Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İçimdeki Müzik Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

İçimdeki Müzik Kitabında Geçen Özlü Sözler


Doğuştan spastik özürlü olan Melody’in hayat hikayesini anlatan, küçük kızın hayata inatla tutunmaya çalışması, gördüğü her şeyi unutmaması ve müthiş bir ezber yeteneğine sahip olduğu anlatılır. Küçük kızın da diğer insanlar gibi duyguları vardır ve her şeyi anlayan harika bir kızdır Melody. Melodi’ye yapılan duygusuzca davranışlar onu incitmiştir ama o her şeye rağmen hayata dört elle tutunmaya devam eder.

İçimdeki Müzik Kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Onu sevdiğimi söyleyebilmeyi çok isterdim.”

“Sorunsuz yetilere sahip olan bizler, sadece bağışlanmış kişileriz.”

“Vücudunun nasıl göründüğü ile beyninin nasıl çalıştığı arasında bir bağlantı yoktur.. Aynaya baktığında bunu anlıyor olman lazım.”

“Bazen insanlar adımı bile sormuyor, hiç önemi yokmuş gibi ama adım önemli. Benim adım Melody.”

“Tüm çocuklar özeldir.”

“Sonsuza dek çocuk kalmak bazılarının sandığı kadar güzel değildir.”

" Mükemmel bir vücudunuz ve sağlam bacaklarınız var. Onları kullanın!"

 

“ Renkler bu çocuklara yaşam ve umut veriyor.”

“Herkes kendisini ifade etmek için kelimeleri kullanıyordu. Ben hariç. Ve eminim ki tüm bu insanlar kelimelerin gücünün farkında değildi. Oysa ben farkındaydım.”

“ -Kızınızda beyin felci var Bayan Brooks.’

- Kızımın rahatsızlığının adını biliyorum doktor.

- “Ama bir insan teşhis tablosundaki isimlerden çok daha fazlasıdır.”

“Birinin emniyet kemerini bağlamayı unuttuğunu fark et. Ne yapman gerektiğini bilsen iyi olur yoksa kafayı patlatırsın.”

“Şimdi kendine acıyormuş gibi yapmaktan vazgeç.”

 “ Melodi ile dalga geçen Calara’ya Bayan V şu cevabı verir: “Bazı insanlar dişlerine tel taktırır. Bazı insanlar bacaklarına tel taktırır. Bazıları için tel ,işe yaramaz bu yüzden renkli tekerlekli sandalye ve yürüteçlere ihtiyaç duyarlar. Sadece bozuk dişlere sahip olduğun için şanslı bir kızsın bunu unutma.”


“Bu arada bu kelimeden nefret ediyorum. Özürlü.”

 “Ama bazen kimsenin bilmediği sadece senin bildiğin bir şeyin olması güzeldir.”

“Hayatımda hiçbir öğretmen sınıfta biriyle konuşuyorum diye beni uyarmamıştı! Bu dünyadaki en güzel duygu olabilirdi! Diğer çocuklar gibi hissediyordum.”

"Sessizlik nasıl bu kadar gürültülü olabilirdi?"

“Kelimeleri daha önce kalbimle öğrenmiştim...”

“Müzik çok güçlüdür genç arkadaşlarım,” dedi. “Bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler."

“Yapabilmeyi istediğin şeyleri bir bebeğin yaptığını izlemek berbat bir şey!”

Tuhaflıklar Asansörü Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Tuhaflıklar Asansörü Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Şaban  ile okul çıkışı servisi kaçırdığı için yürüyerek eve gitmeye karar veriyor kaçırıyor  yürürken  tepeden başına katlanmış bir kağıt düşer. Bana yardım edin diyen yazı var kağıdın içinde. Kitapta asıl yardım edilmesi gereken kişi Şaban’dır.  Yani insanlar önce kendilerini değiştirmelidir. Yemeklere burun kıvırmamak gerekir, denizleri, gölleri kirletmemek gerekir. Çünkü insanların denizi, havayı, suyu ve toprağı kirlettiğinden bahsediliyor kitapta. Halimize şükretmeliyiz ve çevremizi temiz tutmalıyız. Gıybet etmemeliyiz, birbirimizi sevmeli ve iyi insan olma yolunda ilerlemeliyiz. Ayrıca Selman-ı Farisi’nin (Mabah)  de yaşamından kısaca bahsediliyor ve nasıl Müslüman olduğuna değiniliyor.  Ayşe Sevim’in yazdığı okunması gereken güzel bir kitaptır.

 

Tuhaflıklar Asansörü kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“İnsanlar bu kadar yalnız mı gerçekten?”

“Eğer birine iyilik yapmak için yola çıkmışsan asla kaybolmazsın, bunu herkes bilir. Eğer iyiliği yapmasaydın asıl o zaman kaybolmuş olurdun.”

“İsraf ettik, kirlettik, düşünemedik.”

 

“ Evrendeki her şey sizden birinin hürmetine yaratıldı. O kişi eşsiz Peygamber Hz Muhammed’dir.”

“ Dünyayı kirletmemelisiniz, israf etmemelisiniz, gıybet yapmamalısınız, kelimeleriniz hep temiz olmalı.”

“Birbirinizin arkasından konuşursanız birbirinizi asla sevmezsiniz.”

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz.”

“ İnsan olan geçmişine değer verir.”

 

“Bu konuştuğun söz denize atılsa onu kokutur. Siz insanlar bu kokuyu yeryüzünde almıyorsunuz. Biz denizin altında duyuyoruz. Bizi öldürüyor, fakat siz farkında değilsiniz. Siz birbirinizin hakkında konuştukça kalpleriniz ölüyor. Nefret ediyorsunuz. Birbirinizi sevmiyorsunuz. Fitne artıyor, sizin kötü kelimelerinizi, gıybetleriniz denize düşüyor ve fena bir kokuya dönüşüyor.” Hz Muhammed

Mutluluk Sokağı Kitabı İle İlgili Alıntılar

 

Mutluluk Sokağı Kitabı İle İlgili Alıntılar

 

Bir çocuğun yeni kazandığı okula başlamak için başka bir şehre doğru yola çıkması, iki ablası gibi evden ayrılarak kendine yeni bir yaşam kuracak olan bir gencin dopdolu hikayesi anlatılır bu kitapta. Bu yolculuk aynı zamanda geçmişe de götüren bir yolculuktur. Çocuk hem geçmişi hem de yeni hayatını düşünür ve ikisi arasında gider gelir. Ferda İzbudak Akıncı’nın yazdığı “Mutluluk Sokağı”  adlı kitap bir solukta okuyabileceğiniz ve zevk alabileceğiniz kitaptır. Kitabı okurken kendinizi o çocuğun yerine koyduğunuzu, yani empati kurduğunuzu fark edeceksiniz.

Mutluluk Sokağı kitabında geçen alıntılar şunlardır:

"Bence çocuklar düşleriyle birlikte büyümeli, düşler çocukların en güvenli sığınaklarıdır."

“Büyümek bu muydu yoksa? Yeni bir hayata başlarken eskisine yabancılaşmak?”

“İnsan düşlerine sıkı sıkı sarılmalı.”

“Herkes için kocaman ve tek bir mutluluk ülkesi olmadığını biliyorum artık. Keşke olsa. Keşke yaratabilsek o ülkeyi. Ben hâlâ, büyükler istese öyle bir ülke yaratabilirler diye düşünüyorum. Küçük çocukların şafağın belirdiği istasyonlarda simit, akşamın alacakaranlığında ayran satmadıkları bir ülke... Orada ablalar gençliklerini tüketen acımasız sınavlara hazırlanmak zorunda kalmazlar. Orada annelerin sırtına bu kadar çok yük binmez. Orada babalardan bu kadar çok şey istenmez belki. Belki herkese yetecek kadar vardır her şeyden. Belki şimdi de var. Yalnızca eşit dağıtılmamış. Eşit?”

 

“Mutlu olmak için birazcık anlayış yetiyor artıyordu bile.”

“Her insanın içinde pırıltılar saçan bir başka insan olduğunu anlamıştım. O insanı bulup ortaya çıkarırdınız ya da içinize hapseder, varlığından haberiniz bile olmadan yaşayıp giderdiniz.”

“Bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız zamanlara başka açılardan yaklaşmak demekmiş günce.... Yaşanan olaylar salt olay olarak değil, yaşanırken taşınan duygular yer alıyor güncede. Sanki bir edebiyat parçası gibi oluyor okumak.”

“Yine de düşleri olanlar, korkuyu da bilir. Ve bir çocuk büyürken, büyüklerin hiç farkına varamayacağı korkulardan geçebilir.”

“Yalnızlığı çocuklar bilir mi, demeyin. Belki de en iyi çocuklar bilir. Sesler çekilir. Gülüşler silinir. Ortalık ıpıssız olur. Çocuklar o zaman ya ağlar için için, ya uyur ya da düş kurar. Şarkı söyleyenler de vardır belki, ama ben bilmiyorum. Çünkü ağlamak istediğim çok oldu. Uyumak istediğim de.”

“Belki kimse anlamadı ama, ben çok üzüldüm. Gizli gizli ağlamak istedim. Ağlayacağım zamanlar hep yaptığımı yapmasaydım çok kötü hissedebilirdim kendimi. Kimsenin bilmediği şeyler düşünüyor, kafamda kurduğum olaylar içinde yepyeni kılıklara bürünüyordum. Düşlerde her şeyi yapabilirsiniz çünkü. Düşlerde her şey olanaklıdır. Her şey...”


"Bu gece belki de çocukluğumla vedalaşacağım. Onu yanımda götürmeyeceğim belki, iyice derinlere saklayacağım. Büyümüş gibi yapacağım. Büyümüş gibi konuşacağım. Korkularımı içime atacağım büyük olasılıkla. Bu büyümek değil mi?"

 "Önemli olan onları iyi yarınlara yolcu edebilmektir. İstedikleri hayatlara doğru gitsinler. Acısız , doğru dürüst , kendilerini bilerek kendi ayakları üstünde durarak..."

“Anneler, babalar o kadar da kolay övünmüyorlar çocuklarıyla. Onları memnun etmek her zaman kolay olmuyor.”

“Evimiz Mutluluk Sokağı'nda değildi, hatta istediği kadar süslensin, güzel bir ev bile değildi. Herkes birbirine kızıyor, bağırıyordu. Oyun oynamak, neşelenmek gibi güzel şeyler nedense hep üzüntüyle bitiyordu.”

“Hayal kurmak ağlamaktan iyidir. Ben hep öyle yaptım sanırım. Bunu nasıl başardığımı şimdi anlayamıyorum, ama ağlamak istediğimde güzel şeyler düşünmeye başlardım hemen.”

"Gitmek, birden kaybolmak istiyordum. İyi de, küçük bir çocuk kendi başına nereye gidebilir? Kurduğu düşlerden başka nereye kaçabilir?"

“Kimsenin bir diğerinin yüzüne dikkatle bakacak zamanı yoktu. Zaman her şeyden daha değerli hale gelmişti. Çocukların iyi olup olmadığını anlamaya çalışmaktan bile.”

“Saçlarımın kumral, gözlerimin ela olduğunu hep söylediler. Ne kadar akıllı, ne kadar uslu olduğumu da... Böylece yakınlarım beni çok iyi tarif ettiklerini düşünmüş olmalılar. Ailemden söz ediyorum. Bir kompartımanın içinde evimi, ailemi hızla geride bıraktığım şu dakikalarda geriye dönüp bakıyorum da... Ne kadar yalnız, ne kadar hayalci bir çocuk olduğumu hiçbirinin fark etmediğini düşünüyorum... Belki de hayalci olmanın sırrı bu. Ne kadar fark edilmezseniz o kadar fırsat ve zaman bulabilirsiniz kafanızda yeni düşler, yeni oyunlar kurmaya.”

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabından Alıntılar

 

Franz Kafka’nın Dönüşüm Kitabından Alıntılar


Gregor Samsa bir sabah kendini yatağında bir böcek olarak bulur. Bu sadece bir değişim değil aynı zamanda da dönüşüm yani başkalaşımdır. Gregor Samsa insanlığını koruyarak bazı değişiklikler geçirmemiştir; artık farklı bir canlı türüne dönüşmüştür. Farklı bir canlı türüne dönüştüğü andan itibaren değişen hayatını anlatır Samsa’nın. Okunması gereken, düşünülmesi gereken kısa ve güzel bir kitaptır.

Dönüşüm kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“Ah Tanrım,” dedi içinden, “nasıl da güç bir meslek seçmişim kendime! Hemen her gün yoldayım. Bütün bunlar bürodaki asıl işlerden daha yorucu, üstelik bunlar yetmiyormuş gibi bir de yolculuğun çilesi, aktarma trenlerinin stresi, düzensiz, kötü yemekler, sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!”

“Senin anlamanı sağlayamam, kimsenin kafamda olanları anlamasını sağlayamam. Kendim bile anlamıyorum.”


“İnsanı büyüklüğe götürecek yol ancak onun küçüklüğünden geçer.”

“Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.”

“An gelir insan çalışamayacak durumda olur, fakat işte o an, o insanın geçmişteki başarılarını hatırlamak ve ileride engeller ortadan kalktığında daha bir gayretle, daha çok çalışacağını düşünmek için en uygun andır.”

“Bugüne dek hiçbir haklı oluşumdan mutlu olmadım. Çünkü her haklı oluşumun özünde; acı, buruk ve kekremsi bir hüzün hikayem vardı. Haklı olduğum her konuda, haklı olmayıp, mutlu olmak isterdim. Çünkü mutlu olmak, haklı olmaktan her zaman daha güzeldi…Kuşkusuz böylece olduğu gibi pencereden baktığında hissettiği o özgür olma duygusunu anımsamak istiyordu.”

“Odamda günlerce yalnızım, ziyanı yok. Dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?”


“Hayat, dikkatimizin nereden başka yöne dağıldığına dair düşünmemize dahi izin vermeyen, daimi bir dikkat dağınıklığıdır.”

“Başkalarını son zamanlarda eskisi kadar önemsemediği aklına gelince pek şaşırmadı; önceden başkalarıyla ilgilenmekten gurur duyardı.”

“Aklı takdir etmemek mümkün değil tabii, ama onun kendi çerçevesini hiçbir zaman aşamadığını, insanın yalnız kafa ihtiyaçlarına cevap verebildiğini de kabul etmek lazım; halbuki arzu, aklı da başla çeşit özentiler de içine alan bütün hayatın, yani bir insan hayatının en kudretli ifadesidir. Gerçi bu çoğu zaman hayatımıza beş para etmez bir şekil veriyor, fakat gene de unutmayalım ki hayat hayattır, karekökü almak değil. “

“Birinin hayatının neresinde olduğumu çözemediğim zaman hiçbir yerinde olmamayı garantilerim çünkü belirsizlik, değersizliktir.”

“Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür dilerim.”

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler


Oh Ne Âlâ Memleket, yetişkinlerin katı ve  can sıkıcı kurallarına karşı çıkarak, kendi hayal ettikleri gibi bir okul hayalini gerçekleştirmek için çabalayan dört kafadarın hikâyesini eğlenceli bir dille aktaran güzel bir Şermin Yaşar kitabıdır.

Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Korku böyle pis bir şey. Birinden bir kez korkuyorsan, gölgesini bile sevemiyorsun.”

“Meslek sahibi olmaktan daha önemli bir şey varsa o da bence şu: Meraklı olmak..”

“Ayrılıkları sevmiyorum işte. İçimden ağlamak geliyor. İçimden ağlamak gelince de huysuzlaşıyorum. Huysuzlaşınca yüzüm düşüyor, sinirleniyorum, bağırmak, terslemek, sorun çıkarmak istiyorum. O zaman bana huysuz, yaramaz, sinirli falan diyorlar. Hayır, sadece üzgünüm! Sadece üzgün olduğumu anlatamıyorum.”


“Suya ulaşmak için göçebe olarak yaşayan insan, "Suya nasıl ulaşabilirim?" sorusu yerine, "Suyu nasıl getirebilirim?" diye sorduğunda sudan uzak mesafelerde de yerleşik olarak yaşamaya başladı. Bir soru, bir çağın kapanmasına ve yeni bir çağın açılmasına sebep oldu.”

“Uzun süre ve dikkatli bakınca sıradan şeyler muhteşem görünebiliyor.”

“Gıcık Olduğum Şeyler Listesi’nde 11. madde bu: İnsanların sıraya girmeyi beceremeyip birbirini ezmesi.”

“Yetişkinleri anlamak çok zor. Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de kötü değil. Düşünsene, sabahın köründe seni uyandıran bir annen yok. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyor? Oh ne âlâ memleket”!

“Kafam karışıyor ama kafam karıştığı zaman çok mutlu oluyorum. Böylece kafam hep hareketli oluyor ve dibi tutmuyor.”

“ Pek kıymetli Ata’mız,  Her gün okula gidebiliyorsak, evlerimizde huzurla yaşayabiliyorsak, Türkçe konuşabiliyorsak; bunun sizin, silah arkadaşlarınızın ve Kurtuluş Savaşı'nda sizinle birlikte olan herkesin sayesinde olduğunu biliyoruz. Sizlere layık birer insan olmak için çalışıyoruz. Kötülükten uzak, iyi düşünen, üreten, çalışan, okuyan, araştıran; ülkesini, doğayı, insanları, hayvanları, tüm dünyayı seven çocuklar olursak sizi mutlu edeceğimizi düşünüyoruz.”


“Çok üzülüyordum çocukların haline. Yani aslında kendi halimize. Bütün gün sınıfta oturup ders dinliyorduk. Oturacağımız yerler önceden belliydi. Hadi bugün kalkayım da şuraya oturayım bile diyemiyorduk. Tuvalete gideceğimiz zaman gerçekten tuvaletimizin olduğuna inandırmak zorunda kalıyorduk öğretmenimizi. Konuşamıyorduk , gülemiyorduk. Çok kıpırdandığımız zaman suç oluyordu. Sürekli bir şeyler öğrenmek zorundaydık. Sonra birdenbire zil çalıyordu. Koyun gibi bahçeye koşuyor, temiz havada otluyorduk. Bahçede de istediğimiz gibi oynayamıyorduk. Futbol oynamayı falan da yasaklamışlardı son zamanlarda. Doğru düzgün oynayamadığımız oyuna doyamadan zil çalıyor, tekrar sınıflarımıza giriyorduk.”

“İyi ki çocuğuz ve bir çocuk bayramımız var. Bütün dünyada bir tek bize bayram. Oh ne âlâ memleket!”

"Her istediği oyuncağı alırsak bir süre sonra aldığımız oyuncaktan mutlu olmaz hale gelir." derdi babam. Ben de "her gün ödevimi yaparsam bir süre sonra ödevimi yaptım diye sevinemez hale gelirim" diye düşünerek ödevimi haftada bir yapıyorum. Öğretmenim aşırı mutlu oluyor. Allah'ım ne öğrendiysem yetişkinlerden öğrendim.”

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler

 

Alişan Kapaklıkaya'nın Sevgi Bahçesinin  Bahçıvanı Kitabında Geçen Güzel Sözler


Öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimin nasıl olması gerektiğini, burada öğretmene büyük sorumluluklar düştüğünü anlatan, Alişan Kapaklıkaya’nın harika kitabı olan Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı adlı kitabı bir solukta okunacak harika bir kitaptır. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Ben bir bahçıvanım. Benim bir bahçem var: Okulum. Benim çiçeklerim var: Öğrencilerim. Benim bir kovam var: Yüreğim. Benim suyum var: Sevgim. Benim bir çapam var: Tebeşirim. Benim bir makasım var: Silgim.”

“Kitap okumayan öğretmen köreliyor, Köreldikçe de köreltiyordu.”

“Halbuki çocuklar sadece sevecenlik ve biraz anlayış bekliyor, başka şey değil.”

“Öğretmen olduğumu bilmeden önce benimle çok rahat konuşan ve doğal davranan bu çocuk, öğretmen olduğumu öğrenince neden birdenbire değişmişti? Onun kafasındaki öğretmen imajı nasıldı acaba?”


“Ne sevgisiz bilgi ne bilgisiz sevgi ne de bu ikisi olmadan eğitim. Bunlar birbirini tamamlamalı, yan yana iç içe, olmalı. Önce sevgi ille de sevgi..”

“Her insan aynı duruma bakıp farklı şeyler algılar. Farklı algılamada sıkıntı yoktur. Asıl sorun insanın kendi algıladığı gerçeği karşıdakine tek gerçek oymuş gibi dayatmasıdır.”

“Biz çevremizdeki olayları çoğu zaman olduğu gibi algılayamayız göremeyiz. Başka bir deyişle onları içinde bulunduğumuz duygu ve düşüncelere göre algılar ve öyle görürüz.”

“İyi bir eğitim ortamı yaratmak için öğrencilere öğretmek değil, öğrencilerle öğrenmek; öğrenciler adına karar vermek değil, öğrencilerle birlikte karar vermek gerektiğini anlamıştım. Kısacası; Bir bahçıvanın kendi istediği gibi değil çiçeklerin gereksinim duyduğu şekilde sulama, ilaçlama ve bakım yapması gerekiyordu. “İnsanın değişmesi zor ama imkansız değildi.”

“Öğretmen, bahçesindeki her çiçeğin kendi renginde açması için onlara emek veren bahçıvan gibi olmalıdır.”

“Öğrencisini tanımadan, onu nasıl geliştireceği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadan onu eğitmeye kalkışan bir öğretmen, öğrencilerini, ancak bilgisiz bir bahçıvanın yetiştirdiği çiçek kadar yetiştirebilirdi.”

“Köyde sadece 2 yıl okula gitmiş, hayatında hiç kitap okumamış, kendi deyimiyle mektep- medrese görmemiş cahil(!) annemin öğütleri canlandı hayalimde: -Aman oğlum, kimsenin çocuğunu dövme. Yazıktır, günahtır. Bak baban sizi hiç dövmedi. Demek insan dayak yemeden de adam oluyor. Unutma evladım, karşına geleceklerin hepsi de ana kuzusudur. Çoğu gariptir, kimsesizdir. İçlerinde yetimler, öksüzler vardır. Talebelerini sev oğlum hem de çok sev. Eğer onları üzer döver ve korkutursan, Allah şahidim olsun, sana sütümü helal etmem. Kimsenin kalbini kırma, herkesle iyi geçin. Bak sen de orada gurbette olacaksın. Ben sana her zaman dua edeceğim oğlum.”


“Bazı öğrenciler, belki de evden çok kahvede oturan babalarından göremedikleri ilgiye biz öğretmenlerden bekleyeceklerdi. Benzi soluk, gözlerinin pırıltısı sönmüş bazı öğrenciler de, suya hasret çiçekler gibi bir umut arayacaklardı öğretmenlerinde.”

“Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğumu anlardır. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin, hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karıştırmayın, yoksa umutsuzluğa kapılırım.”

“Not tehdidiyle öğrenci çalıştırmak, gönül rızası olmadan birini zorla evlendirmeye çalışmak gibidir.”

"Öğretmen; dolu sürahi, öğrenci ise boş bardak, öğrenci öğretmenin sürahisinde ne varsa ancak onu alabilir."

“Bazıları, akşam evine gittiğimde annesinin hazırladığı sofrada ki nefis yemekleri yiyip beraberinde mutluluğu da yudumlarken, bazıları da olmayan annesinin şefkatli kucağının acısıyla yanacaktı.”

“İstediği, sevdiği ve kendisini geliştirmeyi düşündüğü bir eğitim yerine, seçmediği, istemediği ve benimsemediği bir dayatma ile karşılaşan öğrenci, okuldan, eğitimden ve öğretmenlerinden soğumuş ve onlara karşı ilgisiz kalmıştır.”

“Madem sevmeyi bilmiyor, peki dövmeyi ,kızmayı, cezalandırmayı nasıl biliyor ? Onları nereden öğrenmiş?”

Bunun Adı Findel Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Bunun Adı  Findel Kitabında Geçen Özlü Sözler


Araştırmada incelenen kitap, beşinci sınıfın en gözü pek, kabına sığmayan öğrencilerinden  Nick'in araştırdığı bir ödevden etkilenerek kalem sözcüğü yerine findel sözcüğünü bulması ve çetin ceviz dil bilgisi öğretmeniyle bu sözcük üzerine aralarında geçen masum oyunu konu edinir.


Bunun Adı Findel Kitabında Geçen Özlü Sözler şunlardır.

“İnsan güneşin doğuşunu izleyebilir, ama o süreci yavaşlatma, durdurma ya da geriye alma olanağına sahip değildir.”

“İyi olan sözcük kazansın.”

“İnsan yeni bir sözcük kaptığında, onu durmadan yineler."


“Berrak düşünce yetisi, anadilimize egemen olmayı gerektirir.”

“Her öğrencinin yazım ve dilbilgisi kurallarını iyi bilmesi, geniş bir sözcük dağarcığına sahip olması şarttır. Berrak düşünce yetisi, anadilimize egemen olmayı gerektirir. “

“Geçerliliğini yitiren o kadar çok şey var ki. Ama bunca yıl sonra bile, sözcükler hala önemini koruyor. Herkesin hala sözcüklere gereksinimi var. Düşünmek, yazmak, düş kurmak, umut ve dualarımızı dillendirmek için sözcükleri kullanıyoruz. İşte ben bunun için seviyorum sözlükleri. “Zamanlama önemliydi, ama işin asıl zor tarafı doğru soruyu sormaktı .”


“Ve senin hayatta yapacağın çok önemli şeyler var. Bundan kesinlikle eminim; birkaç gün zorlandın diye içine kapanmamalısın.”

Kül yutmaz diye anılan bir öğretmenle uğraşmaya kalkışmayacaksın.

“Kurallar değişebilir elbette, ama gerçekten gerekliyse.”

“Yaşa anne, bütün anneler yaşasın !”

“Bütün iyi öykülere kötü bir karakter gerekir öyle değil mi?”


"Dünyadaki bütün dilbilgisi ve edebiyat öğretmenlerinin hepsi de öğrencilere sözlük kullandırmaya bayılırlar."

“Kim diyor köpek ,köpek demektir diye.”

“Zamanlama önemliydi, ama işin asıl zor tarafı doğru soruyu sormaktı.”

Atatürk’ün Türk Dili İçin Söylediği Sözler

 

Atatürk’ün Türk Dili İçin Söylediği Sözler


Dil; bir milletin kimliğidir. Ana diline sahip çıkmak özüne sahip çıkmak, kendi değerini ön planda tutmak demektir. Dil aynı zamanda kültürün de belirleyici unsurlarından biridir. Ana diline sahip çıkmak, onun yabancı dillerin etkisi altında bırakmamak gerekir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dili ile ilgili söylediği sözler şunlardır:


“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.”

“Amacımız, Türk Dili’nin öz zenginliğini ortaya çıkarmak, onu dünya dilleri arasında, değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.”

“Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir. Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı, böylece, yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır.”

“Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. “Türk milletindenim.” diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.”

“Türk Dili'nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.”


“Türk Dili zengin, geniş bir dildir. Bütün kavramları anlatma yeteneği vardır. Yalnız, onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gereklidir. Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun. Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği, güzel, uyumlu dilimizi kullansınlar.”

“Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, alakalı olmasını isteriz.”

“Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması, milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil bilinçle işlensin.”

“Bir ulusun dili, bütün bilim kavramlarını oluşturacak şekilde gelişmemişse, o ulusun bilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez.”

“Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, anneannelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyoruz. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”

“Öyle istiyorum ki , Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarının ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.”

"Türk" demek "dil" demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.” 

Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, anneannelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyoruz. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir."


“Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk milletinin dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas kalacaktır.”

“Zengin sözlüğümüzün toplandığı gün, milli varlığımız en kuvvetli bir dal kazanacaktır. Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır.”

“Zengin sözlüğümüzün toplandığı gün, milli varlığımız en kuvvetli bir dal kazanacaktır. Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır.”

“Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. “Türk milletindenim.” diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.”

“Nitekim biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.”

“ Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

“Türk Dili zengin, geniş bir dildir. Bütün kavramları anlatma yeteneği vardır. Yalnız, onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gereklidir. Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun. Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği, güzel, uyumlu dilimizi kullansınlar.”

“Gaye, bugünkü ve yarınki Türk’ün medeniyetini kucaklayacak en güzel ve en ahenkli Türkçedir.”

“Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

Çocuklara ilgi gösterildiği zaman, merhamet gösterildiği zaman ve çocukla koşulsuz sevildiği zaman başarılı olur. Onlara kendilerini ifade etme özgürlüğü tanımalıyız. Onun tercihlerine saygılı olmalıyız. Yeri geldiğinde disiplinli olmasını yeri geldiğinde esnek davranmasını bilmeliyiz ama onlarla bağlarımızı hiçbir zaman koparmamalıyız. Okunması gereken güzel bir kişisel gelişim kitabıdır. 


Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler Şunlardır:


“Bir çocuğun başarısı, eğitim sistemine teslim edilemeyecek kadar önemlidir. Kitaplar bunun için var!”

“Sıcak ve ilgili bir anne çocuğa "güvendesin, sorun yok" sinyali gönderiyor. Kaygılı anneden bebeğe giden mesaj ise "tetikte ol, tehlikedesin!" Sürekli tetikte olan beynin odaklanma kapasitesi zayıflıyor.”

"Zekaya övgü değil, çabaya övgü başarı getirir."

" Zeki ama çalışmıyor dediğiniz çocuklar belki de  zeki dediğimiz için çalışmıyor."

“Eski fikirler yeni gerçekleri anlamaya yetmiyor.”

“Anne babanın başarı beklentisi de çocuğun başarı seviyesini yükseltiyor.”

“ Çocuğun başarısı ile ilgilenmek onun başarısı artırıyor.”

“Madem alışkanlıklarımızın kölesiyiz , o zaman iyi alışkanlıklar edinmeliyiz.. “(Aristoteles)

“Ön yargılı öğretmenler düşük potansiyeli olduğunu düşündükleri öğrencilere karşı daha dogmatik ve daha katı davranıyorlar.”

"Bilirsiniz başa konan taç eğilip yerden yeni şeyler almayı zorlaştırır."

“Başarılı ve mutlu çocuklar , televizyondan çok kitapların açık olduğu evlerden çıkıyor.”

" Yapılan araştırmalara göre bir alışkanlığın oturması için geçen süre 66 gündür."

" Anlaşılan o ki, bir çocuğa kırk kez aptal dersen aptal olabildiği gibi, kırk kez zeki dersen de aptallaşabiliyor."

"Bir araştırmaya göre, çocuklara kitap okumak, sohbetten daha fazla kelime öğretiyor."

“Kitap okumak, hayatını kontrol etme imkanı sağlıyor.”

“Spor çocuğunuz için profesyonel bir meslek olmasa bile , sağlıklı bir alışkanlık olarak hayat boyu fayda sağlayacaktır. Üstelik spor zihnini güçlendirerek , okul başarısına da katkıda bulunur. Sağlam kafa , spor yapan vücutta bulunur.”

“Dünyayı değiştirenler kitaplar değil , onları okuyanlardır...”

“Sevgili Öğretmen, Ben toplama kampından kurtulmuş bir kişiyim. Gözlerim, hiçbir insanın tanık olmaması gereken şeyler gördü: Eğitimli mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, eğitimli doktorların mahkûm ettiği çocuklar, eğitimli hemşirelerin öldürdüğü bebekler, lise ve üniversite mezunlarının kurşuna dizdiği kadın ve bebekler... Bu nedenle eğitim konusunda kuşkularım var. Sizden ricam şu: Öğrencilerinizin daha çok insan olmasına yardım edin. Çabalarınız sonucunda ortaya eğitimli canavarlar, başarılı psikopatlar (...) çıkmasın. Okuma, yazma ve aritmetik ancak çocuklarımızın daha iyi insan olmasına katkıda bulunduğu sürece önemlidir.”

“Neredeyse tüm insanlar zorluklara dayanabilir fakat bir insanın karakterini sınamak istiyorsanız, ona güç verin..” (Lincoln).

 

“Les Brown şöyle der : ölüm döşeğinde olduğunu hayal et. etrafında dönen hayaletler, gerçekleştiremediğin potansiyelini temsil ediyor. hiç yapmadıklarını. kullanmadığın yeteneklerini. dönüp sana derler ki , biz sana gelmiştik, çünkü sen bizi hayata geçirebilirdin. oysa şimdi beraber mezara gidiyoruz... kendinize ciddi yatırım yapın, kendinizi keşfedin!"

“Şaşırmaya hazır mısınız? Sorunun cevabı, evdeki yüksek kitap sayısı! Evinde daha çok kitap olan ailelerin çocukları hem daha fazla eğitim görüyor hem de daha çok kazanıyor. İyi bir kütüphane, hem akıl hem de para getiriyor! Dev araştırmadan çıkan en heyecan verici sonuç şu: Evdeki kitap sayısının, hangi ülkede doğduğundan, ailenin eğitim düzeyinden, ülkenin refah seviyesinden, babanın mesleğinden ve ülkedeki politik sistemden daha önemli olduğu ortaya çıkmış!”

“Araştırmalara göre , günümüzde bir çocuğun tam 15 bin saati okulda geçiyor. İnsan ömründen bu kadar zaman alan okulların, çocukları doğal eğilimleri doğrultusunda eğitmek yerine, ellerindeki standart programa/kalıplara göre hepsine aynı şekli kazandırmaya çalışması bir dramdır.”

“Çocukların başarı davranışları, okul öncesi dönemde ailelerinden, ilkokul yıllarında öğretmenlerinden, ergenlik döneminde de arkadaşlarından daha fazla etkileniyor.”

“Çocuklar ve hayvanlarla zaman geçirmek , insan beyninde düşünme esnekliği ve farklı açılardan bakma yeteneğini geliştirir.”

“Thomass Henry : bir insanın sahip olabileceği en iyi kişilik özellikleri bunlardır : 1. yapmanız gerekeni yapın 2. bunları yapılması gereken zamanda yapın 3. o anda isteseniz de istemeseniz de yapın.”

“Bülent Eczacıbaşı "başarılı bir çocuk yetiştirmek için ne yapmak gerektiğini" soran gazeteciye cevabı. "Bu o kadar çok şeye bağlı ki... En üst düzeyde eğitimin önemine inanmak ama genel kültür sahibi olmanın önemini de anlamak. Kendine güvenmek ama kendini başka insanlardan üstün görmemek. Azimli ve başarı için hırslı olmak ama şükretmesini ve yetinmesini de bilmek. Yaptığı işi ciddiye almak ama kendini çok fazla ciddiye almamak."


“İnatçı çocuk, zemininde petrol olan tarlaya benzer; üzerinde bir şey yetiştirmek zor görünür ama asıl değeri derindedir!”

“Hayal edenler ile hak edenler arasındaki farkı, samimi çaba, geliştirici vizyon ve disipline edilmiş yetenek belirliyor.”

“Hayatta her zaman pozitif ve destekleyici bir çevre içinde yaşayamayacağız. Eğer büyük bir hayalimiz varsa; bize inanmayacaklar, bizimle alay edecekler, hatta bazen bizi dışlayacaklar, bizi yoldan çıkarmaya çalışacaklar.”

“Tamamen başkasına bağımlı yaşamayı seçen bir kadının, kendi kendine yeten, bağımsız beyinli bir çocuk yetiştirmesi de çok zor.”

“Özgün insanlar bağımsız beyinlidir. Yalnız kalmak çoğunlukla kendi tercihleridir. Onlar seçilmiş yalnızlıktan yakınmaz aksine beslenir. Bu insanlar için yalnızlık kişisel bir yıkım değil, yaratıcı bir inşaat sürecidir. Yalnızlık onlar için kafes değil kariyer kaldırıcıdır. Bu insanların çevre ile ilişkisi çok popüler olmayabilir ama kendileriyle sağlam bir ilişkileri vardır. Dış ilişkileri zayıf olabilir ama iç ilişkileri güçlüdür. İçlerindeki derinlik özgün üretimin temelidir.”

" Çocuğunuzun kendi zirvesine ulaşma yaşı, seçtiği mesleğe göre değişebilir."

"Diktiğin bir fidanın kök tutup tutmadığını her gün yerinden söküp bakarsan, hiçbir zaman kökleri toprağa geçmeyecektir. Sen yapman gerekeni yap ve sonrası için hayata güven!"

Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 

Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


Kulak iyi duymayabilirdi fakat kalbin hissetmesi engellenemezdi, hayallerin kurulmaya devam edebilirdi. Emir’in rast gele gördüğü kırmızı balık onun hayata bakış açısını değiştirir ve Emir balık ile kendisini özdeşleştirir ve balığı özgürlüğüne kavuşturmak ister. Annesiz babasız, yuvasız ve sevgisiz yaşamanın zorluğuna İran ile Irak arasında yıllardır süren savaş da eklenince sokaktaki yaşam artık daha tehlikeli bir hale gelir. Emir hayallerinin peşinden giden bir çocuktur. Savaşın içinde uzun bir yolculuğa çıkar. Kitap okunması  gereken hüzün dolu bir kitaptır.


Kitapta bize verilmek  istenen mesajlar ise şu sözlerle anlatılmıştır:

Hayallerinin ve umutlarının peşinde hayatının ışığını arayan Emir, korkunç bir savaşın gölgesinde uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmak üzereydi.

"Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır."

"Emir Can, sen hiç bomba atan bir kuş gördün mü oğlum?" "Ya denize mayın döşeyen bir balık?"

"Savaş, dünyadaki en beter felaketten daha beter bir felakettir. Yaşadığın tüm kötü olayları unut. Çevrendeki insanların yaşadığı felaketleri unut. Bir günde binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insan ölür savaşlarda. Milyonlarcası yaralanır, sakat kalır, annesiz babasız kalır, evsiz kalır, aşsız kalır, işsiz kalır... Tarih boyunca yapılan savaşları düşün. Savaşlarda hayatını kaybeden insanlardan koskoca yepyeni bir dünya kurulur. Niçin öldü o insanlar? Şimdi niçin ölüyorlar? Yıllardır neyi paylaşamıyoruz insanlar olarak? Yaşatmak niçin öldürmekten daha anlamsız, daha değersiz görünüyor gözlerine? Şimdi de çocukları gönderiyorlar savaşa! Doymuyorlar! Aklım almıyor! Neyin savaşını veriyoruz biz?"

"Acı, ülkenin dört bir köşesine pay edilmişti. Savaşın getirdiği yoksulluk, yıkım ve ölümden herkes payına düşeni alıyordu. Ancak savaşın durmaya niyeti yoktu; artan bir iştahla daha fazlasını istiyor, hayatını feda edecek yeni canlılar arıyordu."


 “Geleceğe dair umudumuz yok denecek kadar azdı. Günü kurtarmanın derdinde olanlar, yarınlarını düşünemezlerdi çünkü.”

“Eski zamanlarda insan doğaya muhtaçtı. Doğa, insanı saklayıp korudu, besleyip büyüttü, sahip olduğu nimetleri insanla paylaştı. İnsan doğaya âşık oldu. Yüzyıllarca, bin yıllarca sürdü bu aşk. Ta ki insan, paraya âşık olana kadar... İnsan doğaya ihanet etti, ihanetini sürdürüyor...”

“Bir insanın yaşayıp yaşamadığından daha önemlisi nasıl yaşadığıdır, yaşadığı müddetçe neler yaptığıdır. Ya sen nasıl bir hayat yaşayacaksın benim güzel oğlum? Hayatın boyunca zavallı bir kuşun ölümüne mi üzüleceksin, yoksa özgürce kanat çırpabilsinler diye başka kuşlar için mücadele mi edeceksin?”

“Hayatı boyunca karıncayı bile incitmemiş insanların eline silah vererek onlardan başka bir insanı öldürmelerini bekliyorlardı.”

“Biz bir gül bahçesinde bitmiş yaban otlarıydık: güllere zararımız dokunmasın diye koparılıp atılıyor, bahçeden uzaklaştırılmaya çalışıyorduk.”

“Küçücük şeylerle mutlu olmayı bilmeyenlerin kapısına mutluluğun nadiren uğradığını yaşayarak öğrenmiştik.”

“Bir sokak çocuğu olarak görünürde hiçbir şeye sahip değildim belki, fakat ben hayalini kurabildiğim her şeyin sahibiydim. Çünkü gözde değil, gönüldeydi meselem benim.”

“Yanı başından geçen biri dahi bu koskocaman gölü fark etmeyebilir. Çünkü denir ki, göl büyük olsa da bakmasını bilmeyene küçüktür; onu görebilmek için bakan gözlerden fazlası gerekir.”

“Kötülük perdesini kaldıramasak bile, iyilik dünyasına insanların göz atabileceği bir aralık yaratırız hiç olmazsa.”

“Eski savaşları bir düşün. O savaşlarda insanlardan çok atlar ölürmüş, niçin biliyor musun? Çünkü yaralı insanları tedavi edip yaşatırlar da yaralı atları öldürürler oğlum. Yaralı bir atın artık görevini yapamayacağını bildikleri için onu öldürürler. Anlıyorsun ya, atların emekliye ayrılma gibi bir şansları yoktur.”


"Her gün aynı şeyleri yapmaya devam ederek neyin değişmesini bekliyoruz?"

“Ferahkent'in suyu temizdir, aydınlıktır, sonsuzdur. Fakat bilinen bir şey var: suya ışığını veren senin gözlerin, suya temizliğini veren senin kalbin, suya sonsuzluğunu verense senin zihnindir. Bakmayı bilen gözlere, duruluğu hisseden kalplere, sonsuzluğu düşünen zihinlere her su Ferahkent'tir.”

“İnsanın insana eziyeti, insanın hayvana eziyetiyle başlıyordu. "Öldürme" arzusu ilk önce hayvanların üzerinde test ediliyor, sonra hayvanların üzerinde uygulanır hale geliyordu. Hakir görme, nefret etme, işkence etme ve son olarak can alma...”

“Benim gülden nasibim sadece diken demiş ya şair. Oysa gül de biziz diken de... Yaradan'a nasıl karşı çıkılır?”

“Sahte gülüşler insanı mutluluk diyarından uzaklaştırıyor, üzüntü dağlarına uzayıp giden yeni patikalar açıyordu bana göre.”

 

Martıya Uçmayı Öğreten Kedi Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Martıya Uçmayı Öğreten Kedi Kitabında Geçen Özlü Sözler


birbirinden çok farklı iki canlının bir arada yaşamasının, birbirini sevip saymasının öyküsüdür. Farklılıkların aslında zenginlik olduğunu, ön yargının ise yoksulluk olduğunu anlatan harika bir kitaptır. İnsanların değişken bir varlık olduğuna değinilir.  Kitap okunması gereken muhteşem bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

"Uçacaksın Şanslı. Soluk al. Yağmuru hisset. Yağmur sudur. Hayatın boyunca pek çok şey seni mutlu edecek; bunlardan biri sudur, biri rüzgar, biri de, yağmurun ardından hep bir ödül gibi gelen güneş. Yağmuru hissediyor musun? Kanatlarını aç."

“Bize benzeyenleri kabullenmek ve sevmek çok kolaydır, ama farklı biriyle bu çok zordur ve sen bunu başarmamızda bize yardım ettin.”

“İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız.”


“Tehlikeli olan, insanların göstereceği tepkiydi. Konuşan bir kediyi ne yaparlardı? Büyük olasılıkla alıp bir kafese kapatır, bin türlü aptalca deney uygularlardı üzerinde, çünkü insanlar genellikle kendilerinden farklı bir varlığın onları anlayıp kendini ifade edebileceğini kabullenmeyi beceremezler.”

“Bil ki senin sayende biz, göğsümüzü gururla kabartan bir şey öğrendik: Farklı bir varlığı beğenmeyi, sevmeyi ve ona saygı göstermeyi.”

"İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız," diye bağırdı bir gün Kengah, uçuş arkadaşlarından birine. "Haklısın. En şaşırtıcı olan da, arada bir kendi aralarında anlaşmayı başarabilmeleri," diye yanıtladı arkadaşı.”

“Yalnızca cesaret edenler uçabilir.”

“Sadece israf edildi güzel sevenler, yüreği büyük insanlara kederi yüklediler. Bir kuşa uçmayı öğreten gökyüzü öğretemedi insanlığa mavinin kudretini! Görmedi kimse güneşin gelişini, bilemediler yağmurun demiri delişini. Mutluluktu istenilen ama cebinden çıkaramadı kimse...”


"İnsanların dilinde miyavlamak yasaktır." Kedi yasası böyleydi; ama, insanlarla iletişim kurmak çıkarlarına uymadığından değil. Tehlikeli olan, insanların göstereceği tepkiydi. Konuşan bir kediyi ne yaparlardı? Büyük olasılıkla alıp bir kafese kapatır, bin türlü aptalca deney uygularlardı üzerinde, çünkü insanlar genellikle kendilerinden farklı bir varlığın onları anlayıp kendini ifade edebileceğini kabullenmeyi beceremezler.”

“Kuşa uçmayı öğreten gökyüzü, öğretemedi insanlığa mavinin kudretini.”

" Ne yazık ki insanların sağı solu belli olmaz! Sık sık, iyi niyetlerle yola çıkıp en kötü felaketlere neden olurlar."

Kuzey Rüzgarının Şarkısı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Kuzey Rüzgarının Şarkısı Kitabında Geçen Özlü Sözler


Diamond  ailesi ile eski bir evde fakir yaşam sürmektedirler. Bir gece, duvardaki bir çatlaktan ses gelir ve o ses Diamond ile konuşmaya başlar ve böylece gizem dolu dünyanın kapıları açılır. Diamond Kuzey Rüzgarı ile tanışır. Bu rüzgarın en önemli özelliği ile bir şeyi ya çok küçültür ya da çok büyültür. Kuzey rüzgarı sert bir konuşma üslubuna sahiptir ama Diamond’u çok sever ve onunla iyi bir arkadaş olur. Onun kendisiyle uçmasına izin verir ve birlikte şehrin karanlık sokaklarına doğru gerçek ötesi, büyülü bir yolculuğa çıkarlar.


Diamond, bu yolculukta ancak bir çocuk tarafından görülebilecek güzellikte manzaralarla karşılaşır. Bu onun için aynı zamanda bir ‘keşif’ yolculuğudur. Birlikte yaşadıkları maceralar, hayatın zorlukları karşısında sevginin pırıldayan yüzünü de ortaya çıkaracaktır. Kitabı okurken hayallere dalacaksınız ve kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.


Kuzey Rüzgarının Şarkısı adlı kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


"Ah! Sevgili Kuzey Rüzgarı, lütfen bunun bir rüya olmadığını söyle." "Rüya olup olmamasının ne önemi var? Yaşadığımızı sandığımız bu hayatın da bir rüya olmadığını söyleyebilir misin?"

“İyi insanlar iyi şeyler görür, kötü insanlar da kötü şeyler görür onun içinde büyüyen kendi şekline dönüşen şey buydu.”

“Cesur olmaya çalışmak,  aslında cesur olmaktır. Korkan biri , cesur olmak için çabalıyorsa , doğuştan korkusuz bir mizaçta yaratılmış birinden daha cesur demektir.”

“İyiliğin özü de adalettir.”

"Söyleyecek iyi bir şeyin olmadığında hiç konuşmamak daha iyidir."

“Bir insan için dürüst ve erdemli olmak, zengin olmaktan daha önemlidir.”

“Birbirimize ruhlarımızda tutunursak dış görünüşümüz nasıl olursa olsun birbirimizi kalplerimizden tanıyabiliriz.”

“Hayatta güzel şeyleri gören insanlar, güzel düşüncelere sahip olurlar. Güzel düşünen insanlar da güzel rüyalar görürler. Ve güzel rüyalar görenler, hayatlarından lezzet alırlar.”

“Anne babanın çocuğuna övgüsü zarar vermez bilakis iyileştirir, rahatlatır ve güzelleştirir.”

Hayat her şeye rağmen çok güzel ve sırada ne olduğunu görmek için bile yaşamaya değer. Hiçbir durum sonsuza dek sürmez geceden sonra gündüz gelir kıştan sonra bahar.”


“Kendi kendimize yönelttiğimiz övgüler bizi zehirler.”

“Umutsuzluk yaratıcıya yeteri kadar güvenmemekten kaynaklanır.”

“Yoksulluk, bir insanı değersiz yapmaz. Hatta bazen fakirken, zengin olduğu zamanki halinden daha değerli olabilir.”

"Mutlu olmak için başkalarını mutlu etmek gerekir. Duygular yönetilebilir. Üzüntülü zamanlarda mutlu olmanın en kolay yolu, başkalarının yaralarını sarmak ve bazen de çocuksu oyunlara tutunmaktır."

"Zengin ve şatafatlı bir hayata alıştıktan sonra fakir düşmek, hep fakir olmaktan daha zordur."

“Herkese aynı şekilde davranılmaz. Herkes aynı şeye hazır olmayabilir.

“Zenginlerin omuzlarında, mutlu olmalarını zorlaştıran çok ağır bir yükleri vardı; zenginliklerini sürdürmek.”

Şermin Yaşar’ın Abartma Tozu Kitabında Geçen Sözler

 

Şermin Yaşar’ın Abartma Tozu Kitabında Geçen Sözler


Abartma Tozu kitabı aslında günümüzdeki yaşam tarzına eleştiri niteliğinde yazılmış harika bir kitaptır. Burada önemli olan para değil insan yaşamı, çocuklarla geçirilen kaliteli zaman ve eskiye duyulan özlemdir. Şermin Yaşar bu kitabı ile toplumdaki sorunları biraz sivri dille, biraz da mizahi dille harika bir şekilde anlatır. Okunması gereken güzel bir kitaptır.

Abartma Tozu kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Sokaklar kısa zamanda bomboş kaldı, çocukların ellerinden tablet, telefon düşmez oldu. Kullandıkları kelimeler "indirdim" "level atladım" "yükledim" falan oldu. Bir soru sorduğumuzda " he, hı, neyi, kim" gibi soruya soruyla cevap verir oldular. Bazı anne, babalar çocuklarının bu sessiz sedasız, etliye sütlüye karışmayan hallerinden o kadar memnundular ki çocuklarına en yeni teknolojileri anında aldılar.”

“Kendi çocuğunun farkına varmıyor, ama başka çocukları telefon ekranından seviyordu. Delirecektim...”

“Kendisini çok haklı görüyordu Veli Keskinbıçak. Zaten artık kasabada herkes kendini aşırı derece haklı görüyordu. Herkes haklıydı, herkes... Kimse karşısındakinin de haklı olabileceğini düşünmüyordu. Veli Keskinbıçak da işte bu haklılığa dayanarak kuzu, koyun, dana fiyatlarını on katına çıkarttı. Hayvanın aldığı nefesin parasını bile halktan kesiyordu. Pek de umurunda değildi Veli amcanın. Ne de olsa kasabada tek bir kasap vardı ve mecburen insanlar buradan alışveriş yapacaklardı.”


“Sevdiğin işi yaparken mesai saatin yoktur evlat!”

“Eskiden hafta sonları okula gitmezdik; hafta sonu da gitmeye başladık. Hem de tam gün. Yazın yaz okulu, kışın kış okulu açtılar. Tatillerde de okula gider olduk. Bir kere boş bulundum, "Ne zaman tatil yapacağız?" dedim. Öğrenciler beni öğretmene, öğretmen okul müdürüne, okul müdürü emniyete şikayet etti. Toplumu tembelliğe sürüklemekten hakkımda dava açmak üzereydiler ki okul müdürü, "Duruşmaya gidip gelirken derslerinden geri kalır, otursun ders çalışsın." dedi, kurtuldum.”

“ İnsanlar “günaydın”, “iyi akşamlar”, “kolay gelsin”, “teşekkür ederim” gibi onları birbirine bağlayan sözleri hayatlarından hızla çıkartacaklardı. Çünkü bundan sonra yapmaları gereken çok fazla iş olacak ve selam vermeye vakitleri doğal olarak kalmayacaktı.”

“Sonuçta yıkmak ve bozmak kolaydı, ama yıkıp yaktığını yeniden inşa etmek o kadar da kolay değildi.”


“İnsan bir sorunla karşılaştığında önce ailesine koşuyor. Annem ve babam o kadar hızlı koşuyorlardı ki onları yakalayabilmemin imkanı yoktu.”

“Bir sorunun farkına varırsak ve düzeltmek için gönüllü olursak, mutlaka başarırdık.”

“Eskiden az oyuncağım vardı ama birlikte oynayabilecek bir anne babam vardı. Artık odalar dolusu oyuncağım vardı ama oynayacak kimsem yoktu.”

“Okulda sırasında kımıldayan çocuğa anında hiperaktif dediler. Sağa sola bakınana 'dikkat eksikliği var bunun' dediler. Konuşan geveze, konuşmayan içe kapanıktı. Robot gibi insanlara dönüştüler. Sokaklarda bir tane bile çocuk yoktu. Gündüz hepsi okuldaydı. Akşamları da kurslara gidiyorlardı. Daha önce kasabada bir tane bile kurs yokken, bir hafta içinde her yere kurslar açıldı. Çocukların gittikleri tek yer, kurs ve psikolog oldu.”

“Eskiden birine yardım etmek nazik bir davranıştı, parayla yapılmazdı.”

 

Şermin Yaşar’ın Para Ağacı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Şermin Yaşar’ın Para Ağacı Kitabında Geçen Özlü Sözler


Tembel bir çocuğun sonsuz paraya sahip olmasıyla birlikte yaşadığı değişimi hem düşündüren hem de bol kahkaha attıran bir Şermin Yaşar eseridir.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Biri sana sarıldığında kollarını ilk gevşeten kişi olma.”

“Bir şeyi tüm kalbinle inanırsan ve inandığın şey uğruna tüm kalbinle çalışırsan; herkes günün birinde sana inanıyor ve yolun açılıyor.”


“Sıkın­tını anlamak ve çözmek için seninle hiç uğraşma­mışlar. En kolayını, yok saymayı seçmişler.”

“Ben yapamıyorum, iyi değilim deme bir daha. Hallederiz, bunlar bilmediğimiz işler değil..." dedi... "Önce matematiği tanımalısın. Tanırsan seversin. Seversen öğrenirsin." dedi. Dediği gibi de oldu.”

“Bizim para ağacımız hayallerimiz ve gayretimiz, asıl güç biziz.”

“Hayatta kaldığımız sürece harcadığımız enerjiyi, hayallerimizin peşinden gitmek için harcamamız gerektiğini anlatacağım.”

"Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır."


"Ünlü bir sıfattı, bunun sonuna bir isim gelmesi gerekiyordu. Ünlü şarkıcı, ünlü oyuncu, ünlü tiyatrocu, ünlü kebapçı, ünlü dönerci, ünlü yazar, ünlü ressam... Bu neyiyle ünlü olacaktı ki? Ünlü tembel diye mi çıkacaktı da zengin olacaktı? Gerçi olur ha! Hiçbir şey yapmadan, saçma sapan videolar çekerek ünlü olanlarla doluydu ortalık.

Ortalama bir yetişkinin herhangi bir çocukla kurabildiği sohbet, şu üç soru etrafında dönüyordu: "Kaça gidiyorsun?" "Dersler nasıl?" "Büyüyünce ne olacaksın?" Yani çocuklar için hayat gerçekten üç sorudan ibaret olamazdı.

“Hayatı yaşamak varken oturup elinizdeki telefondan hayatı izlemek nedir?”

“Ama değişmek insana mahsus bir şey. Bunu gözlerimle gördüm... "İnsan kendi kendini yetiştirebilir." ... Çıkmadık candan umut kesilmez...”

“Kimse gibi olmak istemiyordum. Ben kendim gibi olmak istiyordum. Sadece kendim gibi!”

“Benim Küçük Dostlarım” (Halide Nusret Zorlutuna) Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

“Benim Küçük Dostlarım”  (Halide Nusret Zorlutuna) Kitabında Geçen Özlü Sözler


İdealist ve nitelikli  bir öğretmenin kitap gibi okuduğu öğrencilerin canından çok sevdiği, kıymet verdiği öğrencilerini  ve anılarını edebi bir dille anlattığı zevkle okuyabileceğiniz güzel bir eserdir. Eseri okuyunca öğretmen olmanın güzelliklerini, zorluklarını anlayacaksınız ve bir solukta okuyacaksınız.

Tutulduğum fikir şuydu: "Cenazeye çelenk göndermek yerine, çelenk parası ile yoksul çocuklara yardımda bulunmak, bu dünya için de, öbür dünya için de daha yararlı, daha hayırlıdır.”

“Çocukları pek severim. ...... Yalnız sevimli, terbiyeli, zeki ve çalışkan olanları değil, -Böylesini herkes sever!- ben sevimsiz, somurtkan, haylaz, hatta aptal çocukları da severim.”

"Zavallılar “neye ihtiyacım olduğunu” bir türlü anlamıyorlardı. Onlar ihtiyacı yemek, içmek, giyinmekle… sadece “para” ile ölçüyorlardı.”

“Zaten beni Doğu gençliğine hayran eden sebeplerden biri de bu üstün zekâları ve itaatleridir.”

“Hakikat, doğacak güneştir, inan! Mümkün mü geceler sabah olmasın?”


"Eğer rastladığınız bir tabutun içinde bir öğretmen varsa onun birkaç adım da olsa, arkasından gitmekten çekinmeyiniz!"

“Bazen bir insanı mesut edebilmek için ne kadar az bir şey yetiyor!"

“Bütün güzel ve iyi şeyleri bize kaybettiren, göstermeyen; bütün kötülükleri de korkunç kara kanatlarının altında koruyan, geliştiren "bilgisizlik.”

“Fakat genç öğretmen -eğer biraz da sevimli ve güler yüzlü ve zeki ise- bütün acemiliğine, beceriksizliğine rağmen kendini kolayca sevdirebilir.”

“Okuttuğum yüzlerce ve yüzlerce çocuk arasında bir tane "aptal" görmedim, diyebilirim. Güneşi içine sindirmiş olan kara gözlerinde zekâ parıl parıl yanar. Fakat canları isterse okurlar, istemezlerse okumazlar! Ölçüsüz heyecanlarını ayarlayabilirseniz onlarla başarılmayacak iş, kazanılmayacak savaş yoktur.”


“Yaşınız ister yedi, ister on yedi, hatta ister yirmi yedi olsun, başınızda eğer okul kasketi taşıyorsanız, yola size gözleri şefkat ve hasret yaşlarıyla dolu olarak bakan ihtiyarları hemen selâmlayınız! Ve eğer, rastladığınız bir tabutun içinde bir öğretmen varsa, onun birkaç adım olsun, arkasından gitmekten çekinmeyiniz!..”

“Bana “öğretmenim!” diyen ses, beni “annem!” diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.”

“Bir yaşından, yirmi yaşına kadar her çocuk, bence zevkle okunmaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir.”

Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmenim Bir Bakar Mısın Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmenim Bir Bakar Mısın Kitabında Geçen Özlü Sözler


Öğretmenlik gönül işidir, sevme işidir, çocuklara değer verme, insana değer verme işidir. Her insan öğretmen olamaz. Öğretmen olmak için insan olmak, sevgi dilini kullanmak gerekir.


Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmenim Bir Bakar Mısın kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Unutmayalım ki bilginin kaynağı geçmiş, coşkunun kaynağı ge­lecektir. Öğrencisinin coşkusunu ayakta tutmak isteyen öğretmen, onun gönlünün muradını keşfetmesine yardımcı olur.”

“Hangi eğitim sistemi içinde olursa olsun, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, öğretmenin öğrenciyle göz göze geldiği bir an vardır, bu anın çok önemli bir potansiyel gücü vardır.”

“Bir çocuğa güvenmek, inanmak ve bunu ona hissettirmek çocuk üzerinde olağanüstü izler bırakıyor ve onun kişilik gelişiminde oldukça etkili oluyormuş.” Güvenilen kişi, o güveni içselleştiriyor ve kendine "Ben güveni­ len biriyim," demeye başlıyor.”

“Ne var ki, kendini dinlemeyi bilmeyen bir başkasını dinleyemez.”


"Öğrencinin zihnine girmek isteyen öğretmen, önce öğrencinin gönlüne girmeyi başarmalıdır."

“İnsan ancak kendisiyle kıyaslanmalıdır; diğer tüm kıyaslamalar zehirleyicidir.”

“Öğretmenin iletişim bilinci; branş bilgisi kadar, belki de branş bilgisinden daha önemlidir."

"Değer veren, hâlden anlar. Hâlden anlayanla gönül bağı kurulur. Gönül bağı kurduğunu seversin ve ondan öğrenmeye açık hâle gelirsin. İşte öğretmenin gücünün sırrı."

“Eğitimin en güçlü aktörü öğretmendir.”

“Sıradan vatandaşın ön yargılı olması kötü, ama öğretmenin ön yargılı olması çok kötüdür. Öğretmenin ön yargısı ömür boyu devam eden psikolojik incinmelere yol açar.”

“Sürdürülebilir toplumsal değişim, öğretmenin gücüyle öğrencinin zihninde ve kalbinde hayat bulur ve gelişir. Ve iyi yetişmiş bu vatandaşlar sağlıklı bir toplum ve sağlıklı, iyi işleyen bir eğitim sistemi oluşturur. Bireyin gelişimi ile başlayan değişim, sistemi düzgün işlemesine yol açar.”

“Sağlıklı sosyal yaşamın ilk adımı selâmdır.”

“Hiç unutmamamız gereken bir gerçek var; hayat şimdi burada yaşanır. Şimdi burada nefes alamazsanız ya da kalbiniz durursa hayat biter. Konuşulacak ne geçmiş kalır ne de gelecek. Şimdi burada yaşayarak oluşan deneyimlerimizle bir geçmiş oluşturur, şimdi burada umut ve beklentilerimizle de bir gelecek inşa ederiz.”

“Bir insanın gelebileceği en yüksek mertebe güvenilir insan olmaktır.”

“Hata yapmak doğaldır; hata yaparım korkusuyla hiçbir girişimde bulunmamak, işte en tehlikeli olan budur.”

“Anne babanın ve öğretmenin geliştirici gücü, bir ulusun en önemli sermayesi ve geleceğinin teminatıdır.”


“Gönül bağı kurduğunu seversin ve ondan öğrenmeye açık hâle gelirsin. İşte öğretmenin gücünün sırrı.”

“Bir çocuğun gönlüne varabilecek en güzel yoldu bu, bir çocuğu ikna edebilecek en güzel dildi. Bu dilin adı sevgi idi.”

“İyi yetiştirilmemiş bir öğretmen, atom bombasından daha tehlikeli olabiliyor.”

Mırıldanan Çocuk Kitabında Geçen Sözler

 

Mırıldanan Çocuk Kitabında Geçen  Özlü Sözler


Bir ev kedisi ile özel bir çocuğun sıra dışı arkadaşlığını anlatan çok güzel bir kitaptır.  Kitapta; otizm, dostluk, dayanışma, aile ve komşuluk bağlarıyla ilgili kalbe dokunan bir hikâye anlatılır. Okurken hem duygulanacak, hem kendinizi iyi hissedeceksiniz. Otizmli bir çocuk ve meraklı bir ev kedisi olan Pepe’nin sıra dışı arkadaşlığı anlatılır.

Kitapta geçen anlamlı sözler şunlardır:


“Yine de insanların bir araya gelmeleri bazen hoşuma gider. Yani en azından fikir olarak. Birçok insanın toplanıp bir şeyleri kutlaması hoşuma gider çünkü bu, bir araya geldikleri o günün diğer günlerden daha önemli olduğunu söylemenin bir yoludur. İnsanların gözlerine, gülüşlerine, birbirlerine sarılmalarına bakınca aslında o günün doğum günü olmasının ya da birinin bin üç yüz otuz metre yükseklikteki bir yaz kampından dönmüş olmasının çok önemli olmadığını anlarım. Hayır, bunun bir önemi yoktur. İnsanlar, aslında bir arada olmayı kutlar. Ve bu çok güzel bir şey.”

“Biz kediler insanların hasta olduğunu hemen anlarız çünkü insanların hasta olduğu ortamdaki hava ağırlaşır.”

“Otizmli çocukların çok özel ihtiyaçları vardır.”

“Yani sonuçta tüm canlıların, insanların, hayvanların(evet, hatta köpeklerin bile) içinde biraz da olsa kedilik var.”

"Şu insanlar ne kadar da tuhaf varlıklar, konuşmaya başlıyorlar ama dinlemeyi hiç istemiyorlar."

"Haklı bir sebebiniz varsa işleri yoluna koymak için daha fazlasını yapmanız, hatta imkansızı başarmanız gerekir."


"Çünkü bütün varlıkların bazen özgür olmaya, güneşe ve kendine benzeyenlerle konuşmaya, dışarıdaki dünyayı görmeye ihtiyacı var. Yoksa delirirler ya da yavaş yavaş ölürler."

“Bu dünyada hiçbir şey belli olmuyor işte, bazen iyi şeyler yapmasını hiç beklemediğin kişiler seni şaşırtabiliyor.”

“Kitap okumak çok güzel. Hayırla bir kitabın içine girmek, kitap okurken onun sesini duymak, kelimeleri söylerken nefes alışverişini hissetmek çok güzel. Akıp giden hikâyenin bir müzik gibi seni de alıp götürmesi, biri seni kucaklamış gibi içini ısıtması çok güzel. Okumanın bu kadar güzel bir şey olduğunu bilmiyordum doğrusu.”

"İnsanlarla yaşamanın bazı güzel tarafları vardır... İnsanlarla yaşamanın kötü tarafı ise onların insan yani pek de zeki olmayan yaratıklar olmasıdır."

“Üzüntü hastalığı insanların yakalandığı bir hastalıktır. Bu hastalığa nasıl yakalandıklarını tam olarak bilmiyorum ama genellikle hayatta başlarına gelen şeyler yüzünden oluyor.”


“Çiçeklerin bile birilerine ihtiyacı vardır. Yoksa sararıp solarlar. Çiçeklerin başına bu geliyorsa çocukların başına neler geleceğini siz tahmin edin!”

"Aslında bütün mesele bu. Yani birine bir konuda, daha önce hiç sahip olmadığı bir fırsat vermek çok da zor değil. Bu dünyada yapacak başka neyimiz var ki?"

“İşte, diye düşündüm kendi kendime, aslında iletişim kurmak ne kadar da kolay. Anlaşmak için bir hareket, bir bakış, biraz çaba yeterli olur.”

“Biraz samimi olmak çok çaba gerektirmiyor.”

"Bir anneyseniz ve uzaklarda, bin üç yüz otuz metre yükseklikteki bir dağda bir çocuğunuz varsa bir hafta çok uzun bir zamandır."

“İnsanlara derdini anlatmanın ne kadar zor olduğunu düşünüyordum .Oysa biz hayvanlar birbirimizi ne kadar da kolay anlıyoruz. Köpek, kedi, inek, cırcır böceği, kurbağa olmamızın bir önemi yok. Havlamamız, miyavlamamız, melememiz, cıvıldamamız, vıraklamamız hiçbir şeyi değiştirmez. Biz hayvanlar çok kolay anlaşırız.”