“İnsanlar Asla Söyledikleri Kadar Meşgul Değillerdir. İnsanların Öncelikleri Vardır ve Bazen Sıra Sana Gelmez.” (Paul Auster) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

  “İnsanlar Asla Söyledikleri Kadar Meşgul Değillerdir. İnsanların Öncelikleri Vardır ve Bazen Sıra Sana Gelmez.”  (Paul Auster)  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 

İnsan  olarak günlük belli sorumluluklarımız vardır ve bu sorumlulukları da yerine getirmek zorundayız. Gün içinde yapmamız gereken işlerimiz olduğu gibi ilgilenmemiz gereken kimseler de vardır. Çocuklarımız, eşimiz, anne babamız, çevremiz vb. Her ne kadar sorumluluklarımız olsa da bizi seven, bizden ilgi isteyen, bize değer veren insanları da ihmal etmemeliyiz ve onlarla da ilgilenmeliyiz. İnsanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. İnsanların öncelikleri vardır ve bazen sıra  size gelmez der Paul Auster. 




İnsanların her zaman kendileri ile ilgili öncelikleri vardır. Siz isterseniz ki beni de arasın, beni de arada hatırlasın diye beklersiniz ama umudunuz boşa çıkmış olur. Siz vefalı olabilirsiniz, insanların kıymetini biliyor olabilirsiniz, aradığınız halde günler sonra telefonunuza geri cevap verilebilir. İşte bu durumda hiç kimse için  kendimizi fazla kaptırmamalıyız. Örneğin; Sürekli olarak iyilik düşünen bir kimse olabilirsiniz. Aradığınız insanlar sizinle ilgilenmiyor sizi fazla umursamıyor olabilir ve bunun için de meşguldüm, şu kadar çok işim vardı, şöyle acelem vardı diyerek bazen gerçekten meşgul olabilirler ve bazen de yalan söyleyebilirler. İşte bu durumda üzülmemeliyiz ve biz aramayan, bize geri dönmeyen kimseler için  de canımızı boş yere sıkmamalıyız.







 Bize gerçekten değer veren kişi her ne kadar meşgul olursa olsun bize geri döner ve bizi önemsediğini, bize değer verdiğiniz sözleri ile, mimikleri ile belli eder. İşte böyle kimselerin de değeri asla tükenmez. İnsanlar gerçekten aramak isterlerse ne eder, ne yapar zaman bulur ve kendisini arayan insana döner. Bahaneyi seven   kimseler de çok meşgulüm işim var diyerek sizi kandırmaya devam eder ve ama aslında kendini kandırdığının farkında bile olmaz.

“İnsanların, Senin Hakkında Ne Düşündüklerini Önemsemeyerek, Ömrünü Uzatabilirsin Mesela .” (Bukowski)

 “İnsanların, Senin Hakkında Ne Düşündüklerini Önemsemeyerek,  Ömrünü Uzatabilirsin Mesela .”  (Bukowski)



Çoğumuzun yaptığı en büyük hatalardan  biridir aslında hep başkalarının düşüncelerine göre yaşamak. Bana mimik mi yaptı, düşüncelerimle dalga mı geçti, beni küçümsedi mi? Beni beğenmedi mi? Kıyafetimi mi beğenmedi ve daha bir sürü şey. Ne kadar anlamsız ve boş işlerle uğraşıyoruz aslında. Tanıdığımız olsun, olmasın her şeyi kafaya takan ve hep dışsal güdülenme ile yaşamaya alışkın kişilere dönüşmüşüz. Kendimizi gerçekten sevsek, kendimizi olduğumuz gibi görsek ve işimizle gerçek anlamda ilgilensek başkalarının bizim hakkında ne düşündüğü de önemli olmayacaktır. Bir insan seni tanımadan hakkında çok fazla ön yargıya sahipse ve senin hakkında çeşitli şeyler söylüyor, senin neler yaşadığını bilmiyorsa o kimsenin söylediği sözlerin de sizin için hiç bir değeri olmamalıdır. Niyeti kötü olan kimseler siz ne yaparsanız yapın sizin yaptığınız hiç bir şeyi beğenmeyecek ve sizi üzecek eylemlerine de devam edecektir.



 Başka kimselerin görüşüne göre hareket ettiğimiz zaman o kimselerin istekleri hiçbir zaman bitmeyecektir. Kişi hep başkalarına bağımlı yaşamaya devam edecektir.  İnsanların,  senin hakkında ne düşündüklerini önemsemeyerek başlarsan hayat yolculuğuna işte o zaman daha mutlu olursun ve daha verimli yılların olsun. Kişi kendini sevmelidir her şeyden önce. Bu hayata bir kere geldik ve onun için de yaşamanın tadını çıkarmaya bakmalıyız. 



Kötülük etmediğiniz, ah almadığınız sürece vicdanınız rahatsa başkalarının sizin hakkında dediği şeyler bir kulağınızdan girsin öbür kulağınızdan hooppp uçup gitsin. Öyle olmalıdır zaten. Dışarıdaki hangi kişiyi memnun edebilirsiniz ki. Onun için de bu boş işlerle uğraşmayın ve kendinizi memnun edin, kendiniz sevin ama bu bencilliği aşmazsa en güzeli olur bence. İnsan böyle yaptığı zaman daha mutlu olur ve yaşayabileceği güzel anılar biriktirir ve böylece ömrünü de uzatmış olur. 



Sürekli olarak başkalarının lafına göre hareket eden, her söylenen sözü kafaya takan ve bunu kendin takıntı eden kimse de stres topuna döner ve şu kısacık yaşamını da mahvetmiş olur. Ömür uzunsa bile kendi eli ile ömrünü bir güzel heba etmiş olur. İşte böyle olunmamalı ve yaşamın , anın tadı çıkarılmalıdır. Bir şeyi ben istiyorsam yapmalıyımdır ya da yapmamalıyımdır. Olay bu kadar basit aslında.

Ç Harfi İle Başlayan Ve Fazla Bilinmeyen Atasözleri ve Anlamları

 Ç Harfi İle Başlayan Ve Fazla Bilinmeyen Atasözleri  ve Anlamları


 

Çatal kazık çakılmaz:   Kazığın çatallısı yere çakılmaz, kırılır. Anlaşılmaya varılmayan , kararsızlığın olduğu konularda ise işler başarı ile sonuçlanmaz.

 




Çıngıraklı deve kaybolmaz:   Boynunda çan olan deve , bulunduğu yeri  üzerindeki çanın sesi ile belli eder.  Yetenekli olan, nitelikli ve becerikli insanlar da  her toplumda sevilir, sayılır ve tanınır.

 

Çok çık eden nalçadır,  iş bitiren akçadır:   Ayakkabı nalçası da para gibi ses çıkarır ama onun gördüğü işi göremez. Çünkü para daha değerlidir ve çok şeyi yapar.  Verilmek istenen mesaj şudur: Kuru gürültüye kulak asmak yerine yapılan işe bakılmalıdır.

 

 

Çift edersen bağlanırsın, bağ edersen eğlenirsin:   Çiftçi toprağını seven ve toprağına bağlanan biridir.  Onun için de çeşitli zorluklar ve sıkıntılar yaşayabilir. Bağa bakma ise daha kolay  ve eğlenceli bir iştir. Asıl önemli olan çiftçilik yapmaktır ve zor olan da budur.  Güzel sonuçlar elde etmek için de zorluklara sabretmek gerekir.

 

Çobanın gönlü olursa tekeden yağ çıkarır:   Çoban isterse elinden gelebilecek  her işi yapar.  Burada verilmek istenen mesaj da şudur: İnsan isterse her zorluğun üstesinden gelir ve başarılı olur. Kişi bir şey  yapmaya isteksizse  ne yaparsa yapsın başarısız olur.  Zorla yaptırıldığı zaman da o işten bir verim alınmaz. İstekli olan kişi ise ekmeğini taştan çıkarır  ve her zorluğun üstesinden gelmeye çalışır.

 

Çok havlayan köpek ısırmaz:   Köpeğin havlayanından değil insanın yanına sessizce yaklaşandan korkulmalıdır. Verilmek istenen mesaj ise şudur: Çok konuşan insanlardan değil sessiz  duran kurnaz kimselerden sakınılmalıdır. Çünkü böyle sessiz kimselerin ne zaman ne yapacağını kestiremezsiniz.

 

Çok arpa, atı çatlatır:   At çok yiyen bir hayvandır. Önüne ne kadar koyarsanız koyun hepsini yer ve ne bir türlü doymak bilmez. Onun için de atın önüne belli ölçüde arpa koymalıyız. İnsanların da hepsine aynı değeri vermemeliyiz. Hak eden kişiye hak ettiği kadar değer vermeliyiz ki kendini bir şey zannedip  şımarmasın. Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermemeliyiz.

 

Çürüksüz koz, kemiksiz et olmaz:  Cevizler arasında mutlaka çürük olanı vardır. Burada anlatılmak istenen ise güzel kimselerin de mutlaka bir kusurunun olduğudur. Her insan mükemmel olamaz. Onun için herkesi olduğu gibi kabul etmeliyiz.

Çul içinde aslan yatar:  Dış görünüşüne bakılıp küçümsenen insanları tanıdıkça o kimselerin aslında ne kadar da değerli kimseler olduğu anlaşılır.  Bunun için de insanların dış görünüşlerine değil kişiliklerine önem vermeliyiz.

 

 

C Harfi İle Başlayan, Fazla Bilinmeyen Atasözleri Ve Anlamları

 C Harfi İle Başlayan, Fazla Bilinmeyen Atasözleri Ve Anlamları



         * Can cümleden azizdir:  İnsanoğlunun yapısında ben merkezci düşünme vardır, bencillik vardır.  Bunun içinde her şeyden önce kendini düşünür insanoğlu. Her şeye rağmen bencil olmamalıyız ve  kişisel çıkarlarımızı toplumsal çıkarların üstüne çıkarmamalıyız.

         

        * Canı kaymak isteyen, mandayı yanında taşır:  En iyi kaymak manda sütünden yapılır ve her yerde de bulunmaz. Güzel yaşamak isteyen kimseler de  bu yaşayışın zorluklarını çekmeye razı olmalıdır. Gerekli kaynakları elinin altında bulundurmalıdır.

          

          * Cins kedi ölüsünü göstermez: Nitelikli kediler ölçeğini hissedeceği zaman ortalıkta dolaşmaz, bulunamayacak yerlere giderler. Nitelikli insanlar da toplum içinde kendini gülünç duruma getirecek hal ve hareketlerde bulunmaz.



         * Cahil, kendinin düşmanıdır: Cahil kimseler  her davranışı düşünmeden  ortaya koyar ve bunun zararı da kendisine olur. Cahil olmamalı, okuyup kendimizi geliştirmeli, gündemdeki ve dünyadaki gelişmelere kapalı olmamalıyız.


         * Cambaz ipte, balık dipte gerek:   Cambazın görevi ipte yürümektir. Balığın görevi ise suda yüzmektir. Cambaz suda yüzemez, balık da ipte yürüyemez. Yani birinin diğerinin görevini yapmasının hiçbir anlamı olmaz zaten yapılamaz da.  Herkes kendi işini yapmalıdır.



      * Canı acıyan eşek, attan yüğrük olur: Normal zamanlarda eşek attan daha yavaş hareket eder fakat eşeğin canı yandığı zaman attan daha hızlı koşmaya aşlar Bu atasözünde de verilmek istenen mesaj şudur:  Can korkusu insana bazı zamanlarda olmadık şeyler yaptırabilir.


         * Cins horoz, yumurtada öter: Horoz olacak civciv henüz yumurtadayken  kendini belli etmeye başlar. İleride büyük adam olacak çocuk da  davranışlarıyla küçük yaşta kendini belli eder.

       

B Harfi İle Başlayan Ve Fazla Bilinmeyen Atasözleri ve Anlamları

 B Harfi İle Başlayan Ve Fazla Bilinmeyen Atasözleri ve Anlamları


 

*Balçığı duvara vur tutarsa hoş, tutmazsa yine hoş:  Kimi şeyler elde edildiğinde  fayda sağlar fakat elde edilmediği zaman da çok büyük kayıp olmaz. Yani  boş durmaktansa  az bile olsa  kendimize bir meşguliyet oluşturmalıyız.

 

*Başüstüne deme, ayakaltına al da işini gör: Söz vermek işi gerçekleştirmek için yeterli olmaz. Önemli olan işi uygulamaya dökebilmektir. Bir işi söz verip yapmamaktansa, söz vermeyip de yapmak daha iyidir.

 

*Balsız kovanda arı durmaz:  Kovanda az miktarda bal bırakılmadığı zaman arılar da kovanı terk eder.  Çalışan kişinin de hakkı verilmediği zaman o kimse  çalışmaz, gider.

 

* Balta da varsa,  sapında da var:  Bir ağacın kesilmesinde balta  kadar sapın da rolü vardır. Verilmek istenen mesaja baktığımızda ise şunu anlatır. Hiç kimse durup dururken suç işlemez. Kişiyi o suça işleyen nedenleri de irdelemek gerekir.

 

* Balık kılçığıdır,  ne yenir ne yutulur:   Balık kılçığı yenilemez, yutulamaz. Yutmak isteyenin de boğazına takılır.  Başkasının olan şeyleri de yemeye, onlara sahip olmaya çalışmamak gerekir. Yoksa cezasını çekersiniz.

*Baş kesilir fes içinde, kol kırılır yen içinde:  Sadece bizi ve çevremizi ilgilendiren sıkıntılarımız olduğu zaman bu kendi aramızda kalmalı, başkalarına  duyurmamalıyız.

 

*Başına gelen, başmakçıdır:  Başına iş gelen, ayakkabıcı gibi deneyim sahibi olur ve ustalaşır. Burada verilmek istenen mesaj ise başımıza gelen olaylardan ders çıkarmamız gerektiğidir.

 

* Bekri’nin mekânı akşam meyhane, sabah işkembeci dükkânı:  İçki içenlerin, alkole kendini feda etmiş kimselerin evleri ile hiçbir ilgisi de olmaz İşte bunun için de alkolden ve alkolik kimselerden uzak durmalıyız. Böyle kimselerin hem kendilerine hem de  topluma zararı vardır.

 

* Beş parmağın hangisini kessen acımaz:  Bütün parmaklar kesildiği zaman aynı acıyı hissederiz. Evlat da işte böyledir.  Her ne kadar her bir çocuğumuzla ilişkimiz farklı da olsa bizler onlara aynı sevgiyi duymaya devam ederiz.

 

* Beylik fırın has çıkarır:  Zengin kimsenin fırınında çıkan ekmek de güzel olur. Verilmek istenen mesaj ise şudur:  Kaliteli ve usta bir kişinin ürettiği mal da nitelikli ve değerli olur.

 

* Benlik şeytana yakışır:  Şeytan kendini beğenmiş ve bencildir.  Bencil ve kendini beğenen kimseler de toplum tarafından sevilmez ve dışlanır. Onun için de bencil bir kimse olmamalıyız.

 

* Bey mi yaman, el mi yaman? Tanımadığımız kimseler, güçlü sandığımız, tanıdığımız kişilerden daha güçlü çıkabilirler. Onun için de ön yargılı olmamak gerekir.






* Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden:  Musul’un bezi kullanışlı ve kalitelidir. Varlıklı, soylu bir kimsenin kızı da görgülüdür,  beceriklidir. Yani alınacak eşyanın niteliğine alınacak kızın da soyluluğuna bakılmalıdır mesajı verilmiştir.

 

* Bir dönümün verdiğini, bir bey veremez:   Bir dönüm toprağın verdiği geliri, yanında çalıştığı bey veremez.  Onun için de herkes işinin beyi olmalı, herkes kendi işinin efendisi olmalıdır. Az da olsa kendimiz kazanabilmeli ve özgürlüğümüzü yaşayabilmeliyiz.

*Bir elin şamatası olmaz:   Bir elin nesi var iki elin sesi var atasözü ile aynı anlama gelir. Yani tek başımıza yapamayacağımız  bir iş birlikte olunca daha iyi sonuçlar veriri.

 

*  Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir er, bir er bir vatan kurtarır:  Bir işin sonuçlanmasında, başarıya ulaşmasında en küçüğünden en büyüğüne  her şeyin rolü iyi bilinmeli ve inkar edilmemelidir. Yani toplumsal başarılarda  görünmeyen kahramanları da  görmeli, başarı onlar ile birlikte paylaşılmalıdır.

 

* Bir sürçen atın başı kesilmez:  Bir kez seken at öldürülmez. Bir kez hata yapan kişi de hemen yargılamamalı, cezalandırmamalıdır. Ona bir şans daha verilmelidir.

 

*Boşboğazı ateşe atmışlar, “odun yaş “diye bağırmış:  Boşboğaz kimselerin dili hiç durmadığı için her şeye konuşurlar. Kendilerine verilen en ağır cezalarda bile dillerini tutamazlar. İşte bunun için de boşboğazlık etmemeli ve kendimizi insanlardan soğutmamalıyız.

A Harfi İle İlgili Fazla Bilinmeyen 22 Tane Atasözü Ve Anlamları

 A Harfi İle İlgili Fazla  Bilinmeyen  Atasözü Ve Anlamları


 

1. Aç, elini kora sokar: Aç olan kimse  en tehlikeli durumlarda bile elini ateşe atar ve  açlığını gidermeye çalışır.


2.  Aç ile dost olayım  diyen, peşinen karnını doyursun:  Aç olan bir kimse ile arkadaşlık kurmak isteyen kişi  aç olan kişinin karnını doyurmalıdır önce.


3. Aç anansa da kaç: Aç olan kimsenin yakın çevresine bile zararı dokunur.


4. Aç ile eceli gelen söyleşir: Aç olan kimse, karnını doyurmak için  karşısındakini öldürebilir. Bir şeyi yapmak zorunda olan kimse başına büyük belalar açabilir.


5. Aç mısın, soğuk su iç: Aç kimse ile ilgilenen olmaz. Aç olan kimse de ölümle baş başa kalır. Bunların olmaması için de aç olan kimselere elden geldiği kadar yardım edilmelidir.





6. Açık ağız aç kalmaz: Gereksinim duyduğu şeyi  istemesini  çekinmeden isteyen kimseler aç kalmaz.


7. Açık yerde tepecik kendini dağ sanır: Çevresi açık olan tepecik, dağ gibi zannedilir. Yanında değerli kimseler bulunmayan kişiler de  kendilerini olduklarından daha fazla değerli zannederler.


8. Adam eli ağırdır: Gereğinden fazla gelen misafirin ve  yatalak hasta olan bireyin bakımı zor olur. Zorunlu olmadıkça başkalarına yük olmamaya çalışmalıyız.


9.Adam kılığında keçiye Abdurrahman  Çelebi derler. (Ya da koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.): Koyunun olmadığı yerde keçiye değer verilir. Değerli şeylerin bulunmadığı yerde daha az değerli olan şeylere değer verilir.


10. Adama iş aramalı, işe adam değil:  Adam olmayınca  bulunan işin bir kıymeti olmaz. Bunun için de adam kayırmamalı ve yeteri kadar bilgisi ve becerisi olmayan kimselere  önemli işler verilmemeli ve toplumun zararına çalışılmamalıdır.


11.  Adamın bulaşığı yamandır: Kavgayı seven, gürültücü kimseler  ile başa çıkmaz zor olur. Onlarla uğraşmak kişiyi yorar. Geçimsiz insanlarla yüz olup başımızı ağrıtmamalıyız.


12. Adavetin sonu  nedamettir: Düşmanlık duygusu ile yaşayanlar , kan davası güden kimseler  sonunda pişman olurlar. Sonradan pişman olacağımız duygular beslememeliyiz.

13.  Adımı güveç koy ama  ocak üstüne koyma:  Korkunç şeyleri, çetin şeyleri aklımızdan geçirsek bile bunu asla uygulamaya dökmemeliyiz. Başkalarına zarar vermemeliyiz.


14. Afiyet ola demekle deniz içilmez: Deniz, bir bardak su gibi içilemez. Başkalarına ait şeyleri izin istemeden kullanmamalıyız.


15. Ağaç ne kadar uzarsa  göğe değemez:  Ağaç ne kadar uzarsa uzasın, doğada yer alan bir nesnedir. Doğanın tamamı olamaz yani. Biz insanlar ne hangi makamda ya da konumda olursak olalım, kendimizi toplumun üstünde görmemeliyiz.


16. Ağaca bâr  olan kendisidir:  Ağaca yük olan kendi meyvesidir ve yük olan meyve de ağacın  gelişmesini  ve beslenmesini engeller. Bizler de anne, baba ve yakınlarımıza yük olmamalıyız anlamı çıkar bu sözden.


17. Ağanın gözü  ata tımardır: Yönetici olan kişi, çalıştırdığı elemanına iyi bakmalıdır. Yaptığımız işleri iyi yapmalıyız  ve çalıştırdığımız kişilere iyi bakmalıyız ve onların güvenliğini sağlamalıyız.


18.  Ağır yongayı yel kaldırmaz: Ağır olan şeyleri rüzgar uçuramaz.  Onurlu ve ağırbaşlı kimseler de zarar görmezler.


19. Ağız yer, yüz utanır: Başkalarından geçinen kimselerin boynu diğer  o kişilere karşı hep eğik olur. Karşılığında taviz vereceğimiz bağışları kabul etmemeliyiz.


20. Ahmak iti yol kocatır:  Köpek her şeye koşan bir hayvan olduğu için çabuk yaşlanır. Her şeye kafasını takan insanlar da  çabuk çöker, yaşlanır.


21. Akçe adama akıl öğretir: Maddi olarak güçlü olanlar  düşündükleri ve istedikleri her şeyi yapabilirler. Maddi gücü iyi olan kimsenin ufku da açık olur, yaratıcı olur.


22.  Akçe sayış,  kaftan yürüyüş öğretir: Para insanlara giyim, beceri yürüyüş ise çalım öğretir. İnsanların çağdaş ve becerikli olması için  belli bir birikimlerinin olması gerekir.

 

“Bir İnsanın Özünü Anlamak İster Misiniz? O Halde Eline Geniş Kudret Verin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Bir İnsanın Özünü Anlamak İster Misiniz?  O Halde Eline Geniş Kudret Verin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kudret, güç her insanın sahip olmak istediği özelliklerdir. İnsan hayatta güçlü olduğu zaman , varlıklı olduğu zaman daha dirayetli ve daha  mutlu olur. Sahip olduğumuz gücün sınırı insanın da niteliğini ortaya koyar aynı zamanda. İnsan sahip olduğu gücün kıymetini bilmeli ve daha da güçlü olmak için çok çalışmalı ve hayatın zorluklarına rağmen dipçik  gibi yaşama tutunmasını bilmelidir.


 Bir insanın özünü anlamak için en basit yol ona verilen gücü nasıl ve ne şekilde kullandığına bakın. Ona verilen geniş yetkiler bireyin insanlıktan çıkmasına neden oluyorsa, birey sahip olduğu ve verilen sınırsız yetkiler ile istediği her şeyi yapıyor, zalimce davranışlar sergiliyorsa gücün böyle insanların tekelinde bulunması son derece tehlikelidir. İşte bu tip insanlar kendilerine sınırsız yetki verildiği zaman o yetkiyi kötüye kullanıp kendilerinin gerçek benliğini ortaya çıkarır. 







Eline geniş yetkiler geçtiği halde insan olma yetisini kazanmış, insan olma kemaline ermiş kimseler ne kadar güçlü olursa olsun benliğini kaybetmezler ve kendilerine verilen sınırsız gücün olanaklarını kötüye kullanmazlar. Bu durum devlet yöneticilerinden başlayıp her kademeye kadar indirgenebilir. Örneğin; Bir ülkeyi yöneten baştaki kimse kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanıp yakınlarını başa geçirip liyakata ters düşüyorsa, o ülkede her türlü rüşvet, iltimas varsa devlet yöneticisi insan haklarını, adaleti yok sayıyorsa işte burada da ona verilen gücün kötüye kullanıldığını ve o devlet yöneticisinin gerçek kimliğini anlamış oluruz.



 Kimi insanlar vardır ki ben şu makama gelsem şöyle adil olacağım, şu şekilde insan olacağım derler ama kendilerine çok küçük bir yetki dahi verildiğinde insanlığını kaybeden ve zalime dönüşen, güç gösterisinde bulunan ve ne oldum delisi olan o kadar çok insan vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. İnsanı insan yapan en kıymetli  özellik onun sahip olup olabileceği her türlü güce ve kudrete rağmen insanlıktan çıkmamasıdır. İşte böyle insanlara ne kadar yetki verilirse verilsin onlar asla karakterinde, kişiliğinden taviz verilmeyen onurlu, dürüst, kişiliği oturmuş ender kimselerdir.

Defterinize, Vatan Çalışkan İnsanların Omuzları Üstünde Yükselir.” Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınızı Yazım ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 Defterinize, Vatan  Çalışkan İnsanların  Omuzları  Üstünde Yükselir.” Sözünü Açıklayan Bir Yazı Yazınız. Yazınızı  Yazım ve Noktalama Açısından İnceleyip Varsa Yanlışlarınızı Düzelterek Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


 

Vatan,  çalışkan insanlara sahip olduğu zaman gelişmeye ve ilerlemeye başlar. Vatanın içinde yaşayan vatandaşlar, toprakları için, ülkesi için çalışmadıkları zaman o vatan denilen topraklar bir zaman sonra dağılmaya başlar. Bizim ülkemiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesi için de herkesin üzerine düşen çalışma sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir.



Devlet yöneticilerinden tutun da en alt kademedeki görevliler görevlerini canla başla yerine getirmelidir.  Bir ülke eğitim alanında iyi gelişmediyse, ekonomi alanında, kültürel alanda iyi gelişmediyse o ülke  hiçbir şekilde kalkınamaz. Vatan için canımı veririm, vatan yoluna her şeyim feda deyip bir köşeye çekilip uygulamada bir şey yapmayıp sadece olanları seyredersek bunun adı vatanseverlik değil  edebiyat yapmak olur.



Vatanını seven insan onun uğrunda canını elbette vermelidir ama can vermeye sıra gelmeden önce çok çalışmalı, üretmeli ve ülkemiz her alanda geliştirilmelidir. Bugün ülkemizin durumuna baktığımızda her şeyi dışardan satın almaktayız. Tarım ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki çoğu şeyde dışarıya bağımlı hale gelmiştir. Doların artması ile dışarıdan alınan her türlü malın da fiyatı iki katına hatta üç katına çıkmaktadır.



Oysa kendi yerli ürünlerimizi üretsek, fabrikalarımızı kursak, teknoloji aletlerimizi yapsak dolar ne kadar artarsa artsın paramızın değeri de düşmez, ülkemiz, ülkemizin fertleri de maddi ve manevi anlamda zorluk çekmez. Ülkemizde yeterli desteği alamadığı için başka ülkelere beyin göçü olarak giden bilim insanlarımız kendi ülkemize hizmet etse, bunun için de devlet onlara gerekli olan her türlü imkanı sağlasa ülkemiz de gelişmeye ve ilerlemeye başlar. Çalışkan insanlar, düşünene, sorgulayan, üreten insanlar olmalıyız. 



Vatanımızı canı gönülden sevdiğimizi yürekten göstermek istiyorsak bunun için çok ama çok çalışmalı, ülkemizi gelişmiş ülkeler konumuna getirmek için var gücümüzle çalışmalıyız ve ilerlemeliyiz. Vatan sevgisi her bir ferdimizde bilinçli vatanseverliğe dönüşmelidir. İşte böyle olduğu zaman vatanımız gelişir ve topraklarımız bizim olmaya devam eder.

Atatürk’e Milli Bayramların Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan Mektubunuzu Yazıp Milli Bayramlar İçin Atatürk’e Teşekkür Ediniz.

 

Atatürk’e Milli Bayramların Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan Mektubunuzu Yazıp Milli Bayramlar İçin Atatürk’e Teşekkür Ediniz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında büyük emeği geçen, ülkesi için gece gündüz demeden çok çalışan ve sonunda ülkemizin bağımsızlığa kavuşmasını sağlayan, cumhuriyetle bize yeni haklar tanınmasını sağlayan ve özgür olmamızı sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’üm.


Biz çocukların , gençlerin cumhuriyete sahip çıkması için bizlere hediye ettiğiniz milli bayramlarımız ülkemizde çok güzel etkinlikler ile kutlanmakta, her milli bayram günü geldiğinde içimde sevinç, hüzün, mutluluk ve gururu olmaktadır. Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı gibi milli bayramlarımız biz gençleri ülkesine daha çok bağlı kılmakta ve her milli bayram geldiğinde sizleri daha çok anmakta ve sizlere daha çok dua etmekteyim Atam. 





Sizler olmasaydınız, silah arkadaşlarınız olmasaydı ve elbette ki vatanımın kahraman, fedakar, asil evlatları olmasaydı ülkemiz şu anda özgür bir ülke olmayacaktı. Başka ülkelerin manda ve himayesi altında köle olarak yaşamaya devam ediyor olacaktık. Dilimizi bilmiyor, dinimizi bilmiyor olacaktık. Kültürümüz hakkında bilgimiz dahi olmayacaktı. Bugün ana dilimiz Türkçeyi konuşabiliyorsak, bağımsızlığın, cumhuriyetin kıymetini biliyorsak bunları size borçluyuz Atam. 






 Milli bayramlarda içimiz sevinç dolar, sınıfımız Türk bayrakları ile donanır ve senin resimlerin yapıştırılır kapılara, pencerelere.  Bayramlarımız var olduğu sürece bizler de ülkemizi daha çok sevmekte ve sizlere daha çok minnet duymaktayız. İyi ki bu ülkenin kurucu olmuşsunuz ve iyi ki bize bu milli bayramları kazandırmışsınız sevgili Atam. Mekanınız cennet kabriniz nur ile dolsun sevgili Mustafa Kemal Atatürk.

Sağlık İle İlgili Atasözleri ve Deyimler

 Sağlık İle  İlgili Atasözleri ve Deyimler


Hayatta en değerli hazinemiz sağlığımızdır. İnsanın sağlığı yerinde olmadığı zaman dünyadaki hiçbir şey onu mutlu etmez. Sağlıklı yerinde olan insan mutlu olur. Sağlığımızı korumak için de yeterli ve dengeli beslenmeliyiz, spor yapmalıyız .

 

Sağlık ile ilgili atasözleri şunlardır:


“Mide hastalığın evi, perhiz tedavinin başıdır.”


*Hastalık sağlık bizim (insan) için.”


*”Can boğazdan gelir.”


“Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane.” 


“Hastalık sağlık bizim (insan) için”


“Hastalık kantarla girer miskalle çıkar.”


 “Sağlam kafa , sağlam vücutta bulunur.”


 “Sağ baş, yastık istemez.”


“Hasta yatan ölmez eceli yeten ölür.”


“Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin. “


“Ağacı kurt, insanı dert yer.” 

 

*”Dağ adamı, hasta eder sağ adamı!”


“Gençlikten kocalığa sağlık saklamalı.”


“Güneş girmeyen eve doktor girer. “ 


“Hasta olmayan sağlığın değerini (kadrini) bilemez.”


“Her şeyin başı sağlıktır.  Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma.”


“Sağlık varlıktan yeğdir.”

 


Sağlık İle İlgili Deyimler şunlardır:

-Sağlık olsun

- Ağzınıza sağlık

-Ayağına sağlık

- Diline sağlık

-Eline sağlık

- Can sağlığı

- Turp gibi

- Baş sağlığı, dünya varlığı vb gibi deyimler bulunur.

 

Öfke İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları

 Öfke İle İlgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları

 

Öfke insanı yiyip bitiren alev topu gibi bir anda parlayan gittiği zaman elimizde kalp kırmadan ve kırgınlıktan başka hiçbir şey kalmayan duygudur. İnsan öfkeli olduğu zaman ne dediğinin, ne yaptığının farkında olmaz. Öfkeli anlarımızda sabırlı olmaya dikkat etmeliyiz. Elbette öfke insani bir duygudur ama bunu şiddete başvurma yolunda eyleme döktüğümüz zaman sonu kötü ve pişmanlıkla biter. İnsan öfkeli olduğu anda ya ortamı terk etmeli, ya da sakin kalıp karşı tarafa vereceği cevabı düşünerek rahatsızlığını  en güzel şekilde ifade etmelidir. İşte bunlar yapıldığı zaman daha kontrollü bir  öfke gerçeklemiş olur ve sonradan pişmanlıklar da yaşamamış oluruz.





Öfke ile ilgili atasözleri şunlardır:


*Yavaş tükürüğün sakala zararı vardır:     İnsan gerektiği zaman tepkisini gösterebilmeli, öfkelenebilmelidir. Her şeyi iyi karşıladığımız zaman, gerektiği yerde gereken tepkiyi göstermediğimiz zaman bunun zararını kendimiz görürüz.


* Öfke ile kalkan zararla oturur: Öfkesi ile hareket eden kişi sonunda yine kendine eder. Zarar kişinin pişmanlıkları, utancı ve yüz kızarıklığı ile sonuçlanır. Bunun için öfkeli anlarda düzeltilemeyecek kırgınlar yaşatılmamaya dikkat edilmelidir.


*  Öfke baldan tatlıdır: Her insanda öfke duygusu vardır. Öfkeye kapılmamak elde değildir, öfkelenen kişi öfkesini açığa çıkardıktan sonra , söylemek isteyeceklerini söyledikten sonra rahatlar.


*Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi (tekmesi) pek (yavuz) olur:  Sabırlı ve  yumuşak insanları öfkelendirmemek gerekir. Böyle insanlar durur durur ve en sonunda patlar. Bunun için kimsenin öfkesini ölçmeye kakışmamalı, kimsenin sinirleri ile de oynamamalıyız.


* Öfke gelir , göz kararır, öfke gider yüz kızarır: Öfke bireylerde bilinçsiz, zararlı davranışlara neden olur. Sonradan bilinç yerine gelince  yapılan davranıştan ötürü utanç duyulur, yüz kızarır ve pişmanlıklar başlar. İşte bunların olmaması için öfkemize gem vurmalıyız ve öfkeli anlarımızda pişmanlıklar duyacağımız şeyler söylememeli ve yapmamalıyız.


* Öfkeli dilencinin heybesi boş kalır:  Kaba bir dille konuştuğun zaman kimse sana itibar etmez. Kibar olduğun zaman, sakin olduğun zaman daha çok sevilirsin . Dilenci de kaba davrandığı zaman kimse ona yardım etmek istemez ve heybesi boş kalır.


Öfke İle İlgili Deyimler ve Anlamları ise şunlardır:


*Öfkesini çıkarmak:  Suçu, günahı olmayan kişiye kızmak ve siniri ondan çıkarmak.


*Öfkeden deliye dönmek: Fazla sinirlenmek, sinirden deliye dönmek.


*Öfke yüzünü göstermek:  Çok sinirlendiğini belli etmek


* öfkesi başına çıkmak: çok sinirlenmek


*Öfkesini kusmak:  Kızgın ve öfkeli anlarda ağza gelinmeyecek hakaretlerde bulunmak, öfkesini kusarak kişinin kendisini rahatlaması demek.


*Öfkesini yenmek:  Bilinçli davranmak, öfkesine yenik düşmemek, iradeli davranmak.


* öfkeye kapılmak: Öfkelenmek, sinirli olmak


*keli kızmak:  Öfkelenmek


* kafası kızmak: Öfkelenmek.


* kızıp durmak: Öfkelenmeye devam etmek.


*Gözü kızmak: Gözü hiçbir şeyi görmeyecek şekilde öfkelenmek.


* siniri oynamak: Öfkelenmek, sinirlenmek.


* Sinirleri altüst olmak:  Sinirleri bozulmak.


* Sinirleri boşanmak: Kendini tutamayarak gülmek ya da ağlamak.


* Sinirleri ayakta olmak: Çok öfkelenmiş olmak.


* Sinirleri gergin olmak: Hemen sinirlenecek durumda olmak

 

“Seni Seviyorum Demek Değil Ki Marifet, Önemli Olan O Kelimenin Tüm Sorumluluklarını Alabilmek.” Can Yücel’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Seni Seviyorum Demek Değil Ki Marifet, Önemli Olan O  Kelimenin Tüm Sorumluluklarını Alabilmek.” Can Yücel’in Bu Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Sevmek, sevilmek, bir yere ait olma duygusu içinde olmak, saygı görmek, saygı gösterilmek dünyanın en güzel hisleri, en özel birikimleridir. Seni seviyorum demek değil ki marifet der sevgili Can Yücel. Önemli olan o kelimenin  tüm sorumluluklarını alabilmektir. Sevmek sadece sözle gerçekleşen bir eylem olmamalıdır. Bunu uygulamaya dökmek, bunu sanata dökmektir işin marifeti.
Sevmek öyle seni seviyorum, senin için ölüyorum deyip sonra en ufak bir zorlukta yarı yolda bırakmak değildir. Bu durum her şey için geçerlidir. İster sevgili olsun, ister eş, ister, evlat, ister ana , baba, ister arkadaş…vb.


 






 Sevmek;  sevmeye, sevilmeye, emek etmeye, zorluklara göğüs germektir. Hastalıkta, sağlıkta sevdiğinin yanında olup ben her koşulda seninleyim diyebilmektir. Sorumlulukları yerine getirmek,  yaşamın sorumluluklar  olunca daha güzel olduğunu, sevmenin zorluklarla birlikte daha da anlam kazandığını ve kalıcı olacağını bilmektir. Sevmek işi yürek ister. Sevmek işi insan olmak, insani duygulara sahip olmak ister.



 Empati kurabilmek, üzüldü mü, kırıldı mı, hata mı yaptım ona karşı diyerek ince düşünmek, gerçek sevdalı olmak gerekir. Yoksa herkes sever. Sevsin ne işe yarayacak ki? Sever sever durur ama uygulamaya dökülmeyen sevginin karşı tarafta bir değeri olmaz. Anlamını yitirir ve o sevgi zaman içinde körelir.  Gerçek sevgiler emek edilen sevgilerdir. Uğruna her şeyinizi feda edebilecek güzel kalpli ve güzel ahlaklı insanları bulup onunla bir ömür geçirmektir.

 

Sevmeyi elbette sadece sevgili ile sınırlayamayız.  Düşünün bir kere. Kimi insanlar dünyaya getirdiği çocuğunu  bırakın sevmeyi çocuktan kurtulmak için ona ne tür eziyetler yapmakta ve kendi bebeğini, kendi canından bir parçasını hayata bir sıfır yenik başlatmaktadır. Sevmek çocuklarınızı şiddetle eğitmek, ceza ile adam etmek değildir. Sevmek dünyaya getirmede vesile olduğunuz, size Allah’ın büyük mucizesi , değerli armağanı olan o çocukları korumak ve onlara  canı ciğerden bağlanmaktır. Çok güzel , örnek anne ve babalar vardır ve sevmenin hakkını da  gerçekten çocuklarına olan ilgisi ile , onlara verdiği kıymet ile gerçekten çok güzel göstermektedir.


 

İşte sevmek böyle ana ve babaların yaptığı iştir. Onu başkaları ile kıyaslamadan, sadece o olduğu için, çocuğum olduğu için, insan olduğu için onu sevebilmek , onun hayatta mutlu olabilmesi için uğraşmak ve  onu sevgi ile, alın teri ile büyütüp yaşama normal bir insan olarak katmaktır asıl sevgi.  Ya da sizi dünyaya getiren ana ve babalarına yaşlandığı zaman onları evinizde en iyi şekilde ağırlamak, onlara bakmak ve bir zaman onların sizi koşulsuz sevdiği gibi onları sevebilmek ve onların yapamadığı işleri yerine getirebilmek. Bu ve bunun gibi daha çok sayıda örnek verebiliriz. İşte bunlardır sevmek. Sorumluluk alabilmek,  hayata sevgi ile bakabilmek, hoşgörülü olmak, yokuş zor olsa da yolun sonuna kadar terimiz kaka gidip amacımıza ulaşmaktır sevmek.