Aile İçi İlişkilerde Sevgi ve Saygının Önemi Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Aile İçi İlişkilerde Sevgi ve Saygının Önemi Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Birbirlerine kan bağı, yasal ve duygusal bağlarla bağlı kişilerden oluşan en küçük toplumsal birime aile denir. Aile bir toplumun temelidir. Temel kökten sarsılırsa toplum da parçalanmaya ve dağılmaya başlar. Özellikle Türk toplumunda aile çok köklü bir geçmişe sahiptir Aile olmak, arasında sevgi bağı, saygı bağının olması bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Aile bozulursa, aile içinde sevgi ve saygı olmazsa bu kısa zamanda topluma yayılır. İşte bunun olmaması için ailenin güçlü olması, sağlam durması gerekir. Burada en büyük görev ise iaile bireylerine özellikle de çocukların örnek aldığı anne ve babaya düşer. Anne ve baba çocuklara her açıdan örnek olmalıdır. Bu örnek sadece sözle değil aynı zamanda davranış biçimi ile de olmalıdır. Sevgi ve saygı olursa, ilgi olursa ailede huzur ve mutluluk olur.

 

Sevginin, saygının olmadığı sürekli şiddetin olduğu ailelerde yetişen çocuklarda ileride aile kurduğunda şiddete başvuracak ve zorbalık yapacaktır. Anne ve babalar eğer ki iyi bir model olmuyorsa dünyaya çocuk getirmemelidir. Çünkü doğan her çocuğun iyi bir ailede yetişmeye hakkı vardır. Her çocuk çocukluğunu mutlu bir ailede yaşamalıdır. Belki her ailenin maddi durumu iyi olmayabilir ama çocuğuna sevgi vermek, eşine ilgi göstermek çok zor bir şey değildir. İnsanın her şeyden önce sevgiye gereksinimi vardır. Tolstoy’un bir sözü vardır: “ Bütün mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz ailelerin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” İşte buradaki mutsuzluğunun nedeni sevgi ve saygı eksikliğinden kaynaklanır. Baba anneye saygılı olmalı, bağırmamalıdır. Anne aynı şekilde davranmalıdır. Aile içinde ilgi hiç eksik olmamalıdır. Birlikte yemek yenmeli, birlikte çay sohbetleri yapılmalı ve herkes gün içinde neler yaptığını aile sofrasında konuşmalıdır. Kimin sorunu varsa o dinlenmeli ve o bireyin sorununa sevgi  ile çözüm bulunmaya çalışılmalıdır. Aile içindeki herkes sorumluluklarını yerine getirmelidir.

 

Çocuklara davranış konusunda anne ve baba tutarlı olmalıdır. Tüm bunlar olduğu zaman aileler de mutlu olur  ve  aile içindeki bireyler ileride ayrı yerlere gittikleri zaman yani evlendikleri zaman, bir işe başladıkları zaman başka insanlardan sevgi dilenmek zorunda kalmazlar ve kendilerine olan güveni tam olur, kendilerini severler ve kendilerine saygılı olurlar. Yeri geldiği zaman hayır demesini bilirler ve sürekli başkaları için aşırı fedakarlıklarda bulunarak kendilerini başkaları için heba etmezler. Sevgi ve saygı görmeyen çocuklar ileride  ya şiddet meyillisi çocukla oluyorlar. Ya da herkesin her dediğine evet diyen, sevileyim diye her türlü iyiliği hak etmeyenlere bile yapan zavallı kimseler oluyor. İşte bunun için ailede sevgi verilmelidir çocuğa ki ileri ki yaşamında daha güçlü olsun ve daha başarılı olsun.

Sorumlu Davranmanın İnsan İlişkileri Açısından Önemi Nedir?

 

Sorumlu Davranmanın İnsan İlişkileri Açısından Önemi Nedir?


İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli fark akıldır. Aklını kullanan insan bu dünyaya geliş amacının da ne olduğunu bilir ve onun için de sorumluluklarını yerine getirir. Sorumluluklarını yerine getiren kimse aynı zamanda planlı ve programlı olan, disiplinli bir yaşamı tercih eden, çalışkan, üretken ve başarılı bir kimsedir. İnsan sorumluluklarını yerine getirdiği zaman ilk olarak vicdani olarak kendini rahat hisseder ve mutlu olur. Böylece işleri yolunda gider. Sorumlu olduğu işleri yapan insan başka insanların da sevgisini kazanır ve böyle kimselere saygı  ve güven artar. 


Özellikle insan ilişkilerinde üzerimize düşen görevler olduğu zaman bunları zamanında yapmalıyız. Sorumlu davrandığımız zaman insanlar ile olan iletişimimiz daha güçlü olur ve arada sevgi, saygı bağları da oluşur. Anne ya da babaysak evlatlarımıza, eşimize aile büyüklerimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. İş yerinde iş arkadaşlarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Bencil olmamalıyız. Empati kurma becerisine sahip olarak sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmalıyız. Sorumluluğunu yerine getiren insanlar her zaman aranan kimseler olur. İnsanlar sorumluluk sahibi kimseler ile çalışmak, onlara görev vermek isterler. Çünkü böyle kimseler güvenilir ve ve emeğinin hakkını veren kimselerdir. Sorumluluk ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir:

“İnsan, yaşadığı sorunlardan dolayı çevresini suçlamaktan vazgeçmeli, dinsel ve ahlaki değerler çerçevesinde irade gücünü ve sorumluluk duygusunu artırmak için çalışmalıdır." der Albert Schweitzer.       

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Anne kuş yakın zamanda doğum yapmıştı. İki tane yavru kuş dünyaya getirmişti. Onlara yiyecek bulmak için ormana çıkmıştı. Yavru kuşlar ağaçtaki yuvalarında rahatça uyuyorlar, sıcacık yuvalarında annelerini bekliyorlardı. Anne kuşun iki tane yavrusu vardı. Baba kuş çok önceleri hayatını kaybetmişti. Yavru kuşlar aralarında konuşmaya başladılar.

 

Annem de geç kaldı nerede kaldı acaba dediler. O sırada annelerinin sesi geldi. Geldim işte canım yavrularım endişe etmeyin, buradayım dedi. Anneleri ağzında getirdiği  yiyecekleri hemen yavrularına yedirdi ve onların karnını doyurdu. Karnı doyan yavru kuşlar hemen uykuya daldı. Anne kuş da tam uykuya dalacaktı ki dışarıdan bir hışırtı sesi geldi. Anne kuş ve yavrularının yuvası tehlike altındaydı. Kim yuvaya doğru geliyordu. Anne kuş hemen yuvanın delikli yerinden gelen canlının kim olduğunu anladı. Yavru kuşların kokusunu alan kocaman bir yılan yuvayı dağıtmaya geliyordu. Anne kuş bir şeyler yapmalıydı. Yoksa yavruları ve kendi ölebilirdi.

 

 Yanlarına yaklaşan yılan çok zehirli bir yılandı. Yılan tam yuvaya doğru yaklaşmışken anne kuş  hemen yavrularını yuvadan çıkardı ve onları  ağzında tutarak göklere süzüldü. Yılan onlara bir şey yapamadı. Umduğunu bulamayan yılan hızlı bir şekilde kendi yuvasına gitti.  Ne yazık ki anne ve yavrularını yiyememişti. Bunun için çok öfkelenmişti. Anne ve yavru kuşları ise kurtuldukları için mutlu oldular. . Anne kuş kendilerine daha güvenli bir yer buldular ve orada mutlu bir aile olarak yaşamaya devam ettiler.  Bu kötü anıdan sonra anne kuş bir daha tehlikeli yerlere yakın yere yuva yapmadı.

Ceket, Kalem, Uzaylı, Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ceket, Kalem, Uzaylı,  Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Hava kararmak üzereydi. Okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum ki bir anda dışarıda elektrikler kesildi ve her yer kapkaranlık oldu. Gökyüzünden bir ses geldi. Sanki hoparlörden çıkan bir sesti. Alın şu çocuğu hemen kendi gezegenimize götüreceğiz dediler. Çok korkmaya başlamıştım. Titremeye başladım ve hemen kaçmaya başladım ama tuhaf giyimli yaratıklar beni yakaladı ve gökyüzüne çıkardılar. Oradan da kendilerinin yaşadığı gezegene götürdüler. Siz kimsiniz, ne istiyorsunuz, rahat bırakın beni diye bağırdım ama kimse beni duymuyordu. Biz uzaylılarız Mete , korkmana gerek yok dedi ama Uzaylıca konuşuyordu ve ne garip ki ben de onların dilinden anlıyordum. Uzaylılar üzerimdeki ceketi çıkardılar ve bana kendi giydikleri o tuhaf kıyafetlerden giydirdiler.

 

 Ben burada olmak istemiyordum. Tamam uzayı merak ediyordum, uzaylıları merak ediyordum ama ben kendi ailemi istiyordum, evimize dönmek istiyordum. Lütfen bırakın diye yalvarmaya başladım. Hayır artık bizimle kalacaksın diye tok bir ses duydum. Sen artık bizim oldun çocuk dedi. Kendimi çepeçevre kuşatılmış hissediyordum. Özgürlüğüm elimden alınmıştı, arkadaşlarımı görmeyecektim, okulumu, ailemi istiyordum. Aman Allah'ım neler oluyordu böyle. Ben dünyaya dönmek istiyorum. Siz de kendi dünyanızda kalın dedim ve kaçmaya başladım ama kaçamıyordum. Boşlukta duruyordum ve bir tuhaf oluyordum. Başım döndü, midem bulandı ve gücümün yettiğince bağırmaya başladım.

 

 O sırada terler içinde kalmıştım. Babamın ne oluyor Mete yavrum uyan, rüya demesi ile uyandım ve o bee rüyaymış dedim. Yatağımın kenarında kalemim ve defterim duruyordu. Bugün fen bilgisi dersinde uzay ile ilgili konuları görmüştüm ve ondan etkilendiğim için bu rüyayı görmüştüm. Zor bir geceydi ama ailemin yanındaydım. İyi ki de rüyaymış dedim ve rahat bir nefes aldım.

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye


İstanbul’da ormana yakın bir semtte oturuyorduk. Büyük babam bu hafta sonu ormana gitmeye ne dersin Melisa dediğinde Allah derim büyük babacığım dedim. Çünkü ormana gitmeyi, orada doğa ile iç içe olmayı, kitap okumayı, yürüyüş yapmayı ve orman meyveleri yemeyi çok seviyordum. Hafta sonu geldi ve dedemin küçük kamyoneti ile ormana vardık. Orman yemyeşildi.


 İstanbul Belediye’sinin bu yıl diktirdiği küçük çam ağaçları harika görünüyordu. Hemen yere getirdiğimiz kilimi serdik. Dedem de o arada bana bakkaldan aldığı bisküvi, çikolata ve kuruyemişlerin paketini açmaya başladı. Dedemin yanına yaklaştım ve ona dayanarak kitap okumaya başladım. Daha sonra dedemin getirdiği şeylerden yemeye başladık. Hem yedik, hem sohbet ettik. Dedem biraz orman meyveleri bulalım dedi. Ben de olur dedim. Birlikte ormanın yukarı tepelerine çıktık ve o sırada şiddetli bir yağmur başladı. Bir aynadan şimşek çakıyor bir yandan fırtına bizi çok korkutmuştu. Hemen dedeme sarıldım. Dedem korkma kızım dedi. 


Ceketini çıkarıp bana verdi. Hemen kamyonetimizin içine girdik ve yağmurun durmasını bekledik. Yarım saat sonra duran yağmur sonrası rahatlamıştık. Kamyonetten dışarı çıktık ve orman mis gibi kokuyordu. Toprak bir başka güzel kokmaya başlamıştı yağmur yağınca.  Biraz daha ormanda kaldık ve daha sonra kamyonete binip eve vardık. Harika bir gün geçmişti. Daha sonra yatağıma uzandım ve en iyi dostum olan kitaplarla baş başa kaldım.

Hayatı Planlı Yaşamak Mı Daha Doğru Yoksa Anlık Kararlarla Yaşamak Mı Daha Doğru Konulu Konuşma

 

Hayatı Planlı  Yaşamak Mı  Daha Doğru Yoksa  Anlık Kararlarla Yaşamak Mı Daha Doğru Konulu Konuşma


Bize verilmiş olan belli bir ömür süresi vardır. Kimin, nerede, ne şekilde, nasıl hayatını kaybedeceğini bilemeyiz ama  bize verilen ömrü nasıl geçireceğimize kendimiz karar verebiliriz. Bunun için için de aklımızı iyi kullanmamız, gerekir.

Sevgili Öğretmenim,


Hayatı planlı yaşamak hayatı ani kararlar vererek yaşamaktan daha doğru olur. Çünkü kendimize planlı ve programlı bir yaşam hazırlarsak daha mutlu oluruz ve işlerimiz de daha yolunda gider. Oysa ani kararlar verdiğimiz zaman , ani çöküşler de yaşayabiliriz. Ayrıca ani kararlar verilerek hayat belli bir düzenden gitmez ve devamlı aksaklıklar ortaya çıkar ama düzenli bir hayat süren kişilerin yaşamına baktığımızda onların stres seviyelerinin daha az olduğunu, daha rahat bir yaşam geçirdiklerini görebiliriz. Çünkü bu insanlar hayatını önceden düzene sokmuş, günü birlik kararlar almamışlardır.


 Hayatını planlı yaşayan kimselerde kararsızlık ve karamsarlık daha az olur. Dinlenmeye ve eğlenmeye vakit kalır. Kendimizi sürekli bir baskı altında hissetmeyiz ve daha esnek oluruz. Kendimizi gereksiz yere , boş heyecanlarla yıpratmamış oluruz. Hayatını planlı yaşayan insanlar zamanın kıymetini bilen insanlardır. Zaman onlar için çok önemlidir.  “Satrançta olduğu gibi hayatta da önceden düşünmek  iyidir” der  Blaise Pascal.


Sevgili Öğretmenim,

Her şeyin bir vakti vardır ve her şey vaktinde yapıldığı zaman kişi hem mutlu olur, hem kişinin kendine olan özgüveni artar. Hayatını ani kararla yaşayan insanlar ise devamlı bir düzensizlik içindedir, karmaşıklık içindedir. Kişi hayatını planlı yaşadığı zaman kendini daha özgür hisseder. Çünkü üzerine düşen her sorumluluğu yaptıktan sonra geriye kalan boş zamanını ise istediği ve zevk aldığı bir şey için kullanabilir. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Ölüm, Mutluluk, Kıskançlık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ölüm, Mutluluk, Kıskançlık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

 Necla ve Meral Hanım İstanbul'un bir semtinde oturan iki komşuydu. Necla Hanım komşusu Meral Hanımı her zaman kıskanırdı. Çünkü Meral Hanım ev işlerinde çok becerikli, kocasının da maddi durumu iyi olan biriyi. Meral Hanım varlıklı bir insandı ama komşularına da yardım etmeyi sever ve onların başı ne zaman sıkışsa ilk yardıma koşan kişi Meral Hanım olurdu. Tüm bunlara rağmen Necla Hanım onu  yine  de kıskanmaya devam eder, dili ayrı söyler, kalbi ayrı söylerdi.

 

Meral Hanıma karşı iyi bir komşu gibi kendini tanıtır , kadıncağız da ona inanırdı, belki de inanır gibi yapardı da kalbini kötülüğe çalıştırmaz, affederdi onu içinden. Necla Hanım mutlu insanların mutluluğunu istemediği için, hayata hep kötümser yönden baktığı için kendisi de mutlu olamazdı. Bir gün aniden rahatsızlanan Meral Hanım gece yarısı geçirdiği kalp krizi ile yaşamını kaybetti ve sabah olduğunda komşuları onun öldüğünü öğrendi. Bunu duyan Necla Hanım çok şaşırdı ve çok da üzüldü. Oysa ölmeden önce kıskanmayı bıraksa, ona karşı daha dürüst biri insan olsa vicdanı da hat rahat olacaktı  ama iş işten geçmişti.

 

Necla Hanım keşke böyle kötü niyetli biri olmasaydım dedi ve bir daha komşularına karşı art niyet beslemedi, Meral Hanımın hayrı için de çeşme yaptırdı ve o da iyi bir insan oldu. Çünkü ölüm her şeyi yok ediyordu. Üç günlük dünya için kıskançlığa gerek yoktu. Sevgi varken, takdir etmek varken tüm kötü duygular ve kötü davranışlar insan olana yakışmazdı.

Yabancı Dil Öğrenmek Neden Önemlidir Konulu Konuşma

 

Yabancı Dil Öğrenmek Neden Önemlidir Konulu Konuşma


İnsan bu dünyaya bir kere gelmiştir. Onun için de kendini geliştirmeye ve olumlu yönde değiştirmeye ihtiyacı vardır. İnsanın kişisel gelişimine yapacağı en büyük yatırımlardan biri de ana dili dışında ikinci ya da üçüncü bir dil öğrenmesidir. Yani ne kadar fazla dile sahip olursanız o kadar fazla kelime dağarcığınız gelişir ve zengin bir kültür birikimine sahip olursunuz.

Sevgili öğretmenim,


İkinci bir dil öğrenmek kişinin kendini ve dünyayı daha iyi algılamasını sağlar. Sadece kendi kültürünü değil, başka kültürleri, başka kültürlerin konuşma aksanlarını da öğrenmiş olursun. Yeni insanlar tanır, yeni dünyalar keşfedersin. Farklı diller öğrenmek kişinin kendine olan özgüvenini artırır. Mesela iki dil biliyorsan üçüncüyü, dördüncü bilmen de kolaylaşır. Çünkü olumlu yönde bir aktarım gerçekleşir. Kişi farklı diller öğrenerek farklı bakış açıları geliştirir,  kişinin kariyerine önemli katkı sağlar ve kişinin iş bulması daha kolay olur. Bunun için ikinci bir dil bilinmesi her açıdan fayda sağlar diyebiliriz.

 

Sevgili Öğretmenim,

Genel kültürümüzü artırmak için, dünyadaki gelişmelere ve ilerlemelere yabancı kalmamak için ikinci bir dil bilmek zorunludur artık. Örneğin aldığımız teknolojik aletlerin içeriğinde yazan yabancı dillerin anlamını bilmediğimiz zaman zorluk çekiyoruz ve üzülüyoruz. Ya da yabancı bir ülkede kendimizi daha iyi geliştirmek isteyebiliriz. Eğer gideceğimiz ülkenin dilini bilmiyorsak kendimizi geliştiremeyiz ve her şeye yabancı kalırız. Bu da çok can sıkıcı olur. İşte bundan dolayı farklı  diller öğrenmek bizim işimizi daha kolay hale getirecektir. 


İkinci bir dili öğrenmek düşünce yapımızı genişletir ve böylece farklı kültürlerin insanlarına karşı olan ön yargılarımız ortadan kalkar. Daha hoşgörülü, daha iyimser insanlar oluruz. Farklı dilden eserler okuyarak daha bilgili ve daha kültürlü insanlar oluruz. İşte tüm bunlar için ikinci bir dil öğrenmeli bunun için de çok çalışmalıyız ve gayret göstermeliyiz. Konuşmama burada son veriyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Nikola Tesla Sözleri

 

Nikola Tesla Sözleri


Günümüzde kullandığımız birçok teknolojik ürünün mucidi olan kişi Nikola Tesla’dır. Küçük yaşlarda fiziğe ve matematiğe ilgisi olan Nikola Tesla çeşitli deneyler yaparak büyük buluşlara imza atmıştır. Bunda annesinin de payının çok olduğu söylenir.

Nikola Tesla’ya ait sözler şunlardır:


"Medeniyetin yayılışı bir ateşe benzetilebilir; önce zayıf bir kıvılcım, sonra titreyen bir alev, daha sonra hızı ve gücü sürekli artan muazzam bir ateş."

"Fikrimi çalmalarını değil kendi fikirlerinin olmamasını umursuyorum."

"Benim beynim sadece bir alıcıdır. Evrende, bilgiyi, gücü ve ihamı ondan aldığımız bir öz var. Bu özün sırlarına nüfuz etmedim, ama var olduğunu biliyorum."

"İnsanlar birbirlerini öldürmek gibi  vahşi eylemleri sürdürdükleri müddetçe gelişimin önü kapalıdır."


"Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı."

"Birey fanidir, ırklar ve milletler gelir ve yok olurlar, ama insan kalır. Burada birey ve bütün arasındaki derin fark yatmaktadır."

"Bilim insanı doğrudan bir sonuç hedeflemez. Gelişmiş fikirlerinin hemen alınmasını beklemez. Onun çalışması gelecek nesiller için bir temeldir. Yaşar, çalışır ve umut eder."


“Erdemlerimiz ve kusurlarımız tıpkı kuvvet ve madde gibi ayrılmaz ikilidir. Ayrıldıklarında insan bir hiçtir.”

“Pek çok kişi dış dünyanın seyrine o denli kapılmıştır ki, kendi içinde olup bitenlerden tamamen habersizdir.”

“Benim beynim sadece bir alıcıdır. Evrende, bilgiyi, gücü ve ihamı ondan aldığımız bir öz var. Bu özün sırlarına nüfuz etmedim, ama var olduğunu biliyorum.”

Bir Anını Anlat ve Bundan Çıkardığın Ders Nedir Konulu Konuşma

 

Bir Anını Anlat ve Bundan Çıkardığın Ders Nedir Konulu Konuşma


Küçüklüğümde hiç unutmayacağım bir anım vardır. Bu anıyı anlatmak istiyorum.

 Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

 Hatırladığım kadarıyla yedi sekiz yaşlarındaydım. Ev sahibimizin de benim yaşlarımda küçük bir kızı vardı. Kızın adı Zeynep’ti.  Zeynep'le ben çok iyi arkadaştık. O sürekli bize gelir ve benimle oyunlar oynardı. Bir gün annem bana seslendi ve Merve kızım yatak odasının olduğu odaya gitmeyin yavrum oradaki elbise dolabı oynuyor, Zeynep de oraya girmesin sakın dedi. Annem acele ile bulaşıkları yıkıyordu ve bir yandan da akşam gelecek olan misafirler için hazırlıklar yapıyordu. Biz de Zeynep ile oynamaya devam ediyorduk. Zeynep bana dedi ki hadi şu odaya gidelim ve orada oynayalım dedi. Ben de hayır Zeynep annem orası yasak dedi, dolap kapağı üzerimize düşerse  bizim için istenmeyen sonuçlar olabilirmiş dedim.

 

O da bir şey olmaz deyince çocuk aklımızla oynamaya, koşmaya devam ettik ve Zeynep beni dolabın içine gizledi, kendi de dolabın biraz ilerisinde kaldı.  Dolabın içi evimiz oluyordu ve ben oraya saklanmıştım. Zeynep dışarıda kalmıştı yani. Dolabı açmaya çalışıyım derken bir anda dolap büyük bir gürültü ile yere düştü  ve Zeynep oradan hemen uzaklaştı.  Ben ise dolabın içindeydim. Sonra hemen dolap kapağının düşmesi ile benim de gizlenecek evim kalmamıştı. Zeynep az daha dolabın yanında kalsaydı o dolabın altında kalabilirdi ve hayatta olamayabilirdi. Annemin sözünü dinlemediğim için çok üzülmüştüm ve çok pişman olmuştum.  Çok korkmuştum. Zeynep korkudan diğer odaya kaçmış, ben ise  ağlamaya başlamıştım. Annem hatayı kendinde bulmuştu. Keşke işe bu kadar dalmasam da sizi kontrol etseydim benim de bir anlık gafletime geldi dedi ve ikimizi de kucağına alıp başımızı okşadı.

 

O günden sonra bir daha annemin yapma dediği şeyleri yapmadım ve annem bir şeye hayır diyorsa bu benim iyiliğim içindir diye düşündüm. Annem  komşumuzun kızı Zeynep’i artık  eve almamaya başladı. Ancak ailesi ile gelirse aldı. Çünkü o çocuk da emanetti ve ona bir şey olsa annem bunun hesabını veremem, ömür boyu vicdan azabı çekerdim dedi. Bundan sonra daha dikkatli olduk ve ben de arkadaşımla oynamaya, arkadaşlık kurmaya devam ettik ama evlere fazla girip çıkmadık. Ancak büyüklerimizle gidip gelme yaptık Böylesi daha iyi ve daha olandı çünkü.  ama dışarıda arkadaşlığımıza devam ettik. Anne sözü dinlememek bana büyük bir ders soldu. O günden sonra annemin sözüne Benim anım buydu, anlatacaklarım da bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkürler.