Memleket, İmece, Fedakarlık, Cevher Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Memleket, İmece, Fedakarlık, Cevher Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yaz tatili için İstanbul’dan memleketime biletimi almıştım. Memleketimi, memleketimin; havasını, suyunu, toprağını, insanını özlemiştim. Hele bir de doğduğunuz köy yemyeşilse, ağaçlardan evler bile zor görünüyorsa işte ona memleket gibi memleket denilir. Gitme zamanım geldiğinde hemen otobüse atladım ve  yola çıkıldı. Yolculuk biraz uzun geçti ama keyifli geçti. En sonunda Sivas’a vardım. Oradan da köyüme giden otobüse bindim. Annemi, babamı, kardeşlerimi ve köylülerimi çok özlemiştim. Onlara kavuşma heyecanı sarmıştı içimi. 

 

 Köye vardığımda köylülerin hepsi beni karşıladılar.  Yaz mevsimi gelmiş, havalar ısınmış, köyüm bir başka güzel olmuştu. En sonunda köyüme vardım. Otobüsten indiğimde köylülerim beni karşılamıştı. Bizim köyümüzün çocuğu doktor olmuş, köyümüze bilim getirecekmiş, şifa getirecekmiş diye beni tebessüm ederek karşıladılar. Hepsine tek tek sarıldım ve çok duygulandım. Köyümüzün ilk doktoru olduğum için şanslıydım. Çünkü köylülerimiz  için bu çok önemliydi ve ne yalan söyleyeyim ben de bu ilgiden çok memnun kalmıştım. Eve vardığımda herkes evimize yiyecek bir şeyler getirmişti. Benim için getirmişler, beni düşünmüşlerdi. Özellikle de zor zamanlarda köylülerim birbirine destek olur, herkes birbirinin işine yardım eder, işler daha kısa sürede yapılırdı. Yani imece yapılırdı köyde.

 

Getirilen yiyeceklerden biraz yedim. Köy ekmeği, köy yumurtası, köy tereyağı, tavuğu, balı her şey çok lezzetli olmuştu. Paylaşmayı bilen canım köylülerim benim diye tebessüm ettim. Benim için özene bezene yemekler yapmışlar, ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapmışlardı.  Köylülerim diye demiyorum gerçekten altın bir kalbe sahip sahip insanlardı onlar. Asıl içimizdeki cevherin insanlık olduğunu, yardımlaşma ve paylaşma olduğunu onların benim için yaptığı iyiliklerde gördüm ve onlara saygı duydum. Ben de he geçen gün daha çok çalışacak, köyümde doktorluk yapacak ve onlar için her türlü fedakarlığı gösterecektim.

Kötülüğü Nasıl Durdururuz Konulu Konuşma

 

Kötülüğü Nasıl  Durdururuz Konulu Konuşma


“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil; seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden  tehlikeli bir yerdir der.”  Albert Eınsteın. Yani kötülüğün olmaması için önce iyi insanların kötülüğe karşı çıkması, ses çıkarması gerekir. Böyle yapıldığı zaman dünyada kötü diye biri kalmayacak, kötülük diye bir kavram da olmayacaktır.

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Dünyada kötülüklerin durması için insanların yüreğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü olan “ Yurtta barış, dünyada barış” olmalıdır. Barışın sağlanması için de her insanın hak karşısında, haksızlık karşısında sesini çıkarması, doğru olanın, mazlum olanın yanında yer alması gerekir. Bir kişi kötülük yaptığı zaman “Her koyun kendi bacağından asılır.” anlayışı ile hareket edersek işte o zaman zalimlerin eline her türlü imkanı vermiş oluruz.  Bunun için kötülük her kim ya da nerden geliyorsa o kişi ya da kişilere, o kurum ya da kurumlara dur demesini bilmeliyiz ve insanlık olarak kötülüğü dünyadan yok etmeliyiz.


 Bunun için her insan yüreğinde canlı sevgisi taşımalı, insanlar birbirine değe vermeli, birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için anlayışı ile hareket etmelidir. Kötülüğü yapan, adaletsizliği yapan en yakınımız da olsa onu savunmamalıyız. Adaletsizliğe uğrayan, hakkı yenmiş bir kimse dünyanın öbür ucunda da olsa onun yanında yer almalıyız. Doğru olanın, mazlum olanın yanında yer almak kötülüğü yok etmek, insanlığı yaşatmak,  insanı yaşatmaktır aslında.

 

Sevgili Öğretmenim,

 Kötülüklere karşı Kurân’ın tavsiyesi şöyledir. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: “Hem iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü, en güzel olan hareketle önle! O vakit göreceksin ki, seninle aranda düşmanlık bulunan kimse, yakın bir dost gibi olacaktır.’’ (Fussilet Sûresi, 34). Yani kötülük ortadan kalkacak, doğruluk yerini alacaktır. Bu âyetle Yüce Kur’ân, kötülüğe tavır alıyor ve kötülüğe karşı iyiliği ve en güzelini aramayı emrediyor. Kötülüklere hayır demesini bilmeliyiz ve şunları yapmalıyız:


*Yetkimiz ve etkimiz dahilinde olan kötülükleri önlemeye çalışmalıyız.
* Gerektiğinde dilimizle müdâhale etmeliyiz ve doğrunun yanında yer almalıyız.
* Ne el ile ve ne de dil ile müdâhaleye güç getiremeyeceğimiz konuda en azından kalbimizle buğz ederek Yüce Allah’tan yardım istemeliyiz.  Daha güzel bir dünya için, daha sevgi dolu bir dünya için kötülüğe dur demeliyiz. 


Senin iyiliğin için olan şey bazen bir başkasının kötülüğü için olabilir. Onun için her insanın iyiliğini, her insanın menfaatini düşünürsek dünyada kötülük diye bir şey kalmaz. Yeter ki biz doğru olalım, eğri belasını zaten bulur. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Deniz, Güneş, İhtiyar, Adam, Balıkçı, Avcı, Sandık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Deniz, Güneş, İhtiyar, Adam, Balıkçı, Avcı, Sandık Kelimeleri İle İlgili Hikaye


İhtiyar adam her zamanki gibi sabah erken kalkmış deniz kenarına gitmişti. Her sabah mutlaka denizin kokusunu içine çekecek, hayallere dalacak ve yakın zamanda kaybettiği,  çok sevdiği eşini burada hatırlayacaktı. Eşi yakın zamanda öldüğü için onu hiç unutamıyordu. Deniz kenarında bir anda rahatsızlanan eşi orada yere yığılmış ve kalp krizi geçirerek yaşamını kaybetmişti. Onun için  ihtiyar adam denizden ayrılamıyor, denizi ailesi gibi görüyordu. Balık tutmak bahaneydi asıl amacı eşini hatırlamaktı.  


Balıkçı oldum artık deyip gülümsüyordu kendi kendine. Güneş doğar doğmaz yine denize gitti ve oradaki balıkçılara ile selamlaşıp oltasını denize doğru attı. Oltasına bu defa çok ağır bir şey takılmıştı. Yavaşça oltayı çekti ve oltaya gelen minik bir sandıktı. Rengi koyu kahverengi olan çok güzel bir sandıktı bu. Hemen sandığın içini açtı ve sandığın içinin altınlarla dolu olduğunu görünce şaşırdı, heyecanlandı ama bu bana ait bir şey değil , bunu hemen en yakın karakola teslim etmeliyim dedi. O sırada avcılar balık tutmaktan dönüyordu. Avcılardan biri yaşlı adama hey bey amca nedir o elindeki diye bağırdı. İhtiyar adam denizde küçük bir sandık buldum dedi. 


Avcılar heyecanlandılar ve aramızda paylaşalım ihtiyar onları dediler. İhtiyar adam onlar bize ait değil, belki gemiden biri yanlışlıkla düşürmüştür, ya da vapurda birinin elinden düşmüştür dedi. Avcılar, adamın peşini bırakmadılar ve adamdan zorla sandığı almaya çalıştılar. Adam eski topraktı, daha doğrusu eski karate kursu hocasıydı ve avcılara o gün unutamayacağı bir ders verdi. Elindeki minik sandığı da karakola teslim etti. Daha sonra ihtiyar adam evine doğru yol aldı. Bu arada Güneş çoktan batmıştı. Avcılar da yediği dayaktan  dolayı evlerine canını zor atmışlar, bir daha yaşlılara bulaşamayacaklarını anlamıştı.

Ağaç, Tırtıl, Güneş, Toprak, Arkadaş, Tohum Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ağaç, Tırtıl, Güneş, Toprak, Arkadaş, Tohum Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Havalar ısınmış, bahar mevsimi gelmişti. Dışarıda çok güzel güneş açmış, her yer yemyeşil olmuştu. Toprak Ana  uykusundan uyanmış, bahara merhaba diyordu. Tırtıllar kelebek olmaya hazırlanıyor, doğa her hali ile çok güzel görünüyordu. Geceliğimi üzerimden çıkıp koşarak evimizin bahçesine gittim. Kaysı ağaçları çiçek açmıştı ve bembeyazdı. Kayısı ağaçlarının çiçekleri mis gibi kokuyordu. Her yer renkli görünüyordu. 


Tohumlar çiçek açmış, insanların yüzüne renk gelmişti. Evimizin bahçesinden çıkıp arkadaşım Ali'yi çağırdım. Haydi Ali dışarısı ısınmış gel futbol oynayalım dedi. Ali de sevinçle dışarı çıktı ve birlikte top oynamaya başladık. Günel tüm bedenimizi ısıtmıştı. Hem terlemiş, hem yorulmuştuk ama Güneş’in sıcaklığını özlediğimiz için ona doyamamıştık. Akşama kadar koştuk, oynadık. Günel gidince evlerimize dağıldık. Akşam eve vardığımızda ağaçlar insan gibi görünüyordu gözüme. Ülkemizde dört mevsim belirgin yaşandığı için çok mutluydum. Hem ilkbahar vardı, hem yaz, hem sonbahar hem kış. 


Onun için ülkemizin çocukları olarak çok şanslıydık. Çok yorulmuştum. Gün boyu dışarıda olduğum için halim kalmamıştı. Elimi, yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve uyumaya gittim. Yarın yeni bir gün bizi bekliyordu. Belki tırtıllar kelebeğe dönüşecekti ve biz de o kelebekleri kovalayacaktık Ali ile. Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda diye şarkı söyleyecektik bir araya gelince. 

Hoşgörü, İlim, Alçakgönüllülük İle İlgili Hikaye

 

Hoşgörü, İlim, Alçakgönüllülük İle İlgili Hikaye


Okul çıkışı markete girmiştim ve çocuklarımın istediği meyveleri, çikolataları ve kuruyemişleri alıyordum. O sırada babası ile hemen hemen kendi oğlum Yasin ile yaşıt olan, altı yaşlarında bir erkek çocuğu da vardı markette. Babası beş ekmek aldı, bir şampuan aldı ve raflara bakmaya devam ediyordu. Altı yaşlarındaki çocuk ise gözünü manavdaki muzlardan ayırmıyordu. Ben tam muzlara uzandım ki onunla göz göze geldim ama benden gözlerini kaçırdı. Utandı ve hemen arkasını döndü. O sırada kalbim çok hüzünlendi. Benim maddi durumum çok iyiydi, iyi de bir gelirim vardı ama bazı çocuklar bir muzu bile yiyemiyordu anlaşılan. Canım yandı ve bu duruma çok üzüldüm.

 

 Daha sonra markete bir dilenci girdi ve hemen elime sarılarak abla ne olur bir ekmek parası ver dedi. O sırada market sahipleri kadını azarlamaya başladı ve defol çık dışarı dediler. Onlara ne olursa olsun kalp kırılmaması gerektiğini anlattım. Kimse bu duruma  isteyerek düşmez dedim market sahiplerine. Dilenciye hoşgörülü davrandım, ona bir miktar para verdim ve  da gitti. Bize parayı veren Allah değil miydi. Belki o dilenciyi bana göndermişti Allah. Benim ona ekmek parası vermemi istemişti. Bunun için mutlu da oldum. Muz alamayan çocuk ise ne kadar gururluydu belki bir şeyleri yoktu ama tok gözlü bir çocuktu. Daha sonra çocuk için de bir şey yapmalıyım dedim içimden.

 

Çocuğu utandırmadan hemen üç kilo muz aldım, başka yiyeceklerden de aldım ve çocuk beni görmeden aldıklarımı babasına verdim ve o da bana hayır demedi ve çok şükür aldıklarımı kabul etti. İnsan olmak galibe sadece ilim öğrenmek değil öğrendiğin ilmi  yaşamda uygulayabilmekti de.  O sırada kasiyer kızlar ne kadar iyi bir hanım, hiç kibirli değil, çok alçakgönüllüymüş dediler. Bunu duyunca utandım ve yanağım kızardı. Onlara gülümsedim ve hayırlı işler dedim. O gece yatağıma yattığımda hemen uyuyamadım. O çocuğun bakışları gözümden gitmedi ve ağlamaya başladım ve Allah’a durumun iyi olduğu için, kibirli bir insan olmadığım için şükrettim. Hayatım boyunca da çocuklara yardım etmeye devam ettim ama o çocuğun, o masum bakışını, o onurlu duruşunu hiç aklımdan çıkaramadım.

Dağ, Gül, Ay, Keder, Ozan, Yaban, Zaman, İlim, Nur, Derviş, Hikmet, Gönül Gözü, Nazar, Hakikat, Mürşid Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Dağ, Gül, Ay, Keder, Ozan, Yaban, Zaman, İlim, Nur,  Derviş, Hikmet, Gönül Gözü,  Nazar, Hakikat, Mürşit Kelimeleri İle İlgili Hikaye


 Ozan Garip Osman son zamanlarda kendini boşlukta hissediyordu. Allah’a yönelmek istiyordu ve ibadetlerini yapmak istiyordu. Eserlerinde de Allah sevgisinden çok bahsediyor ama bunu inancının gereği gibi yaşamakta zorlanıyordu.. Mesela  eşi ile en ufak bir tartışmada sinirlerine hakim olamıyor eşinin kalbini kırıyordu. Kendimi nasıl daha iyi bir insan haline dönüştürebilirim diye yollara düştü Ozan Garip Osman. Bir derviş duymuştu. Adı Mustafa Efendi olan Mustafa Efendi adındaki dervişin yanına gidecek ve ondan akıl alacaktı. Bunun için de düştü yollara ve buldu o dervişi. Vardı kapısını çaldı. Kim o diye içeriden naif bir ses geldi.  Benim diyen Osman içeri buyur edildi. O sırada akşam olmuş, ay son dördün halini almıştı. Kederliydi Osman. Ne diyeceğini bilemiyordu.

 

Çok güzel eserler yazıyordu ama hayatında yazdıklarını uygulayamıyordu. Bunu hemen dervişe sordu. Derviş de ona sen iyi bir mürşit olursun, iyi bir insan olursun ama önce içindeki şeytanı yok etmelisin, yani nefsine gem vurmalısın, öfkene hakim olmalısın Osman dedi. Bunun için çok okuman, ilim öğrenmen, hakikate kavuşman gerekir. Onun için de çok çalışacaksın, iradene hakim olacaksın dedi. Osman kederlendi ve sarıldı Dervişe. Merhametli insan ol dedi Derviş Osman’a. Sadece eşine değil herkese iyi davran, dünya malı gözünü kör etmesin, gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin be Osman. 


Bir an önce Allah’a gerçek anlamda teslim ol, ibadetlerini hakkı ile yap, nefsini yen işte o zaman vicdanen rahat bir insan olacaksın dedi. Zaman geçti ve Osman da değişti ve daha olgun insan oldu ve dervişin mürşitleri arasına girdi. Artık her şeye öfkelenmiyor, nefsine hakim oluyordu. İçinde falan şeytan olmadığını anladı asıl şeytan içimizdeki kötülükler, öfkeye hakim olamama, kötü hırs dedi kendi kendine. Bunu öğrenmiş olmak onu çok mutlu etmeye başladı.

 

 Eşine, sevdiklerine gül alıyor,  önceden kırdığı gönülleri tekrar alıyordu. Son zamanlarda yüzüne bir nur gelmişti Osman’ın. Hakikati öğrenme çabası onu daha nurlu insana dönüştürmüştü. Çalışıyor, tam anlamı ile Allah’a yaraşır kul olmaya çalışıyor ve dervişine de sadık oluyordu. Ona saygıda kusur etmiyordu. Çünkü ne öğrendiyse dervişten öğrenmişti. Akşam olunca evinin karşısındaki dağa bakıyor ve o dağları Yaratan Allah’ın ne kadar büyük olduğunu düşünüyor kendisinin ise bu dünyada bir noktadan ibaret olduğunu biliyor ve artık daha iyi insan olmak için daha güzel eserler yazıyor ve eserlerinde yazdığını da yaşamında uyguluyordu. İnsan-ı kamil olmuştu Ozan Garip Osman.  


Yaban ellerden onu görmeye gelenler oluyordu. Onun  eserlerini okuyanlar onunla tanışmak için can atıyordu. Hikmet sahibi insan deniliyordu artık ona. Nazar değmesin Osman’ıma diyordu Derviş Mustafa Efendi ve onu çok seviyordu. İnsan isteyince iradesine hakim olabiliyor, nefsinin kötü isteklerine gem vurabiliyordu. Yeter ki nefis bizi kötü yola götürmesin insan ne isterse başarır diyordu Ozan Garip Osman.

Yaz, Turna, Yayla Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yaz, Turna, Yayla Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Yaz mevsimi gelmişti. Yaylalarda papatyalar açmış, kuzukulakları olmuştu. Annem yayladan topladığı otları yıkayıp bir güzel sofraya getirdi. Bizim oraların türlü türlü otları vardı ve bunlar yemeğin yanında çok lezzetli oluyordu. Köy tavuğu, yanına bulgur pilavı, yeşil otlar ve ayran mis gibi oluyordu. O otların   üzerine bir de  limon sıkarsan değmeyin keyfime. 


Biz yaz gelince yaylalara göç eden Yörük ailesiyiz. Koyunlarımız olduğu için bahar mevsiminde ilk geçiş yapılır ama esas olarak yaz mevsiminde gideriz yaylalara. Yazın gelmesi ile turnalar da havada uçmaya ve bize selam verir gibi düzenli uçarlar. Turnaların bir sıra halinde hareket etmesi beni çok mutlu eder ve onları izlemekten kendimi alamam.


 Bu arada koyunlarımızın bir sürü kuzusu oldu ve onlarla oynamayı da çok seviyorum. Yaz tatili geldiği için artık okula da yok. Buralarda bol bol kitap okuyacağım. Dağlara çıkıp koşacağım, oynayacağım. Geçen turnalar ile konuşacağım ve onlar aracılığı ile ortaokul arkadaşlarıma selam yollayacağım ama şimdi uykum geldi, hava karardı ve çadırda uyku zamanı başlasın.

Paylaşımcı Olmak İle İlgili Konuşma

 

Paylaşımcı Olmak İle İlgili Konuşma


Sadece kendi ilgi ve isteklerine önem veren, başka insanların ne yaşadığı umurunda bile olmayan bencil insanlar vardır. Bunlar her şey benim olsun, hiç bir şeyimi paylaşmayım mantığında olan ve bunun için de tek başına kalan, kimse ile fazla samimiyet  kurmayan  soğuk insanlardır. Gözü doymayan, sürekli benim olsun hevesinde koşanlar başka insanlar tarafından sevilip sayılmazlar. Oysa paylaşımcı olduğumuz zaman, ben değil biz düşüncesi ile hareket ettiğimiz zaman daha iyi insan oluruz. Zor durumda olanların yerine kendimizi koymalıyız ve empati kurmalıyız.


Sevgili Öğretmenim,


Maddi durumu iyi olmayan kimseler yeri  ve zamanı geldiği zaman yardım etmesini bilmeliyiz. Bir kişiye yeten  ekmek iki kişiye de yeter, üç kişiye de . Yeter ki gönlümüz doysun. Göz doymaz. İnsanoğlu ne kadar çok paraya sahip olursa olsun yine de gözü doymaz ama gönlün doyması başka bir şeydir. Gönlün doyması alçakgönüllüktür, yardımseverliktir, paylaşmayı bilmektir. Paylaşmayı bilen insanlar yüreğinde sevgi ve merhamet taşıyan insanlardır. Böyle insanlara her zaman saygı duyulur ve böyle insanlar  her zaman el sütünde tutulur.

 

 Paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneğini  6 Şubat depreminde gördük. Milletimizin güzel kalpli insanları depremzedelere evinde ne  varsa gönderdi. İki çorabı olan bir çorabını, iki ayakkabısı olan bir ayakkabısını oradaki muhtaç olan insanlara gönderdi. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda halkın orduya yardım ettiği gibi, elindekileri paylaştığı gibi bir durum yaşandı. Bu da bizim milletimizin şahsiyet sahibi olduğunu, biz anlayışı içinde  olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. Paylaşmanın önemi ile ilgili şu söz çok güzeldir: ” Eğer paylaşmayı bilirseniz, ekmeği paylaşmak,  ekmekten daha lezzetlidir."  der Necip Fazıl Kısakürek. Yani paylaşmanın verdiği mutluluk, gönlün doyması  bir başka güzel olur. Hayat paylaşınca güzel olur ve dünya daha yaşanılır bir yere dönüşür. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bildiğiniz Bir Yemeğin Nasıl Yapıldığını Anlatınız Konulu Konuşma

 

Bildiğiniz Bir Yemeğin Nasıl Yapıldığını Anlatınız Konulu Konuşma


Bildiğim ve sevdiğim yemek Alinazik yemeğidir. Patlıcanla yapılan harika bir yemektir. Sevdiklerime de genelde bu yemeği yaparım ve onlar da çok beğenirler. Özellikle de babam bu yemeği çok seviyor. Yanına bir de pirinç pilavı, güzel bir salata ve ayran içecek harika gider.

Sevgili Öğretmenim,

Alinazik yemeği için gerekli olan malzemeler şunlardır:

*50gramtereyağı(3,5 yemek kaşığı)

*1dişsarımsak

*250gramkuşbaşı et (küçük doğranmış)

*1yemek kaşığı biber salçası

*1çay kaşığı toz kırmızı biber

*1çay kaşığı tuz

 

Patlıcanlı karışım için gerekli olan malzemeler ise şunlardır:

1kaseyoğurt

3adetközlenmiş patlıcan

1çay kaşığı tuz.

Alinazik yemeği için tereyağını derin bir tavanın içine alıp eritmeye başlarım.   Daha sonra  soyduğumuz sarımsakları ilave ederek hafifçe kızartırım . Ardından minik doğranmış kuşbaşı etleri ekleyerek karıştırın, kapağını kapatıp 6-7 dakika kısık ateşte suyunu salıp pişene kadar bırakırım. Etin iyice pişmesi ve yumuşacık olması gerekir. Öyle olursa yemeğimiz daha lezzetli olur. Piştikten sonra salça, toz kırmızı biber ve tuz ekleyerek tatlandırırım ve yemeğimi ocaktan alırım.  Közlenmiş patlıcanları kesme tahtasının üzerinde keskin bir bıçak yardımıyla bir güzel döverim.  


Dövme aşamasında üzerine hafifçe tuz eklerim. İyice ezildiklerinde yoğurtla bir kasenin içinde birleştiririm ve güzelce karıştırırım. Servis tabağının içerisine yoğurtlu patlıcanlı karışımı alır  ortasını çukurlaştırırım. Hazırladığım etleri de üzerine yerleştirdikten sonra sosunu ilave ederek yemeğimi hazır hale getiririm. Yiyenlere afiyet olsun. Yemek tarifim bu şekildedir. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Baca Eğri De Olsa Dumanı Doğru Çıkar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Baca Eğri De Olsa Dumanı Doğru Çıkar Atasözü İle İlgili Konuşma


Dürüstlük, doğruluk, iyilik gibi özelliklerini doğuştan getiren insan ne kadar kötü  olursa olsun, onu olumsuz  etkileyebilecek, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun  o kimse güzel niteliklerini kaybetmeyip korur. Bunun için de atalarımız baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar sözünü söylemişlerdir.

Sevgili Öğretmenim,

Kimi insanlar doğuştan güzel huya, güzel ahlaka sahiptir. Bu insanlara baktığınız zaman  onların iyi olduğunu, merhametli olduğunu yüzünden anlarsınız. İyilik o kimselerin genine işlemiştir çünkü. Böyle kimseler yaşam savaşında bazen  kötü insanlarla, kötü işlerle karşı karşıya kalabilirler ama bunlardan etkilenmezler. Ufaktan etkilenmeler olsa bile başka insanların canını yakmazlar ve kimsenin ahını alamazlar. Böyle kimseler  kendi iradeleri ile kendi kararlarını verip doğru yolu seçerler ve sonunca yine iyilik yapan, dürüst ve ahlaklı olan kimseler olurlar.


 Yaşadıkları çevre onları değiştirmez. Her yerde farklı bir kişiliğe  bürünmeyen bu tip insanlar şahsiyet sahibi insanlardır. Bu insanları hayatta kötü yola düşüremezsin ve böyle insanlara hayatta haram lokma yediremezsin. Çünkü onların kişiliğinde adam gibi adam olmak, insani değerlere önem vermek vardır.

 

Onların mayasında temiz olmak vardır. Ar damarı çatlamamış insanlardır böyleleri. Böyle kimseler her zaman adaletten yana olurlar, haksızlık karşısında susmazlar ve onurlu ve haysiyetli bir yaşam sürerler. Biz de iyi insan olmalıyız ve kimsenin bizi kötü yönde değiştirmesine izin vermemeliyiz. Kıymetli insanları örnek almalıyız ve biz kötü yolda olan insanları iyi yola getirmek için mücadele etmeliyiz. Anlatacaklarım bunlardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.