Ramazan Ayında Yardımlaşma ve Dayanışma (Oruç) İle İlgili Bir Hikâye Yazınız. Hikâyenizi Sınıfta Arkadaşlarınıza Okuyunuz.

 Ramazan Ayında Yardımlaşma ve Dayanışma  (Oruç) İle İlgili Bir Hikâye Yazınız. Hikâyenizi Sınıfta Arkadaşlarınıza Okuyunuz.


Annem günler öncesinden başlamıştı Ramazan hazırlıklarına. Ne de  olsa yarın oruç başlıyordu. Ben de artık son iki yıldır orucun tamamını tutamasam da çoğunu tutuyordum. Çok zayıf olduğum için oruç tutmayı bazen bünyem kaldırmıyor ve hasta oluyordum. Yaşım  13 olmasına rağmen kilo olarak yeterli kiloda olmadığım için oruçta bazen zorlanıyordum ama inşallah gelecek yıl hepsini tutmaya çalışacağım. Ben  Yağmur  bu arada. Ortaokula gidiyorum. Üç çocuklu bir ailenin üçüncü kızıyım. Bir abim bir de ablam var. Abim  öğretmen, ablam ise lise üçe gidiyor. Annem ev hanımı, babam  ise mühendis.  Yaşadığımız şehir Sivas. Maddi durumumuzu soracak olursanız babamın mesleği olduğu için çok şükür sıkıntı çekmiyoruz. Orta halli bir yaşamımız var kendimizi idame ettirebiliyoruz. Neyse konuma devam edeyim: Yarın oruç başlayacağı için annem komşuları ile birlikte bir ay önceden hazırlık yapıldı.

 

 Mantılar yapıldı, dolmalar yapıldı, yapraklar sarıldı, ekmekler yapılıp buzluğa konuldu. Ramazan Boyunca bunları tüketmek için hazırlık yaptı annem ve arkadaşları. Bu gece ilk sahurumuz. Onun için çok heyecanlıyım. Hemen ödevlerimi yapıp yatağıma yattım. Yatar yatmaz uyuduğum için gece mahalledeki Mehmet Amcanın davulunun sesi ile uyandım. Davulun sesi ilk başta içimi ürpertti. Korktum ama sonra bu gece sahur olduğunu hatırladım ve korkum geçti ve hemen mutlu oldum. Pencereden dışarı baktığımda Melike Teyzelerin, Abdullah amcaların, arkadaşım Şule ve Aydınların  da ışığı yanmıştı.  Gece yarısı herkesin ışığı yanıyordu ve bunu izlemek beni çok mutlu etmişti. Ne güzel bu ay. Hem huzur ayı hem sabır ayı hem de birlik ayıydı. Tam perdeyi kapatmak üzereyken sınıf arkadaşım Metinlerin ışığının yanmadığını fark ettim. Hemen anneme koşarak anne Metinler kalkmadı herhalde dedim. Annem de  biz kaldıralım o zaman dedi ve Metin’in annesini aradı ama telefonu açan olmadı.

 

 Sahurumuzu yapmaya başladık ama benim aklım hala arkadaşımın  evindeydi. Şimdi kalkmışlardır diye pencereye yöneldim ama ne ışıkları yanıyordu, ne de perdelerinde bir oynama vardı. Geri yemeğime oturduğum yerden devam ettim. Annem sahurda yemek yapmaz. Bizi sahurda kahvaltılık tüketiriz. Yemek  çok ağır geldiği için annem de yapmaz. Annem çok güzel ıspanaklı ve peynirli börek yapmıştı. Sobada yaptığı böreklerin tadı harika olmuştu. Yanına da çay, zeytin, yeşillik koymuş ve çok güzelce karnımızı doyurmuştuk. Metin ve ailesi ne yemişti acaba  diye merak ediyordum acaba uyuya mı kalmışlardı diye düşünüyordum. O arada annem üzüm hoşaflarını getirdi ve bir güzel içtik. Daha sonra sularımızı içip dişlerimizi de fırçaladıktan sonra  niyetlendik oruca. 


Sabah ezanı ile birlikte namazları kılıp bir güzel sıcacık yatağımıza uyumaya gidip devam ettik. Sabah ilk iş aklımda Metin’e neden gece kalkmadıklarını soracaktım. Okula vardığımda Metin de oradaydı. Hemen günaydın diye asıl konuya geldim. Metin de bizim gibi oruç tutuyordu bugün. Ona neden gece ışığınız yanmadı Metin dedim. O da biz akşamdan yiyip yattık diye lafı geçiştirdi. Altıncı dersin sonuna doğru Metin oturduğu yerde bir anda yere bayılmıştı. Öğretmenimiz hemen onu kucağına alıp çocuklara su  getirmesini rica etti. Ben onlardan önce  koşarak kantinde arkadaşım için su aldım. Öğretmenim Metin’e neden bayıldığını sorunca oruca dayanamadığını söyledi. Daha sonra eve vardığımda annem bu konuyu sordum.






Annem de onların Metin’in ailesinin  durumlarının çok kötü olduğunu ve sahurda yiyecek bir kuru ekmek ve sudan başka bir şey olmadığını duymuş. Yani  canım kardeşim, arkadaşım açlıktan bayılmıştı. Çok üzülmüştüm. Kendi halinde, kimseye zararı dokunmayan bir çocuktu Metin. Dürüst saygılı ve efendi bir çocuktu. Ayrıca derslerine de son derece başarılı ve zeki bir çocuktu. Bazen bilemediğim soruları ona sorardım o da bana yardım ederdi. Şimdiki durumu ise çok üzücü bir durumdu. Hemen ailemle birlikte Metin’in ailesi için bir şeyler yapmaya karar kıldık. Babam ve annem markete gidip onlara bir ay boyunca yetecek gıda ve temizlik malzemeleri aldı. Öğretmenim benim canım öğretmenim de okulda öğretmenler arasında para toplamış ve Metin’in ailesine vermişti.

 

Hepimiz el birliği içinde, yardımlaşma ve dayanışma içinde olup Metin ve ailesini bu zorluk süreçten kurtarmıştık. Onun için de çok mutlu ve huzurlu olmuştuk. Artık  sahurda onların da ışığı yanıyordu ve onların da yiyecek her şeyi vardı. Ayrıca babam ona aylık olarak burs da vermeye başladı ve böyle zeki çocukların kıymetinin bilinmesi gerekir dedi. Babasına da iş bulma konusunda ailem onlara yardım etti. Ne güzel bir duyguydu bu aylarda yardımlaşma ve dayanışmanın zirveye çıkması. Ne güzel geleneklerimiz vardı, ne güzel güzel  bir millettik biz. Yardımlaşmayı bilen, açgözlülüğe ve bencilliğe karşı olan insan gibi insan olan millettik biz. Çünkü biz Türkiye gibi güzel bir ülkenin  merhamet ve sevgi ile büyüyen , içinde insanı değerleri sonsuza kadar taşıyan duygu dolu evlatlarıydık.

 

 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Oruç Tutmanın Faziletleri İle İlgili Özlü Sözleri

 Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Oruç Tutmanın Faziletleri İle İlgili Özlü Sözleri

 

Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan ve hayatı boyunca Müslümanlığı yaymak için çalışmış olan, güvenilir insan, doğru ve dürüst insan sevgili Peygamber Efendimizin  her sözde  insanlığa bir mesajı vardır. Alın terini, helal lokmayı, doğru ve güvenilir olmamızı isteyen efendimiz oruç tutmanın da insan sağlığına, insan ruhuna çok iyi geldiğini söylemiştir.

 

 Efendimizin oruç tutmak ile ilgili sözleri şunlardır:

“Oruç tutunuz ki,  sıhhat bulasınız!”

"Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."

““Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” 

“"Cennet’te reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez.”

 

“Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ‘ben oruçluyum desin”

 “"Sizden biriniz unutarak bir şey yer veya içerse, orucunu tamamlasın. Çünkü onu Allah yedirmiş ve içirmiştir." 

“Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz. Şevval hilâlini görünce de oruca son veriniz. Ramazan’ın başlangıcı bulutlu bir güne rastlarsa, Şâban’ı otuza tamamlayınız."

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” 

 



“Mü’min öldüğü zaman, namazı baş ucunda, zekâtı sağında, orucu solunda bulur.” 

“"Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar." 

“İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”

“Ramazan Ayı Yardımlaşma ve Dayanışma Ayıdır." Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Ramazan Ayı Yardımlaşma ve Dayanışma  Ayıdır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Yardımlaşmanın olduğu yerde insanların birbirine olan sevgisi ve merhameti de bulunur. İçinde şefkat olmayan, iyi niyet olmayan kimselerde yardımlaşmayı değil bencilliği görürüz. Yardımlaşma sadece Ramazan Ayına yönelik bir durum değildir. Her  zaman yardımlaşma olmalı , kişi  kendini  zor durumda olan bir başkasının yerine koyabilmeli ve empati kurabilmelidir. Elbette bunlar önemlidir ama Ramazan Ayında yardımlaşmanın önemi bizim kültürümüzde, gelenek ve göreneklerimizde biraz daha ön plana çıkar. Çünkü bu ayda, bu kültürde Alemlerin  Rabbi olan, Rahman ve Rahim olan Yüce Allah için oruç tutmak vardır. 


Oruç tutmak sadece dini anlamda kişiye sevap yazmaz. İslam dini öyle kuvvetli, öyle mükemmel bir dindir ki oruç tutmanın insan sağlığına faydaları da bitmek bilmez. Bu faydaları çoğunuz az çok bilirsiniz. Vücut dinlenir,  bağışıklık sistemi güçlenir, cildimiz daha da parlak olur, karaciğer dinlenir, mide rahatlar, kişi daha dinç ve daha sağlıklı olur vb. Akşama kadar aç olan mümin biri bu açlıkta sabırlı olmayı öğrenir. Nefsine hakim olmayı öğrenir. Her gün düzenli öğünleri olan, maddi durumu iyi olan ve hiçbir maddi sıkıntı çekmeyen kişi bu ayda aç kalarak kendini maddi durumu iyi olmayan kişilerin yerine koyarak onların da durumunu anlamış olur. 


Yoksul olan kişilerin duygu ve düşünceleri bu ayda daha iyi anlaşıldığı için varsıl kimseler yoksul  olanlara elinden gelen yardımı bu ayda daha da çok yapar. Bu ayın insanın duygularına, eylemlerine bile  etkisi vardır. İnsan daha bir merhametli olur, daha anlayışlı olur ve yoksul olanlara yardım etmek için elinden gelen her türlü iyiliği ve fedakarlığı onlar için yapmaya çalışır.


 Ülke olarak zor zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde yine Ramazan Ayı yaklaşmakta ve yine yoksul kardeşlerimizin sıkıntıları olmaya devam edecektir. İşte bu durumda onlara karşı el birliği içinde yardım etmeliyiz. Yardımlaşma ve dayanışma sayesinde onların bu ayı sağlıklı beslenerek, huzurlu bir şekilde geçirmelerini sağlamalıyız. Oruç bittikten sonra da onlara olan yardımları kesmemeliyiz. Ömrümüz yettiği sürece, nefes aldığımız sürece ve maddi imkanlarımız yerinde olduğu sürece yoksul kimselere her zaman destek olmalıyız. Destek olduğumuz her yoksul kimse bizim daha mutlu olmamızı sağlayacak ve vicdanımız da rahat bir şekilde hayatımıza devam etmiş olacağız. Bu ayın anlamına uygun şekilde güzel işler yapmalıyız ve yardımlaşma ve dayanışmayı hayatımızın tümüne yaymalıyız.

Arkadaş Seçiminde Nelere Dikkat Ediyorsunuz? Açıklayınız.

 Arkadaş Seçiminde Nelere Dikkat Ediyorsunuz? Açıklayınız.

 

İnsanın okuyacağı kitapları olduğu zaman, dertlerini ve mutlu anlarını paylaşacağı bir de arkadaşları olduğu zaman değmeyin o insanın keyfine. Ondan keyiflisi yoktur. Tabi iyi bir ailede yetişmek ve güzel değerlere de sahip olmak önceliğimizdir. Arkadaş bir insanın sahip olacağı en büyük  sırdaştır. İnsanın arkadaşı iyi ve cana yakın olduğu zaman  insan bundan mutlu olur ve hayatın keyfini çıkarmaya başlar. Arkadaş olması son derece güzeldir ama arkadaş seçiminde de dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Arkadaş bulunur ve çoktur da ama önemli olan size sadık ve güvenilir kimseler ile arkadaşlık kurmanız her zaman önceliğiniz olmalıdır.

 

Arkadaşlık seçiminde şunlara dikkat edilmelidir:


* Arkadaşta aranan ilk özellik güvenilir olmasıdır. görünmesidir. Güvenilir olmayan bir kişi ile asla uzun bir ilişki kurulamaz. Onun için güven her şeyin temeli ve devamıdır.

 * Arkadaş samimi ve candan olmalıdır. İçinde şefkat ve merhamet olan kişilerle arkadaşlık kurmak en güzelidir.

 *Arkadaş dediğin kişi sadece kendini düşünen  zavallı bir bencil olmamalıdır. Bencil kimseler ile arkadaşlık kurulamaz ve onlarla vakit geçirmek bile kişiye büyük sıkıntı verir.

 *Yeri geldiği zaman yanlışlarını yüzüne söyleyen, yeri geldiği zaman kusurlarını görmezden kişi ile arkadaşlık kurulmalıdır.


*Arkadaş dediğin kişi sır tutabilmelidir. Ağzında bakla ıslanmayan kişilerle ne yazık ki dostluk da kurulamaz.

* İyi bir arkadaş yeri geldiği zaman sabırlı olmalıdır.

* Mutlu anlarımızda yalandan sevinmemeli gerçekten yürekten sevinmelidir.

* Zor zamanlarımızda bize yardımcı olmalıdır. Zor zamanlarda sığınacağımız limanımız canım arkadaşımız olmalıdır.

* Sadece işi düştüğünde değil, gerçekten bizi merak ettiği için telefonla arayarak ya da evimize gelip bizi ziyaret ederek nasılsın diyebilmeli ve hal hatır sorabilmelidir.


* Bize akıl vermekten çok bizim ruhumuzu iyileştirmeli ve onun yanında kendimizi mutlu hissedebilmeliyiz.

* Dedikoducu olmamalıdır.

*Ya olduğu gibi görünmeli ya da göründüğü gibi olmalıdır. Nabza göre şerbet vermemelidir.

* Kıskanç ve haset gibi kötü duyguları kalbinde ve ruhunda taşımamalıdır  ruhu gerçekten insanlıkla dolu olmalıdır.





*  Sadece bana karşı iyi olmamalı, başka iyi insanlara karşı da sevgi dolu olmalı, doğaya ve hayvanlara saygı göstermeli ve onları da sevmelidir. Ağaçların dallarını kırmamalı, çiçekleri ezmemeli, suları kirletmemelidir.

* O da bizim gibi kitap okuyan, çalışmaya meraklı , üretken kimse olmalıdır.

* Ahlaki değerlere sahip olmalıdır. Kava küfürlü konuşan biri asla olmamalıdır.

* Empati kurma becerisine ve eleştirel düşünme becerine sahip duygusal ve akıllı biri olmalıdır.

* Yaptığımız güzel ve zeki esprilere gülmeli  ve çok alıngan olmamalıdır. Tabi bizler de eşek şakası yapmamalıyız.

* Kötü alışkanlıklara sahip biri olmamalıdır.

* Benim ilgi duyduğum ve sevdiğim şeylere saygı göstermelidir ve daha çok sayıda özellik yazabilirim.

Beyaz Diş Romanı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Beyaz Diş Romanı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Beyaz Diş’in yaşadığı topraklar nereydi?

a)Batı toprakları

b) Güney toprakları

c) Kuzey toprakları

d)Doğu toprakları

 

2) Bill’e göre takımın en kuvvetli köpeği hangisiydi?

a) Frog

b) Dobiş

c) Kulaksız

d) Azman

 

3) Bill köpekleri hangi hayvanlara benzetmiştir?

a)Aslan

b)Ayı

c)Kaplan

d)Köpekbalığı

 

4) Beyaz Diş kaç yavru dünyaya getirmiştir?

a) 3

b) 4

c) 5

d) 6

 

5) Aşağıdakilerden hangisi Boz Enik’in özelliklerinden değildir?

a) Çok uysal ve tembeldi.

b) Kardeşlerin en gelişmişi ve yırtıcısıydı.

c) Anasına en büyük zorluğu çıkarandı.

d)  Kardeşlerinden daha yüksek bir sesle homurtu sesi çıkartabiliyordu.

 

6) Tekgöz (Babayı) öldüren hayvan aşağıdakilerden hangisidir?

a)Yırtıcı bir aslan

b)Yılan

c)Vaşak

d)Timsah

 

7) Yasalara uymanın sonucu ne olurdu?

a)Adaletsizlik olurdu.

b)Eşitsizlik olurdu.

c)Öfke ve sinir nöbeti olurdu.

d)Acıdan uzak olmayı sağlar, mutluluk getirirdi.

 

8) Minik yavrıuya göre hayatın tek amacı nedir?

a) Ot yemek

b) Et yemek

c) Sıcakta ısınmak

d) Sürekli uyumak

 

9) Kuzey Topraklarında yasa nasıl işlerdi?

Ya uyursun, ya kalırsın

b)Ya gzersin, ya boş boş oturursun.

c) Ya köle olursun, ya esir olursun

d) Ya yersin ya da yem olursun.

 

10) Beyaz Diş’e neden Beyaz Diş adı verilmiştir?

a)Kuyruğu beyaz olduğu için

b)Gözleri kör olduğu için beyaza yakın yerinin daha çok olduğu için

c)Dişleri beyaz olduğu için

d)Kulakları beyaz olduğu için

 

11) Küçük Kurt Beyaz Diş’e göre insanlar kimdi?

a) İnsanlar da kendileri gibi hayvandı.

b) Zalim ve acımasız varlıklardı.

c) Sürekli yemek yiyen oburlardı.

d) Ateş yakanlar, tanrıydı insanlar.

 

12) Beyaz Diş’in en büyük kabusu kimdi?

a) Lip- Lip

b) Gelincik

c) Kar Tavuğu

d) Tilki

 

13) Beyaz Diş hangi yönden annesine benziyordu?

a) Bakışları

b) Duruşu

c) Öfkelenişi

d) Zihinsel yapısı

 

14)Beyaz Diş’in annesinin adı nedir?

a) Kiche

b) Bella

c) Susam

d)Venüs

 

15) Beyaz Diş ilk savaşlarını aşağıdakilerden hangisi ile yapmıştır?

a) Aslan, kaplan, kartal

b) Kar tavuğu,  gelincik ve vaşak

c) Yılan ve  maymun

d) Ayı ve  koca bir kurt

 





16) Güzel Smith’e çocukluğunda ne denilirmiş?

a) İğne kafa

b) Güzel gözlü çocuk

c) Yavru ceylan

d) Çirkin ördek yavrusu

 

 

17) Beyaz Diş sevgiyi ve koşulsuz itaatin olduğunu kimden öğrenmiştir?

a) Matt

b) Scott

c) Annesinden

d) Babasından

 

18) Aşağıdakilerden hangisi Beyaz Diş2in özelliklerinden biri değildir?

a) Olayları geç anlayan

b) Zeki

c) Çevik

d) Vahşi

 

19) Beyaz diş kimi lmekten kurtamıştır?

a) Scottt

b) Scott’un babası

c) Scott’un annesi

d) Scott’un çocuğu

 

20) Beyaz Diş adlı bu muhteşem eserin yazarı kimdir?

a) Charles Dickens

b) Tolstoy

c) Dostoyevksi

d) Jack Landon

 

 

Cevaplar:

1. c   2. a  3. d   4.c   5. a  6. c   7.d  8. b  9.d  10.c  11. d   12.a   13.d  14)a  15.  b   16. a   17. b  18.  a   19. b  20. d

 

“Seni Sevmeyene Asla Sabır Gösterme. Çünkü Sabrının Adı Yüzsüzlük, Fedakarlığın Adı Eziklik, Sevginin Adı Kişiliksizlik olur.” (Boris Vian) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Seni Sevmeyene Asla Sabır gösterme. Çünkü Sabrının Adı Yüzsüzlük, Fedakarlığın Adı Eziklik, Sevginin Adı Kişiliksizlik olur.” (Boris Vian) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sevmek, sevilmek insanın insana verdiği en büyük hediye ve en güzel duygudur. Sevildiğini hissetmek, sevgi ortamında büyüyerek yaşam sürmek ve o sevgiyi yürekten yaşamak muhteşem bir duygudur. Her ne kadar sevmek ve sevilmek güzel bir şey olsa da bizi sevmeyen, bizi istemeyen , küçük gören kişilere karşı sabırlı olmamalıyız. Sabırlı olduğumuz zaman bunun adı yüzsüzlük olur ve kendimizi o kimselerin karşısında küçük bir konuma düşürmüş olabiliriz. Bunun adı ister aşk olsun, ister arkadaşlık, ister komşuluk, dostluk fark etmiyor. Kim bizi istemiyor ve sevmiyorsa bunun için kendi kişiliğimizden ve onurumuzdan asla ödün vermemeliyiz.

 

Özellikle de gençlerde bu sevgi ile olayları çok görüyorum. Kız sevmiyor oğlan arkasından takıntılı bir şekilde sevmeye devam ediyor. Kız aşağılıyor, erkeğin kişiliğini ayaklar altına alıyor ve o kız  erkeğe  karşı kibirli davranıyor erkek yine o kızı sevmeye devam ediyor.. Gerçekten kişinin kendi onurunu bu kadar ayaklar altına almasına gerek yok. Aynı durum tam tersi için de geçerlidir. Sizi sevmeyen insanları siz de sevmeyin. İşe önce kendinizi sevmek ve kendi kişiliğinize saygı duymakla başlayabilirsiniz mesela. Sen kendini önemsersen, kendini seversen sana da değer veren ve senin de değer verdiğin karşılıklı muhteşem bir sevgi mutlaka günün birinde ortaya çıkacaktır. Sevilmediğimiz insanlar için kesinlikle fedakarlık yaparak o değerli zamanımızı boş yere heba etmemeliyiz o kimseler için. Yoksa ezik derler ve arkamızdan da alay ederler.


 

Biz ise kendi iç dünyamızda saçma sapan duygusal travmamıza devam ederiz ve günlerimizi boşu boşuna değmeyen insanlar için feda etmiş oluruz. Elbette kimi sevgiler karşılıksız olmalıdır ve olmaya da devam edecektir. Anne sevgisi, evlat sevgisi vb gibi. Ama bizi sevmeyen kişilere karşı da kendimizi korumasını bilmeliyiz ve sevilmediğimiz ortamlardan uzaklaşmalı, uzaklaşamıyorsak bile araya mesafe koymalıyız. İşte o zaman kendimizi sevmeyi öğrenmiş oluruz ve değerimizi bilen kişi ile mutlu bir hayat bizi bekliyor olabilir.

“Konuşmak İyidir, Susmak Daha İyidir. Aşırıya Kaçıldığında İkisi De Fenadır. “( La Fontaine) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Konuşmak İyidir, Susmak Daha İyidir. Aşırıya Kaçıldığında İkisi De  Fenadır. “( La Fontaine) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanlar günlük yaşamlarında iletişim kurmak için, birbirlerini daha iyi anlamak ve birbirlerine kendilerini  daha iyi ifade edebilmek için iletişim kurmaya mecburdurlar. İletişim olmadığı zaman hayat da durmuş gibi olur.  Konuşmak iyidir. Çünkü ancak konuşarak içimizdekileri karşı taraftaki kişi ya da kişilere aktarabiliriz. İnsan konuştuğu zaman rahatlar, mutlu olur ve kendini ifade etmenin mutluluğu içinde yaşamaya devam eder.  Konuşmak kısa ve öz olduğu zaman iyi olur. Yeri geldiğinde susmak ise daha iyidir.


 Çok konuşmak kişinin hem kendi sağlığı açısından iyi değildir hem de kişiyi toplum içinde küçük düşürür. Çok ve boş konuşan insanlar kendi değerlerini kendi  dilleri ile yok ederler.  Her şeyi biliyorum havası içinde olan çok bilmiş insanlardan toplum bir süre sonra sıkılmaya başlar ve çok konuşan kişileri de yanlarında istemezler, gerekirse böyle kişiler le araya mesafe konulur. Çok konuşan kişide çok da yalan olur. Gerekli gereksiz her şeyi konuşan , diline bir türlü hakim olmayan kişiler başlarına olmayan belalar da açabilir. Hem fazla konuşmak hem de fazla susmak da kötüdür. Çok fazla konuşan kişilerin  nelerle karşılaşacağını yukarıdaki cümlelerimde ifade ettim. Çok fazla susmak ise kişiyi bir zaman sonra asosyal bir durumuna getirir. Hiç konuşmamak, kimseye derdini anlatmamak, kimse ile mutluluğunu paylaşmamak kişinin bir zaman sonra psikolojisinin bozulmasına ve yalnız kalmasına neden olur. Sürekli susmak, bir çift kelime dahi konuşmamak,  kişinin yanındaki sevdiklerini de kendisinden uzaklaştırır ve bunun sonucunda da geri dönüşü olmayan büyük bir uçuruma doğru gidilir. Sevdiklerimizle konuşmadığımız zaman, çocuklarımızla konuşmadığımız zaman yalnız kalmaya mahkum kalırız ve insanlar bizden bir süre sonra bıkmaya ve soğumaya başlar. İnsanlar aramızdaki büyük bir  iletişimsizlik sorunu ortaya çıkar.


 Sürekli susan insan,  iletişim kurmayı seven insanları bıktırır ve  kişiler sürekli susan kimselerden bir an önce kurtulmak için onun olduğu yeri de terk ederler. Yani bu sözde anlatılmak istenen her şeyin fazlasının  ve hiç olmamasının zararlı olduğu ile ilgili bir sözdür. İnsanlar arası iletişimde her zaman ölçü olmalıdır. Ölçülü konuşulduğu zaman, yeri geldiği zaman susmayı bildiği zaman insanlar işte o zaman daha sağlıklı ve daha doğru bir iletişim kurma biçimi ortaya çıkacaktır.

Zaman İle İlgili Özlü Sözleri Bulup Defterinize Yazınız.

 Zaman İle İlgili Özlü Sözleri Bulup Defterinize Yazınız.


Zaman bizim en değerli hazinemiz olmalıdır. İnsan yaşarken zamanın kıymetini bilmelidir. Onun için de hayatını her zaman buna  göre ayarlamalı, bir plan ve program doğrultusunda hareket etmelidir. Giden zaman bir daha asla yerine gelmeyecektir. Zamanımızı çalışma ile üretme ile geçirmeliyiz. Canımızı sıkan, yok yere zamanımızı heba eden şeyler için hayatımızı  mahvetmeye gerek yok. Her anımızı, her günümüzü kendimizi mutlu edecek, kendi gelişimimize katkı sağlayacak şeyler için geçirmeliyiz. Mesela her gün mutlaka yarım saat kitap okumalı, yarım saat spor yapmalı ve geriye kalan günlerde ise rutin işlerimize devam etmeliyiz.

 

 Zamanın önemini anlatan özlü sözler şunlardır:

“Zamanın azaltamadığı, yumuşatamadığı üzüntü yoktur.” (Cicero)

“Zaman su gibi akıp gidiyor derler, halbuki, zaman değil biz geçip gidiyoruz.” (Weber).

“İki günü eşit olan aldanmıştır.” (Hadis-i Şerif)

“Geçmiş veya gelecek yoktur. Sonsuz bir “şimdi” vardır.” (Cowley)

“Bir insanın bir insana verebileceği en güzel hediye, ona ayırabileceği zamandır.” (Dale Carnegie)

“Zaman öldürmek yerine bir şeyler yapın. Çünkü zaman sizi öldürüyor.” (Paulo Coelho)


“Zaman, sessiz bir testerediR.” (Emmanuel Kant)

“Zamanımı kullanmasını bilemedim, şimdi o beni kullanıyor.” (Shakespeare)

“Eğer hayatı seviyorsan, zamanı öldürme, çünkü hayatın zamana bağlıdır.” (Franklin)

“Mutluluk başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır.” (Seneca)

“Sabahın bir saati, gecenin iki saatinden daha iyidir. “(Afrika sözü)

“Siz zamanınızı kaybetmiyorsunuz, zaman sizi kaybediyor. “(Moliere)

“Zaman hiç kaybolmaz, kaybolan biziz.” (Paul Claudel)

“Olaylar, her an ince bir tele bağlıdır. Bilgili insanlar, bu olaylardan faydalanıp gerekli işleri zamanında yaparlar.” (Bonaparte)

“Zaman öldürmek en pahalı harcamadır.” (Balzac)





“Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardIR.”  (Tagore)

“Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır.” (Dante)

“Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir Mutluluk başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır.” (Seneca)

“Zaman her şeyi kaybettirir, ama sadece aşkı ebedi kılar.”  (Clairon)

“Zaman, kolay elde edilen ve ucuz olan şeyleri siler.” (Roy Chansior)


“Boşa geçen zamana üzülmek rüzgarı kovalamaya benzer. “ (Rus Sözü)

“Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır.” (Dante)

“Eğer hayatı seviyorsan, zamanı öldürme, çünkü hayatın zamana bağlıdır. (Franklin)

“Zaman aklı, olgunluğu ve hizmeti artırmak için bize verilmiş en değerli sermayedir.” (Thomas Mann)


“Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, en çok, zamanın kısalığından şikayet ederler.”  (La Bruyere)

“Değerli Dostum! İhtiyacın karşında malını ve mülkünü kullan, ama bir saatini bile boşuna harcama, değerini tayin edemezsin.” (Marden)

Dini Bayramlarda Yardımlaşma ve Dayanışma Konulu Bir Hikâye Yazınız.

 Dini Bayramlarda Yardımlaşma ve Dayanışma Konulu Bir Hikâye Yazınız.

 

Bahar mevsimi yavaş yavaş  güzelliklerini göstermeye başlamıştı. Dışarıda papatyalar açmış, dağ çiçekleri açmış ve doğa ana toprak ile bütünleşmişti. Okuldan eve doğru giderken yüzüme doğru çiseleyen yağmur taneleri beni çok mutlu etmişti. Bugün orucun da son günüydü. Yarın Ramazan Bayramıydı. Yağmurun yağması Yüce Allah’ın bize hediyesiydi. Otuz günlük oruçtan ve açlıktan sonra gelen bu yağmur yüreklerimize ferahlık getirmişti.  Allah’a şükürler ederek evimize vardım. Eve vardığımda annem ikindi namazını kılıyordu. Bugün son oruç olduğu için  bir yandan da evler pırıl pırıl olmuş, evden mis gibi kokular gelmeye başlamıştı. Üstümü değiştirdikten sonra annemin yanına vardım. Annem namazını bitirmiş sabır ile tespihini çekiyordu.


 Annem halsiz görünüyordu ama bu halsizlik her zamanki halsizliklerden değil gibiydi. Annem üzgündü, ağlamıştı sanırım. Gözleri kızarmış, çekilmiş gibi olmuştu. Hemen anacığımın yanına sokularak ona bir derdi olup olup olmadığını sordum. Annem ise bana dönerek komşu  Nergis Teyze’nin evinden geldiğini söyledi. Nergis Teyze yetmiş yaşında, çocukları tarafından terk edilmiş, eşi de yıllar önce hayatını kaybetmiş bir teyzemizdi. Bir emekli maaşı bile olmadığı için maddi olarak çok sıkıntılı günler geçirmiş, geçirmeye de devam ediyordu. Bir yandan da evlatlarının hasreti ve sorumsuzluğu onun içini yakıp kavuruyordu. 


Annem evine vardığımda diye başladı söze: Hiçbir şey yoktu evinde kızım Gülnur. Evinde bir şey olmamasına rağmen sadece ekmek ve su ile oruç tutuyormuş  son iki gündür. Her gün komşular annem de dahil olmak üzere ona yemek götürürdü ama son iki gün getiren olmamış galiba diyerek ağlamaya başladı benim merhametli, güzel gözlü annem. Kendisi de onu onu unuttuğu için vicdan azabı çekiyordu. Nergis Teyze de aç olduğunu kimseye söylememiş ve onuru ile aç kalıp oruç tutmuş ama açlıktan da bitap düşmüş dedi anacığım. Bunu duyunca gözlerim doldu ve onun o halini düşündükçe içim acıdı ve ben de ağlamaya başladım. Ağlamak bir işe yaramazdı onun için bir çare bulmalıydım. Hemen Okulumuzun müdiresini aradım. 


Ben ortaokula gittiğim için bir şeyler yapabilirim düşüncesi ile birçok arkadaşımın da evini arayarak Nergis Teyze için ne yapabiliriz diye oturup telefonda saatlerce konuştuk ve okul ve aile birliği ile Nergis Teyze için bir çözüm yolu bulduk. Yarın bayram olduğu için ona hayatında hiç unutamayacağı bir anı yaşatacaktık. Bu duygusallığın verdiği hüzün ve mutluluk ile gece sabah beşe kadar uyuyamadım. Bir an önce  ona olan sevgimizi, saygımızı ve dayanışmamızı göstermek için can atıyordum. Bayram namazının ardından okul müdiremiz Hatice Hanım ve biz çocuklar Nergis Teyzemin ziline bastık. 





Ona kocaman bir demet çiçek yaptırmıştık. Rengarenk çiçeklerin olduğu demeti gören Nergis Teyze bizi görünce neye uğradığını şaşırmıştı ve gözlerinden sular seller gibi yaşlar gelmeye  başladı.   Hatice Hoca ve biz öğrenciler teyzemizin ellerini öptük, ona iyi bayramlar dedik Annem de yanımızda gelmişti bize yardım etmek için. Bırakır mıydı hiç komşusunu. Okul aile birliği tarafından  alınan kıyafetler , gıda yardımı ve daha birçok şey Nergis Teyze’ye verildi. Aldıkları karşısında utandığını söyleyen Nergis Teyzeye daha çok sarıldık ve bizleri de bir evladı olarak görmesini istedik. Böylece o da utanmayı bıraktı ve bize daha çok sarılmaya devam etti. Annemin aldığı rengarenk şekerlemelerden de bize ikram etti güzel teyzemiz. O şekerleri de bir güzel ağız tadı ile yedik. Şekeri birlikte yemek bile güzeldi yardımlaşma ve dayanışma nasıl güzel olmasın ki.


Ona yaptığımız bu güzel yardımlaşma ve dayanışma hepimizi çok  mutlu etmiş, o gece vicdan rahatlığı içinde uyumuştuk. Hayatımda unutamayacağım bir bayram günü geçirmiştim o gün. Ne güzel bir duyguydu bayramlarda böyle güzel işlere ortak olmak. İyi ki insan olmayı başarmıştık, iyi ki ailelerimiz tarafından şefkat ve merhamet duygularına sahip olan çocuklar olarak yetiştirilmiştik. O gün Bursa için güzel bir gece olduğunu düşünmüştüm.

“Kitaplar Sağırlara Seslenen Dilsiz Dostlardır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kitaplar Sağırlara Seslenen Dilsiz Dostlardır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


İşitme duyusundan yoksun, işitmeyen ya da işitme duyusu az çok körelmiş kişiler için sağır denilir. İşitme duyusundan yoksun olan insanlar dışarıdan gelen sesleri duyamazlar ama gözleri gördüğü için öğrenmeye istekleri de varsa böyle kardeşlerimiz her türlü kitabı okuyup kendilerini geliştirirler. Sadece kendilerini geliştirmekle kalmayıp içinde yaşadığı ülkeye de fayda sağlar. Önemli olan engelimiz değildir. Görme engeli olsun, işitme engeli olsun, konuşma engeli olsun ne türlü engel olursa olsun bunlar okumaya bir mani olamaz. Yeter ki hayatta yaşayalım, nefes alalım gerisi gelir zaten. Hangi durumda olursak olalım okumaktan vazgeçmeyişimiz, okumaya olan ilgimiz, tutumumuz ve aşkımızdır önemli olan. 


Kitaplar sağırlara seslenen dilsiz dostlardır der bir Hollanda atasözü. Kitaplar insana, insanlığa büyük katkı sağlayan en değerli mücevherlerdir. Onlarla dost oluruz, onlarla samimiyet kurarız ve aramızdaki sıcak bağ okumaya devam ettiğimiz sürece her zaman devam eder. Kitaplar insanın en yakın arkadaşlarıdır. Bazen dile getiremediğimiz duyguları, özlemleri, kızgınlıkları kitaplarda görürüz ve sanki kitaplarla  konuşur gibi sohbet etmeye başlarız. Onlar bizi farklı alemlere götürür. 



Özlediğimiz bir anne sevgisini orada görüveririz. Babamız farklı bir şehirde çalışmak zorunda kalmışsa okuduğumuz kitapta baba ile ilgili konu geçtiğinde duygulanırız, gözlerimizden yaşlar gelir ve babamıza olan özlemimizi ağlayarak az da olsa gidermiş oluruz ve bu sayede içimiz rahatlar ve psikolojimiz de daha iyi hale getirir. İşte tüm bunları sağlayan altın değerinde olan ve değeri hiçbir zaman bitmeyecek olan kitaplar sayesindedir. Onun için kitaplar herkesin en sağlam ve en güvenilir dostlarıdır. Kitapların ne kadar değerli bir şey olduğunu şu sözle sözle de belirtmek isterim:

“Kitaplar, sessiz öğretmenlerdir.” Gellius


Kırgız Atasözleri

 Kırgız Atasözleri

 

Atasözleri insanlığa mesaj vermek için, öğüt vermek için yazılmış özlü sözlerdir. Atasözleri sayesinde geçmişimizden de çok güzel bilgiler öğrenmiş oluruz. Atalarımızın söylediği bu sözler bize doğru yolu gösterir. Her milletin kendine özgü atasözü bulunduğu gibi Kırgızların da kendine has atasözleri bulunur.


Kırgız atasözleri şunlardır:

"Kavak gibi boy vereceğine, iğne gibi akıl versin.”

“İş başa düşünce at, suyu ağzı gemili de içermiş; yiğit, ırmağı çizmeleri giyer gene geçermiş.”

“Aç gözlüden ayran istesen, paran var mı, der”

“Güneş bekleyen soğuktan donar, zengin bekleyen açlıktan ölür.”

“Bahadır ölse, bir ölür, korkak ölse, bin ölür.”


“Halkını özlemeyen yiğit olmaz, yerini özlemeyen hayvan olmaz.”

“Danışılarak kesilen parmak ağrımaz.”

“Doğru söz demiri keser, keskin söz kılıcı keser.”

“Komşu iyi olursa, kör kız koca bulur.”

“İnsan istese taştan su, balçıktan gül çıkarır.”

“Ecel gelince demir sandık giysi değil”

“Zenginlik gaye değil, fakirlik ayıp değil.”

 

“Kapısını görüp baş köşeye geç, anasını görüp kızını al.”

“Suyun girdabı, ihtiyarın bedduası tehlikelidir.”

“Yedi milletin dilini bil, yedi türlü bilim bil.”

“Tembele iş bulsan, kendine akıl öğretir.”




“Kaygı ömür bitirir, yalan bahtı bitirir.”

“Şapka altında kurt yok deme, çene altında düşman yok deme.”

“Kapısını görüp baş köşeye geç, anasını görüp kızını al.”

“Su içtiğin kuyuya tükürme.”

 

“İnsan demirden sert, gülden nazik.”

“Sağlam vücudun, ruhu da sağlam.”

“Yağmur ile yer yeşerir, emek ile millet gelişir.”

“Kurnaz tilki, parasız kalmaz.”

“İlmin padişahı, akıl; sözün padişahı atasözü.”

“Hakikat eğilir fakat kırılmaz.”

“Atına saygı gösteren, yaya gitmez.”

Kitap Okumak İle İlgili Özlü Sözler

 Kitap Okumak  İle İlgili Özlü Sözler


İnsan bazı zamanlar çevresi ile çok fazla vakit geçirmekten bile sıkılır hale gelir. Yalnız kalmaz ve sessiz olmak ister. Sessiz ortamda insana en iyi arkadaş olan ise kitaplardır. Çünkü kitaplar insanın en iyi yol arkadaşıdır. Baş ağrıtmayan, sizi farklı dünyalara götüren ve size engin bir hayal gücü sunan kitaplar en değerli hazinelerdir. Onlardan mahrum bir hayat sürmek çileli bir hayat geçirmek gibi olur. İnsanı olgunlaştıran, onun daha iyi insan olmasını sağlayan ve onu daha çok geliştiren şeyler elbette ki kitaplardır. Bunun için hayatımızın sonuna kadar kitap okumalıyız.

 Kitap okumak ile ilgili özlü sözler şunlardır:


“Kitaplar zekanın çocuklarıdır.” Jonathan Swift .

“Yatmadan önce okuyacağınız  iyi bir kitap ya da dergiye sahip olduğunuzu bilmek zevklerin en büyüğüdür.” V. Nabokov.

“Niye kitap okumuyorlar? demek; ""Niye piyano çalmıyorlar?"" demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek, ona göre hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak bir kitaptan alınan elemanlarla kendine manevi bir dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. Bu, ta çocukluktan başlayan uzun alışkanlıklar ve egzersizler neticesidir.” Reşat Nuri Güntekin.


“Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim.” Horace 

“Akıllı adam hem kitapları, hem de doğrudan doğruya hayatı okur.”  Lin Yutang.

“Kitap dolu bir kitaplık, bir bilim adamına en güzel bir bahçeden daha güzeldir. “  Yehuda Ben Tibbon  

“Kitaplardan daha iyi bir yol arkadaşı bilmiyorum”. H. Fletcher 


“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.”  Victor Hugo.

“Bütün kitaplarımı severim; sevmeseydim yazmazdım.” Aziz Nesin.

“Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir.”  Herrik 




“İyi kitaplar okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.”  Rene Descartes.

“Kitapsız yaşam kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.”  Seneca 

“Kitapları yakmaktan daha büyük bir suç varsa o da onları okumamaktır.” Joseph Brodsky.

 

Etkili İletişimde Ön Yargının ve Empatinin Etkisini Açıklayan Kısa Bir Paragraf Yazınız.

 Etkili İletişimde Ön Yargının ve Empatinin Etkisini Açıklayan Kısa Bir Paragraf Yazınız.


İletişim kurmak insanoğlunun vazgeçilmezlerinden biridir. İnsan iletişim kurmadan hayatı etkili bir şekilde yaşayamaz. İletişim kurmak kişilerin birbirini daha iyi anlamasını sağlar ve insanları birbirine daha çok yaklaştırır. İletişim kurmada etkili iletişim kurulmalı, iyi konuşmacı olunmalı, iyi dinleyici olunmalıdır. Etkili iletişimi bozan unsur ise ön yargının olunmasıdır. Ön yargı; bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli koşul , olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı,  peşin hüküm anlamına gelir. Yani bir kimseyi tanımadan onun hakkında peşinen verdiğimiz hükümdür. Aslında insanları bir türlü kafamızda etiketlemektir ön yargı.  Bu son derece yanlış ve insani ilişkilere büyük zarar veren bir davranış şeklidir. Ön yargılı olmak kişinin yanılmasına neden olur. Ön yargılı olmak kişileri birbirinden uzaklaştırır ve kişilerin arasında sevgisizliğin oluşmasına neden olur.


Nefret gibi kötü duyguların oluşmasına neden olur ve böylece de hoşgörü diye bir şey de olmamış olur. Ön yargı köprüler kurmak yerine köprülerin yıkılmasına neden olur. Barış ortamı yerine savaş ortamı doğar, toplumda ayrışma ve çatışma meydana gelir. Ön yargının yüzünden daha başlanılmayan bir ilişki bitmiş olur ve daha birçok şeyde yaşamımızın  birçok noktasında olumsuz etkileniriz. İşte bunların olmaması için insanlar arası iletişimde kesinlikle ön yargıdan uzak durmalıyız. Kimseyi tanımadan, anlayıp dinlemeden onlar hakkında genel yargılara varmamalı, kimse hakkında peşin hükümde bulunulmamalıdır. Etkili iletişimi güçlendiren, onu şaha kaldıran, barış ve sevgi ortamını ortaya çıkaran en önemli kavram ise empati kavramıdır. Bir insanın kendini başka bir insanın yerine koyması, olaylara onun gözü ile bakması ve onun hissettiği bir şeyi yüreğinde hissetmesi  empati kavramının anlamıdır.

 

Empati kurulunca köprüler kurulmuş olur, sevgi bağları zincirler halinde ucu bucağı görünmeyen halkalara dönüşür. Kardeşlik ortamı doğar, İnsan birbirini daha iyi anlar ve küslükler olmaz. Şefkat ve merhamet duyguları baskın gelirken ve intikam duyguları yok olur empati sayesinde. Empati kurmak insanlar arası etkileşimin daha da artmasını sağlar. Toplum çatışma ve toplumsal ayrılıklar oluşmaz, dayanışma olur. Empati kurulduğu zaman birey ve toplumların dayanışma içerisinde hareket etmesini sağlayarak daha üretken olmasını sağlamaktadır. Bireyler ve toplumlar arasında  refah ve mutluluğun ileri seviyede yaşanmasını sağlar,