“Eğitim, Kıvılcımla Ateş Yakmaktır, Boş Bir Kabı Doldurmak Değil.” Sözünü Açıklar mısınız?

 

 “Eğitim, Kıvılcımla Ateş Yakmaktır, Boş Bir Kabı Doldurmak Değil.” Sözünü Açıklar mısınız?

 

Eğitim bir toplumu ayakta tutan, o toplumu güçlü kılan en temel hizmetlerden biridir. Eğitimin niteliğine önem veren milletler her zaman ayakta kalmış, nerede eğitime önem vermemiş, eğitimi dışlamış ve kalıp yargılara takılıp kalan millet varsa, o millet ya da milletler de gerilemeyi, dağılmayı hak etmiştir.


 Eğitime  gerçek anlamda önem veren ülkeler,  çocukların önüne hazır bilgileri koyup haydi yavrum otur ezberle şunları, bu kitabın dışındaki diğer bilgiler doğru değildir, yorum yapamazsın, eleştiremezsin, sorgulayamazsın demezler. Aksine kitabın içine hazır bilgiler koymazlar. Kitaptaki veriler çocuğun kendi emeği ile bilgiye ulaşmasını sağlar, çocuk kendi araştırır, irdeler ve öğretmenlerinin de yönlendirmesi ile amaçlarının peşinde, tutkularının peşinde koşar.

 



Eğitim işi başta küçük adımlarla başlar. Nasıl ki küçük bir kibrit tanesi koca bir alanı bir anda yakarsa eğitim de işte böyledir. Başta küçük gibi görünen çalışmalar , çocukların hedeflerine yönlendirilmesi ve kendi çalışmaları ile çok büyük olur. Yani bu sözden kasıt çocuğa balık vermeyin, balık tutun sözü ile eş değerdir. Okulda verilen eğitim de çocukların ilgi, istek ve yeteneklerine göre olmalıdır.  Çocuğa hiçbir katkısı olmayan, hazır basmakalıp bilgiler çocuğa fayda sağlamaz. Aksine zarar verir. Çünkü sadece zaman öldürmekten başka bir şey yapılmamış olur, zaman israfı olur. Zaman israfı da en büyük israflardan biridir.

 

Çocuğu geliştirecek olan şey onun kendi kendine yaptığı çalışmalardır. Çocukları bu anlamda özgür bırakmalıyız. Başta çok harika sonuçlar ortaya çıkmayabilir fakat sonra büyük başarılar ardı ardına gelir. Çocuğun da böylece kendine güveni artar, kendine olan öz saygısı artar ve daha çok çalışmak, daha çok üretmek ister. Boş bir işe hizmet etmemiş olur. Yaptığı çalışmalardan zevk alan çocuklar büyük verim alır.

Ülkemde keşfedilmemiş, yeteneklerinin çıkarılmasını bekleyen öyle güzel hazineler, öyle zeki çocuklarımız  vardır ki onların çıkarılmaya, şöyle bir silkelenmeye ihtiyacı vardır. Sizler yeter ki onlarla ilgilenin, onların düşüncelerine önem verin, onlara yaparak yaşayarak yani yapılandırmacı yaklaşımı öğretin. Sonucu muhteşem olacaktır. Çocuklara hayallerinin peşinden gitmek öğretilmelidir, onlara diretilen şeyleri öğretmek yerine tutkularının peşinden gitmek öğretilmelidir.  Bunu yaptığımız zaman başarılı çocuklar, mutlu çocuklar ve gelişmiş bir ülke ortaya çıkacaktır.

Mutluluk İle İlgili Bulduğunuz Özdeyişleri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 Mutluluk İle İlgili Bulduğunuz Özdeyişleri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


Mutluluk; bir kuşun kafese konulmadan özgürce uçabilmesi ve istediği yerlere göç edebilmesi, mutluluk yeni doğan bir bebeğin annesinin kokusunu içine çekmesi, mutluluk; yetim ve öksüzlerin başını okşamak ve onlara arkasında dağ gibi durmak, savaşların olmaması, canların yanmaması, sevginin ve merhametin daim olması, her çocuğun okuması için topyekün mücadele edilmesi, , hiç kimsenin açlıktan ve susuzluktan ölmemesi  vb. tüm bunlar benim için mutluluktur. Bunlar olduğu zaman dünya insanları da mutlu olur. Yeter ki mutlu olmaya ve mutlu etmeye gönüllü olalım.


Mutluluk ile ilgili özdeyişler  şunlardır:


*  Hiçbir zaman garantisi olmayan bir mutluluk için, hayatınızda kalıcı olan şeyleri yok etmeyin. Yoksa üzülen siz olursunuz. - Paul Auster

* “Birilerinin gözyaşları üzerine kurulan her mutluluk; günü geldiğinde en dayanılmaz acılarla intikamını alır.”  Nicanor Parra

*  “ Mutlu oImak istiyorsan gururu bırak, gönüller almaya bak.”  Mevlana

*  “İnsan mutluluğun en büyüğüne, ancak öteki insanlara iyilik yapmakla kavuşabilir.”  M. T. Cicero

*  “ İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır.” Bertrand Russell

*Mutluluk bilginin kendisinde değil, bilginin edinilmesi sürecindedir.”  Edgar Allan Poe


*  “ İnsanın beklemekte olduğu mutluluk, tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir.”  Andre Maurois

*” İnsanın mutsuzken, mutlu bir zamanı hatırlaması kadar büyük bir acı yoktur. – Dante

*

* “ İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen mutudur; çünkü o hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramayacaktır.    Alexander Pope.

* “ Mutluluğun temel koşullan; yapacak bir şeye, sevecek bir şeye, ümit edecek bir şeye sahip olmaktır.” Lika Chase

 * “ Mutlu bir insan belli koşullarda yaşayan değil, belli tutumlar benimsenmiş olan insandır. “Hugh Downs

* “ Saadeti insan arayamaz, fazilet tam ise mutluluk kendiliğinden gelir.”  Liu Ci

* “ İnsan mutlu olduğu zaman, daha iyi kalplidir.”  Oscar Wilde


*  “Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur. “ Bernard Shaw.

 * “ Mutlu olduğumuz için şarkı söylemeyiz, şarkı söylediğimiz için mutlu oluruz.”   William James

* “ İnsanları ne derece mutlu ederseniz, kendi mutluluğunuz da o nispette artar.”  Meksika Atasözü

* “ Bir güzellik yap kendine. Sadece sahip olduklarını düşün, mutlu ol onlarla. Sahip olmadıkların üzülsün seninle olamadıklarına.”  Paul Auster


*  “ Unutmayın mutluluk sizin kim olduğunuz ve nelerinizin olduğu ile ilgili değildir, o tamamen ne düşündüğünüze bağlıdır. “ Dale Carnegie

* “Mutluluğun değerini, onu kaybettikten sonra anlarız.”   T. Maccius Plautus.

* “ İnsanların en mutlusu kalbi ilimle dolu ve bedeni sabırla süslü olup elindeki ile yetinen kişidir.” Süfyan-ı Sevri

* “Mutluluk gençlikte beklenmedik şeylerde yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır. “ P. Courty

* “ Mutlu olmak için bir amaca bağlan, insanlara ya da eşyalara değil.” Albert Einstein


* “ Birçok insan mutsuz olduğunu bilir; ama daha fazla sayıdaki insan mutlu olduğunu bilmez.” Albert Schweitzer

* “ İnsanlar, akıllarına koydukları kadar mutlu olurlar. “ Jackson Brown

*  “Mutluluğu engelleyen şeylerden biri, hayattan çok fazla mutluluk beklemektir.”  Bovier de Fontenelle

* Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız bir mutluluk; mutluluğun en iyi biçimidir. - La Fontaine


* “Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inanmalıyız. - Lev ToIstoy

*” Mutu olduğunuz zaman, size bu mutluluğu veren faziletleri sonradan kaybetmeyiniz.” Andre Maurois

* “ Yılların bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu, mutluluğu yakalamışsan, sorgulama.”  Charles Bukowski

* “ Eğer mutluluğunuz bir başkasının yaptıklarına bağlıysa, çok ciddi bir sorununuz var demektir. “ Aldous Huxley


 * “Öfkeli olduğunuz her dakika altmış saniyelik mutluluk kaybedersiniz.” Ralph Waldo Emerson

* “ İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen mutludur; çünkü o hiçbir zaman hayaI kırıklığına uğramayacaktır.”  Alexander Pope

* “Mutluluğun değerini, onu kaybettikten sonra anlarız.”  T. Maccius Plautus

* “Yaptıklarımız her zaman mutluluk getirmeyebilir ama bir şeyler yapmadan mutluluk gelmez.” Benjamin Disraeli

 

*” Bir insanın mutluluğu, odasının duvarları arasındadır.”  Pascal

 * “Mutluluk, düşüncelerinizin, söylediklerinizin ve yaptıklarınızın uyum içinde olması halidir.” Mohandas Karamçand Gandi

* “Biz, önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.”  Yılmaz Güney

* “Beni ilgilendiren bütün insanların mutluluğu değil, her birinin ayrı ayrı mutluluğudur.”  Boris Vian


* “Saadeti ihtiraslarda değil, kendi kalbinizde arayın, saadetin kaynağı dışımızda değil, içimizdedir.”  Lev Tolstoy

* “İnsanlar için en ideal düzen, onların mutlu olduğu düzendir.”  Albert Camus

* “Mutluluk top gibidir. Yuvarlandığında arkasından koşar, durduğunda ayağımızla tekmeleriz.” Alphonse Chateaubriand

 

 *”Dünyada herkese yetecek kadar mutluluk yoktur.”  William Somerst Maugham

* “Mutlu insanlar, hedeflerine daha hızlı uçarlar. “ Steve Chandler

*” Eğer hayatta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır? “ Dostoyevski




 

Memleket Kelimesi Sizde Hangi Duyguları Uyandıryor?

 Memleket Kelimesi Sizde Hangi Duyguları Uyandıryor?


İnsanın doğup büyüdüğü, acılarını, anılarını, mutlu günlerini biriktirdiği, havasının, suyunun , toprağının kişi için çok ama çok özel olduğu en önemli yerdir. Memleket demek vatan demek, sıla demek, özlem demek, birlikte büyüyüp oynadığın arkadaşların, çayını içtiğin, sofrasına oturduğun yakınların, komşuların demektir. Memleket bende çok farklı duygular hissettirir. Memleketim aklıma gelince  annem ve babam gelir önce hatırıma , sonra ailenin geri kalan üyeleri.

 

Evimiz müstakil ve bahçeli olduğu için, evimizin bahçesinde ailemle birlikte çay yudumlamak, güzel ve anlamlı sohbetler yapmak gelir aklıma. Babamın başımı okşayışı, anamın kucağına sarılışım ve onun o  mis gibi kokusunu içime çekmek , onun yaptığı yöresel yemeklerin, tatlıların tadına bakmak gelir aklıma. O soğuk, karlı , kış günlerinde annemin sabah erkenden aile bütçesine atkı sağlamak için dokuduğu  halılar, eğirdiği yünler gelir hep aklıma...  


Bunların hepsini sanki bir bir yaşıyormuşum gibi canlanır gözümde. Kardeşlerimle yaptığım o hırçın bir o kadar da tatlı kavgalar  vardır. Bu senindi, şu benimdi diye tartışmalarımız ve daha sonra babamın araya girmesi ile hepimizin  babamdan çekinip bir köşeye sessizce çekilip öylece kalması gelir aklıma.


Havası, suyu, rengarenk çiçekleri bir başkadır memleketimin.  Yaylaları, üzüm bağları, ormanları bir başkadır benim güzel memleketimin. Bana beni anlatır orası. Çocukluk arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, yolda giderken bana harçlık veren iyi kalpli komşumuz rahmetli Fatma Nineyi anımsatır memleketim bana.  Huzur bulduğum, kendimi kuş gibi özgür hissettiğim, beni anlayan , beni tanıyan kimselerin olduğu ve bana değer veren insanların olduğu yer gelir aklıma. Babam çiftçi olduğu için sonbahara doğru alır emeklerinin karşılığını. İşte yine bir sonbahar günü babamın yeni aldığı renault  arabamız gelir aklıma. İlk arabamızdı.

Akşama kadar kardeşlerimle birlikte oturup babamın yoldan gelişini sabırla bekleyişimiz gelir aklıma. Sonra babamın eve girip belki yıl da bir kez bu kadar çok parayı hepimize paylaştırması gelir. O para ile bakkaldan ilk cipsimi almıştım, ilk sarellemi. Yoksul olduğumuz için her zaman her istediğimizi yiyemiyorduk ama o zamanlar da tadı vardı. İşte bu tatları hatırlatır bana memleketim, bunlara olan özlemimi ve daha neler neler…






Memleketim

Dört nala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

Nazım Hikmet

Memleketi ile ilgili bu şiirde beni çok mutlu eder ve memleketime olan hasretimi daha da alevlendirir.

Yalan İle İlgili Özlü Sözler Ve Atasözleri

Yalan İle İlgili Özlü Sözler Ve Atasözleri


Yalan söylemek kişinin  aslında korkaklığının göstergesidir. Yaptığı şeyin yanlış ve doğru olmadığını bilen insanlar ne yazık ki hemen yalana başvururlar. Peki o yalan nereye kadar saklanır. Saklanamaz. Çünkü gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir özelliği vardır. Ne olursa olsun doğruluktan asla ayrılmamalıyız. Yalandan uzak durmalı, yaşamı onurlu bir şekilde devam ettirmeye çalışmalıyız.


* “ Kimse öfkeli insan  kadar çok yalan söyleyemez.” Friedrich Nietzsche  

 * Kaygı ömür bitirir, yalan bahtı bitirir . Kırgız atasözü

* “İnsanı yalan kadar alçatan bir şey yoktur.” Anton Çehov

* “Bana yalan söylediğin için değil ama bir daha sana asla inanamayacağım için üzgünüm .”  Friedrich Nietzsche  


* “Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz. “  Yunus Emre  

* “Yalancıların cezası, doğru söylediklerinde onlara kimsenin inanmayacak olmasıdır.” Atasözü


 * “ Dünya tükenir, yalan tükenmez.” Atasözü

* “ Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.” Atasözü

* “ Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz.” Atasözü

* “  Yalanla iman bir arada durmaz. Atasözü

* “ Yalancının,  yalanı tükenmez. Atasözü

* “  Yalan dinlemek, yalan söylemekten güçtür.” Atasözü


* ”Yalancılık meslek dalı olarak ilan edilmeli artık, çünkü fazla ustası var.”

* “ Üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız.”  Alice Miller

* “ İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.”  Tolstoy


 * “ Yalancılardan daima uzak bulununuz; çünkü onlarla içli dışlı olur ve onlarla dolaşıp kalkarsanız siz de yalancı olursunuz.” Hz Ali

* “ Yalan söyleyenler, doğru söyleyenlere inanmazlar.” Konfüçyus

* “  Yalan söyleyerek yaptığımız yanlışı, hiçbir iyilik düzeltemez.”  Arthur Conen Doyle


* “Yalan bal toplayan arıları andırır, arının ağzı gibi ballı kuyruğundaki iğnesi gibi zehirlidir.”  Mevlana

* “Yalan sonu olmayan labirent gibidir, girişi vardır çıkışı yoktur.”  Mevlana


* “Söylenen laf ortaya çıkmayacak bir yalan olsa bile, laftaki koku, onun yalan yahut gerçek olduğunu ortaya çıkarır. Gerçek laf ile aptalı aldatan yalanın kokusu, sarımsak ve misk kokusu gibi beşer mahlukatının nefesinden anlaşılır.” Mevlana


 *Yalan iki kişinin eseridir: Biri söyler, diğeri inanır. Homer Simpson

* Yıkmak düzeltmekten, yalan söylemek ispatlamaktan daha kolaydır.  Arthur Schopenhauer

 * Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. Kenya atasözü

* Yalan dört nala gider. Hakikat  ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir. Japon atasözü


Az yalan söylenmez; yalan söyleyen her yalanı söyler. Victor Hügo

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Türk atasözü

Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler.  Friedrich Nietzsche

Yalan söylemek, vicdanı müebbet hapse mahkum eden bir suçtur.

En kötü yalanlardan biri, çocuklara söylenen yalandır. Çünkü onlar hemen inanırlar.

Yalan çok hızlı yol alsa da, gerçek son süratle onu sollayacaktır.

Yalan, korkunun tortusudur.

Suçların en büyüğü yalan söylemektir.




 

 

 

 


50 Tane Deyim ve Anlamları

 50 Tane Deyim ve  Anlamları


1. A köse, sayılmadık kaç tel sakalın var:  Önemsiz işleri neden kafaya takıyorsun anlamına gelir.

2. Acem kılıcı gibi iki taraflı kesmek :  Birbirine düşman olan iki tarafa da iyi görünmek, iki tarafla da kötü olmamak.

3. Acından ölmek: Çok acıkmak

4. Acısını çıkarmak: İntikam almak

5. Açık kapı bırakmak:  Bir şans daha vermek

6) Adını bile anmamak: Unutmuş gibi yapmak

7. Adam içine çıkmak: Değerli kimselerin arasına karışmak, arasına girmek

8. Ağızlara sakız olmak:  Herkes tarafından sözü edilmek

9. Aklından zor olmak:  Delice ,ilginç davranışlarda bulunmak

10. Allah bağışlasın: Çok yaşasın

11. Baba değil tırabzan  (iskele) babası: Evlatlarına yararı dokunmayan babalar için kullanılmış bir deyimdir.

12. Bacası tütmez olmak: Ailesi  dağılmış kimseler için kullanılan bir deyimdir.

13. Baskın çıkmak: Üstünlük sağlamak

14. Bastığı yeri bilmemek: Çok mutlu olmak

15. Bam teline basmak: Duyarlı olunan bir konuda  kişiyi kızdıracak söylemlerde bulunmak

16. Bal dök yala!: Çok temiz ,mis gibi, tertemiz.

17. Bardağı taşıran damla:  Sabrı taşıran eylem

18. Başı tutmak: Fazla sesten başı ağrımak

19. Baş kaldırmak: İsyan etmek, ayaklanmak

20. Başı göğe ermek: Çok sevinmek, böbürlenmek

21. Başı dumanlı: Sıkıntılı dertli olan kimse.

22. Başını dinlemek: Gürültüsüz bir ortamda dinlenmek

23. Cadı kazanı: Fitnenin, fesadın, düşmanlığın olduğu , geçimsizliğin olduğu yer.

24. Can evinden vurmak: Bir kimseyi  en çok önem verdiği yerden vurmak, canını yakmak, o kişiyi zarara uğratmak

25. Canı yanmak: Bir yeri ağrımak

26. Cart curt etmek: Gelişigüzel konuşmak

27. Ciğer canlı: Evlatlarına çok değer veren, çok düşkün olan.

28. Cümbür cemaat: Hep birlikte.

29. Çalmadan oynamak: Çok sevinmek

30. Çamur atmak: Birine iftira etmek,  birini lekelemeye çalışmak

31. Çatal yürekli: Hiçbir şeyden korkmayan.

32. Çarşamba pazarı: Darmadağın , karışık , düzensiz.

33. Çene yormak: Boşuna konuşmak

34. Çekişe çekişe pazarlık: Sıkı pazarlık

35. Çocukluk etmek: Akılsız hareket etmek,  yetişkin gibi davranmamak

36. Dağ ayısı: Görgüsüz, nezaketsiz, kaba.

37. Dağa çıkmak: Eşkıyalık etmek

38. Sele gitmek: Gereksiz yere yok olmak

39. Kül yutmamak: Oyuna gelmemek, herşeye çabuk kanmamak

40. Çifte kavrulmuş:       Çok pişkin

41 Can pahasına: Ölümü göze almak

42. Eli, yüzü düzgün: Çok güzel olmasa da  çirkin sayılmaz.

43. Gücüne gitmek: Onuruna dokunmak, kırılmak

44. Ucu ucuna gelmek: Ancak yetişecek kadar olmak

45: Yaya kalmaz: iş yapamaz duruma gelmek

46. Zembereği boşanmak: Kendini tutamayıp uzun süre gülen kimseler için kullanılan bir deyimdir.

47. Zılgıt yemek: Aşar işitmek, azarlanmak

48: Züğürt tesellisi: Kendini kuru kuruya avutmak

49. Kocaya varmak:  Evlenmek

50. Icığını, cıcığını sormak: Her şeyi ayrıntısına kadar soran, meraklı kimseler için kullanılan bir deyimdir.




İnsanı İnsan Yapan Nitelikler Nelerdir?

 İnsanı İnsan Yapan Nitelikler Nelerdir?

 

İnsanı insan yapan en önemli ve en değerli özelliklerinden biri insanın ,  insani duygulara sahip olmasıdır. Kendisine saygılı olması, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya saygılı olmasıdır.


İnsan olmayı hak etmek için ilk olarak şefkat ve merhamet duygusuna sahip olmak gerekir. Sevmek, sevilmek gerekir. Yardımcı olmak gerekir, kolaylaştırmak, zorlaştırmamak gerekir.

 

Nitelikli bir insan üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirir. Arı gibi, karınca gibi çalışır. Kendini geliştirmek için gündemdeki ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip eder. Girişimci olur, üretken olur ve kimseye el açmamak için çok çalışır ve alın teri döker.


İnsanı insan yapan niteliklerden biri  de onun hoşgörülü olması, affetmeyi bilmesidir. Gündelik boş işlerle, boş dedikodular ile uğraşmak yerine işi ile uğraşır.




İnsan haklarına önem veren, adalete, eşitliğe veren biri olmasıdır. Irkçılığa karşı olan , kadın erkek ayrımı yapmayan, zengin, fakir ayrımı yapmayan  hümanist  bir kimse olmasıdır. İşte tüm bunlara sahip olan kimse insandır. Ülkesi için, dünyası için çalışıp geleceğe güvenle bakan , çevreyi, doğayı koruyan, yeri geldiği zaman bonkör yeri geldiği zaman tutumlu olan kimseler insanı insan özelliklere sahip olur.

Günlük Konuşmalarınızda Kullandığınız Kelimelere Dikkat Eder misiniz? Açıklayınız.

 Günlük Yaşamda Kullandığınız Kelimelere Dikkat Eder misiniz? Açıklayınız.


Günlük konuşmalarımızda dikkat edilecek belli başlı hususlar vardır. İnsan nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını, hangi cümleleri ve hangi hitapları kullanacağını çok iyi bilmelidir. Yani doğru cümleyi doğru zamanda kullanmak dilimizin de etkin  kullanılmasını sağlar ve gündelik insani ilişkilerimizde de herkes doğru cümle kurmuş olur. Son yıllarda baktığımızda kendi dilimizdeki hitapları o kadar çarpıtmışız ki nerede, nasıl,  ne konuşulacağını bilemez hale gelmişiz. Elimden geldiği kadar kelimeleri uygun yerde kullanıyorum. Ama yine de her zaman dilimizi çok dikkatli kullanmak gerekir.






   Gündelik kullandığımız kelimeler şunlardır:

Nasılsın, iyi misin, teşekkür ederim, rica ederim, günaydın, iyi akşamlar, hoşça kalın vb gibi kelimelerdir. Ama son zamanlar da bunlar kullanılmamaya başladı. Daha kısa cümleler kurulmakta dilin nerede nasıl kullanılacağı bilinmemektedir. Örneğin; çocuğumuzla tartışırken bile şakadan olsun diye seni lanet olası , hey canın cehenneme dostum gibi saçma sapan Amerikan cümleleri,  yakın birini telefonla aradığımızda  ona nasılsın dediğimizde iyiyim bayan sen nasılsın demesi,  bir arkadaştan bir konu hakkında bilgi öğrendiğim zaman ona teşekkür ettiğim zaman arkadaşın bana hiç  önemli değil demesi vb. gibi yanlış ifade edilen yüzlerce cümle…


 Nasıl önemli olmayabilir ki dedim kendi kendime. Orada bir emek var, kıymet verme var, ilgilenme var. Hiç yapılan bir iş,  iki dakikalık süre bile olsa önemli olmaz olur mu elbette olur. Çünkü o iki dakika bile kişinin zamanından bir bölümünü bana ayırmasıdır ve bu da benim için çok önemlidir. Onun için önemli değil yerine rica ederim denmesi daha uygun olur.

 

 Uzun süre görmediğin biri  seni telefonla aradığında nasılsın, iyi misin diye sormak yerine işler nasıl gidiyor, aylık kazancın ne, sende şu var, şunu aldın mı, bende bu ben bunu aldım vb… Ne kadar yanlış şeyler aslında bunlar. Önce dilimizi doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. Örneğin; yardıma ihtiyacı olan birine çekil ordan ben hemen yaparım o işi demek yerine, yardıma ihtiyacınız var mı? Dilerseniz size elimden geldiği kadar yardım edebilirim demek kadar naif ve nazik bir cümle olabilir mi?

 

 Kelimeleri yerinde kullanılmalıyız. Batı kaynaklı, özentili cümleler, kelimeleri dilimize almak yerine kendi dilimizin kurallarını araştırmalı ve ona göre doğru cümleler kullanmalıyız. Dilimize özen göstermeliyiz, hangi sözü nerde kullanacağımızın zamanını iyi ayarlamalıyız. Örneğin; sabah kalktığında çocuğuna günaydın demek yerine çabuk  kahvaltı hazır hadi hemen gel daha çok işim var demek yerine günaydın yavrum , nasıl uykunu iyi uyuyabildin mi, ya da rahat yattın mı  diye çok sayıda kibar söylemler ile çocuk ile düzgün bir iletişim kurulabilir.



 Başka bir örnek ise vakit öğle olduğu halde komşunuza günaydın demek. Zaman sabah değil ki günaydını geçeli saatler olmuş. Bizler böyle konuştuğumuz zaman bizi model olan çocuklarımız da kelimeleri gelişigüzel kullanmaya devam edecek ve bozuk bir dil yapısı, bozuk bir kelime , cümle ortaya çıkaracaktır. Bunun zararı da yine bize olacaktır. 


İşte tüm bu olumsuzlukların olmaması, geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlerin de kelimeleri doğru yerde kullanması için, kendi yerli kelimelerimizi kullanmamız için bizler büyükler olarak onlara yol göstermeli ve doğru kelime kullanmayı, nerede, nasıl konuşacağını, hangi ifadeyi söyleyeceğini,  gündelik yaşamda yaparak yaşayarak onlara aktarmalı ve model olmalıyız.

Cömertlik İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Cömertlik İle İlgili Hikaye Yazınız.


Biz sekiz kişilik  bir aileyiz. Ailem annem, babam , abim, ablam ve kardeşlerimden oluşuyor.  Yaşadığımız şehir Trabzon. Evde altı çocuğun olması haliyle anne ve babamı da çok yoruyor.  Ablam Leyla bu yıl üniversite sınavına girecek ve bunun için de çok ders çalışıyor. Abim ise Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi. Ben henüz on bir yaşındayım, diğerleri de benden küçük kardeşlerim.   Babam  ise ayakkabı tamircisi. Annem de arada zaman bulduğu zaman gündelik işlere gidiyor.


 Bir yandan gündelik işlere giderken bir yandan da altı çocuğa bakıyor ve bence bu dünyanın en büyük sorumluluğu ve en büyük fedakarlığı.  Yine her zaman ki gibi sabah erkenden kalktık. Herkes kahvaltısını yapıp işe koyuldu.  Diğer kardeşlerim  de okula gittiği için annem bugün de bir iş bulduğunu ve orada çalışacağını söyledi. Annem evden çıkar çıkmaz on dakika sonra bir telefon geldi. Telefonda sağlık görevlisi konuşuyordu. Annem karşıdan karşıya geçmeye çalışırken  arabayı iyi kullanamayan biri  anneme çarpmıştı. O gün babama da haber verildi.


 Hepimiz hemen koşarak hastaneye koştuk.  Ağlamaktan gözlerimiz şişmişti. Ya anneme bir şey olursa. Ya annem tekrar hayata dönmezse. Ne yapardık? Kim severdi bizi, kim okşardı başımızı ve kim annem gibi güzel kokabilirdi ki? İşte tüm bu düşünceler içimi kemiriyordu. Babam hastanenin bir köşesinde sessizce oturup gelecek mucize haberi bekliyordu. Biraz sonra doktor geldi ve annemle ilgili haberi babama verdi.  Çok şükür ki anneme bir şey olmamıştı ama uzun bir süre fazla çalışmaması gerektiğini söyledi. 


Biraz yatarak geçirecekti günleri. Ev işlerini bir süre ablam yapsa da onun da sınavı olduğu için, okulu olduğu için bize fazla zaman ayıramıyordu.  Annem çalışmadığı için dolayısı ile para da kazanamıyordu. Babamın işleri ise bu ara seyrekleşmişti.  Maddi olarak çok zor günler  başlamıştı. Sürekli gelen faturalar, çocukların istekleri, ihtiyaçları annemi ve babamı çok yoruyordu. Çok üzülüyorlardı bu durumlarına.


 Akşam olmuştu. Bir telefon çaldı ve telefonda konuşan babamın çocukluk arkadaşı Halit Bey’di. Halit Bey annemin başına gelenleri duymuş ve olanlara çok üzüldüğünü yarın akşam bize gelmek istediğini söylemişti. Babam da tabi ki bura senin evin istediğin zaman gelebilirsin kardeşim dedi. Ertesi akşam Halit Amca ve eşi Asuman Hanım bize geldiler. Asuman Hanım annemin elinden tutarak onu yürütmeye çalıştı. Ona moral verdi. Çeşit çeşit yemekler yapıp getirmişti bize.


 Halit Bey de babama bir sürpriz yapmıştı. Kendi iş yerinde babama iş vermek istiyor ve bizi bu zor günlerden kurtarmak istiyordu. Ablama da aylık burs bağlayacağını söylemişti. Babam tüm bunların fazla olduğunu söylese de Halit Amca insan olan herkes bunu yapmalı diyordu. Eşi de kendisi de çok cömert ve nazik kimselerdi.







  Halit Amca bize cömertlik ile ilgili şu sözün çok önemli olduğunu da söylemişti: “ Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşlığın önemi yoktur " dedi. Onun için de  ailem için elinden gelen her türlü imkanı sağladı. Bizlere rengarenk güzel kıyafetler aldılar, yiyecekler aldılar. Eşi de annem iyileşene kadar anneme bakıcı bir kadın tuttu ve annem tez zamanda ayağa kalktı. Tüm bunlar iyi olan Halit Amca ve eşi olan güzel kalpli, Asuman Teyze sayesinde gerçekleşmişti. Ne güzel cömert insanlarla olmak ve cömert insanların zor zamanında arkanda dağ gibi durması. İyi ki varsınız Halit Amca iyi ki....

20 Tane Atasözü Ve Anlamları

 20 Tane Atasözü Ve Anlamları


 1. Acıklı başta akıl olmaz:  Derdi, sıkıntısı olan insanlar sağlıklı ve bilinçli düşünemezler. Yaşanılan acılar kişilerin uygun kararlar almasını engeller.


2.  Acı acıya, su sancıya:  Acısı olan birinin acısını başına gelen daha büyük acılar bastırır. Yani etkisi hafif olan acı fazla kafayı kafayı takmamayı öğretir bize. Zor bir problemle karşılaştığımız zaman o probleme üzülmek yerine problemin üstesinden gelmeye çalışmalıyız.


3. Aça kuru ekmek helvası bal gibi gelir: Karnı  gerçekten aç olan kimse ekmeğinin içine katık aramaz. Yani aç olan kişi o ya da bunu yiyeceğim diye tercih yapmaz, ne bulursa yer.


4) Açılan solar, ağlayan güler:  Gerçek anlamda baktığımızda açan her çiçek zamanı gelince solmaya başlar. İnsanoğlu için de bu durum geçerlidir. Derdi olani sıkıntıları olan maddi zorluklar çeken bir kimsenin bu sorunlar bir gün sona erer ve o kişinin de yüzü gülmeye başlar. Yani yaşamda iyi günler de olur, kötü günler de. Onun için başımıza gelen bir olumsuz olaya takılıp kalmamalıyız.


5) Adam adamdan korkmaz ama hatır sayar: Biri bizim kalbimizi kırdığında ona  karşılık vermiyorsak bu bizim korkak ya da laf veremiyoruz gibi anlamlara gelmemelidir. Kişinin cevap vermemesi kendisine olan saygısı ve başkasına olan naifliğidir. Aslında karşıdaki kişinin hatırı kırılmasın diye asil davranış gösteriyoruzdur. Durum bundan ibaret, yoksa herkesin her söz verilecek gayet de  güzel cevabı vardır. Bunun için kimsenin onurunu kırmamalıyız.


6) Adam adamın rahmanı, adam adamın şeytanı:  Arkadaşlarımızı çok iyi seçmeliyiz. Unutmayın ki iyi arkadaş aydınlık yollara, kötü arkadaş da karanlık yollara götürür.


7) Ağaç yumuşağını kurt yer:

 Ağaca zarar veren böcekler ağacın daha çok yumuşak yerini yer. Temel anlamı budur. Yorum olarak baktığımızda ise bu atasözünden şu anlam çıkar: Gerektiği kadar mülayim olunmalıdır. Gereğinden başlı yumuşak başlı olmak iyi bir şey değildir. Çünkü bu defa da iyi niyet istismarcıları ortaya çıkar. Bunun için kendimizi tamamen bırakıp her işte teslimiyetçi olmamalıyız. Bu her konu için geçerlidir. Yani Kişi kendini ezdirmemelidir.


8) Bekri Mustafa kadı olunca dünyanın ne olacağı anlaşılır: Bekri Mustafa devamlı alkol alan ,alkolik bir kimsedir. Atasözümüzün bizlere vermek istediği mesaj ise şudur: Kendine bile hayrı dokunmayan kimseleri iş başına getirdiğimizde o işler alt üst olur, karmaşa olur, düzen bozulur. İşte toplum yöneticiliğine duyarlı ve sorumluluk sahibi insanları başa getirmeliyiz.


9) Başını acemi berbere teslim eden , cebinden pamuğu eksik etmesin: Acemi bir kişiye iş yaptıran kişi onun acemiliğinin verdiği zarardan  da razı olmalıdır. Çünkü bileyerek acemi kişiyi işe almıştır ve sonucunda razı olmalıdır. Sonradan pişman olmamak için de işi ehli olan kimselere yani ustalarına yaptırmalıyız.


10) Çalıda gül bitmez; cahile söz yetmez: Gül çalıda bitmez, kendi ağacında biter. Cahil insanlar da kaba olduğu ve dediğim dedik kimseler olduğu için bir şey anlatırken onu inandıramazsın. Kısacası cahilin ne kendine faydası olur, ne de içinde yaşadığı topluma. Yani cahil cahil olmaya devam eder.


11) Çürüksüz koz ( ceviz)  kemiksiz et olmaz: Her ceviz sağlam çıkmaz içinde mutlaka çürüğü vardır.  Et de kemiksiz olmaz. Yani her insanın bir kusuru vardır ve hiç kimse mükemmel değildir. Bunun için her şeyi olduğu kabul etmeliyiz.


12)  Cami ne kadar büyük olursa olsun, hoca  ( imam) yine kendi bildiğini okur: Caminin küçük ya da büyük olması imamı etkilemez. Çünkü imam cemaate kendi bildiklerini anlatır. Yani bir konuda istikrarlı olan birisi koşullar ne olursa altından yine kendi bildiğini devreye sokar.


13) Dağ kuşu dağa, bağ kuşu bağa yakışır: Dağ kuşu dağda mutlu olur. Bağ kuşu da bağda mutlu olur. Çünkü onların yetiştiği yer orasıdır. İnsan kendi yerinde, yurdunda mutlu olur. Yani her şey yerinde güzeldir, yerinden uzaklaştırıldığında  çekiciliğini kaybeder.


14) En kötü züğürtlük, akıl züğürtlüğüdür: Her yokluğa çare olunur ama akıl noksanlığına çare bulunamaz. Doğuştan akıl yokluğunun ne yazık ki çaresi yoktur onun için bu kimselere yardım etmeliyiz.


15) Fukaranın tavuğu, zenginin atı kıymetli olur:

Fakir kimsenin atı olmadığı için elindeki en değerli malı tavuğudur. Elindeki şey onun için kıymetlidir. Bizler de elimizde olanın değerini bilmeliyiz ve onları korumalıyız.

 

16) Gönül kocamaz: İnsanlar zaman içinde fiziksel olarak yaşlanmaya başlar. Her ne kadar fizik olarak yaşlansak da gönlümüz  yaşlanmaz. Hayata tutunuruz inadına ve  yeni olan, güncel olan her bilgiyi de takip ederiz. Deneriz, merak ederiz. Çünkü yaş kocasa da gönül kocamaz. Gönül her şeyi ister ve yaşlanmaz.


17)  Hırsız anahtar  istemez: Hırsız zaten çaldığı için anahtara gerek duymaz. Kötü niyetli kimseler de yapacağı kötülüğü her şekilde yapmaya çalışır.


18) İyilik iki baştan olur:  Birbiri ile iyi geçinen kimselerin iyiliği sadece bir kişiden kaynaklanmaz bu her iki tarafında iyi olmasından dolayıdır.


19) Keserin tıkırtısı gündeliğe göredir: İşçi aldığı gündeliğe göre emek eder, işini yapar. Çalıştırılan kişilere yaptığı hizmetin karşılığı tam olarak verilsin ki işini yapan da iyi, nitelikli bir iş ortaya koysun.


20) Laf söyledikçe, toprak kazdıkça çoğalır: Söz sözü açar, toprak da kazıldıkça daha verimli olur. bu atasözünde verilmek istenen mesaj şudur: Yerinde ve zamanında konuşmalıyız.




Hayatınıza Yön Veren Duygular İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

Hayatınıza Yön Veren Duygular İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.


İnsan aklı ve duyguları olan bir varlıktır.  Birey yaşadığı olaylara tepki verirken  kimi zaman  aklı ile hareket eder.  Bazı durumlarda da duyguları ile hareket eder. Hayata yön veren duyguları belirleyen unsur ise hayatta yaşadığımız olaylar, problemler, mutluluklar, acılar , kayıplar, hayatımızı  önemli derecede  etkileyen olağanüstü durumlar ya da  bazen sıradan olaylardır.


  Mesela  çok mutlu olan birini ertesi gün karamsar, hayattan bıkmış, ümidini kaybetmiş olarak görürsün. Bu yaşanılan durumun nedeni ise o anda,  o günde yaşadığı ya da geçmişte yaşadığı herhangi bir olay ile ilgilidir. Ya da dün üzgün gördüğün birini bugün sevinçten havaya uçacakmış gibi görürsün.


Değerli gençler benim hayatıma yön veren duygular şunlardır:

Sevmek bana göre dünyanın en  iyi duygusudur. Sevmek mesela ; bir çiçeği koklamak ve ona ilgi ile ümit ile bakmak, sanki gelecek baharda daha iyi şeyler olacak dercesine , umutla, ısrarla, sabırla yaşanılan hayata tutunmak, o çiçekte umutlarının sönmediğini görebilmek ve azimle yola devam edileceğinin farkında olmak…  Ya da  yolda yaralanmış küçücük bir kedinin yarasını sarmak, onu alıp eve götürüp iyileşene kadar bakıp sonra doğal yaşamına döndürmek veya  elinde oynayacak bir tek topu dahi olmayan sevimli mi sevimli, masum bakışlı bir yavruyu mutlu etmek ona sarılmak, güven vermek ….

 

Yardımsever olmak, merhametli olmaktır benim hayatımda beni mutlu eden duygular.  Acımasız olmamak, güçlünün ve zalimin yanında değil mazlumun ve haklının yanında olmak, adaletli olmak, eşitliği de adil bir şekilde yapabilmek , hak edene hakkını vermek, insan haklarına önem vermek, kimsenin onurunu kırmamak, başkalarının yanında en yakının kusurunu ağzını şapırdata şapırdata söylememek , empati kurabilmek, gördüğün bir yanlışı kırmadan, yaralamadan düzeltmek ve en önemlisi incitmemek insanı, ya da doğada olan her türlü  canı olan varlığı…. Elbette insan değişken bir varlıktır. Yeri gelecek üzülecek, ağlayacak, kızacak, tartışacak hatta gergin ortamlar ortaya çıkacaktır. Önemli olan kötü anılar biriktirmemek, olanları affedip yeni bir sayfa açıp hayata tekrardan tutunmaktır.


Can dostlarım!


Sadakattir benim yaşamıma yön veren diğer bir önemli duygu. Sadakatli olabilmek; evine, ailene içine yaşadığın topluma. Verdiğin sözleri tutabilmek, emanete hıyanet etmemek, kaçılacak kişi değil sığınılacak liman olmak. Dertleri paylaşmak, mutlulukları paylaşmak, yaşanılan haksızlıklara, kırılan kalplere rağmen sizden af dilemeyi bekleyen kimseyi hiç yormadan, yıpratmadan affedebilmek, kızgınlığı, nefreti kalpte daim etmemek, kolaylaştırmak, zorlaştırmamak, yaşama dair ne varsa onu olduğu gibi kabul edebilmek ve çalışmaya, emek etmeye, alın teri dökmeye hiç bıkmadan, usanmadan devam etmektir bana yön veren duygular.


İşte kıymetli arkadaşlarım! Bunlar olduğu zaman hayat daha anlamlı oluyor ve beni yönlendiren  bu duyguları yaşamamda beni daha da güçlendiriyor, yaşanılan onca zorluğa rağmen dipçik gibi hayatta kalabilmeye çalışıyorum. Kaybetsem de yeniden başlıyorum, yeise kapılmıyorum, sadece tek bir duyguya kapılıp o duygunun esiri olmuyorum. Ufkumu genişletmek için okuyorum, okuyorum ve elbette çok okuyorum. Çünkü okumak, öğrenmek duygusu beni cezbediyor. Araştırmak, sorgulamak ve kültürlü olabilmek beni mutlu ediyor.