Gençlik ve Edebiyat Temalı Deneme

 

Gençlik ve Edebiyat Temalı Deneme


İnsanın en coşkun, en verimli, en ayakları yere basmayan yıllarıdır gençlik. Gençlik zamanlarında her şeyi başarabileceğini, her şeyi yapabileceğini düşünür insan. Çünkü gençlikte farklı bir enerji vardır, farklı bir heyecan ve farklı bir sevinç vardır. İnsan gençlik yıllarında edebiyata, sanata daha farklı bir ilgi ve gereksinim duyar. Çünkü edebiyat da  yazın veya literatür; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatıdır. İşte insan gençlik yıllarında edebiyata, süslü sözlere, mecazlı sözlere daha bir ilgi duyar. Şiiri okur, şiir dinler, aşık olur, hayal gücü geniş olur, hasret çeker, türkü dinler vb. İşte tüm bunlar gençlik yıllarında daha çok olur. Bundan dolayı da edebiyat ile gençlik arasında çok yakın ve özel bir ilişki vardır.

 

Gençlikte hayatın en ateşli, en deli dolu yılları olduğu için gençler edebiyata bu yıllarda daha çok bağlı olurlar ve daha estetik duygulara sahip olabilirler. Edebiyat hayatımızın her alanında vardır. Gençlik yıllarında da insan hayatın her alanında olmak ister ve edebiyat da bir üretim alanı olduğu için gençlere kendilerini var edebilecekleri bir mücadele alanı açar. Edebiyatla gençlik arasındaki ilişki bir yanda edebiyatın toplumsal bir üretim diğer yandan gençliğin toplumun belirleyen faktörlerinden biri olması açısından önem kazanıyor. 

 

Okumak, üretmek ve edebiyata katkı sağlamak gerek. Okumak üretime yansıyor. Gençlik ancak nitelikli ve sürekli okuyarak, yanına yazmayı ekleyerek üretebilir, ancak böyle değiştirebilir. Gençler çok okumalı, çok araştırmalı ve yeni edebi eserler vererek içinde bulunduğu topluma fayda sağlamalı, yol göstermeli ve toplumu aydınlatmalıdır. Çünkü edebiyatla gençlik iç içedir. Gençlik yıllarında daha güçlü olan, daha vatansever, daha hayat dolu olan gençler bunu edebiyatla örtüştürdüğü zaman daha özgün eserler ortaya çıkar. Bundan dolayı edebiyat ile gençler arasında yakın bir ilişki vardır.

Anne ve Baba İle İlgili Hadisler

 

Anne ve Baba İle İlgili Hadisler


Anneler toplumun gelişmesine ve kalkınmasına katkıda bulunan, ailenin temel yapısını oluşturan en büyük değerdir. Anneler çiçektir, anneler çocukları için her türlü zorluğa göğüs geren büyük ve eşsiz kahramanlardır. Bunun için annelik kutsaldır. Annelerin kıymeti bilinmeli ve onlara gereken değer fazlası ile verilmelidir. Çünkü dünyada hiçbir şefkat ve sevgi annenin evladına verebileceği samimiyette değildir. Babalık da aynı zamanda annelik kadar değerli ve şerefli bir görevdir. Çocukları için her ikisi de elinden geleni yapar ve onlar için çalışır, çabalar.

Anne ve baba  ile ilgili hadisler ve ayetler şunlardır:

“Cennet anaların ayakları altındadır.”

“Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.”

“Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılarından birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmış!” 

“Cihat sadece İslam uğruna savaşmak değildir. Anneye babaya bakmak ve onlarla ilgilenmek de bir cihattır.”

“Hiçbir çocuk babasının hakkını tam olarak ödeyemez. Ancak babası birinin kölesi olur da, o da onu satın alıp azat etmiş olursa belki.”


“Bir adam Resûlullah'a gelerek "Yâ Resûlallah, insanlar içinde iyi davranmama en fazla layık olan kimdir" diye sordu. Resûlullah "Annendir" buyurdu. Adam "Sonra kim" dedi. Resûlullah "Annen" dedi. Adam "Sonra kim" dedi. Resûlullah yine "Annen" dedi. Adam "Sonra kim" diye sordu. Resûlullah "Baban" buyurdu.”

-Ebû Abdurrahmân Abdullah b. Mes'ûd (ra) anlatıyor:

“Peygamber'e "Allah'ın en sevdiği amel nedir" diye sordum. Peygamber "Vaktinde kılınan namazdır" buyurdu. "Sonra hangisidir" dedim. "Anne babaya iyilik etmektir" buyurdu. "Sonra hangisidir" dedim. "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu. Buhârî, Müslim

“Ana babasının ihtiyarlık zamanlarında, onlardan birine veya her ikisine yetişip de (lâyık oldukları hürmeti göstermediği için) cennete giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün.”

“Büyük günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek.”


“Allah Teâlâ size ana babaya itaatsizlik etmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi haram kılmış; dedi kodu yapmayı, çok soru sormayı ve malı israf etmeyi de mekruh kılmıştır.” 

“İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir”

Hz Muhammed’in Güzel Ahlak İle İlgili Sözleri

 

Hz Muhammed’in Güzel Ahlak İle İlgili Sözleri


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed güzel ahlakı ile alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberdir. Efendimiz hiçbir zaman kötü ahlak sahibi olmamış, her zaman iyilikten, doğruluktan yana olmuştur. O büyük insan her zaman güvenilir, el emin kimse olmuştur. İnsanlara karşı ön yargılı olmamış, ağzından kötü sözler çıkmamıştır.


 Hz Muhammed’in güzel ahlak ile ilgili sözleri şunlardır:

"Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır." 

““Meclisime en yakın olanınız, ahlakı en güzel olan ve etrafındakilerle hoş geçinendir. Onlar herkesi sever, herkes de onları sever.”

“Tedbir gibi akıl, güzel huy gibi asalet olamaz.” 


Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: “Konuşunca doğru söyleyen, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.”

“Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de güzel ahlak’tır.”

“Su, buzu erittiği gibi güzel ahlâk da günâhları eritir (yok eder); sirke balı bozduğu gibi kötü ahlâk da ameli bozar.” 

"Nerede olursan ol, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!" 

"Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir."

"Kıyamet gününde mü'min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder." 

"Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim." 

"Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır."

“(Allah’ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur!..”

“Bedene kolay ve hafif gelen ibadeti size bildireyim mi? Susmak ve güzel ahlâk sahibi olmaktır.”


“Ben, haklı olduğu hâlde bile çekişmeyi bırakan kimse için cennetin avlusunda bir köşk, şaka da olsa, yalan söylemekten kaçınan kimse için cennetin ortasında bir köşk ve ahlâkı güzel olan kimse için de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” 

“Bir mü’min, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır.”

Hz. Muhammed’in Çocuklar İle İlgili Sözleri

 

Hz. Muhammed’in Çocuklar İle İlgili Sözleri


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa çocukları çok sevmiş ve onlara merhametle muamele edilmesini söylemiştir. Efendimiz bize bu bu konuda en güzel örneklerden biridir. Çünkü torunlarını gözü gibi korur ve namaz kılarken başına çıkan torunlarına asla kötü söz söylemez, torunlarının sırtından inmesini sabır ile bekler ve daha sonra namazını kılmaya devam ederdi. Hz Muhammed’in çocuklar ile ilgili özlü sözleri şunlardır:


"İyi babaların çocuklarına bırakabileceği en büyük miras, servet değildir; güzel eğitim ve ahlâktır."

"Çocuklara sevgi ve şefkatle davranmayanlar ve büyüklere saygı göstermeyenler bizden değildir."

"Çocuklarınızın ve akrabalarınızın bedbaht olmalarına sebep olmaktan sakının."

"Çocuklarınıza değer verin, güzel ahlâk öğretin ve onlar için Allah'tan bağışlanma dileyin.”


"Allah'ın rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!"
"Bu nasıl gerçekleşebilir?" diye sorulduğunda Allah Resulü (s.a.a) buyurdu:
"Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın."

"Çocuklarınıza saygılı davranın, onlarla alay etmeyin, onlara hakaret etmeyin, aptal ve cahil gibi lakaplarla onları çağırmayın."


"Çocuklarınıza eşit davranın; farklı davranacak olsanız dahi kızlarınızı üstün tutun!"

"Çocuklarınızı çok öpün; çünkü her öpücüğünüz için (Allah katında) makamlar vardır."

"Beş şeyi ölene kadar terk etmeyeceğim; onlardan biri de çocuklara selâm vermektir. Buna titizlikle amel edeceğim ki, benden sonra ümmetim arasında gelenek olsun."

Hz Muhammed’in Kadına Verdiği Önem ve Hoşgörü İle İlgili Sözleri

 

Hz Muhammed’in Kadına Verdiği Önem ve Hoşgörü  İle İlgili Sözleri


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed kadınlara her zaman değer  vermiştir. Erkekleri kadınları korumalı, onlara şefkat göstermelidir. Hiçbir zaman kadının gücü ile erkeğin gücü aynı değildir. Onun için erkekler kadınlara kaba davranışlarda bulunmamalı, asil davranışlar göstermelidir.


Hz Muhammed’in kadına verdiği değer ve hoşgörü ile ilgili sözler şunlardır:

"Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olandır."

"Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür."

"Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emâneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!"

"Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir." 


"Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım.”

"Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh'dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır."

“Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!..Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."

"Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum."

"Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allâh'tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh'ın bir emaneti olarak aldınız."

"En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (Müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır."


“Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır.”

"Mü'min bir erkek, mü'min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir."

"Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin."

Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 

Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


Kulak iyi duymayabilirdi fakat kalbin hissetmesi engellenemezdi, hayallerin kurulmaya devam edebilirdi. Emir’in rast gele gördüğü kırmızı balık onun hayata bakış açısını değiştirir ve Emir balık ile kendisini özdeşleştirir ve balığı özgürlüğüne kavuşturmak ister. Annesiz babasız, yuvasız ve sevgisiz yaşamanın zorluğuna İran ile Irak arasında yıllardır süren savaş da eklenince sokaktaki yaşam artık daha tehlikeli bir hale gelir. Emir hayallerinin peşinden giden bir çocuktur. Savaşın içinde uzun bir yolculuğa çıkar. Kitap okunması  gereken hüzün dolu bir kitaptır.


Kitapta bize verilmek  istenen mesajlar ise şu sözlerle anlatılmıştır:

Hayallerinin ve umutlarının peşinde hayatının ışığını arayan Emir, korkunç bir savaşın gölgesinde uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmak üzereydi.

"Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır."

"Emir Can, sen hiç bomba atan bir kuş gördün mü oğlum?" "Ya denize mayın döşeyen bir balık?"

"Savaş, dünyadaki en beter felaketten daha beter bir felakettir. Yaşadığın tüm kötü olayları unut. Çevrendeki insanların yaşadığı felaketleri unut. Bir günde binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insan ölür savaşlarda. Milyonlarcası yaralanır, sakat kalır, annesiz babasız kalır, evsiz kalır, aşsız kalır, işsiz kalır... Tarih boyunca yapılan savaşları düşün. Savaşlarda hayatını kaybeden insanlardan koskoca yepyeni bir dünya kurulur. Niçin öldü o insanlar? Şimdi niçin ölüyorlar? Yıllardır neyi paylaşamıyoruz insanlar olarak? Yaşatmak niçin öldürmekten daha anlamsız, daha değersiz görünüyor gözlerine? Şimdi de çocukları gönderiyorlar savaşa! Doymuyorlar! Aklım almıyor! Neyin savaşını veriyoruz biz?"

"Acı, ülkenin dört bir köşesine pay edilmişti. Savaşın getirdiği yoksulluk, yıkım ve ölümden herkes payına düşeni alıyordu. Ancak savaşın durmaya niyeti yoktu; artan bir iştahla daha fazlasını istiyor, hayatını feda edecek yeni canlılar arıyordu."


 “Geleceğe dair umudumuz yok denecek kadar azdı. Günü kurtarmanın derdinde olanlar, yarınlarını düşünemezlerdi çünkü.”

“Eski zamanlarda insan doğaya muhtaçtı. Doğa, insanı saklayıp korudu, besleyip büyüttü, sahip olduğu nimetleri insanla paylaştı. İnsan doğaya âşık oldu. Yüzyıllarca, bin yıllarca sürdü bu aşk. Ta ki insan, paraya âşık olana kadar... İnsan doğaya ihanet etti, ihanetini sürdürüyor...”

“Bir insanın yaşayıp yaşamadığından daha önemlisi nasıl yaşadığıdır, yaşadığı müddetçe neler yaptığıdır. Ya sen nasıl bir hayat yaşayacaksın benim güzel oğlum? Hayatın boyunca zavallı bir kuşun ölümüne mi üzüleceksin, yoksa özgürce kanat çırpabilsinler diye başka kuşlar için mücadele mi edeceksin?”

“Hayatı boyunca karıncayı bile incitmemiş insanların eline silah vererek onlardan başka bir insanı öldürmelerini bekliyorlardı.”

“Biz bir gül bahçesinde bitmiş yaban otlarıydık: güllere zararımız dokunmasın diye koparılıp atılıyor, bahçeden uzaklaştırılmaya çalışıyorduk.”

“Küçücük şeylerle mutlu olmayı bilmeyenlerin kapısına mutluluğun nadiren uğradığını yaşayarak öğrenmiştik.”

“Bir sokak çocuğu olarak görünürde hiçbir şeye sahip değildim belki, fakat ben hayalini kurabildiğim her şeyin sahibiydim. Çünkü gözde değil, gönüldeydi meselem benim.”

“Yanı başından geçen biri dahi bu koskocaman gölü fark etmeyebilir. Çünkü denir ki, göl büyük olsa da bakmasını bilmeyene küçüktür; onu görebilmek için bakan gözlerden fazlası gerekir.”

“Kötülük perdesini kaldıramasak bile, iyilik dünyasına insanların göz atabileceği bir aralık yaratırız hiç olmazsa.”

“Eski savaşları bir düşün. O savaşlarda insanlardan çok atlar ölürmüş, niçin biliyor musun? Çünkü yaralı insanları tedavi edip yaşatırlar da yaralı atları öldürürler oğlum. Yaralı bir atın artık görevini yapamayacağını bildikleri için onu öldürürler. Anlıyorsun ya, atların emekliye ayrılma gibi bir şansları yoktur.”


"Her gün aynı şeyleri yapmaya devam ederek neyin değişmesini bekliyoruz?"

“Ferahkent'in suyu temizdir, aydınlıktır, sonsuzdur. Fakat bilinen bir şey var: suya ışığını veren senin gözlerin, suya temizliğini veren senin kalbin, suya sonsuzluğunu verense senin zihnindir. Bakmayı bilen gözlere, duruluğu hisseden kalplere, sonsuzluğu düşünen zihinlere her su Ferahkent'tir.”

“İnsanın insana eziyeti, insanın hayvana eziyetiyle başlıyordu. "Öldürme" arzusu ilk önce hayvanların üzerinde test ediliyor, sonra hayvanların üzerinde uygulanır hale geliyordu. Hakir görme, nefret etme, işkence etme ve son olarak can alma...”

“Benim gülden nasibim sadece diken demiş ya şair. Oysa gül de biziz diken de... Yaradan'a nasıl karşı çıkılır?”

“Sahte gülüşler insanı mutluluk diyarından uzaklaştırıyor, üzüntü dağlarına uzayıp giden yeni patikalar açıyordu bana göre.”

 

Çocuklarda Zekaya Övgü Mü Çabaya Övgü Mü Başarı Getirir Konulu Münazara Hazırlayınız.

 

Çocuklarda Zekaya Övgü Mü Çabaya Övgü Mü Başarı Getirir Konulu Münazara Hazırlayınız.


Çocuklar anne ve babalarının en değerlisidir. Çocukların sevmeye, sevilmeye ihtiyacı olduğu gibi başarılı olmaya da ihtiyacı vardır. Çünkü başarılı bir yaşamda insan mutlu olur ve bunun için de çocuklara çalışma sorumluluğu öğretilmelidir. Çocuklarda zeka mı övgü mü başarı getirir sorusunun cevabı ise çabaya övgü olacaktır. Çünkü doğuştan zekalı olmak başarılı olmak için tek başına yeterli bir durum değildir. Örneğin; çocuk sınavdan iyi bir not aldığı zaman annesi aferin oğlum, çalıştın, gayret gösterdin ve sonunda başarılı oldun derse burada anne çocuğun çabasını takdir eder. Anne durumu  şu şekilde izah ederse olay değişir: Aferin benim zeki oğluma, zeki kızıma …


İşte bu durumda çocuk kendini  doğuştan zeki gördüğü için çalışmaya, gayret göstermeye gerek duymayabilir. Ben zaten zekiyim  der ve çalışmaz. Bu durumda da çocuğun başarısında düşüş gözlemlenir. Yapılan araştırmalara göre zekaları övülen değil, çabaları övülen çocukların daha başarılı oldukları gözlemlenmiştir. Çabaya övgü daha ön plana çıkar ve çocuğun daha istekli çalışmasını sağlar.


 Çabaya övgü yapıldığı için çocuk daha çok çalışmak, yeni bilgiler öğrenmek ister ve merakı daha çok artar. Zekaya övgü yapıldığı zaman zaten zekiyim diyen çocuk ise daha da gerilemeye başlayabiliyor. Bunun için çocukların gayretini tebrik etmeliyiz ve onların başarılı olmaları için elimizden gelen her türlü fedakarlığı yapmalıyız.

Şeytanın Bunda Suçu Ne Sözünün Hikayesi

 

Şeytanın Bunda Suçu Ne Sözünün  Hikayesi


 Günlerden bir gün şeytan inek sağmakta olan genç bir gelini takip eder. Bu sırada ineğin yavrusu olan buzağı az ileride bir kazığa bağlı durmaktadır. Şeytan, şeytanlık yapacak ya; buzağının ipini bir parça gevşetir. Buzağı, annesinin sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamaz. Debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşer ve sonunda bağından kendini kurtarır. Koşarak annesini emmeye başlar ve bu sırada buzağının çarptığı süt kovası yerle bir olmuştur ve genç gelin bu duruma çok öfkelenir ve hıncını küçük buzağıdan çıkarır ve elindeki odunu buzağının kafasına geçirir. 


Yavru buzağı  kan içinde yere yığılır. Bunu gören anası  inek bir tekmede kadını perişan eder ve kadını öldürür. Sesleri duyan gelinin kayınbabası inek tarafından gelinin öldürüldüğünü görür ve elindeki tüfekle ineği öldürür. Silah sesi üzerine genç gelinin eşi de  oraya gelir. Bakar ki,  gencecik eşi  kanlar içinde yerde yatmakta. Babasının elinde de tüfek var. Hemen silahını çekip babasının üzerine boşaltır. Olayın şahitlerinden biri durumu adama anlatır ama iş işten geçmiştir.  Gerçekleri öğrenen adam pişmanlıktan cinnet geçirip kafasına sıkar. Oracıkta can verir.


Şeytan bile şaşmıştır, gördüklerine...

Hemen açar ellerini: "Gördün mü ! Ben sadece bir parça ip gevşettim!"

Bu hikaye ile insanın şeytan kendi içindedir denilmek istenmiştir. Yani şeytanlaşan insanlardan olmamalıyız. Çoğu şeyi kendimiz yapıp suçu şeytana atmak kurnazlıktır. İrademiz ile içimizdeki şeytanı öldürüp daha doğru ve daha güzel bir hayat yaşayabiliriz.

Benden Selam Olsun Bolu Beyi’ne Türküsünden Hareketle Köroğlu’nun Kişiliği Hakkında Neler Söyleyebilirsiniz?

 

Benden Selam Olsun Bolu Beyi’ne Türküsünden Hareketle Köroğlu’nun Kişiliği Hakkında Neler Söyleyebilirsiniz?


Köroğlu (16. yüzyıl) Halk şairlerimiz içerisinde kavganın, özgürlüğün sembolüdür. Köroğlu halk şairlerimiz içerisinde kavganın ve özgürlüğün sembolüdür. Şiirlerinde coşkun bir seslenişle yiğitlik, dostluk, aşk, doğa sevgisi çok sâde bir dille anlatılır.


Benden selam olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir

Düşman geldi bölük bölük dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır

Köroğlu düşer mi hele şanından
Çoğunu ayırır er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır

Köroğlu bu şiiri ile korkak insanlara göz dağı vermiştir. Mert olan insan silaha, tabancaya, tüfeğe sırtını dayamamalıdır. Gerçekten mertse bunları kullanmadan yiğitçe dövüşmelidir, korkmamalıdır. Köroğlu’nun kişilik özellikleri şunlardır:


* Yiğit biridir ve cesurdur. Kimseden korkmamaktadır. Mert olan insanların da adam gibi olmasını istemiştir.

* Kendine güvenen ve inanan biridir. Korkak ve kaypak değildir ve ölümden, kötü insanlarla çarpışmaktan asla korkmayan adam gibi adamdır.

* Haksızlığa, zalimliğe ve zulme dur diye mazlumların yanında olan kişidir. 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?

 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?


 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10000 kilometrelik demiryolu ağının bin iki yüz elli  kilometrelik  bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine  Atatürk  tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren büyük bir girişimdi, büyük bir emektar ve çalışan bir insandır. Aynı zamanda  yaptığı çalışmalar ile, kazandığı paralar ile zengin olmuş  ama zengin olduktan sonra kibirlenmemiş büyük bir insandır. 


Nuri Demirağ’ın kişilik özellikleri şunlardır:


* Girişimci bir ruha sahip olmuş ve büyük başarılara imza atmıştır.

* Cesurdur.

*Vatanseverdir ve vatanı için çok çalışmış, yenilikler yapmış ve ülkesinin kalkınmasına katkı sağlamış fikir adamıdır.

* Dürüst ve güvenilirdir.

* Çalışkandır.

*  Özgürlüğüne düşkün, esareti kabul etmeyen bir kişidir.

* Vatanı için her türlü zorluğa göğüs germiş, sabahlara kadar, gecelere kadar çalışmış ama pes etmemiş, azimli sabırlı, vatansever ve  tutarlı biridir.

* Hayırsever bir iş adamıdır.

* İyimserdir.

* Liderlik özelliğine sahiptir.

* Yaratıcıdır.

* İleri görüşlüdür.

* Sorumluluk sahibidir.