“Hiçbir Baba Evladına Güzel Terbiyeden Daha Üstün Bir Hediye Vermemiştir.” Hadisinde Anlatılmak İstenen Mesaj Nedir? Yazınız.

 “Hiçbir Baba Evladına Güzel Terbiyeden Daha Üstün Bir Hediye Vermemiştir.” Hadisinde Anlatılmak İstenen Mesaj Nedir?


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa çocukları severdi ve çocuklar ile güzel vakit geçirirdi. Torunlarına ilgisi, şefkati ile harika bir dedeydi Hz. Muhammed. Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır der Hz Muhammed aynı zamanda. Çünkü ahlak bakımından zengin olmak kişiyi insan yapar, zengin yapar. Önemli olan maddi zenginlik değil manevi zenginlik, ruh zenginliği, kalp zenginliğidir. Hiçbir baba evladına güzel terbiyeden daha üstün hediye vermemiştir. En güzel hediye güzel ahlak, güzel davranışlardır. Yetiştirdiğimiz çocuklar büyüdükleri zaman birer yetişkin olacaklardır.


 Babalar onları nasıl eğitirse o çocuklar da babalarının eğittikleri gibi baba olacaklar, komşu olacaklar, iş arkadaşı olacaklar vb. Her şeyden önce çocuklara terbiye verilmelidir. Ana, babalar kendi davranışları ile çocuklarına güzel örnek olmalıdır. Kendisi namaz kılmayan, kendisi yalan söyleyen, kendisi her türlü sahtekarlığı yapan bir baba çocuğuna namaz kıl evladım, dürüst ol evladım dediğinde bu bir işe yaramayacaktır. Çünkü çocuk babasından öğrendiğini yapacak ve babası gibi olmaya başlayacaktır zamanla. O çocuk da ileride baba olduğunda çocuğuna aynı nasihatleri verecek onun çocuğu da kendi gibi olacaktır vb. İşte burada önemli olan hayırlı evlatlar yetiştirmekten önce hayırlı anne baba olmak gerekir. Zaten örnek olduğumuz zaman çocuklar da bizi örnek alacak, anlayacaklar ve yaşamlarında da bizden öğrendiklerini sergileyeceklerdir. 


Bizler güzel ahlaklı olursak onlar da olur. Güzel ahlaklı çocuklar yetiştirmek  geleceğimizi daha iyi yapar. Güzel ahlaklı çocuklar yetiştirmek topluma fayda sağlar. Kötü ahlaklı çocuklar ise toplumun başına bela olur, ülkesine bela olur ve dünyaya bela olur. Onun için her şeyin en önemlisi ahlaktır. Her işin başı ahlaktır, insan olmaktır, merhametli olmaktır, her türlü canlıya saygı duymak, can yakmamaktır. En büyük armağan ahlaklı, eğitimli, ülkesine ve vatanına hayırlı insan gibi canlar yetiştirmektir.

Wııllıam Shakespeare’in Romeo ve Juliet Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 Wııllıam Shakespeare’nin Romeo ve Juliet Kitabı İle İlgili Test Soruları


1) Romeo ve Julıet kimdir?

A) İki eski dost

B) İki kardeş

C) İki sevgili

D) İki arkadaş

 

2) Romeo ve Julıet’in kavuşmalarında engel olan sorun nedir?

A) Ailelerinin birbirine düşman olması

B) Romeo’nun eski sevgilisini unutamaması

C)  Uzak ülkelerde olmaları

D) Romeo’nun sigortalı bir işinin olmaması

 

 

3) Romeo ve Julıet ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır.

A) Romeo sevgilisini her şeyden daha güzel bulmaktadır.

B) Julıet ise Romeo’nun saç rengini fazla beğenmemektedir.

C) İkisi de her türlü zorluğu birlikte aşmak istemişler ve birbiri için fedakarlık yapmışlardır.

D) İkisi de kör kütük birbirine aşıktır.

 

4) Babası Julıet’i kiminle evlendirmek ister?

A) Benvolıo

B) Parıs

C) Romeo

D) Uşak


 

5) Julıet’i herkes kuzeni öldürüldüğü için ağladı zanneder ama aslında Julıet kim için ağlamış ve gözleri şişmiştir?

A) Annesi

B) Babası

C) Uşak

D) Romeo

 

6) Romeo ve Julıet’in kavuşması için onlara yardım eden kişi kimdir?

A) Bir öğretmen

B) Bir rahip

C) Bir nikah memuru

D) Bir doktor

 

7) Romeo sevgilisini öldü zannedip kendini öldürmüştür. Uykudan uyanan ve içtiği ilacın etkisinden kurtulan Julıet de sevdiğinin öldüğünü görerek ne yapmıştır?

A) Yanı başında sabahlara kadar ağlamıştır.

B) Eve gitmiştir.

C) Kendini kılış darbesi ile öldürmüştür.

D) Oracıkta bayılmıştır.

 

8) Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen karakterlerden biri değildir?

A) Capulet

B) Mercutıo

C) Lawrence

D)  Mary

 

9) Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen özlü sözlerden biridir?

Kimseye iyilik yaramaz.

Sakla samanı gelir zamanı

Çalış ki kazanasın

Yaraya güler hiç yaralanmamış olan

 

10) Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen özlü sözlerden biri değildir?

A) Öğret, bana nasıl unutulur düşünmek?

B)  Saadetin değerini bilmeyen sefil olur

C) Hissedemediğin şeyi çok güzel anlarsın.

D) Ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin.

 

 Cevaplar:

1. c    2. a  3. b  4.b    5. d  6. b   7. c   8. d   9.d   10. c

Romeo ve Julıet Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Romeo ve Julıet Kitabında Geçen Özlü Sözler


İki düşman ailenin birbirlerine aşık olan iki genci arasında yaşanan tiyatral bir eserdir. Sonu hüsranla biter ve gençler birbirlerine kavuşamazlar ve ölürler. Okunması gereken kısa ve zevkli bir eserdir. Wıllıam Shakespeare bu eserinde insanlara çok güzel mesajlar vermiştir. Gelin kitapta nasıl anlamlı sözler geçtiğine hep birlikte göz atalım. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


* “Ah zavallı kurbanları düşmanlığımızın.”

* “Hissetmediğin bir şeyi anlayamazsın.”

*  Bu arada kendinize hakim olun da felaket sabrın kölesi olsun.”

* "Yara ile alay eder yaralanmamış olan.”

*"Demek yüzüstü düştü ha!

* "Sırtüstü düşeceksin akıllandığın gün.”


* Güzellikte zengin ama, yoksul da sayılır. Ölünce çünkü güzelliğiyle birlikte gidecek varı yoğu.”


* “Aramak boşuna bulunmak istemeyeni.”

* "Hasta adama vasiyetname yazdırmak ölümü hızlandıran bir şey olur ancak.”

* "En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa yok edip doğru sonuca ulaşır zarara. Kullanmayı bilmezsen iyi döner kötüye, kötü de bazen yücelir erdemmiş gibi.”

* “Uykudan da tatlıydı huzurumuz.”


* Şu minicik çiçeğin taze filizlerinde

Zehir de var, iyileştiren özler de:

Koklanırsa dinçlik verir her yerine insanın

Tadılırsa öldürür tüm duyuları, durdurur yüreği.

İnsanın içinde de otlarda olduğu gibi

Karargâh kurmuştur birbirine düşman iki kral

Bir erdem, öteki gemsiz istem,

İçlerinden en kötüsü egemen oldu mu bir kez

Kurt Kemirip çürütür tez elden o bitkiyi.”


*”Bilmecemsi itirafın bilmecemsi cevabı olur.”

*Hedefe hızlı giden yavaş kadar geç varır.”

“Dilencidir ancak servetini sayanlar.”

“Mutluluğun değerini değerini bilmeyen sefil olur.”

“Aş işte altınların- daha beter zehirdir insan ruhuna.”

* “Şu bizim düşmanlar nerede? Capulet! Montague!

Görün işte nasıl bir cezaya uğradı nefretiniz,

Tanrı hayatınızın mutluluğunu sevgi ile öldürür.”

Çalışkanlık İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 Çalışkanlık İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanoğlu yüzyıllar boyunca çalışarak bilim ve teknolojide ileriye giderek tarım ve hayvancılıkta ileriye giderek bir sürü şey öğrenmiştir. Bugün daha rahat bir yaşam sürülüyorsa bunun sebebi dünya için çalışan ve dünya insanlarına katkı sağlayan çalışkan insanlardır. Tüm dinlerde çalışmanın, çalışkan olmanın ne denli önemli olduğu söylenir. Kuran-u Kerim’in ilk emri de oku der. Çünkü insanoğlu ancak okuyarak merak ederek bir yerlere gelir ve kendine fayda sağlar.

 

 Çalışkan olmak için okumak gerekir, sorumluluk bilinci içinde olmak gerekir, kendine ve başkalarına faydalı olmak gerekir. İnsan dünya için, vatanı için, içinde yaşadığı toplum için, yakın çevresi için çok çalışmalı ve rahat etmelidir. Çalışmadığımız zaman beynimiz de bir süre sonra işlevini kaybetmeye başlar. Aşırı konfor beyni çürütür diye boşa dememiş Sinan Canan Hoca. Aşırı rahat olduğumuz zaman beyin uyuşmaya başlar ve yerimizden bir türlü kalkmak istemeyiz. Tembellik başlar önce. Tembellik de yine kendisini doğurur ve böylece hayattan da zevk almamaya başlarız. Bedenini, ruhunu çalıştırmayan hantallaşır ve kişi yediği gıdalardan bile bir süre sonra zevk almamaya başlar. Çünkü alın teri dökmemiştir, yorulmamıştır. Rahatlık insanı geriye götürür.

 

Oysa azıcık bir zihin yorgunluğu bile kişiye başka yeni fikirler açabilir. İşte bunun için çalışmak ve çalışkan olmak gerekir. Çalışan ve üreten nitelikli bu çalışkan insanlar sevilen ve sayılan kişiler olur. Toplum içinde bu kişilere daha olumlu yaklaşılır. Çalışkanlık kişinin kendisine olan öz saygısıdır aslında. Gelişmiş ülkelere baktığımızda insanlarının çalışkan ve sorumluluk sahibi insanlar olduğunu görebiliriz. Bizler de gelişmiş ülke olmak için çalışmalıyız, üretmeliyiz ve çalışkanlığımız ile tanınmalıyız. Tıpkı Japonya gibi.

Vatan ve Dil Sevgisini Anlatan Atasözü, Özdeyiş ve Deyimler Tespit Ediniz.

 

Vatan ve Dil Sevgisini Anlatan Atasözü, Özdeyiş ve Deyimler Tespit Ediniz.

 İnsanın vatanı her şeydir. Vatan en kutsal yerdir. Bu vatan toprakları şehit kanları ile sulanmıştır ve her milletin ferdi için vatanı çok ama çok değerlidir. Vatanımızı çok sevmeliyiz çünkü özgür bir vatanda ana dilini konuşabilirsin ve kimsenin kölesi olmazsın. Vatan demek özgürlük demek, ana yurdun demektir. Dil kimliğindir. Ana dilimize sahip çıkmalıyız ve yabancı sözcükler kelimelerin arasına sokmamalıyız.

 

Vatan sevgisi ile ilgili atasözleri şunlardır:

Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir insanı, bir insan da bir ülkeyi kurtarır.

“Ana gibi yar vatan gibi diyar olmaz.”

“Bülbülü altın kafese koymuşlar vatanım da vatanım demiş. “

“Yad elde beylik sürmeden,  yurtta züğürt gezme yeğdir.”

“Ezan dinmez, bayrak inmez, vatan bölünmez.”

“Yurdun otlusu kutlusundan yeğdir.”

 

Vatan sevgisi ile ilgili özdeyişler:

"Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi… Gözüm Albayrak arar, Kulağım ezan sesi… Necip Fazıl KISAKÜREK"

“Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.” M. Cemal Kuntay

“Bir memleketin saha bakımdan büyüklüğü onun gerçek büyüklüğünü ifade etmez ve bir milleti millet yapan arazisi değildir.” Thomas Henry Huxley

“Sahipsiz olan vatanın batması haktır, Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır.” Mehmet Akif Ersoy

“Vatan sevgisi imandan gelir.” Hz. Muhammed.

“Vatan sağlığa benzer, değeri, kaybedilince anlaşılır.” Süleyman Nazif

“Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz, lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz.” Hz. Ali (r.a.)


Vatan Sevgisi ile ilgili deyimler şunlardır:

Yeri yurdu belirsiz olmak

Yurt edinmek.

Vatan tutmak.


Dil Sevgisini Anlatan Atasözleri

*Bir ağızdan çıkıp (çıkan) bin dile (ağza) yayılır.

“Dilin kemiği yok, nereye çekersen oraya gelir.” (Atasözü)

*Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)”

*Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim.

*Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?”

*Dil ebsem (olsa) baş esen (esendir).

*Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur.”

*Dil ebsem (olsa) baş esen (esendir).

 

Dil sevgisi ile ilgili özdeyişler:

 *Konfüçyüs’e: “Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?” diye sormuşlar” “Kuşkusuz ilk iş olarak dili düzeltirdim.” diye karşılık vermiş. Dinleyiciler şaşırmışlar. “Niçin?” demişler. Konfüçyüs’ün karşılığı şu olmuş: “Çünkü dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen, istenen anlamı yansıtmazsa, yapılması istenen eylem yapılmaz; eğer istenilen yapılmazsa, sanat ve ahlâk bozulmaya uğrar; eğer ahlâk ve sanat bozulursa, adalet doğru yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa; halk çaresiz, bir bunalıma sürüklenir. Sonunda söylenen hakkında doğru karar verme olanağı ortadan kalkar. Böyle bir durumu önlemek için dil her şeyden önemlidir.”

*“Türkçe atalarımızın dili; anadil, diller güzeli. Yerine göre kılıçtan keskin, çelikten sert, kayadan sarp, boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu, çiçekten renkli, kokudan tatlı, altından parlak, sudan duru Türkçe!” (Ruşen Eşref Ünaydın).

*Dil, bir ulusun aynasıdır. (Schiller).

*Arkadaşlar, bizim ahenkli, zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır. (Atatürk)

“Dillerini yitiren uluslar, ulusal bilinçlerini de yitirirler.” (O. Hançerlioğlu).

“Her sözün ararsan vardır Türkçesi”. (Ziya Gökalp).

Dil ile ilgili deyimler:

Dili tutulmak

dili güllü

dilinin ucuna gelmek

dilinden kurtulamamak

dilinin altında bir şey olmak

dilinin cezasını çekmek

dillere destan olmak

dilinden kurtulamamak

Umut, Kaldırım, Muhteşem, Karne, Ay Işığı, Ceviz, Hoşgeldin, Göz, Anne, Mektup Kelimelerinden Bir Hikaye Hazırlayınız.

 Umut, Kaldırım, Muhteşem, Karne, Ay Işığı, Ceviz, Hoş Geldin, Göz, Anne, Mektup Kelimelerinden Bir Hikaye Hazırlayınız.


Hava kararmaya başlamış  ve bir anda yağmur yağmaya başlamıştı. Şimşekler çakıyor, insanlar bir yere kaçışıyordu. Yağmur bir anda yerini doluya bırakmıştı. Bir an önce eve varmak için kaldırımlardan yürümeye başladım. Önce küçük olan dolu sonra  yumurta büyüklüğüne dönüşmüştü. O muhteşem yağmurdan eser kalmamıştı şimdi. Koşarak eve vardım. Evimiz yakındı yoksa yağan dolu başımı yarabilirdi. Çünkü arabaların,, iş yerlerinin camlarını yerle bir etmişti dolu.  Hatta bir tane dede işle göz göze gelmiştik o sırada. Bana gülümsemiş ve çabuk yavrum koş yakalanma bu doluya diyerek benim kurtulmamı istemişti.

 

Eve vardığımda annem açtı kapıyı. Hoş geldin Esma dedi. Hoş bulduk anne dışarı çok kötü çok korktum dedim. Annem de bana sarıldı ve beni ısıttı. Bu yaz mevsiminde neyin dolusu bu dedi. İklimler iyice şaşırdı artık. Küresel ısınmanın etkisi ile ne hangi hava olayının Ne olacağını kestiremiyoruz dedi. Daha sonra yemeğe oturduk ve yemeğimizi yedik. Babam ben küçükken vefat ettiği için annem ve ben yaşıyorduk küçük ama sıcacık yuvamızda. Daha sonra annem dışarıya baktı ay ışığının bize gülümsediğini hayal ettik. Ay vardı dışarda muhteşem görünüyordu. Babam da olsaydı diye geçirdim içimden. Yarın karne verilecekti. Onun için uyuyup uykumu almak ve mutlu bir şekilde karne almaya gitmek istiyordum. Her karne verilişinde herkesin babası yanında oluyordu ve ben de babamı özlüyordum. Nasıl bir duyguydu acaba insanın babası olmak. Baba kokusu nasıldı acaba. Üzülüyordum ama anneme belli etmiyordum. Büyümüştüm ne de olsa. Kocaman kız oldun diyordu benim güzel annem bana, her şeyim umudumdu annem benim bu hayattaki. İyi ki, vardı. İyi ki Allah annemi de almamıştı benden. Umut kelimesi annemdi benim için.

 

 

Hemen yatağıma gittim ve uyudum. Rüyamda dolu yağıyor ve ben de ağlıyordum Sabah güneşi odama dolmuştu. Annem sabah bahçeden topladığı yaş cevizleri sepete koymuş giderken bunları da öğretmenine götürelim Esma o yaş cevizi çok seviyormuş dedi. Olur anne dedim. Birlikte süslendik çıktık karne almaya. Daha sonra karneler verildi. Öğretmen anneme cevizler için ve benim gibi bir çocuk yetiştirdiği için sarılıp teşekkür etti. Veda zamanı geldi ve ayrıldık okuldan. Çok güzel bir gün geçmişti benim için çünkü arkadaşlarımla sarılmış, ağlaşmıştık ama geri kavuşacaktık günü gelince…

Çocuk Haklarının Korunması Hakkında Konuşma Hazırlayınız

 Çocuk Haklarının Korunması Hakkında Konuşma Hazırlayınız

 

Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır. Her çocuk biriciktir ve özeldir. Çocuklar bu dünyada korunması gereken en masum yavrulardır. Çocuklar koşulsuz sevilmeli ve onların gereksinimleri karşılanmalıdır. Devlet ve aile iş birliği yapıp çocuklar için her türlü sorumlulukları yerine getirmelidir.

 

Sevgili öğretmenim , değerli çocuk arkadaşlarım!

 

Bence çocuklar hiçbir işte çalıştırılmamalı, çocuklara hiçbir şekilde fiziksel ve psikolojik  şiddet uygulanmamalıdır. Onlar ev geçindiren birer yetişkin değillerdir.  Bazen sokaklarda küçücük çocukların çeşitli işlerde çalıştırıldıklarına şahit oluyoruz. Baskı ile çocukların bedeni ve  ruhu kirletilmektedir. Onlara eziyetler edilmektedir.  Kötü niyetli caniler tarafından çocuk kardeşlerime, arkadaşlarıma her türlü istismar yapılmaktadır Bu son derece yanlış ve kötü bir durumdur. Devletin o çocuklara böyle işler yaptıran kişi ya da kişilere en ağır cezaları vermesi gerekir. Çocuklar eşittir, her çocuk mutlu olmaya, özgürce oyunlar oynama hakkına sahiptir. Her çocuk çocukluğunu yaşamalıdır, ve onlar gülmeli, onlar mutlu olmalıdır. Çocukluğunu zamanında yaşamamış olan kişiler büyüyüp iyi bir kariyere, iyi bir geleceğe sahip olsa bile içinde hep bir burukluk olacak ve  çocukluğuna bir özlem duyacaktır. İçindeki yara asla kapanmayacaktır.

 

 Çocuklar düştüm diye ağlamalıdır herhangi bir şiddete uğradım diye değil. Çocuklar naz yapmalıdır, yeri geldiğinde şımarmalıdır ama ilgiden, ama sevgiden yapmalıdır tüm bunları. Çünkü çocuktur onlar. Aydın bakışları söndürülmemelidir çocukların. Onların hakkına sahip çıkılmalı ve tek bir çocuğun hakkı bile yenilmemelidir. Onları kullanan en yakınları dahi olsa bu durum görmemezlikten gelinmemelidir. Çocuk hakları lafla değil uygulama ile korunmalı, çocuklar yaşatılmalı, geleceğin gülen gözlü, merhametli, ahlaklı ve başarılı yetişkinleri olmalıdır.

 Öğretmenim ve çocuk arkadaşlarım!


 Beni sabır ve saygı ile dinlediğiniz için dinlediğiniz için çok teşekkür derim. Umarım çocuk hakları her zaman korunur ve hiçbir çocuk mağdur edilmez.

Azimle Yüce Dağlar Devrilir Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 Azimle Yüce Dağlar Devrilir Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 Sonbahar mevsimi gelmiş, havalar soğumaya yavaş yavaş başlamıştı. Artık sabahları sıcak değil soğuk oluyordu. Babam sabah erkenden kalkmış bizi de uyandırmıştı. Annem kahvaltıyı hazırlamış, çayın mis gibi kokusu odama kadar gelmişti. Hemen kahvaltıya koştum. Annem hey ufaklık önce el yüz yıkanacak unuttun mu dedi. Ben de zoraki gülümsemeyle  yüzümü yıkadım ve tekrar sofraya geldim. Bu sabah babamın canı sıkkındı. Onun üzüntülü olduğunu yüzündeki acı tebessümden anlayabiliyordum. İş yerindeki patronu artık ona ihtiyaç olmadığını ve zorunlu olarak onu işten çıkarmak zorunda kaldığını söylemişti. Babam bunu bizimle paylaşırken sesi titriyor ama yine ağlamamak için kendi tutuyordu.


 Annem babamın elini tuttu ve canın sağ olsun Mithat dedi. Üzülme birlik oluruz, beraber oluruz bunun da bir yoluna bakarız elbet dedi. Daha sonra babam beni, Mustafa ve ablamı okula bıraktı. Kayseri’nin soğuğu da bir başkaydı. Hemen okula girdim ve doğruca sınıfıma gittim. Aklım babamda kalmıştı. Nasıl geçineceğiz ne yaparız bu kış diye üzülmeye başladım ve daha sonra öğretmenim geldi ve ders başladı. Ders bittiğinde babam ve annem okula gelmişti. İkisinin de gözleri parlıyordu. Çünkü benim becerikli annem babama bir konuda fikir vermişti. Annemin çarşıda babasından kalma küçük bir dükkanı varmış. Dedem babamın işten çıkarıldığını duyunca o dükkan senin Mithat ne yaparsan yap demiş. Annem çok becerikli olduğu için oraya küçük bir pastane açmayı planlamış. Hep birlikte pasta, börek, kek , sarma, mantı dolma yapılıp satılacakmış. Bunu duyduğumda çok mutlu oldum. Hemen işe başlandı.

 

Önce dükkan yıkandı ve pırıl pırıl oldu. Daha sonra babam devletten üç yüz bin kadar kredi çekti ve bizim minik aile pastanemiz kuruldu. He bu arada babam yanına  iş araya genç birini de aldı ve böylece o kişiye de bir ekmek kapısı açılmış oldu. Babam ve annem azmi ile her gün muhteşem yemekler, pastalar yaptı. Okul çıkışı dükkanımız dolup taşıyordu. Çektiğimiz kredinin kat kat fazlasını kazanmaya başladık. Pastanemizin adını azim pastanesiydi. Daha sonra babam bizim pastaneyi büyüttü ve kocaman ünlü bir pastaneye dönüştü.  Pastanemizin farklı şehirlerde de şubeleri açıldı ve hem maddi olarak hem ruh olarak zengin bir aile olmuştuk ve kimseye el açmak zorunda kalmamıştık. Azimle yüce dağlar devrilmiş, azmin kararlığı karşısında umutsuzluğa yer dahi verilmemişti.

Mutluluk Üzerine Söylenmiş Özdeyişler Araştırınız.

 Mutluluk Üzerine Söylenmiş Özdeyişler Araştırınız.


Mutluluk insanın kendi yolculuğuna çıkması ve kendini keşfetmesi ile başlar. Mutlu olmak için kimseden beklenti içine girmeyeceksin ve kendi ayaklarının üzerinde durmak için çok çalışacaksın. Başarılı olacaksın. Başarı ve çalışma olunca mutluluk da gelir yavaş yavaş.

 

 Mutluluk üzerine söylenmiş özdeyişler şunlardır:

 

“Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını fark edin. Huzur, mutluluk ve neşeyi… dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Kucaklaşın. Mutluluk, kendinize birkaç damla bulaştırmadan başkalarına dökebileceğiniz bir şey değildir.” Og Mandino.

“Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.” Franz Kafka

“Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğunu düşünmekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte arar, bazıları da daha alçakta… Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.” Konfüçyüs

 

“Asla mutluluğa giden yol yoktur. Çünkü mutluluğun kendisi yoldur.” Wayne Dyer

“Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen, mutlu bir insan olursun. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak; çünkü hayat yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.” Paulo Coelho

“Geldiğin yerin bulutunu yanında taşırsan, gittiğin yerin güneşini göremezsin.” Tayfun Topaloğlu

“Hayat, nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur.” Alex Hitch Hitchens

“Mutlu olmanın en garantili yolu bir başkasını mutlu etmektir.” Aldous Huxley.

 

“Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır; 1.Nedensiz yere mutlu olmak… 2.Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak… 3.Elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak.” Paulo Coelho.

“Mutluluk kendi ocağımızda yetişir, başkalarının bahçesinde değil.” Douglas W. Jerrold

“Bol bol tebessüm et, gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de değerine paha biçilemez.” H. Jackson Brown

100 Yıllık Emanet Cumhuriyet Konulu Kompozisyon

 100 Yıllık Emanet Cumhuriyet Konulu Kompozisyon

 

Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu halkı bir  yandan yoksullukla mücadele ederken diğer yandan ise düşmanla mücadele ediyordu. Yoksulluk geçerdi ama düşmana toprak, düşmana ana vatan asla verilemezdi. Çünkü vatan demek namus demekti, vatan demek şehidin kanı ile sulanmış toprak demekti. Verilir miydi yabancılara bu topraklar? Verilir miydi göz göre?   Verilmezdi ya. Vermedi milletimiz bu toprakları düşmana. Onların tankı, tüfeği, askeri bizden kat kat çoktu. Bizim yoktu bir şeyimiz ama bizde olan başka bir şey vardı. Vatanın evlatlarının içindeki iman gücü, inanç gücü ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliği, azmi, zekası vardı elbet. Önce vatan kurtulmalıydı ve kurtuldu nice şehit kanları ile, nice çilelerle.

 

Vatan kurtulmuş, bağımsızlık kazanılmıştı ama artık yeni bir rejime geçilmeliydi. Babadan oğula olan yönetim sisteminde liyakat yoktu. Saltanat sistemi son bulmalı, cumhuriyet olmalıydı. Halkın istekleri, halkın egemenliği olmalıydı yeni kurulacak olan devlette. Her şey plan ve programa göre gidecekti ve Mustafa Kemal Atatürk de sabırlı bir şekilde ilerledi ve vatan kurtuldu, işler yoluna koyuldu ve 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi. Yüz yıllık cumhuriyet, yüz yıllık halkın iradesi, egemenliği. Kolay kazanılmadı, kolay kurulmadı cumhuriyet. Bu uğurda nice zorluklar aşıldı. Cumhuriyet ilan edilerek halkın egemenliği başladı. Halk istediği yöneticiyi başa getirecek iyi yönetemezse de baştan indirmesini bilecekti. İşte bu kadar güzeldi cumhuriyet. Çünkü cumhuriyette keyfi sistem yoktu.  Halk vardır, halkın özgür iradesi hakimdi artık yönetime. Bugün cumhuriyetin yüzüncü yılını kutluyoruz ve yüz yıllık bir cumhuriyet var hayatımızda. Hiç sönmesin cumhuriyetin aydınlık yolu, var olsun cumhuriyet. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmaya devam edecektir. Atatürk'ün cumhuriyet ile ilgili şu sözü de kalbimizde kalmaya devam edecektir: " Benim naçiz vücudum elbet bir toprak olacak fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

 

 Unutmayalım ki Cumhuriyet dünya üzerindeki ülkelerde uygulanabilen en insancıl en demokratik yönetim şekillerinden birisidir. Çünkü cumhuriyette bir seçme özgürlüğü vardır. Ülkenin başına gelecek olan kişiyi, partiyi veya oluşumu halk seçebilme hürriyetine sahiptir. Aynı zamanda da ülkeyi yönetenleri bir şekilde denetleme ve gerektiğinde hukuki yollara başvurma hakkı  vardır.  Bize emanet edilen  cumhuriyete gençler olarak sahip çıkmalıyız. Yeni nesil geleceğine sahip çıkmalıdır. Atamızdan aldığımız bu cumhuriyeti aydınlık yarınlara ulaştırmaya son nefesimize kadar devam edeceğiz. Mustafa Kemal'in en önemli emaneti akıl ve bilimdir. Onun için akıl ve bilim yolundan gitmeliyiz ve ülkemizi bilim ülkesi haline dönüştürmeliyiz. Yaşasın cumhuriyet var olsun vatanımız. Yüzüncü yılında var ol cumhuriyet. Sönmesin aydınlığımız yaşasın Türkiye Cumhuriyeti’miz.