetiştirilmeye başlanmıştır. Patates toprak altında sessiz sedasız büyüyen bir sebzedir. Aynı zamanda yediğimiz gıdalar içerisinde en ucuz olanlardan biri de patatestir. Dünyada çok sayıda insanın karnı patatesle doymaktadır. Çünkü en vazgeçilmez yiyeceklerimizden biridir. Patates kıtlık zamanlarının da en büyük ilacıdır. Patates sadece karın doyurmamaktadır. Aynı zamanda insan sağlığı için de ön önemli faydaları vardır. Patatesin faydaları vardır ama kızartılmış patates insan sağlığı için zararlıdır.  İçerisinde aminoasitler vardır. Bu aminoasitlerin neredeyse tamamı bebek mamalarında kullanılmaktadır. C vitamini açısından da zengin bir gıdadır. Ayrıca patatesin içinde karbonhidrat, B vitamini, bakır,  potasyum, demir, kalsiyum gibi vitaminler de bulunur. Patates yüksek tansiyonu olan insanların tansiyonunu düşürmede önemli bir etkendir. 


Kalp krizine, damar tıkanıklığına iyi gelir. Böbrek sorunları olanlara da patatesin iyi geldiği söylenir. Astım, eklem romatizması kronik sorunlara da iyi geldiği bilinir. Yorgunluğumuz alır ve ağzımızdaki mikropları da öldürür. Yeter ki patatesi nasıl yenileceğini bilelim. Suda haşlayıp yemek, közde pişirmek, fırında yemek, sulu yemeğini yapmak en sağlıklı olanıdır. Patates bitkisi hakkında anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

İnsanlar Birbirini Severse Birbirine Kötülük Etmez Konulu Konuşma

 

İnsanlar Birbirini Severse Birbirine Kötülük  Etmez Konulu Konuşma

 

Sevgi her türlü kıskançlığın, nefretin, ön yargıların üstesinden  gelen, insanlara şifa dağıtan ve insanları birbirine yaklaştıran en önemli değerlerden biridir. Sevgi ile insanlar iyi olur, kendilerini biricik ve değerli hissederler. Sevgi ile her türlü kötülüğü ortadan kalkar ve dünya barışı, dünya kardeşliği sağlanır.


Sevgili Öğretmenim,

İnsanlar birbirini sevmede samimi oldukları zaman, birbirlerinin hatalarını hoş gördükleri zaman ve gerçek anlamda birbirlerini kabul ettikleri zaman  işte orada sevgi ortaya çıkar ve birbirlerine karşı olan olumsuz tutumları da ortadan kalkar. Birbirini sevmek zor bir şey değildir ama sadece insanoğlunun içindeki hırs, aşırı rekabet, ben daha iyi olayım üstünlüğü onların gözünü kör etmektedir. Oysa dünya herkese yetecek kadar nimetler dolu zengin bir hazinedir. Herkes gerçek anlamda birbirini sevdiği zaman, kendisi kadar başka insanların da ihtiyaçlarını, isteklerini bildiği zaman yani empati kurduğu zaman daha iyi bir insan olmak için çaba gösterir. Birbirini seven insanların çok olduğu dünyada bilim ve teknoloji gelişir, insanlık gelişir ve herkes mutlu olur, herkes her şeyden faydalanır ve dünyada açlık olmaz, susuzluk olmaz, savaşlar yok olur ve insanlık yaşamaya devam eder.

 

Sorun da zaten birbirimizi sevmediğimizden dolayı ortaya çıkar.  Gerçek anlamda sevgi olduğu zaman kimse kimseye kulluk etmez, herkes kendini değerli ve özgüvenli hisseder. Kimse kimseye boyun eğmez, kibir olmaz. Yardımlaşma, dayanışma var olur ve sevginin gücü herkesi iyileştirir. Sevginin gücü, insanların birbirini sevmesi ile ilgili şu özlü söz de çok kıymetlidir: “Sevgi insanları iyileştirir, hem verenleri hem de alanları. der  “Dr. Kari Menninger. Bunun için sevmeye, aklımızdaki kötü düşünceleri de sevgi ile yok etmeye çalışmalıyız. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

 

Kişisel Bakım ve Temizliğin Adabı Muaşeret Açısından Önemini Örneklerle Açıklayınız

 

Kişisel Bakım ve Temizliğin Adabı Muaşeret Açısından Önemini Örneklerle Açıklayınız


“Temizlik imandan gelir.” diye bir söz vardır. Bu sözle insanın kişisel bakım ve temizliğine dikkat edilmesi gerektiği anlatılmıştır. Kişisel bakımını ve temizliğini yapmayan insanlar kötü kokuları ile başka insanları rahatsız edebilirler ve bu da kul hakkı demektir. Çünkü kimse pis biri ile aynı ortamda çalışmak, yemek yemek  istemez. Y ada pis ve kokan insanlarla bırakın aynı iş ortamında çalışmayı otobüste bile  yan yana bile gelmek istemeyiz. Çünkü onlar temizliğine dikkat etmediği için mide bulandırır ve başka insanlara da zarar verebilirler.

 

 Ayrıca salgın hastalıklar olduğu zaman  kişi daha da dikkatli olmalı, maskesini takmalı, kişisel bakım ve temizliğine daha çok dikkat etmelidir. Çünkü sizde olan bir hastalık başka insana bulaşınca bunun suçlusu bakımını yapmayan kimsenin olur. Bu da kul hakkına girmek ve başka insanların sağlığı ile oynamak olur. İnsan sosyal bir varlık olduğu için başkaları ile iletişim kurma halindedir. Her gün sabah kalkıp işe gidiyoruz, orada iş arkadaşlarımız oluyor ve onlarla iletişim halinde oluyoruz. Akşam eve geldiğimizde ailemiz ile oluyoruz. Misafirliğe gittiğimizde arkadaşlarımızla oluyoruz. İşte tüm bu durumda dikkat etmemiz gereken en önemli şey temizliktir. Onun ellerimizi yıkamalı, dişlerimizi fırçalamalıyız. Her gün yapamasak da haftada en az iki üç kere duş almalıyız ki başka insanları bizden tiksinmesin ve biz de kendimizden tiksinmeyelim.

 

Kişinin kişisel bakım ve temizliğini yapması kendisine olan sevgisi ve saygısı ile ilgili bir durumdur da . Temiz olan insan hem bedenen, hem de ruhen sağlıklı olur. Kendine güvenir. Temiz ve bakımlı olmak, güzel kıyafetler giymek kişinin toplum içinde kendini daha iyi hissetmesini sağlar. Tüm bunlar için kişisel bakım ve temizlik şarttır ve olmazsa olmazlardandır. Kimse kendisinden tiksinilmesini istemiyorsa temiz olmalı, temiz kokmalı ve yine söylüyorum ki kul hakkına girilmemelidir.

İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakınmak İlkesini Açıklayınız. (“Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker")

 

İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakınmak İlkesini Açıklayınız. (“Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker")

 

Yüce Allah bizleri bu dünyada imtihan etmek için yaratmış ve bunun için de bize akıl vermiştir. Bu aklı iyilik yolunda, doğruluk yolunda kullanmak ise Müslüman olan kişiye yakışan önemli bir erdemdir. Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim en önemli amaçlarından biri de Allah’a ve kullarına karşı vazifesinin bilinci ile davranan insanları yetiştirmek ve bunlardan oluşacak bir toplumun kurulmasını  gerçekleştirmektir. İyiliği emretmek kötülükten sakındırmak peygamberlerin temel görevidir.  Alemlere rahmet olarak gönderilmiş  Hz Muhammed iyilikten yana olmuş, kötülükten toplumu sakındırmaya çalışmıştır. Bizler de onun yolundan gitmeli, onu örnek almalıyız.

 

Toplumsal yaşamın  kaçınılmaz gereklerinden biri de iyiliği emredip kötülükten sakınmaktır. İyiliğe, doğruluğa ve yararlı olan şeylere çağırmak, toplumun yararına, insanların iyiliğine olan şeyleri tavsiye etmek doğru olan ve güzel olan davranışlardır.  Toplumun zararına olan şeyleri yasaklamak ve toplumun bütünlüğünü bozmamak, ayrılık çıkarmamak gibi önemli işler kötü işlerden sakınmak ile ilgilidir. İnsan olarak iyilik peşinde koşmalıyız. Toplum ahlakını bozacak hal ve hareketlerden kaçınmalıyız. Her ne kadar günümüzde aile yapısı bozulmaya başlanmışsa da, toplum ahlakında büyük yıkımlar başlamışsa da yine buna çare bulabiliri. Yeter ki aklımızı kullanalım ve kendimize gelelim. Güzel ahlaklı, erdemli, dürüst ve güvenilir insanlar olalım. İslam ahlakını hakkı ile yaşama ve yaşatmaya devam edelim. Ancak böyle toplum olarak eski günlerimize dönebiliriz.

 

Kötülükten sakınalım. Kötülüklerimiz ile örnek olmayalım çevremizdeki insanlara. Güzel ahlakımız ile örnek olalım. Güzel ahlakı yaşatalım ve bunun için de Hz Muhammed’in yaşamını kendimize rol model olarak alalım.  İyiliği emretmek kötülükten sakındırmak, ilahi emir ve yasakların insanlara iletilmesi Müslümanların  en önde gelen dini görevlerden birisidir. Yüce Allah, bu görevin yerine getirilmesini, Müslümanlara farz kılmış ve onları, bundan sorumlu tutmuştur.  “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten men eden bir topluluk bulunsun, işte kurtuluşa erenler onlardır”. İşte bunun için de “emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker" Yani iyiliği emredip kötülükten sakınmak gerekir. Güzel ahlaklı insanlar olmalıyız. Dürüst ve güvenilir olmalıyız. Kötü ve ahlaki olmayan ortamlarda bulunmamalıyız ve kötü yola düşen kimseleri uyarmalıyız. Bu konuda toplum olarak duyarlı insanlar olmalıyız ve İslam ahlakının yok olmaması için elimizden gelen  her türlü fedakarlığı yapmalıyız.

Güven Duygusunun Oluşturulmasında, Sözünde Durma ve Emanete Sahip Çıkmanın Gerekliliği Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Güven Duygusunun Oluşturulmasında, Sözünde Durma ve  Emanete Sahip Çıkmanın Gerekliliği Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Hayatta ne olursa olsun insanlara hemen güvenmek akıllıca bir şey değildir.  Çabuk güvenen kimseler  en ufak bir olumsuz olayda da çabuk yıkılıverirler. Bunun için hemen güvenmemek gerekir. Çünkü güven yıllar alan bir şeydir Belki ilk tanıştığınız bir insan çok güvenilir bir insan olabilir ama bunu da zaman içinde öğrenirsiniz. Ya da yıllardır güvenebileceğim arkadaşım, dostum dediğiniz kişi sizin en zor anınızda sizi yalnız bırakan ve en büyük kötülüğü size yapan ve sizi hayal kırıklığına uğratan kişiler olabilir. Güven duygusunun oluşturulmasında en büyük etken verilen sözü yerine getirip getirmemekle ilgili bir durumdur.

 

Yani sorumluluğunu aldığın, sözünü verdiğin bir işi yapman ve insanları hayal kırklığına uğratmamandır güven. Sana verilen emanete sahip çıkman ve ona hıyanet etmemendir. Güvenilirliği ile tanınan en büyük insan sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa'dır. Çünkü düşmanları bile onun ne kadar güvenilir biri olduğunu söylemiştir. İslam   öncesi dönemde Kâbe hasar görmüş ve yeniden yapılmıştır. Bu inşaat sırasında Hacer-ü'l Esved'in kimin tarafından yerine yerleştirileceği ve bu onurun kime ait olacağı kabileler arasında paylaşılamayan bir onur konusu olmuş ve bu sorun  Hz Muhammed’in  hakemliği ile çözülmüştür. Çünkü ona olan güven tamdı. Çünkü Muhammedü'l Emin yani güvenilir, el emin insandı.

 bunda dair çok da örnek vardır.  Sözünde duran insanlara her zaman güvenilir ve o insanlara karşı saygılı olunur. Toplum içinde böyle insanlar elle gösterilir ve böyle kimseler ile muhabbet edilmek istenir. Çünkü bunlar sözünün eri olan, yiğit ve dürüst kimselerdir. Güvenilir insanlar kendilerine özsaygısı olan, yüreğinde merhamet duygusu olan, empati kurma becerisine sahip olan kimselerdir. Böyle olunduğu zaman Allah katında da değerli oluruz ve  sevap kazanırız. İnsanlar da bize her zaman güvenmeye devam eder.

 

Peygamber Efendimizin de güven ile ilgili şu sözleri çok önemlidir: “Hıyanet ile emanet bir arada olmaz.”  "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. der Hz Muhammed. Yani güvenilir insan olmanın önemini anlatmıştır burada. İyi insan olmak için, vicdani rahat kimse olmak için verilen emanetlere sahip çıkmalıyız. İnsanları haya kırıklığına uğratmamalıyız. Yetim ve öksüzlerin hakkını yememeliyiz, onlara verilen şeyleri kendi malımız gibi kullanmamalıyız,  ve bizim olmayan şeylere el uzatmamalıyız.

Aile İçi İlişkilerde Sevgi ve Saygının Önemi Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Aile İçi İlişkilerde Sevgi ve Saygının Önemi Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Birbirlerine kan bağı, yasal ve duygusal bağlarla bağlı kişilerden oluşan en küçük toplumsal birime aile denir. Aile bir toplumun temelidir. Temel kökten sarsılırsa toplum da parçalanmaya ve dağılmaya başlar. Özellikle Türk toplumunda aile çok köklü bir geçmişe sahiptir Aile olmak, arasında sevgi bağı, saygı bağının olması bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Aile bozulursa, aile içinde sevgi ve saygı olmazsa bu kısa zamanda topluma yayılır. İşte bunun olmaması için ailenin güçlü olması, sağlam durması gerekir. Burada en büyük görev ise iaile bireylerine özellikle de çocukların örnek aldığı anne ve babaya düşer. Anne ve baba çocuklara her açıdan örnek olmalıdır. Bu örnek sadece sözle değil aynı zamanda davranış biçimi ile de olmalıdır. Sevgi ve saygı olursa, ilgi olursa ailede huzur ve mutluluk olur.

 

Sevginin, saygının olmadığı sürekli şiddetin olduğu ailelerde yetişen çocuklarda ileride aile kurduğunda şiddete başvuracak ve zorbalık yapacaktır. Anne ve babalar eğer ki iyi bir model olmuyorsa dünyaya çocuk getirmemelidir. Çünkü doğan her çocuğun iyi bir ailede yetişmeye hakkı vardır. Her çocuk çocukluğunu mutlu bir ailede yaşamalıdır. Belki her ailenin maddi durumu iyi olmayabilir ama çocuğuna sevgi vermek, eşine ilgi göstermek çok zor bir şey değildir. İnsanın her şeyden önce sevgiye gereksinimi vardır. Tolstoy’un bir sözü vardır: “ Bütün mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz ailelerin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” İşte buradaki mutsuzluğunun nedeni sevgi ve saygı eksikliğinden kaynaklanır. Baba anneye saygılı olmalı, bağırmamalıdır. Anne aynı şekilde davranmalıdır. Aile içinde ilgi hiç eksik olmamalıdır. Birlikte yemek yenmeli, birlikte çay sohbetleri yapılmalı ve herkes gün içinde neler yaptığını aile sofrasında konuşmalıdır. Kimin sorunu varsa o dinlenmeli ve o bireyin sorununa sevgi  ile çözüm bulunmaya çalışılmalıdır. Aile içindeki herkes sorumluluklarını yerine getirmelidir.

 

Çocuklara davranış konusunda anne ve baba tutarlı olmalıdır. Tüm bunlar olduğu zaman aileler de mutlu olur  ve  aile içindeki bireyler ileride ayrı yerlere gittikleri zaman yani evlendikleri zaman, bir işe başladıkları zaman başka insanlardan sevgi dilenmek zorunda kalmazlar ve kendilerine olan güveni tam olur, kendilerini severler ve kendilerine saygılı olurlar. Yeri geldiği zaman hayır demesini bilirler ve sürekli başkaları için aşırı fedakarlıklarda bulunarak kendilerini başkaları için heba etmezler. Sevgi ve saygı görmeyen çocuklar ileride  ya şiddet meyillisi çocukla oluyorlar. Ya da herkesin her dediğine evet diyen, sevileyim diye her türlü iyiliği hak etmeyenlere bile yapan zavallı kimseler oluyor. İşte bunun için ailede sevgi verilmelidir çocuğa ki ileri ki yaşamında daha güçlü olsun ve daha başarılı olsun.

Sorumlu Davranmanın İnsan İlişkileri Açısından Önemi Nedir?

 

Sorumlu Davranmanın İnsan İlişkileri Açısından Önemi Nedir?


İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli fark akıldır. Aklını kullanan insan bu dünyaya geliş amacının da ne olduğunu bilir ve onun için de sorumluluklarını yerine getirir. Sorumluluklarını yerine getiren kimse aynı zamanda planlı ve programlı olan, disiplinli bir yaşamı tercih eden, çalışkan, üretken ve başarılı bir kimsedir. İnsan sorumluluklarını yerine getirdiği zaman ilk olarak vicdani olarak kendini rahat hisseder ve mutlu olur. Böylece işleri yolunda gider. Sorumlu olduğu işleri yapan insan başka insanların da sevgisini kazanır ve böyle kimselere saygı  ve güven artar. 


Özellikle insan ilişkilerinde üzerimize düşen görevler olduğu zaman bunları zamanında yapmalıyız. Sorumlu davrandığımız zaman insanlar ile olan iletişimimiz daha güçlü olur ve arada sevgi, saygı bağları da oluşur. Anne ya da babaysak evlatlarımıza, eşimize aile büyüklerimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. İş yerinde iş arkadaşlarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Bencil olmamalıyız. Empati kurma becerisine sahip olarak sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmalıyız. Sorumluluğunu yerine getiren insanlar her zaman aranan kimseler olur. İnsanlar sorumluluk sahibi kimseler ile çalışmak, onlara görev vermek isterler. Çünkü böyle kimseler güvenilir ve ve emeğinin hakkını veren kimselerdir. Sorumluluk ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir:

“İnsan, yaşadığı sorunlardan dolayı çevresini suçlamaktan vazgeçmeli, dinsel ve ahlaki değerler çerçevesinde irade gücünü ve sorumluluk duygusunu artırmak için çalışmalıdır." der Albert Schweitzer.       

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Anne kuş yakın zamanda doğum yapmıştı. İki tane yavru kuş dünyaya getirmişti. Onlara yiyecek bulmak için ormana çıkmıştı. Yavru kuşlar ağaçtaki yuvalarında rahatça uyuyorlar, sıcacık yuvalarında annelerini bekliyorlardı. Anne kuşun iki tane yavrusu vardı. Baba kuş çok önceleri hayatını kaybetmişti. Yavru kuşlar aralarında konuşmaya başladılar.

 

Annem de geç kaldı nerede kaldı acaba dediler. O sırada annelerinin sesi geldi. Geldim işte canım yavrularım endişe etmeyin, buradayım dedi. Anneleri ağzında getirdiği  yiyecekleri hemen yavrularına yedirdi ve onların karnını doyurdu. Karnı doyan yavru kuşlar hemen uykuya daldı. Anne kuş da tam uykuya dalacaktı ki dışarıdan bir hışırtı sesi geldi. Anne kuş ve yavrularının yuvası tehlike altındaydı. Kim yuvaya doğru geliyordu. Anne kuş hemen yuvanın delikli yerinden gelen canlının kim olduğunu anladı. Yavru kuşların kokusunu alan kocaman bir yılan yuvayı dağıtmaya geliyordu. Anne kuş bir şeyler yapmalıydı. Yoksa yavruları ve kendi ölebilirdi.

 

 Yanlarına yaklaşan yılan çok zehirli bir yılandı. Yılan tam yuvaya doğru yaklaşmışken anne kuş  hemen yavrularını yuvadan çıkardı ve onları  ağzında tutarak göklere süzüldü. Yılan onlara bir şey yapamadı. Umduğunu bulamayan yılan hızlı bir şekilde kendi yuvasına gitti.  Ne yazık ki anne ve yavrularını yiyememişti. Bunun için çok öfkelenmişti. Anne ve yavru kuşları ise kurtuldukları için mutlu oldular. . Anne kuş kendilerine daha güvenli bir yer buldular ve orada mutlu bir aile olarak yaşamaya devam ettiler.  Bu kötü anıdan sonra anne kuş bir daha tehlikeli yerlere yakın yere yuva yapmadı.

Ceket, Kalem, Uzaylı, Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ceket, Kalem, Uzaylı,  Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Hava kararmak üzereydi. Okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum ki bir anda dışarıda elektrikler kesildi ve her yer kapkaranlık oldu. Gökyüzünden bir ses geldi. Sanki hoparlörden çıkan bir sesti. Alın şu çocuğu hemen kendi gezegenimize götüreceğiz dediler. Çok korkmaya başlamıştım. Titremeye başladım ve hemen kaçmaya başladım ama tuhaf giyimli yaratıklar beni yakaladı ve gökyüzüne çıkardılar. Oradan da kendilerinin yaşadığı gezegene götürdüler. Siz kimsiniz, ne istiyorsunuz, rahat bırakın beni diye bağırdım ama kimse beni duymuyordu. Biz uzaylılarız Mete , korkmana gerek yok dedi ama Uzaylıca konuşuyordu ve ne garip ki ben de onların dilinden anlıyordum. Uzaylılar üzerimdeki ceketi çıkardılar ve bana kendi giydikleri o tuhaf kıyafetlerden giydirdiler.

 

 Ben burada olmak istemiyordum. Tamam uzayı merak ediyordum, uzaylıları merak ediyordum ama ben kendi ailemi istiyordum, evimize dönmek istiyordum. Lütfen bırakın diye yalvarmaya başladım. Hayır artık bizimle kalacaksın diye tok bir ses duydum. Sen artık bizim oldun çocuk dedi. Kendimi çepeçevre kuşatılmış hissediyordum. Özgürlüğüm elimden alınmıştı, arkadaşlarımı görmeyecektim, okulumu, ailemi istiyordum. Aman Allah'ım neler oluyordu böyle. Ben dünyaya dönmek istiyorum. Siz de kendi dünyanızda kalın dedim ve kaçmaya başladım ama kaçamıyordum. Boşlukta duruyordum ve bir tuhaf oluyordum. Başım döndü, midem bulandı ve gücümün yettiğince bağırmaya başladım.

 

 O sırada terler içinde kalmıştım. Babamın ne oluyor Mete yavrum uyan, rüya demesi ile uyandım ve o bee rüyaymış dedim. Yatağımın kenarında kalemim ve defterim duruyordu. Bugün fen bilgisi dersinde uzay ile ilgili konuları görmüştüm ve ondan etkilendiğim için bu rüyayı görmüştüm. Zor bir geceydi ama ailemin yanındaydım. İyi ki de rüyaymış dedim ve rahat bir nefes aldım.

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye


İstanbul’da ormana yakın bir semtte oturuyorduk. Büyük babam bu hafta sonu ormana gitmeye ne dersin Melisa dediğinde Allah derim büyük babacığım dedim. Çünkü ormana gitmeyi, orada doğa ile iç içe olmayı, kitap okumayı, yürüyüş yapmayı ve orman meyveleri yemeyi çok seviyordum. Hafta sonu geldi ve dedemin küçük kamyoneti ile ormana vardık. Orman yemyeşildi.


 İstanbul Belediye’sinin bu yıl diktirdiği küçük çam ağaçları harika görünüyordu. Hemen yere getirdiğimiz kilimi serdik. Dedem de o arada bana bakkaldan aldığı bisküvi, çikolata ve kuruyemişlerin paketini açmaya başladı. Dedemin yanına yaklaştım ve ona dayanarak kitap okumaya başladım. Daha sonra dedemin getirdiği şeylerden yemeye başladık. Hem yedik, hem sohbet ettik. Dedem biraz orman meyveleri bulalım dedi. Ben de olur dedim. Birlikte ormanın yukarı tepelerine çıktık ve o sırada şiddetli bir yağmur başladı. Bir aynadan şimşek çakıyor bir yandan fırtına bizi çok korkutmuştu. Hemen dedeme sarıldım. Dedem korkma kızım dedi. 


Ceketini çıkarıp bana verdi. Hemen kamyonetimizin içine girdik ve yağmurun durmasını bekledik. Yarım saat sonra duran yağmur sonrası rahatlamıştık. Kamyonetten dışarı çıktık ve orman mis gibi kokuyordu. Toprak bir başka güzel kokmaya başlamıştı yağmur yağınca.  Biraz daha ormanda kaldık ve daha sonra kamyonete binip eve vardık. Harika bir gün geçmişti. Daha sonra yatağıma uzandım ve en iyi dostum olan kitaplarla baş başa kaldım.