Haram İle İlgili Özdeyişler

 

Haram İle İlgili Özdeyişler


Yüce Allah’ın bize yasak kıldığı şeylerden uzak durmalıyız. Bizim olmayan şeylere el uzatmamalıyız. Alın terimiz ile para kazanmalıyız. Başkalarının namusuna göz koymamalıyız ve dürüst ve ahlaklı insanlar olmalıyız.

Haram ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Haramda şifa yoktur.” İmam-ı Rabbani

“Emek ve zeka olmayan iş, helal olmaz.” F. R. Havergal

“Kalbin aydınlığı, helal yemekle olur.”  Hz. Ali.

“Helâl şeylerin onda dokuzunu harama düşmek korkusu ile terk ederdik. ”Hz. Ömer ra.

“Bir kuruş haramı terk etmek; yüz bir kuruş sadaka vermekten daha iyidir.” Abdullah b. Mübarek

“Haramlardan sakının. Zira midesine haram lokma giren kişinin kırk gün duası kabul olunmaz.” Hz. Muhammed

“Allah, haram peynire fare musallat eder.” Eflâk

“Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşarım.” Hz. Osman


“Malı helalden kazanırsan suali, haramdan kazanırsan cezası vardır.” İmam-ı Rabbani

“Haram para ile hayrat, hasenat yapmak, pisliği idrar ile yıkayıp, temizlemek gibidir.”  Süfyan-ı Sevri.

“Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.” Yunus Emre

“Haram yoldan çok kazanmak rızkın bereketini yok eder.” Caferi Sadık.

“Halkı dara düşürmek, sıkıştırma ve incitmek haramdır. “ İmam-ı Rabbani.

“Bir paranın nereden geldiğini görmek istiyorsan; nereye gittiğine bak.” İmam-ı Azam.

“Mü’mine en evvel lâzım olan helâl yemektir. Mideye helâl girerse, cevarihe (organlara) amel-i salih kuvveti verir. Haram ise, ne kadar uğraşsa, salih amel yapamaz. “ Abdülhakim Arvasi.

“Haramdan bir altını sahibine vermek, yüz altın sadaka vermekten faziletlidir.” İmam-ı Rabbani

Helal yemek bir nur ise, haram yemek boğucu bir karanlıktır. Haram yemek kalbi öldürür, helal lokma ise gönlü diriltir. Abdulkadir  Geylani

“Malın helali de biter, haramı da. Ama bu yüzden kazanılan sevap ve günah kalır.” Abdurrahman El Evzaî.

“Üç şey, kişinin kerem sahibi olduğunu gösterir: Güzel ahlak, öfkeyi yenmek, haramlara bakmaktan kaçınmak.” Caferi Sadık.

“Helalin hesabı, haramın da azabı vardır.” Hz. Ali (r.a.)

“Ateşe kimin haram kılındığını haber vereyim mi? Sana yakın, ağır başlı, yumuşak huylu, kolayca iş gören kimselere haram kılınmıştır.” Hz. Muhammed.


“Allah! Size haram ettiği şeyde şifa halk etmedi.” Hz. Ömer

“Alim, haramı, helali bilen değildir; alim, bildiği ile amel edendir.” Süfyan bin Uyeyne.

“Mideye giren lokmanın helal veya haram olduğunu bilmedikçe, ibadet ne kadar çok olursa olsun hükmü yoktur.” Hadis-i Şerif.

“Göz, Allah’u Teala’nın kudret ve sanatını görmek içindir. Eşin dostun ayıplarını ve haramları görmek için değildir.” Sadi-i Şirazi.

“Helal ile beslersen çocuğunu hürmet ile öder borcunu, haram ile beslersen o’nu hakaret ile öder borcunu.”  Necip Fazıl Kısakürek

Zaman, Üzgün, Lokma, Aç, Para, Bir, Yoksul, Ev, Kapı, Dost Sözcükleri İle Hikaye

 

Zaman, Üzgün,  Lokma,  Aç, Para,  Bir, Yoksul,  Ev, Kapı, Dost Sözcükleri İle Hikaye

 

Halis Bey çok  varlıklı biriydi. Mesleği doktorluktu.   Gençti; geniş omuzlu, gür saçlı, sarı saçlı mavi gözlü bir delikanlıydı. Sevdiği kız ile evlenmiş ondan iki tane çocuğu olmuştu. Eşi Meryem de dünyalar güzeliydi. Halis’i çok seviyordu ama Halis son zamanlarda değişmeye başlamıştı. Eve geç geliyor, çocukları ve eşi ile ilgilenmiyordu. Canı çok sıkılıyordu. Meryem ona neden canın sıkkın dediğinde Meryem’e hiçbir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiyordu. Meryem bu duruma çok üzülüyordu.  Zaman böylece akıp gidiyordu. 


Günlerden bir gün işten gelen Halis yine çok kötü bir durumdaydı. Eşine bu defa neler olup bittiğini anlatacaktı. Bu yükü yalnız taşıyamazdı çünkü. En sonunda açıkladı. Ne kadar param varsa hepsini borsaya yatırmıştım ve yatırdığım şirket de iflas etti. Artık yoksuluz ne yapacağımız, nereye gideceğimi bilemiyorum dedi. Elimde hiç para kalmadı, sıfırdayız dedi. Bunu duyan Meryem  çok sevindi.  Hiç bu duruma sevinilir mi demeyin. Çünkü o başka kötü şeyler düşünmüştü ve şimdi içi rahatlamıştı.

 

Çünkü o eşinin kendisini aldattığını düşünüyor ve içten içe kendini yiyip bitiriyordu. Halis ona böyle bir şeyi nasıl düşünürsün, sen ve çocuklarım benim dünyamsınız diye sarıldı ve ağlamaya başladılar her ikisi de. Meryem üzülme canım dünyanın sonu değil ya giden para olsun, ev olsun. Yine çalışır, yine kazanırız senin canın sağ olsun ama bir daha böyle borsa işlerine girme, paramızı daha güvenli yerlere yatırım yap, ev, araba, arsa gibi yerlere yatırım yap dedi. Lütfen üzülmeyi bırak ve kendine gel. Hiçbir şey senin ve çocuklarımızın sağlığından ve mutluluğundan daha önemli değil dedi. Halis çok rahatlamıştı  eşi ona destek olduğu için sırtındaki yük hafiflemişti. 


O sırada kapı çaldı ve kapıya gelen kişi Halis Bey’in anne ve babasıydı. Onlar da Halis’in son zamanlarda içine kapandığını görmüş ve çocuğumuza bir bakalım ne durumda diye gelmişlerdi. Meryem hemen yemek yaptı, çay koydu.  Meryem yemekleri masaya koydu ve herkes lokmasını yutarken  yavaş yavaş da konuşmaya başladılar. ve Halis başına gelen her şeyi ailesine de anlattı. Anne ve babası üzülme yavrum, sen bizim her şeyimizsin canını sıkma, dünya hali bu  insan olanın başına her şey gelir ama bundan sonra daha dikkatli ol. Biraz yoksulluk çekersin, sonra çalışır yine düzelirsiniz dediler. 

 

 Halis de buna mutlu oldu ve anne ve  babasına sarıldı. Babası  çok az bir birikimi olan parasını  oğluna verdi ve al şunu da çocuklar aç kalmasın yavrum dedi. Başkalarının kapılarına gitme, başkaları acımaz dedi ve oğluna sarıldı. Halis çok duygulandı ve ailesine böyle bir şey yaşattığı için çok pişman oldu. Bir daha da böyle işlere asla bulaşmadı. Doktorluğuna devam etti ve kazandığı parayı da sağlam yerlere yatırdı ve ailesini bir daha perişan duruma sokmadı. 


Artık eski durumuna kavuşmuş olan Halis başka insanların da kendi gibi kötü duruma düşmemesi için onlara nasihatlerde bulundu ve hep iyi bir insan olmaya, yoksul insanlara el uzatan bir insan olmaya devam etti. Bundan dolayı çok yakın dostları oldu ve iyi dostlar kazanarak, mutlu bir şekilde yaşamaya devam etti Halis ve ailesi.

Kıskançlık, Fincan, Toprak Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kıskançlık, Fincan, Toprak Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Ayşe  ve Betül çok iyi arkadaştılar. Aynı zamanda yakın komşuydu bu ikili. Bu yıl ikisi orta sona geçmişti ve sınava gireceklerdi. İkisi de hem dost hem de birbirine rakip olan arkadaşlardı. Bu rakiplik tatlı bir atışmadan ibaretti. Gerçek anlamda birbirlerini çok seviyorlar, birinin anlamadığı soruya diğeri yardım ediyordu. Yani aralarında hiçbir şekilde kıskançlık olmuyordu. Bahçeye oturuyorlar akşama kadar tekrarlarını yapıyorlar ve durmadan çalışmaya devam ediyorlardı. İkiliyi kıskanan bir de başka komşuları vardı. O komşu kızın adı ise Leyla’ydı. Leyla iki arkadaşı çok kıskanıyor, onların başarısız olmasını istiyordu.. 


Günler böyle devam ediyordu. Okul bitti ve gençler sınava girdi. Sınav sonucu açıklandığında iki yakın arkadaş Kayseri Fen Lisesini kazanmış, onları kıskanan arkadaşları ise herhangi bir yeri kazanamamıştı. İki dost tercih yapmak için okula gelmişlerdi. Okul bahçesinde oturan öğretmenlerinin yanına oturdular. Okul hizmetlisi gelen öğrencilere de birer fincan kahve yapmıştı. Gelenlerin arasında Leyla da vardı. Leyla öğretmenlere  nasıl bir liseye gideceğini soruyor ve kıskandığı arkadaşları gibi  iyi bir lise kazanmadığı için mutsuz oluyordu. İki dost ona üzülmemesi gerektiğini söyledi. 


Leyla bunu yanlış anladı ve arkadaşlarının elindeki kahve fincanını alıp içindeki kahveyi de hızlı bir şekilde toprağa döktü. Öğretmen Leyla2nın bu yaptığına çok kızdı ve bu yaptığın ayıp Leyla. Kıskanmak yerine sen de onlar gibi iyi arkadaşlıklar kurabilir, kalbini temiz tutabilirdin. Herkes iyi bir lise kazanmak zorunda değil ama herkes iyi bir insan olmak zorunda dedi. Leyla hatasını anladı ve arkadaşlarından özür dileyip ağlayarak oradan uzaklaştı.

Komşuluk İle İlgili Özlü Sözler

 

Komşuluk İle İlgili Özlü Sözler


Komşuluk ilişkilerinde en önemli olan husus güvendir. İnsan komşusuna güvenebilmedir. İkincisi ise aradaki mesafedir. Daha sonra yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gelir. İnsan komşusu ile iyi geçinmeli, aradaki bağları koparmamalıdır. Komşu yeri geldiği zaman ailen, yeri geldiği zaman akraban olur. Onun için iyi komşularımızın kıymetini bilmeliyiz.

 

Komşuluk ile ilgili özlü sözler şunlardır:


“Komşunu sev ama aradaki bahçe duvarını asla kaldırma.”  (George Herbert).

“Komşunun köpeğini döven, sahibini incitmiş olur.” Gazali

“Hayatta komşunun haber almasından korkacağın hiçbir şeyi yapma.” (Epikuros)

“Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın; çünkü komşularınız güzel insanlardır.” Goethe

“Kendi seviyende olanı, komşu edin.” Nasır-ı Hüsrev.

“Komşusu aç ve çıplak yatarken rahat uyumak, düşkünlerin hatırını sormamak, kötüleri ve şerirleri dostlar seviyesinde tutmak, düşmandan yüz çevirmek; insan için utandırıcıdır.” Hz.Ali.

“Ev almak istersen komşusunu sor, yer almak istersen suyunu sor.” Yusuf Has Hacib.

“İnsanlar kahramanları oynuyorlar; çünkü korkaklar. Azizleri oynuyorlar; çünkü kötü ruhlular. Suikastçıyı oynuyorlar; çünkü yanı başlarındaki komşularını öldürmek için yanıp tutuşuyorlar. İnsanlar oynuyorlar; çünkü doğuştan yalancılar.” Jean Paul Sartre

 

“İyi komşu aileden, kötü komşu gaileden sayılır.”  İ.Hakkı Bıçakçızade

Komşunla kavga etme, misafir gider o kalır. Hz. Ebubekir

“Büyük şehirlerdeki komşuluklar ekseriya, birbirinin ahvalinden habersiz olan ölülerin mezar komşuluğuna benzerler.” (Ebubekir Hâzım Tepeyran).

“Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü!” Kızılderili Özdeyişi.

"Sefalet, sadece bir sınıfın malı veya kaderi değildir. O, bütün insanlığın ve içinde sefaletin kol gezdiği cemiyetlerin ayıbıdır. Eğer “Bir evde sefalet varsa, bir aile yoksulluğun, cehaletin, düşkünlüğün korkunç pençelerinde can çekişiyorsa; bundan sırası ile o evin komşuları, o mahallenin sakinleri, o şehrin kalabalıkları, o memleketin devleti sorumludur.” Victor Hugo

"Akrabaya ihsan, güzel huy, güzel komşuluk yurtları mamur eder, ömürleri feyiz ve berekete mazhar kılar." Muhiddin-i Arabi

“Kötü komşu, gördüğü iyiliği gizler, kötülüğü de yayar.”   Taberani

“Üç şey hayatı karartır; Zalim hükümdar, kötü komşu ve ağzı bozuk kadın.” (Cafer-i Sâdık).

“İnsanın hürriyeti, komşusunun hürriyetinin başladığı yerde biter.” Frederic William Karrar

“Erdemli davranışlar, komşuluğu pek iyi kılar. Bir kimse erdemin egemen olduğu bir yerde kalmak istemezse, o kimse akıllı kabul edilebilir mi?” Konfüçyus.

“Eğer sinirli bir komşun varsa, sen kibar olmaya çalış. Eğer iyi bir evlat sahibi olmak istiyorsan, iyi bir ebeveyn olmakla başla işe. İyi bir ebeveynin olsun istiyorsan, iyi bir evlat ol. Tüm bu söylediklerim eşler, patronlar, çalışanlar ve kalan herkes için geçerli… Aslında dünyayı değiştirmenin tek bir yolu var, o da kendini değiştirmek.” Alejandro Guillermo Roemmers

 

“Komşularından av kapmak aslanlara ayıptır, köpeklere değil.” Mevlana.

“Kötü komşusu istemedikçe, en iyi huylu insan dahi huzur içinde yaşayamaz.” Friedrich Schiller

“Kötü komşudan evinizi, kötü arkadaştan ziyaretinizi uzak tutunuz.” Hz. Ebubekir (r.a.)

“Sağlam duvarlar sağlam komşu yaratır.” Robert Forst.

“Komşularımızın her birine güler yüzlü davranabilirsek, toplumun huzuru için de adım atmış oluruz.”  Murat Ertan

“Hiçbir yazılı yasaya ya da formel kurala dayanmayan komşuluk, daha ziyade kendine özgü ritüelleri olan toplumsal bir pratiktir.” Jacques Semelin.

“Eğer kendi gözünüze kaçmış olan tozu seçemiyorsanız, inanın ki, komşunuzdakini de göremezsiniz.” Halil Cibran

“Evden önce komşu, yoldan önce yol arkadaşı, yolculuktan önce yol azığı gereklidir.” Hâdis-i Şerif.

“Yaşamak işini görece daha iyi, komşusuna hava atacak şekilde yaparsa insanlar, bundan çok memnun oluyorlar. Türkiye bu hale geldi. İnsanlar komşusuna fark atarak yaşamayı şerefli yaşamak sanıyorlar. Halbuki bu normal Türk hayatında yaşamanın en şerefsiz halidir.” İsmet Özel

 

“İnsan her şeye incinirse iş göremez, üzerinde durmakla zaman yitirir. Yaşam böyle! Eskiden, insanlara kızdığım olurdu. Sonra düşündüm, gördüm ki kızmaya değmiyor. Herkes komşusundan dayak yemekten korkuyor, bu nedenle ondan önce davranıp ilk darbeyi kendisi vurmak için elini çabuk tutuyor. Yaşam böyle işte.” Maksim Gorki

“Komşu kadın, hiç kapanmayan bir gözdür. Pencere önlerinden, dantel tüllerin ardından, balkon kenarlarından, duvar diplerinden, gözetleme deliklerinden ve bir de, pişirip dağıttığı aşurelerin içinden bakar.” Elif Şafak.

“Arkadaşsız ederiz; ama komşusuz edemeyiz.” Thomas Fuller.

“İki güçlü komşu; ender olarak sakindir, hiç biri ötekine kazanç vaad etmez; ama eğer bir an büyük bir iş için birleşecek olsalar, o zaman hem dünyaya hem de kendilerine son derece hızlı yarar sağlarlar.” Goethe.

“Yanı başındaki komşusu aç iken, kendisi tok şekilde geceleyen kimse, olgun bir mümin değildir.” Hz. Muhammed (sav.)

“Kendi kulvarımda yürürken, yandaki kulvarlarla kendimi kıyaslamaktan vazgeçtiğimde ne komşunun tavuğu bana kaz gözükür ne de komşunun tavuğunun kaza dönüşmesinden rahatsızlık duyarım.” Aret Vartanyan.

“Birbirlerine pusuya yatıyorlar, birbirlerinden bir şeyler kapıyorlar, buna da “iyi komşuluk” diyorlar.” Friedrich Nietzsche.

Komşuluk İlişkileri İle İlgili Kompozisyon

 

Komşuluk İlişkileri İle İlgili Kompozisyon

 

Atalarımız “Ev alma komşu al.”  demiş. Çünkü iyi bir komşu, güvenilir bir komşu senin aynı zamanda ailen gibi olacak, iyi  ve kötü gününde yanında olacak, acil durumlarda yanında olacak kimselerdir. Komşuluk ilişkileri samimiyete ve güvene dayalı olmalıdır. Komşuluk ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise kesinlikle  güvendir, dil ile kalbin bir olmasıdır, dedikodunun olmaması gerçek anlamda samimiyetin ve dostluğun olmasıdır. Komşu komşuya kötü gözle bakmamalıdır ve niyetler temiz olmalıdır. 


Arada sevgi olmalı, saygı olmalı ama mesafe her zaman korunmalıdır. Yani komşular ile ne kadar iyi olursak olalım arada muhakkak sınır olmalıdır.  Kişiler kendi sınırlarını çizmeli, kimse kimsenin özel yaşamına müdahale etmemeli, ne kadar para kazandığını, evine ne aldığını, ne sattığını açıklamak zorunda kalmamalıdır. Herkesin özel durumu kendine özgü olmalıdır. Komşular birbirine saygılı olmalı, aşırı meraklı olmamalıdır.

 

Komşular birbirlerinin yüzüne ömür boyu bakacak kimselerdir. Bunun için de bir küs bir barış şeklinde komşuluk olmaz. Baştan net tavrımızı koymalıyız. Kişiliğimiz ne ise bunu komşumuza yansıtmalıyız ve ona ben buyum, böyle kurallarım var, netliği severim, güzel ahlakı severim, yalan hoşlanmam, kötü niyetten hoşlanmam mesajlarını açık bir şekilde belli  etmeliyiz. Tüm bunlar yapıldıktan sonra aradaki samimiyet de yavaş yavaş oluşmaya başlar. Dengesiz olmamalıyız. Komşumuz iyi biri çıkmazsa onunla sadece merhabalaşmalıyız ve aşırı samimiyet kurmamalıyız. Çünkü kötü komşular insanın başına her türlü belayı açabilir. Bu noktada dikkatli olmalıyız. 


Komşumuz çok iyi de olsa  ona her aile sırrını vermemeliyiz. Çünkü o verdiğimiz sır ile gün gelir bizi yaralayabilir ve çok güvendiğimiz kişiler bize en büyük ihaneti yapabilir. Onun için ağzımızı sıkı olmalıdır. Gündemdeki konulardan konuşmalı, aşırı özel bilgilere yer verilmemelidir.

 

Hani bir söz vardır ya komşuluk ile  “Komşunu sev ama aradaki bahçe duvarını asla kaldırma.” der (George Herbert). Gerçekten de durum böyle olmalıdır. Aradaki bahçe duvar yani sınır kaldırılmamalıdır. Böyle olunca ilişkiler daha sağlam ve daha mantıklı olur. Komşuluk ilişkileri kısaca mesafeli olmalı, saygıya dayanmalı, emanete hıyanet edilmemeli, kusurlar aranmamalı ve kusur gören gözler kör edilmeli, zor anlarda yardımlaşma ve dayanışma içinde olunmalı, komşun aç iken tok yatılmamalıdır.

Barış, Huzur, Mutluluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Barış, Huzur, Mutluluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Ayşe Nur sabah kalktığında annesinin sesi ile uyanmıştı. Annesi ve babası arasında tartışma yaşanıyordu. Ayşe Nur koşarak ikisinin de yanına vardı ve ne oluyor, anne, ne oluyor babacığım, çok korkuyorum dedi. Annesi yok kızım bir şey baban ile tartışıyorduk sadece diyerek olayı geçiştirdi. Ayşe Nur anne ben artık evde huzur istiyorum, mutluluk istiyorum. Lütfen her gün tartışmayı bırakın ve barışın artık dedi. 


Annesi ve babası ise onun  aralarındaki tartışmadan  bu kadar etkileneceğini akıllarına getirmemişlerdi ve çok pişman olmuşlardı. Anne ve babası hemen Ayşe Nur'a  hemen sarıldı ve bir daha seni üzmeyeceğiz yavrum dediler. Aralarındaki tartışmanın  nedeni ise siyasetmiş. Anne babaya sen şu partiye oyunu vermeyeceksin, baba ise sende  şu partiye oyunu vermeyeceksin diye birbirlerinin siyasi görüşlerine müdahale ediyorlardı. Annesi ve babası siyaset yüzünden evin huzurunu bozduklarını anladılar ve her ikisi de bu konuda birbirlerine karışmayacaklarını söylediler ve bir daha evde siyasi konular yüzünden tartışma yaşanmadı ve Ayşe Nur da boş yere korkup üzülmedi.


 Evde barış, huzur ve mutluluk daim oldu. Ayşe Nur ise dünyada da savaşın olmaması için dua etti. Keşke dünyamızda da savaşlar bitse ve her çocuk benim gibi ailesi ile evinde huzur ve mutluluk içinde yaşayabilse diye  her zaman dualarında diğer çocuklara da yer vermeye devam etti.

Yalnızlık, Futbol, İstanbul, Şampiyonluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yalnızlık, Futbol, İstanbul, Şampiyonluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Mustafa Erdem sabah kalktığında canı çok sıkkındı. Kardeşi Kemal ağabeyciğim neden canın sıkkın ben mi bir şey yaptım diye sorduğunda Mustafa Erdem hayır sen falan bir şey yapmadın. Canım çok sıkılıyor futbol kursundan hiç arkadaşım yok kendimi çok yalnız hissediyorum dedi. Kemal ise üzülme ağabey daha yeni başladın kursa zaman içinde arkadaşların olur dedi ve Mustafa Erdem de kardeşine sarılarak teşekkür ederim canım kardeşim, moral verdiğin için dedi. Daha sonra her ikisi de hazırlanıp futbol kursuna gittiler.

 

Kursa gittiklerinde Ferhat Hoca öğrencileri sıraya dizmiş ve gruplara ayırmıştı. Mustafa Erdem ve kardeşi Kemal bu defa aynı gurupta oynayacaklardı. İki kardeş bu duruma çok mutlu olmuşlardı. Ayrıca bugün kursa Yunus Emre adında yeni bir çocuk da katılmıştı. Yunus Emre Mustafa’yı çok sevmiş ve onun yanından ayrılmıyordu. Mustafa Erdem buna çok sevinmiş ve artık yalnız olmadığını anlamıştı. Daha sonra gruplar arası maç başladı ve kardeşlerin takımı kazandı. Bu arada Ferhat Hoca çocuklar bugün arkadaşınız Mustafa Erdem’in doğum günü onun için pasta keseceğiz deyince Mustafa Erdem’in gözleri parladı ve hemen hocası Ferhat’a sarıldı ve teşekkür etti. Daha sonra pastalar kesildi ve içecekler de ikram edildi. Ferhat Hoca çocuklar size bir de sürprizim var dedi. Haftaya İstanbul’da Fenerbahçe ve Galatasaray’ın maçı olacak hepinizi de oraya ben götüreceğim. yıl boyunca çok güzel oynadınız, bu sizin hakkınız dedi.

 

 Çocuklar sevinçten birbirlerine sarıldılar. Mustafa inşallah şampiyon Fenerbahçe olur dedi. Yunus Emre ben Galatasaraylıyım Mustafa ama dedi. Mustafa olsun ne olacak ki biz iyi arkadaş olduk, farklı takımları tutsak da çok iyi arkadaş olabiliriz ve dedi ve sarılarak oynamaya devam ettiler. Daha sonra Mustafa Erdem, kardeşi Kemal ve Yunus çok iyi arkadaş hatta dost oldular.

Sevdiğiniz Bir Türkünün Oluşum Hikayesini Anlatıp Seçtiğiniz Türküyü Sınıfta Okuyunuz

 

Sevdiğiniz Bir Türkünün Oluşum Hikayesini Anlatıp Seçtiğiniz Türküyü Sınıfta Okuyunuz

Ülkemizin başkenti olan Ankara’nın meşhur bir elması vardır. Bu elmaya misket adı verilir. Küçücük bir elmadır bu elma türü. Ganizade ailesinin Huriye adında şirin mi şirin güzel mi güzel bir kızı vardır. Huriye evlerinin bahçesinde olan elma ağacına çıkar ve aşık olduğu, canından çok sevdiği Osman Efe’yi bekler orada. Osman Efe de  Ankara’nın sayılı efelerinden biridir. Yakışıklı, genç, geniş omuzlu,  yiğit bir delikanlıdır.  Osman Efe Huriyelerin evinin önünden geçtiği zaman Huriye hemen elma ağacına çıkıyor ve Osman Efe de onu görüyor. İkisinin de yüreğinde  heyecan, aşk  duygusu başlıyor. Osman Efe Huriye’ye Misket diye hitap ediyor.

 

O yörenin  bir de meşhur ağası vardır. Adı Kır Ağa’dır. Kır Ağa  günlerden bir gün Huriye’yi su doldururken görüyor ve Huriye’yi çok beğeniyor. Kır Ağa, Huriye’ye görücü gönderiyor. Huriye’nin babası ise Kır Ağa zengin diye buna mutlu oluyor ve Annesi, Huriye’nin ağzını arıyor, fakat Huriye ”Ölsem DE  Kır Ağa’ya varmam” diyor. Huriye, akşamı zor ediyor ve olanları bir an önce sevdiğine anlatmak istiyor. Bahçeye çıkıp, Osman Efe’nin yolunu gözlemeye başlıyor. Uzaktan atını görünce, tırmanıp çıkıyor elma ağacına. Başına gelenleri anlatıyor sevdiğine,  Osman Efe’sine. Osman Efe bunları duyunca çılgına dönüyor ve  Kır Ağa’ya haber gönderiyor , ”Kendini sever, sayarım. Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz” diyor.. Haberi Osman Efe’den Kır Ağa’ya götürenler, bire bin katarak anlatıyorlar Kır Ağa’ya . Şunu diyorlar:  ”Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşini sararım”  falan diyerek yalan yanlış abartmalarla dolduruyorlar Kır Ağa’yı.

 

Kır Ağa, ”Demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa karşıma çıksın” diye Osman Efe’ye haber gönderiyor.  Tabii haberi götürenler Osman Efe’ye de olayı  abartarak anlatıyorlar. Osman Efe Kır Ağa’ya, Kır Ağa Osman Efe’ye  öfkeleniyor ve kinleniyorlar. Sonunda  kıran kırana kavga ediyorlar ve kazanan Huriye’yi alsın diyorlar. Belirlenen gün ve yerde karşılaşıyorlar. Bıçaklar çekiliyor. Huriye ise durumu merakla bekliyor. Çıkmış elma ağacı üstüne, olanları gözlüyor. Bir yandan da Osman Efe için dua ediyor. Osman Efe ise Kır Ağa karşısında aslanlar gibi dövüşüyor. Kır Ağa birden duruyor. ”Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun” diyor. Osman Efe önce şaşırıyor, sonra oda bıçağını yere atıyor ve koşup ellerine sarılıyor Kır Ağa’nın ve her ikisi barışıyorlar. 


 Huriye olayları ağaçtan izliyor ve ne olduğunu tam anlayamıyor. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık.  Huriye’nin  gözleri Osman Efe’yi arıyor ama Osman Efe görünmüyor o sırada Huriye’nin gözüne.  Daha sonra ağaçta  Huriye’nin aniden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız bir şekilde yere yığılıyor. Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca, bir feryattır kopuyor. Osman Efe, sığmıyor oralara. Kadınlar kızlar perişan. Misket kızın yani Huriye’nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.

 

Güvercin Uçuverdi (Misket) Türküsünün Sözleri ise şunlardır:

Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi
Elin oğlu değil mi
Sevdi de kaçıverdi

A benim aslan yarim
Duvara yaslan yarim
Duvar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim

Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı
Yar orada ben burda
Buna can dayanır mı

A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim

Caminin müezzini yok
İçinin düzeni yok
Çok memleketler gezdim
Misget’ten güzeli yok

Daracık daracık sokaklar
Misget şeker topaklar
Pul pul olsun dökülsün
Seni öpen dudaklar

Caminin ezan vakti
İçinin düzen vakti
Ben Misget’i yitirdim
Sonbahar gazel vakti

Gökte yıldız sayılmaz
Çiğ yumurta soyulmaz
Üçer avrat almayan
Hiç erkekten sayılmaz

 

 

İçinde Ateş, Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Kısa Bir Hikaye

 

İçinde Ateş,  Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Kısa Bir Hikaye


Okulların bitmesine çok az bir süre kalmıştı. Yazılılarımız bitmiş, yazılı sonuçlarımız açıklanmış ve rahat bir nefes almıştım. Tüm derslerim gayet de güzeldi çok şükür. İyi bir çalışmanın sonucunda notlarım da iyiydi. Artık yaz tatiline girecektik. Tatile girmeden önce öğretmenimiz bizim için kamp düzenlediğini söyledi ve bulunduğumuz şehir olan İstanbul’da bir ormanda kamp yapacaktık. Herkes hazırlandı ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdi ve yolculuk vakti geldi. Seyahat otobüsümüz de  gelmişti. Sıra ile otobüse bindik ve kamp alanına vardık. Öğretmenimiz ile çadırı kurduk ve hava kararmak üzereydi hemen ateşi de yaktık.


 Bu arada  etler de mangalda  diğer öğretmenler tarafından pişiriliyordu. Hava serin ve mis gibiydi. Açlıktan karnımız guruldamaya başlamıştı. Gün boyunca top oynamış,  ip atlamıştık. Getirdiğimiz çekirdek, cip ve içecekleri bir güzel mideye indirmiştik ama bunlar bizi tatmin etmemişti. Çünkü yemek istiyorduk artık ve o da oldu. Öğretmenlerimiz köftelerin, tavukların ve sucukların piştiğini söyledi. Hep birlikte yere evden getirdiğimiz küçük halıları serdik ve sofrayı bir güzel kurduk. Yemeklerimizi yemeye başladık ki yakınlardan  bir kurt sesi geldi. Kurt uluyordu ve hepimiz çok korkmuştuk. Öğretmenimiz korktunuz mu çocuklar dedi. Hepimiz evet diyerek bağırdık. 


Öğretmen gülmeye başladı ve kurt sesini sınıfımızın en yaramazı olan Şamil'in çıkardığını söyledi. Şamil bir ağacın arkasından çıktı ve hepimiz kahkaha attık. Daha sonra yemekler yendi, içecekler içildi ve sonra yürüyüşe çıktık. Öğretmenimiz dağlık kesimlere fazla gitmememiz gerektiğini ve gruptan ayrılmamamız gerektiğini söyledi ve biz de öyle yaptık. Bir gün çadırda kaldık ve sabah olunca  da otobüsümüzle evlerimize bırakıldık. Harika bir kamp olmuştu. Hem eğlenmiş, hem korkmuştuk ama hepsine değmişti. İyi ki arkadaşlarımla, öğretmenlerimle güzel bir gün geçirmiştim. Bu anımızı hayatım boyunca unutmayacaktım.

Kâmil Gibi Evsizlerin Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin Çözüm Önerileriniz Nelerdir Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı Yardımlaşma Temalı Metin

 

Kâmil  Gibi Evsizlerin Toplum Tarafından Dışlanmaması İçin Çözüm Önerileriniz Nelerdir, Çözüm Önerilerinizin Yer Aldığı Yardımlaşma Temalı Metin

 

Kâmil gibi evsizlerin toplum tarafından dışlanmaması için insanların ilk olarak ön yargılarından kurtulması gerekir. Çocuklara küçük yaşta ön yargılı olmamaları gerektiği aileleri tarafından söylenmeli, öğretilmelidir. Evsiz insanlar için her insan üzerine düşen sorumlulukları yapmalı, onlar için ev yapılmalı, evlerine yiyecek yemekler alınmalı, sağlıkları yerindeyse onlara kendi yapabilecekleri işler verilmeli ve o işinin karşılığı olarak da devlet tarafından aylık para ödenmelidir. Evsizlerin toplum tarafından dışlanmaması için onlara karşı şefkatli ve merhametli davranmalıyız.

 

Kendimizi onların yerine koymalı ve empati kurmalıyız. Çünkü hiç birimizin başına ne zazaman , ne geleceğini bilemeyiz. Bundan dolayı kimseyi incitmemeli, kimseyi yargılmamalıyız. Toplum olarak yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmeliyiz. Dünya kötülük yapanların yüzünden değil, hiçbir şey yapmayıp seyredenlerin yüzünden tehlikeli bir yerdir.” der AlberEınstein. İyi olmak için illa kötülük yapmamak gerekmiyor aynı zamanda kötülüğe karşı harekete de geçmek gerekiyor ve kötü insanlara fırsat verilmemesi gerekiyor. Yani haksızlık karşısında susmamalıyız. Nerede yardıma muhtaç varsa orada olmalıyız ve insani davranışlarımızı sergilemeliyiz. Paylaşma, biz duygusu içinde olmalıyız.Hiç bir şey yapmayıp seyredersek biz de  kötü insan sayılırız ve bu da insanlığa yakışmaz. Onun için toplum olarak  bir içinde olmalıyız. Bunun için de atalarımız baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz demiştir.

 

Yani baş başa vererek zorlukları birlikte aşmalıyız, kimsesizlerin kimsesi olmalıyız ve onlara umut olmalıyız, kaybettikleri inançlarını, yaşam sevinçlerini tekrar getirmeye çalışmalıyız. Yardıma muhtaç olan her insanın yarasına merhem olmalıyız, yaralarını açarak onları daha beter üzmemeliyiz. Ellerinden tutup” Geldim işte dostum yüzün gülsün be yaraların ağır varsın olsun be halimizi bir tek Allah bilsin be ben varım yanında yalnız değilsin.”  şarkısının  bize hissettirdiği duyguları kimsesizlere de hissettirmeliyiz. İşte o zaman insan oluruz, o zaman duyarlı bir vatandaş oluruz ve Allah katında da değerli bir kul oluruz. Size muhtaç olanların yarasına merhem olmanız umudu ile…