Su Tasarrufu İle İlgili Kompozisyon

 Su Tasarrufu İle İlgili Kompozisyon


Canlıların yaşamı için hayati öneme sahip olan sularımız ne yazık ki küresel ısınma, sanayileşme sonucunda su kaynaklarının kirletilmesi, insanların doğanın ekolojik dengesi ile oynaması, bilinçsiz su kullanılması suların azalmasına sebep olmuştur. Birleşmiş Milletlerden alınan  bilgilere göre, küresel ısınma kaynaklı yağış azlığı, aşırı buharlaşma, hızlı tüketim ve kirlilik nedeniyle dünyadaki temiz su kaynakları tükenmeye devam etmektedir. Su kirliliği ve su yetersizliğinden dolayı dünyadaki canlıların yaşamı tehlike düşmüştür.

 

 Kirli su yüzünden, suların hiç olmamasından ötürü çok sayıda çocuk, genç, yetişkin hayatını kaybetmektedir. Suların kirletilmesi sadece insan yaşamını değil okyanuslarda, denizlerde, göllerde yaşayan canlıların yaşamını da kötü etkilemektedir. Temiz su kaynaklarının tükenmesini önlemek için su tasarrufu yapılmalıdır. Bunun için de yapılması gereken sorumlulukları şu şekilde sıralayabiliriz:  Musluklardan akıttığımız her damla suyun hesabını yapmalıyız ve bu konuda çocuklarımızı bilinçli olarak yetiştirmeli ve gerekmedikçe su kullanmamalıyız. Banyoda duş süresi kısa tutulmalı, bulaşıklar ve çamaşırlar makinede yıkanmalı, damlayan musluklar tamir ettirilmeli, küveti doldurmak yerine bir kovaya su koyup yıkanılmalı, su akıtırken daha az akış hızına sahip duş başlıkları ve musluklar kullanılmalı, diş fırçalarken musluklar şakır şakır akmamalı, büyük iş yerlerinde sular boş yere akıtılmamalı, devletin malı deniz yemeyen keriz mantığı ile devletin suyu gereksiz yere harcanmamalıdır. Bilinçli vatandaşlar yetiştirilmeli, su tasarrufu ile ilgili bilgilendirme toplantıları, haberleri yapılmalıdır. Sıcak su musluğu açıldığında suyun ısınmasını beklerken akıtılan suyun boşa akmaması için kova doldurulup bu su gereken farklı yerlerde kullanılmalıdır.

 

 Ruhsatsız açılan su kuyuları denetlenmelidir. Fabrikaların atıkları için arıtma tesislerini aktif bir şekilde çalıştırılmalıdır. Deniz, baraj ve göl ve sulama göletlerinin yakınlarına fabrika ve hayvancılık ile ilgili tesisler kurulmamalıdır. Doğaya saygılı olan, çevre bilinci olan çocuklar yetiştirilmeli ve doğa dostu insanlar olmalıyız. "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz" şeklinde hareket ederek sularımız yok yere heba edip kendi kötü sonumuzu kendi elimizle hazırlamamalıyız. İstersek hep birlikte bu işin üstesinden gelir ve gelecek nesillere güzel yarınlar bırakabiliriz. Yeter ki sularımızı tasarruf edelim, doğamızın bize sunduğu mucizeleri hunharca kullanmayalım.

 

 

“Son Ada” Kitabı İle İlgili Test Soruları

 “Son Ada”  Kitabı İle  İlgili Test Soruları

 

1)  Adada ilk başlarda kaç aile yaşamaktaydı?

a) 25

B) 37

C) 40

D) 45

 

2) Adaya ilk gelenlerin yaptığı en akıllı iş nedir?

A) Adanın temel sakinleri olan martıları ürkütmemek

B) Adadaki tilkilere göz açtırmamak

C) Adaya büyük bir otel yaptırmak

D) Adaya büyük bir spor salonu yaptırmak

 

3) Adanın gerçek sahibi kaç numaralı evdi?

A) 1

B) 2

C) 3

D) 4

 

4) Adadaki uyum ne zaman bozulmuştur?

A) İnsanların farklı siyasi görüşlerini tartışması ile

B) Adaya gelen  birinin adanın düzenini bozması ile

C) Adaya  turistlerin gelmesi ile

D) Adaya ev sahiplerinin çocukları gelince

 

5) Olayları anlatan kişinin sevdiği kadının adı nedir?

A) Münevver

B) Rukiye

C) Suna

D) Lara

 

6) Aşağıdakilerden hangisi adadaki yüzme yerlerinden biri değildir?

 

A) Lara

B) Mor Su

C) Durgun Su

D) Derin Su

 

7) Olayları anlatan kişi adaya gelen başkanı hangi hayvana benzetmektedir?

A) Timsah

B) Köpekbalığı

C) Yılan

D) Tilki

 

8) Başkan toplantıda komiteye neyi önermiştir?

A) Leyleklerin yok edilmesini

B) Martıların yok edilmesini

C) Köpeklerin yok edilmesini

D) Tavukların yok edilmesini



 

9) “Siz hiç av partisi görmediniz mi? Tüfekle hepsini avlayacağız, yumurtaları da kıracağız. Anlayacağınız bir çeşit av şöleni.” şeklindeki bu cani konuşmayı yapan kişi kimdir?

A) Başkan

B) Başkan yardımcısı

 C) 1Numaralı ev

D) 19 Numaralı ev

 

10)  Adadakiler geçimini ne ile sağlamaktadır?

A) Ceviz

B) Zeytin

C)Çam fıstığı

D) Avakado

 

11) Bakkalın engelli oğlunu döven ve zavallı çocuğu perişan edenler kimdir?

A) Yazar

B) Başkan ve adamları

C) Bakkalın kendisi

D) 1 numaralı ev

 

12)  Yasak tanımaz rüzgar

Zincir vurulamaz martıya

 Bir de insan kalbine .

 Alkesandr Puşkin’in  yukarıdaki şiirini  şiirini başkana kim okumuştur?

A) Başkanın eşi

B) Başkanın torunu

C) Olayları anlatan adamın sevdiği kadın

D) Bakkal çocuk

 

13) “Zaten bir yerde kötülük varsa oradaki herkes biraz suçludur.” sözünü kitapta anlatılan kişilerden hangisi söylemiştir?

A) Olayları anlatan kişinin arkadaşı olan yazar

B) Olayları anlatan kişinin kuzeni

C) Olayları anlatan kişinin babası

D) Başkan


 

14) Aşağıdakilerden hangisi martıların önemli özelliği nedir?

A) Çok akıllı ve örgütlenebilen bir türdür.

B) Yumurtaları vardır.

C)Uçarlar

D) Kendisine dokunmayan insanlara bile zarar verirler.

 

15) Hangi hayvan üzerine hiç türkü yazılmamıştır?

A) Leylek

B) Keklik

C) Anka kuşu

D) Martı

 

16) Martıların hışımına uğrayan ve martılar tarafından öldürülen kişinin mesleği nedir?

A) Öğretmen

B) Doktor

C) Marangoz

D) Yazar

 

17)  Kimlerle baş edilemez?

A) Ahmak insanlarla

B) Eleştiren insanlarla

C) Sorgulayan insanlarla

D) Empati kuran insanlarla

 

18) Martı yumurtalarını kurtarmaya çalışan ve iki tane yumurtadan yeni çıkmış martıların uçmasını sağlayan , iyi yürekli kişi kimdir?

A) Bakkalın masum çocuğu

B) Yazarın eşi

C) Başkanın torunu

D) Başkanın karısı

 

 

19)Martıların öldürülmeye başlanması, ormanlara tilkiler getirtilip tilkilerin martı yumurtalarını yok etmesi sonucunda adada ne olmuştur?

A) Evleri kızıl yeşil alacalı yılanlar basmaya başlamıştır.

B) Doğanın ekolojik dengesi sağlanmıştır.

C) Doğaya fayda sağlayan yeni türler ortaya çıkmıştır.

D) Doğa günden güne daha da güzel bir görünüme sahip olmuştur.

 

20)  Tek başlarına avlanarak yaşarlarmış. Sinsi bir karakterleri varmış. Günde bir kilo kadar yemek yerlermiş. Yedikleri şeyler ise küçük hayvanlar, yumurtalar hatta böğürtlenler ve çileklermiş. Çük ürerlermiş ve  bir sürü yavruları olurmuş.

Yukarıda hangi hayvandan bahsedilmiştir?

A) Martı

B) Karga

C) Leylek

D) Tilki


 

21)  Başkan ve bakkalın çocuğu nasıl ölmüşlerdir?

A) İkisi de araba ile giderken denize düşmüştür.

B) İkisi de siyanürden zehirlenmiştir.

C) Bakkalın çocuğu başkanın üzerine atlayıp her ikisi de yardan düşerek parçalanarak  ölmüştür.

D) İkisi de martılar tarafından parçalara  ayrılarak öldürülmüştür.

 

22) Olayları anlatan kişinin yazar olarak nitelediği arkadaşı neden adaya gelmiştir?

A) Siyasi suçu olduğu için

B) Ailesini trafik kazasında kaybettiği için

C) Daha rahat bir yaşam sürmek için

D) Sevdiği kadını bir daha görmemek için

 

23) Aşağıdakilerden hangisi adada yaşanan olaylardan biri değildir?

A) Ormanlarında yangın çıkarılmış.

B) Siyanür ile hayvanlar zehirlenerek ölmeye başlamış

C) Doğanın ekolojik dengesi ile oynanarak doğa mahvedilmeye çalışılmış.

D) Başka sayesinde doğa daha cennet bir yer haline gelmiş.

 

24) “Daha o ağaçlar kesildiği, bakkalın masum oğlu dövüldüğü zaman ses çıkarmalı ve başkaldırmalıydık.” diyen kişi kimdir?

A) 1 numaralı ev sahibi

B) Olayları anlatan kişi

C) 2 Numaralı ev sahibi

D) Lara

 

25) Son Ada adlı kitabın yazarı kimdir?

A) Elif Şafak

B) Aslı Şafak

C) Mümin Sekman

D) Ömer Zülfü Livaneli

 

26) Romandan ne çıkarabiliriz?

A) Birlikteliğin güzel duygu olduğunu

B) Hayvanları yok etmek gerektiğini

C) Bir yurdu yok eden kişilerin küçük bir adayı da yok etmesinin doğal olduğunu

D) Zalimlerin her zaman kazanacağını

 

 Cevaplar:

1. c   2. a  3. a  4. b  5. d  6. c  7. b  8. B  9. a  10. c 11. b   12. c   13. a   14. a   15. d   16. c   17. a   18. a  19. a   20. d  21. c  22. a  23. d  24. b  25.d  26.c 

 

“Su Uyur Düşman Uyumaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “Su Uyur Düşman Uyumaz.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon


 

Su durmadan akmaya devam ediyorsa halk dilinde su uyuyor denilir. Su ses çıkarmadan sürekli akmaya devam eder ve suya bile uyuyor gözü ile bakılır. Oysa düşman olan kimse ses çıkarmadan da sinsi bir şekilde düşmanlığını yapmaya devam eder. İyi niyetli olan kişi onun bir şey yapmayacağını zanneder. Oysa düşman hiçbir zaman iyilik düşünmez ve size kötülük yapacağı uygun zamanı bulur ve o zaman harekete geçerek kötülüklerine yapmaya başlar ve bunu yaparken de büyük zevk alır. Bundan dolayı düşmanlarımıza karşı gözümüz açık olmalıdır.


 O düşmanın nerede, nasıl, ne şekilde  bize saldıracağını kestiremeyiz. Düşman hiçbir zaman uyumaz ve yeni planlar kurmaya ve o planları uygulamaya geçerek hayatınız mahvetmek içi elinden gelen her türlü zorbalığı yapmaya devam eder. İşte bunlardan dolayı düşmanı olan kimseler her zaman tetikte olmalıdır. O düşmanın yalanlarına, samimiyetsizliklerine inanmamalıdır. Düşmanlarımız olduğu zaman her şeyimizi herkese de söylememeliyiz. Çünkü o söylediğimiz kişiler de düşmanla iş birliği yaparak bizi içten içe yok etmeye çalışırlar ve kuyumuzu kazarlar. Bundan dolayı her zaman akıllı olmalıyız, düşmanın uyumadığının farkında olmalıyız ve kendimizi güven içinde bir yerde bulundurmalıyız ve o kötü düşmana karşı sevdiklerimizi, yakınlarımız da korumalıyız.


Çünkü düşman düşmanlığını her aman yapmaya devam edecek ve amacına ulaşana kadar uyumayacak sadece bekleme halinde olacak ve daha sonra saldırıya geçecektir. İşte bunun için de atalarımız “Su uyur, düşman uyumaz.” demiştir.

“Sarı Öküzü Vermeyecektin.” Sözünün Hikayesi

 “Sarı Öküzü Vermeyecektin.”  Sözünün Hikayesi


Ormanların  birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. O ormanlarda  yaşayan öküzlere göz koyan aslanlar varmış. Bu aslanların gözü de bu öküz sürüsündeymiş.  Öküzler bir araya geldiği zaman dayanışma içinde olurlar ve aslanlar da bu durumda onlara saldıramazmış.  Bu durumu düşünen aslanlar kendi aralarında toplanıp neler yapabiliriz diye düşünmeye başlamışlar ve bir çare düşünmüşler. Orada bulunan topal aslanlardan biri yanına birkaç aslanı da alarak beyaz bayrak çekmiş ve  öküz sürüsünün olduğu yere yaklaşmış.


Aslan onların yanına giderek tatlı bir dille  şunları söylemiş:


Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyoruz hatalıyız, bugüne kadar sizlere hep zarar verdik ama inan ki bu verdiğimiz zararların hiçbirini isteyerek yapmadık.  Tüm suç hep o “ Sarı Öküzde.”  O öküzün rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor ve aklımızı başımızdan alıyor demiş aslan.  Bu durumda biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizinle bir sorunumuz yok aslında demiş. Aslan konuşmasına devam ederek şunu demiş:  “Saygıdeğer öküzler siz bize o sarı öküzü verin, biz de sizi rahat bırakalım, kurtulun.”  demiş. Böylece barış içinde oluruz ve barış içinde yaşamaya devam ederiz demiş topal aslan.


“Boz Öküz” ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, zavallı  “Sarı Öküzü”  vermişler aslanlara.  Yalnız “Benekli Öküz” karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış, kimse onu dinlememiş. Sarız Öküz verildikten sonra aslanların isteği hiç biter mi?  Elbette bitmemiş. Aslanlar bu defa da öküzlerden “Uzun Kuyruk” adlı öküzü istemişler. Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor.  Onun kuyruğu bizi bizden alıyor demişler. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim.


Öküzler bu kez “Uzun Kuyruk'u”  vermek zorunda kalmışlar.

Bu olay sürekli tekrarlanmış, sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar pişkin bir şekilde arsızlaşmaya devam etmiş . Aslan sürüsü artık tatlı dile ya da bahaneye başvurmadan şunu söylemeye başlamışlar:  “Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız.” demeye başlamışlar. Çünkü öküzlerin sayısı azalmış ve kendini savunacak, dayanışma içinde olacak öküzler tek tek aslanlara yem olmuş.

“Boz Öküz”  ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.


“Boz Öküz”, “Benekli Öküzün”  sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli 'Biz' demiş, 'Sarı Öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı. Bu hikayeden çıkarılacak ders şudur: Öküzler,  aslanlar ilk olarak Sarı Öküzü istediklerinde birlik ve dayanışma içinde olup o Sarı Öküzü vermeyeceklerdi.. Taviz tavizi doğurdu ve aslanlar sürekli istemeye ve öküz sürüsünü yok etmeye başladılar. İşte bundan dolayı ilk başta verilmeyecek taviz. Yoksa insanların istediği hiçbir zaman bitmez ve sizi gücünüz tükenene kadar tüketmeye ve kullanmaya devam ederler. 


Çıkarları doğrultusunda sizi sömüren insanlar sonra size zarar vermeye başlarlar ve o zamanda artık iş işten geçmiştir ve eski gücünüz, kariyeriniz kalmamıştır. Bu da insanlara yol gösterecek güzel bir kıssadan hisse örneğidir. Yani en başta vermeyecektin ilk tavizi, en başta hayır demesini bilecektin kimse sana zarar vermesin ki birlik içinde yaşamaya devam edesin.

 

Aşağıda Cümlelerin Karşısına Uygun Anlam Özelliklerini Yazınız.

 Aşağıda Cümlelerin Karşısına Uygun Anlam Özelliklerini Yazınız.


 

Öğretmenimiz nerede kaldı acaba? : Endişe (kaygı)

Kim dinler senin gibi birini: Küçümseme

Bu sınıfı Suna Hanım idare etmektedir: Kesinlik

Ayşe,  bu sınavda ikinci olacak: Ön yargı

Herkesin dediğine göre kararlarını değiştirmeye devam edersen bir yere varamazsın: Eleştiri

Sanırım yarın kar yağacak: İhtimal (olasılık)

O çocuğu o halde görünce içim karardı, moralim alt üst oldu: Üzüntü

Bir anca çalışmaya başla derim: Öneri

Bu evi her gün ben mi temizleyeceğim:  Yakınma

Bu adam değişmez:  Ön yargı

Bu kocaman evde sadece karı ve koca mı yaşıyor?:  Azımsama

Yaşasın, babamı görmeye gideceğiz!: Sevinç

Tut ki bu işi alanında uzman olan birine  yaptırdınız:  Varsayım

Ya o kızla gidersin ya da evine dönersin: Uyarı



Diyelim ki sınavı kazandın  eve gidince ilk olarak ne yaparsın?  Varsayım

Güya çok çalışıp borcunu zamanında verecekmiş:  Küçümseme

Sana on bin lira para verdiğimi farz et:  Varsayım

Annem benimle yeterince ilgilenmiyor:  Yakınma

Gelecek hafta başlayacak olan sınavlar beni korkutuyor:  Endişe

Gideli iki gün oldu ama şimdiden gözümde tütmeye başladı:  Özlem

Sadece deneme sınavında birinci olana kitap hediye edilecek:  Kesinlik

Çok Zeki ama o zekasını gereksiz işlerde kullanıyor: Yakınma



Eminim yeni girdiği işten de kaçmanın yolunu bulacak:  Ön yargı

Ah, nerede o ski insan ilişkileri?: Özlem

Sana söylediğim bu konuşmanın  aramızda kalacağını düşünüyorum: Beklenti.

Keşke ona o kadar laf saymasaydım: Pişmanlık

Demek benden gizli yemekler yediniz: Sitem

Zavallı kadın kızının gitmesine çok ağlıyordu: Acıma

Yazar kitabında sadece bir dil kullanmış: Değerlendirme

Yedi yaşınasın değil mi? Onaylatma

 

 

 

 

Satın Alınan Oyuncağın Mı Yoksa Emek Verilerek Yapılan Oyuncağın Mı Daha Değerli Olduğunu Düşünüyorsunuz? Neden?

Satın Alınan Oyuncağın Mı  Yoksa Emek Verilerek Yapılan Oyuncağın Mı Daha Değerli Olduğunu Düşünüyorsunuz? Neden?


Çocukların en sevdiği nesneler oyuncaklardır. Oyuncaklar sayesinde çocuklar hem öğrenir, hem eğlenir. Böylece gün içinde sıkılmamış olur. Özellikle de çocukların zeka gelişimine katkı sağlayan oyuncaklar onların daha dikkatli olmalarını, algılarının daha iyi gelişmesini sağlar. Satın alınan oyuncak benim için hazırdan geldiği için kısa süreliğine bana mutluluk verir.  Benim  için değerli olan oyuncak emek verilerek yapılan oyuncaktır. Özellikle de babamla birlikte kendi küçük atölyemizde günlerdir uğraşarak küçük bir araba yaptık. 


O arabanın yapılması o kadar çok zor olmuştu ki her işi ile tek tek uğraşmak hem sabır gerektiren bir eylemdi hem de zevkliydi. Çünkü kendimiz yapıyorduk ve arabanın her bir parçasının nasıl yapıldığını, tekerlerinin nasıl takıldığını tek tek görmek ve arabaya dokunarak kendime ait bir şey yapmak müthiş bir duyguydu. İnsanın anılarının olduğu, emeğinin olduğu her şey daha değerlidir ve daha güzeldir. Mesela o minik arabayı yaparken babamla birlikte konuştuğumuz konuları hatırlıyorum, yanlış parçayı yanlış yere taktığımız zamanki gülüşlerimizi hatırlıyorum . Bunlar bile bana büyük mutluluk veriyor. Çünkü her şeyinde alın teri var, sabır ve kararlılık vardı. Üç gün sonunda yaptığımız minik arabamız şimdi vitrinde. Onu ömür boyu saklayacağım. Çünkü ben yaptım.


 Babamın da katkıları ile yaptım bu arabayı. Onun için satın alınandan her zaman daha değerli olacak. Satın alınan şeyi her zaman alabilirim ama kendi elimle yaptığım şeyin zevkini o satın alınan araba bana ne yazık ki veremez. O yüzden kendi yaptığım oyuncaklar daha değerlidir.


Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’nden Yola Çıkarak Eşitlik ve İnsan Hakları Konulu Konuşma Örneği

 Hz. Muhammed’in Veda Hutbesinden Yola Çıkarak Eşitlik ve İnsan Hakları Konulu Konuşma Örneği


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed insanlar arasında hiçbir ayrım olmadığını Veda Hutbesinde şu sözleri ile dile getirmiştir:

“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah tenli üzerinde, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.” demiştir.


Sevgili öğretmenim, kıymetli sınıf arkadaşlarım!

Bilindiği gibi Yüce Allah hepimizi topraktan yaratmıştır. Topraktan yaratılan biz insanlar yine toprağa gideceğiz. Onun için ölümlü olan şu dünyada kimsenin kimseden en ufak bir üstünlüğü yoktur. İnsanlar eşittir. Kibir ve şımarıklık insana yakışmayan tavırlardır. İnsanlar arasında ayrım yapmak kişinin kendi acizliğinin göstergesidir. Büyüklenmek, ırk yarımı yapmak, ten ayrımı yapmak insana yakışmayan kötü davranışlardır.

 

Sevgili arkadaşlar!

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa, alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan o  güzel insan her zaman  merhametten yana, insan haklarından yana olmuş, insanlar arasında ayrım yapılmaması gerektiğini vurgulamıştır. İnsan canlı ve ölümlü bir varlıktır. İnsanlar arasında ayrım yapmak, kendine göre guruplar oluşturup diğer insanları aşağılamak kişinin kendi küçüklüğünün göstergesidir. Tüm insanlar eşittir ve aynıdır. Asıl önemli olan ahlak olarak en üstün olanıdır. Güzel ahlaklı olan, güvenilir olan insanlar topluma örnek olan kimselerdir. İnsanlar arasında ırk ayrımı yapmak, dışlamak diğer insanların canını acıtmaya çalışmak günahtır ve İslam dinine de yakışmayan davranışlardır.


Sevgili dinleyiciler!

Özellikle  medeniyim, insan haklarına önem veriyorum deyip, eşitliği savunan kimi ülkeler ne yazık ki bu dedikleri ile çelişen ülkelerdir. Bu ülkelerde yıllarca siyahi kardeşlerimize yapılan ırk ayrımı onların kendilerini kötü hissetmelerine neden olmuştur. Mesela Almanya2da yapılan bir araştırmaya göre ülkede yaşayan siyah tenli insanlara günlük yaşam başta olmak üzere iş sahası, kiralık ev bulma gibi bir çok alanda  ırkçılık ve ayrımcılık yapıldığı ortaya konulmuştur. Özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin değişmeyen sorunudur ırkçılık. Sırf siyah tenli diye yakın zamanda Amerikan polisi tarafından boğazına basılarak öldürülen masum insanın vebalini kim verecek. Nerde eşitlik, nerde insan hakları diye soruyorum. Açıktan savunulamasa bile ABD toplumunun önemli bir kesiminin hala ayrımcı zihniyete ve yabancı düşmanlığı fikrine sahip olduğu ifade ediliyor. ABD'de son yıllarda özellikle siyahilere yönelik polis şiddetinin cezasız kalması da ırk ayrımcılığının örnekleri arasında gösteriliyor.


Siyahi zanlıları orantısız şiddet kullanarak vuran beyaz polislerin çoğu zaman mahkemeye bile çıkarılmadan aklanması ülke genelinde geniş kapsamlı protestolara ve şiddet olaylarına neden oluyor. Oysa bizim dinimiz ırkçılığı yasaklıyor ve Efendimiz bunun doğru olmadığını Veda Hutbesi2nde çok güzel bir şekilde ifade etmiştir. İnsanlar eşit olarak doğmuştur ve kimsenin sırf farklı bir tenden diye eziyet görmesi zalimlikten başka bir şey değildir. Her insan hürdür, eşittir. Irk ayrımcılığına dur demeliyiz ve ırk ayrımcılığı yapan bu ülkeleri kınamaya devam etmeliyiz. Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

 

Vefa, Cömertlik, Fedakarlık Konulu Atasözlerini Araştırınız.

 Vefa, Cömertlik, Fedakarlık Konulu Atasözlerini Araştırınız.


Vefalı olmak, cömert olmak, fedakar olmak iyi insanların, erdemli insanların özelliğidir. Bu güzel erdeme sahip insanlar aynı zamanda merhameti olan vicdanlı kimselerdir. Bu güzel değerlerden nasibini almamış kimseler henüz insan olma olgunluğuna ulaşmamıştır.

 

Vefa ile ilgili atasözleri sözler şunlardır:

“Elden vefa, zehirden şifa bekleme.”

“Eski dost düşman dost olmaz, yenisinden vefa gelmez.”

“Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur.”


Cömertlik İle İlgili atasözleri şunlardır:

“Dilenci bir olsa şekerle beslenir.”

“Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur.”

“Mürüvvetsiz adam, suyu çekilmiş değirmene benzer.”

“Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler.”

Cömertle nekesin (cimri) harcı birdir.”

"Veren eli herkes öper."


Fedakarlık ile ilgili atasözleri şunlardır:

Adamakla mal tükenmez.

Az veren candan, çok veren maldan.

Aşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez)

El için ağlayan gözden olur.

Hasta ol benim için, öleyim senin için

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.

Ada bana, adayım sana

Kaya uçmazsa dere olmaz.

Dut kurusu ile yâr sevilmez

Baba oğluna bir bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş

Hasta ol benim için, öleyim senin için

Her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur.

“Ağaç, Geçmişi Geleceğe Bağlar. Size Sabrı Öğretir. Beraber Yaşamanın, Faydalı Olmanın Zevkini Verir.’’ Sözü İle Kompozisyon

 “Ağaç, Geçmişi Geleceğe Bağlar. Size Sabrı Öğretir. Beraber Yaşamanın, Faydalı Olmanın Zevkini Verir.’’ Sözü İle Kompozisyon

 

İnsan olarak elimizden hiçbir şey gelmiyorsa en azından bir ağaç dikerek gelecek nesillere bir fidan, bir ağaç hediye etmiş oluruz. O ağaç zamanla büyür ve o ağacın gölgesinde çocuklar  serinler, oyuna ara verdiklerinde dinlenir, susuz kaldıklarında dalındaki meyvelerden koparıp onları zevkle yerler ve o ağacı diken kişiye rahmet okurlar. “Ağaç, geçmişi geleceğe bağlar. Size sabrı öğretir. Beraber yaşamanın,  faydalı olmanın zevkini verir.” der Marcel Prevast.

 

Ağaç geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür. Geçmişte o ağacı diken insanın alın teri, emeği, kararlığı, sabrı ve inancı vardır o ağaçta. O ağaç büyüyüp koca yetişkin bir ağaç olduğu zaman gelecek nesillerin yuvası olur, tabiat ananın koruyucusu, dengesi olur. O ağaç ya da ağaçlar sayesinde tabiatımız daha güzel bir görünüme kavuşur. Ağaç bize sabırlı olmayı öğretir. Bir ağacın önce tohum sonra fidan olması ve sonra koca bir ağaç olması için yılların geçmesi gerekir. Bu da büyük bir sabrın sonucunda gerçekleşir. Ağaç dikmek insanlığa katkı sağlamak, doğaya katkı sağlamak demektir. Büyük bir emek ve sabır sonucunda büyüyen ağaçlar ormanlara dönüşür ve ormanlar da yurdumuz olur. Ağaç bir vatanı vatan yapar. Onlar sayesinde yeşile gözümüz doyar, hava temizlenir ve karnımız doyar. O ağaç sayesinde doğanın doğal dengesi bozulmaz.

 

Ağaç insana birlikte yaşamanın, birlikte paylaşmanın güzelliklerini öğretir. Bizi mutlu eden ve bize dayanışmayı, birlikte yaşamanın zevkini yaşatan ağaçlara sahip çıkmalıyız. Onlara zarar vermemeliyiz. Özellikle de yaş olan ağaçları kesen kişilere gereken cezalar verilmelidir.

Ağaçların Önemi İle İlgili Atasözü , Özdeyişler ve Anlamlarını Bulunuz.

 Ağaçların Önemi İle İlgili Atasözü, Özdeyişler ve Anlamlarını Bulunuz.


Ağaçlar gölgesinde oturup güneşten aşırı sıcaklığından bizi koruyan ve bizi serinleten, dallarındaki meyveler bizim karnımızı doyuran, kökleri sayesinde suyu tutan, yeşil renkleri ile doğaya renk katan ve doğanın muhteşem görünmesini sağlayan güzelliklerdir. Ağaçsız bir yer kurak bir yerdir ve çoğu güzelliklerden mahrumdur.

Ağaç ile ilgili atasözleri ve anlamları şunlardır:

Ağaç yaşken eğilir: Kişinin en çok öğreneceği yaşlar küçük yaşlarıdır. Onun için çocukları küçük yaşta eğitmek en güzelidir yoksa ileride onları yönlendirmek ve onlara şekil vermek daha zor olacaktır.

Ağaca beşikten mezara muhtacız: Hayatımızın her aşamasında ağaca gereksinim duyarız. Bu nedenle ağaçlarımızı iyi korumalıyız.

Ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz:  Ağaç ateşe dayanıklı olmadığı için, maşa olamaz. Aptal kimsede de beceriksiz ve  yeteneksiz olduğu için yöneticilik yapamaz.

Ağacın meyvesini ye, kabuğunu soyma: Kabuğu soyulan ağaç kurur ve meyvesinden yararlanılamaz.

Ağaç yaprağı ile gürler:  Ağaca canlılığı, verimliliği ve güzelliği yaprakları sağlar. İnsan yalnız başına bir hiçtir. Ancak olumlu insanların arasında başarılı olur, sevilir ve beğenilir. İnsanlar ancak, akrabaları, yakınları ve arkadaşları ile  birlikteyken değerli ve güçlüdür.

Ağaç kesen baş keser: Ağacı yaşken eğebiliriz ama kuruyunca ağaç eğilmez ve kırılır. İnsanlarda küçük yaşlarda eğitilir. Çocukluk, gençlik zamanlarında eğitilmeyen bir kimseyi kötü alışkanlıklar edindiği zaman eğitmek zor olur. Yaş olan ağaçları zalimce kesen kişi insan öldürmüş gibidir. Çünkü yaş olan ağaçların yaşaması ve doğaya katkı sağlaması gerekir. Oysa yaş kesmek çok canice bir davranıştır. Onun için yaş kesen baş keser demiştir atalarımız.


Ağacı içinden kurt yer: Zararlı şeyler ağacı daha çok içinden kemirir, çürütür.

Ağaç kökünden yıkılır: Temelinden köklü değişiklikler olmadıkça, bir düzen bozulmaz, düzenin yıkılması, temelin yıkılmasıyla olur.

Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer:  Ağaç, doğadaki diğer nesnelerden yüksek olduğu için rüzgara açıktır. Güzel olan kimse de  diğer kimselerden farklı olduğu için ilgi odağıdır ve kıskanılır.

Ağaca balta vurmuşlar “sapı bedenimden” demiş: Kişiye en büyük kötülük, nankör ve vefasız yakınlarından gelir.

Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar: Erdemli, bilgili insan  okudukça, öğrendikçe daha mütevazi olmaya başlar ve alçak gönüllü olur.

Ağaç ne kadar uzarsa göğe eremez: Ağaç ne denli uzarsa uzasın, doğada bir nesnedir sadece. Ağaç tek başına doğanın tümü olamaz.

Ağaç ile kabuk arasına parmak sokulmaz: Ağaçla kabuk kaynaştıkları için, arasına parmak sokulması imkansızdır.


Ağaç kapı kapandıysa altın kapı açlılır: Kapılar temelli kapanmaz. Bir kapı kapanırsa başka kapı açılır.

Ağaç yumuşağını kurt yer: Zararlı böcekler, ağacın en çok yumuşak yerlerine zarar verir.

Ağaca (taşa) çıkan keçinin dala bakan (ağaca çıkan) oğlağı olur: Küçükler büyüklerden gördüklerini taklit ederler.

 

Ağaç İle İlgili Özdeyişler ve Anlamları  Şunlardır:

“Bir kimse bir ağaç dikerse Allah, o ağacın meyvesi kadar o kimseye sevap yazar.” (Hz.Muhammed): Efendimiz ağaç dikmenin ne kadar önemli ve büyük bir değer olduğuna dikkat çekmiştir. Yetiştirdiğimiz ağaçlar binlerce kişiye hatta milyonlarca kişiye katkı sağlayabilir. O ağacın meyvesinden yoldan geçen aç biri yiyebilir, gölgesinde biri serinleyebilir. Onun için ağaç dikmek sevaptır ve değerli bir eylemdir.

 

“Bir ulusun uygarlık düzeyi, üzerinde yaşadığı toprakları ağaçlandırmasıyla ölçülür.”( Franklin Roosevelt): Bir millet ağaçlara, doğaya değer veriyorsa o millet gerçekten uygar bir millettir. Çünkü ağaçtır insanlara katkı sağlayan, doğanın dengesini koruyan ve bizi mutlu eden, karnımızı doyuran. Yaşadığımız toprakları yaşadığımız sürece korumalı ve her zaman ağaç dikmeye devam etmeliyiz. Ağaç dikmek hepimizin görevi olmalı ve gelecek nesiller için gür ağaçlar bırakmalıyız ki çocuklarımız gölgesinde serinlesin, meyvelerinden doya doya yesin.

“Ağaç büyük bir armağandır. Canlıyken gölge verir, çiçek verir; öldüğünde de kerestesini.” (Christian Jacq ): Ağaç bizler için büyük bir hediyedir. Canlıyken insanları gölgesinde serinletir, öldüğünde ise sanayiye katkı sağlar, evlerde yakılan sobaya ısıtılarak ısınmamızı sağlar. Yani ağacın sağlıklısı da faydalıdır ölüsü de. Onun ağaçların kıymeti bilinmelidir.


“Bağa geliniz, yeşil giymiş tabiatı seyrediniz. İçiniz açılır, ruhunuz neşe bulur.” (Mevlana): Yeşilin içine girdiğimiz zaman ruhumuz açılır ve insanın içi neşe ile dolar. Onun için gezmeliyiz bağları, dağları, yeşil olan her yeri. Tabiat ana bize her zaman kucağını açar yeter ki bizi onu sevelim ve ağaçlarımızı koruyalım.

“Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden yoksundur. Burasını öyle bir ağaçlandırın ki, kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu anlasın.”  Mustafa Kemal Atatürk): Yeşil görmeyen kişilerin bir zevki yoktur der Mustafa Kemal. Yeşilliklerin olduğu yer  insanların içini açar ve ruhumuzu aydınlatır. Yeşil demek cennet demektir, mutluluk demektir. Temizlik demek, bereket demektir. Onun için de Atatürk kurak olan yerlerin yeşil ile kaplı olmasını, ağaçlandırılmasını istemiştir. Yeşil alanda görmeyen bir insan bile o yeşil alanların kokusundan, orada esen rüzgardan nasibini alır ve bu muhteşem doğa kokusunu doya doya içine çekerek mutlu olur.


“Ormanımda bir dalı kesenin başını keserim.” (Fatih Sultan Mehmet): Büyük kumandan Fatih Sultan Mehmet Han’ın ağaçlara karşı ne kadar hassas bir ruha sahip olduğu anlatılmaktadır. Bir dal demek yurdun bir parçası gibidir. Onun için ağaç kesene büyük ceza veririm demiştir ve bu ceza da kişinin hayatı olmuştur.

 

"Bahçelerde ağaç olmalı insanda ideal. Eğer bahçede ağaç yoksa meyve de yoktur. İnsanda ideal yoksa geleceği yoktur. " (Necip Fazıl Kısakürek): Bahçeler ağaç ile renklenir  ve güzel olur. İnsanlar da amaçları olduğu zaman, üretken olduğu zaman daha güzel ve daha faydalı kişiler olur.

 "Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara, ağaç yaprak verir, sır vermez rüzgara.” (Cahit Sıtkı Tarancı): İnsan derdini, sıkıntılarını bir ağacın altında ağaca anlatabilir, doğaya anlatır ve bu sayede iç huzuruna kavuşur. Çünkü doğa bizim , ağaçlar bizim en yakın dostumuzdur.

Ağaç dikmek, yapabileceğimiz şeyler arasında bencillikten en uzak olanıdır. Dünyaya çocuk getirmekten de saf bir eylemdir o. (Thorton Nıven Wılder):  Ağaç dikmek sadece kendi faydamıza bir eylem değildir. Bizden sonraki nesiller için de faydalıdır ve onun için ağaç dikmek bencillikten uzak bir davranıştır. Hatta dünyaya çocuk getirmekten de saf bir eylemdir. Çünkü dünyaya getirdiğimiz çocukları bile sevmek, onlarla vakit geçirmek için yaparız. Oysa ağaç diken en masum olanı ve  en biz olanıdır.


Ağaç geçmiş ile gelecek arasında birer köprü görevi üstlenir. ( Marcel Prevast.): Ağaç geçmiş ile gelecek arasındaki bağdır. Dedelerimizin bize bıraktığı anıları, alın teri, göz yaşları, mutluluğudur. Onun için ağaçlara sahip çıkmalı ve onları korumalıyız.

  “İyi bir ağaca sarılan, gölgesiz kalmaz.” (Miguel de Cervantes): İyi ve güzel bir ağacın gölgesi de çok olur onun için iyi bir ağaca sarılmak ve o ağaca zarar vermek bizim faydamıza olur.

 Enine boyuna düşünecek olursak aslında her yeşil ağaç, altın ya da gümüşken olabileceğinden daha muhteşemdir. (Martın Luther): Ağaç hepimize fayda sağlar ve hepimizin geleceği, yaşama sebebidir. Yeşil olan ağaç her şeyden daha değerlidir.

"Sol Ayağım " Kitabı İle İlgili Test Soruları

 Sol Ayağım Kitabı İle İlgili Test Soruları


1) Christy’in yazdığı ilk harf aşağıdakilerden hangisidir?

A) A

B) B

C) C

D) D

 

2)  “Onun  geri zekalı olmadığını biliyorum. Onun sorunu vücudunda, beyninde değil.” diyen kişi kimdir?

A) Çocuğun babası

B) Çocuğun annesi

C) Çocuğun ablası

D) Çocuğun dayısı

 

3) Christy  başlarda canının çok sıkılmasının sebebi nedir?

A) Annesinin hayatını kaybetmiş olması

B) Babasının hayatını kaybetmesi

C) Kardeşlerinin onunla dalga geçmesi

D)  Engelli olduğu için kendini dış dünyadan soyutlayıp içe kapanması

 

4) Aşağıdakilerden hangisi Christy’in kendi tanıtırken söylediği sözlerden biri değildir?

a) Çarpık ağızlı olması

b) Homurdanarak konuşması

c) Ellerinin düzgün olmayışı

d) Kulağının duymaması

 

5) Aşağıdakilerden hangisi çocuğun kardeşlerinden biri değildir?

A) David

 

B) Peter

C) Tony

D) Lily


 

6) Christy’in harfleri öğrenmeye başladıktan sonra yazdığı ilk sözcük aşağıdakilerden hangisidir?

A) Abi

B) Anne

C) Baba

D) Doktor

 

7) Christy kaç yaşında kendi akranları ile kardeşlerinin de sayesi ile arkadaş olmuştur?

A) 7

B) 8

C) 9

D) 10

 

8) Aşağıdakilerden hangisi Christy’in kendi duyguları ile ilgili bir şey değildir?

A) Kendini beğenmemektedir.

B) Çarpık ağzım var kimse beni elbette beğenmez demektedir.

C) Arada sırada kardeşlerinin normal olmasını kıskanmaktadır.

D) Aşık olduğu kızların kendisine acımadığını bilmektedir.


 

9)  Çocuğun evlerindeki en önemli şey nedir?

Kitap okuma saatleri

Baba ile oyun oynama saati

Yemek yeme saati

Meyve yeme saati


10) Christy kendi bindiği engelli arabasına hangi adı vermiştir?

A) Henry

B ) Kırmızı canavar

C) Aslan parçası

D) Benim dünyam

 

11) Christy’in canını acıtan ve düşünmeye çalıştığı şey nedir?

A) Kardeşlerinin ona yediği meyvelerden vermemesi

B) Dışarı çıktığında insanların ona tuhaf gözlerle komik bir şekilde bakmaları

C) Babasının ona karşı acımasız olması

D) Annesinin ona bazı günler dayak atması

 

12) Christy’in abisinin arkadaşı abisine dönerek Christy için şunu demiştir: “Ona acıyorum.” Bunun üzerine Christy’ın abisi o çocuğa ne yapmıştır?

A) Ona tokat atmıştır.

B)  Onu yola doğru sertçe itmiştir.

C) Bende kardeşime acıyorum demiştir.

D) Gülmeye başlamıştır.

 

13) Christy’in yeni arabasının adı nedir?

A) Sylvester

B) Mike

c) Michail

D) Kuzgun

 

14) Christy hangi alanda çok becerikli bir çocuktur?

A) Müzik aleti çalmada

B) Resim yapmada

D) Geometri alanında

D) Matematik alanında

 

15) Christy’in hayatında gördüğü ve hayatını değiştirecek olan en güzel kız kimdir?

A) Delahunt

B) Lily

C) Komşu kızı

D) Jenyy

 

16) Engelli insanların en sevmediği şey aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yardım istediklerinde insanların ona yardım etmesi

B) İnsanların onlara a kendisi olduğu için değil  engelli olduğu için acıması ve sevmeye çalışması

C) Çevrenin onlara göre düzenlenmiş olması

D) Devletin onlar için aylık para vermesi

 

17) Christy için küçük bir ev yapılmasına öncü olan ve onun o evde daha rahat fizik tedavi hareketlerini yapması için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan kişi kimdir?

A) Annesi

B) Dedesi

C) Büyük annesi

D) Babası


 

18) Christy her şeyini sol ayağı ile yaparken  ve bu ayağı onun her şeyi iken doktor ona tedavinin iyi geçmesi için “Sol ayağını kesinlikle bu süreçte kullanmayacaksın demiştir? Doktor neden böyle bir şey demiştir?

A) Christy’in daha kötüye gitmesi için

B) Christy’i hiç sevmediği için

C)  Christy sol ayağını kullanmaya devam ederse yürüyemez, konuşamaz ve ellerini kullanamazdı.

D) Sol ayağı çok şekilsiz olduğu için.

 

19) Christy’in en sevdiği ve kitaplarını çokça okuduğu yazar kimdir?

A) Dickens

B) Tolstoy

C) Ömer Zülfü Livaneli

D) Shakespeara

 

20) Engeline rağmen bir kitap yazmayı başaran, her şeye rağmen hayata küsmeyen ve başarıları ile kendisini ve çevresini mutlu eden Chrısty2e bu yolda en çok yardım eden ve kırmızı gülleri en çok hak eden değerli kişi kimdir?

A) Babası

B) Dedesi

C) Doktor

D) Annesi

 

21) Doğuştan beyin felci ile sakat kalmış olan kimdir?

A) Paddy

B) Tony

C) Chrısty

D) Peggy

 

22) Bu kitaptan çıkaracağımız sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Engelli insanlar hiçbir şeyi başaramazlar.

B) Asıl engel paranın olmayışıdır.

C) Sevgi, fedakarlık, sabır ve kararlılık olan bir evde engelli olsa bile o engeller aşılabilir.

D) Engelli olmak kişinin hayatının hep kötü geçeceği demektir.

 

23) Bizleri koşulsuz seven ve bizim için her türlü fedakarlığı en çok yapan kişi genelde kimdir?

A) Anne

B) Baba

c) Öğretmen

D) Doktor

 

24)  Aşağıdakilerden hangisi Sol ayağım kitabı ile ilgili bir çıkarım olamaz?

A) Büyüleyici ve eğlenceli

B) Kötümser ve sonu hiç iyi bitmeyen bir kitaptır.

C) Okuyucuya ilham veren bir kitaptır.

D) Bir cesaret hikayesidir.

 

25)  İnsanı başarıya götüren şey nedir?

A) Zeka ve cesaret

B) Yerinde yatmaya devam etmek

C) Başkalarını kopya etmek

D) Kendini başkaları ile kıyaslamak

 

 

 

Cevaplar:

1. a   2. b   3. d  4. d  5. a 6.b  7. a  8. d  9. c  10. a  11. b  12. b  13. a   14. b   15. a  16. b   17.a   18. c   19. a   20. d  21. c   22. c   23. a  24.b  25. a

“Ağaç Kapı Kapandıysa Altın Kapı Açılır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

“Ağaç Kapı Kapandıysa Altın Kapı Açılır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kapılar temelli kapanmaz. Allah bir kapıyı kapatırsa bir gün gelir başka bir kapıyı açar. Fırsatlardan biri kaçarsa başka fırsatlarda önümüze çıkabilir. Onun için hayattan umudumuzu kaybetmemek gerekir. Hayatımızda bazen iyi günler olabilir bazen kötü günler. İnsan olduğumuz için her şey bizim içindir.


Bazen işlerimiz rast gitmeyebilir. İstediğimiz şeyler için çok emek etmiş olsak bile elimize geçmeyebilir. O zamanki işlerimizi çözüme kavuşmadı diye, yüzümüze kapılar kapandı diye hayata küsmek de doğru bir şey değildir. Çünkü o kapanan kapının belli bir nedeni vardır. Bazen kötü gibi görünen şeyler bizim için hayır da olabilir. Onun mutlaka sabırla işlerimize devam etmeliyiz. İnsanı hayata bağlayan en güzel şey umuttur. O umutlara dört elle sarılmalıyız ve kimi umutlarımız gerçekleşmese bile yeni hayaller kurmaya devam etmeliyiz. İşte bunları yaptığımız zaman karşımıza aydınlık yollar, altın kapılar açılacaktır.


İşte zaman da sabrımızın, kararlığımızın ve umudumuzun ekmeğini tadını çıkara çıkara yemeye, eğlenmeye başlayacağız. Bunun için de atalarımız “Ağaç kapı kapandıysa, altın kapı açılır.” diyerek yaşama sıkı sıkıya tutunmamız gerektiğini, sabredin, o sabrın karşılığını daha güzeli ile alacaksınız demek istemiştir. Umudu olmayan insan da yaşama sevincini kaybetmiştir zaten. Umut kaybetmek yok, aramaya ve çalışmaya devam etmek insana yakışır.