Beden İçin Spor Neyse, Zihin İçin De Okumak Odur. Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Beden İçin Spor Neyse, Zihin İçin De Okumak Odur. Sözü İle İlgili Kompozisyon


Beden için spor yapmak önemlidir. Sürekli yiyip içip oturmak sağlığımızı tehlikeye atar. Onun için sporu hayat alışkanlığı haline getirmek gerekir. Zihin için de okumak çok önemlidir. Okumayan, düşünmeyen, okumaktan geri duran insanların zihni bir zaman sonra durmaya başlar. Aşırı konfor zihni çürütür  bunun için konfor alanının dışına çıkmak ve okumak, araştırmak, merak etmek, öğrenmek gerekir.


 Zihnimizin daha aktif olması için, hafızamızın güçlü olması için ve  kelime dağarcığımızın gelişmesi için okumak gerekir. Okumayan insanlar bir süre sonra bildiklerini bile unutmaya başlar ve çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalır. Okumayan insan körelmeye başlar. Dünyadan, gündemden habersiz kalır ve bu da kişinin cahil kalmasına, pasif kalmasına neden olur. Bunun için mutlaka okumayı alışkanlık haline getirmek gerekir. Zihin ancak okuyarak daha çok gelişir. Zihin ancak düşünerek, çeşitli araştırmalar yaparak ve farklı kitaplar inceleyerek güncelliğini korur ve daha sağlam bir beyin ortaya çıkar. 


Bundan dolayı okumayı bırakmamalı, her zaman mutlaka okumaya belirli bir zaman ayrılması gerekir. Empati kurmak için, stresi azaltmak için, yaşlandıkça ortaya çıkan bilişsel gerilemeyi durdurmak için, beyin bağlantılarını geliştirip güçlendirmek için, daha verimli ve daha dolu bir hayat için zihnimizi aktif tutmalı, okuma tutkusunu kaybetmemeliyiz.

 

Seyahat Etmek İle İlgili Kompozisyon

 Seyahat Etmek İle İlgili Kompozisyon


 Aynı yerde kalmak insanı bir süre sonra sıkar ve yeni yerler görme istediği uyandırır. Bunun için de yeni yerler görmeye meraklı olmak ve gezmeyi yani seyahat etmeyi sevmek gerekir. Yeni yerler görmek, gezmek, keşfetmek insana heyecan verir ve insanda ilgi uyandırır. Yolculuğa çıkmadan öce hazırlıkların yapılması gerekir. Aracımızın bakım ve onarımı yapılmalı, araçta rahat gitmemiz için gerekli olan eşyalar hazır hale getirilmelidir. 


Yeni yerlere gitmeden önce o yerler hakkında önceden araştırma yapıp bilgi sahibi olmamız lazımdır. Yoksa oraya gittiğimizde ortada kalırız ve gezeceğimiz yerleri bulmak çok zaman alır ve bu da hem moralimizi bozar hem de gezme isteğimiz kaybolur. Bunun için planlı ve programlı olmak gerekir. Gideceğim yerin tarihi yerleri ve doğal güzellikleri nerede diye internetten bir araştırma yaparım. Gideceğim yere daha önceden gitmiş olan arkadaşlarımdan o yer ile ilgili bilgi alırım. 


Hangi lokantada yemek yenir, hangi eğlence mekanında eğlenir, hangi yerde çay içilir vb. Böylece o yer hakkında bilgi sahibi oluru. Oraya varınca da zevkle gezmeye başlarım ve bu gezme bana tarifsiz bir mutluk katar.  Hem heyecanlı olurum hem de gezdiğim yerlerden büyük keyif alırım. Sevdiklerime anlatacak güzel anılar biriktiririm ve zamanı gelince onu sevdiklerimle paylaşırım. Gezdiğim yerde sevdiklerime oradan küçük hediyelik eşyalar alırım, yöresel yiyeceklerinden, kıyafetlerinden alırım ve hem kendimi hem de sevdiklerimi mutlu etmiş oluruz. 


Gittiğim yerin doğal güzelliklerini doya doya izlerim ve oraların temiz havasını içime çeker. Farklı insanlar, farklı kültürler öğrenmiş olurum. İnsan kendini seviyor ve kendine değer veriyorsa seyahat etmeli, farklı şehirleri  gezmeli ve farklı lezzetleri mutlaka tatmalı, yaşamalıdır. Böylece daha özgüvenli, daha canlı ve daha mutlu oluruz.

Atatürk’ü Görseydim Ona Neler Söylerdim?

 Atatürk’ü Görseydim Ona Neler Söylerdim?


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu deha komutan Mustafa Kemal ile karşı karşıya kalsaydım önce utanırdım, daha sonra heyecanlanırdım. İlk başta pek laf edemezdim. Daha sonra  ona şunları söylerdim. Daha doğrusu söylemeden hemen koşar ve ona sarılır, sarı saçlarına, mavi gözlerine bakar ve ellerini hemen öperdim. Çünkü içimdeki Ata sevincini hemen belli ederdim ve ona doya doya bakardım.


  Mustafa Kemal’e şunları söylerdim: Nasıl bu kadar çalışkan oldunuz, çok kitap okumak kişiyi gerçekten daha çalışkan ve daha üretken  mi yapar. Vatanımızı kurtardığınız için, vatan için çok çalıştığınız için sizi çok seviyorum ve size ne kadar teşekkür etsem azdır. Ne diyeceğimiz bilmiyorum Paşam. Çok heyecanlıyım derdim, duygulanırdım ve gözümden yaş gelirdi. Daha sonra ona tekrar sarılırdım ve onun  yanaklarından öperdim. Küçükken hayaliniz asker olmakmış ve olup dünyaya meydan okuyan bir lider olmuşsunuz. Bu nasıl bir duygu, bu nasıl bir gurur derdim.


 Atam bana da o güzel sesinizden kitap okur musunuz diye rica ederdim. Onun dizinin dibinden ayrılmazdım. Nasıl ileri görüşlü oldunuz, nasıl bu kadar sabırlı ve disiplinli oldunuz. Sabrınız ve azminiz sayesinde koca bir vatan işgalden kurtuldu. Ülkemize yenilikler getirdiniz ve ülkemizi bayındır hale getirdiniz. Sizi çok seviyorum Paşam. İyi ki bizim liderimiz, bizim Paşamız oldunuz derdim. Seni çok ama çoooook seviyorum derdim.

Sosyal Medya Kullanımının Çocuklar Üzerindeki Olumlu Ve Olumsuz Etkileri Nelerdir?

 Sosyal Medya Kullanımının Çocuklar Üzerindeki Olumlu Ve Olumsuz Etkileri Nelerdir?


Günümüz teknoloji çağı olduğu için herkesin elinde telefon, tablet, laptop var. Teknoloji yerinde ve zamanında kullanılırsa çocuklar için de faydalıdır, yetişkinler içinde. Sosyal medyayı amacımız dışında kullanmaya başlarsak yani bizim ahlakımızı bozan, bizim değerlerimiz altüst eden videolar izlersek bir süre sonra biz de o sosyal medya kullanıcıları gibi olmaya başlarız ve değerlerimiz zamanla yok olmaya, kültür yozlaşmaya ve ahlak da bozulmaya başlar. Yeni nesil çocukların en büyük problemi internet ve sosyal medyadır.


Sosyal medya amacına uygun olarak kullanılırsa çocuklara şu şekilde faydalar sağlar:

* Çocuk bir ideoloji ve dünya görüşüne sahip olabilir.

*  Çocuk kendini daha ayrıntılı tanıma ve kendini geliştirmeyi öğrenir.

* Bir sosyal ve dijital kimliğinin olması sosyal öz güvenini artırır.

*Okulda öğrendiği bilgiyi pekiştirebilir ve üzerinde araştırma yapabilir.

*Sosyal çevresi olur ve bu sosyal çevrenin olması gerçek sosyal çevrenin kurulmasını da kolaylaştırabilir.


Sosyal medyanın çocuklar üzerinde zararları ise şunlardır:

* Yaşına uygun olmayan reklamları görebilir.

*Kendine zara verebilecek kötü videolara izleyebilir.

*Yanlış insanlar tanıyabilir ve o yanlış insanlara adresini, kimlik bilgilerini, ailesinin kredi kartları numarasını vererek başına büyük belalar açabilir.

* Derslerinde başarısızlık başlar.

* Kendine olan güveni azalır ve sürekli kendilerini bir başkaları ile kıyaslayabilirler.

* Siber zorbalığa maruz kalabilirler.

* Yaşına uygun olmayan cinsel içeriklerle karşılaşabilir ve bu durum gelişme döneminde olan çocuğun psikolojik gelişimini aynı zamanda cinsel kimliğini zedeleyebilir.


* Çocuklarda fiziksel ve sosyal sorunlar başlayabilir. El ve kollarda uyuşma, boyun ağrısı, gözlerde görme bozukluğu başlayabilir. Her şeye çabuk ulaşabildiği için ruhsal olarak sıkıntıya düşebilir.

* Asosyal olabilir ve çevresi ile iletişimi kesebilir. Sanal dünya ona daha ilginç ve daha zevkli gelebilir. Bu da çocuğun ailesinden uzaklaşmasına ve aile birliğinin dağılmasına neden olabilir.

* Şiddet içerikli videolara izleyerek oradakileri örnek alabilir ve daha birçok olumsuz sonuçları olabilir.

Mevsim Değişiklerinin Canlılar Üzerindeki Etkileri Konulu Hikaye Edici Metin Örneği (1)

 Mevsim Değişikliklerinin  Canlılar Üzerindeki  Etkileri Konulu Hikaye Edici Metin Örneği

 

Mevsim değişiklerinin canlılar üzerinde farklı etkileri vardır. İlkbahar gelince hava daha yumuşamaya başlar, koyunlar kuzularını dünyaya getirir, dışarısı yemyeşil olur, bahar yağmurları başlar. Yaz gelince hava ısınır ve insanlar güneşten daha çok faydalanırlar. Çeşitli sebze ve meyveler olur. Kış uykusuna yatmış olan hayvanlar kalkar ve doğa kendi dengesi üzerinde kendini idame ettirmeye devam eder. Sonbahar gelince yapraklar sararır,  kış gelince hava soğur  vb. diye çoğaltabiliriz.

 

Mevsimlerin canlılar üzerindeki etkili konulu hikaye edici metin örneği:

Bahar mevsimi gelmişti. Havalar yavaş yavaş ısınmaya başlamış, çiçekler açmaya başlamış ve dışarısı cennet gibi olmuştu. Bahar  yağmurları başlamıştı. Anne koyun Pamuk Hanım doğumuna hazırlanıyordu. Sancıları iyice artan Pamuk Hanım bu sancıların biteceği saatleri heyecanla ve acı ile bekliyordu. Pamuk Hanım saat gece ikiye doğru sancılarının artması ile küçük kızı Yüncük dünyaya geldi. Yüncük dünyaya gözünü açar açmaz annesine sarılmış, onun sıcak koynunda beklemeye başlamış ve daha sonra annesini emmeye başlamıştı. Pamuk Hanım kuzusunu dünyaya getirdikten sonra rahatlamış ve onu korumak için, onu sıcak tutmak için her türlü zorluğa göğü geriyordu.


 Yüncük konuşmaya başladı:

- Anne neden hava bu kadar yağışlı ve yerler çok ıslak dedi.

-Annesi: Bahar geldi benim beyaz kuzum, beyaz Yüncük kızım dedi. Bahar gelince yağmur çok yağar, onun için de yerler ıslak olur dedi.

- Yüncük:  Üşüyorum anne, anne dışarısı ne kadar yeşil ve güzel dedi. Bir de çiçekler rengarenk dedi.

- Annesi: Bahar mevsiminde ağaçlar çiçek açar, her yemyeşil olur ama bu uzun sürmez kızım dedi.

- Yüncük: Ama anne neden hep yemyeşil olmuyor her yer, hep yağmur yağsın sen de beni ısıt dedi.

-Annesi: Hayır kızım hep yağmur yağarsa o zaman iyi olmaz. Sıcağın da olması gerekir yiyeceğimiz otlar hem yağmura hem güneşe doysun Böylece bende  senin karnını rahat doyurabilirim dedi.

- Yüncük : Anne sıcak hava ne zaman olur dedi.



Annesi: Yaz mevsiminde kızım dedi. Bahar mevsimi tam doksan gün sürer. Doksan gün sonra yaz mevsimi gelir ve her yer sımsıcak olur. Otların boyu uzar, meyveler ve sebzeler olur ve her türlü yiyeceğe ulaşmamız kolay olur dedi.

- Yüncük: Annesini emmeye devam ederek, ne kadar güzel her mevsim farklı peki anne yazdan sonra hangi mevsim gelir dedi.

- Annesi: Sonbahar mevsimi gelir kızım dedi. Artık yaz mevsimi bitmiştir. Hava yavaştan soğur, ağaçlar yapraklarını döker ve çırılçıplak kalır. Sen de o zamana kadar kocaman kız olursun Yüncük dedi.

Yüncük: Peki anne sonbahardan sonra ne gelir dedi.

- Annesi: Kış gelir kızım o zaman hava çok soğuk olur ve hep kapalı ortamlarda kalırız ama ben senin yanında olmaya devam ederim dedi.

Yüncük: Anne her mevsimin kendine göre ne kadar çok farklı özelliği ve farklı güzelliği varmış dedi.


Annesi: Kızım benim canım yavrum elbette her mevsimin güzellikleri vardır ama bazen zorlukları da vardır dedi. Mesela her kuzu senin gibi şanslı bir ailede dünyaya gelmeyebilir ve çadırları olmayabilir dedi.

- Yüncük: Anladım anne ama ne kadar çok mevsim varmış ve her birinin de farklı özellikleri varmış. Daha çok öğrenecek şey vardı.

Annesi: Ona sarılarak onu okşadı, öptü ve daha sonra da uyudu. Böylece Yüncük mevsimleri  öğrenmiş oldu.

Atatürk Gelmiş Geçmiş En Önemli Liderdir Konulu Kompozisyon

 Atatürk  Gelmiş Geçmiş En Önemli Liderdir Konulu Kompozisyon


 Mustafa Kemal Atatürk, 1918'deki Osmanlı yenilgisine kadar hem Avrupa hem de Suriye sahnelerinde savaştı. Ardından, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk halkını topladı ve Türkiye'yi Sevr Antlaşması'ndan kurtardı. Sadece Fransızları, Rumları ve Ermenileri yenmekle kalmadı, Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra verilen toprak tavizlerini de tersine çevirdi. Ardından galip gelip Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra, yeni doğmakta olan devletin sorunlarını çözmeye başladı. Mustafa Kemal Atatürk diğer liderlerden daha farklı zekaya sahip dahi bir liderdir.


 Onun vatanı için neler yaptığını, ne zorluklara göğüs gerdiğini hepimiz biliyoruz. O gelmiş geçmiş en büyük liderdi çünkü ileri görüşlü bir liderdir. Akılcıydı, planlı ve programlı hareket ederdi. Gerçekleşmeyecek bir şeyin hayalini kurmaz, hayalini kurduğu bir şeyin gerçekleşmesi için de sonuna kadar çalışmaya devam eder ve pes etmezdi. Azimli, tutarlıydı. Sürekli okuyup kendini geliştiren bir liderdi.  O halkına değer veren, vatanın gelişmesi için her türlü yeniliği getiren, çiftçisine, emekçisine saygı duyan bir liderdi.  Anadolu toprakları çorakken topraklarımızda hiçbir verim alınamazken onun sayesinde vatan toprakları değer kazandı. Köylü ekti, biçti ve toprağı daha verimli hale getirdi. 


İşte Mustafa Kemal yıkılmakta olan bir vatan toprağını bu şekilde bayındır hale getirdi. o vatanına yenilikler getirdi. Köylere daha fazla ağırlık  verildi ve köylerin gelişmesi için her türlü çalışmayı ve ıslahı yaptı. Bugün ülkemiz bu haldeyse bunu Mustafa Kemal’e borçluyuz. O gelmiş geçmiş en büyük bir liderdir çünkü onun gibi  bir lider bir daha gelmemiştir.

Dürüstlük İle İlgili Deneme

 Dürüstlük İle İlgili Deneme


 Dürüstlük; doğruluk, özü sözü bir olma, gerçeği saklamama, bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünmeye veya göstermeye çalışmama demektir. Dürüst insanlar hayatını yalansız yaşayan kimselerdir. Yalan söylemedikleri için, olduğu gibi göründükleri için her zaman nettirler.
Dürüstlük kişinin olduğu gibi görünmesi, yamuk davranışlarda bulunmamasıdır. Dürüst insanlar karakteri oturmuş insanlardır. 


Böyle insanlar yalandan uzak dururlar ve güvenilirliği ile tanınırlar. İnsanlar arasında zengin fakir ayrımı yapmayan, insana insan olduğu için değer veren kimselerdir. Hayatta en büyük değerlerden, en büyük erdemlerden biri de dürüst bir kişiliğe sahip olmaktır. Dürüst insanlar da üç beş kuruşluk çıkarı için kendi kişiliğinden taviz vermeyen, doğruluktan, adaletten ve haktan asla ayrılmayan kimselerdir. Haksızlık karşısında konuşmasını bilen, korkak olmayan kimselerdir. Dürüst insanlar iki yüzlü davranmazlar. Kimseyi arkasından çekiştirmezler. Bunun için de toplum tarafından değerli bilinen ve el üstünde tutulan kimseler olabilir.


 Dürüst insanlar başta kaybetseler de sonunda kazanırlar ve insanların yaşamında kalıcı bir iz bırakırlar ve çok sevilirler. Kimi kötü niyetli insanlar dürüst insanlardan hoşlanmazlar ve onlara karşı düşmanlık yaparlar ama kazanan er geç dürüstlük olur. Dürüst kimseler birinin hatasını yüzüne söylerler. Dürüst kimseler aynı zamanda merhametli kimselerdir. Dürüstlüğün önemi ile ilgili şu söz çokanlamlı ve düşündürücüdür: "Dürüst bir insan her zaman masum çocuktur." Bundan dolayı her zaman dürüst olunmalı ve masum bir çocuk gibi kalınmalıdır.

Merhamet İle İlgili Kompozisyon

 Merhamet İle İlgili Kompozisyon


İnsana en çok yakışan değerlerden biri de merhamettir. Başka insanların dertlerini anlayabilmek, onları dinleyebilmek ve onları anlayabilmek için bir iyi bir vicdana sahip olmak gerekir. İşte bu vicdana sahip olan kişiler yüreklerinde merhamet denen asil duyguyu taşıyan asil kimselerdir.


Allah’ın yarattığı her canlıya merhamet gözü ile merhamet ile yüreği ile yaklaşmak gerekir. Çünkü insanı güzelleştiren şey güzel huyudur.  Ben anlayışı ile değil biz anlayışı ile dünyaya bakarsak işte orada merhamet denen o güzel duygunun ortaya çıkacağına hep birlikte şahit oluruz. Herkes aynı maddi duruma sahip olmayabilir. Kimi insanlar çok  varlıklıyken kimileri ise çok varlıksız olabilir. İşte böyle durumda varlığı olmayan kimselere merhametle yaklaşmak ve onlara elden geldiği kadar yardım etmek insanı yüceltir ve daha olgun, daha iyi insan yapar. Merhametin ne denli bir değer olduğu şu sözle de güzel anlaşılır:“ Muhabbet ve merhamet insanlığın;  hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.” ( Mevlana)

 

  Ayrıca sadece maddi durumu iyi olmayan değil maddi durumu iyi olan insanların bile merhamete, sevgiye ve ilgiye ihtiyacı vardır. Çünkü merhamet tüm insanları kapsar ve tüm insanların merhamet gibi güzel bir değere ihtiyacı vardır. Yolda gördüğümüz bir kediye, ayağını sakatlamış bir köpeğe, üstü başı yırtılmış, dizleri yara içinde kalmış bir çocuğa, yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan ,kimsesi olmayan bir yaşlıya merhamet etmek insanlık görevi, insana yakışan değerdir aynı zamanda.


 Merhamet duygusunu yitirmiş insanlar aynı zamanda insanlığını da yitirmiştir. Çevremizdeki her canlıya merhametle yaklaşmalıyız. Şunu unutmamalıyız ki  merhametin olduğu yerde sevgi ve saygı da kendiliğinden gelir. Merhametin geliştiği toplumlar daha güçlü olur ve kolay kolay yıkılmaz. Merhametin olmadığı toplumlarda ise insanlar kaderine terk edilmiştir ve bencil bir toplum da kısa zamanda dağılmaya başlar. 

Hepiniz Milletvekili Olabilirsiniz, Bakan Olabilirsiniz Hatta Cumhurbaşkanı Bile Olabilirsiniz Fakat Sanatkâr Olamazsınız Sözü İle Kompozisyon

 Hepiniz Milletvekili Olabilirsiniz, Bakan Olabilirsiniz Hatta Cumhurbaşkanı Bile Olabilirsiniz Fakat Sanatkâr Olamazsınız Sözü İle Kompozisyon


 Atatürk’ün sanata bakış açısını yansıtan anlamlı bir sözüdür. Bir insan halkın dilinden iyi anlar, halkı iyi temsil etmek için adaylığını ortaya koyar ve milletvekili seçilebilir ve çok iyi milletvekili olabilir. Bir başka kişi bakan olabilir, bir başka kişi ise  hitabet gücü yüksekse cumhurbaşkanı olabilir ama sanatkar olmak o kadar kolay değildir. Sanatkar olmak için daha farklı bir bilgi, beceri ve yetenek gerekir.


Sanatçılık insanın ruhunda olan bir şeydir. Yaratıcılık gerektirir. Herkes sanatkar olamaz çünkü herkes yaratıcı olamaz. Sanatkar olmak özel bir ayrıcalıktır Mustafa Kemal’e göre. Kişi sanatkarlık yaparken olaylara farklı bakış açısını katar. Ayrıca ortaya çıkan eserler bir anda  olmaz. Bunun için belli bir zaman ve sabır gerektirir. Bazen de çok fazla beklemeye gerek kalmaz ve bir anda gelen ilhamla muhteşem eserler ortaya çıkabilir. Sanatkar olmak işte böyle farklıdır.  Sanatkar olanlar dünyaya barışın gelmesi için, çocukların yüzünün gülmesi için çalışan, güzel eserler ortaya koyan emektar insanlardır. Sanatkar olanların azmi, heyecanı ve tutkusu bir başkadır. Örneğin; bir besteci bir anda gelen ilhamla harika eserler ortaya koyabilir ve kitleleri peşinden sürükleyebilir. Yazdığı bir eser ile en şefkatsiz yüreklerin bile yüreğini titretebilir ve  yüreklerde kalıcı bir iz bırakabilir ve insanları daha iyi insan olma yoluna getirebilir. 


Başka bir örnek ise  bir ressam kendi hayal gücü ve gerçek dünyası arasındaki ilişkiye resme dökebilir ve harika bir eser ortaya çıkarabilir ve o resme bakan her kişi kendi algılarına göre yorumlar yapabilir. İşte bunu sağlayan kişi de ressam yani sanatkar olan kişidir. Onun için sanatkar olmak Atatürk’e göre özeldir, değerlidir çünkü sanatkarlar bu dünyada kalıcı izler ve kalıcı eserler bırakan insanlardır.


Hatta Atatürk sanat ile ilgili şu sözü söylemiştir:

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” İşte bunun için sanat ve sanatkarlık çok kıymetlidir.

Atatürk’e Mektup

 Atatürk’e Mektup


Ülkemizin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Mustafa Kemal Atatürk’üm!

Öncelikle seni her daim hatırlayacağım ve emanetin olan cumhuriyete her daim sahip çıkacağımın sözünü vererek başlamak istiyorum mektubuma.

Sana bu mektubu bir dağ köyünden yazıyorum. Şu anda hem ailemin koyunlarını ve keçilerini güdüyorum, hem de sana bu mektubu yazıyorum. Yani ben hem öğrenciyim hem de bir küçük çoban sevgili Atam!


Cumhuriyet’in 100. yılı yaklaşırken seni aramızda görmeyi çok isterdim Atam. Çünkü bizler bugün 100 yıllık bir çınarın yani cumhuriyetin yaşayışına şahitlik edebiliyorsak tüm bunlar senin, silah arkadaşlarının ve Mehmetçiklerimizin sayesindedir.

Biliyorum ülkemizin bağımsızlığı için, halkının egemenliği için çok çalıştın, çok yoruldun. Hiçbir zaman kişisel menfaatlerini ön plana çıkarmadın. Hasta yatağındayken bile memleket sorunları ile uğraştın ve askerlerine yorgun görünmemek için, hasta olduğunu belli etmemek için hep güçlü durmaya çalıştın ama sen de bir insan olduğun için sonunda aramızdan ayrılmak zorunda kaldın…

Senin gidişin milletini çok üzdü ve halâ kalplerde yaşayan sen büyük komutan, sen büyük asker, sen büyük öğretmen!


Nasıl unutabilirim seni nasıl unutabilirim ki…

Unutamam elbette elbette. Sen ülkemin kurucususun, değerlerin de ülkemizin değerleridir. Bugün cumhuriyetimiz 100 yaşında. Bugün çok mutluyuz Atam. Bu ana seninle şahitlik etmeyi çok isterdim…

Emanetinize her zaman sahip çıkacağım, değerlerini değerim bileceğim ve seni her daim hatırlayacağım Mustafa Kemal’im.

Dağ köyünden mektubunu yazan çoban Küçük Hasan.

Sevgilerimle…