Azeri Atasözleri

 Azeri Atasözleri


Her ülkenin kendi geçmişine ait atasözü olduğu gibi Güney Kafkasya’da ye alan,  bizim can dostumuz, kardeş ülkemiz Azerbaycan’ında ,  Azeri dostlarımızın da kendi geçmişlerine ait atasözleri bulunur. Zengin bir kültürel mirasa sahip olan Azerilerin atasözleri şunlardır:

 

“Kadınsız erkek susuz çöle benzer, yalnızlıktan kurur.”

“Açlık ne yedirmez, tokluk ne dedirtmez.”

“Ağlama naçar ağlama! Gün gelir geçer ağlama! Felek bağlayan kapını, Bir gün de açar ağlama!”

“At ölür nalı kalır, yiğit ölür namı kalır.”


“Aşığa Bağdat uzak değil.”

“Bugünün işini sabaha koyma”

Çıra dibine ışık vermez.”

Göz görmek içindir, gönül sevmek için.”

 

İt itliğini elden bırakır sümsünmeyini (sümsünmek : başıboş gezinmek) elden bırakmaz.

“Dere kenarına ev yaparsan bilesin ki sel malıdır, Kendin yaşlı avrat genç bilesin ki el malıdır.”

“Ağaç bar verende başını aşağı eğer.”

“ Boş kazandan çok ses gelir.”

“Mart çıktı, dert çıktı.”





“Boynuzsuz öküzün ahı boynuzlu öküze kalmaz.”

“Araz her zaman kütük getirmez.”

“ Her şeyin tazesi, dostun eskisi.”

“Dünya bir yağlı kuyruktur, yiyebilene aşk olsun.”

“Geçme namert köprüsünden, koy aparsın (bırak alsın) sel seni. Yatma tilki gölgesinde koy yesin (bırak yesin) aslan seni.”


“El kızı bulunur, kardeş bulunmaz. Kardeş bulunur ana baba bulunmaz.”

“Dost dosta ten gerek, ten olmasa gen gerek.”

“Helva helva demekle ağız şirin olmaz.

Kör köre "kör" demezse bağrı çatlar.

“Tek elden ses çıkmaz.”

 

“İti tutarken (köpek alırken) bile aslına (soyuna) bak.”

“Yüze konuşan düşman, arkadan konuşan dosttan iyidir”

“Yahşi günde yar yahşidir yaman günde yetiş gardaş.”

“Yüz ölç bir biç.”

“Ot kökü üstünde biter.”


“Örtülü bazar, dostluğu bozar.

“Yamandır baş ağrısı, daha yamandır yaman evlat.”

 “Meşe (orman) çakalsız olmaz.”

“Mert bir kere ölür, namert bin kere.”

“ Kötü günün ömrü az olur.

Oktay Sinanoğlu’nun Türk Dili İle İlgili Güzel ve Anlamlı Sözlerini Bulup Defterinize Yazınız ve Bu Sözleri Sınıfta Tartışınız.

 Oktay Sinanoğlu’nun Türk Dili İle İlgili Güzel ve Anlamlı Sözlerini Bulup Defterinize Yazınız ve  Bu Sözleri Sınıfta  Tartışınız.

 

Ana dilimiz Türkçe çocuklarımıza ilk öğreteceğimiz şeydir. Ana dilini öğrenmeyen , onu iyi yazmayan bir çocuk ne yazık ki benliğini de kaybetmeye mahkum kalacaktır. Batı dillerini özenti bir şekilde kullanmak yerine kendi dilimize yönelmek ve kendi dilimizin zenginliğini çocuklarımıza öğretmek ve bunu kendimizin de öğrenmesini sağlamak en büyük sorumluluğumuz olmalıdır. Bizim dilimizi öyle zengin öyle güzel bir dildir ki dünyanın en çok konuşulan dilinden kat kat daha zengin bir dil, zengin bir hazinedir. Dilimize yönelim ve onun bize neler kattığını öğrenmek için çok okuyup araştırmaya devam edelim.


“Türkçeye kakışlanan her İngilizce bozuntusu sözcük, benim böğrüme batırılmış bir dikendir.”

“Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”

“Yalnız “Hassasiyet” dediniz de, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: “Atatürk’ün Ne Mutlu Türküm Diyene” lâfını dağlar, taşlar yazıyor. Seneler sonra biz öğrendik ki tesadüfen, onun baş tarafı varmış. Atatürk öyle dememiş. Atatürk demiş ki, “Türk demek, Türkçe demektir, ne mutlu Türküm diyene” demiş. Çünkü Türk olmanın birinci unsuru, Türkçe, her şeyi Türkçe’yle yapmaktır. Ayrıca istediği kadar yabancı dil bilsin, kişioğlu önce kendi ülkesinin dilini iyi bilmelidir. Zaten kendi dilini iyi biliyorsa, yabancı dili de iyi öğrenir, kolay öğrenir, bilimi, düşünmeyi de.”

“Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz ölene dek, Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçenin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.”

“Kendine itibarı olana herkes itibar eder. Sen kimliksiz, yılışık olursan kimse seni ciddiye almaz.”


“Sayın hanımefendi karşısındaki İtalyanlara dönüyor, tabii ne kadar İngilizce bildiğini gösterecek, "Do you speak English 'demeye kalkıyor; onlarda İtalyanca cevap veriyor. Yanındakilere dönüp, ' Yahu bunlar ne biçim bilim adamı, İngilizce bile bilmiyorlar, "diyor. Çünkü o karıştırmış, bilim adamı olmakla, Tarzan olmayı.”

“Kendi dilinde düşünemeyen, her an dolaylı da olsa kendi dil ve kültürünün değersiz olduğu kendisine telkin edilen bir çocukta kimlik, benlik, haysiyet duyguları nasıl gelişebilir?"

“Öğretmenler! Atatürk size güvenmedi mi? Neredesiniz? Hangi kuvvet, hangi ücret sizi bir Türk çocuğuna ders verirken, yabancı dil dersi dışında, İngilizce konuşmaya zorlayabilir, teşvik edebilir? Derslerinizi Türkçe veriniz ki çocuklar konuyu iyi öğrensin. Onların kafasına her gün vurur gibi aşağılık duygusu, ulusal kimliksizlik aşılamayı kabul etmeyiniz. Öğrenciler, gençler! Atatürk'ün gençliğe hitabesi işte bu günler için yazılmıştı. Siz sömürge evlatları olmayacaksınız. Atatürk'ün ümidini boşa çıkartmayacaksınız. Yabancı dilleri de, ama önce kendi dilinizi, edebiyatınızı, tarihinizi iyi öğreneceksiniz.”


“ Dil gemisi batarsa gönül de batar.”

"Gönül” gibi kelimelerin batı dillerinde karşılığı yoktur. Çünkü batıda böyle kavramlar hâlâ yoktur. Derin, eski kültürleri olan Asya milletlerinde vardır.”

“Türkiye'ye baktığınız zaman topyekûn olarak bir benlik, kişilik ve kimlik intiharına kalkışmış bir toplum daha göremezsiniz. (...) Nereye gittiğimizin farkında değiliz.”

“Atatürk'ün son nefesindeki şu sözlerini unutmamalıyız: "Arkadaşlar selâm, dil çalışmalarını sakın gevşetmeyin."

“Descartes'ı bilen ama, Gazali'yi hiç duymamış bir Türk genci düşünülemez.”

“İki dil bilen iki insan eder ama kendi dilini bilmeyen eksi yüz insan eder”


“Yıllardır Amerika'da yaşayan bir bilim adamı olarak İngilizce'nin ne kadar kısır bir dil olduğuna yakından şahit oldum. Yeni kelimeler üretmeye çok müsait olan Türkçe bu açıdan dünya bilim dili olmalıdır."

“Amerika veya İngiltere ; peki, niye birkaç ay Japonya, Fransa, veya Çin değil? Niye, dünyanın, Batı'nın hala inceleyip örnek almaya çalıştığı ünlü Osmanlı Türk devleti idari düzeni öğretilmiyor. İdarecilerin ufku genişleyecekse dünyadaki, ve geçmişteki çeşitli düzenleri araştırıp tarihimize, kültürümüze, toplumumuza özgü bir düzen tasarlamaları gerekmez mi? Yoksa amaç, sadece yüzeysel bir "Amerikanofil" cilik, bir Anglo-Sakson muhipçiliği mi yaratmak (ya da olanını tahkim etmek)?”

“Öyle bir izlenim yaratıldı ki, sanki artık dünyanın dili İngilizce olacak, başka dillere lüzum kalmayacak. Bu strateji dünya üzerinde en çok (nedense?) Türkiye’de başarılı oldu. En büyük ağırlıkta, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’ye verilmişti.”

“Yabancı dil bilmek, ana diline çevirebilmek demektir. Türkçesini bilmediği için çeviremeyen kişiler, yabancı dil bilmekle, öne sürüldüğü gibi, bir kişilik daha kazanmış olmaz, kendi kişiliğini de kaybetmiş olur.”




“Gereken yabancı diller, her yerde olduğu gibi ayrıca öğrenilir ama kendi muhteşem dilini kaldırıp atmak gafletlerin en büyüğü; attırmak, buna alet olmak, ihanetlerin en alçakçası ve hesabı bir gün sorulacak bir insanlık suçudur.”

“Bir insan ancak kendi dilinde bilim yapabilir. Yabancı dille eğitim, Batılıların bu ülkenin geleceğini karartmak için pazarladığı dehşetli bir oyundur. Bilim yapmak için önce ateş, sonra da haysiyet, kendine güven gerek. Bu yöntemle aşağılık duygusunu baştan aşılıyorlar çocuklara. Böyle yetişenlerle bilim yapılamaz.”

Peyami Safa’nın “Kültürün İlk Basamağı Ana Dilini İyi Konuşmak ve Yazmaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Peyami Safa’nın  “Kültürün İlk Basamağı Ana Dilini İyi Konuşmak ve Yazmaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Dil; insanların, duygularını, düşüncelerini bildirmek için sözcükler ya da işaretler aracılığıyla yaptıkları anlaşma, öteki kişilerle iletişimi sağlayan ortam.

Kültür; bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının topu. Ya da bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir.

Dil bir milletin kimliği ise kültür de bir milletin değerleri, gelenek ve görenekleri, yaşayış tarzları, inançları, oyunları, yemekleri, etkinlikleri vb.dir. Dil sayesinde insanlar iletişim kurabilir. Bir millet dilini iyi ve etkin kullanılmalıdır. Çocuklarımıza ilk olarak kendi ana dillerini en iyi şekilde öğretmeliyiz. Kendi ana dilini iyi okumayan, iyi yazmayan bir çocuk kendi geçmişi hakkında da bilgi edinmede yetersiz kalacak ve kendinde hep bir eksiklik hissedecektir. Dil bir milletin aynasıdır. 


Dil sayesinde kültür  gelecek kuşaklara aktarılır ve bu şekilde aktarılmaya da devam eder. Bütün bunları sağlayan dildir. Dil sayesinde sözler yazıya dökülmüş, resmedilmiş ve kültürler hakkında da bilgiler edinilmiştir. Bugün binlerce eserleri okuyorsak, geçmiş uygarlıkların tarihi hakkında bilgi edinebiliyorsak, kültürleri hakkında bilgiler edinebiliyor ve bu kültürel değerleri yaşatabiliyorsak işte tüm bunlar dil sayesindedir. Dil ile kültür birbirinin tamamlayıcısı olsa da dil her zaman daha etkili ve daha önemli bir işleve sahip olmuştur. Her şeyin temelini oluşturmuştur. 

Çocuklarımızın dilini anlaması ve iyi bir şekilde okuyup yazması için öğretmenlere de büyük görev düşmektedir. Bu konu ile ilgili sevgili Oktay Sinanoğlu şunu söyler:

“Öğretmenler! Atatürk size güvenmedi mi? Neredesiniz? Hangi kuvvet, hangi ücret sizi bir Türk çocuğuna ders verirken, yabancı dil dersi dışında, İngilizce konuşmaya zorlayabilir, teşvik edebilir? Derslerinizi Türkçe veriniz ki çocuklar konuyu iyi öğrensin. Onların kafasına her gün vurur gibi aşağılık duygusu, ulusal kimliksizlik aşılamayı kabul etmeyiniz. Öğrenciler, gençler! Atatürk'ün gençliğe hitabesi işte bu günler için yazılmıştı. Siz sömürge evlatları olmayacaksınız. Atatürk'ün ümidini boşa çıkartmayacaksınız. Yabancı dilleri de, ama önce kendi dilinizi, edebiyatınızı, tarihinizi iyi öğreneceksiniz.” Çocuklarımızın diline sahip çıkması için, kültürüne sahip çıkması için çalışmak ve kendi değerlerimize , kendi benliğimize sahip çıkmak zorundayız.


 Kendi dilini iyi bilmeyen, kendi kültürüne de 

 sahip çıkamaz. Dolayısı ile böyle milletler yok olmaya devam eder ve tarihten adı silinmiş olur. Onun önce ana dilini çocuklara iyi öğretmeliyiz . Dilini ustalıkla öğrenen bir kişi aynı zamanda  kültürün ilk basamağına da çıkmış olur. Kültürünü yaşatmış, kültürünü benimsemiş olur.  Ana dilimize güzel Türkçemize sahip çıkmalı ve onu yabancı dillerinden etkisinden kurtararak kültürümüzü daha iyi yaşatmalı ve yarınlara ulaştırabilmeliyiz. Unutmayın  ki  kültür denilince akla gelen ilk şey dildir.

 

 

İlkbaharın Gelişinin Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız. Kompozisyonunuzda Betimlemeye De Yer Veriniz.

 İlkbaharın  Gelişinin Sizde Uyandırdığı Duyguları Anlatan  Bir Kompozisyon Yazınız. Kompozisyonunuzda Betimlemeye   De Yer Veriniz.

 

Soğuk ve karlı havaların yavaştan kendini geri çekmeye başlamasıyla ilkbahar mevsiminin güzellikleri de ortaya çıkmaya başladı. Memleketimin üzerindeki kara bulutlar her ne kadar gitmek istemeseler de artık ilkbahar ben geldim çekilebilirsiniz diyerek onları bir güzelce arkaya aldı. Kara bulutların yerine havada masmavi bulutlar çıkmaya başladı. Sabahın ilk ışıkları ile doğan altın sarısı Güneş ve tertemiz havanın ve maviş bulutların insanın içine  nasıl bir coşku kattığını anlatamam size. Bu muhteşem ötesi bir duygudur. Bu baharın gelişinin habercisi, bu baharın bereketinin belirtisidir. Daha bir ay öncesine kadar çok soğuk olan dışarının sert  ve keskin yüzü artık kendini sakin ve daha sıcak  bir havaya bırakmak üzere. ilkbaharın insanlarda oluşturduğu mutluluk sevinci de belli olmaya başladı.

 



Mevsimlerin değişmesi insan psikolojisine de etki eder. Kimi insanlar kış mevsimine girerken daha mutlu olurken ben ise ilkbahar mevsimine girerken daha mutlu oluyorum ve içimi bir coşku alıyor. Baharın gelişi ile kuzuların melemeye başlaması, dağlarda çiçeklerin açması, çeşitli türdeki böceklerin yavaş yavaş ortaya çıkıp tekrar aramıza katılması, dışarıda kuşların cıvıltılarının gelmesi, göçmen kuşların güney ülkelerinden ülkemize gelmesi  ve daha birçok şey ilkbaharın ben de uyandırdığı mutluluk izlenimleridir. Toprak ananın  o sert ve hırçın hali de yok oldu. Artık toprak yağmurların da onu beslemesi ile daha da yumuşadı ve yağmur ile birleşince o hırçınlığı da tamamen gitti ve kendini doğaya bıraktı. Toprak ana, insanlığın her şeyi olan toprak ana, bize sayısız nimetler veren toprak ana bu baharda da yine bizimle ve bizi terk etmedi şükürler olsun. Babamın sabah erkenden toprağı kazmaya başlaması , tarlaların yavaştan sürülmeye başlanıp ekilmeye hazır hale getirilmesi, insanların yüzündeki yorgunluğa rağmen    çalışmanın verdiği sevinç ve bahara olan hayranlık da kişileri bir hayli mutlu etmeye başladı. İlkbahar mevsimi benim için çok güzel ve lezzetli bir mevsimdir.

 

 İlkbahar benim mutluluğum, heyecanım, endişelerim, sabırsızlıklarımdır. Doğanın yeniden uyanması, memleketime yenilikler getirmesi, güzellikler getirmesidir. Çiçeklerin açması ile evimin pencerelerini  sonuna kadar açıp  içeri dolan çiçek kokularının ruhumda oluşturduğu o enfes duygunun adıdır ilkbahar.  Kardeşlerimle birlikte babamın çarşıdan aldığı o tatlı ve pembe çilekler, kaysının olmamış hali olan çağlayı tuza bandırıp bir güzel yemem ve bundan da büyük mutluluk duyduğum mevsimin adıdır ilkbahar. Dışarıda doyasıya oynayıp, daha sonra eve gelip yorgunluktan uyuduğum anlardır bu mevsim. İlkbahar her şeydir benim için.  Coşan ırmaklar, akan göller, çağlayan şelaleler, papatyalar, nergis çiçekleri, laleler, ağaçların tomurcuğa durması ve  daha hayranlık duyacağınız bir sürü şeyin adıdır ilkbaharım. İlkbaharın  ve kadar güzel  bir mevsim olduğunu  Sezai Karakoç’un şu sözü ile  bitirmek isterim:” Üç mevsim ölsen de hiç olmazsa dirilirsin baharda.”

 


“ Haksız Eylemlerden Korktuğumuzdan Değil, Kaçınmak Doğru Olduğu İçin Kaçınmalıyız.”

 “ Haksız Eylemlerden Korktuğumuzdan Değil,  Kaçınmak Doğru Olduğu İçin Kaçınmalıyız.”

 

Felsefe insanın hayatı sorgulamasını sağlar. Hayatı sorgulayan insanlar aynı zamanda eleştirel düşünme becerisine de sahip olur. Sorgulamak, merak etmek, okumak  ve felsefeye meraklı olmak kişinin gelişmesine katkı sağlar. Haksız eylemlerden korktuğumuzdan değil, kaçınmak doğru olduğundan kaçınmalıyız .” sözü ile anlatılmak istenen  ve insanlara verilmek istenen mesajlar şunlardır: İnsan haksız olan eylemlere karşı tavrını net bir şekilde belli etmelidir. Yani doğru, dürüst, güvenilir ve güzel ahlaklı kimse olmalıdır.


 Haksızlıktan korktuğumuz için, haksızlığın ne denli yanlış bir şey olduğunu bilmemiz gerektiği için ondan kaçınmalıyız. Yani bunu korkudan dolayı değil insanca davranmamız gerektiği için yapmalıyız. İnsanın içi ahlaklı olmalıdır, güzel kalpli olmalıdır. İnsan haklarına, adalete saygı gösterilmeli ve hakkaniyet doğrultusunda işler yapmalıdır. Haksız eylemlerden korktuğu için kaçan kimse gerçek anlamda hakkaniyete ve doğruluğa hizmet etmiş kimse değildir. İnsan;  adaleti, doğruluğu canı gönülden istemelidir. Bunu zorla yapmamalıdır.





 Kişi kötülükten korktuğu için değil, o kötülüğün ne kadar yanlış olduğunu ve daha birçok yanlışa sebep olacağını bildiği için kaçınmalı ve her zaman doğru olmaktan yana tavır almalıdır. İşte bunu yapan insanlar hem kendilerine karşı dürüst davranmış olurlar ve hem de birilerinin güdümü doğrultusunda hareket etmemiş olurlar.          

“Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var.” Atasözü İle İlgili Hikâye Örneği Yazınız.

 “Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var.”  Atasözü İle İlgili Hikâye Örneği Yazınız.

 

Ramazan Ayı yaklaşıyordu. Ramazan Ayı demek orucun da başlangıcı demekti. Ailem oruç tutan insanlardır. Oruç tutmayan insanlara karşı ise asla ön yargılı olmayan, nazik insanlardı. Ben artık büyüdüğüm için yavaş yavaş oruç tutacaktım. Bu yıl da otuz orucun otuzunu  tutamasam da haftada bir kere tutmaya çalışacaktım. Yaşım  dokuzdu ve ufak bir kansızlığım olduğu için, bazı vitamin değerlerim de eksik olduğu için doktor bana sürekli oruç tutmayı önermemişti. Ben de elimden geldiği kadar haftada bir tane tutacaktım. Oruç tutmak akşama kadar yemek düşünmek benim gibi çocuklar için hem zor hem de akşama bir sürü yiyeceklerimiz olduğu için heyecanlı bir duyguydu. Orucun başlamasına iki hafta kala annem hazırlıklara başladı. 





Babam içli köfteyi, yaprak sarmayı, mantıyı çok sevdiği için annem de hepsinden yapıp  buzluğa atacaktı. Annem  her ne kadar bunları yapacak olsa da boynunda ve kollarında sıkıntısı olduğu için azar azar hazırlığa başladı. Önce yaprak sarması yapmaya  başlamak için kolları sıvadı.  Kıymayı, bulguru, yaprağı ve zeytin yağını hazırladı. Yaprak yapmak için gerekli olan malzemeler hazırlandıktan sonra onları sarmaya sıra geldi. Annem yaprakları sarmaya devam ederken bir anda boyun ve kol ağrısı yine tuttu. O sırada kapı çalındı ve gelen üst kattan Hanife Teyzeydi. Hanife Teyze bizim üst komşumuz olan, Adile Naşit’e benzeyen dünyalar tatlısı bir teyzemizdi. Bize yaptığı poğaçalardan getirmişti. Onu eve buyur ettim. O da meşgul etmeyeyim şimdi işiniz vardır dese de annem onu içeri yine de buyur etti. İçeri giren Hanife Teyze anneme dönerek şaşkın bir şekilde  Gülcan Hanım bu kadar yaprağı nasıl tek başına saracaksın zaten boynun sıkıntılı neden bize de çağırmadın yardıma, aşk olsun sana dedi. Annem de  zahmet vermek istemedim dedi.


 Bunun üzerine Hanife Teyze aklıma çok güzel bir fikir geldi dedi. Ne de olsa oruç yaklaşıyor ve diğer komşular da oruç hazırlığı yapacak onlara da söyleyelim herkes birbirine yardım edip iş birliği şeklinde yemeklerimizi hazırlayıp buzluğa atalım dedi. Hemen telefonundan Melek Teyze ve Aslı Teyzeyi de aradı. Onlar da bu fikri memnuniyetle karşıladılar ve hemen bize gelip yaprakları sarmaya başladı. Hem sohbet ediyorlar, sohbetlere arada sırada şen  kahkahalar da  eşlik ediyordu. Hem de yaprakları incecik kalem gibi sarıyorlardı. Annemin akşama kadar saracağı yaprak bir buçuk saat içinde bitmiş ve sarmalar adetler şeklinde ipe bağlanıp, buzdolabı poşetine konulup buzluğa atılmıştı. Geriye kalan bulaşıkları bile birlikte yıkamışlardı komşularımız. 


Çok ince düşünceli, kibar insanlardı. Bu arada  benim güzeller güzeli bir tanecik kıymetli meleğim, canım annem de  aşırı yorulmamış ve boynu ve kolları da fazla ağrımamıştı. İş bittikten sonra benim yaptığım çay ve babamın önceden çarşıdan aldığı  abur cuburlardan komşu teyzelerin önüne koydum ve onlar da bir güzel güle eğlene yediler. Daha sonra ertesi gün mantımız yapıldı, sonra içli köfte derken tüm hazırlıklar bitti. Ben de anneme dönerek bak anne gördün mü “ Bir elin nesi var iki elin esi var.” Sen de onlara yardıma giderek hep birlikte zor olan işlerinizi iş birliği içinde halledersiniz dedi. Annem de başımı okşayıp bana dönerek haklısın benim güzel kızım Gül dedi. Böylece çok elin birliği işler bitmiş ve bu işten de herkes kârlı çıkmıştı aynı zamanda.

Özbek Atasözleri

 Özbek Atasözleri


   Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Kısa ve özlü olan atasözleri  yol göstericidir. Bunlar topluma mal olmuş özlü sözlerdir. Her ülkenin kendine özgü atasözleri olduğu gibi Özbek halkının da kendine özgü atasözleri şunlardır:

“Can çıkadı, huy çıkmadı.”

“İt hurar, karvan otar (İt ürür, kervan yürür).

“Akıllının atı da yorulmaz, giysisi de eskimez.”

“Çuvaldız olup çuval dik, deve olup katarda dur.”

“Bir adam köprü kurar, bin adam geçer.

Aç kurt, hızlı koşarak gelir.




“Her yerin tilkisini kendi tazısıyla avla.”

“Bağa bülbül, adama akıl yaraşır.”

“Keçinin başı olacağına, koyunun kuyruğu ol.”

 

“İğne kadar delikten, deve kadar soğuk girer.”

“Bir adam köprü kurar, bin adam geçer.”

“Eşeği üç kuruş, semeri beş kuruş.

“Bir kesekle iki serçe vurulmaz.”

“Bir kesekle iki serçe vurulmaz.”

“Sirke ham olursa kendi kabını yarar.”

 

“Büyük ye, büyük söyleme.”

“Tarlanın beyi olacağına, kalenin iti ol.”

“Çuvaldız olup çuval dik, deve olup katarda dur.”

“Keçinin başı olacağına, koyunun kuyruğu ol.”

“Aç kurt, hızlı koşarak gelir.”

“Bahşiş atın dişine bakılmaz.

“Deve kuraklıkta yürür, ama bir de onu bataklıkta gör.”

“Yılan kovalarsa yola; deve kovalarsa yokuşa kaç.”

“Pireye kızıp yorgan yakma.”

“Ucuz şeyin çorbası tatlı olmaz.”

Yunan Atasözleri

 Yunan Atasözleri

 

Ülkemizle komşu olan Yunanistan ile kimi zamanlar adalar yüzünden tartışma yaşarız, kimi zaman ilişkilerimiz daha normal olur. Ülkeler arasında her zaman sorunlar olmaya devam edecektir. Her ne kadar farklı sorunlar olsa da atasözleri hepimize mesaj veriri ve bir şeyler öğretmiş olur. Yunan atasözleri şunlardır:

 

“Kendinden kendi sırrını saklama.”

“ İlk basamakları hor görme, onlarla çıkarsın saraya.”

“Bilgi fazileti, fazilet de adaleti yaratır.”

“ Seven de kalp nefret eden de.”

“Taş da yumurtanın üstüne düşse yumurta da taşın üstüne düşse olan yine yumurtaya olur.”





“ Korku, mantıktan daha kuvvetlidir.”

“Seven kalp, daima gençtir.”

“ Isıtılıp sunulan lahana ölümdür.”

“ Cehenneme giden yolda  yürümek kolaydır.”

“ Acıkmayan insan ekmeğin ne olduğunu bilmez.”


“Tanrıların bize verdiği nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız.”

“ Hamur yoğurmak istemeyen, beş gün un elermiş.”

“Kim kıskanırsa kördür, kim nefret ederse sağırdır, kim kızarsa topaldır, yalnızca kim severse onun her şeyi tamamdır.”

“ Aynı nehirde iki kere yıkanmaz.”


“ Ağa kor gibidir, yakamazsa karalar.”

“ Hak yenir ama hazmedilmez.”

“ Dilencinin torbası deliktir.”

“Hayat başlı başına bir sorundur. sorun olmayan tek şey ölümdür. yaşam, her gün yola çıkıp yeni sorunlar aramaktır.”

“Felaket tek başına geliyorsa ona hoş geldin de.”


 

İstiklal Marşında Geçen Kelimelerin Anlamları

 İstiklal Marşında Geçen Kelimelerin Anlamları

 

Milli şairimiz sevgili Mehmet Akif Ersoy yazdığı şiirle gönüllerimize girmiştir. İstiklal Marşını her okuduğumuzda duygulanırız ve aklımıza bizim için canlarını feda eden, bu topraklar için canları pahasına düşmanla çarpışıp şehit olan atalarımız, Mehmetçiklerimiz gelir. Onları asla unutmayacağız ve kalbimizden de silmeyeceğiz. Bize yani milletine bu güzel bağımsızlık marşını yazan üstad Mehmet Akif’i yüreklerimizde  taşıyacağız ve dillerimizde de hürriyet olacaktır her zaman.

Bu muhteşem şiirin içinde geçen kelimeleri çocuklarımıza öğretmek , bu şiirin ana duygusunu onlara anlatmak da her yetişkinin görevi olmalıdır. Milli marşımız İstiklal Marşında geçen kelimeler ve anlamları şunlardır:

 





İstiklal Marşımızda Geçen Kelimeler ve Anlamları şunlardır: 


Al: kırmızı anlamına gelir.

Şafak: Güneş’in doğuşundan az önce beliren aydınlığa şafak denilir.

Sancak: Kısa anlamı bayrak olarak geçer. Biz yine de tam anlamını da açıklayalım. Sancak; genellikle askeri birliklere verilen, üzeri yazı işlemeli, kenarları saçaklı, gönderli bayraktır.

Yurt: Bir halkın üzerinde egemen olarak yaşadığı, kültür ve uygarlığını oluşturduğu toprak parçası.

Ocak:  Ev, aile , soy anlamına gelir.


Millet: Diğer adı ulus olan millet kavramı; çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa millet denir.

Çehre: Surat, yüz anlamına gelir.

Hilâl: Yeniay anlamına gelir. Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayça, yeni ay anlamına gelir.

Irk: kalıtımsal özyapıları bir olan insanların oluşturduğu doğal topluluk, soy anlamına gelir.

Celâl:  Ululuk, büyüklük anlamında vardır. Bir de kızgınlık, öfke anlamına gelir.

İstiklâl: Bağımsızlık anlamına gelir.


Ezel:  Başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik anlamına gelir.

Bent: Suların önüne çekilen set anlamına gelir. İstiklal Marşında geçen ''bendimi çiğner aşarım'' dizesinde ise önüme kurulmuş olan tüm engelleri aşar geçerim anlamına gelir.

Engin: Ucu bucağı görünmeyecek denli geniş, uçsuz bucaksız, çok geniş anlamına gelir.

Garp: Batı

Âfâk:  Ufuklar anlamına gelir.

Zırh: Savaşlarda ok, mızrak, süngü, kılıç gibi delici silahlardan korunmak için giyilen, demir levhalardan, tellerden yapılmış giysi.

İman: Dinin ortaya koyduğu dogmalara inanma, dinsel inanış, inanç anlamına gelir.

Serhat:  Sınır boyu demektir.


Medeniyet: Medeniyet, bir toplumun tüm unsurlarını yani, maddi manevi varlıklarını, düşüncelerini, bilimini, sanatını, teknolojisini, canlı türlerini ve ürünlerini kapsayan çok geniş bir ifadedir.

Zırh: Savaşlarda ok, mızrak, süngü, kılıç gibi delici silahlardan korunmak için giyilen, demir levhalardan, tellerden yapılmış giysi.

Siper: Savaş sırasında korunmak, düşmana hedef olmadan ateş edebilmek için toprakta uzunlamasına kazılan üstü açık hendek.

Hayâ:  Utanma, sıkılma anlamına gelir.

Akın: Ele geçirme hazırlığı olarak, genellikle tedirgin etme, yıldırma, yağmalama biçiminde uygulanan, düşman topraklarına toplu halde ve ansızın, beklenmedik bir zamanda yapılan baskın.


Vadetmek:  Bir işi yerine getireceğine söz vermek

Kefen: Ölülerin, gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez.

Şehit: Kutsal bir ülkü ve inanç, özellikle yurt için savaşırken ölen kimse.

Şühedâ: Şehitler anlamına gelir.

Canan: Sevgili

Hudâ:  Tanrı anlamına gelir.

Cüdâ: Yurt, baba ocağı gibi alışılmış olan yerlerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan anlamına gelir.

İlâhi: Tanrı’yla ilgili olan, Tanrı’ya özgü, Tanrısal.

Emel: Amaç

Mabed: Tapınak

Nâmahrem: El, yabancı anlamına gelir.

Vecd: Büyük bir coşku halini ifade eder.

Ceriha: Yara

Mücerred: Tecrîd edilmiş, soyulmuş, çıplak.

Naaş: Ölen kişinin vücudu.

Arş: Gök anlamına gelir. İslam inanışına göre ise  göklerin en yükseği, dokuzuncu gök, Tanrı’nın katı.

İzmihlâl: Yıkılış, çöküş

Hürriyet: Özgürlük anlamına gelir.

Alman Atasözleri

 Alman Atasözleri


İnsanlara mesaj veren atasözleri bizi hem bilgilendirir hem de uyarır. Atasözleri gözleme dayanır. Atasözlerinin bazıları yol göstericidir. Bazıları ise insanlara ahlaklı olunması gerektiğini anlatır. Her ülkenin olduğu gibi Almanya’nın da Almanların da kendine has atasözleri bulunur. Alman atasözleri şunlardır:


İki avukat arasında kalan çiftçi, iki kedi arasında kalan balığa benzer.

Balıklar oltayla, insanlar tatlı dille avlanır.

Savaş, barışın sağladığını yıkıp gider.”

“Parlayan her şey altın değildir.

“ Seni besleyen eli ısırma.”

“Düşmek suç değildir, düşüp kalmak suçtur.”

 

“Kargalarla yarenlik eden güvercinin tüyleri beyaz kalır, ama kalbi kararır.”

“ İş, işi çeker.”

“Kadın çalındıktan sonra duvara asılacak bir keman değildir.”

“Rica daima sıcak, teşekkür daima soğuktur.”

 




“Eğitim, özgürlüğe götürür.”

“ Kart kuşu yolmak zordur.”

“ Ödünç alan,  özgürlüğünü satar.”

“ Bozuk yumurta, bütün yemeği bozar.”

“ Yemek bilmek , eski tavalar ile öğrenilir.”

“Eğitimsiz insan, cilasız aynaya benzer.

“Barış zamanında bir yumurta, savaş zamanında bir öküzden daha iyidir.”

Hiçbir ağaç ilk darbeyle yıkılmaz.

 Paylaşılan bir acı yarıya iner.”

“Tek gözlü olmak kör olmaktan iyidir.”

“Paylaşılan sevinç iki katına çıkar.”

 

“Eldeki serçe, damdaki güvercinden iyidir.”

“İtimat kontrole mani değildir.”

“Çalışmak ekmek, tembellik kıtlık getirir.”

Ufak hırsızlar asılır, büyük hırsızlar serbest bırakılır.

Rus Atasözleri

 Rus Atasözleri

 

Kısa ve özlü olan sözlere atasözü denir. Bazı atasözleri birbiri ile çelişebilir. Atasözlerinin çoğu mecaz anlamlıdır. Atasözleri her milletin kendine özgüdür.

Rusların da atasözleri vardır ve  şunlardır:

“Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.”

“Yavaş gidersen daha uzakta olursun.

Para konuşunca, doğruluk susar.”

“Nefret; ancak sinek avlarken işe yarar.”

“Bu kadar zeki olma, senden daha zekileri hapiste.”

 

“Hiç kimse işsiz değil; fakat hiç kimse çalışmıyor. Hiç kimse çalışmıyor; fakat herkese ücret ödeniyor. Herkese ücret ödeniyor; fakat satın alacak bir şey yok. Satın alacak hiçbir şey yok; fakat herkes ihtiyacını karşılıyor. Herkes ihtiyacını karşılıyor; fakat herkes şikâyet ediyor. Herkes şikayet ediyor; fakat ne zaman oy kullanma zamanı gelse herkes evet diyor.”


“Tüccar babanın oğlu çapkınsa torunu da dilenci olur.”

“Dikkatsiz insan, ormanda yürür de yakılacak odun görmez.”

“Çirkin kadın yoktur, az votka vardır.”

“Fazla sırıtmak, günah işlediğinize işarettir.”

“Her ne kadar zaman zaman tavuklardan daha alçakta uçuyorsa da tavuklar hiçbir zaman kartal yüksekliğinde uçamazlar.”

 



“Zaman arkamızda, zaman önümüzde, zaman yanımızda değil.

“ Islak adam yağmurdan korkmaz.”

“Savaşa giderken 1, denize girerken 2, evlenirken 3 defa düşün.

“Sen siyasetle ilgilenmezsen, siyaset bir gün seninle ilgilenir."

"Çay, votka gibi bol bol içebileceğiniz bir şey değildir."

“"Uyuyan tilki rüyasında tavuk görürmüş."

“Geç gelen adalet, adalet değildir.”

 

Fransız Atasözleri

 Fransız Atasözleri


 Her milletin kendine ait atasözleri vardır. Atasözlerinde insana ve insanlığa verilmiş çok güzel mesajlar vardır.  Fransızların da atasözleri şunlardır:

 

“Bütün servetini yitiren kişi önemli bir şey yitirmiştir, sağlığını yitiren çok şey yitirmiştir, onurunu yitiren pek çok şeyini yitirmiştir, umudunu yitiren kişi ise her şeyini yitirmiştir.”

“Pırıl pırıl gökkuşağını görmek için önce yağmuru yaşamak gerekir.

“Aşk için dökülen gözyaşı ve savaşta akan kana bedel biçilmez.”

 

“Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür.”

“Bir atı suya götürebilirsiniz ama ona zorla su içiremezsiniz.”

“Bir şey ne kadar çok değişirse, o kadar çok aynı kalır.”

“  Adalet yorumlarımız saatlerimize benzer. Çoğu başka başka yerler gösterir ve herkes kendininkine itimat eder.”

 

“Her akılsıza hayran olacak, başka bir akılsız bulunur.”

“Güzellik bakan kimsenin gözündedir.”

“Temiz bir vicdan kadar yumuşak yastık yoktur.”

“İspanyol ineği gibi Fransızca konuşma.”

 

“İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler.”

“ Beklemeyi bilmek başarının sırrıdır.”

“Babalar, doğanın yarattığı bankerlerdir.”

“Başarının %5'i yapmayı bilmekten, %95'i yapabilmekten “ oluşur.

 


“En düzgün işleyen saat midedir.”

“Fırsatlar çıkmadıkça kabiliyetler pek az işe yarar.”

“Parmak bir şeyi işaret ediyorken parmağa bakan ahmaktır.

“Her şey üstüne üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur.”

Amerikan Atasözleri

 Amerikan Atasözleri

 

 Her milletin kendi atalarının  söylediği sözler olduğu gibi Amerikan milletinin kendi atasözleri vardır. Amerikan atasözleri şunlardır:

“Talih bir defa güldü mü, talaşla beyin arasında fark yoktur.”

“Odununu kendi kesen, iki kere ısınır.”


“ Cesur adamın bakışı, korkağın kılıcından daha çok düşman titretir.

“Çaydanlık bakmakla kaynamaz.”

“Ağaç diken, kendinden başkasını da sevdiğini gösterir.”

“Balayı, genç gelinin omzunuzda ağlamayı bırakıp; ensenizde boza pişirmeye başladığı gün biter.”


“Sır dolu kalp zindan, kalbin sahibi gardiyandır.”

“Altın ateşle,  kadın altınla, erkek de kadınla imtihan edilir.”

“Zorluk, seni zorlayıncaya kadar, sen zorluğu zorla.

Kaybetmekten yılmayan, kazanmanın eşiğindedir.””





“Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır.”

“Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır.”

“Bir cümlenin ortasında 'ama' ya da 'fakat' varsa o cümlenin baş tarafına pek önem vermeyin.

“Bir kadının yüzündeki ifade, sırtındaki elbiselerden daha mühimdir.”

“İtle yatan bitle kalkar.”


“Bir insan sana "eşek " derse umursama, ama 5 kişi sana "eşek" derse git kendine bir semer al.”

“Balık ve konuk üç günde kokar.”

“Ağacın hatırladığını balta unutur.”

“ Komşunu sev ama bahçe duvarını yıkma.”

“Devlet  memurları başsız çivi gibidir; içeri sokabilirsiniz ama dışarı çıkaramazsınız.”

 

 

·          

·          

·          

·          

 

İngiliz Atasözleri

 İngiliz Atasözleri


Her ülkenin kendine özgü atasözleri olduğu gibi İngilizlerin de kendine has atasözleri vardır. Hatta kimi atasözleri bizimkiler ile aynı anlama gelir ve bizin atasözlerine de çok benzer.




 “Kör ata ha göz kırpmışsın ha başını sallamışsın.”

“Körler ülkesinde tek gözlü adam kraldır.”

“ Tedavi edilmeyene sabredilir.”

“Kuluçkadan çıkmamış tavukları sayma”

“İnsan, kuyusu kurumadıkça suyunu özlemez.”

 

“Mutlu doğmak, zengin doğmaktan iyidir.”

“İnsan, kuyusu kurumadıkça suyunu özlemez.”

“Fazla sayıda aşçı çorbayı berbat eder.”

“Kusurlarını yüzüne söyledikleri için düşmanlarını sev.”

 

“Cahil kral taç giydirilmiş eşektir.”

“Her kuş kendi türüyle uçar.”

“Yaşlı köpeğe yeni numara öğretemezsin.”

“Mutlak güç mutlaka yozlaşır.”

 

“Bütün yumurtalarını bir sepete koyma.”

“Roma'daysan, Romalılar gibi davran.”

“Ardındaki köprüleri asla yakma.”

“ Kabanını elbisene göre kes.” Bizim atasözlerimizde olan Ayağını yorganına göre uzat” atasözü ile aynı anlama sahiptir.

“Kuluçkadan çıkmamış tavukları sayma.”

“Kedilerin dokuz canı vardır: Üçü oyun için, üçü çiftleşmek için ve üçü de yerleşmek için.”

“Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar.”

“Cüret başarının başlangıcıdır.”

“Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.

“En iyiyi ümit et, en kötüye hazırlan.”