Mamoş Türküsünün Hikayesini Araştırınız.

 Mamoş Türküsünün Hikayesi


Bu hikaye aslen Elazığlı  zengin bir ailenin tek çocuğu olan Mehmet ya da lakabı ile Mamoş’un hikayesidir. Hikayenin diğer tarafında olan kişi ise Bekir Hoca’nın genç ve güzel eşidir. Bekir Hoca da Elazığ’da yaşayan dürüst, iyi kalpli  ve güvenilir bir hocadır. Mahalleli tarafından çok sevilir. Çok sevildiği için herkes ona güvenir. Hoca kendinden yaşça küçük olan genç ve güzel bir kızla evlenir. Ailesi Hoca iyi bir insan olduğu için kızı hoca ile evlendirir. Kız başlarda hocaya fazla alışmaz fakat daha sonra alışır ta ki Mehmet’i pazarda görene kadar. Mehmet de iyi eğitim almış ve okulunu bitirip memlekete gelmiştir. 


Ailesi ona kız bulmaya çalışır ama o kendi gibi eğitim alan kızları bile istemez ve evlenmemek için ayak sürür ta ki pazarda hocanın eşini görene kadar. Pazarda göz göze gelen iki genç o anda birbirine aşık olur ve artık gizli gizli buluşmaya başlarlar. Bu olay hocanın kulağına kadar gelir ancak birbirine sevdalanmış iki genç aşklarının sarhoşluğu ile  hocanın kendilerinden haberdar olduğunun farkına dahi varmazlar. Günlerden bir gün hoca karısına Harput’ta gideceğini söyler. Arkasından da gece onu beklememesini ve sabah erken saatte geleceği bilgisini verir. Genç kız  bu duruma mutlu olur ve heyecanlı olduğunu belli etmemeye çalışır. Hoca gider gitmez sevgilisini eve çağıran genç kız, birkaç saat sonra olacaklardan  habersiz sevgilisi ile birliktedir.  


Hoca ise bir yere gitmemiştir ve onları takip etmektedir. Hoca saatler sonra evin kapısına gelir, sessizce kapıyı açar. İçeride gördüğü manzara karşısında şok olur. Elindeki silah ile iki el ateşler. Kurşunun  biri Mehmet’in kalbine öbürü de eşinin yüzüne gelir ve iki aşık oracıkta can verir. Bu  türkünün hikayesi de bu şekildedir.


Mamoş türküsünün sözleri şunlardır:

Pencereden bir taş geldi
Ben zannettim Mamoş geldi
Uyan Mamoş uyan uyan
Başımıza bir iş geldi

Eyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak

Evlerinin önü kavak
Yağmur yağar ufak ufak
Kör olasın Bekir Hoca
Ağzımdaki kurşuna bak

Eyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak

Penceresi yeşil yaprak
Mamoş giyer siyah kalpak
Kör olasın Bekir Hoca
Yatağımız kara toprak

Eyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak

Mamoş urban tutayım mı
Hayrın için satayım mı
Mezarında boş yer var mı
Ben de girip yatayım mı

Eyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak

Evlerinde koyun kuzular
Vuruldum ben yaram sızılar
Öldüğümü aramam ben
Yetim kaldı yavru kızlar

Eyvah Mamoş eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak


Mağusa Limanı Adlı Türkünün Hikayesini Araştırınız

  Mağusa Limanı Adlı Türkünün Hikayesini Araştırınız


Mağusa,  Kıbrıs’ın ana liman şehirlerinden biridir. Bu üzücü olay Kıbrıs’ın henüz kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmadığı  1943 yılında yaşanmıştır.  Hamal olarak yaşamını devam ettirmeye çalışan Arap Ali’nin hikayesidir aslında. Ali Mağusa limanında hamal olarak çalışan bir işçidir. Genç yaşta evlenmiş olan bir çocuk babası  Ali işten çıktığı zaman akşamları meyhaneye giderdi.  Meyhanede biraz içerek geri evine dönerdi. 


Yine  bir akşam meyhaneye girdiğinde İngiliz kolonisine ait  yedi  Hintli askerin kahkahalar eşliğinde laubali hareketlerini gördü ve bundan rahatsız olmaya başladı. Ali gözlerini askerlere diker ve rahatsız olduğunu anlamalarını ister. Bunun üzerine bu askerler Ali’ ye doğru yaklaşırlar ve Ali’den güzel bir dayak yerler ve meyhaneden çıkarlar. Ali’ye yaklaşırlar ancak beklenmedik bir şekilde Ali tarafından dayak yiyerek ve meyhaneden ayrılırlar. Arkadaşları Ali’ye oradan ayrılmasını ve bir daha bu meyhaneye gelmemesi gerektiğini söyler ama Ali buna aldırmaz ve meyhaneye gelmeye devam eder. Asıl gitmesi gereken onlar der.  Ve bu olay o gece tüm Kıbrıs’a yayılır. İngilizler Ali’yi aramaya başlarlar ve Ali’nin peşini bırakmazlar. Ertesi gün Ali iş çıkışı aynı meyhaneye gider ve bu sefer meyhanede  her şey Ali’nin istediği gibi gitmez. Tüfeklerinde süngü olan yedi Hintli asker onu beklemektedir. 


İçlerinden biri Ali’ye doğru bir adım atar. Ali ilk askeri yumruğuyla yere serer ama diğer altı askerin  elinde süngü vardır. O altı asker ellerindeki süngüler ile Ali’yi bıçaklar ve Ali süngü darbesine dayanamayarak kan kaybetmeye başlar. Hızla kan kaybetmeye başlayan Ali’yi ibret olması için Hint askerleri sürükleyerek Mağusa limanına getirirler ve Arap Ali’yi  orada bırakırlar. Bu olayı haber alan zavallı Ali’nin karısı hemen olay yerine gider. Oraya vardığında Ali’yi kanlar içinde bulur ve Ali’nin ağzından  ölmeden önce şu sözler dökülmektedir: “ İskeleden çıktım yan basa basa Mağusa’ya vardım kan kusa kusa. 


Mağusa limanı, limandır liman, beni öldürenlerde yoktur din iman ” sözlerinin ardından Ali ölür. Ali’nin karısı, “uyan Alim uyan uyanmaz oldun yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun” diye ağıt yakar.  Bu sözleri duyan mahalle sakinleri, bu sözlerden türkü yaparlar.  Yediği bıçak darbesi ile Ali hayatını kaybeder ve bu türkü de dilden dile dolaşarak hayatımızda kalıcı bir iz bırakır ve asla unutulmaz.


Mağusa Limanı türküsünün sözleri şunlardır:

Magusa limanı, limandır liman, amman amman

Magusa limanı, limandır liman, amman amman

Beni öldürdende yoktur din iman

Beni öldürdende yoktur din iman

Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun

Yedi bıçar yarasına dayanmaz oldun

Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun

Yedi bıçar yarasına dayanmaz oldun

İskeleden çıktım yan basa basa, amman amman

İskeleden çıktım yan basa basa, amman amman

Magusaya vardım, kan kusa kusa

Magusaya vardım, kan kusa kusa

Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun

Yedi bıçar yarasına dayanmaz oldun

Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun

Yedi bıraç yarasına dayanmaz oldun

Magusa Limanı'ndan aldılar beni, aman aman

Magusa Limanı'ndan aldılar beni, aman aman

Üç mil uzağına attılar beni

Üç mil uzağına attılar beni

Uyan Alim uyan

Uyanmaz oldun

Yedi bıçak yarasına

Dayanmaz oldun

Uyan Alim uyan

Uyanmaz oldun

Yedi bıçak yarasına

Dayanmaz oldun…

 


Anne İle İlgili Özdeyişler

 Anne İle İlgili Özdeyişler

 

Çocukları için gecesini gündüzüne katan, sabahlara kadar uyumayan ve onlar için her türlü fedakarlığı yapan kişi annedir. Anneler çocuklarını koşulsuz seven ve onlar için endişe duyan varlıklardır. Onun için anne hakkı asla ödenemez.

 

Anne ile ilgili özdeyişler şunlardır:

 

“Yaşamdaki güzel şeylerin çoğu ikişer, üçer, düzinelerle ve yüzlercedir.  Sayısız yıldız, gül, kardeş, hala ve kuzen vardır; ama anne tektir.”  Kate Douglas Wiggin

“Hiç unutulmayacak yüz, anne yüzüdür.” Hz. Muhammed.

“Beşik sallayan eller, dünyayı yerinden oynatacak bir gücü simgeler.” Peter de Vries

“Anneler, her şeyi görmeseler bile kalpleriyle duyarlar.”  Ostrovski

 

“Anne kolları şefkatten yorulmamıştır, çocuklar orada derin derin uyurlar.” Victor Hugo

"Kadınlar zayıftır; ama analar kuvvetlidir." Victor Hugo

 "Bir anne yüreği, dibinde her zaman af bulunan bir uçurumdur." Honore De Balzac

"Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim." Napoleon Bonapartee

"Şefkatin en büyük amili analardır. Hayatımdaki bütün hatalarım, ana terbiyesi görmeyişimden ileri gelmiştir."  Jean J. Rousseauu

"Hiç kimse kollarında bir çocuk tutan anne kadar muhterem ve birkaç çocuk arasındaki bir anne kadar, saygı değer değildir." Wolfgang Van Goethe

"Koparılması mümkün olmayan tek bağ anne ile evlat arasındaki bağdır" Sokrates

"Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim annemdir." Abraham Lincoln

"Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever." İrlanda Atasözü

 

“Annem her yerde… Bir gül kokusunda, bir kaplanın gözlerinde, bir kitabın sayfalarında, yediğimiz yemekte, çölün fırtınasında, gün batımının pırıldayan cevherinde, dolunayın kristal ışığında, gün doğumunun tüllerinde.”  Grace Seton Thompson

"Hiçbir süs ve makyaj bir kadını; ' Analık Sevgisi ' kadar güzelleştiremez. " Emile Zola

“Anne kalbi, çocuğun okuludur.” Henry Ford Beecber

“Gençlik geçer, aşk söner, arkadaşlık yaprakları dökülür; fakat bir annenin gizli ümitleri baki kalır.” Oliver Wendell Holmes.

“İlimden Gidilmeyen Yolun Sonu Karanlıktır.” Sözünden Ne Anlıyorsunuz.

 “İlimden Gidilmeyen Yolun Sonu Karanlıktır.” Sözünden Ne Anlıyorsunuz.


İlim; “bilmek” anlamına gelen ilim (ilim) genellikle “bilgi” ve “bilim” karşılığında kullanılır.  İnsanın bu dünyada diğer canlılardan ayıran en önemli fark akıl ve o aklı nasıl kullandığıdır. İnsan aklını ilim yolunda harcarsa aydınlanır , bilgi ve birikim sahibi olur. İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır çünkü o yolda hiçbir şeye ulaşılamaz ve kişi yerinde kalmaya devam eder. 

Kişide en ufak bir gelişme ve ilerleme kaydedilmez. Merak duygusu, öğrenme duygusu kişiye harekete geçirir. Öğrenilen bilgiler bizi karanlıktan çıkarıp aydınlığa ulaştırır ve ilimin beşiğine oturtur. İlim yolunda ilerlemeyen toplumlar ise ilerleyemez ve bilim ve teknolojiden habersiz bir şekilde gelişmemiş toplum olarak kalmaya devam ederler. Bunun sonucunda da o toplum ya da toplumların yok olması kolaylaşır. İşte bu gibi durumların olmaması için ilimi kendimize rehber edinmeliyiz. Bilim ve ilim sayesinde ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmalıyız ve kendi kendine yeten ülkeler arasında yer almak için her yönden gelişmeli, ilerlemeli ve diğer ülkelere örnek olmalıyız. 


İlimin önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: “İlimle geçen bir gece, ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır.” (Hz. Muhammed). Peygamber Efendimiz bu sözü ile ilimin ne kadar hayırlı ve faydalı olduğunu söylemiştir.

Sinekli Bakkal Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Sinekli Bakkal Kitabında Geçen Özlü Sözler


Rabia: Romanın ana kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır. Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir. Roman ana kahraman olan Rabia ve  Rabia ile evlenmek için dinini değiştiren Peregrini yeni adı Osman olan kişi etrafında döner. Okunması gereken muhteşem bir kitaptır.

Sinekli Bakkal kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Dil, din, millet bunlar insanların ruh ikileminden başka bir şey değildir.”

“İmkansız bir aşkın mücadelesi. Bazı şeyler nedensiz olabiliyor sonu nereye giderse gitsin. Bazen o nedensiz derinliklerin küçük bir anı için ömür bile verilir.' -bazı şeyler yarım kalır ama yarım kalması için bile yaşanır.”

“Kim demiş feleğin çarhı kördür, sağırdır, kemirdiği gönül, ezdiği kafa bir tesadüf eseridir. Hayır, hayır. Her şeyde bir hikmet vardır.”

“Sen hiç sevdin mi? - Sevmesem insan olmam. Her zaman severim, hem de ne kadar çok... - Bu iptidaî bir şey... Kimse kimsenin olamaz. Eşya bile bizim değil. Yani senin dediğin mülkiyet insan için de, eşya için de olmamalı. Sevdiğimiz her şey esasen bizimdir. Kalbimizin içindedir. Ona o kadar sahibiz ki, dünyanın orduları kalbimizden onu koparıp atamaz...”

“Hayatta mütemadiyen yenilik peşinde koşuyordu. Fakat eline geçen her yeni şeyi çarçabuk yıprandırıyordu.”

"Beni dinle, Rabia. Hiçbir zaman korkunun kalbin- de, kafanda başkaldırmasına meydan verme. İnan ki kainatta Halik'in halk etmediği, bir tek şey korkudur. İnan ki korkuyu ilk hayvanlar, ilk insanlar acizlerinden, çaresizliklerinden kendi kendilerine, kendi içlerinde yaratmışlardır. Korku, efsane cinsinden bir ejderhadan başka bir şey değildir."

“Evrende ne varsa hepsi kuruntu ve hayal, yani aynalara vuran yansımalar ve gölgeler.”


Aşk ve kin, bunlar karanlık, aydınlık gibi birbirini itmam eden (tamamlayan) hakikatler… Bir taraftan öbür tarafa sallanan bir rakkasın (sarkaçın) ucu. Rakkasın üstünden geçtiği başka şeyler hep ikinci derecede. Yalnız aşk ve kin edebî…

'”sevmek demek; sevdiği için ceza görmeyi göze almak demektir, osman.'”

“Milletin yarısı, öbür yarısının hayvaniyetini doyurmakla meşgul.”

“Ayrılmak biraz ölmektir.”

"Hepimiz geçici birer gölgelerden başka bir şey değiliz."

“Cennet yolcuları bambaşka insanlardır. Gülmezler, oynamazlar, rahat etmezler ve kimseye rahat vermezler. Onlar için zevk ve neşe veren her şey günahtır. Oyun ve eğlence zihniyeti ile işlenen her fiil büyük günahlardandır. Onun dünyaya öğretmek istediği bir şey vardır; hazza ve sevince, umum hayat tecellisine karşı dinmeyen bir kin, affetmeyen bir düşmanlık. İşte bunun için bunları görenlerin tebessümleri yarıda kalır, kahkaha kısılır, çocuklar öcü görmüş gibi dağılır.”


“Sevdiğimiz her şey esasen bizimdir. Kalbimizin içindedir. Ona o kadar sahibiz ki, dünyanın orduları kalbimizden onu koparıp atamaz…”

“Esaret çok çirkin şey... Bir anayı evlâdından koparır gibi ayırmak... Bu ne zulüm!”

“Fikrin maddeye ne kadar hâkim olduğunu düşündün mü? fikir gidince insan da kâğıt gibi cansız, manasız oluyor.”

“Esaret çok çirkin şey... Bir anayı evlâdından koparır gibi ayırmak... Bu ne zulüm!”

“Allah insanoğluna gücünü aşan bir şeyi vermez.”

“Hayal de insan gibi diyar diyar gezer, hey oğul!”

“Sevmek hiçbir zaman günah değildir.”

“Mesela bizim hanımın sadrazam olduğunu farz edin. Emin olun bugünkü sadrazamdan daha dirayetle idare eder. Fakat bir de vazifesiyle analık hissi karşı karşıya gelsin, değil idare ettiği devleti, kainatın bütün devletlerini eliyle yıkar. ”

“Gözlerini toprak doyursun, ne rütbeye ne nişana ne paraya doyuyorlar!”


“Bütün varlık, yerler, hattâ gökleri dolduran güneş manzumeleriyle bile birer gölge, geçici birer gölge oyunu!”

“Günah diye düşündüğün hata... Sevmek hiçbir zaman günah değildir. Sebebi varlığımızın sebebidir.”

 

 

 

 

 

Bilimin Önemini Anlatan Özdeyişler Bulunuz.

 Bilimin Önemini Anlatan Özdeyişler Bulunuz.


Bilim yolunda ilerleyerek kendimizi geliştiririz ve cahil bir toplum olmaktan kurtuluruz. Daha çok gelişmek ve kalkınmak için bilimi kendimize rehber edinmeliyiz. Çok okumalıyız, araştırmalıyız, denet ve gözlem yapmalıyız ki daha çok gelişmiş bir ülke olalım.

 

Bilim ile ilgili özdeyişler şunlardır:

“Toplum hep genç kalır, bilim ise yaşlanır.” (Delbrück)

Erdemlerin en büyüğü bilimdir. Farabi

Bilim aklın ışığıdır. Azerbaycan Atasözü

Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk. Albert Einstein

Bir bilim insanı olmak, evrene her yönüyle aşık olmak gibidir. Mayim Bialik

Bilim gerçeği bilmektir. Mustafa Kemal Atatürk

Bilim tüm başarılarını hayale borçludur.


“Bilimin asıl amacı yeni kanıtlar bulmak değil, bunlarla ilgili yeni düşünce biçimleri keşfetmektir.”  Sir William Bragg

“Bana duracak bir yer ve uzun bir kaldıraç verin, size Dünya’yı kaldırayım. “ Archimedes

“İnsanlar konusunda daha az, fikirler konusunda daha çok meraklı olun. “Marie Curie

İlim Çin’de de olsa gidiniz. Hz . Ali

“İnsanı sadece bilim ve sanat yüceltebilir.” Beethoven
Bilim, bizi kafa karışıklığından anlamaya götüren süreçtir. Brian Greene.

“Ya bilimi adam gibi öğrenin, ya bilimin içinden gelen kişilere saygı gösterin.” Celal Şengör

“Dünyada her şey için medeniyet için hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir fendir.” Mustafa Kemal Atatürk.

“Bilim fikirlerin dramıdır.” (Albert Einstein)

“Tüm medeniyetler için iki olasılık vardır: Ya uzaya gidecekler, ya yok olacaklar.” Carl Sagan

“Bilim ancak iyi niyetli insanların elinde olduğunda faydalı olur.” Sokrates
Yalnız bilim insanlığı gerçeğe, adalete ve mutluluğa götürebilir. Emile Zola.

“Bilimlerin en zoru da, yaşamı iyi yaşamasını bilmektir.”  Montaigné


“En gerekli ve en büyük bilim, bizi umutlandıran bilimdir.” (Mohammed Hecazi).

“Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.”  İbni Sina

İlim ile meşgul iken uyumak, cahil olarak namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Hz. Muhammed.

“Bizi, daima hayvanlık halinin üstüne yükselten şey ilimdir ve ancak ilimdir.”  Edmont Goblot

“İlim maldan daha hayırlıdır malı sen korursun ilim seni korur mal harcamakla biter ilim paylaşmakla artar.” Hz. Ali (r.a.).

“Bilim, bir bilgi birikiminden çok daha fazla düşünmenin bir yoludur.” Carl sagan.

“Bilim bize gerçeği vaat eder. Barışı ya da mutluluğu vaat etmez.” M.Esat Erişirgil
“Asıl ölüm bilimden payını almayanlardır. “ Edebali.

“Bilim; akbabalar tarafından yağma edilmeyen, hırsızlar tarafından çalınmayan ve paylaşılınca azalmayan yegane servettir.”  Bhartrihari.

“Dünya'da her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit bilimdir, fendir. Bilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. - Mustafa Kemal Atatürk


Wolfgang von Goethe’nin “En büyük Hazine Kanaatkâr Olmaktır Sözünün Sizde Çağrıştırdığı Duygu ve Düşünceleri Anlatınız.

 Wolfgang von Goethe’nin “En büyük Hazine Kanaatkâr Olmaktır.” Sözünün Sizde Çağrıştırdığı Duygu ve Düşünceleri Anlatınız.


Sahip olduklarımızın farkında olmak, yetinmeyi bilmek, açgözlü olmamak insanı mutlu etmelidir ve insan yaşadığı için, sağlıklı olduğu için şükretmelidir. En büyük hazine paranın çok olması, evlerinin olması, arabalarının olması ya da altın ya da mücevherlerinin olması demek değildir. 


En büyük hazine var olana, sahip olduğunla yetinmektir. Açgözlü olduğun zaman hiçbir zaman gözün doymaz ve hep daha fazlasını istersin. Paranın sonu bitmez. İnsan kendine yetecek kadar bir maddi gelire sahipse, sağlıklıysa, huzurluysa diğerleri çok da önemli değildir. Çok para mutluluk getirmez kanaatkarlık mutluluk getirir. Onun için elimizden geldiği kadar kanatkaar olmaya özen göstermeliyiz. İnsan şunu da asla unutmamalıdır: Neydim, ne oldum, ne olacağım. Bunun bilincinde olduğu zaman şükür duygusu da gelişmiş olur ve açgözlü ve mal hırsı gözünü bürüyen bir insana dönüşmemiş olur. En büyük hazine, en büyük mutluluk gerçekten de kanatkaâr bir insan olmak ve bunun tadını çıkarabilmektir. 


İnsan sağlıklı olduğu halde, imkanları olduğu halde mutsuz olmaya devam ediyorsa o insan kanaatkâr bir insan değildir. Kanaat eden insanlar ise durumu çok iyi olmasa bile mutlu olmaya devam ederler, çalışmaya ve üretmeye devam ederler. Böylece asıl mutluluğu sahip olduklarının değerini bilmekte bulurlar.

"Dostluk" Konulu Atasözleri Araştırınız.

 Dostluk Konulu Atasözleri Araştırınız.


Dostluk sevgidir, dostluk sadakattır, dostluk güvendir, saygıdır, anlayıştır. Dost denilen kişi dostunu satmaz, ona yanlış yapmaz. Doğru, dürüst ve güvenilirdir. Zor gün yakınıdır.


Dostluk ile ilgili atasözleri şunlardır:

Dost kara günde belli olur.

Karga ile dost olanın yeri çöplüktür.

Herkesle dost olanın dostu olmaz.

Dost başa, düşman ayağa bakar.

Dost överken yerecek yer bırak.

Dost evinde başını bağla, düşman evinde tırnağını kes.

 

Dost, dostun eğerlenmiş atıdır.

Dost kara günde belli olur.

Fakir dost, çabuk unutulur.

Parayla dost olunmaz.

Dost acı söyler.

Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim

Dostun attığı taş baş yarmaz.

Dost ağlatır, düşman güldürür.

Dost, dostun ayıbını yüzüne söyler.

Dostun bin ise azdır, düşmanın bir ise çoktur.

Dostluk para ile alınıp satılmaz.


Abdalın dostluğu köy görününceye kadardır.

Aça sırrını dostuna dostunun da dostu vardır o da söyler dostuna.

Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun.

Arslan postunda gönül dostunda.

Dost ile ye iç , alışveriş etme.

Bin altının olmaktansa bir dostun olsun.

Düğün aşıyla dost ağırlanmaz.

Düşenin dostu olmaz.

Hayırlı dost, hayırsız hısımdan yeğdir.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi.

Dost, dost için çiğ tavuk yer.

Dost içten ağlar, dıştan güler. Düşman ise dıştan ağlar, içten güler. 

Dost, dosttan sır saklamaz.

Dostluk başka, alışveriş başka.

Dost için ölmeli, düşman için dirilmeli.

Dostlar alışverişte görsün.


Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı, dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı. 

Dostluk kantarla, hesap miskalle.

Dostun udu cehennem odundan beterdir.

Ararsan dost ara, düşman ayağının dibindedir. 

Dost yüzünden, düşman gözünden belli olur.

İyilerle dost ol, kötülerden emin olursun.

Dost, acı söyler fakat doğru söyler. 

Ağaç yaprağıyla, insan dostuyla güzeldir.

Her yüzüne güleni dost sanma.

Dost kazan dost; düşman anadan da doğar. 

Boğazı büyük olanın dostu olmaz.

Dost dediğinin gölgesinde suç işlenir. 

 

İletişimde Nezaketin Önemiyle İlgili Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 İletişimde Nezaketin Önemiyle İlgili Düşüncelerinizi  Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


İnsan iyi  iletişim kurarak birbiri ile daha iyi anlaşan, birbirini daha iyi anlayan varlıktır.  İletişim dilinde sorunlar olduğu zaman ise iletişim kopar ve olay başka boyutlara gelir. Böylece nitelikli bir iletişim de kurulmamış olur. İletişimde nezaket sahibi olmak kişiye daha farklı bir güzellik katar ve kişiyi daha kaliteli insan yapar. Hani bir söz vardır ya ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir. Yani kendinizi ifade ederken kullandığınız dil sizin nasıl bir insan olduğunuzu da ortaya çıkarır. Onun için güzel bir dil kullanmak gerekir ve insan ilişkilerinde kibar olmak gerekir. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye boşa dememiştir atalarımız. 


En sinirli ve kaba insanı bile kibar davranarak yumuşatabilir ve ona da insanlık öğretmiş olabiliriz. Kimi insanlar vardır ki insanlıktan nasibini almamıştır ve hep nezaketsizce hareketler etmeye devam eder. İşte bu tip insanlar toplum tarafından sevilmez ve dışlanırlar. Böyle insanların yanında kimse vakit geçirmez. Oysa nezaketli olan, iyi olan bir insanın yanında herkes kalmak ister ve onunla vakit geçirmek, onunla iş yapmak isterler. Çünkü nezaket sahibi insanın konuşması, oturup kalkması, konuşması, gülmesi bile ayrı bir güzeldir ve insana samimiyet hissettirir, insanı mutlu eder ve insan değer görür. 


İşte tüm bunlar için iletişim kurarken nezaketli olmaya özen göstermek ve daha iyi bir insan olmak için çalışmaya devam etmek gerekir. Çünkü nezaket insanı daha iyi gösterir ve insanı daha insan yapar. Böylece daha canlı, daha mutlu ve daha samimi ortam olur.

Anlamını Bildiğiniz Bir Deyim İle İlgili Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 Anlamını Bildiğiniz Bir Deyim İle İlgili Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Acılı Kadın Halime Teyze


Halime Teyze köyünde tek başına yaşayan, yetmiş yaşlarında, kısa boylu, zayıf, solgun yüzlü bir teyzeydi. Eşini yakın bir zamanda kaybettiği için tek başına kalmıştı. Tek başına kalmasına rağmen kendi işlerini kendi yapabilecek kadar becerikli ve güçlü olan Halime Teyze köylülerin çok sevdiği bir kadındı. Çünkü hem yardımsever, hem merhametli bir insandı. Annem de onu çok sever ve onun hakkında hiç kötü bir şey söylemezdi. Çünkü Halime Teyze kendi halinde yaşayan, kimseye zararı dokunmayan aksine herkes için elinden geleni yapan biriydi. Tüm bu güzel özelliklerinin yanı sıra bir de zeki bir kadındı.


 Çok kitap okur, araştırır ve zamanını hiç boş getirmezdi. Çok fazla konuşmayı sevmezdi. Anneme bir gün Halime Teyze neden üzgün görünüyor anne dedim. Çok sessiz  ve mutsuz duruyor. Yoksa geçmişinde büyük bir acı mı yaşadı dedim. Annem bana dönerek şunları söyledi: “Meltem yavrum. Halime Teyze bundan on beş yıl önce biricik oğlunu büyük bir trafik kazasında kaybetti. Zaten başka çocuğu olmamıştı. Bir tane oğlu vardı ve onun en kıymetlisiydi. Oğlunu kaybettikten sonra içine kapandı, bağrına taş bastı ve içindeki derdi kimse ile paylaşmadı. O günden sonra daha sessiz ve daha mutsuz oldu. Çünkü oğlu onun hayatın anlamıydı. Kimseye açmadı içindeki bu derdi, bu acı kaybı. Onun için böyle oğlum dedi. Annem bunları anlatırken çok duygulandım ve gözümden yaşlar boşandı. Ne zordur insanın genç yaşta biricik evladını kaybetmesi ve bu kaybın acısını tek başına yaşaması. Neden bağrına taş bastı da derdini kimseye söylemedi anne dedim. O da bunu bende bilmiyorum oğlum sanırım büyük bir şoktu onun için ve o da bir daha eskisi gibi olmamaya karar verdi dedi. 


O günden sonra Halime Teyze için bir şeyler yapmak geldi içimden ve onu ara ara ziyarete etmeye başladım. Bağrına taş basmasın, derdini, acılarını benimle paylaşsın diye onun da evladı oldum. Ona sevgimi verdim, saygımı gösterdim ve her işinde yanında destekçisi oldum. Çünkü insanlar bir derdi olduğu zaman bağrına taş basmamalı, onu paylaşacağı insanlar bulmalı ki acılar zamanla azalmaya başlasın.

Sağlıklı Bir Yaşam İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

Sağlıklı Bir Yaşam İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

 

Dünyada çoğu şeye sahip olabilirsiniz ama tek bir şeyiniz yoksa aslında hiçbir şeyiniz yok demektir. İşte o tek şey de insanın sağlığıdır. Sağlık olmadığı zaman yaşam durur, hayatın anlamı kalmaz. İnsan sağlıklı olduğu zaman hayatın tadı olur. Sağlıklı insan çalışkan ve sorumluluk sahibi bir kimseyse işte o kişi yaşamaktan zevk alır, kendini sever, kendine değer verir. Kendine değer veren ve kendini seven insanlar başkalarını da severler ve başkalarına da kıymet verirler. Yani sağlık hayatımızdaki birçok şeyi olumlu etkiler. Sağlıklı bir yaşam sürmek için sağlığımıza iyi gelen besinleri tüketmeliyiz.

 

Sağlığımızı olumlu yönde etkileyen sporlar yapmalıyız. Sağlığımıza iyi gelen insanlar ile muhabbet etmeliyiz, vakit geçirmeliyiz, paylaşmayı, yardımlaşmayı bilmeliyiz. Sağlıklı bir yaşam sürmek için önümüze konulan her şeyi yememeliyiz. Yediğimiz  ve içtiğimiz gıdaların doğal olup olmamasına özen göstermeliyiz. Özellikle de pakete girmiş, fabrika ürünü olan gıdalardan kaçınmalıyız. Mümkün olduğu kadar yemeğimizi evde kendimiz pişirmeliyiz, insan sağlığına iyi gelen zeytinyağı, tereyağı gibi yağlardan kullanmalıyız. Bunları kullanırken de ölçüyü kaçırmamalıyız. Her şeyde olduğu gibi sağlıkta da temel esas ölçü olmalıdır. Bir şey doğal diye faydalı diye aşırısına kaçmak insanı yine sağlıksız ve mutsuz yapar.

 

 Bunun sonucunda da sağlığımız elden gider ve pişmanlık da bir işe yaramaz. Sağlığımız için yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. Evimiz müstakil ise evimizin küçük bahçesinde sebze ve meyve yetiştirmeliyiz. Orada olan doğal ürünlerden yiyerek kendimize iyilik etmeliyiz.

 

Çizgili Pijamalı Çocuk Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 Çizgili Pijamalı Çocuk Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Bruno’nun en büyük keyif aldığı şey nedir?

A) Dondurma yemek

B) Parkta oynamak

C) Evindeki trabzana çıkıp aşağıya doğru kaymak

D) Kitap okuyup okuduklarını bir başkasına anlatmak

 

2) Bruno ve ailesinin eski yeni gittikleri evleri kat katlıdır?

A) İki katlı

B) Üç Katlı

C) Dört katlı

D) Beş katlı

 

 

3)  Bruno’nun ablası Gretel Bruno’dan kaç yaş büyüktür?

A) 2

B) 3

C) 4

D) 6

 

 

4)  Bruno’nun hassas olduğu nokta nedir?

A) Boyunun çok uzun olmaması

B) Saçlarının olmaması

C) Kirpiklerinin bebekken yanması

D) Dişlerinin çarpık olması

 

 

5) Aşağıdakilerden hangisi Bruno’nun Berlin’deki arkadaşlarından biri değildir?

A) Karl

B) Daniel

C) Martin

D) Maria

 

6)  Bruno’ya göre ailesindrki umutsuz vaka kimdir?

A) Annesi

B) Babası

C) Ablası

D) Hizmetçileri

 

 

7) Bruno’nun Berlin’de yaşarken öğrendiği en önemli kural hangisiydi?

A) Anne ve babasının yarak odasına girilmemesi

B) Babanın çalışma odasına girilmemesi

C) Annenin çamaşır odasına girilmemesi

D) Mutfağa çocukların kesinlikle girmemesi

 

 

8) Kalbinin derinliğinde, emrinizde çalışsalar bile kimseye saygısızlık yapmaya gerek olmadığını bilen kişi kimdir?

A) Bruno

B) Daniel

C) Gretel

D) Maria

 

9) Bay Roller kimdir?

A) Bruno’nun dedesi

B) Bruno’nun hayatında  deli olarak kabul edebileceği tek kişi

C) Bruno’nun en sevmediği öğretmeni

D) Bruno’nun amcası

 

 

10) Bruno kaç yaşındadır?

A) 9

B) 10

C) 11

D) 12

 

11)  Bruno kaza geçirdiğinde gözünün aradığı ilk insan kim olurdu?

A) Babası

B) Büyük annesi

C) Dedesi

D) Annesi

 

12) Pavel’in önceki mesleği nedir?

A) Mühendis

B) Doktor

C) Öğretmen

D) Müdür

 

13) Bruno salıncaktan düşüp yaralandığında ona kim yardım etmiştir?

A) Babası

B) Pavel

C) Dedesi

D) Gretel

 

 

14)  Bruno en çok hangi konulara meraklıydı?

A) Tarih

B) Coğrafya

C) Okuma ve sanat

D) Doğa Bilimleri

 

 

15) Bruno’nun gitmemesi gereken yer nereydi?

A) Bakkal

B) Mutfak

C) Tel örgünün olduğu kamp alanı

D) Çarşı

 

 

16) Tel örgünün arkasında Bruno bir çocuk ile arkadaş olmuştur. O çocuğun adı da  Shmuel’dir. Aşağıdakilerden hangisi çizgili pijamalı çocuk olan Shmuel'in özelliklerinden biri değildir?

A) Bruno’dan daha küçüktü.

B) Bruno’dan daha mutsuz bir yüz ifadesi vardı.

C) Ayağında çorap ve ayakkabısı yoktu

D) Üzerinde siyah bir takım elbise vardı.

 

 

17) Brunoların Berlin’den sonra gittiği ülkenin adı nedir?

A) Polonya

B) Slovakya

C) Slovenya

D) Lübnan

 

 

18) Bruno yeni arkadaşına büyüyünce ne olacağını söylemiştir?

A) Kâşif

B) Doktor

C) Astrolog

D) Pilot

 

19) Aşağıdakilerden hangisi Fury’in özelliklerinden biri değildir?

A) Saçları koyu renkti.

B) Babasından daha  kısa boyluydu.

C) Minicik bir bıyığı vardı.

D) Sarı saçlı mavi gözlüydü

 

20) Shmuel’in babasının yaptığı saatini elinden kim almıştır?

A) Öğretmenleri

B) Müdürleri

C) Askerler

D) Ailesi

 

 

21)  Ben sadece bir kez çikolata yedim diyen kişi kimdir?

A) Karl

B) Daniel

C) Bruno

D) Shmuel

 

 

22)  Bruno’nun sıırı nedir?

A) Tel örgünün arkasındaki arkadaşı ile tanıştığını kimseye söylemeyeckti

B) Babasının dosyalarını karıştırdığını kimseye söylemeyecekti

C) Gretel’in oyuncak bebeklerini yaktığı kimseye söylemeyecekti

D) Annesinin çantasından para aldığını kimseye söylemeyecekti

 

23) Shmuel ileride nerede çalışmak istediğini söylemişti?

A) Hastane

B) Okul

C) Hayvanat bahçesi

D) Fabrikada

 

 

24)  Bruno tel örgünün arka tarafına geçmeyi nasıl başarmıştır?

A) Babası izin vermiştir.

B) Pavel yardım etmiştir.

C) Shmuel ona kendi giydikleri çizgili pijamadan getirmiştir.

D) Tellerin üzerinden atlayarak karşı tarafa geçmiştir.

 

 

25) Çizgili Pijamalı Çocuk Kitabının konusu  hangi savaş döneminde geçmektedir?

A) 2. Dünya Savaşı

B) Balkan Savaşları

C) Kore Savaşı

D) Vietnam Savaşı

 

 

26) Çizgili Pijamalı Çocuk kitabı nasıl sona ermiştir?

A) Telin arkasındaki çocuklar özgürlüğüne kavuşmuştur.

B) Bruno’nun babası tutuklanmıştır.

C) Askerler çocuklara yürüyüşe çıkacaklarını söyleyerek çocukları karanlık bir yere hapsetmişler ve çocuklar bir daha geri dönmemişlerdir.

D) Bruno ve arkadaşı el ele tutuşarak tellerin arkasından çıkarak özgürlüğüne kavuşmuşlardır ve insanlığa örnek olmuşlardır.

 

Cevaplar:

1. c    2. b   3. b  4. a   5. d   6. c   7.b    8. a   9. b    10. a   11. d  12. b   13. b   14. c   15. c   16. d   17. a   18.a   19.d   20. c   21. d   22. a   23. c   24. c   25. a   26. c

Büyüklere Saygıyı Anlatan Atasözleri ve Özlü Sözleri Araştırıp Yazınız.

 Büyüklere  Saygıyı Anlatan Atasözleri ve Özlü Sözleri Araştırıp Yazınız.


Büyüklerimiz toplumun en deneyimli kimseleridir. Onların engin bilgilerinden ve tecrübelerinden yararlanarak çok şey öğreniriz. Büyüklere karşı her zaman saygılı olunmalı, sayıda kusur edilmemelidir. Çünkü onlar bize doğru yolu gösteren, bize destek olan sevdiklerimizdir.

Büyüklere saygıyı anlatan atasözleri ve özlü sözler şunlardır:

“Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur (Atasözü)

“Öpülecek el ısırılmaz.” (Atasözü)

“Su küçüğün, söz (sofra, yemek) büyüğün “ (Atasözü)

“Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar.”  Atasözü)

“Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz.” (Atasözü)

“Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)” (Atasözü)


Büyüklere Saygı İle İlgili Özdeyişler:

"Büyüklerime hürmet; vazifem ve arzumdur."  Budha

"Yaşlılara saygı göstermek, Allah Teala’yı tazimdendir.” (Hadis-i Şerif)

“Ey oğul; ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.” (Şeyh Edebali)

“Saygı, küçüğü de büyüğü de aynı ölçüde koruyan bir settir, hiç kimse küçülmüş olmaz böylece.” Honore De Balzac.

“Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara saygı gösterirse, Allah da ona yaşlandığında saygı gösterip hizmet edecek kimseler yaratır.” (Hadis-i Şerif)

“İlme ve alime saygısı olmayan toplumlar köle olurlar.” Eyyüp Sabri Osmanoğlu


“Ana babanı sayarsan, oğlundan da saygı görürsün. Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun ömürlü olur ve hiçbir zaman kargaşa içine düşmez. O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kaybolur ise o zaman o toplum çöker.” Mevlana.

“Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir.” - Hadis-i Şerif

“Büyükleri ve geçmişte ki değerleri saygı ile ananlar, saygıyla anılırlar.” - Hakkı Balıkçızade

“İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı ancak baba olduğu zaman duyar.”  Goethe

Sağlık ve Spor Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?

 Sağlık ve Spor Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?

Sağlık ve spor arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. İnsan sağlıklı olmak için ilk olarak yeterli ve dengeli beslenmeli, organik beslenmeli ve her şeyde olduğu gibi beslenmede de ölçülü davranılmalıdır. Spor yapan insanlar daha sağlıklı olur ve daha sağlıklı bir  bedene ve ruha sahip olurlar. Spor yapmayıp sürekli hazır gıdalar ile beslenen, sürekli yemeye devam eden insanlarda ise bir zaman sonra çeşitli hastalıklar  ortaya çıkmaya başlar. Şeker hastalığı, kalp rahatsızlıkları, obezite, eklem rahatsızlıkları, romatizmal hastalıklar vb.


 Oysa spor yapan insanlar daha güzel bir fiziğe sahip olurlar  ve daha sağlıklı olurlar. İnsan akıllı bir varlıktır ama bu aklını yeme içmede kullansa daha faydalı olur. Çünkü hemen hemen çoğumuz beslenme konusunda büyük hatalar yapmaktayız ve ayrıca d spordan da uzak durmaktayız. Bunun sonucunda da vücudumuz hastalık sinyalleri vermeye başlar ve keşke sağlığıma dikkat etseydim, gün içinde yürüyüşler yapsaydım diye pişman oluruz. İşte bu pişmanlıkları yaşamamak için her zaman aynı kiloda kalmaya dikkat etmeliyiz ve hayatımız boyunca sağlıklı gıdalardan tüketmeliyiz. Vücudun dengesini alt üst eden, bağışıklık sistemine zarar veren gereksiz diyetlerden kaçınmalıyız.


 Az yemeliyiz, çok hareket etmeliyiz. Bunu yaptığımız zaman daha sağlıklı ve daha mutlu oluruz. Spor yaparak daha güçlü kaslara sahip oluruz, kalp rahatsızlığı riski azalmaya başlar, bağışıklık sistemimiz daha güçlü olur ve kendimizi daha iyi hissederiz. Oysa spor yapmadığımız zaman ve sağlıksız beslendiğimiz zaman kilo almaya başlarız ve bu da canımızı sıkmaya başlar, bir süre sonra depresyona girerek kendi hayatımızı kendimize çekilmez hale getiririz.

Atatürk’ün Çocuklara Olan Düşkünlüğünü Dile Getirdiği Sözleri

 Atatürk’ün Çocuklara Olan Düşkünlüğünü Dile Getirdiği Sözleri

 

Mustafa Kemal Atatürk milletinin çocuklarına her zaman ayrı bir değer vermiştir. Çünkü bir milletin geleceği çocuklarına ve o çocukların alacağı iyi bir eğitime bağlıdır. Onun için Atatürk de çocukları çok sevmiş ve onların iyi yetiştirilmesi için her türlü fedakarlığın yapılması gerektiğini ifade etmiştir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını da çocuklara hediye etmiştir.

Mustafa Kemal'in çocuklara olan düşkünlüğünü dile getiren sözler şunlardır:

"Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz."

"Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir."


 "Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka; gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir."

"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."

“Çocuk sevgisi insan sevgisi için bir ihtiyaçtır.”



"Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır."

"Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim."

 "Çocuklarımızı artık düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde; yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışılmalıdır."

 "Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir."

Mevlana’nın İnsan Sevgisi İle İlgili Sözleri

 Mevlana’nın İnsan Sevgisi İle İlgili Sözleri


Sevgi insanları bir araya getirir ve neticesinde de saygıyı ortaya çıkarır. Sevginin olduğu yerde birlik, beraberlik ve dayanışma olur, düşmanlıklar son bulur ve ortak bir paydada bir araya gelinir.


Mevlana’nın sevgi ile ilgili özlü sözleri ise şunlardır:

“Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör! Üstünün dostu ol ki üstün olasın.”

”Sevgiden tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.’’

“Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.”


“İlla birini seveceksen tene değil cana değeceksin. İlla birini seveceksen, dışını değil içini seveceksin. Gördüğünü herkes sever. Ama sen görmediklerini seveceksin, sözde değil özde istiyorsan şayet; tene değil cana değeceksin.”

“Hiçbir kafire hor gözle bakmayın. Müslüman olarak ölmesi umulur çünkü. “

’’ Küsmek ve darılmak için bahaneler arayacağına ,sevmek ve sevilmek için çareler ara.’’


“ Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi

ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’’

“Gönül birliği, dil birliğinden daha iyidir.”

“Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş..”


“Kötülük insana tamahtan gelir. Kanaatten kimse ölmedi, hırsla da kimse padişah olmadı.”

“Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara. İster Hint’li olsun, ister Türk, ister Arap. Şekline, rengine bakma, maksadı ne, ona bak.”

“Muhabbet ve merhamet insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.”