A Harfi İle İlgili Fazla Bilinmeyen 22 Tane Atasözü Ve Anlamları

 A Harfi İle İlgili Fazla  Bilinmeyen  Atasözü Ve Anlamları


 

1. Aç, elini kora sokar: Aç olan kimse  en tehlikeli durumlarda bile elini ateşe atar ve  açlığını gidermeye çalışır.


2.  Aç ile dost olayım  diyen, peşinen karnını doyursun:  Aç olan bir kimse ile arkadaşlık kurmak isteyen kişi  aç olan kişinin karnını doyurmalıdır önce.


3. Aç anansa da kaç: Aç olan kimsenin yakın çevresine bile zararı dokunur.


4. Aç ile eceli gelen söyleşir: Aç olan kimse, karnını doyurmak için  karşısındakini öldürebilir. Bir şeyi yapmak zorunda olan kimse başına büyük belalar açabilir.


5. Aç mısın, soğuk su iç: Aç kimse ile ilgilenen olmaz. Aç olan kimse de ölümle baş başa kalır. Bunların olmaması için de aç olan kimselere elden geldiği kadar yardım edilmelidir.





6. Açık ağız aç kalmaz: Gereksinim duyduğu şeyi  istemesini  çekinmeden isteyen kimseler aç kalmaz.


7. Açık yerde tepecik kendini dağ sanır: Çevresi açık olan tepecik, dağ gibi zannedilir. Yanında değerli kimseler bulunmayan kişiler de  kendilerini olduklarından daha fazla değerli zannederler.


8. Adam eli ağırdır: Gereğinden fazla gelen misafirin ve  yatalak hasta olan bireyin bakımı zor olur. Zorunlu olmadıkça başkalarına yük olmamaya çalışmalıyız.


9.Adam kılığında keçiye Abdurrahman  Çelebi derler. (Ya da koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.): Koyunun olmadığı yerde keçiye değer verilir. Değerli şeylerin bulunmadığı yerde daha az değerli olan şeylere değer verilir.


10. Adama iş aramalı, işe adam değil:  Adam olmayınca  bulunan işin bir kıymeti olmaz. Bunun için de adam kayırmamalı ve yeteri kadar bilgisi ve becerisi olmayan kimselere  önemli işler verilmemeli ve toplumun zararına çalışılmamalıdır.


11.  Adamın bulaşığı yamandır: Kavgayı seven, gürültücü kimseler  ile başa çıkmaz zor olur. Onlarla uğraşmak kişiyi yorar. Geçimsiz insanlarla yüz olup başımızı ağrıtmamalıyız.


12. Adavetin sonu  nedamettir: Düşmanlık duygusu ile yaşayanlar , kan davası güden kimseler  sonunda pişman olurlar. Sonradan pişman olacağımız duygular beslememeliyiz.

13.  Adımı güveç koy ama  ocak üstüne koyma:  Korkunç şeyleri, çetin şeyleri aklımızdan geçirsek bile bunu asla uygulamaya dökmemeliyiz. Başkalarına zarar vermemeliyiz.


14. Afiyet ola demekle deniz içilmez: Deniz, bir bardak su gibi içilemez. Başkalarına ait şeyleri izin istemeden kullanmamalıyız.


15. Ağaç ne kadar uzarsa  göğe değemez:  Ağaç ne kadar uzarsa uzasın, doğada yer alan bir nesnedir. Doğanın tamamı olamaz yani. Biz insanlar ne hangi makamda ya da konumda olursak olalım, kendimizi toplumun üstünde görmemeliyiz.


16. Ağaca bâr  olan kendisidir:  Ağaca yük olan kendi meyvesidir ve yük olan meyve de ağacın  gelişmesini  ve beslenmesini engeller. Bizler de anne, baba ve yakınlarımıza yük olmamalıyız anlamı çıkar bu sözden.


17. Ağanın gözü  ata tımardır: Yönetici olan kişi, çalıştırdığı elemanına iyi bakmalıdır. Yaptığımız işleri iyi yapmalıyız  ve çalıştırdığımız kişilere iyi bakmalıyız ve onların güvenliğini sağlamalıyız.


18.  Ağır yongayı yel kaldırmaz: Ağır olan şeyleri rüzgar uçuramaz.  Onurlu ve ağırbaşlı kimseler de zarar görmezler.


19. Ağız yer, yüz utanır: Başkalarından geçinen kimselerin boynu diğer  o kişilere karşı hep eğik olur. Karşılığında taviz vereceğimiz bağışları kabul etmemeliyiz.


20. Ahmak iti yol kocatır:  Köpek her şeye koşan bir hayvan olduğu için çabuk yaşlanır. Her şeye kafasını takan insanlar da  çabuk çöker, yaşlanır.


21. Akçe adama akıl öğretir: Maddi olarak güçlü olanlar  düşündükleri ve istedikleri her şeyi yapabilirler. Maddi gücü iyi olan kimsenin ufku da açık olur, yaratıcı olur.


22.  Akçe sayış,  kaftan yürüyüş öğretir: Para insanlara giyim, beceri yürüyüş ise çalım öğretir. İnsanların çağdaş ve becerikli olması için  belli bir birikimlerinin olması gerekir.

 

“Bir İnsanın Özünü Anlamak İster Misiniz? O Halde Eline Geniş Kudret Verin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir İnsanın Özünü Anlamak İster Misiniz?  O Halde Eline Geniş Kudret Verin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kudret, güç her insanın sahip olmak istediği özelliklerdir. İnsan hayatta güçlü olduğu zaman , varlıklı olduğu zaman daha dirayetli ve daha  mutlu olur. Sahip olduğumuz gücün sınırı insanın da niteliğini ortaya koyar aynı zamanda. İnsan sahip olduğu gücün kıymetini bilmeli ve daha da güçlü olmak için çok çalışmalı ve hayatın zorluklarına rağmen dipçik  gibi yaşama tutunmasını bilmelidir.


 Bir insanın özünü anlamak için en basit yol ona verilen gücü nasıl ve ne şekilde kullandığına bakın. Ona verilen geniş yetkiler bireyin insanlıktan çıkmasına neden oluyorsa, birey sahip olduğu ve verilen sınırsız yetkiler ile istediği her şeyi yapıyor, zalimce davranışlar sergiliyorsa gücün böyle insanların tekelinde bulunması son derece tehlikelidir. İşte bu tip insanlar kendilerine sınırsız yetki verildiği zaman o yetkiyi kötüye kullanıp kendilerinin gerçek benliğini ortaya çıkarır. 







Eline geniş yetkiler geçtiği halde insan olma yetisini kazanmış, insan olma kemaline ermiş kimseler ne kadar güçlü olursa olsun benliğini kaybetmezler ve kendilerine verilen sınırsız gücün olanaklarını kötüye kullanmazlar. Bu durum devlet yöneticilerinden başlayıp her kademeye kadar indirgenebilir. Örneğin; Bir ülkeyi yöneten baştaki kimse kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanıp yakınlarını başa geçirip liyakata ters düşüyorsa, o ülkede her türlü rüşvet, iltimas varsa devlet yöneticisi insan haklarını, adaleti yok sayıyorsa işte burada da ona verilen gücün kötüye kullanıldığını ve o devlet yöneticisinin gerçek kimliğini anlamış oluruz.



 Kimi insanlar vardır ki ben şu makama gelsem şöyle adil olacağım, şu şekilde insan olacağım derler ama kendilerine çok küçük bir yetki dahi verildiğinde insanlığını kaybeden ve zalime dönüşen, güç gösterisinde bulunan ve ne oldum delisi olan o kadar çok insan vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. İnsanı insan yapan en kıymetli  özellik onun sahip olup olabileceği her türlü güce ve kudrete rağmen insanlıktan çıkmamasıdır. İşte böyle insanlara ne kadar yetki verilirse verilsin onlar asla karakterinde, kişiliğinden taviz verilmeyen onurlu, dürüst, kişiliği oturmuş ender kimselerdir.

Defterinize, Vatan Çalışkan İnsanların Omuzları Üstünde Yükselir.” Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınızı Yazım ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 Defterinize, Vatan  Çalışkan İnsanların  Omuzları  Üstünde Yükselir.” Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınızı  Yazım ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


 

Vatan,  çalışkan insanlara sahip olduğu zaman gelişmeye ve ilerlemeye başlar. Vatanın içinde yaşayan vatandaşlar, toprakları için, ülkesi için çalışmadıkları zaman o vatan denilen topraklar bir zaman sonra dağılmaya başlar. Bizim ülkemiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesi için de herkesin üzerine düşen çalışma sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir.



Devlet yöneticilerinden tutun da en alt kademedeki görevliler görevlerini canla başla yerine getirmelidir.  Bir ülke eğitim alanında iyi gelişmediyse, ekonomi alanında, kültürel alanda iyi gelişmediyse o ülke  hiçbir şekilde kalkınamaz. Vatan için canımı veririm, vatan yoluna her şeyim feda deyip bir köşeye çekilip uygulamada bir şey yapmayıp sadece olanları seyredersek bunun adı vatanseverlik değil  edebiyat yapmak olur.



Vatanını seven insan onun uğrunda canını elbette vermelidir ama can vermeye sıra gelmeden önce çok çalışmalı, üretmeli ve ülkemiz her alanda geliştirilmelidir. Bugün ülkemizin durumuna baktığımızda her şeyi dışardan satın almaktayız. Tarım ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki çoğu şeyde dışarıya bağımlı hale gelmiştir. Doların artması ile dışarıdan alınan her türlü malın da fiyatı iki katına hatta üç katına çıkmaktadır.



Oysa kendi yerli ürünlerimizi üretsek, fabrikalarımızı kursak, teknoloji aletlerimizi yapsak dolar ne kadar artarsa artsın paramızın değeri de düşmez, ülkemiz, ülkemizin fertleri de maddi ve manevi anlamda zorluk çekmez. Ülkemizde yeterli desteği alamadığı için başka ülkelere beyin göçü olarak giden bilim insanlarımız kendi ülkemize hizmet etse, bunun için de devlet onlara gerekli olan her türlü imkanı sağlasa ülkemiz de gelişmeye ve ilerlemeye başlar. Çalışkan insanlar, düşünene, sorgulayan, üreten insanlar olmalıyız. 



Vatanımızı canı gönülden sevdiğimizi yürekten göstermek istiyorsak bunun için çok ama çok çalışmalı, ülkemizi gelişmiş ülkeler konumuna getirmek için var gücümüzle çalışmalıyız ve ilerlemeliyiz. Vatan sevgisi her bir ferdimizde bilinçli vatanseverliğe dönüşmelidir. İşte böyle olduğu zaman vatanımız gelişir ve topraklarımız bizim olmaya devam eder.

Atatürk’e Milli Bayramların Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan Mektubunuzu Yazıp Milli Bayramlar İçin Atatürk’e Teşekkür Ediniz.

 

Atatürk’e Milli Bayramların Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan Mektubunuzu Yazıp Milli Bayramlar İçin Atatürk’e Teşekkür Ediniz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında büyük emeği geçen, ülkesi için gece gündüz demeden çok çalışan ve sonunda ülkemizin bağımsızlığa kavuşmasını sağlayan, cumhuriyetle bize yeni haklar tanınmasını sağlayan ve özgür olmamızı sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’üm.


Biz çocukların , gençlerin cumhuriyete sahip çıkması için bizlere hediye ettiğiniz milli bayramlarımız ülkemizde çok güzel etkinlikler ile kutlanmakta, her milli bayram günü geldiğinde içimde sevinç, hüzün, mutluluk ve gururu olmaktadır. Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı gibi milli bayramlarımız biz gençleri ülkesine daha çok bağlı kılmakta ve her milli bayram geldiğinde sizleri daha çok anmakta ve sizlere daha çok dua etmekteyim Atam. 





Sizler olmasaydınız, silah arkadaşlarınız olmasaydı ve elbette ki vatanımın kahraman, fedakar, asil evlatları olmasaydı ülkemiz şu anda özgür bir ülke olmayacaktı. Başka ülkelerin manda ve himayesi altında köle olarak yaşamaya devam ediyor olacaktık. Dilimizi bilmiyor, dinimizi bilmiyor olacaktık. Kültürümüz hakkında bilgimiz dahi olmayacaktı. Bugün ana dilimiz Türkçeyi konuşabiliyorsak, bağımsızlığın, cumhuriyetin kıymetini biliyorsak bunları size borçluyuz Atam. 






 Milli bayramlarda içimiz sevinç dolar, sınıfımız Türk bayrakları ile donanır ve senin resimlerin yapıştırılır kapılara, pencerelere.  Bayramlarımız var olduğu sürece bizler de ülkemizi daha çok sevmekte ve sizlere daha çok minnet duymaktayız. İyi ki bu ülkenin kurucu olmuşsunuz ve iyi ki bize bu milli bayramları kazandırmışsınız sevgili Atam. Mekanınız cennet kabriniz nur ile dolsun sevgili Mustafa Kemal Atatürk.

Sağlık İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

 Sağlık İle  İlgili Atasözleri ve Deyimler


Hayatta en değerli hazinemiz sağlığımızdır. İnsanın sağlığı yerinde olmadığı zaman dünyadaki hiçbir şey onu mutlu etmez. Sağlıklı yerinde olan insan mutlu olur. Sağlığımızı korumak için de yeterli ve dengeli beslenmeliyiz, spor yapmalıyız .

 

Sağlık ile ilgili atasözleri şunlardır:


“Mide hastalığın evi, perhiz tedavinin başıdır.”


*Hastalık sağlık bizim (insan) için.”


*”Can boğazdan gelir.”


“Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane.” 


“Hastalık sağlık bizim (insan) için”


“Hastalık kantarla girer miskalle çıkar.”


 “Sağlam kafa , sağlam vücutta bulunur.”


 “Sağ baş, yastık istemez.”


“Hasta yatan ölmez eceli yeten ölür.”


“Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin. “


“Ağacı kurt, insanı dert yer.” 

 

*”Dağ adamı, hasta eder sağ adamı!”


“Gençlikten kocalığa sağlık saklamalı.”


“Güneş girmeyen eve doktor girer. “ 


“Hasta olmayan sağlığın değerini (kadrini) bilemez.”


“Her şeyin başı sağlıktır.  Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma.”


“Sağlık varlıktan yeğdir.”

 


Sağlık İle İlgili Deyimler şunlardır:

-Sağlık olsun

- Ağzınıza sağlık

-Ayağına sağlık

- Diline sağlık

-Eline sağlık

- Can sağlığı

- Turp gibi

- Baş sağlığı, dünya varlığı vb gibi deyimler bulunur.

 

Öfke İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları

 Öfke İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları

 

Öfke insanı yiyip bitiren alev topu gibi bir anda parlayan gittiği zaman elimizde kalp kırmadan ve kırgınlıktan başka hiçbir şey kalmayan duygudur. İnsan öfkeli olduğu zaman ne dediğinin, ne yaptığının farkında olmaz. Öfkeli anlarımızda sabırlı olmaya dikkat etmeliyiz. Elbette öfke insani bir duygudur ama bunu şiddete başvurma yolunda eyleme döktüğümüz zaman sonu kötü ve pişmanlıkla biter. İnsan öfkeli olduğu anda ya ortamı terk etmeli, ya da sakin kalıp karşı tarafa vereceği cevabı düşünerek rahatsızlığını  en güzel şekilde ifade etmelidir. İşte bunlar yapıldığı zaman daha kontrollü bir  öfke gerçeklemiş olur ve sonradan pişmanlıklar da yaşamamış oluruz.





Öfke ile ilgili atasözleri şunlardır:


*Yavaş tükürüğün sakala zararı vardır:     İnsan gerektiği zaman tepkisini gösterebilmeli, öfkelenebilmelidir. Her şeyi iyi karşıladığımız zaman, gerektiği yerde gereken tepkiyi göstermediğimiz zaman bunun zararını kendimiz görürüz.


* Öfke ile kalkan zararla oturur: Öfkesi ile hareket eden kişi sonunda yine kendine eder. Zarar kişinin pişmanlıkları, utancı ve yüz kızarıklığı ile sonuçlanır. Bunun için öfkeli anlarda düzeltilemeyecek kırgınlar yaşatılmamaya dikkat edilmelidir.


*  Öfke baldan tatlıdır: Her insanda öfke duygusu vardır. Öfkeye kapılmamak elde değildir, öfkelenen kişi öfkesini açığa çıkardıktan sonra , söylemek isteyeceklerini söyledikten sonra rahatlar.


*Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi (tekmesi) pek (yavuz) olur:  Sabırlı ve  yumuşak insanları öfkelendirmemek gerekir. Böyle insanlar durur durur ve en sonunda patlar. Bunun için kimsenin öfkesini ölçmeye kakışmamalı, kimsenin sinirleri ile de oynamamalıyız.


* Öfke gelir , göz kararır, öfke gider yüz kızarır: Öfke bireylerde bilinçsiz, zararlı davranışlara neden olur. Sonradan bilinç yerine gelince  yapılan davranıştan ötürü utanç duyulur, yüz kızarır ve pişmanlıklar başlar. İşte bunların olmaması için öfkemize gem vurmalıyız ve öfkeli anlarımızda pişmanlıklar duyacağımız şeyler söylememeli ve yapmamalıyız.


* Öfkeli dilencinin heybesi boş kalır:  Kaba bir dille konuştuğun zaman kimse sana itibar etmez. Kibar olduğun zaman, sakin olduğun zaman daha çok sevilirsin . Dilenci de kaba davrandığı zaman kimse ona yardım etmek istemez ve heybesi boş kalır.


Öfke İle İlgili Deyimler ve Anlamları ise şunlardır:


*Öfkesini çıkarmak:  Suçu, günahı olmayan kişiye kızmak ve siniri ondan çıkarmak.


*Öfkeden deliye dönmek: Fazla sinirlenmek, sinirden deliye dönmek.


*Öfke yüzünü göstermek:  Çok sinirlendiğini belli etmek


* öfkesi başına çıkmak: çok sinirlenmek


*Öfkesini kusmak:  Kızgın ve öfkeli anlarda ağza gelinmeyecek hakaretlerde bulunmak, öfkesini kusarak kişinin kendisini rahatlaması demek.


*Öfkesini yenmek:  Bilinçli davranmak, öfkesine yenik düşmemek, iradeli davranmak.


* öfkeye kapılmak: Öfkelenmek, sinirli olmak


*keli kızmak:  Öfkelenmek


* kafası kızmak: Öfkelenmek.


* kızıp durmak: Öfkelenmeye devam etmek.


*Gözü kızmak: Gözü hiçbir şeyi görmeyecek şekilde öfkelenmek.


* siniri oynamak: Öfkelenmek, sinirlenmek.


* Sinirleri altüst olmak:  Sinirleri bozulmak.


* Sinirleri boşanmak: Kendini tutamayarak gülmek ya da ağlamak.


* Sinirleri ayakta olmak: Çok öfkelenmiş olmak.


* Sinirleri gergin olmak: Hemen sinirlenecek durumda olmak

 

“Seni Seviyorum Demek Değil Ki Marifet, Önemli Olan O Kelimenin Tüm Sorumluluklarını Alabilmek.” Can Yücel’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Seni Seviyorum Demek Değil Ki Marifet, Önemli Olan O  Kelimenin Tüm Sorumluluklarını Alabilmek.” Can Yücel’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Sevmek, sevilmek, bir yere ait olma duygusu içinde olmak, saygı görmek, saygı gösterilmek dünyanın en güzel hisleri, en özel birikimleridir. Seni seviyorum demek değil ki marifet der sevgili Can Yücel. Önemli olan o kelimenin  tüm sorumluluklarını alabilmektir. Sevmek sadece sözle gerçekleşen bir eylem olmamalıdır. Bunu uygulamaya dökmek, bunu sanata dökmektir işin marifeti.
Sevmek öyle seni seviyorum, senin için ölüyorum deyip sonra en ufak bir zorlukta yarı yolda bırakmak değildir. Bu durum her şey için geçerlidir. İster sevgili olsun, ister eş, ister, evlat, ister ana , baba, ister arkadaş…vb.


 






 Sevmek;  sevmeye, sevilmeye, emek etmeye, zorluklara göğüs germektir. Hastalıkta, sağlıkta sevdiğinin yanında olup ben her koşulda seninleyim diyebilmektir. Sorumlulukları yerine getirmek,  yaşamın sorumluluklar  olunca daha güzel olduğunu, sevmenin zorluklarla birlikte daha da anlam kazandığını ve kalıcı olacağını bilmektir. Sevmek işi yürek ister. Sevmek işi insan olmak, insani duygulara sahip olmak ister.



 Empati kurabilmek, üzüldü mü, kırıldı mı, hata mı yaptım ona karşı diyerek ince düşünmek, gerçek sevdalı olmak gerekir. Yoksa herkes sever. Sevsin ne işe yarayacak ki? Sever sever durur ama uygulamaya dökülmeyen sevginin karşı tarafta bir değeri olmaz. Anlamını yitirir ve o sevgi zaman içinde körelir.  Gerçek sevgiler emek edilen sevgilerdir. Uğruna her şeyinizi feda edebilecek güzel kalpli ve güzel ahlaklı insanları bulup onunla bir ömür geçirmektir.

 

Sevmeyi elbette sadece sevgili ile sınırlayamayız.  Düşünün bir kere. Kimi insanlar dünyaya getirdiği çocuğunu  bırakın sevmeyi çocuktan kurtulmak için ona ne tür eziyetler yapmakta ve kendi bebeğini, kendi canından bir parçasını hayata bir sıfır yenik başlatmaktadır. Sevmek çocuklarınızı şiddetle eğitmek, ceza ile adam etmek değildir. Sevmek dünyaya getirmede vesile olduğunuz, size Allah’ın büyük mucizesi , değerli armağanı olan o çocukları korumak ve onlara  canı ciğerden bağlanmaktır. Çok güzel , örnek anne ve babalar vardır ve sevmenin hakkını da  gerçekten çocuklarına olan ilgisi ile , onlara verdiği kıymet ile gerçekten çok güzel göstermektedir.


 

İşte sevmek böyle ana ve babaların yaptığı iştir. Onu başkaları ile kıyaslamadan, sadece o olduğu için, çocuğum olduğu için, insan olduğu için onu sevebilmek , onun hayatta mutlu olabilmesi için uğraşmak ve  onu sevgi ile, alın teri ile büyütüp yaşama normal bir insan olarak katmaktır asıl sevgi.  Ya da sizi dünyaya getiren ana ve babalarına yaşlandığı zaman onları evinizde en iyi şekilde ağırlamak, onlara bakmak ve bir zaman onların sizi koşulsuz sevdiği gibi onları sevebilmek ve onların yapamadığı işleri yerine getirebilmek. Bu ve bunun gibi daha çok sayıda örnek verebiliriz. İşte bunlardır sevmek. Sorumluluk alabilmek,  hayata sevgi ile bakabilmek, hoşgörülü olmak, yokuş zor olsa da yolun sonuna kadar terimiz kaka gidip amacımıza ulaşmaktır sevmek.

Doğruluk ve Dürüstlük İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları

  Doğruluk ve Dürüstlük İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları


Dürüstlük, doğruluk, insanoğluna yakışan en değerli hazinedir. Dürüst insan özü sözü bir olan, kalbi ve beyni yalandan arındırılmış olan kimsedir. Dürüst insanlar onurlu kimselerdir. Üç beş kuruş fazla kazanacağım diye  çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen, karakterlerinden ödün vermeyen, yalana asla başvurmayan kimselerdir. Doğru ve dürüst olan kimseler hayatları boyunca kimseye minnet eylemeyen, rızkı sadece Allah’tan isteyen insan gibi insanlardır.


Atalarımızın  doğruluk ve dürüstlük ile ilgili söylemiş olduğu sözler ve anlamları ise şunlardır:


* Doğru söz yemin istemez:  Söylenilen sözü doğruluğunda bir şüphe yoksa  söyleyen kişinin dürüst ve doğru olduğuna o kişi yemin etmeden de inanılır ve o kişiye güvenilir.  Yalan söyleyenler genelde yemine başvururlar, doğruyu söyleyen insanlar yemine ihtiyaç duymazlar.


* Doğru, Mevla’ sından başka kimseden korkmaz:  Gerçeklerden ayrılmayan, doğrudan yana olan kimseler  hiçbir şeyden korkmazlar.


*  Doğru söz acıdır.(acı gelir):  Kişinin doğru yolda olup olmadığını bilmesi ya da onun doğru yolda olup olmadığının ona söylenmesi kişiye acı gelir ve kişi hatalarını, yanlışlarını duymak istemez.


* Doğru sarsılır ama yıkılmaz:  Doğruluktan yana olan, gerçeklerden ayrılmayan kimseler bazen çevresi tarafından tepki ile karşılansa da yine ayakta dimdik durmaya devam eder ve sarsılmazlar. Doğrulukları anlaşılınca da böyle kimseler  yüceltilir. Çünkü onlar doğruluğa sevdalanmış kimseler olduğu için yaptığı işlerin doğru olduğu eninde sonunda anlaşılır.


* Doğruluk minarede kalmış,  onun da içi eğri: Herkesin doğru sandığı minarenin bile içi eğridir aslında. Yani her insanın bir noksan tarafı vardır bunu unutmamak gerekir.


* Doğru söyleyenin tepesi delik olur:   Doğru söyleyen insanlar doğruları sıkça dile getirdiği zaman, başkalarının eksikliklerini dile getirdiği zaman  çevresindeki insanlar azalmaya başlar. Toplum içinde düşman kazanılmış olur ve bu durum da zaman zaman dürüst olan insanların başına iş açabilir.


* Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Doğru söyleyen kimseler yaşadığı yerde her türlü kirli çamaşırları ortaya döktüğü zaman böyle insanlar o yöre tarafından sevilmez ve dışlanır. Yani doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ve dürüst insanlar sevilmez.




* Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz:   Adalet ve zulüm kavramları birbirinin zıttı olan kelimelerdir. Adaletin, doğruluğun, dürüstlüğün olduğu yerde zulüm olmaz. Zulmün olduğu yerde de adalet, doğruluk ve dürüstlükten eser kalmaz.


* Hak deyince akan sular durulur: Bir sorun çıktığı zaman  doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık, hakkaniyet yolundan hareket edilirse kimsenin söyleyecek bir sözü, eleştirisi  olmaz. Yani kimse hakkımı arayım derdinde olmaz. Zaten hak eden kişiye hakkı verilmiştir. Hakkaniyetsiz kişinin de dürüstlüğe karşı bir itirazı olamaz.


* Doğrunun yardımcısı Allah’tır: Doğru söyleyen kimsenin tek yardımcısı Allah’tır. Çünkü Yüce Allah her zaman doğru olanların, dürüst olanların yanında olur.


* Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide olsa gerek: Doğru sözlü olan kişi, bulunduğu yerden ayrılmaya hazır olmalıdır Çünkü doğru  söz söyleyenler, dürüstlükten yana olanlar sevilmeyen, istenmeyen kişi olacak, orada barınamayacaktır.


 *Doğru söz katarından belli olur: Bir sözün, bir eylemin  doğru olup olmadığı gelişinden, tutarlı olup olmamasından anlaşılır.


*Eski  düşman  dost olmaz, olsa da dürüst olmaz: İnsanlar arasındaki bazı düşmanlıklar  önemli sebeplere dayanabilir. Eskiden beri sürüp gelmiş olan bu düşmanlığı, dostluğa dönüştürmek hemen hemen olanaksızdır. Dışarıdan bakıldığında dost gibi görünen davranışlar  özünde düşmanca unsurlar taşıdığı için yine de tehlikelidir. Yani eski düşmanlara hemen inanmamalıyız  ve temkinli olmaya her zaman devam etmeliyiz.

 

Doğruluk ve dürüstlük ile ilgili deyimler:


Doğru doğru dosdoğru: En doğrusu anlamına gelir.


Alnı açık, yüzü ak:  Utanılacak bir durumu olmayan dürüst kimseler için kullanılır.


Doğru dürüst: Kusursuz, kimseye yanlışı olmayan kişiler için kullanılan deyimdir.


Doğruluk dost kapısı: Doğru ve dürüst olan kimseleri herkes dost olarak görür ve böyle kimselere de güven tam olur.


 Doğru bildiği yoldan ayrılmamak: Dürüst insanlar, doğruluktan yana olanlar bu yoldan asla şaşmazlar.


Ayrıca doğru çıkmak, doğru bulmak, eğri gemi doğru sefer,  doğru oturmak gibi çok sayıda deyimlerimiz vardır.

Yoksulluk İle İlgili Özlü Sözler

 Yoksulluk İle İlgili Özlü Sözler


 

Yoksulluk sadece maddi olarak bir şeyinin olmaması değil bir şeylere sahipken bile gözünün doymamasıdır. Öyle zengin insanlar vardır ki bir türlü paraya, şana, şöhrete doymamış ve kalbi sevgiden, merhametten uzak olan kimselerdir böyle kimseler. İnsan aklını iyi kullanmalı ve kimseye muhtaç olmamak için de çok çalışmalıdır. Kazandığı paralar ile yoksullara da yardım etmeli ve onların da bir işi olması için elinden gelen fedakarlığı gösterilmelidir. Asıl zenginlik kalp zenginliğidir. Asıl zenginlik göz tokluğudur.

“Ben her zaman şuna inanmışımdır her birimiz hiç olmazsa yoksulluğun bir parçasını sona erdirebilmek için az da olsa bir şeyler yapabiliriz.”  Albert Schweltzer

        

“Borçlar düşüncelerle ödenmez. “ Balzac.



“Mal mülk arttıkça istekler de artar. Kişi sahip olduklarının zevkine varacağına henüz sahip olmadıklarının özlemini duyar. E. Debs


“Fakire yardım eden Tanrı’ya borç para vermiş gibidir. “ Alfred Vigny.


“Hiçbir iyi adam birden zengin olmamıştır. “ Publius Cyrus.


“Kimsenin zenginliği sana bir değer kazandırmaz. “ Francis Bacon.


“Dünyanın en zengini tutumunu bilen en yoksulu cimri olan insandır.”  Chamfort.


“Paranın öldürdüğü ruh kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.”  Walter Scott


“Aza sahip olan değil sürekli daha fazlasını isteyen fakirdir.”  Seneca.


“Zengin çok mala sahip olana değil kalbi zengin olana denir. “ Hadis-i Şerif


“Milletlerin zenginliği ipek pamuk ya da altın değil insandır.”  Richar Hovey.


“Çok az şeye sahip olan insan değil asıl çok şeyin özlemini çeken insan fakirdir. “ Seneca.


“Zenginin acısı ile yoksulun sefaleti birbirinden o kadar farklıdır ki… Jean Jacques Rousseau


“Bir adamı zengin yapan kalbidir. Zenginliği nelere sahip olduğu değil kim olduğudur.”  Henry Beecher.


“Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları,  yoksulluk çekenler çok parası olanları mutlu sanır. George Bernard Shaw


“Eğer özgür bir toplum sayıca daha çok olan yoksullara yardım edemezse sayıca az olan zenginleri de kurtaramaz. “ John F. Kennedy


“Ben zengin diye elindekiyle yetinmesini bilen ve kimseye boyun eğmeyen tok gözlü kişiye derim. “ S. Howe.


“Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse bilinmelidir ki orada keseler şişmiş kafalar boşalmıştır.” Büyük Frederik

 

“Kendi Yolunda Yanlış Gitmek, Başkasının Yolunda Doğru Gitmekten İyidir.” Dostoyevski’nin Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kendi Yolunda Yanlış Gitmek, Başkasının Yolunda Doğru Gitmekten İyidir.” Dostoyevski’nin Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Hayat,  yaşadığımız iyi  ve kötü anılar ile ilgili yaşanması gereken bir bütündür. İnsan kendisine verilen aklın kıymetini bilmeli ve kendi aklı ile hareket ederek öğreneceği işler ile ilgili deneyim sahibi olmalıdır. İşlerimizi, sorumluluklarımızı başka birine yaptırdığımız zaman bir zaman sonra kendi aklımızı kullanmamaya başlarız. Bunun sonucunda da hep biri ya da birilerine bağlı oluruz.  Kendi yolunda yanlış gitmek, başkasının yolunda doğru gitmekten iyidir der Dostoyevski. Gerçekten de insan kendi yaşamını kendi elleri ile, kendi, düşüncesi ve kendi girişimleri ile düzenlenmelidir. Yanlış mı yaptık ben bu yanlışı kendim yaptım diyerek onun doğrusunu da yine kendimizi yapmalıyız. 




Kendi aklımız ile yapmadığımız, başkasının aklı ile yaptığımız işler bizlerin kontrolünde olan bir şey değildir. Başkalarını hayatımıza müdahale ettirme noktasına getirdiğimiz zaman, işte o zaman kendimize değer vermemiş oluruz, kendimize güvenmemiş oluruz, kendimizle barışık olmamış oluruz ve bunun sonucunda da kendimize olan özsaygımızı da kaybetmiş oluruz. Oysa insan akıllı bir varlıktır. Yanlışlarım ile, doğrularım ile, yaptıklarım, yapmak istediklerim ve yapacaklarımla ben bir bütünüm ve tüm sorumluluk da benim tekelimde olduğu zaman kendimi iyi hissediyorum diyorsanız işte o zaman kendini seven ve kendine güvenen bir kişi olmuşsunuz demektir. 



Devamlı başkasının aklı ile hareket eden insan kendi iradesini bir zaman sonra kaybeder. Bağımlı olduğu kişiler yaşama veda ettikleri zaman  işte o zaman böyle insanlar hayat ile baş başa kalacak ve yaptığı büyük yanlışın farkına varacaktır ama iş işten geçmiş olacaktır. Başkalarının yaptığı şeyler doğru olabilir. Önemli olan bizim kendi doğrumuzu bulmamız ve bunu deneyimlememiz gerekir. O mutluluğu, o başarıyı kendimiz yakalamalıyız ve kendi irademizi ön plana koymalıyız ki yaşamımızı bir başkası değil kendimiz yönetmiş olsun.