Hayatı Planlı Yaşamak Mı Daha Doğru Yoksa Anlık Kararlarla Yaşamak Mı Daha Doğru Konulu Konuşma

 

Hayatı Planlı  Yaşamak Mı  Daha Doğru Yoksa  Anlık Kararlarla Yaşamak Mı Daha Doğru Konulu Konuşma


Bize verilmiş olan belli bir ömür süresi vardır. Kimin, nerede, ne şekilde, nasıl hayatını kaybedeceğini bilemeyiz ama  bize verilen ömrü nasıl geçireceğimize kendimiz karar verebiliriz. Bunun için için de aklımızı iyi kullanmamız, gerekir.

Sevgili Öğretmenim,


Hayatı planlı yaşamak hayatı ani kararlar vererek yaşamaktan daha doğru olur. Çünkü kendimize planlı ve programlı bir yaşam hazırlarsak daha mutlu oluruz ve işlerimiz de daha yolunda gider. Oysa ani kararlar verdiğimiz zaman , ani çöküşler de yaşayabiliriz. Ayrıca ani kararlar verilerek hayat belli bir düzenden gitmez ve devamlı aksaklıklar ortaya çıkar ama düzenli bir hayat süren kişilerin yaşamına baktığımızda onların stres seviyelerinin daha az olduğunu, daha rahat bir yaşam geçirdiklerini görebiliriz. Çünkü bu insanlar hayatını önceden düzene sokmuş, günü birlik kararlar almamışlardır.


 Hayatını planlı yaşayan kimselerde kararsızlık ve karamsarlık daha az olur. Dinlenmeye ve eğlenmeye vakit kalır. Kendimizi sürekli bir baskı altında hissetmeyiz ve daha esnek oluruz. Kendimizi gereksiz yere , boş heyecanlarla yıpratmamış oluruz. Hayatını planlı yaşayan insanlar zamanın kıymetini bilen insanlardır. Zaman onlar için çok önemlidir.  “Satrançta olduğu gibi hayatta da önceden düşünmek  iyidir” der  Blaise Pascal.


Sevgili Öğretmenim,

Her şeyin bir vakti vardır ve her şey vaktinde yapıldığı zaman kişi hem mutlu olur, hem kişinin kendine olan özgüveni artar. Hayatını ani kararla yaşayan insanlar ise devamlı bir düzensizlik içindedir, karmaşıklık içindedir. Kişi hayatını planlı yaşadığı zaman kendini daha özgür hisseder. Çünkü üzerine düşen her sorumluluğu yaptıktan sonra geriye kalan boş zamanını ise istediği ve zevk aldığı bir şey için kullanabilir. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Ölüm, Mutluluk, Kıskançlık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ölüm, Mutluluk, Kıskançlık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

 Necla ve Meral Hanım İstanbul'un bir semtinde oturan iki komşuydu. Necla Hanım komşusu Meral Hanımı her zaman kıskanırdı. Çünkü Meral Hanım ev işlerinde çok becerikli, kocasının da maddi durumu iyi olan biriyi. Meral Hanım varlıklı bir insandı ama komşularına da yardım etmeyi sever ve onların başı ne zaman sıkışsa ilk yardıma koşan kişi Meral Hanım olurdu. Tüm bunlara rağmen Necla Hanım onu  yine  de kıskanmaya devam eder, dili ayrı söyler, kalbi ayrı söylerdi.

 

Meral Hanıma karşı iyi bir komşu gibi kendini tanıtır , kadıncağız da ona inanırdı, belki de inanır gibi yapardı da kalbini kötülüğe çalıştırmaz, affederdi onu içinden. Necla Hanım mutlu insanların mutluluğunu istemediği için, hayata hep kötümser yönden baktığı için kendisi de mutlu olamazdı. Bir gün aniden rahatsızlanan Meral Hanım gece yarısı geçirdiği kalp krizi ile yaşamını kaybetti ve sabah olduğunda komşuları onun öldüğünü öğrendi. Bunu duyan Necla Hanım çok şaşırdı ve çok da üzüldü. Oysa ölmeden önce kıskanmayı bıraksa, ona karşı daha dürüst biri insan olsa vicdanı da hat rahat olacaktı  ama iş işten geçmişti.

 

Necla Hanım keşke böyle kötü niyetli biri olmasaydım dedi ve bir daha komşularına karşı art niyet beslemedi, Meral Hanımın hayrı için de çeşme yaptırdı ve o da iyi bir insan oldu. Çünkü ölüm her şeyi yok ediyordu. Üç günlük dünya için kıskançlığa gerek yoktu. Sevgi varken, takdir etmek varken tüm kötü duygular ve kötü davranışlar insan olana yakışmazdı.

Yabancı Dil Öğrenmek Neden Önemlidir Konulu Konuşma

 

Yabancı Dil Öğrenmek Neden Önemlidir Konulu Konuşma


İnsan bu dünyaya bir kere gelmiştir. Onun için de kendini geliştirmeye ve olumlu yönde değiştirmeye ihtiyacı vardır. İnsanın kişisel gelişimine yapacağı en büyük yatırımlardan biri de ana dili dışında ikinci ya da üçüncü bir dil öğrenmesidir. Yani ne kadar fazla dile sahip olursanız o kadar fazla kelime dağarcığınız gelişir ve zengin bir kültür birikimine sahip olursunuz.

Sevgili öğretmenim,


İkinci bir dil öğrenmek kişinin kendini ve dünyayı daha iyi algılamasını sağlar. Sadece kendi kültürünü değil, başka kültürleri, başka kültürlerin konuşma aksanlarını da öğrenmiş olursun. Yeni insanlar tanır, yeni dünyalar keşfedersin. Farklı diller öğrenmek kişinin kendine olan özgüvenini artırır. Mesela iki dil biliyorsan üçüncüyü, dördüncü bilmen de kolaylaşır. Çünkü olumlu yönde bir aktarım gerçekleşir. Kişi farklı diller öğrenerek farklı bakış açıları geliştirir,  kişinin kariyerine önemli katkı sağlar ve kişinin iş bulması daha kolay olur. Bunun için ikinci bir dil bilinmesi her açıdan fayda sağlar diyebiliriz.

 

Sevgili Öğretmenim,

Genel kültürümüzü artırmak için, dünyadaki gelişmelere ve ilerlemelere yabancı kalmamak için ikinci bir dil bilmek zorunludur artık. Örneğin aldığımız teknolojik aletlerin içeriğinde yazan yabancı dillerin anlamını bilmediğimiz zaman zorluk çekiyoruz ve üzülüyoruz. Ya da yabancı bir ülkede kendimizi daha iyi geliştirmek isteyebiliriz. Eğer gideceğimiz ülkenin dilini bilmiyorsak kendimizi geliştiremeyiz ve her şeye yabancı kalırız. Bu da çok can sıkıcı olur. İşte bundan dolayı farklı  diller öğrenmek bizim işimizi daha kolay hale getirecektir. 


İkinci bir dili öğrenmek düşünce yapımızı genişletir ve böylece farklı kültürlerin insanlarına karşı olan ön yargılarımız ortadan kalkar. Daha hoşgörülü, daha iyimser insanlar oluruz. Farklı dilden eserler okuyarak daha bilgili ve daha kültürlü insanlar oluruz. İşte tüm bunlar için ikinci bir dil öğrenmeli bunun için de çok çalışmalıyız ve gayret göstermeliyiz. Konuşmama burada son veriyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ederim öğretmenim.

Nikola Tesla Sözleri

 

Nikola Tesla Sözleri


Günümüzde kullandığımız birçok teknolojik ürünün mucidi olan kişi Nikola Tesla’dır. Küçük yaşlarda fiziğe ve matematiğe ilgisi olan Nikola Tesla çeşitli deneyler yaparak büyük buluşlara imza atmıştır. Bunda annesinin de payının çok olduğu söylenir.

Nikola Tesla’ya ait sözler şunlardır:


"Medeniyetin yayılışı bir ateşe benzetilebilir; önce zayıf bir kıvılcım, sonra titreyen bir alev, daha sonra hızı ve gücü sürekli artan muazzam bir ateş."

"Fikrimi çalmalarını değil kendi fikirlerinin olmamasını umursuyorum."

"Benim beynim sadece bir alıcıdır. Evrende, bilgiyi, gücü ve ihamı ondan aldığımız bir öz var. Bu özün sırlarına nüfuz etmedim, ama var olduğunu biliyorum."

"İnsanlar birbirlerini öldürmek gibi  vahşi eylemleri sürdürdükleri müddetçe gelişimin önü kapalıdır."


"Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı."

"Birey fanidir, ırklar ve milletler gelir ve yok olurlar, ama insan kalır. Burada birey ve bütün arasındaki derin fark yatmaktadır."

"Bilim insanı doğrudan bir sonuç hedeflemez. Gelişmiş fikirlerinin hemen alınmasını beklemez. Onun çalışması gelecek nesiller için bir temeldir. Yaşar, çalışır ve umut eder."


“Erdemlerimiz ve kusurlarımız tıpkı kuvvet ve madde gibi ayrılmaz ikilidir. Ayrıldıklarında insan bir hiçtir.”

“Pek çok kişi dış dünyanın seyrine o denli kapılmıştır ki, kendi içinde olup bitenlerden tamamen habersizdir.”

“Benim beynim sadece bir alıcıdır. Evrende, bilgiyi, gücü ve ihamı ondan aldığımız bir öz var. Bu özün sırlarına nüfuz etmedim, ama var olduğunu biliyorum.”

Bir Anını Anlat ve Bundan Çıkardığın Ders Nedir Konulu Konuşma

 

Bir Anını Anlat ve Bundan Çıkardığın Ders Nedir Konulu Konuşma


Küçüklüğümde hiç unutmayacağım bir anım vardır. Bu anıyı anlatmak istiyorum.

 Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

 Hatırladığım kadarıyla yedi sekiz yaşlarındaydım. Ev sahibimizin de benim yaşlarımda küçük bir kızı vardı. Kızın adı Zeynep’ti.  Zeynep'le ben çok iyi arkadaştık. O sürekli bize gelir ve benimle oyunlar oynardı. Bir gün annem bana seslendi ve Merve kızım yatak odasının olduğu odaya gitmeyin yavrum oradaki elbise dolabı oynuyor, Zeynep de oraya girmesin sakın dedi. Annem acele ile bulaşıkları yıkıyordu ve bir yandan da akşam gelecek olan misafirler için hazırlıklar yapıyordu. Biz de Zeynep ile oynamaya devam ediyorduk. Zeynep bana dedi ki hadi şu odaya gidelim ve orada oynayalım dedi. Ben de hayır Zeynep annem orası yasak dedi, dolap kapağı üzerimize düşerse  bizim için istenmeyen sonuçlar olabilirmiş dedim.

 

O da bir şey olmaz deyince çocuk aklımızla oynamaya, koşmaya devam ettik ve Zeynep beni dolabın içine gizledi, kendi de dolabın biraz ilerisinde kaldı.  Dolabın içi evimiz oluyordu ve ben oraya saklanmıştım. Zeynep dışarıda kalmıştı yani. Dolabı açmaya çalışıyım derken bir anda dolap büyük bir gürültü ile yere düştü  ve Zeynep oradan hemen uzaklaştı.  Ben ise dolabın içindeydim. Sonra hemen dolap kapağının düşmesi ile benim de gizlenecek evim kalmamıştı. Zeynep az daha dolabın yanında kalsaydı o dolabın altında kalabilirdi ve hayatta olamayabilirdi. Annemin sözünü dinlemediğim için çok üzülmüştüm ve çok pişman olmuştum.  Çok korkmuştum. Zeynep korkudan diğer odaya kaçmış, ben ise  ağlamaya başlamıştım. Annem hatayı kendinde bulmuştu. Keşke işe bu kadar dalmasam da sizi kontrol etseydim benim de bir anlık gafletime geldi dedi ve ikimizi de kucağına alıp başımızı okşadı.

 

O günden sonra bir daha annemin yapma dediği şeyleri yapmadım ve annem bir şeye hayır diyorsa bu benim iyiliğim içindir diye düşündüm. Annem  komşumuzun kızı Zeynep’i artık  eve almamaya başladı. Ancak ailesi ile gelirse aldı. Çünkü o çocuk da emanetti ve ona bir şey olsa annem bunun hesabını veremem, ömür boyu vicdan azabı çekerdim dedi. Bundan sonra daha dikkatli olduk ve ben de arkadaşımla oynamaya, arkadaşlık kurmaya devam ettik ama evlere fazla girip çıkmadık. Ancak büyüklerimizle gidip gelme yaptık Böylesi daha iyi ve daha olandı çünkü.  ama dışarıda arkadaşlığımıza devam ettik. Anne sözü dinlememek bana büyük bir ders soldu. O günden sonra annemin sözüne Benim anım buydu, anlatacaklarım da bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkürler.

Çocuk, Mavi, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 


Çocuk, Mavi, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Her yıl belli aralıklarla yaylaya çıkar ve yüksek yerlere giderek temiz havayı içimize çekerdik. Babam bu yıl da yaylaya değil ormana gidelim ve temiz havayı içimize çekelim deyince annem de olur dedi, ben ve kardeşim Şule de  bu habere çok sevindik. Sabah altı gibi kalkıp eşyalarımızı arabaya yerleştirdik ve Kızılçam ormanlarına doğru yol aldık. Yaşadığımız şehir Sinop olduğu için bizim buralar çok yeşil oluyor ve ormanlarda fazla oluyor. Onun için çok şanslıydık. Babam arabayı çalıştırdı ve yol boyunca geze geze Kızılçam  ormanlarına  vardık. Kızılçam ormanları harika görünüyordu. Ormana vardığımızda gökyüzüne baktık ve temiz havayı içimize çektik. Gökyüzünün mavisi ile ormanın yeşili birbirini o kadar güzel tamamlıyordu ki gökyüzü başka bir renk olsa sanki ormanlar bu kadar güzel görünmeyecekti.

 

Ormanda hemen kendimize çadır kurduk. Babamın getirdiği tüplü mangalla et pişirdik, sucuk pişirdik. Onların yanına da annemin evden getirdiği doğal vişne suyunu da koyduk ve getirdiklerimizi bir güzel yedik. Daha sonra ormanda ailece yürüyüşe çıktık. Annem babama dönerek Mehmet çocukları her yıl ormana da getirelim, ormanlarımızın değerini bilsin, insan sağlığına, doğaya faydalarını öğrensinler dedi. Babam da olur canım getirelim dedi. Daha sonra yürüyüşe devam ettik. Ormanda yürürken az ileride gençler gördük. Onlar ormanda sigara içiyordu ve sigara izmaritlerini de yere atıyorlardı. Babam hemen yanlarına gitti ve onları uyardı.Bir gencin yere attığı sigara izmariti yavaşça alev almaya başladı ve yerdeki otları az kasın tutuşturuyordu ki babam hemen o yanan izmariti ayağı ile ezdi ve çok şükür herhangi bir olumsuz olay yaşanmadı. Gençler  nasıl bir hata yaptığını işte o anda anladılar ve izmariti yere attıklarına pişman oldular.  Daha sonra babam gençlerin yanına gitti ve onları güzelce uyardı.  Gençler babama kendilerini uyardıkları için teşekkür etti. 


Daha sonra oradan ayrılıp çadırımızın yanına geldik. Akşam karanlığı ormanda bir başka güzel oluyordu. Hepimiz yere uzandık ve gökyüzüne bakarak yıldızları saydık. Şu yıldız senin bu yıldız benim oyunu oynamaya başladık. Muhteşem bir geceydi benim için. Ailemle olmak, onlarla vakit geçirmek olağanüstüydü.  Yıldızları izledikten sonra t çadıra geçip nefis bir uykuya geçtik. Kızılçam ormanlarında bir gün bile kalmak bir yıllık stresinizi alırdı.

Tutumluluk, İsraf, Yerli Malı, Kumbara, Biriktirme Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Tutumluluk,  İsraf, Yerli Malı,  Kumbara, Biriktirme Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Yerli Malı haftası yaklaşıyordu. Öğretmenimiz hepimize herkes evden bir şey yapıp getirirse, hem çeşidimiz çok olur, hem de renkli bir yerli malı haftası geçiririz çocuklar demişti. Biz de çok sevinmiştik. Çünkü yerli malı demek parti demek, her istediğimizden doyasıya yemek demekti. Okul çıkışı eve gittim ve anneme yerli malı haftası için bir şeyle hazırlayalım dedim. Annem seve seve kızım diyerek bana sarıldı. Arkadaşım Büşra yaprak sarması, Meliha kek, Burak yaş pasta, Mehmet ise poaça yapacaktı. Diğer arkadaşlarımın ne yapacağını bilmiyordum ama ben de annemle birlikte renkli bonibon şekelerinden oluşan kurabiyeler yapacaktık. Çok mutlu olmuştum. Çünkü yerli malı bizim kültürümüze ait bir gelenekti ve hepimizi bir araya getiriyor, bize yardımlaşmayı, dayanışmayı ve tutumlu olmayı öğretiyordu.  Bir hafta çabucak geçti ve o gün geldi.

 

Sabah erkenden kalktım ve annemle yaptığımız kurabiyeleri ve diğer  malzemeleri çantama koyduk ve okul yolunu tuttum. Herkes getirdiğini masaya dizmişti ben de koydum. Daha sonra yerli malı başladı. Hepimiz getirdiklerimizden yedik ve artan yiyecekleri de çantalarımıza koyup çöpe atmadık. Çünkü yerli malı demek tutumluluk demek, israf etmemek demekti. Onun için arkadaşlarımızla getirdiklerimizi değiştirip hepimizin değişik türden yiyecekleri oldu. Yemek artıklarını da okulun çevresinde bekleyen kedilere verdik ve böylece hiçbir şey israf olmadı.  Hem sevindik hem de harika bir gün geçti.

 

Eve vardığımda babam da bana para verdi ve dedi ki “Madem bugün yerli malı haftası o zaman beden sana harçlık var.” dedi ve bir sürü bozuk para verdi ve paralarımı kumbarama koydum. Onları biriktirecektim. Çok mutlu bir gündü benim için. İyi ki yerli malı vardı. Ne güzel sözdü  “Yerli malın Türkün malı herkes onu kullanmalı “ dedim kendi kendime ve  uykuya geçtim. Sabah uyandığımda anneme gördüğüm rüyayı anlattım. Annem de ne gördün kızım dedi. Ben de anne bir kamyon bozuk param olmuştu dedim ve annem de bastı kahkahayı ve öptü beni yanağımdan. Şimdi okula gitme vakti ve okumaya devam….

Geçmişinden Ders Almayan Geleceğine Bakamaz Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Geçmişinden Ders Almayan Geleceğine Bakamaz Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

İnsan geçmişinden ders almalıdır. Bunun için yaşadığı ülkenin, vatanının tarihini iyi bilmelidir. Tarihini bilmeyen kişi geleceğine yön veremez. Onun için ilk olarak iyi bir tarih bilgisine sahip olmalıyız. Kendi geçmişimizi öğrenmeliyiz, geçmişimizde yapılan hataların ne olduğunu anlamalıyız ve aynı hataları tekrar etmemek için daha dikkatli olmalıyız ve daha çalışkan, daha üretken insanalar olmalıyız.

 

Toplumlar için tarihten ders almak gerekir burada da en büyük görev devletin başındaki yöneticilerindir. Yöneticiler tarihini iyi bilmeli, halk tarihini iyi bilmelidir. Bireyler için ise kendi özel yaşamında yaptığı hatalardan derç çıkarılması en doğru olur. Örneğin; girdiğimiz deneme sınavından daha önce çok düşük netler yapmış olabiliriz. Geçmişte yaptığımız hatalara bakmayıp, çalışmaya da devam etmiyorsak yakın zamanda olacak olan deneme sınavından yine başarısız oluruz. Çünkü bir önceki deneme sınavında aklımızı başımız almamışız.

 

Yani çalışmamışız. Yanlışlarım neler, o yanlışların doğru cevabı nedir, bir daha aynı yanlışları yapmamak için daha iyi çalışma gerekir gibi çözüm yollarına başvurmadıysak sonuç yine başarısızlık, yine hüsran olacaktır. Onun için geçmişten ders almalıyız ve daha iyi çalışmalıyız. Daha çok derslerimize kendimiz vermeliyiz ve aynı başarısızlık duygusunu yaşamamalı, başarı duygusunu tatmalıyız.  Mevlana bununla ilgili şöyle bir söz söyler: “Asla geçmişte yaşama ama geçmişten ders al.”  Onun için geçmişten de ders almalıyız, daha akıllı, daha bilinçli kimseler olmalıyız.

Bir Doğa Olayı Seçerek Bu Doğa Olayının Nasıl Meydana Geldiğini, Sonuçlarını ve İnsanlar Üzerindeki Etkilerini Anlatan Konuşma Hazırlayınız.

 


Bir Doğa Olayı Seçerek  Bu Doğa Olayının Nasıl Meydana Geldiğini, Sonuçlarını ve İnsanlar Üzerindeki Etkilerini Anlatan Konuşma Hazırlayınız.

 

Şimşek, kar, yağmur, dolu, deprem, çığ, fırtına, hortum, toprak kayması  sel vb gibi olaylar doğa olayları olarak adlandırılır. Benim hazırlandığım ve konuşma yapacağım doğa olayı ise seldir.

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


Sel;, suyun bir noktada yükselmesi veya başka bir yerden gelmesi sonucu oluşan ve belirli bir bölgeyi su altında bırakan ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Selin en büyük nedeni kuvvetli yağışlar, drenaj kanallarının tıkanmasıdır.  Yağmur çok fazla yağdığı için yağmur fırtınalarında drenaj sistemlerindeki yetersizlik sonucu ana nehir kanallarının tamamen dolu olması ile meydana gelen taşmalar sonucu  seller oluşur. Sel en fazla nehir yataklarında oluşur. Selin gelmesi ile insanların yaşamı da tehlikeye girer. Çünkü günümüzde çarpık kentleşmenin etkisi ile  dere yataklarına gecekondu evleri yapılmıştır. Sel bir anda geldiği zaman önce bu dere yataklarındaki evleri yerle bir eder ve oradaki insanlara, insanların mallarına zarar verir. Böylece can kaybı ve mal kaybı yaşanır.

 

Yakınlarını kaybeden, mallarını kaybeden insanlar bu durumdan kötü etkilenir ve psikolojik açıdan  kendilerini çok kötü hissederler. Kendilerini boşlukta hisseden insanlar selin etkilerini uzun yıllar unutamazlar. Bir anda gelen sel her şeylerini yerle bir etmiş, yakınlarını almıştır. Onun için böyle insanların yerine kendimizi koymalıyız, onları anlamaya çalışmalıyız ve onlara elimizden geldiği kadar yardım etmeliyiz. Yukarıda da söylediğim gibi çarpık kentleşme sonucu dere yataklarının gecekondulaşma bölgesi haline gelmesi, ağaçlandırılması, doldurulması veya nehir yataklarının değiştirilmesi sonucu her yıl ülkemizde büyük mal ve hatta can kayıplarına rastlanmaktadır. Örneğin 2021 yılında ülkemizin Kastamonu ilinde yaşanan sel felaketi  bunun en güzel örneğidir.

 

Selin gelmesi ile can ve mal kaybı yaşanmış ve  bu durumda hepimiz derinden sarmıştır. Karadeniz Bölgesi'nde devam eden aşırı yağışlar sonucu meydana gelen sel felaketi bir de üzerine  toprak kayması olunca durum daha da vahim bir hâl almıştır.  olmuştur. Yaşanan bu felaketlerden dolayı Kastamonu'da 60, Sinop'ta 9, Bartın'da 1 kişi hayatını kaybetmiştir. Böylece felakette toplam can kaybı 70 kişi olmuştur. Bu acıların bir daha yaşanmaması için her türlü önlem alınmalıdır. Can ve mal kaybı yaşanmamalıdır. Dere yataklarına evler yapılmamalı, belediyeler siyasi rüşvet için insanların canı ile oynanamamalıdır. Sel tehlikesi bulunan eğimli yamaçlara teraslama ve ağaçlandırma yapılmalıdır. çukur alanlara bodrum yapılmamalıdır. Kanunlar hakkı ile uygulanmalı ve kimseye özel iltimas geçilmemelidir. İnsan yaşamı her şeyin üstünde tutulmalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Az Tamah Çok Ziyan Getirir Sözü İle Kompozisyon

 

Az Tamah Çok Ziyan Getirir Sözü İle Kompozisyon

 

Açgözlülük etme, daha fazla mal edinme tutkusu içinde olmaya tamah denir. Elindekilerle yetinmeyip daha fazlasını isteyen hırslı kişi elde ettiğinden daha fazlasını yitirir. Bunun için de atalarımız az tamah çok ziyan getirir der. İnsanoğlunun gözü nedense bir türlü gözü doymaz. Hani Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed demiş ya “ İnsanoğluna bir dünya dolusu altın verin , gözü doymaz, ikincisini ister.” Gerçekten de öyledir.

 

Her insan olmasa da çoğu insanın gözünü mal kazanma hırsı bürümüştür. Hep daha fazlası, hep daha fazlası. Onun için de insan ancak ölünce mal hırsı biter. Oysa insana yakışan olgun olmak, dünya malına kendini kaptırmamaktır. Örneğin; kimi insanlar daha fazla mal kazanmak için, daha fazla parası olsun diye  hiç bilmediği, resmi olmayan yerlere para yatırır ve oradan daha fazla para alacağını umar. Oysa ne olduğu belli olmayan yerler o kişinin elindeki mal varlığını da yok edebilir. Yakın zamanda ülkemizde yaşanan futbolcuların durumu gibi. Maddi durumu çok iyi olan futbolcular aza tamah etmediği için daha fazla para kazanmak için elindeki paralarını resmi olmayan yerlere yatırıp büyük hayal kırıklığına uğramışlardır.

 

Paraları elinden kayıp gitmiştir. İşte bu durum  gözün aç olması ile ilgilidir. Gözün doymaması ile ilgilidir. Şatafat, gösteriş, lüks yaşam aslında insanların tamah etmemesi ile ilgili bir durumdur. Böyle olmamak için elimizdekilerle yetinmesini bilmeli, helalinden para kazanmalıyız. Zor durumlara düşmemek için elimizdekilerin kıymetini bilelim, açgözlülüğü bırakalım.