“İyi Öğretmen Çocuğa Hayal Gücü Ve Öğrenme Sevgisi Aşılar.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “İyi Öğretmen  Çocuğa  Hayal Gücü Ve Öğrenme Sevgisi Aşılar.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Eğitim ve öğretimin ana mimarı öğretmenler bir ulusun, bir milletin en önemli değerleridir. İnsan yetiştirmek, insana şekil verip onları geleceğe hazırlamak dünyanın en zor aynı zamanda da en özel işidir.  Nitelikli öğretmen, öğrencisi için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan, onun geleceğinin iyi ve aydınlık olması için emek eden kimsedir. İyi öğretmen öğrencilerine hayal gücü aşılar. Çocuk öğretmeninden öğrendiği bilgileri yaparak yaşayarak anlar.

 

 Çocuğun geleceğine dair hayalleri vardır.  Çocuk bu hayalleri kurarak yaşama sıkı sıkıya bağlanır ve hayalleri onun için en özel duygular olur.  Öğretmen bu hayallerin gerçekleşmesi için çocuğun elinden tutar, onun hayalinin ne olduğunu çocuğun ağzından dinler ve hayallerinin gerçekleşmesi için de ona yol gösterici kişi olur. Hayal gücü gelişen çocuk daha sonra istediklerini gerçekleştirmek için çok çalışır ve öğretmeni ile birlikte aydınlık yollara ulaşır. Öğretmen yapıcı bir kimse ise, çocuğu kırmadan, incitmeden ona bilgileri öğretiyorsa çocukta öğrenme sevgisi de artar.

 

Çocuk öğretmeninden fazla bilgi öğrenmek için daha çok meraklı olur ve öğretmeninin peşini bırakmaz ve sorgulayıcı, meraklı bir insana dönüşür. Böyle öğretmenler olduğu sürece de öğrenciler daha çalışkan daha bilgili ve daha meraklı olur. Öğrenme sevgisi gelişen öğrenciler ülkelerinin gelişmesi için de var gücü ile çok çalışır ve ülkesini kalkındırır. 




Böyle ülkenin çocukları da hem kendi yaşadıkları topluma hem de içinde yaşadığı dünyaya faydalı olan işler yapar. İşte tüm bunların olmasını sağlayan da ,iyi ve nitelikli öğretmenlerdir. Öğretmenlerimizin ne kadar değerli ve milletine faydalı olduğunu Gazi Mustafa Kemal’in şu sözünden de anlayabiliriz:

“Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.”

Barış İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Barış İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsanların birbirine olan güvensizliği, bitmek bilmeyen hırs ve menfaatleri, devletlerin sürekli olaylar çıkarıp savaşa devam etmesi, bitmek bilmeyen ayrılıklar, acılar, özlemler ne yazık ki barışı sağlamamaktadır. Barış demek güven ortamı demek, var olduğun dünyada her insanın özgürce , mutluluk ve huzur içinde acı çekmeden, işkencelere maruz kalmadan yaşayabilmesi demektir. Dünyada yeteri kadar kaynak varken insanların gözü ne yazık ki bir türlü doymaz. Hep daha fazlasını ister insanoğlu.

 

Benim ülkem daha çok gelişsin, ülkemin insanları daha rahat etsin, daha mutlu olsun vb. Oysa dünya insanları rahat etsin, kaynaklardan herkes faydalanabilsin, hiçbir bebek, çocuk açlıktan ölmesin, savaştan yok olmasın, ailesinden ayrı kalmasın. Dünya böyle olsa daha yaşanılır, daha güvenilir bir yaşam alanı içinde olmaz mıyız ? Mutluluğu , huzuru sadece kendimiz için değil dünyada yaşayan her insan için düşünmeliyiz. Herkes  savaşsız ortamda büyüsün, herkes ailesi ile birlikte olsun, mutlu olsun, gülen yüzler olsun çevremizde;  ağlayan masumlar değil. Aydınlık, barış dolu yarınlar beklesin bizi. Yeter ki birlik, beraberlik içinde olalım. Yeter ki savaşa hayır, barışa sonsuzluk diyelim. Birlikte çalışalım dünyamız için, birlikte çalışalım barış için. Barış iklimi yayılsın dünyanın bir cundan diğer ucuna. Kalpler bir olsun, gönüller bir olsun.





 

 

Yollarımız barış çiçekleri ile donansın, kalbimiz sevgi ile.  Silahlar sussun, sevgi çiçekleri dile gelsin.  İçinde yaşadığımız doğa savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalmasın, barışın ikliminde yenilikler, yeşillikler dolsun dünyamıza. İşte böyle olduğu zaman daha güzel olmaz mı dünyamız. Ne demiş Sevgili Yunus:

“ Gelin danış olalım; işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim. Bu dünya hiç kimseye kalmaz.”

Mustafa Kemal Atatürk İle Mektup Arkadaşı Olduğunuzu Düşünerek Ona Göndereceğiniz Bir Mektup Yazınız.

 Mustafa Kemal Atatürk İle  Mektup Arkadaşı Olduğunuzu Düşünerek Ona Göndereceğiniz Bir Mektup Yazınız.


 Büyük Türk Milleti’nin  her zaman yanında olan, Milli Mücadeleyi başarı ile sonlandırmış olup yaptığı yeniliklere doymayan ve kalkınmaya ve ilerlemeye durmadan devam eden  milletin kıymetli evladı saygıdeğer insan , baş komutan Mustafa Kemal’im!


 Şu anda Sivas’ın bir dağ köyünden yazıyorum sana bu mektubu Paşam.

Sevgili Atam!


Köyümüz küçük ve bir o kadarda şirin bir köydür. Şu anda köyümde sonbahar mevsiminin yağmurları var. Nazlı nazlı yağıyor yağmurlar. Ben de küçük evimizin sobalı odasından dışarıyı seyrederek sana bu mektubu yazıyorum. Anam sobaya odun atıyor, sobanın fırınında patatesler pişiyor, kardeşlerim birbiri ile kavgaya başlamış bile. Onlara bakarak gülümsüyor ve sana olan mektubu yazmaya devam ediyorum.

 

Büyük komutan, büyük lider, Mustafa Kemal Atatürk’üm!


Vatanı için her türlü  zorluklara göğüs germiş kahraman bir insansın sen. Yılmamış, yenilmemiş bir azmin simgesi oldun bende.  Liderliğin ile, aydınlık yollar açtın bize, karanlığa giden yolda yeni umutlar oldun bize. Bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, özgür ve bağımsızsa  bu senin ve kahraman askerlerimizin sayesindedir. Ordu yok dediler, kurulur dedin, para yok dediler bulunur dedin. Ülkemiz  yok olmasın diye, düşman;  topraklarımıza göz koymasın bizi yakıp yok etmesin diye çalıştın sen hep. Ülkeni her alanda geliştirmeye çalıştın. Sadece askeri alanda güçlü olmak yetmezdi senin için.


 Eğitim işlerine çok önem verdin. Eğitimle olur her şey dedin ve bunun için de geçtin kara tahtanın başına. İlk başöğretmenimiz oldun Gazi Mustafa Kemal’im. Dayanışmanın olduğu yerde kimse yıkamadı, yok edemedi bizi Paşam. Yine, yeniden diyerek koyuldunuz yola. Sonunda ölüm dahi olsa korkmadınız vatan için çarpışmaktan. Ben de Salik Bozuk gibi seni görmeyi çok isterdim. Senin sınıf arkadaşın, yaverin  olmak isterdim ama kısmette mektup arkadaşı olmak varmış be Paşam.


Sevgili Mustafa Kemal Paşam!

Nasıl bu kadar çalışkan olabiliyorsun? Hem çalışkan, hem ileri görüşlü, hem aydın ve daha sayamadığım birçok  güzel vasıflar. Senin gibi bir insanla aynı memlekette yaşadığım için kendimle gurur duyuyorum. İyi ki başka milletin çocuğu değilsin. İyi ki bizimsin ve bizim olmaya da devam edeceksin. Ben ve tüm arkadaşlarım seni çok seviyoruz. Sana çok şey borçluyuz. Sana olan sevgimiz asla azalmayacak, saygımız daim olacak. Senin ilke ve inkılaplarına sadık kalacağım. Sınıf arkadaşlarım ile birlikte ülkemizi her alanda geliştirmek için mücadele edeceğiz.




Şimdi babam çağırıyor beni Paşam. Dışarıda beni bekleyen çok sayıda koyunlarımız var. Onları otlatmam gerekiyor. Köylüyüm ve köylü olduğum için de çok mutluyum. Sen hep dersin zaten: “ Köylü milletin efendisidir.” İşte bu söze layık olmak için çok çalışacağım, hayvancılıkta, çiftçilikte ülkemi en iyi yerlere getirmek için çok emek edeceğim. Ben bu işlerle uğraşmayı çok seviyorum. Hem okuyacağım hem de sevdiğim işi kendi vatan topraklarımda özgürce yapacağım. Mektubuma son verirken sizlere selam eder, ellerinizden öperim kıymetli mektup arkadaşım Gazi Mustafa Kemal Paşa.

“Savaşın Çocuklar Üzerindeki Etkileri” Konulu Uluslararası Bir Konferansa Davetli Olduğunuzu Düşünün. Yapacağınız Bu Konuşmanın Metnini Aşağıya Yazınız.

 “Savaşın Çocuklar Üzerindeki Etkileri” Konulu Uluslararası Bir Konferansa Davetli Olduğunuzu Düşünün. Yapacağınız Bu Konuşmanın Metnini  Aşağıya Yazınız.


Çocuklarımız;  geleceğimiz, umudumuz, baharı bize müjdeleyen  tomurcuklanmış güllerimiz, her şeyimiz.

Sevgili büyüklerim, değerli dinleyiciler!

Beni dinlemeye geldiğiniz için öncelikle hepinize şimdiden teşekkür ederim. Biliyorsunuz ki çocuklar bir dünyanın kurtarıcılarıdır, umutlarıdır, hayalleridir, baharıdır. Onlar ki en savunmasız, en masum canlardır  ve dünyanın en güzel halidir bana göre. Sevilmeye, saygı görmeye en çok ihtiyacı olan onlardır. Başlarının okşanması, güzel bir söz, samimiyettir onların istediği tek şey. Ayrıca  savaşların olmaması, yakınlarının yok olmaması, oyun alanlarının yerle bir olmaması.  Savaşlar ahhh! O dünyayı yerle bir eden, doğayı yıkıp geçen, çocukların psikolojisini yerle bir eden o zalim savaşlar, o hain savaşlar. Savaşlardan en çok etkilenen o körpe kuzular, masum yavrulardır.

 

  Savaşların çocuklar üzerinde yıkıcı etkileri şunlardır: Psikolojik travmalar, fizyolojik sorunlar, sosyal problemler ve daha sayamayacağımız çok sayıda olumsuzluklar vardır. Yaralanma, engelli kalma,  kötü muamele görme, anne, babasının, kardeşlerinin yok olması ya da yaralanması, en yakın çocukluk arkadaşının gözleri önünde katledilmesi, evlerinin ani bir sesle gelen gürültü ile yok oluvermesi,   çocukların çatışmalarda kullanılması, hastalıklar, sefalet ve daha çok sayıda kötü şeylere maruz kalma. İşte savaş çocuklarımızda, bu genç beyinlerimizde çok sayıda kötü etki bırakmaktadır. Savaşın yıkıcı etkilerine maruz kalan çocuk bu olumsuz etkiyi yıllarca üzerinden atamamaktadır.  Çekinme, kimse ile konuşmama, kimseye güvenmeme, en ufak bir sesten bile ürkme savaşın onda bıraktığı kalcı izli davranışlardır.

 

  Savaşlar sonucunda ailesini kaybeden çocuk, çocukluğunu yaşayamayan çocuklar bir daha eski hallerine asla dönemezler. Bakımevlerinde büyümek, aileden ayrı kalmak, yoksulluk içinde yaşam sürmek onların  hayatlarının, dengelerinin bozulmasına neden olur. Savaşın acımasız yönü en çok da çocukları vurur. Ülkelerin bitmek bilmeyen hırsları, toprak kavgaları, sınır kavgaları , politik çatışmalar en çok da çocuklara darbe vurur.

 

Sevgili dinleyiciler, sevgili ülke başkanları!

Lütfen savaşlara hep birlikte dur diyelim. Bir yanda sıcak yatağında, anne ve babası yanında huzur ve güven içinde olan çocuklar; diğer yanda savaşın ortasına atılan ve başına gelmedik olay kalmayan, ailesinden ayrı düşürülen, bombaların arasında korkudan tir tir titreyen melek yüzlü çocuklar. Sizlere soruyorum. Onların da hakkı değil midir? Barış ve güven içinde, huzur içinde yaşamak. Diğer çocuklar insan da onlar insan değil midir, onlar çocuk değil midir? Onların duyguları yok mudur, çocukluğunu yaşamaya, çocuk oyunları oynamaya hakkı yok mudur ? Bir de bu şekilde baksak dünyaya. Empati kursak, tüm çocukların mutlu olması için el birliği ile barışı dünyamıza hakim kılsak daha iyi olmaz mı?  Savaşlar yok olsun artık, çocuklar ölmesin, aileleri yanında olsun artık.






 

 Bırakalım düşmanlığı bir kenara, savaşı bir kenara. Hepimiz özgür olalım kendi ülkemizde, kendi  vatan topraklarımızda. Kimse kimsenin toprağına göz koymasın, hiçbir ülke kendi içinde de savaşlar çıkarmasın, kan , göz yaşı ve acı olmasın sonumuz. Mutlu yüzler, gülen gözler, aydınlık bakışlar sarsın etrafımızı. Çocuklar mutluluktan ağlasın, mutlulukla oynasın oyunlarını . Savaşlar o lanet olası savaşlar bir daha olmasın ve hep mutlu olalım sonsuza kadar. Beni sabırla dinlediğiniz için siz kıymetli dinleyicilere teşekkür ederim, konuşmalarıma duyarlı olacağınıza inanarak sözlerimi burada bitiriyor, saygılarımı ve sevgilerimi tüm dünya çocuklarına ve sizlere  sunar, savaşsız günler dilerim.

Atatürk’ün “ Özgürlük Ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.” Sözünü Yorumlayınız.

 Atatürk’ün  “ Özgürlük Ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.” Sözünü Yorumlayınız.


 Karakter; bir nesnenin, bir ferdin  ya da topluluğun kendine özgü olan, onu başkalarından ayıran temel belirti, onun davranışlarını belirleyen ana özelliktir. Her bireyin kendine özgü karakteri ve kişisel özellikleri vardır. Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk özgürlüğün ve bağımsızlığın onun ana karakteri olduğunu söylemek istemiştir.


 Mustafa Kemal'i Mustafa Kemal yapan asıl meziyet onun özgürlüğünü ve bağımsızlığını asla tehlikeye atmamasından kaynaklanır. Özgürlüğün ve bağımsızlığın olmadığı yerde yaşamanın da anlamı yoktur. Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında bağımsızlığın elden gitmemesi için kahraman vatan evlatları ile birlikte olup onlara liderlik etmiş, ülkenin birliğinin  ve dirliğinin bozulmaması için çok çalışmıştır. Başka bir milletin egemenliği altına girmemenin yolu özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip çıkmaktan geçer. Özgürlük ve bağımsızlık hepimizin karakteridir çünkü.  Türkiye Cumhuriyeti kurulurken alınan kararlar özgürlük ve bağımsızlık doğrultusunda alınmıştır.




 Vatan topraklarının düşman işgalinden kurtulması, ülkemizin geleceği için yapılan yenilikler, inkılapların hepsi birden bağımsızlık ve özgürlüğe dayanarak yapılmıştır. Bağımsız olmasaydık, özgür olmasaydık bu yeniliklerin hiç birisi de yapılamaz ve Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülke olmazdı. Mustafa Kemal ve tüm milletimizin karakterinde özgürlük ve bağımsızlık asla vazgeçemeyeceğimiz değerlerdir.

“Cumhuriyet, Düşüncesi Hür, Anlayışı Hür, Vicdanı Hür Nesiller İster.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Cumhuriyet, Düşüncesi Hür, Anlayışı Hür, Vicdanı Hür Nesiller İster.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Cumhuriyet;  milletin  egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi. Cumhuriyet ile yönetilen rejimlerde tek bir kişinin hakimiyeti  yoktur. Yönetim eskiden olduğu gibi babadan oğula şeklinde değildir.  Yönetme yetkisini alan kişi halkın iradesi ile başa geçer ve ülkeyi yönetir. Halk başa getirdiği yöneticiyi beğenmezse indirmesini de yine seçimler aracılığı ile halleder.


 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna öncü olan, büyük fedakarlıklar yapmış olan rahmetli Mustafa Kemal Atatürk halkın iradesine, çoğunluğun görüşüne, demokrasiye çok önem vermiştir. Bunun için de yeri ve zamanı geldiği zaman 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etmiş ve ülkemizin yeni yönetim sistemi cumhuriyet olmuştur.


Cumhuriyet düşüncesi hür olan insanlar ister. Liyakat ister. Hak edenin hak ettiği yere torpil ile değil seçim ile gelmesini sağlar. Kimse kimsenin düşünce özgürlüğüne karşı gelmez. Herkes , başkalarına zarar vermeden özgürce istediği kişiyi başa getirir, istemediğini getirmez. Cumhuriyet de azınlığın görüşüne de önem verilir ve azınlığın da görüşleri dinlenir. Cumhuriyetin olduğu ülkelerde hoşgörülü insanlar, vicdanı hür insanlar olur. Baskı ve zorbalık olmaz, boyun eğme olmaz.  İnsan haklarına, adalete ve eşitliğe önem verilir.





 

 İnsanlar düşüncelerinde ve düşündüklerini açıklamada hür olur. Doğruluk, hoşgörü olur  ve insanın kendine olan öz saygısı  daha çok artar. Cumhuriyet sayesinde , onu gerçek anlamda sahiplenenler sayesinde toplum bilinci oluşur.  Özgür düşünce olduğu için bilim ve fen de o ülkelerde gelişir ve o ülkeler gelişmiş bir ülke haline gelir. Özgür düşüncenin olduğu yerde sanat, spor, eğitim, kültür vb  de gelişir.


 Ülke her yönden gelişmeye ve ilerlemeye açık olur. Cumhuriyetin olduğu ülkelerde gelişmesinin önünde bir set olmaz çünkü özgürlük vardır, halkın iradesi vardır, çoğunluğun iradesine yöneticileri başa geçirse de azınlığın kararlarına da saygı vardır, tahammül etme vardır. İşte bizler çocuklarımız fikri hür, vicdanı hür yetiştirmeliyiz. Onların görüşlerine saygılı olmalıyız ve kendi düşüncelerimizi onlara empoze etmeye çalışmamalıyız.

 

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Sonbahar mevsimi demek havaların yavaş yavaş kendini değiştirmesi, sıcaktan soğuğa geçiş demektir. Gündüz hava bir anda ısınır, akşama doğru bir anda soğur  hava bu mevsimde . Havalar soğumaya başlasa da  gündüzleri ara ara sıcak olur ve bu sıcak da insanın hoşuna gider. Ne de olsa artık havalar soğuyacağı için bu sıcaktan bunalmayız ve daha çok isteriz sıcağın gitmemesini. Yine bir sonbahar mevsiminde yine bir bayram kutlaması yaklaşıyordu benim güzel memleketime. Babam akşam işten geldiğinde  heyecanlı  bir şekilde konuşmaya başladı. Bana dönerek ; Ada kızım haftaya Cumhuriyet Bayramı , neler hissediyorsun? Dedi.



 Ben de bu çok mutlu olduğumuzu, sınıfı bayraklarla donatacağımızı, çeşit çeşit balonlar, süslemeler alarak okulu cumhuriyet şölenine dönüştüreceğimizi söyledim. Annem yemekten sonra çay yapmıştı. Kardeşim Melih’i çaya çağırdı ve konuşmaya başladı. Ne güzel  bir ülkemiz var şükürler olsun dedi annem. Cumhuriyetle, demokrasi ile yönetilen ülkede yaşamamız çok güzel. Cumhuriyetin olduğu yerde halkın iradesi var, seçim var, özgürlük var dedi. İyi ki  Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemize cumhuriyeti getirmiştir. Şu anda cumhuriyet olmasaydı baskı ile yönetim olurdu, herkes kafasına göre yasa koyar ve haklı kim haksız kim belli olmazdı dedi. Babam da elbette canım kesinlikle sana katılıyorum diye annemi onayladı. 



İnsan haklarına önem verilmez, eşitlik olmazdı dedim ben de . Babam aferin kızım kim anlattı bunları dedi. Ben de öğretmenimiz dedim. Kardeşim Melih babama dönerek şunu sordu? Babacığım cumhuriyetten önce ülkemiz ne ile yönetiliyordu dedi. Babam da saltanat dedi. Saltanatın ne olduğunu bilmeyen Melih’e dönerek şunu dedi: Saltanat demek, hakimiyetin babadan oğula geçmesi, başa geçen kişinin oy çokluğu işle geçmemesi demek dedi. Bunun üzerine Melih bize dönerek şunu dedi: İyi ki cumhuriyet var o zaman , yaşasın cumhuriyet, Mustafa Kemal’i çok seviyorum diye haykırdı. 


Çaylarımızı içtikten sonra hepimiz yatmaya koyulduk. Gece yatağıma gittiğimde şunları düşündüm. Atalarımız bizim için ne kadar çok kan akıtmıştı. Bu vatan, bu topraklar hür olsun diye canlarını feda etmiş, cumhuriyete, demokrasiye katkı sağlamışlardı. İstemediğimiz kötü yöneticiler olduğu zaman halkın oyu ile o yöneticiler indirilebilirdi ve bu muhteşem bir şeydi.  Cumhuriyet özgürlük demekti,  cumhuriyet baskının olmaması , halkın iradesinin ön planda olması demekti. Bunları düşünürken uyudum. Günler geçti ve derken bayram sabahına uyandım. Sabah okul kıyafetlerimizi ve yeni aldığım ayakkabıyı giyerek koşarak tören alanına gittim. En küçüğünden en büyüğüne herkes bu coşkuyu, bayramı kutlamak için gelmiş, yaşasın cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti  diye sesler  memleketim  Kayseri’yi çınlatıyordu. Valimiz cumhuriyet ile ilgili konuşmasını yaptı, daha sonra diğer protokol üyeleri konuşma yaptı, cumhuriyetin önemine değindi. 




Çok güzel bir bayram havasıydı bugün. Cumhuriyet ile ilgili şiirler okundu, yazılar okundu. Müzik öğretmenlerimiz bağlaması ile güzel türküler söyledi. Mustafa Kemal’in sevdiği Bülbülüm Altın Kafeste şarkısı da söylendi ve alkışlar havada uçuştu. Bizler de sekizinci sınıf öğrencileri olarak güzel gösteriler yaptık. Şehitlerimize, gazilerimize ve Mustafa Kemal’e minnet duyguları dile getirildi. Bize cumhuriyeti emanet eden Mustafa Kemal’e çok şey borçlu olduğumuzu düşündüm ve ülkem için artık daha da çok çalışacaktım. Türkçe öğretmenimizin Mustafa Kemal’in şu sözü ile konuşmasını bitirmesi beni çok duygulandırdı:



"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."   İşte bizler de bu sözden etkilenerek  , cumhuriyete , demokrasiye sıkı sıkıya bağlı kalacağımıza  arkadaşlarımızla söz verip daha sonra evlerimize dağıldık.





“Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa Hürmet Lazımdır.” Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 “Bayrak Bir Milletin Özgürlük Alametidir. Düşmanın Da Olsa  Hürmet Lazımdır.”  Sözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.


Her ülkenin kendine özgü renkleri, ve şekilleri olan , onlara bir anlam yüklediği bayrağı vardır. Her biri de kendi geçmişlerine uygun renklerle ya da renkle kaplıdır. Bayrak bir milletin bağımsızlığının, hür olduğunun sembolüdür. Her milletin bayrağı da kendisi için manevi değere sahiptir. İster düşmanımız olsun, ister bir adım uzakta farklı bir ülkenin bayrağı olsun, o bayrak yerlerde olduğu zaman ona ayağımızla basmak, saygısızlıkta bulunmak,  insan olan, insanca davranışlarını geliştirmeyi düşünen bir bireye yaklaşmaz.

 

 Mustafa Kemal Atatürk düşmanın da olsa kimsenin bayrağını ayaklar altına almamak gerekir demiştir ve son derece de haklı bir söylemde bulunmuştur. Bayrağa hürmet etmek gerekir, insanların kutsal saydıkları değerlere karşı nazik olunmalıdır. O bayrak o milletin atalarının döktüğü kandır, göz yaşıdır, kaybettikleridir, üzüntüleri, acılarıdır. Ülkemize saldıran bir düşman olduğunda elbette kendimizi savunmalıyız ve düşmana teslim olmamalıyız ve bir ülkenin bayrağına hakaret edilmemeli, maneviyatına zarar verilmemelidir. Saygı gösterilmeli, hoşgörülü bir tavır takınılmalıdır.




 

 Geçmişte olanları bir kenara bırakmalı, savaş ortamını geride bırakıp kardeşçe, dostça yaşayan milletlere dönüşmeli ve sağduyuyu asla kaybetmemeliyiz. İşte böyle olduğumuz zaman daha iyi bir insan, vatanını çok seven ve başkalarının da vatanını, bayrağını sevmesini hoşgörü ile karşılayan bir insan olmuş oluruz.

 

Milli Mücadelede Kahramanlık Gösteren Türk Kadınları Kimlerdir? Araştırınız.

Milli Mücadelede Kahramanlık Gösteren  Türk Kadınları Kimlerdir? Araştırınız.


Milli Mücadele kadını ile erkeği ile diğer ülkelere örnek olmuş emeğin, vatan sevgisinin göstergesidir.

Milli Mücadele kadın kahramanlarımız şunlardır:

 

1)Nezahat Onbaşı:

 Kıvır kıvır sarı saçları olan, pembe yanaklı, uzun kirpikli 12 yaşlarında  bir kızdı. Orduda yetmişinci alayın simgesi olan biridir. Albay Hafız Halit Bey’in küçük kızı olan Nezahat Onbaşı annesi hayatını kaybedince babası ile yaşamaya başlamış ve düşmana karşı savaşmıştır. Annesi veremden dolayı hayatını kaybetmiştir. Babası Çanakkale  Cephesi’nde yaralandığı zaman annesine haber öldü diye gitmiş bunun üzerinde de Nezahatın annesi veremden hayatını kaybetmiştir.

 Askerlerin içinde büyüyen Nezahat askerliği çok sevmiş ve bir zaman sonra asker kıyafeti kendisine büyük olsa da o kıyafeti giymeye başlamıştır. Kara Şimşek adındaki atı ile fırtınalar estirmiş ve babasına yardım etmiştir. Yaralı askerlerin yarasını sarmıştır, askerlere haber ulaştırmıştır, askerlere kendi elleri ile sarmalar, dolmalar hazırlamıştır. Hatta İsmet İnönü’ye bile kendi hazırladığı dolmalardan ikram etmiştir. Mustafa Kemal’in Ve İsmet İnönü’nün de dikkatini çekmiştir. Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları, Sakarya ve Gediz Muhaberelerinde görev almıştır. Kendisine istiklal madalyası verilmiştir.

 

2) Binbaşı Emire Ayşe:

Beş çocuğu ve yaşlı babasını evde bırakarak düşmana dur demeye gitmiştir. Aslen Selaniklidir.  Aydın İmamköyünde yaşamaktaydı Çiftçilik ile yaşamını sürdüren  Emire Ayşe’nin eşi Kafkas Cephesi’nde düşmanla çarpışırken  şehit olmuştur.  Yaşadığı toprakları kurtarmak için elinde kalan altınları  (sadece iki altın) satıp silah  almıştır ve düşmana karşı gelmiştir. Çeşitli gizli toplantılar yapmış, Aydın’a giderek muhtar ile görüşmüş ve köyün gençlerine cesaret vererek onlara örnek olmuş kahraman kadınlarımızdan biridir.  Emire Ayşe köyündeki erkeklerle birlikte  silah almak için şehre giderken yolunu eşkıyalar kesmiştir.


 Emire Ayşe eşkıyalardan korkmamış ve onlara vatanı savunmak için , tüfek almak için şehre gidiyorum sizse burada yol kesip haraç almaya çalışıyorsunuz, alın her şeyimi alın, canımı alın demiştir ve eşkıyalardan korkmamıştır. Bunun üzerine eşkıyalar yaptıklarından utanmışlar ve Ayşe Bacıya altınlarını geri vermişlerdir. İşte bu kadar yürekli bir kadındır Emire Ayşe. Silah almaya giderken yolda düşman askerlerini görüp dilenci kılığına girerek gerçek yüzünü göstermemiş, zeki bir kadındır. Yunanlılar ile çarpışan Emire Ayşe’yi Mustafa Kemal İstanbul’a çağırmış ve kendisine binbaşı unvanı takdim edilmiştir.

 

 

3) Şerife Bacı:

Şerife Bacı Kastamonuludur. Kastamonulu kadınları vatanı kurtarmaya teşvik eden, onları cepheye çağıran Latife Hanım , Şerife Bacıya ise sen gelme bebeğin küçük, dayanamaz dese de Şerife Bacı buna karşı çıkmış ve öküzleri ile vatanı kurtarmaya, cephaneye silah taşımaya karar vermiştir. Bunun için de önce Kastamonu’ya sonra da Ankara’ya ulaştırılması gereken cephaneleri kağnıya yüklemiş ve bebeği de sırtına bağlayarak yola çıkmış ve zorlu yolculuğa diğer köylüleri ile başlamıştır. İnebolu'dan Kastamonu'ya silahlar kağnılar ile, kadınlarımızın, erkeklerimizin bilek gücü ile alın teri ile taşınmıştır.


 Yolculuk sırasında çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır . Bunlar;  hayvanların karnı tam olarak doymadığı için yavaşlamaya ve huysuzlanmaya başlamışlardır, kağnının tekerlekleri çamura batmıştır, yolculuk esnasında çığ düşmüş ve canlarını zor kurtarmışlardır ve yolculuk devam etmiştir. Hava aşırı soğuk olduğu için Şerife Bacının sürekli uykusu gelmeye başlamış ve silahları memleketine ulaştırınca yolda ayakta donarak yaşamını kaybetmiş, şehit olmuştur  ama bebeğine bir şey olmamıştır.

 

4) Halime Çavuş ( Kocabıyık)

Halime Çavuş Kastamonu doğumludur. Anne ve babası izin vermemesine rağmen Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Savaşta erkek kılığına girmiştir. Bunun için de saçlarını kazıtmış, erkek kıyafetleri giymiş ve kimseye kadın olduğunu söylememiştir. Cepheye silah taşırken düşmanın ateş açması sonucunda ayağından sakatlanmış, milli mücadele kadın kahramanlarından biridir.

 

 

5) Halide Onbaşı (Halide Edip Adıvar)

Kurtuluş Savaşı esnasında halkı örgütleyen, milli mücadeleyi destekleyen kadın kahramanlardan biridir. Kendisi Mustafa Kemal ile birlikte hareket etmiş, asker olmamasına rağmen kendisine rütbe verilmiştir. Halkı örgütlemek için, etrafında toplamak için etkileyici konuşmalar yapmış ve bunda da başarılı olmuştur. Anadolu Ajansının kurulmasında da etkili olmuş, gazetecilik yapmış aydın bir insan, kahraman bir kadındır.

 

6) Fatma Seher Erden ( Erzurumlu Kara Fatma)

Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşı’na , Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Kafkas Cephesi’nde savaşa katılmış  yiğit kadınlarımızdan biridir. 1919’daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal ile görüşmek için Sivas’a giden Erzurumlu Kara Fatma, Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görev almıştır. . İstanbul’da silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu, İzmir’de de görev aldı. Çoğu , kadınlardan oluşan birliği ile düşmanları püskürten bir Milli Mücadele kahramanı kadınlarımızdan biridir.







 

Milli Mücadele kadın kahramanlarımızdan diğerler ise şunlardır:

- Gördesli Makbule

- Hafız Selman İzbeli

- Nakiye Elgün

- Şerife Ali Kübra

- Nazife Kadın

-Tarsuslu Kara Fatma

- Asker Saime

- Gül Hanım

- Antepli Yirik Fatma

- Süreyya Sülün Hanım

-Tayyar Rahmiye

Atatürk'ün Millet Sevgisiyle İlgili Sözlerinden Biri Hakkında Hazırladığınız Konuşmayı Gerçekleştiriniz. “Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.” Sözü İle İlgili Konuşma Örneği

 Atatürk'ün Millet Sevgisiyle İlgili Sözlerinden Biri Hakkında Hazırladığınız Konuşmayı Gerçekleştiriniz.


“Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.” Sözü İle İlgili Konuşma Örneği


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Gazi Mustafa Kemal, milli mücadeleyi silah arkadaşları ve kahraman askerlerimiz ile başlattığı yıllarda milletimiz onlara hep destek olmuştur. Manda ve himaye altında yaşamayı kabul etmeyen atalarımız bu kutlu davada Mustafa Kemal ile birlikte olmuş, düşman kuvvetlerinin acımasızca ülkemizi işgal etmelerinin haksız olduğunu dünyaya duyurmak için gece gündüz demeden çalışmışlar, savaşmışlar ve bu uğurda canlarını feda etmişlerdir. Bizim milletimiz dünyada eşi benzeri olmayan, içi vatan sevgisi ile yoğrulmuş, eşsiz bir millettir. 


Mustafa Kemal bu ulusu sadece kendisinin kurtarmadığını söylemiştir. Elbette ulus tek kişinin mücadelesi ile kurtulamazdı zaten. Mustafa Kemal Atatürk ne kadar  çalışırsa çalışsın, emek ederse etsin ona destek çıkan, arka duran kahraman yürekli Anadolu halkı olmasaydı şu anda Türkiye Cumhuriyeti diye demokratik, laik bir ülke de olmazdı. Gazi Mustafa Kemal’in liderliği  ve milletinin ortak akıl ile hareket etmesi sonucunda kaybedilmemiştir bu topraklar. Milletimizin ruhunda ezelden beri bağımsızlık vardır. 


Eski Türk devletlerine bile baktığımızda  ecdadımızın esaret altında yaşamadığını, bağımsızlığını korumak için isyanlar çıkardığını söyleyebiliriz. Örneğin ; Kürşad isyanı gibi. ( Kürşad ayaklanması Türklerin tarihte bilinen  ilk ayaklanmasıdır.  Çinliler ile çarpışan Kürşad ve otuz dokuz subay her ne kadar başarılı sonuç alamasalar da bağımsızlık uğrunda çarpışarak şehit olmuşlardır.) Hiçbir zaman manda ve himayeyi kabul etmeyen Türkler, bu ayaklanma ile bağımsızlığına ne kadar düşkün olduğunu kanıtlamıştır. Milletimizin içindeki özgürlük ruhunu, hürriyet ruhunu hiçbir devlet , hiçbir ülke yok edemez.




 Bizim milletimizin doğuştan özgürlüğüne düşkündür ve bu uğurda da gerekirse canını vermekten asla çekinmez. Damarlarımızdaki kan deli kanıdır Önümüze kurulan her seti yıkarız,  düşmanların bizi kapatmak istedikleri kafese de asla girmeyiz. Türk Milleti özgür doğmuştur ve özgür yaşamaya ve kalmaya da sonsuza kadar devam edecektir.