Kelebek Adlı Şiiri Hikaye Ya Da Fabl Türünde Kendi Duygu ve Düşüncelerinizi De Katarak Yeniden Yazınız.

 

Kelebek Adlı Şiiri Hikaye Ya Da Fabl Türünde Kendi Duygu ve Düşüncelerinizi De Katarak Yeniden Yazınız.

Kelebek adlı şiir şu şekildedir:

KELEBEK

Yel estikçe uçuşan
Yapraklara benziyor.
Durmadan, yorulmadan
Daldan dala geziyor.

Kanatları ipektir,
Bozulur dokununca.
Sanki canlı çiçektir
Açar bahar olunca.

Üstündeki renkleri
Seyretmeğe doyamam.
Yapamaz böylesini
Benim diyen her ressam.

Ben onu çok severim,
Koşup tutmak isterim.
Fakat kaçar yaramaz,
Uçmadan yaşayamaz.

Kelebek şiiri ile ilgili yazdığım hikaye şu şekildedir:

 

Onların Da Canı Var

Ceren bugün arkadaşları bahçelerine geleceği için, onlarla oyun oynayacaktı ve mutlu olacaktı. Hemen gidip bahçeyi düzenledi ve oyun oynamaya hazır hale getirdi. O sırada küçük bir kelebek yes estikçe uçuyor, yapraklara konuyor, durmadan geziyordu. Ceren kelebeğe bakınca ne kadar da güzel bir kelebek dedi ve onun peşine takılıp kelebeği kovamalaya başladı ama sadece kovalamak. Başka bir şey yapmak istemiyordu. Çünkü onun da canı vardı , onu yakalayıp ona zarar vermemek istiyordu. Bu sırada arkadaşları Ali, Mehmet ve Ahmet de bahçeye geldiler ve dört arkadaş oyun oynamaya  başladılar. O sırada kelebek yine göründü ve çocuklar hayretle kelebeğe baktılar ve ne kadar güzel bir kelebek, rengarenk, hiçbir insan bunu bu şekilde yapamaz. Ona bu rengi Allah  verdi deyip tebessüm ettiler. Kanatları ipek gibi dedi Ahmet. Sakın dokunmayın , dokunursak onu incitiriz, bozarız   renklerini dedi Ali. Hayranlıkla kelebeği seyretmeye devam ettiler ve kendi oyunlarına bir türlü başlayamadılar. Daha sonra oyun oynamaya  başladı çocuklar. Topraktan kelebek yaptılar, çocuk yaptılar, araba yaptılar vb. O sırada Minik Kelebek onların yanına yaklaştı ve  Mehmet kelebeği yakaladı ve hemen oradaki cam kavanozunun içinekoydu. Bunu gören Ceren hemen sinirlendi ve onu bırak lütfen Mehmet, lütfen ddiye ağlamaya başaldı. Mehmet neden ki ne güzel işte bir kelebeğimiz oldu , onu eve götürürüz, her gün sırasıyla birimizin evind ekalır dedi.  Ceren ise bu yaptığın çok yanlış, onun da bir canı var, onu da bekleyen annesi, kardeşi, babası var. Bıtak onu diye bağırmaya başladı. Seni de böyle bir cam kavanoza kapatsalar, özgrülüğünden mahrum bıraksalar ve canını düşünmeseler üzülmezmiydin dedi.Mehmet yaptığı yanlışın farkına vardı ve kelebeği hemen oradan çıkarıp uçurdular. Kelebek uçarak oradan uzaklaştı ve çocuklar onu çok sevdiler. Saedece oynamak için arkasından koştular ve zaten o sıarada vakit geçmiş, akşam da olmuştu. Annelerinin sesleri ile evlerine dağıldılar.

 

 

Hayvanları ve Doğayı Seven İnsanların Kişilik Özellikleriyle İlgili Neler Söyleyebilirsiniz? Çevrenizden Örneklerle Açıklayınız.

 

Hayvanları ve Doğayı Seven İnsanların Kişilik Özellikleriyle İlgili Neler Söyleyebilirsiniz? Çevrenizden Örneklerle Açıklayınız.

 

Hayvanları ve doğayı seven insanların yüreğinde şefkat ve merhamet duygusunun, paylaşma duygusunun olduğunu söyleyebilirim. İnsan acı çekebiliyorsa canlıdır; başkasının acısını çekebiliyorsa insandır der Rus edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Tolstoy. Hayvanları ve doğayı seven insanların başka canlıların çektiği acıyı hissettiğini, yani empati kurma becerisine sahip olduğunu söyleyebilirim. Hayvanlara eziyet etmeyen, onları seven, onları koruyan bu kimseler şahsiyet sahibi, değerli kimselerdir.  Böyle kimseler bencil olmayan, ruhsuz olmayan, duyguları olan kimselerdir. Paylaşmayı bilen, yüreğinde sevgi taşıyan, Allah’ın yarattığı her şeye güzel bakmayı bilen estetik ruhlu, sanat ruhlu insanlardır.

 

Yine doğaya sevgi ile yaklaşan, doğayı kirletmeyen ve doğanın korunması için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan insanların gerçek anlamda insan olma vasfına ulaştığını dile getirebilirim. Çevremde hayvanalar saygılı olan, sokak hayvanlarına her gün araba ile gelip mama dağıtan insanlar görüyorum. Bu insanlardan biri de bizim okulumuzda görev yapan Suna Öğretmendir. Suna Öğretmen her gün okulun kenarında onu bekleyen iki tane sokak kedisine mama vermekte, kaplarına su koymakta ve onlara olan bağlılığını, insanlığını bizlere net bir şekilde göstererek hepimiz örnek olmuş olan değerli bir öğretmendir. Doğaya saygılı olan bir tanıdığım bir diğer kişi ise yine bizim okulumuzda görev yağan Bülent Öğretmendir.

 

Aynı zamanda okulumuzun müdürü de olan bu öğretmenimiz okulun bahçesine çeşitli güller dikmiştir, çam ağaçları dikmiştir ve her yıl bunların bakımını sevgi ile yapmaya devam etmekte ve biz öğrencilerine de güzel bir örnek olmaktadır. Ben de bu iki değerli kişiyi kendime örnek aldım ve hayvanlara ve doğaya karşı daha duyarlı bir insan olmaya başladım. Mesela annem akşam yemeği yapınca bir kap da dışarıdaki  sokak köpekleri için, kediler için yemek  koyuyoruz. Kaplara koyduğumuz yemekleri sabah kalktığımızda yenmiş olduğunu görmek bizi çok mutlu ediyor ve bize daha insan olduğumuz duygusunu hissettiriyor.

Misafirperverlik İle İlgili Hikaye

 

Misafirperverlik İle İlgili Hikaye


Okula gideceğimiz sırada annem bugün her zamankinden daha erken kalkmış, sabah namazından sonra uyumamıştı. Sabah uyandığımızda çayımız demlenmiş, sıcak böreklerin kokusu odama doğru koyuyordu. Fırında ise baklava kızarıyordu. Anneme hayırdır neden bugün erken kalktın dediğimde ise bugün misafirlerimiz var kızım. dedi. Kim gelecek diye sorduğumda ise mahallenin küçük çocuklarını  anneleri ile akşam yemeğine davet ettiğini söyledi. Annem çocukları çok mutlu etmeyi severdi ve en çok da çocukların iyi ağırlanması gerekir derdi hep. Gelecek olan küçükler altı yaşındaki küçük kardeşim Leyla’nın arkadaşları, komşu çocukları ve anneleriydi. Şimdiden hazırlıklar başlamıştı. Ben daha sonra okula gittim. Derslerim bittikten sonra eve geldim ve hemen anneme yardım ettim.

 

Her yer pırıl pırıl olmuş, mis gibi kokuyordu. Babam gelecek çocuklar için küçük birer hediye almış, annem ise anneleri için güzel hediyeler almıştır. Gelen misafirin büyüğü küçüğü olmaz her birine de aynı şekilde değer verilmelidir dedi babam. Çok mutlu olmuştum. Hemen annemin kalan işlerine yardım ettim ve akşam oldu. Akşam evimize on tane minik,  kızlı erkekli çocuklar ve anneleri gelmişti. Biz annemle sofrayı kurduk ve gelen anneler de bize yardım etti. Masada her şey vardı. Annem çocuklar için patates kızartmış, köy tavuğu pişirmiş, pilav yamış, sarma yapmış, mantı yapmış, poaçalari, kekler, cipler, çeşitli içecekler vb daha  birçok şey.

 

Hemen çocukları ve anneleri masaya  davet ettik ve kocaman bir aile olduk. Yedik, içtik, eğlendik ve harika bir akşam oldu. Daha sonra  çocuk misafirlerimize hediyeleri verildi. O kadar heyecanlandılar ki çok mutlu olmuşlardı. Annem de annelerine hediyelerini verdi ve gelen misafirlerimizi en iyi şekilde ağırladık. Misafirlerimiz çok mutlu olmuşlar, anneme hayır dualar etmişlerdi. Babam da anneme emekleri için teşekkür etmiş  ve her zamankinden farklı bir misafirlik olmuştu. Çünkü çocuklarla bir akşam geçirilmiş, onların riyakârsızca hareketlerine hem gülmüş hem de  çok samimi bulmuştuk. Muhteşem bir akşam yemeği, muhteşem anılardı.  Annemin bu harika misafirperverliğine ise hayran kalmamak elde değildi. Ne güzeldi eve misafir gelmesi ve özellikle de çocuklara değer vermek onları mutlu etmek.

Verilen Sözü Tutmamak İle İlgili Sözler

 

Verilen Sözü Tutmamak İle İlgili Sözler

Verilen sözü tutmamak söz veren kişinin ciddiye alınmamasına neden olur ve bir daha o kişiye güven duyulmaz. Söz veriyorsak verdiğimiz sözü mutlaka yerine getirmeliyiz. Getiremiyorsak da kimseye söz vermemeliyiz.


Verilen sözü tutmamak ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Din kardeşinle münakaşa yapma. Ona söz verip de, sözünden dönme.” (Hadis-i Şerif).

“Dünyanın en mert erkekleri az söz verir, ancak verdiği sözü mutlaka yerine getirir. “(J. J. Rousseau)

“Ani kararlar alıp onları yerine getirmeyenler, sıradan olan ve sözünde durmayanlar; ahmaklar ve yalancılardır.” (Konfucyus).


“Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim bu yüreğe ben söz verdim. Hiçbir harfi, sensiz bir cümleye kurban etmedim.” (Hz. Mevlana).

“Sözleri tutmanın en iyi yolu, hiç söz vermemektir.” (Oscar Wilde)

“Umutlarımıza göre vaat eder, endişelerimize göre sözlerimizi tutarız.” (L. Rochefaucauld)

“Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” ( İsra Suresi 34. Ayet)

“İyi bir aydın, inanmadığı sözleri söylemez, başaramayacağı işe girişmez, yapamayacağı iş için kimseye söz vermez Sadece yerine getirebileceği şeyler için söz verir. “ (V. Mahavira)

“Yapabileceğin kadar söz ver, sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap.”(Aldous Huxley).

“Çocuklara söz verdiğinizde kesinlikle sözünüzde durunuz. “(Hz. Ali (r.a)

“En anlamlı yemin söz vermektir, en büyük intikam affetmektir, en adi söz hiç sevmedim demek; ve en güzel cevap gülüp geçmektir.” (Victor Hugo)

“Bugünün sözünü tutuyorsan, yarın da tutacaksın demektir.” (Geoffrey Fenton)

“Söz vermek, borçlanmak demektir. “(Hadisi Şerif)


“O müminler, güvenilir ve verdikleri sözü yerine getirirler.” (Müminun Suresi 8. Ayet).

“Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem.” (James Howell)

“İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır.” (Hz. Mevlana)

“Büyüklerin söz verişleri, yürüyüp duran bir definedir; ehil olmayanların söz verişleri ise akıp giden bir zahmettir, bir eziyettir. “(Hz. Mevlana)

“Sözleri tutmanın en iyi yolu, hiç söz vermemektir.” (Oscar Wilde)

Verdiğimiz Sözü Tutmazsak İle İlgili Kompozisyon

 

Verdiğimiz Sözü Tutmazsak İle İlgili Kompozisyon


Güvenilir insanlar verilen sözü tutan insanlardır. Doğru ve dürüst insanlar toplum tarafından her zaman takdir edilir ve elle gösterilir. Böyle kimseler her gittiği yerde saygı ile karşılanır. Çünkü yalancı değildirler, dolandırıcı değildirler. Sözlerine sadık olan kimselerdir. Verdiğimiz sözü tutmadığımız zaman insanların güvenini boşa çıkarmış oluruz ve bir daha insanlar bize güvenmeyebilir. 


Ya da o güveni kazanmak için burnumzun çok sürtmesi gerekir. Güven kolay kazanılacak bir şey değildir ama en ufak bir hatada çabuk kaybedilir. Verdiğimiz sözü tutmadığımız zaman karşı tarafta hayal kırıklığından başka bir anlam ifade etmeyiz. Arkadaşlarımız, eşimiz, dostumuz ve komşularımız bizim sözümüze itibar etmezler ve bizi fazla önemsemezler. Özel günlerde bir araya gelecekleri zaman bizi yanlarına almazlar ve davet dahi etmezler.


 Böylece yalnızlığa mahkum kalırız. Yalnız olmanın soncu olarak da asosyal bir yaşam, sıkıcı bir yaşam bizi bekler. Bunların olmaması için, kendi kişiliğimizi korumak için, kendi şahsiyetimize saygılı olmak için verilen sözleri tutmalıyız, emanete hıyanet etmemeliyiz ve insan olmalıyız. Verilen sözü tutmanın önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:

“Verilen sözü tutmamak, mertliğe yakışmaz.  der. Fancis Bacon.

Müzik Dinlemek İle İlgili Konuşma

 

Müzik Dinlemek İle İlgili Konuşma


“Müzik hayatın neşesi ruhun sevinci ve her şeyidir.” der  Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Çünkü müziğin içinde hayat vardır. Hayatın acı günleri, tatlı günleri, özlemli günleri kısacası her şeyi vardır. İnsan müzik dinlediği zaman kendini daha iyi hisseder ve farklı duygulara kapılır gider. Örneğin sevme duygusu, aşk duygusu, ayrılık duygusu, vatanseverlik, özlem duygusu gibi.

 

Sevgili Öğretmenim

Müzik dinlediğim zaman içimdeki sıkıntılar müziğin türüne göre değişiyor. Mesela hüzünlü bir müzik dinlediğim zaman duygulanıyorum ve savaştaki çocukları , depremde hayatını kaybeden insanları düşünüyorum ve bağıra bağıra ağlamak istiyorum. Beni mutlu eden, hareketli bir müzik dinlediğim zaman ise dünyanın barış içinde, kardeşlik içinde olduğunu hissediyorum ve daha çok mutlu, daha enerjik hissediyorum. Müzik bende  öyle güçlü bir etki bırakıyor ki bunu ancak müzik dinleyenler anlar.

 

Müzik dinlemek benim için su içmek, yemek yemek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Çünkü müzik benim ruhuma iyi geliyor ve müzik sayesinde kendimi daha güçlü hissediyorum. Gün içindeki olumsuz duygularımdan dinlediğim şarkılar sayesinde kurtuluyorum. Bunun için müzik bence dünyanın en güzel sanatıdır. Dinlediğim şarkılar sayesinde, türküler sayesinde yaratıcılığım artıyor ve daha çalışkan, daha sorumluluk sahibi bir insan oluyorum. Kendimi başka insanların yerine koyarak empati kurabiliyorum ve o insanların ne gibi acılar çektiğini ruhumda hissedebiliyorum. Müzik dinleyerek daha az yiyorum, bedensel ağrılarım azalıyor. Egzersiz eşliğinde müzik benim egzersizi daha iyi yapmamı sağlıyor.

 

 Çok yorgun bir günün sonunda uyumak istediğim zaman beni dinlendiren sakinleştirici şarkılar dinleyerek de huzur içinde uykuya dalabiliyorum. Bence müzik, kendi başına bir ilaç ve hangi kültürden olursak olalım insanlığın kendini anlatabilmesinin en iyi yoludur. diye boşa dememiş  Billy Joel. Gerçekten müzik insanlığın evrensel dili, hayatın anlamı, coşkusu, her şeyidir diyebilirim. Konuşacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.

Çay, Kahve Gibi İnsanlarımızın Çok Tükettiği İçeceklerin Günlük Hayatımızdaki Yerini Anlatan Bir Yazı Yazınız. Yazınıza Uygun Bir Başlık Belirleyiniz.

 

Çay, Kahve Gibi İnsanlarımızın Çok Tükettiği İçeceklerin Günlük Hayatımızdaki Yerini Anlatan Bir Yazı Yazınız. Yazınıza Uygun Bir Başlık Belirleyiniz.


Milli İçecekler Sevgidir, Dayanışmadır, Biz Anlayışıdır.


Milli içeceklerimiz arasında çay, ayran, kahve en başı çeker. Çünkü bu içecekler bizimle bağdaşmış içeceklerdir. İnsanlarımız bu içecekleri tüketerek hayatın tadını çıkarmayı çok da iyi bilir. Bunların en başında çay ve kahve gelir. En çok tüketilen içecek ise çaydır. Sabah kahvaltısından başlayıp yatana kadar çay içen  insanları  tanıyorum. Çünkü çay ile hayatın daha lezzetli olduklarını söylüyorlar. Bir bardak çay bazen bizi hüzünlendirir, bazen arkadaşımızla dertlerimizi paylaşmamızı sağlar. Bazı zamanlar da mutluluğumuzu paylaşırız çayla. Çünkü çayın bizim kültürümüzdeki yeri çok farklıdır.

 

Her şeye illaki bir çay katarız. Hadi bir çay koy da sonra konuşmaya devam edelim deriz. Çünkü çay sohbettir, sevgidir, dayanışmadır, birlik ve beraberliktir. Sıkıldığımız zaman elimize aldığımız bir kitabımız bir de kupaya koyduğumuz sıcak çayımız bizim en yakın dostumuz olur bazı zamanlarda ve çok da iyi olur. Bayramlarda, özel günlerde hep çay vardır bizde. Bir başka içeceğimiz ise kahvedir. Kahve eskiden daha seyrek yapılırdı ama son zamanlarda kahve tüketimi de artmaya başladı. Eskiden sadece misafir geldiğinde, özel günlerde tüketilirdi ve herkesin evinde de bulunmazdı. Kahveye daha farklı bir anlam katılmıştır, daha bir elittir kahve içmek. Çünkü kahve içilen ortamda insan kendini daha farklı hisseder, daha özel hisseder bence.

 

 Bir fincan kahve nice dostlukların kurulmasını sağlamıştır. Aslındaki oradaki kahve ya da çay değil var olanı paylaşma duygununun güzelliğidir. Çünkü bunlar ancak eş ve dostlarla içildiği zaman anlam bulur. Örneğin tek başına çay içmek ya da kahve içmek de çok güzeldir ama sevdiklerimizle içtiğimizde o çayın, o kahvenin tadı daha bir başka oluyor. Çünkü orada bir olma, sosyalleşme vardır. Konuşmalar, kahkahalar, anılar vardır. Yine bir diğer içeceğimiz ise ayrandır.  Sıcak yaz günlerinin kurtarıcısı buz gibi soğuk ayrandır. İçince rahatlatır ve hafif de uykunuzu getirir ve ama iyi gelir insana. Kurban Bayramında, Ramazan Bayramında etli yemeklerin yanında illa bir bardak ayran arkasına çay içeriz. Çünkü bir başka güzeldir bu özel ve anlamlı günler. 


Köydeki teyzelerin yanına gidin ve kapısını çalın. Hemen size diyecekleri ilk söz şudur: "Çay mı içersin, kahve mi yavrum. Hadi kızım sen git de önce bir bardak ayran getir bakalım misafirimize deyiverirler. İşte bunlar paylaşmanın güzelliğidir, biz olmanın anlamıdır. Bencilliğin olmadığının göstergesidir bu güzel gelenek ve görenekler. Çay içelim, kahve içelim, ayran içelim, bir olalım, beraber olalım ve eski neşeli günlerimizi, samimi günlerimizi tekrar getirmeye çalışalım. Milli içecekle bahane amaç bir olma istediği, beraber konuşma, dertleşme gereksinimdir.

Yaşadığınız Yöreye Ait, Hikâyesi Olan Türküleri Araştırınız.

 

Yaşadığınız Yöreye Ait, Hikayesi Olan Türküleri  Araştırınız.


Yaşadığım yöre Sivas’tır. Sivas ozanları ile ünlü olan bir şehirdir ve daha birçok farklı özelliklere sahiptir. Yaşadığım şehir olan Sivas’ta hikayesi olan türkülerden bir tanesi şudur:  Yıllar yıllar önce Sivas’tan  bir kervancı Halep'e gider ve oradan mal getirir. Üç yol boyunca kervancılar ana vatanından ayrı kalmış,  memlekete hasret kalmışlardır. Kervancılar Halep’ten çıkarak aylarca yol almışlar,  en sonunda, karlı fırtınalı bir kış günü Sivas'la Kayseri arası yıkık bir Selçuk hanına girmişler ve yorgunluktan kendilerini oraya atıvermişlerdir. Handa gecelemeye karar verip, yüklerini çözmüşler fakat daha sonra karar değiştirmişlerdir. 


  Sivas çok yakında olduğu için  kervancılar  hemen evlerine, ocaklarına gitmek istemişler ve gece yola çıkmışlardır. Sabırsızlanırlar kervancılar ama dışarda çok kötü bir fırtına ve tipi vardır. Gözü  gözü görmüyordur dışarıda. Yine de çıkarlar yola.  Sabırsızlıkları, çabuk kavuşma özlemleri onlara pahalıya mal olmuştur. Fırtına yüzünden kervancıların kervanı yolda kara ve fırtınaya teslim olur, oracıkta ne yazık ki tüm kervancılar hayatını kaybeder ve memlekete kavuşmak nasip olmaz . Onların hayatını kaybettiği yere de kervankıran denir. Bu olay üstüne Anadolu insanları, türlü türlü türküler çıkarmışlardır. Sivas’ın Yollarına türküsü de bu hikayeden yola çıkarılarak yazılmıştır ve  dilden dile söylenmeye devam eder. Yüreğe dokunan hüzünlü bir türküdür.  Türkü şu şekildedir:


Sivas’ın Yolları

Siyah saçım dolam dolam
Boynun da kurbanın olam
Eğer başka yar seversen
Bu ellerde nasıl duram

Sivas'ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma

Selvi boylum salın da gel
Bir bakışın ömre bedel
İkimizi ayırdılar
Körolası zalım kader

Sivas'ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma

 

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Mümin Sekman’ın Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler

Çocuklara ilgi gösterildiği zaman, merhamet gösterildiği zaman ve çocukla koşulsuz sevildiği zaman başarılı olur. Onlara kendilerini ifade etme özgürlüğü tanımalıyız. Onun tercihlerine saygılı olmalıyız. Yeri geldiğinde disiplinli olmasını yeri geldiğinde esnek davranmasını bilmeliyiz ama onlarla bağlarımızı hiçbir zaman koparmamalıyız. Okunması gereken güzel bir kişisel gelişim kitabıdır. 


Çocuklar Nasıl Başarır Kitabında Geçen Özlü Sözler Şunlardır:


“Bir çocuğun başarısı, eğitim sistemine teslim edilemeyecek kadar önemlidir. Kitaplar bunun için var!”

“Sıcak ve ilgili bir anne çocuğa "güvendesin, sorun yok" sinyali gönderiyor. Kaygılı anneden bebeğe giden mesaj ise "tetikte ol, tehlikedesin!" Sürekli tetikte olan beynin odaklanma kapasitesi zayıflıyor.”

"Zekaya övgü değil, çabaya övgü başarı getirir."

" Zeki ama çalışmıyor dediğiniz çocuklar belki de  zeki dediğimiz için çalışmıyor."

“Eski fikirler yeni gerçekleri anlamaya yetmiyor.”

“Anne babanın başarı beklentisi de çocuğun başarı seviyesini yükseltiyor.”

“ Çocuğun başarısı ile ilgilenmek onun başarısı artırıyor.”

“Madem alışkanlıklarımızın kölesiyiz , o zaman iyi alışkanlıklar edinmeliyiz.. “(Aristoteles)

“Ön yargılı öğretmenler düşük potansiyeli olduğunu düşündükleri öğrencilere karşı daha dogmatik ve daha katı davranıyorlar.”

"Bilirsiniz başa konan taç eğilip yerden yeni şeyler almayı zorlaştırır."

“Başarılı ve mutlu çocuklar , televizyondan çok kitapların açık olduğu evlerden çıkıyor.”

" Yapılan araştırmalara göre bir alışkanlığın oturması için geçen süre 66 gündür."

" Anlaşılan o ki, bir çocuğa kırk kez aptal dersen aptal olabildiği gibi, kırk kez zeki dersen de aptallaşabiliyor."

"Bir araştırmaya göre, çocuklara kitap okumak, sohbetten daha fazla kelime öğretiyor."

“Kitap okumak, hayatını kontrol etme imkanı sağlıyor.”

“Spor çocuğunuz için profesyonel bir meslek olmasa bile , sağlıklı bir alışkanlık olarak hayat boyu fayda sağlayacaktır. Üstelik spor zihnini güçlendirerek , okul başarısına da katkıda bulunur. Sağlam kafa , spor yapan vücutta bulunur.”

“Dünyayı değiştirenler kitaplar değil , onları okuyanlardır...”

“Sevgili Öğretmen, Ben toplama kampından kurtulmuş bir kişiyim. Gözlerim, hiçbir insanın tanık olmaması gereken şeyler gördü: Eğitimli mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, eğitimli doktorların mahkûm ettiği çocuklar, eğitimli hemşirelerin öldürdüğü bebekler, lise ve üniversite mezunlarının kurşuna dizdiği kadın ve bebekler... Bu nedenle eğitim konusunda kuşkularım var. Sizden ricam şu: Öğrencilerinizin daha çok insan olmasına yardım edin. Çabalarınız sonucunda ortaya eğitimli canavarlar, başarılı psikopatlar (...) çıkmasın. Okuma, yazma ve aritmetik ancak çocuklarımızın daha iyi insan olmasına katkıda bulunduğu sürece önemlidir.”

“Neredeyse tüm insanlar zorluklara dayanabilir fakat bir insanın karakterini sınamak istiyorsanız, ona güç verin..” (Lincoln).

 

“Les Brown şöyle der : ölüm döşeğinde olduğunu hayal et. etrafında dönen hayaletler, gerçekleştiremediğin potansiyelini temsil ediyor. hiç yapmadıklarını. kullanmadığın yeteneklerini. dönüp sana derler ki , biz sana gelmiştik, çünkü sen bizi hayata geçirebilirdin. oysa şimdi beraber mezara gidiyoruz... kendinize ciddi yatırım yapın, kendinizi keşfedin!"

“Şaşırmaya hazır mısınız? Sorunun cevabı, evdeki yüksek kitap sayısı! Evinde daha çok kitap olan ailelerin çocukları hem daha fazla eğitim görüyor hem de daha çok kazanıyor. İyi bir kütüphane, hem akıl hem de para getiriyor! Dev araştırmadan çıkan en heyecan verici sonuç şu: Evdeki kitap sayısının, hangi ülkede doğduğundan, ailenin eğitim düzeyinden, ülkenin refah seviyesinden, babanın mesleğinden ve ülkedeki politik sistemden daha önemli olduğu ortaya çıkmış!”

“Araştırmalara göre , günümüzde bir çocuğun tam 15 bin saati okulda geçiyor. İnsan ömründen bu kadar zaman alan okulların, çocukları doğal eğilimleri doğrultusunda eğitmek yerine, ellerindeki standart programa/kalıplara göre hepsine aynı şekli kazandırmaya çalışması bir dramdır.”

“Çocukların başarı davranışları, okul öncesi dönemde ailelerinden, ilkokul yıllarında öğretmenlerinden, ergenlik döneminde de arkadaşlarından daha fazla etkileniyor.”

“Çocuklar ve hayvanlarla zaman geçirmek , insan beyninde düşünme esnekliği ve farklı açılardan bakma yeteneğini geliştirir.”

“Thomass Henry : bir insanın sahip olabileceği en iyi kişilik özellikleri bunlardır : 1. yapmanız gerekeni yapın 2. bunları yapılması gereken zamanda yapın 3. o anda isteseniz de istemeseniz de yapın.”

“Bülent Eczacıbaşı "başarılı bir çocuk yetiştirmek için ne yapmak gerektiğini" soran gazeteciye cevabı. "Bu o kadar çok şeye bağlı ki... En üst düzeyde eğitimin önemine inanmak ama genel kültür sahibi olmanın önemini de anlamak. Kendine güvenmek ama kendini başka insanlardan üstün görmemek. Azimli ve başarı için hırslı olmak ama şükretmesini ve yetinmesini de bilmek. Yaptığı işi ciddiye almak ama kendini çok fazla ciddiye almamak."


“İnatçı çocuk, zemininde petrol olan tarlaya benzer; üzerinde bir şey yetiştirmek zor görünür ama asıl değeri derindedir!”

“Hayal edenler ile hak edenler arasındaki farkı, samimi çaba, geliştirici vizyon ve disipline edilmiş yetenek belirliyor.”

“Hayatta her zaman pozitif ve destekleyici bir çevre içinde yaşayamayacağız. Eğer büyük bir hayalimiz varsa; bize inanmayacaklar, bizimle alay edecekler, hatta bazen bizi dışlayacaklar, bizi yoldan çıkarmaya çalışacaklar.”

“Tamamen başkasına bağımlı yaşamayı seçen bir kadının, kendi kendine yeten, bağımsız beyinli bir çocuk yetiştirmesi de çok zor.”

“Özgün insanlar bağımsız beyinlidir. Yalnız kalmak çoğunlukla kendi tercihleridir. Onlar seçilmiş yalnızlıktan yakınmaz aksine beslenir. Bu insanlar için yalnızlık kişisel bir yıkım değil, yaratıcı bir inşaat sürecidir. Yalnızlık onlar için kafes değil kariyer kaldırıcıdır. Bu insanların çevre ile ilişkisi çok popüler olmayabilir ama kendileriyle sağlam bir ilişkileri vardır. Dış ilişkileri zayıf olabilir ama iç ilişkileri güçlüdür. İçlerindeki derinlik özgün üretimin temelidir.”

" Çocuğunuzun kendi zirvesine ulaşma yaşı, seçtiği mesleğe göre değişebilir."

"Diktiğin bir fidanın kök tutup tutmadığını her gün yerinden söküp bakarsan, hiçbir zaman kökleri toprağa geçmeyecektir. Sen yapman gerekeni yap ve sonrası için hayata güven!"

Hayvanlara Yardım Amacıyla Kurulmuş Bir Dernekte Çalışıyor Olsanız Onlara Hangi Alanlarda ve Nasıl Yardım Ederdiniz?

 

Hayvanlara Yardım Amacıyla Kurulmuş Bir  Dernekte Çalışıyor Olsanız Onlara Hangi Alanlarda ve Nasıl Yardım Ederdiniz?


Hayvanlara yardım amacıyla kurulmuş olan  Türkiye Hayvanları Koruma Derneğinde çalışmayı çok isterim. Çünkü orada hayvanlar için her türlü yardım vardır ve hayvana eziyete dur denilmektedir ve onların da canlı olduğu, sevgiye ve şefkate gereksinimleri olduğu unutmamalıdır. Orada çalışıyor olsaydım hayvanların yaralarını sarmakla ilgili kurslara gider ve oraya gelen hayvanların yarasını sarmaya başlardım. 


Sahibi olmayan soka hayvanlarının barınaklara yerleştirilmesini için elimden gelen her türlü özveriyi gösterirdim. Kış mevsiminde soğuktan hasta olmuş, aç kalmış hayvanlara yem toplama kampanyaları düzenlerdim ve onların barınaklara getirilmesini sağlardım. Böylece onlara hem sıcak yuva hem de karınlarını doyuracak bir alanları olmasını sağlardım. Onların rahat etmesi beni çok mutlu ederdi. Yaz mevsiminde susuzluktan halsiz düşmüş bir güvercine su verirdim ve onun kana kana su içmesini göz yaşları içinde izler ve ona yardım edebildiğim için Allah'a şükrederdim. Aşılarının düzenli yapılmasını takip ederdim


 Barınağa yeni gelen hayvanlara şefkatli olurdum ve onlara sevgimi veririm. Başlarını okşar, kucağıma alır ve onlarla sevgi ile konuşmayı tercih ederdim. Eziyet görmüş bir hayvan varsa önce onun yaralarını temizler, sonra karnını doyurur ve daha sonra ona yatacak bir yer hazırlar ve rahatça uyumasını , dinlenmesini ve yaralarının günden güne iyileşmesini sabırla beklerdim ve onlar için her türlü fedakarlığı yapardım.