Gerçek Dost İle İlgili Kompozisyon

  Gerçek Dost İle İlgili Kompozisyon


Gerçek dost her şeyden önce dili ile kalbi bir olan kişidir. Yani yüzüne gülüp kalbinden de kötülük düşünmeyen, sinsi planlar içinde olmayan içinde kin olmayan hakiki gerçek samimi insandır. Dostluk olması için belirli bir zaman ve süreç olması gerekir. İnsanların birbirini iyice tanıması gerekir. Güven ve samimiyet olduktan sonra dostluk da kurulmaya başlanır.


Gerçek dost yalan söylemez, yalanın arkasına saklanmaz. Senin arkandan konuşmaz. Hatalarını senin yüzüne güzel bir şekilde söyler. Seni kırmadan, yargılamadan hatalarını yüzüne söyler. Sen zor bir durumla karşı karşıya kaldığın zaman nerede olursa olsun sana ulaşmaya çalışır, ve senin yanında olmak ister. Senin için gerçekten endişe eder ve üzülür. Mutlu günlerinde yanında olmak ve mutluluğunu can-ı gönülden paylaşmak ister. Gerçek dost güvenilirdir. Emanete hıyanet etmez. Gerçek dost çok dostluğunu laf ile değil uygulama  ile sana gösterir. Seninle ilgili özel bilgileri senin haberin olmadan başkalarına söylemeyen ve sır tutan kişidir gerçek dost. Ufak şeylerin hesabını yapmayan, ben değil biz anlayışı ile hareket edendir gerçek dost.

 

Gerçek dost senin başarılı olmanı ister ve kendisi de çalışkan olur. Boş işlerle uğraşmaz. Dostlar birbirinin gelişmesine yardım eder. Gün boyu boş boş oturup onun bunun dedikodusu ile vakit geçirmezler. Kendi işleri ile meşgul olur. Acı günlerinde sırtını yaslayabildiğin  ailendir gerçek dost. Kan bağı olmasa da gönül bağının en güzel örneğidir gerçek dostluk. Elinden geldiği kadar sana imkanları doğrultusunda küçük hediyeler alan, senin sevdiğin bir şeyi senin için saklayandır gerçek dost. Paylaşmasını bilen, kardeşçe yaşamasını bilendir gerçek dost. Böyle dostların değeri bilinmelidir.

Toplum Hayatında Dostluğun Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Toplum Hayatında Dostluğun Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İnsan bu dünyada kazanırsa dost kazanmalı düşman anadan da olur derler ya. İşte bu söz dost olmanın, dost kalabilmenin ne kadar önemli olduğunu anlatır. Çünkü dostlar bizim her anımızda yanımızda olan kıymetli kimselerdir.  Dostluk güvendir, samimiyettir, paylaşmadır, kardeşliktir, dürüstlüktür. Toplum hayatında dostluk insan ilişkilerinin gelişmesi bakımından çok önemlidir. Kaliteli dostluklar kurmalı, insan kalbi kırılmamalıdır. Bu dünya gelip geçicidir.


 Zamanı geldiği zaman herkes bu dünyada göçüp gidecek. Geride bıraktığımız malımız, şöhretimiz olmayacak. Geride bıraktığımız güzel anılarımız, dostluklarımız, insanlığımız olacaktır. Ne güzel dosttu, hiç bir zaman arkamdan beni hançerlemedi diyecekler. Bu söze layık olmak bile insana ayrı bir güven, ayrı bir mutluluk vermektedir. Dostlarımızla birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Onlara acı günlerinde destek olmalıyız. Başarılı günlerinde ise en az onlar kadar mutlu olmalıyız. Ortak dertlerimizi, ortak sevinçlerimizi ortak duygularla yaşamalıyız. Başka insanlara iyi dost olarak örnek olmalıyız. Her şeyden önce vefalı dost olmalıyız.

 

Toplum hayatında dostluklarımızı geliştikçe insanların da bize olanı saygısı ve güveni artmaya başlar. Böyle olunca da kalıcı dostluklar, kalıcı kardeşlikler kurulur ve bir ömür güzel bir şekilde geçirilmeye çalışılır. Yeter ki geçinmeye ve dost kalmaya gönüllü olalım ve dost olalım.

Okumadığın Gün Karanlıktasın Sözünden Ne Anlıyorsunuz? Yazınız.

 Okumadığın Gün Karanlıktasın Sözünden Ne Anlıyorsunuz?  Yazınız.


Okumak insanı insan yapan en önemli vasıflardan biridir. Kişi okuyarak kendini geliştirir, hayatı öğrenir. Okumak sayesinde hafıza gelişir, analitik düşünme becerileri gelişir, kişideki bilgi seviyesi artar. İnsan okumadığı zaman öğrenemez. Öğrenmediği zaman da hiçbir şey bilmez. Bilmediği için cahil kalır ve sürekli başka insanların aklına muhtaç olur ve kendi aklını kullanamaz.


 Kendi aklını kullanmadığı zaman da kendi kişiliği kendi kimliği olmaz ve hep birilerine muhtaç olur. Okumadığın zaman aydınlık yollara çıkamazsın ve karanlıkta yerinde saymaya devam edersin. Okumayan, kendini geliştirmeyen insanlar toplumun başına bela olur.  Mesela okumayan  kadın ya da erkek olsun herhangi bir kişi iyi bir baba, iyi bir anne olmaz, iyi bir iş arkadaşı, komşu, arkadaş, dost olmaz. Buradaki okumak sadece ders anlamında değildir. İnsan okuyarak aynı zamanda dürüst, güvenilir ve ahlaklı olmayı da öğrenir. Yoksa çok sayıda okumuş yalancı, güven vermeyen insanlar da vardır. Yani okumak kişinin kendini daha bilgeleştirmesi, daha olgunlaştırması demektir. 


Bunun için okumalı ve kendimizi kendi dar kalıplaşmış düşüncelerimizden çıkarmalı ve aydınlık yollara koşmalıyız. Çünkü tüm bunları yapan şey  okumak, araştırmak, merak etmektir. Okuduğumuz zaman sorgularız, her şeye körü körüne inanmayız ve kendi aklımızla karara veririz. Böylece kendi yolumuzu kendimiz çizeriz ve karanlıkta boğulmayız.

Doğan Cüceloğlu’nun İnsan İnsana Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Doğan Cüceloğlu’nun İnsan İnsana Kitabında Geçen Özlü Sözler


İnsan kendini sevmeli, kendine değer vermeli, diğer insanlarla da sağlıklı bir iletişim kurmalıdır. Hayata küsmemeli, savaşçı olmasını bilmelidir. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Toplumdaki ilişkiler genellikle "reddetme" yönündeyse, o toplumda cinayetler, kavgalar, sürtüşmeler çoğalır, genellikle "umursamama" nın ağır bastığı toplumlarda ise akıl hastalıklarında bir artma olur.”

“Herkesin, psikolojik anlamda son derece duyarlı olduğu “yaralı” yerleri vardır.”

“Umursamama, psikolojik bakımdan en zehirli, en öldürücü ortamı yaratır.”


“Karşımızda konuşan kişinin elindeki kağıdı sürekli büküp katladığını, parmaklarıyla masaya sürekli vurduğunu ve gözlerini bakışlarımızdan hep kaçırdığını görürsek bu tür davranışlar karşımızdaki ne derse desin onun gerçek heyecanlarını açığa vurmaktadır.”

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, “Kendin Olarak Kalabilmek” dünyanın en zor savaşını vermek demektir.”

“İletişimin iki yönlü bir olay olduğunu unutan kişiler sadece konuşmak, konuşmak ve yine konuşmak isterler. Karşılarındaki ağızlarını açınca hemen atılırlar ve “Lafını balla kestim,” tavrıyla kendileri konuşmaya başlarlar. Sizin kafanızı bir süre daha ütüledikten sonra, “Ne kadar güzel sohbet ettik, yine gel, beklerim,” diye sizi uğurlarlar.”

“Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşamının kalitesini belirler.”

“Gergin bir toplum içinde yaşıyoruz. Kişileri kuşatan bu gerginliğe esir düşmemek için kişinin kendisiyle ve çevresi ile bilinçli ilişki kurması gerekir. Bilinçli iletişim anlamlı yaşama, anlamlı yaşam da sakin ruh halinin gelişmesine yol açar.”


“Savunucu olmak her zaman zararlı ve kötü değildir. Savunma, ruhsal sağlık açısından bazen gerekli ve yararlı bir davranıştır. Fakat savunma, kendini sık gösteren bir davranış haline gelir ve aşırı derecelere ulaşırsa, sosyal ilişkileri gerçekçi bir zeminde sürdürmeyi engeller ve uyumsuz bir davranış kaynağı haline gelir.”

“İletişim konusunda teknik bilgiler ve beceriler gerekli, fakat kendi başına yeterli değildir. İletişim bilgi ve becerilerinin arkasında gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü olmalıdır. Bu temel olmadan her türlü iletişim becerisi yalın ve anlamsız bir egzersizden ileri gidemez.”

"Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez.."

“Dokunma, bir insana en kısa yoldan "Sen benim için önemlisin, seni yalnız bırakmayacağım," mesajları verir. Hiçbir söz bu mesajı dokunma kadar etkili olarak ifade edemez. Bir babanın çocuğunun başını şefkatle okşaması, kızgın birkaç sözden sonra sevgilinin sarılması saatlerce açıklama ve anlatımlardan daha etkilidir.”


“Karşı cinsten biriyle daha kolay ilişki kurmak mı istiyorsunuz? Ağzın değil, bedenin söylediklerini anlamaya çalışın!...”

“Ne ekersen onu biçersin!” çocuk eğitiminde geçerli olan bir deyiştir. Çocuklarının duygu ve düşüncelerini doğal ifadesi içinde kabul eden anne babalar kendine güveni olan, girişimci, insan ilişkilerinde başarılı bireyler yetiştirirken, çocuklarını olumsuz yönde eleştiren, kısıtlayan, onların duygu ve düşüncelerini doğal bir biçimde ifade etmesini engelleyen anne babalar pısırık, çekingen, içine kapanık, alıngan bireyler yetiştirirler.”

Bir Çocuğun Aile İçi İlişkilerini Anlatan Bir Hikâye Tasarlayınız.

 Bir Çocuğun Aile İçi İlişkilerini Anlatan Bir Hikâye Tasarlayınız.

 

Asya’nın babası mühendis, annesi ev hanımıydı. Asya ve iki küçük kız kardeşi olmak üzere evde üç kardeş vardı. Yaşadıkları şehir İstanbul’du.  Asya on iki yaşında, Mine, dokuz yaşında, Ela ise yedi yaşındaydı.  Güzel kızların annesi sabah erkenden kalkar evini temizler ve çocuklarına mis gibi enfes kahvaltılık yiyecekler yapardı. Anne Eyşan Hanım üç tane güzel kız çocuğuna sahip olduğu için çok mutluydu. Baba Hasan Bey ise mühendisti. Sabah erkenden işe gider, işten gelince ise üç tane gül gibi kız çocukları ile ilgilenir, anne akşam yemeğini yapar ve çok güzel anlar geçirirlerdi.

 

Bir gün baba yine iş yerinden çıkmış evine gelmişti. Hasan Bey çok yorgun olduğu için uzanmıştı. Asya’nın ertesi günü matematikten sınavı olduğu için babasının yanına gidip anlamadığı konuları babasına sormaya başladı. Hasan Bey şu anda başım ağrıyor Asya biraz sonra gel dedi. Asya ise babacığım sınav yarın ve benim uyku saatim yaklaşıyor lütfen yardım eder misin dedi. İşten yeni gelmiş olan babası yorgun ve sinirli olduğu için kızına sinirlendi ve şimdi git diye bağırmaya başladı ve Asya’nın yüzüne hafifçe vurdu. Asya babası böyle yaptığı için çok korkmuştu ve hemen babasının yanından uzaklaşıp ağlamaya başladı. Babası yorgun olabilirdi ama ona bağırmaya hele hele vurmaya hiç hakkı yoktu. Hasan Bey ilk defa böyle bir hata yapmıştı ve kızına böyle davrandığı için canı yanmış, yanına gidip özür dilemişti. Hasan Bey tam elini kaldırıp Asya’ya sarılacağı zaman Asya babam yine vuracak korkusu ile geri çekilmişti. Hasan Bey nasıl bir hata yaptığını fark etmişti. Çocuğu korkmuştu ve babası yine ona vuracak zannetmişti. Hemen Asya’ya sarıldı ve ondan özür diledi. Kızına sarıldı, onun başını okşadı. Hemen yarınki sınava çalıştılar.


Saat gece yarısına kadar çalışıp konuları bir güzel bitirdiler. Biraz geç yatılmıştı ama sınavın hakkı verilmişti. Hasan Bey Asya’yı öptü ve onu uykuya gönderdi. Bir daha böyle bir hata yapmadı ve yaptığı şeyin çok yanlış olduğu inancı ile gece boyu vicdan azabı çekti. Sabah olduğunda herkes işine gitti ve Asya akşama doğru eve gelerek sevinçle babasına sarıldı ve babacığım sınavım çok iyi geçti  ve mutlu bir akşam yemeği yiyerek günü muhteşem geçirdiler.

Arkadaş Konulu Konuşma Örneği

 Arkadaş Konulu Konuşma Örneği


Arkadaş insan yaşamında önemli bir yere sahiptir. Güldüğümüz zaman, ağladığımız zaman, sosyal olmak istediğimiz zaman yanımızda arkadaşlarımızın olmasını isteriz. Başarımızda ve acımızda arkadaşlığın önemi ortaya çıkar. Gerçek arkadaşlık senin başarına da senin kadar sevinebilendir aslında.


Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler!


Arkadaş demek can bağı demektir, gönül bağı demektir. Geçinmeye gönüllü olmak demektir. Arkadaşlarımızla ders çalışırız, oyunlar oynarız, sinemaya gideriz. Yani birçok sosyal etkinlik yaparız ve bu da bize iyi gelir. İnsan yalnız kaldığı zaman bunalmaya başlar ve mutlaka bir kişinin sesine ihtiyaç duyar. O kişiler de genellikle bize güven veren, ize sadık olan değerli arkadaşlarımızdır.

 

Arkadaşlarımızın kıymetini bilmeli, onlara karşı vefalı olmalıyız. Onlarla bir gün aynı çevrede yaşamayacak olsak bile onları ara ara aramalı, hal ve hatırlarını sormalıyız. Onlara yüz çevirmemeliyiz. Arkadaşlığın önemi ile ilgili şu söz çok önemlidir:

"Arkadaşlık kuvvetli bir bağdır. Paraya ihtiyaç olunca başvurulmazsa ömür boyu sürer." Mark Twain. Arkadaşlarımızı sadece  işimiz düştüğünde değil her zaman aramalıyız. Onların da bize ihtiyacı olduğu zaman onların yanında  olmalıyız. Arkadaşlar elinden ve dilinden emin olunan kimse olmalıdır. Yani yüzümüze iyi gibi görünüp kalbinden bize kin ve öfke beslemeyen kişi gerçek arkadaş, gerçek dosttur. Böyle insanlara rast gelmek dileği ile. Beni saygı ile dinlediğiniz için çok teşekkürler.

Özlem İle İlgili Konuşma Örneği

 Özlem  İle İlgili Konuşma Örneği

 

Bir kimseyi ya da şeyi bir daha görme, ona kavuşma isteği ve duygusuna özlem denir.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

Bugün sizlere özlem duygusunun nasıl güzel bir duygu olduğu ile ilgili elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım

 

Özlemek, hasret kalmak gibi hayatımızda bilindik kelimeler vardır. Çocukluğa duyulan özlem, gençliğe duyulan özlem, sevgiye duyulan özlem,  karnının doyurmaya olan özlem, huzura duyulan özlem vb şeklinde bu duygunun bir çok çeşidini çoğaltabiliriz.

 

İnsan en çok sevdiği kişileri özler. Değer verdiği, güzel günle geçirdiği, anılarının olduğu kişiyi özlemek kişiyi hayata daha çok bağlar ve kişi hayattan daha umutlu olur. Bu kişi ya da kişiler daha çok anne, baba, kardeşler, yakın dostlar olabilir. Bizim ülkemizde daha çok babalar iş gereği, çocuklarının geçimini, ailesinin geçimini sağlamak için şehir dışına hatta ülke dışına gidip çalışmak zorunda oldukları zaman baba ve ailesi arasında özlem duygusu başlar. Çocuklar babalarını çok özler, Eşler birbirini çok özler ve bir an önce hasret kalınan güzel günlerin geri gelmesi için zaman, sabır gerekli olur. Sabrın sonu ile selamet olur.

 

Çocuklar babalarına kavuşur ve burada özleme duygusunun muhteşemliği, özleme duygusunun bitişi harika görüntülere neden olur. Bu süreç elbette kolay değildir. Bazen anne tek başına çocuklarına hem annelik hem babalık yapamayacağı için zorluklar çeker ve çile çeker gibi baba hasreti de çekilir ve günü geldiğinde özlem duygusu yerine kavuşmaya, mutluluktan akan gözyaşına bırakır. İşte bu kadar kuvvetlidir özlem duygusunun etkisi. Bazen birbirimizin değerini de ayrı kaldığımızda anlamaya başlarız. Yani arada ayrılıkların olması da aradaki sevgiyi, saygı daha güçlü ve daha güzel hale getirebilir.

 

Özlem sadece bir aile arasında bireylerin birbiri ile ilişkisi değildir. Bazen sevgililerin, bazen kardeşlerin, bazen dostların birbirine olan özlemidir. Bazen de yoksul bir çocuğun sevdiği yemekleri arzu etmesi ve yeni kıyafetlere olan özlemi vardır. Kimi zaman savaştan dolayı ülkesini terk etmiş zorunda olan insanların ana vatanına olan özlemi, acıları, anıları vardır. Bazen de yurt dışında yaşamak zorunda kalıp ana vatana olan özlem vardır. Bu özlem ise özlemlerin en derini ve en zor olanıdır. İnsanın doğup büyüdüğü toprakları belli nedenlerden dolayı terk etmesi ve sevdiklerine hasret kalması özleme duygusunun bazen ne kadar da acımasız olduğunu gösterir. Allah kimseyi sevdiklerinden ayrı koymasın , kısa süreliğine ayrı kalanları da bir araya getirsin. Beni dinlediğiniz için saygılarımı sunar hepinize teşekkür ederim.

Kardeş İle İlgili Konuşma Örneği

 Kardeş İle İlgili Konuşma Örneği


Beş parmağın beşi bir olmaz derler ya  bu durum kardeşler içinde geçerlidir. kardeşlerin de her biri aynı olmaz. Çünkü her kardeş bile farklı özellikler ile dünyaya gelir. Sevgili öğretmenim değerli dinleyiciler!


Kardeşlik demek ortak kan bağı demek, duygusal bağ demektir. İnsan kardeşi olduğu zaman kendini yalnız hissetmez. Çünkü bilir ki arkasında her zaman kardeş ya da kardeşleri vardır. Kardeşlik çok farklı bir duygudur. Bunu en iyi kardeşi olan anlar. Mesela benim kardeşim dördüncü sınıfa gidiyor ve ben okuldan geldiğim zaman hızla boynuma atlıyor ve seni çok özledim ablacığım diyor. Bana olan sevgisini ve özlemini o kadar güzel gösteriyor ki duygulanmamak elde değil. Bazen birbirimize sinir oluyoruz. Biraz sinir, biraz keyif, bolca mutluluk demektir kardeşlik duygusu.

Kardeşin olduğu zaman onunla güzel oyunlar oynuyorsun ve kendini daha iyi hissediyorsun.

Yaşamımız boyunca daima yanımızda olacak, bizi destekleyecek, gerek üzüntülerini gerekse de sevinçlerini bizimle paylaşacak olanlar kardeşlerimizdir. Arkadaşınla, dostunla bir gün yollar ayrılabilir ama kardeşler ile yollar  eninde sonunda birleşir. Çünkü onları bir araya getiren duygular, anılar vardır. Bunun için kardeşimizin kıymetini bilmeli ve birbirimize sıkı sıkı sarılmalıyız.

Oyun İle İlgili Konuşma Örneği

 Oyun İle İlgili Konuşma Örneği


Bir çocuğun bilişsel, duyuşsal ve sosyal gelişiminde en büyük etkiyi yaratan şey oyundur. Çünkü çocuklar oyun oynayarak hayal kurar, oyun oynayarak arkadaşları ile iletişime geçer, oyun oynayarak kendini daha iyi ifade eder ve dil becerileri daha hızlı gelişir. Oyun çocuğun her şeyidir. Çevrenize baktığınızda hiç oyun oynamadan duran çocuk gördünüz mü? Hemen hemen oyunsuz çocuk olmaz. Çünkü çocukların yaşam kaynağı, yaşam sevinci oyun ile gerçekleşir.

 

 

Sevgili öğretmenim değerli sınıf arkadaşlarım!

Çocuğun yeni şeyler öğrenmesi ve hayata uyum sağlaması için oyun oynaması gerekir. Çünkü oyunun içinde gerçek yaşama hazırlık vardır. Çocuklar oyun sayesinde problem çözmeyi öğrenir, duygularını kabul etmeyi öğrenir, olumsuz duygular ile baş etmeyi öğrenir, kabul edebilir davranışlar geliştirir, güven inşa eder, benlik saygısı artar, yaratıcı düşünmeye başlar. İşte oyun çocuklar için bu kadar çok önemlidir.

 

 Onun için çocukları rahat bırakmalı ve onların oyun oynarken hata yapmasına izin verilmeli, kontrollü bir şekilde, kendine zarar vermeden oyun oynaması sağlanmalı ve onun mutlu olmasına katkı sağlanmalıdır. Oyun ile gerçek yaşamı öğrenmeye başlayan çocuk ileride de gerçek sorunla yüz yüze geldiği zaman sorunları daha kolay şekilde çözmeye başlayacaktır. Bunun için oyun çocuk için hazinedir diyebiliriz. Beni dinlediğiniz için çok teşekkürler.

Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgi Toplayınız.

 Atatürk’ün Askeri Kişiliği İle İlgili Bilgi Toplayınız.


Mustafa Kemal Atatürk çocukluğundan beri asker olmayı istemiş ve bunun için de hayallerinin peşinden gitmiştir. Bir gün arkadaşları ile uzun eşek  oyunu oynarken sıra kendisine geldiğinde ben kimsenin önünde eğilmeme diyerek daha o zamandan nasıl bir lider olduğunu, nasıl bir çocuk olduğunu kanıtlamıştır. O ciddi, işini iyi yapan bir çocuktu ve bu durumu onu gelecekte de büyük yerlere getirecekti. Asker olmayı istiyordu çünkü askerlere özeniyordu.


Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri kişiliğinin en çok parladığı dönem Çanakkale Savaşı olmuştur. Çanakkale Cephesi’nde büyük başarılara imza atmıştır Mustafa Kemal. Daha sonraları ise Kafkasya´da Filistin cephelerinde devam etmiş, Sakarya ve Afyon-Dumlupınar Meydan Muharebesi´nde doruk noktasına çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı’nı azim, sabır, zekası ile başarmıştır. Anadolu halkını arkasına alarak, onlarla birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olarak milleti yine millet ve Mustafa Kemal kurtarmıştır. Çünkü o askeri disipline sahip büyük komutan, idealist adamdır.


* Atatürk planlı, programlı ve disiplinli bir askerdi ama bazen düşmanın beklediğinin tam tersini yaparak onları bozguna uğratabilirdi. Tıpkı Büyük Taarruz’da yaptığı gibi.


* Dürüst, güvenilir ve cesur bir askerdir.


* Düşmanın bile saygı duyduğu bir komutandı. Çünkü asker gibi savaşmasını bilir alçaklık etmezdi.


*Vatanı ve milleti için her türlü zorluğa göğüs gererdi. Mesela Büyük Taarruz Meydan Muharebesi’nde böbreklerinden acılı sancılar çekmesine rağmen savaş alanına girmekten çekinmemiş korkusuz ve fedakar bir komutandı Mustafa Kemal.


Kendi yeteneğinin farkında olduğu için   çekinmeden kuvvet komutanlıklarını isterdi. Çanakkale´de cephe komutanlığını, mütarekeden sonra harbiye nazırlığının kendisine verilmesini istediği gibi


*Her rütbede, idare ettiği bütün insanların ruhlarına nüfuz etmesini bilmişti.


*Büyük strateji ve taktikçidir. Stratejinin zaman, mekân, imkân taktiğinde; sürat, şiddet, cüret faktörlerini çok iyi bilir ve büyük bir ustalıkla uygulardı.


*Başarı gösteren her askerini ödüllendirmesini bilirdi ve askere moral vererek onların daha da kudretli olmasını sağlardı.


Değişmesi mümkün olmayan kural  sahibiydi ve kurallar koyardı. Çok zeki, sürat ve intikal sahibi, hadiseleri en ince teferruatına kadar görerek inceleyen, hiçbir şeyi tesadüfe bırakmayan bir başkomutandı.


* Fikirlerini çekinmeden ortaya koyardı ama her fikrin gerçekleşme zamanının gelmesi için de sabretmesini bilir. Yerinde ve zamanında ortaya koyardı düşüncelerini.


* Çok okur, çok okuduğu için de çok bilirdi. Küçük çocukken bile parasını kiatplara veren eşsiz bir askerdi Mustafa Kemal.


* Mustafa Kemal savaş anında bile  soğukkanlıydı.  En kritik anlarda daima en ileri hatlarda bulunarak muharebeleri bizzat idare ederdi.


* Disiplinli ve otoriterdi. Fakat o otoriteyi cebir ( zor kullanma) ve şiddetle değil, bilgi, karakter ve ruhları fetheden saygı dolu sevgiye dayatırdı.


*Her zaferin yalnız milli kuvvetler ile kazanılacağına inanır, milli kuvvete güvenirdi.


*Sonuç almaya yönelik, gerçekçi plân yapmayı meslek geleneği haline getiren bir kurmay subaylık ve komutanlık hayatı Ona tarafsız verilere karşı son derece duyarlı bir kafa yapısı geliştirmekte temel olmuştur.